Anasayfa

DEPREM YAZISI

DEPREM ZARARLARI NEDENİYLE
TAZMİNAT DAVALARI

ÇELİK AHMET ÇELİK

ÖZET:
1) Devlet, tehlikeli bölgeleri imara açtığı, İmar Yasasına ve Deprem Yönetmeliğine aykırı yapılaşmaya ruhsat ve oturma izni verdiği, sık sık imar afları çıkardığı, her başvurana inşaat (müteahhitlik) belgesi verdiği, inşaatları denetlemeyi savsakladığı, depreme karşı etkin bir örgütlenme gerçekleştirmediği, deprem sonrasında kurtarma ve barındırmada yetersiz kaldığı için sorumludur.

2) İnşaatçılar (yükleniciler) imar planına, ruhsata, ruhsat eki etüt ve projelere, standartlara ve teknik şartnamelere, Deprem Yönetmeliğine aykırı bina yaparlarsa; inşaatta kullanılan malzemeler eksik ve kalitesizse, yapılar uyulması zorunlu fen ve teknik kurallarına uygun değilse, beton dayanımı düşükse, projeyeve ruhsata göre kaçak kat çıkılmışsa,bütün bu ve benzeri nedenlerle, inşaatın teknik görevlileriyle birlikte sorumludurlar.

3) Gerek Devlete karşı İdari Yargı’da, gerek yükleniciye ve kişisel sorumlulukları bulunan teknik görevlilere ve denetim sorumlularına karşı Adli Yargı’da açılacak davalarda sürelerin ve zamanaşımının başlangıcı, binanın yapılıp teslim edildiği veya satıldığı tarih değil, Deprem olduktan ve zarar sorumluları belirlendikten sonraki tarihtir. Çünkü, bir zarar ortaya çıkıp “dava edilebilir” nitelik kazanmadıkça, idari yargıda süreler ve adli yargıda zamanaşımı işlemeye başlamaz.

Devamını oku...

 

ANAYASA MAHKEMESİ İPTAL KARARI

  • TRAFİK KANUNU'NDA SİGORTALAR YARARINA YAPILAN DEĞİŞİKLİKLERİ
  • ANAYASA MAHKEMESİ İPTAL ETTİ

1) Karayolları Trafik Kanunu’nun 90-92.maddelerinde sigorta şirketleri yararına iki kez değişiklik yapılmış; .bunlardan ilki Anayasa Mahkemesi’nin 17.07.2020 gün E.2019/40-K.2020/40 sayılı kararıyla iptal edildikten sonra, yasama organınca, Anayasa’nın 153/6.maddesine aykırı olarak ikinci kez ve aynı biçimde yapılan değişiklik de Anayasa Mahkemesi’nin 29.12.2022 gün E.2021/82 K.2022/167 sayılı kararıyla iptal edilmiştir.

2) Anayasa’nın 153.maddesi 6.fıkrasına göre, Anayasa Mahkemesi kararları yasama, yürütme, yargı organlarını bağlar. Yargı organları yönünden bağlayıcılık, iptal edilen yasanın artık uygulanmaması demektir.
                 Bu nedenle, Anayasa Mahkemesi iptal kararları, ilk derece mahkemelerinde devam etmekte olan, temyiz aşamasında bulunan davalarda ve henüz kesin çözüme bağlanm  amış tüm uyuşmazlıklarda uygulanmak zorunda olup, Anayasaya aykırılığı saptanmış yasa hükmüne göre uyuşmazlıkların çözümlenmesi, Anayasanın üstünlüğü ve Hukuk Devleti ilkesine aykırıdır.
                Artık iptal edilen yasa hükümlerine göre değil, iptal sonrası ortaya çıkan durumlara göre karar verilmesi gerekmektedir.

3) Karayolları Trafik Kanunu’nun 90.maddesinde sigorta hesaplamalarına ilişkin değişikliklerin iptal edilmesinden sonra, yasal bir boşluk oluşmadığı gibi, trafik kazaları nedeniyle açılan tazminat davalarında özel yasa, Trafik Kanunu değil, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’dur.
              Trafik kazalarından ve tüm haksız fiillerden kaynaklanan davalarda tazminat istemlerinin gerekçeleri ve tazminat hesaplama formül ve kuralları, bir ve aynı olmak zorundadır. Bu nedenle, tazminat ilkeleri, Sigorta Genel Şartlarına göre değil, Türk Borçlar Kanunu hükümlerine, Anayasa’nın 19/Son maddesine, yargıda geçerli yöntemlere, Yargıtay’ın yerleşmiş ve ilkeleşmiş kararlarına, Sorumluluk Hukukunun evrensel kurallarına göre belirlenecektir.

4) Öte yandan, olay tarihleri ne olursa olsun, Anayasa Mahkemesi iptal kararından sonra, trafik kazaları nedeniyle sigorta şirketlerine karşı açılan ve açılacak davalarda da, iptal edilen yasa hükümleri uygulanamaz.

 

TRAFİK KİTABI 4.Baskı

  • KARAYOLLARI TRAFİK KANUNU'NA GÖRE
  • TAZMİNAT VE SİGORTA
  • HUKUK VE CEZA SORUMLULUĞU

Dördünce baskı
Anayasa Mahkemesi'nin son iptal kararına göre
sigorta bölümleri yeniden yazıldı.
Ayrıca dört yeni bölüm daha eklendi.
Pek yakında satışa sunulacak

 

yeni sunucu test mesaji 6 Nisan 2023

yeni sunucu test mesaji 6 Nisan 2023 - AOB

 

YAZI

BELİRSİZ ALACAK DAVASINDA
DAVA DEĞERİNİN ARTIRILMASI

1- Belirsiz alacak davası nedir ?
6100 sayılı Hukuk Yargılama Yasası’nın 107.maddesinde yer alan “belirsiz alacak davası” başlangıçta alacak veya tazminat miktarının hiçbir biçimde ve kesin olarak belirlenemediği olaylarda, dava dilekçesinde (kısmi istek değil) harca esas "simgesel" bir değer belirtilerek açılabildiği; yargılamanın son aşamasında belirlenen alacak veya tazminat tutarının, davalının onamı aranmaksızın ve ıslaha başvurmaksızın harcı tamamlanarak artırılabildiği bir dava türüdür.

2- Belirsiz alacak davasında dava değerinin artırılması ne demektir ?
Dava dilekçesinde belirtilen harca esas değer “kısmi istek” olmadığı için, belirsiz alacak davasında dava değerinin artırılmasından söz edilmemesi gerekir. Çünkü belirsiz alacak davası, yargılamanın sonuna kadar bir “tespit” işlemi niteliğindedir. Davanın son aşamasında tazminat veya alacak miktarı “kanıtlandıktan” sonra harç tamamlanmakta ve belirlenen miktarın hüküm altına alınması istenmektedir. Ancak ne var ki 107,maddenin 1.fıkrasında davacı “…asgari bir miktar ya da değer belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir” denildiği için, bu dava değerinin artırılması biçiminde algılanmaktadır.
Başka bir anlatımla, belirsiz alacak davası, davanın başlangıcından tahkikatın sonuna kadar aslında bir “tespit davası” olup, tazminat veya alacağın miktarı belli olduktan sonra, dava değerinin artırılmasıyla, daha doğrusu yargılama sonucu belirlenen miktar için harcın tamamlanması ile dava “eda davası”na dönüşmektedir.

3- Dava değerinin artırılması “ıslah” değildir.
a) Belirsiz alacak davasında dava değerinin artırılması “ıslah” değildir. Çünkü ıslah, o güne kadarki usul işlemlerinin kısmen veya tamamen değiştirilmesi amacıyla yapılır. Oysa, belirsiz alacak davasında dava değerinin artırılması, o güne kadar tamamlanmış olan usul işlemlerine dayanır. Bu nedenlerle, aşağıdaki bölümlerde açıklayacağımız gibi, belirsiz alacak davasında kanun yolları tükeninceye kadar yapılacak artışların hiç biri “ıslah” değildir.

b) Yargıtay’ın son üç yıla ilişkin kararlarında, belirsiz alacak davasında dava değerinin artırılmasının “ıslah” olmadığı ısrarla belirtilmekte; ıslah yoluna başvurulmasına gerek bulunmadan “talep artırım dilekçesi verileceği; davacının ıslaha gerek kalmaksızın talep sonucunu artırabileceği; ayrıca ıslah adı altında bir dilekçe verilmesi gerekmediği, bunun için tamamlama harcı yatırılmasının yeterli olduğu; talep artımı ıslah olmadığı içindir ki, buna karşı zamanaşımı definde bulunulamayacağı, belirsiz alacak davasının açılmasıyla yargılama sonucu belirlenecek tazminat tutarının tamamı için zamanaşımının kesilmiş olacağı” biçiminde açıklamalar yapılmaktadır.

4- Dava değerinin “tam ve kesin” olarak belirlenmiş sayılması için, tüm kanun yollarından geçilmiş bulunulması gerekir.
a) HMK 107.maddesinin 2.fıkrasında “alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesi mümkün olduğunda “iki haftalık kesin süre içinde” “talebini tam ve kesin olarak belirleyebilir” denilmiş olup,
Bu “kesinlik” ne yönden baksanız yanlıştır. Çünkü, dava tüm yargı aşamalarından (istinaf, temyiz) geçmeden tazminat ve alacağın miktarı “kesin olarak” belli olmaz.

Devamını oku...

 

GÜNUN KONUSU

 

  •                                                        İSTANBUL SÖZLEŞMESİ
  • KARARNAME İLE YÜRÜRLÜKTEN KALDIRILAMAZ

                                                                                          ÇELİK AHMET ÇELİK

ÖZET:
           1) Uluslararası sözleşmeler çerçevesinde 2012/2816 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla onaylanıp 08.Mart.2012 gün 28227 Mükerrer sayılı RG’de yayınlanarak yürürlüğe konulan Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nin (bilinen adıyla İstanbul Sözleşmesi’nin) Cumhurbaşkanı tarafından feshedildiğine ilişkin 19 Mart 2021 tarih 3718 sayılı kararı ile sözleşmeden çıkılması mümkün olmayıp, sözleşme yürürlüktedir.
Çünkü, anılan sözleşme, 11 Mayıs 2011 tarihinde İstanbul’da imzalanıp 24.11.2011 tarih 6251 sayılı Kanunla onaylanması uygun bulunmuş; ayrıca 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un 1.maddesi 2.fıkrası (a) bendiyle iç hukukumuza girmiş olup, Anayasa’nın 90.maddesi 5.fıkrasına göre “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmünde” olduğundan, bir kanunun, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile yürürlükten kaldırılması mümkün değildir.

2) Öte yandan Anayasa’nın 104.maddesi 17.fıkrasına göre:

“Cumhurbaşkanı, yürütme yetkisine ilişkin konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarabilir. Anayasada münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz. Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile kanunlarda farklı hükümler bulunması halinde, kanun hükümleri uygulanır.”

3) Yukardaki tespitlere göre, Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nin (İstanbul Sözleşmesi’nin) Cumhurbaşkanı tarafından feshedildiğine ilişkin 19 Mart 2021 tarih 3718 sayılı karar, Anayasa’nın 90’ıncı ve 104’üncü maddelerine aykırıdır.

I- İSTANBUL SÖZLEŞMESİ YÜRÜRLÜKTEDİR

1- Anayasa’nın 90.maddesiyle kanun niteliği kazanmış uluslararası sözleşmeler,
Kararname ile yürürlükten kaldırılamaz.
a) Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi (İstanbul Sözleşmesi) 11 Mayıs 2011 tarihinde İstanbul’da imzalanmış, 29.11.2011 tarih 28127 sayılı RG’de yayınlanan 24.11,.2011 tarih 6251 sayılı Kanunla onaylanması uygun bulunmuş ve bu Sözleşme uyarınca 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun yürürlüğe konulmuş; böylece anılan Sözleşme iç hukukumuza girmiş olup, Anayasa’nın 90.maddesi 5.fıkrasına göre “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmünde” olduğundan, bir kanunun, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile yürürlükten kaldırılması mümkün değildir. (Anayasa m.104,f.17)

Devamını oku...

 

KİTAP TANITIMI

  • ÇELİK AHMET ÇELİK
  • İDARİ YARGIDA TAZMİNAT DAVALARI
  •              Seçkin Yayınevi, 2021,İkinci baskı

Devlete karşı açılacak o kadar çok dava türü var ki, çoğu kişi bunun farkında değil.
              Özellikle son yılların olayları virüs salgını, sağlık sorunları, Devletin hem kamu hastanelerinden ve hem özel hastanelerden sorumluluğu, orman yangınları, su baskınları, çevre ve ürün zararları, terör, polislerin orantısız güç kullanımı, eziyet ve işkence, haksız tutuklamalar, kadın cinayetlerinde ve çocuklara cinsel saldırılarda suç işleyenlerin yanı sıra Devletin ilgili birimlerinin sorumlulukları, kentsel dönüşüm adı altında kişileri yerinden yurdundan edilmeleri, termik santrallardan ve zehirli atıklardan kaynaklanan hava, su ve toprak kirliliği, maden arama izinleriyle ormanlara ve zeytinliklere elatmalar ve daha niceleri…

 Kitabımızı dikkatle inceleyenler yukardaki konularda Devlete karşı İdari Yargı’da davalar açılabileceğinin ayırdına varacaklardır.

 

BEDEN GÜCÜ KAYIPLARININ TESPİTİ

BEDENGÜCÜ KAYIPLARI
HANGİ YÖNETMELİĞE GÖRE VE NASIL BELİRLENMELİDİR

                                                                                  ÇELİK AHMET ÇELİK

1- Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, tüm haksız fiillerden kaynaklanan beden gücü kayıplarının tespitinde uygulanması zorunlu tek yönetmeliktir.
İş kazaları ve meslek hastalıkları sonucu beden gücü kaybına uğrayan sigortalıların sürekli işgöremezlik dereceleri, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 19.maddesi 9.fıkrası ve 107.maddesi gereği 11.Ekim.2008 gün 27021 sayılı RG'de yayınlanarak yürürlüğe konulan "Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği"ne göre belirlenmekte; sigortalının meslekte kazanma gücünün en az %10 oranında azaldığı tespit edilirse, iş kazası veya meslek hastalığı sigorta dalından Yasa’nın 19.maddesine göre gelir bağlanmaktadır.
              Bu Yönetmelikte bulunan cetveller, başka yönetmeliklerde bulunmadığı için, tüm haksız fiillerden kaynaklanan beden gücü kayıp oranlarının bu Yönetmeliğe göre belirlenmesi gerekmektedir.

Devamını oku...

 
Arabul
Özel Arama
Kimler Sitede
Şu anda 313 konuk çevrimiçi