İŞ KAZASI NEDENİYLE İŞVERENE KARŞI AÇILACAK DAVALARDA DAVA ŞARTLARI VE YAPILMASI GEREKENLER
Özü: K. İş Mahkemesi’nin (…) esas no.sunda sürmekte olan dava ile ilgili olarak, Davacılar Vekili Sayın Avukat H.A.’a sunulmak üzere, görüşlerimin bildirilmesidir.
DAVANIN AÇILIŞI VE GELİŞİMİ:
1) 06.02.2001 günü davalı M.Kozmetik Ürünleri San.Tic. Ltd.Şti’ne ait 34 UY 7791 plakalı kamyonet, içinde davacılar M.B. ve B.B. olduğu halde, sürücü M.A.yönetiminde gitmekte iken, İETT. Otobüsüne arkadan çarparak davacıların yaralanmasına neden olmuş; Kadıköy 1.Asliye Ceza Mahkemesi’inin 2001/156 esas no.lu dosyasına verilen bilirkişi raporuna ve mahkemenin vardığı sonuca göre, davalı şirket sürücüsü M.A. kazanın oluşunda 8/8 kusurlu bulunmuştur.
2) Bu kaza ile ilgili olarak, ilk kez davacılar tarafından Kadıköy 5.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin (..) esas no.sunda açılan maddi ve manevi tazminat davasında,mahkeme, bunun bir trafik-iş kazası olduğu sonucuna varmış; mahkemenin buna ilişkin kararı, Yargıtay 13.HD. 11.10.2002 gün 7737-10462 sayılı kararıyla onanmakla, dosya önce İstanbul 4.İş Mahkemesi’ne ve daha sonra yetki nedeniyle K. İş Mahkemesi’ne sevk edilip (..) esas no.ya kaydedilmiştir.
3) İş Mahkemesi’ndeki yargılamalar sırasında, davacıların bedensel zararlarının tespiti aşamasında, Adli Tıp Kurumu’nun uyarısı ve SSK. Başkanlığı’nın 03.06.2004 gün 70199 sayılı cevabı karşısında, davanın yeni baştan ele alınması gereği ortaya çıkmıştır.
OLAY BİR “TRAFİK-İŞ KAZASI”DIR:
Olay, nitelikçe bir trafik-İş kazasıdır. Davalı şirket vekili her ne kadar davacıların kendi işçileri olmadığı türünden bir takım savunmalara kalkışmış ise de, daha sonra M.B.’nın deneme süresi içinde olduğunu ve B.B.’nın şirkette bir görevi olmayıp M.B. ’nın eşi sıfatıyla kaza yapan araçta bulunduğunu ileri sürmüş; daha sonra da gerçeği belirtmekten kaçınamayıp 26.07.2001 günlü layihasında “B.B.’nın birkaç defa ürün tanıtma faaliyetlerine katıldığını” itiraf etmek zorunda kalmıştır. Ayrıca Kadıköy 5. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde dava sürerken dinlenen tanıklar her iki davacının da şirket görevlisi olduğunu açıklamışlardır. Örneğin, 15.10.2002 günlü oturumda dinlenen tanık Alev Babaç “B.B. B’nın şirket adına markette stand hostesliği yaptığını” söylemiş; davalı tanığı Şerif Gürmez dahi 04.03.2002 günlü oturumda “ B.B.’nın birkaç gün gıda tattırıcısı olarak görev yaptığını” belirtmek gereğini duymuştur.
Toplanan delillere, davalı şirket vekilinin açıklamalarına ve tanık anlatımlarına göre, davacıların, davalı şirket görevlileri sıfatıyla kaza yapan araçta bulundukları sabit olmasına göre, bu bir “trafik- iş kazası” dır.
BU AŞAMADA YAPILMASI GEREKENLER:
1) İş kazasının tespiti için öncelikle SSK.na başvurma veya ayrı bir “tespit davası” açma gereği:
İş kazasından zarar gören işçilerin işverene karşı maddi tazminat davası açabilmelerinin koşulu, öncelikle SSK. ilgili Sigorta Müdürlüğü’ne başvurulup gerekli araştırmanın yaptırılması ve kaza geçiren işçilerin geçici veya sürekli işgöremezlik derecelerinin Kurum’ca tespitidir.
Yargıtay kararlarında sıkça belirtildiği gibi “ İş kazasından dolayı işverene karşı açılacak maddi tazminat davaları, SSK. tarafından yapılan yardımlar ve bağlanan gelirlerle karşılanmayan zararın giderilmesi ilkesine dayanır.” Bu nedenle, öncelikle Sosyal Sigortalar Kurumu’na olayın bildirilip bildirilmediği ve Kurum’ca olayın bir iş kazası sayılıp sayılmadığı mahkemece araştırılacak ve bunun sonucu davacılara SSK.ca gelir bağlanıp bağlanmayacağı saptanacak, eğer gelir bağlanmışsa bunun peşin değeri Kurum’dan sorulacak; davacıların kazanç düzeyleri üzerinden hesaplanacak olan tazminat tutarlarından sigorta gelirleri peşin değeri düşüldükten sonra, geriye bir zarar miktarı kalmışsa, bu miktar işverenden istenebilecektir. Yargıtay’ın yerleşik görüşleri bu yöndedir.
İşte bu nedenlerle, davacıların izleyecekleri iki yol vardır:
Bunlardan birincisi, ilgili SSK. Sigorta Müdürlüğüne başvurup dosya açtırmak ve bir an önce Müfettiş tahkikatı yaptırıp, davacıları SSK. Sağlık Kurullarına sevk ettirmek; kalıcı veya geçici işgöremezlik derecelerini tespit ettirmek; bu arada tedavi giderlerini de SSK.na ödetmektir.
İkinci yol, SSK.na karşı açılacak ayrı bir dava ile “iş kazasının ve işgöremezlik derecelerinin tespiti” dir. Halen sürdürülen davada, SSK. Başkanlığı’na davanın ihbar edilmiş olması bir sonuç doğurmayacaktır. Tespit davasının sonunda da, gene birinci çözüme dönülecek ve SSK. işgöremezlik gelirlerinin bağlanması beklenecektir. Gelirlerin peşin değerleri belli olduktan sonra da geriye bir zarar tutarı kalmışsa işverenden istenebilecektir.
Şunu önemle belirtelim ki, işlemler veya tespit davası sonuçlanıp davacıların bedensel zararları açıklığa kavuştuktan sonra, eğer davacıların kalıcı sakatlıkları yoksa veya işgöremezlik dereceleri %10’un altında ise gelir bağlanmayacak; işgöremezlik dereceleri %10’un üzerinde ise gelir bağlanacak ve bağlanan gelirin peşin değerinden artan bir zarar varsa, bu zarar işverenin ödeyeceği tazminat tutarı olacaktır. Bu aşamada tazminatın “kazanç” unsuru çok önemlidir. Çünkü davacıların ücretleri asgari ücret düzeyinde ise, genellikle, tazminat tutarları sigorta gelirlerinin peşin değerini aşamadığından, geriye işverenden istenecek bir meblağ kalmayacak ve davanın maddi tazminat bölümü ret ile sonuçlanacaktır. Buna karşılık davacıların işgöremezlik dereceleri %10’un altında ise, SSK. tarafından gelir bağlanmayacağından, %10’un altındaki sakatlık için işveren doğrudan tazminat ödeyecektir. Her iki durumda da, davacıların asgari ücretin üzerinde ücret aldıkları kanıtlanmalıdır. Bunun için belge sunulması zorunlu olmayıp tanık anlatımları yeterlidir.
2) Davacıların Sigortaya bildirilmemiş olmaları, olayın iş kazası sayılmasına engel değildir:
Davalı vekilinin, M.B.’nın deneme süresi içinde olduğuna ve B.B.’nın birkaç gün ürün tanıtım işinde geçici olarak çalıştığına ilişkin savunmalarının bir önemi ve değeri yoktur. Eğer bir kimse, kazadan bir saat önce işe alınmış olsa bile, 506 sayılı yasaya göre “sigorta” kapsamında bir işçidir. Hizmet akdi niteliğinde, zaman ve bağımlılık unsurlarını içerecek biçimde işe başlatılan bir kimse, SSK.na bildirilmemiş ve henüz Sigorta sicil numarası almamış olsa dahi yasa kapsamında korunan bir işçi durumundadır. Henüz sigorta kaydının bulunmaması, olayın bir iş kazası sayılmasına engel değildir. Eğer işçi sigortaya kayıt ettirilmeden iş kazası geçirmişse, 506 sayılı yasanın 10.maddesine göre işveren sorumlu tutulmaktadır.
Açıklanan bu nedenlerle, dava konusu iş kazası ile ilgili olarak ilgili SSK. Sigorta Müdürlüğü’ne duyuruda bulunulurken, yalnızca işveren şirketin ad ve ünvanının bildirilmesi ve kaza ile ilgili tüm tutanak ve belgelerin dilekçeye eklenmesi yeterlidir. Eğer davacıların daha önce başka işyerlerinde çalışırken almış oldukları sigorta sicil no.ları varsa, bunlar mutlaka dilekçede belirtilmelidir.
ÖNERİLER:
1) S.S.K.na başvurulmadan ve sigorta işlemleri tamamlanmadan açılan davalarda, genellikle bizim önerimiz davanın başvuruya bırakılması, sigorta işlemleri tamamlandıktan ve gelir bağlanıp bağlanmayacağı belli olduktan sonra davanın yeniden açılmasıdır. Böylece boş yere mahkemeye gidip gelinerek zaman kaybedilmeyecektir. Ancak ne var ki, az miktarlı kısmi dava açma olanağı varken yüksek miktarda maddi tazminat istenmiş, manevi tazminat da mahkemelerin vermeyeceği kadar abartılıp 135.000.000.000 TL.lık bir dava açılmış ve yüksek bir harç ödenmiştir. Bu davanın başvuruya bırakılması durumunda harç geri alınamayacaktır. Bu nedenle tek çıkar yol, süregelen davada mahkemeden ileri tarihlere duruşma günü almak ve sigorta işlemlerinin tamamlanmasını “bekletici sorun” yapmaktır.
2) İş kazasının bildirileceği SSK. Sigorta Müdürlüğü, işyerinin bağlı olduğu yer sigorta müdürlüğünün hastalık-kaza servisidir. Dilekçeye kaza ile ilgili tüm belgeler, ceza ve hukuk mahkemeleri kararları ile Yargıtay kararları, tanık ifadelerinin yer aldığı duruşma tutanakları eklenmelidir. Sigorta Müdürlüğünde açılan dosya yakından izlenmeli, dosya müfettişe verildikten sonra, hangi müfettiş görevlendirilmiş ise, ona yardımcı olmak amacıyla davacıların gidip ifade vermeleri sağlanmalı, ceza ve hukuk mahkemelerinde ifadeleri alınan tanıkların müfettiş tarafından yeniden dinlenmelerine (bizce) gerek bulunmamakla ifade tutanakları müfettişe ulaştırılmalıdır.
3) Doğrudan sigortaya başvurulmak istenmeyip, SSK. Başkanlığı’na karşı “İş kazasının tespiti” davası da açılabilir ve bugüne kadar olan yargılama aşamaları (ceza ve hukuk mahkemeleri dosyaları) kanıt olarak kullanılabilir. Bu durumda süregelen davada, Tespit Davası’nın sonucu beklenecektir. Doğrudan sigortaya başvuru mu, yoksa tespit davası mı daha uzun sürer sorusunun tek yanıtı, SSK.nın sürekli izlenip işlerin hızlandırılmasıdır, diyebiliriz.
Şunu da ekleyelim ki, ayrı bir dava olarak “İş kazasının ve maluliyetin tespiti” davası açılırken, ayrıca doğrudan ilgili Sigorta Müdürlüğüne başvurulmasında yasal bir engel yoktur. Hem belki bu suretle işlemlerin hızlandırılması da mümkün olabilir.
Gerek iş kazasının tespiti davasında ve gerekse doğrudan sigortaya başvuru seçeneğinde, konunun kolayca kavranmasını sağlama amacıyla, yukarda çok kısa olarak olay özetlenmiş olup, bundan yararlanılabilir. Daha uzun açıklamalardan sakınılmalı, başvuru veya tespit davası dilekçeleri çok kısa yazılmalıdır.
Görüşlerim ve önerilerim saygı ile sunulur. 16.06.2004
ÇELİK AHMET ÇELİK
(Tazminat Hukuku Uzm.)