





K. 3. İŞ MAHKEMESİ DOSYASI HAKKINDA İNCELEME SONUÇLARI
I- İNCELEME VE BELİRLEMELER :
1- Kazanın oluşu:
16.01.2005 günü saat 18.30 sıralarında sürücü Mustafa Şen %95 promil alkollü olarak yönetimindeki 34 FK 759 plakalı TIR aracı ve bu aracın arkasına takılı 34 DY 267 plakalı dorse ve dorse üzerindeki mavi renkli konteyner ile birlikte Kartal yönünden Tuzla yönüne hızlı bir biçimde seyir halinde iken, olay yeri olan ve seyir yönüne göre yolun sağ tarafında bulunan LWC Mağazasının önüne geldiğinde, aracını yavaşlatmak için frene basması sonucu sağa savrulan dorse, anayol banket çizgisini aşarak mağazaların otoparkı içinde bulunan iki otomobile ve otopark görevlisi Ümit Aslan’a çarpmış; görevlinin ölümüne ve iki aracın hasarlanmasına neden olmuştur.
2- Görgü tanıkları ve tespitler:
a) Otopork görevlisine ve otopark içindeki araçlara çarptıktan sonra hızla olay yerinden uzaklaşan Tır şoförü Ramazan Şen, olayı gören ve o sırada alış verişini bitirip dışarı çıkmış olan mağaza müşterisi (görgü tanığı) Kemâl Hulki Yalçıner tarafından takip edilmiş; polise haber verilerek Kaynarca üst geçidi altında yakalatılmıştır.
b) Araç üzerinde inceleme yapan görevli polisler, dorse tamponunun kaynaktan kırılmış ve askı demirlerinden kopmuş olduğunu, daha sonraki incelemede dorsedeki boya izleri ile otoparkta çarpılan 34 LUH 69 ve 34 AK 3012 plakalı araçlardaki boyaların birbirini tuttuğunu tespit etmişlerdir.
c) Çarpma noktası, hasarlanan araçların otoparkta bulundukları yerlere ve görgü tanıklarının anlatımlarına göre “anayol banket çizgisinin dışı ve otopark alanının içi”dir.
d) Pendik 1.Asliye Ceza Mahkemesi 2005/95 esas no.sundaki davada 18.02.2005 günü yapılan keşifte, çarpma noktasının “anayol banket çizgisinin dışı ve park alanı” olduğu, mağazaların önündeki otopark alanının 3,40 metre derinliği bulunduğu tespit olunmuştur.
e) Olay günü havanın yağışlı, zeminin kaygan, mağazaların önündeki anayolun hafif eğimli (rampa) olduğu; alkollü sürücünün hızını hava ve yol durumuna uydurmadığı da ayrıca tespit olunmuştur.
f) Çarpma olayının meydana geldiği otopark alanı ile karayolu arasında bariyer veya set duvarı bulunmaması nedeniyle iş merkezine giriş ve çıkışların güvenliği olmadığı ve tehlikelere açık olduğu İş Müfettişinin ve buna bağlı olarak İş Mahkemesi dosyasına kusur raporu veren bilirkişilerin görüşleri olup, bu kişilerin değerlendirmelerinde olayın her şeyden önce bir “trafik kazası” olduğu ve kaza ile ölüm olayı ve maddi hasar arasında “neden-sonuç” ilişkisi kurulması gerektiği gözardı edilmiştir.
Ayrıca bu bilirkişiler, Karayolları İdaresi’ne ait bariyer çekme ve mağaza sahiplerine ait otoparkı duvarla çevirme işini Güvenlik Şirketi’ne yükleyerek; ölen Güvenlik Görevlisini de kusurlu bularak son derece yanlış ve yanıltıcı bir rapor düzenlemişlerdir.
3- Kusur raporları :
a) Ceza mahkemesi dosyasına verilen ilk rapor:
Pendik 1.Asliye Ceza Mahkemesi 2005/95 esas no.sundaki dava sırasında 18.02.2005 günü yapılan keşfe katılarak olay yerinde tespitler yapan ve görgü tanıklarının anlatımlarını değerlendiren Bilirkişi Kadın Töreli 15.05.2005 günlü raporunda, çarpma noktasının “anayol banket çizgisinin dışı ve park alanı” olduğunu, mağazaların önündeki otopark alanının 3,40 metre derinliği bulunduğunu, olay günü havanın yağışlı, zeminin kaygan, mağazaların önündeki anayolun hafif eğimli (rampa) olduğunu, 0.95 promil alkollü sürücünün rampa aşağı inerken hızını hava ve yol durumuna uydurmadığını, bu yüzden direksiyon hakimiyetini kaybedip anayol dışına çıkarak park alanı içindeki (arkası yola dönük olduğu için tehlikeyi göremeyen) güvenlik görevlisine ve otopark içindeki araçlara çarptığını açıkladıktan sonra, Tır aracı sürücüsü Mustafa Şen’in 8/8 kusurlu olduğu sonucuna varmıştır.
b) Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi’nin raporu:
Ceza mahkemesi dosyasındaki ikinci rapor, Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi’nin 26.12.2005 gün 8850 no.lu raporu olup, bu raporda da, olay yerinde yapılan keşifteki tespitlere, tanık anlatımlarına ve fotoğraflara göre anayol kaplama dışına çıkarak otopark içindeki görevliye ve araçlara çarpan %95 promil alkollü Tır şoförü Mustafa Şen’in 8/8 kusurlu olduğu sonucuna varılmıştır.
c) İş mahkemesince görevlendirilen bilirkişi kurulunun raporu:
Kartal 3.İş Mahkemesi 2006/524 esas no.sunda açılmış olan işbu davada görevlendirilen bilirkişiler tarafından düzenlenen 31.03.2007 günlü raporda, ceza dosyasındaki raporlardan ayrı ve onlarla çelişen farklı bir değerlendirme yapılmış; kazayı yapan Tır sürücüsünün yanı sıra, otoparktan yararlanan mağaza sahipleri asıl işveren ve Güvenlik Şirketi alt işveren olarak nitelendikten sonra, ölüm olayından onlar da sorumlu tutulmuş; ayrıca ölen güvenlik görevlisi de kusurlu bulunmuştur. Bu anlayış çerçevesinde Tır şoförüne %65, mağaza sahiplerine %20, Güvenlik Şirketine %10 ve ölen güvenlik görevlisine %5 kusur verilmiştir.
Görüşümüze göre bu raporu düzenleyen bilirkişiler, ceza dosyasında toplanan delilleri, maddi olguları, görgü tanıklarının anlatımlarını, kaza ile ölüm olayı arasındaki “neden-sonuç” ilişkisini ve ceza mahkemesinin kesin mahkûmiyet kararını değerlendirmede yanılgıya düşmüşler ve konuyu kavrayamamışlar; olayın herşeyden önce bir “trafik kazası” olduğunu, Tır şoförünün ağır ve tam kusuruyla iş sahipleri ve işverenlerin sorumluluğu yönünden “nedensellik bağı”nın kesildiğini gözardı etmişlerdir.
Aşağıda “değerlendirmeler” bölümünde, bu raporun neden hükme esas tutulamayacağı ayrıntılı ve gerekçeli olarak açıklanacaktır.
4- Ceza mahkemesi kararı :
Pendik 1.Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki yargılama sonucu verilen 11.05.2006 gün ve E.2005/95 K.2006/292 sayılı kararda, iki ayrı bilirkişi raporundaki 8/8 kusur oranı benimsenip, toplanan delillere, görgü tanıklarının anlatımlarına, keşif sırasında saptanan maddi bulgulara göre Tır şoförü Mustafa Şen’in suçu sabit görülüp, kesin mahkûmiyet kararı verilmiş, cezasından herhangi bir indirim yapılmamıştır.
Aşağıda “değerlendirmeler” bölümünde ayrıntılı olarak açıklanacağı üzere, B.K. 53.maddesine ve buna ilişkin Yargıtay kararlarına göre “Hukuk hâkimi, ceza mahkemesinde verilen kusur raporları ile bağlı değilse de, maddi olgularla, toplanan kanıtlarla ve kesin mahkûmiyet kararıyla bağlıdır.” Ceza mahkemesinin sürücü hakkındaki mahkûmiyet kararı kesin kanıtlara dayanmaktadır. Bu nedenle, İş Mahkemesi’ne verilen bilirkişi raporundaki “ceza mahkemesinin mahkûmiyet kararını, kazanın oluş biçimini, maddi olguları ve görgü tanıklarının ifadelerini gözardı eden” görüşlerle sonuca varılması ve hüküm kurulması doğru olmayacaktır.
5- İş mahkemesinde açılan maddi ve manevi tazminat davası:
Kazada ölen güvenlik görevlisi Ümit Aslan’ın haksahipleri tarafından Kartal 3.İş Mahkemesi 2006/524 esas no.sunda açılmış bulunan davada, kazanın asıl ve tek sorumlusu Tır Şoförü Mustafa Şen ile 34 FK 759 ve 34 DY 267 plakalı araçların işleteni ve araçların Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortasını yapan sigorta şirketi (her nedense) dava edilmemiş; yalnızca mağaza sahipleri ile Güvenlik Şirketi ölümlü kazadan sorumlu tutulmuşlardır.
Kuşkusuz, güvenlik görevlisinin ölümü, bir “trafik kazası” olmasının yanı sıra, aynı zamanda bir “iş kazası”dır. Bu iki kaza türünün bir arada olması durumuna “trafik-iş kazası” denilmektedir. Bu tür kazaların 506 sayılı Yasa’nın 11/A maddesine göre “iş kazası” sayılıp ölenin haksahiplerine gelir bağlanması kesin ise de, işverenin sorumluluğu ve tazminat ödeme yükümlülüğü yönünden 4857 sayılı İş Kanunu’nun 77.maddesindeki ve İş Güvenliği mevzuatındaki koşulların oluşması, daha açık bir anlatımla, işverenin önlem alma, gözetim ve denetim yükümlülükleri yönünden kaza ile zararlı sonuç arasındaki “nedensellik bağı”nın kurulabilmesi ve bu bağın üçüncü kişinin tam kusuruyla kesilmemiş olması gerekmektedir.
Olayımızda ceza mahkemesinin kesin mahkûmiyet kararıyla, işverenin sorumluluğu yönünden, Tır şoförünün tam (8/8) kusuruyla nedensellik bağının kesildiği söylenebilir.
İş mahkemesinde mağaza sahiplerine ve işveren güvenlik şirketine karşı açılan işbu davada, kazayı yapan sürücü ile araç işletenin ve sigorta şirketinin dava edilmemesinin nedeni anlaşılamamıştır. Bu konu üzerinde davalılar vekilleri de durmamışlar, mahkemeden bu hususun araştırılmasını istememişlerdir. Oysa:
a) Kazayı yapan Tır şoförünü, araç işleteni ve sigorta şirketini dava etmeyen davacılar vekilinden, işletenden ve sigorta şirketinden tazminat alıp almadıkları sorulmalı¸bu konuda araştırma yapılmalıdır.
b) Eğer davacılar, araç işletenden ve sigorta şirketinden tazminat almışlarsa, belirlenen miktarlar tazminat tutarlarından indirilmeli; zarar tam karşılanmış ise, maddi tazminat yönünden dava reddedilmelidir.
c) Davalılar vekilleri, ilerde rücu edebilmek için, işbu davanın işletene, sürücüye ve sigorta şirketine “ihbar” edilmesini istemelidirler.
II- İŞ MAHKEMESİNCE GÖREVLENDİRİLEN BİLİRKİŞİLERİN YANLIŞ GÖRÜŞ VE YANILGILARI:
1- Ceza dosyasındaki deliller ve olayın öncelikle bir “trafik kazası” olduğu gözardı edilmiştir.
İş Mahkemesince görevlendirilen bilirkişilerin 31.03.2007 günlü raporları yanlış ve yanıltıcıdır. Çünkü, ikisi makine mühendisi, biri (ne ilgisi varsa) maden mühendisi olan bilirkişiler, ceza mahkemesi dosyasındaki maddi olguları, görgü tanıklarının anlatımlarını, görevli polislerin tespitlerini, keşif sonuçlarını ve olayın herşeyden önce Tır şoförünün ağır kusurundan kaynaklanan bir “trafik kazası” olduğunu bir yana bırakarak, işverenlerin önlem alma yükümlülüklerine ağırlık vermişler; bu yüzden kusur dağılımı yaparak yanılgıya düşmüşler; Tır şoförünün ağır kusuruyla işverenlerin sorumluluğu yönünden “nedensellik bağı”nın kesildiğini gözardı etmişlerdir.
2- İşverenin önlem alma yükümlülüğü ile ölümlü trafik kazası arasında nedensellik bağı yoktur.
Bilirkişilerin, İş Müfettişinin 24.03.2005 gün MRY/24 sayılı raporunun etkisinde kaldıkları anlaşılmaktadır. Bu raporda, çarpma olayının meydana geldiği otopark alanı ile karayolu arasında bariyer veya set duvarı bulunmaması nedeniyle iş merkezine giriş ve çıkışların güvenli olmadığı ve tehlikelere açık bulunduğu, bu yüzden işverenlerin sorumlu oldukları değerlendirmesi yapılmıştır.
Bu, mantıklı bir değerlendirme değildir. Çünkü, Tır şoförü rampa aşağı hızla gelip, arkasındaki dorseyi anayol banket çizgisinin dışına ve otopark içine savurmuştur. Çarpma noktası otopark içidir. Bilirkişilerin benimsediği ve İş müfettişinin ileri sürdüğü gibi, bariyer veya set duvarı bulunsaydı bile, bu hızlı savrulmada Tır arkasındaki dorse gene park içine dalacaktı. Mahkemece yeni bir keşif yapılarak bu hususun tespiti ve tartışılması mümkündür.
Hem, kaza yerinde kaldırım bulunsaydı ve Tır aracı kaldırımdaki yayaya çarpsaydı, çarpılan kişi kusurlu mu olacaktı ? Ya da onun işvereni sorumlu mu olacaktı ?
3- Güvenlik Şirketi’nin bariyer yapma veya set duvarı çekme türünden “sabit tesis kurma” yükümlülüğü yoktur.
Bilirkişilerin ayrıca, Güvenlik Şirketini karayolu kıyısına bariyer veya set duvarı çekmekle yükümlü tutmaları ve bu yönden şirketi %10 kusurlu saymaları da akıl ve mantık dışıdır. Böyle bir yükümlülük, bariyer çekme yönünden Karayolları İdaresine ve otopark çevresine duvar yapma yönünden mağaza sahiplerine (iş sahiplerine) ait olabilir; ama güvenliği üstlenen şirketin böyle bir yükümlülüğü bulunmadığı açıktır.
Mağaza sahipleri ile Güvenlik Şirketi arasındaki sözleşmeler incelendiğinde görüleceği üzere, Güvenlik Şirketi’nin bariyer yapma veya set duvarı çekme türünden “sabit tesis kurma” yükümlülüğü yoktur.
III- KUSUR KONUSUNDA YAPILMASI GEREKENLER:
1- Raporlar arasındaki çelişkiler giderilmelidir.
Kaza öncelikli olarak bir “trafik kazası” olup, Ceza mahkemesi mahkûmiyet kararı, görgü tanıklarnın anlatımlarına, kesin tespitlere, keşif sonuçlarına ve iki ayrı bilirkişi raporuna dayanmakta; kaza ile ölüm olayı ve maddi hasar arasında kesin “nedensellik bağı” kurulmuş bulunmaktadır. Bu sonuç (ceza mahkemesinin kesin mahkûmiyet kararı) hukuk mahkemesini bağlayıcı niteliktedir. Çünkü, aşağıda açıklanacağı üzere, B.K.53.maddesine ve buna ilişkin Yargıtay kararlarına göre “Hukuk hâkimi, ceza mahkemesinde verilen kusur raporları ile bağlı değilse de, maddi olgularla, toplanan kanıtlarla ve kesin mahkûmiyet kararlarıyla bağlıdır.”
Bu nedenle, İş Mahkemesince görevlendirilen bilirkişilerin 31.03.2007 günlü raporları ile ceza dosyasındaki bilirkişi raporları arasındaki çelişkinin ve aykırılıkların giderilmesi gerekmekte; bunun için yeniden bilirkişi kurulu oluşturulup rapor alınması zorunlu bulunmaktadır.
2- Ceza dosyasındaki bilirkişi raporlarınn dikkate alınması zorunludur.
a) Borçlar Kanunu 53. maddesine göre hukuk hâkimi, kusurun derecesi ile zararın miktarını belirlemede, ceza hukukunun sorumluluğa ilişkin hükümleri ile bağlı değilse de, ceza mahkemesinde toplanan kanıtları ve maddi olguları dikkate almak zorunda olduğundan ve raporlar arasındaki çok açık farklılıkların tartışılması ve çelişkilerin giderilmesi gerekmektedir. Bir Yargıtay kararında belirtilği üzere:
”Ceza kovuşturması sırasında dinlenen tanıkların anlatımları ile bilirkişi raporu değerlendirilmeksizin, hukuk mahkemesinde alınan bilirkişi raporuna dayanılamaz. Raporlar arasındaki açık farklılık adalete olan güveni sarsabilir. Bu nedenle üç kişilik bilirkişi kurulundan yukarda anılan hususlara uygun rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekir.” (Yargı.11.HD.01.12.2003, 4227-11328)
b) Ceza davasında sanık kusurlu bulunup mahkûmiyet kararı verildikten ve karar kesinleştikten sonra, hukuk mahkemesinde görevlendirilen bilirkişinin, davalının kusursuz veya daha az kusurlu olduğuna ilişkin raporuna dayanılarak hüküm kurulamaz. (4.HD. 12.10.2004, 3519-11446 (Legal, 2004/11-3226) - 4.HD. 25.01.2005, 2004/16557-2005/310 (Kazancı Yazılım)
c) Bu durumda yapılacak iş, ceza dosyasındaki kusur raporu ile hukuk mahkemesinde alınan bilirkişi raporu arasındaki çelişkinin giderilmesi, iki rapor arasındaki farkın nedenlerinin gösterilmesidir. Bunun için en uygun seçim, uzmanlardan oluşan üç kişilik bilirkişi kurulundan gerekçeli rapor istenmesidir. (HGK. 11.10.2000, E. 2000/4-1230 K. 1282)
d) Yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılırken, ceza mahkemesinde toplanan kanıtların, tanık anlatımlarının ve somut olayın özelliklerinin ayrı ayrı ele alınması, ceza dosyasındaki bilirkişi raporunda neden farklı sonuca varıldığının ayrıntılarıyla açıklanması istenmeli; yeniden kusur dağılımı yapılırken bunun gerekçeleri gösterilmelidir.
Bu konuda Yargıtay kararlarında şu açıklamalara yer verilmiştir:
Kusur oranlarıyla ilgili çeşitli raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi amacıyla yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulundan ceza dosyasındaki bilirkişi raporunun da ince-lenmesi istenmelidir. (4.HD.12.06.2003, 2002/13669-2003/7609)
Her ne kadar ceza mahkemesindeki kusur oranı hukuk hâkimini bağlamaz ise de, somut olayın özelliklerine ve ceza davasında dinlenen tanık anlatımlarına göre, kazanın daha farklı gerçekleştiği açıklanmasına göre, kusur belirlemede ceza dosyasından yararlanılmalıdır. (11.HD. 25.09.2003, 1988-8291)
Ceza mahkemesinin dayanağı Adli Tıp Kurumu Trafik Dairesi raporunda davalı sürücü (tam) kusurlu bulunmuş olup, hukuk hâkimi bu kusur oranıyla bağlı değil ise de, ceza mahkemesi kararı ile maddi olguların yeniden yaptırılacak bilirkişi incelemesinde dikkate alınması gerekir. (11.HD.04.12.2003, 12936-11427)
e) Bir kez daha belirtelim ki, raporlar arasındaki çelişkiler giderilmeye çalışılırken, hukuk mahkemesinde açılan tazminat davasında asıl saptanması gereken hususun, zararı doğuran eylemin niteliği olduğu, başka bir deyişle, asıl amacın eylem ile zarar arasındaki neden-sonuç ilişkisinin açıklığa kavuşturulması olduğu, kusur değerlendirmesinin buna göre yapılması gerektiği unutulmamalıdır.
3- Tazminat davalarında kusur belirlemede ölçü “nedensellik bağı”dır.
Tazminat davalarında önemli olan zarar ile eylem arasındaki neden-sonuç ilişkisidir. Eylem ile zarar arasındaki nedensellik bağı, başka bir deyişle, eylemin zarar oluşumuna etki derecesi araştırılmalı ve kusur değerlendirmesi buna göre yapılmalıdır.
4- Bilirkişi seçimi ve raporların değerlendirilmesi:
Uygulamada kusur incelemeleri, tek veya üç kişiden oluşan teknik bilirkişilere yaptırılmakta; hukuk bilgisi olmayan bu bilirkişiler, bir tazminat davasında zararın doğumu için gerekli olan neden-sonuç ilişkisini (nedensellik bağını) belirlemekte yetersiz kalmaktadırlar. Raporlarda genellikle kusur dağılımının ölçüsü “kurallara uymazlık” olmaktadır. Oysa, kurallara aykırı davranılmış olsa bile, zararı doğuran eylem ile kurallara uymazlık arasında neden-sonuç ilişkisi kurulamıyorsa, kusuru başka yerde aramak gerekmektedir.
Bize göre, raporlardaki en önemli eksiklik, zarara neyin ve hangi eylemin yol açtığının gereği gibi saptanmaması, neden-sonuç ilişkisinin yeterince irdelenmemesidir. Bu ne-denle, görevlendirilecek bilirkişiler arasında mutlaka “konunun uzmanı” bir hukukçuya da yer verilmelidir. Böylece, trafik uzmanları ile uzman hukukçudan oluşacak bilirkişi kurulu tarafından, (eğer olay aynı zamanda bir trafik-iş kazası ise bir iş ve sosyal güvenlik uzmanının da katılımı ile) hem trafik kurallarına aykırı davranışlar (tedbirsizlik, dikkatsizlik, meslek ve sanatta acemilik, yasa, yönetmelik ve yönergelere uymazlık) incelenecek ve hem de bu davranışların zararın doğumunda ne derece etken oldukları araştırılıp nedensellik bağı kurulabilecektir.
Gerek ceza dosyasındaki bilirkişi raporları ve gerekse hukuk mahkemesinde birkaç kez alınan raporlar arasında aykırılık varsa, çelişkiler giderilmeden kesin bir sonuca varmak doğru olmayacaktır. Bir Yargıtay kararında denildiği gibi, hukuk hâkimi ceza mahkemesinde alınan kusur raporuyla bağlı değilse de, yeniden yaptırılan inceleme sonucu iki rapor arasında yüzde yüz belirgin farklılık varsa, bunun nedenleri araştırılmalı ve üçüncü bir raporla farklılık giderilmelidir. Bu arada ceza mahkemesi kararı ile bu karara dayanak yapılan bilirkişi raporunun, hukuk davasında önemli bir kanıt oluşturduğu gözardı edilmemelidir.
IV-HASARLI ARAÇ SAHİPLERİ DAVA AÇMIŞLARSA, O DAVADAKİ KUSUR RAPORLARI İNCELENMELİDİR.
Aynı kazada, olay yerindeki mağazalara alış verişe gelen Süleyman Başkuyu adlı kişinin 34 LUH 69 plakalı aracı ve Berrin Taşkıran adlı kişinin 34 AK 3012 plakalı aracı Tır dorsesi tarafından çarpılarak hasarlanmıştır.
Adıgeçen kişiler, araçlarının zarar görmesinden dolayı kendileri dava açmışlarsa veya Kasko Sigortalarından hasar bedelini alıp da sigorta şirketleri rücu davaları açmışlarsa, bu davalar ve bu davalarda verilen kusur raporları araştırılmalı ve incelenmelidir.
V- DAVACILARIN, ARAÇ İŞLETENDEN VE SİGORTA ŞİRKETİNDEN TAZMİNAT ALIP ALMADIKLARI ARAŞTIRILMALIDIR.
1- Araştırma yapılması gereği:
Yukarda “inceleme” bölümünde belerttiğimiz gibi, İş mahkemesinde mağaza sahiplerine ve işveren güvenlik şirketine karşı açılan işbu davada, kazayı yapan sürücü ile araç işletenin ve sigorta şirketinin dava edilmemesinin nedeni anlaşılamamıştır. Bu konu üzerinde davalılar vekilleri de durmamışlar, mahkemeden bu hususun araştırılmasını istememişlerdir. Oysa:
a) Kazayı yapan Tır şoförünü, araç işleteni ve sigorta şirketini dava etmeyen davacılar vekilinden, işletenden ve sigorta şirketinden tazminat alıp almadıkları sorulmalı¸bu konuda araştırma yapılmalıdır.
b) Eğer davacılar, araç işletenden ve sigorta şirketinden tazminat almışlarsa, belirlenen miktarlar tazminat tutarlarından indirilmeli; zarar tam karşılanmış ise, maddi tazminat yönünden dava reddedilmelidir.
c) Davalılar vekilleri, ilerde rücu edebilmek için, işbu davanın araç işletene, sürücüye ve sigorta şirketine “ihbar” edilmesini istemelidirler.
2- Araştırmanın nasıl yapılacağı:
a) Önce kazayı yapan sürücü Mustafa Şen’in yönetimindeki 34 FK 759 plakalı TIR aracı ile bu aracın arkasına takılı 34 DY 267 plakalı dorsenin 16.01.2005 kaza tarihi itibariyle trafik sicilinde kayıtlı sahibinin veya işleten/girişimci/teşebbüs sahibi gerçek veya tüzel kişinin kimliği ile tebliğata yarar adresleri ilgili Trafik Sicilinden sorulmalıdır.
b) İkinci olarak TRAMER’den, 34 FK 759 ve 34 DY 267 plakalı araçların 16.01.2005 kaza tarihi itibariyle geçerli Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) poliçeleri sorulmalı ve birer örneği istenmelidir.
c) Tüm kayıtlar geldikten sonra, Zorunlu Trafik Sigortasını yapan Sigorta Şirketi’nden, bu kaza nedeniyle açılan dosya ve ölen Ümit Aslan’ın haksahiplerine bir ödeme yapılıp yapılmadığı sorulmalıdır.
d) İşleten//girişimci/araç sahibi de belli olduktan sonra, onlardan ölenin haksbahiplerine bir ödeme yapıp yapmadıkları sorulmalıdır.
VI-DAVANIN İŞLETENE, SÜRÜCÜYE VE SİGORTACIYA İHBARI :
Yukarda açıklanan araştırma ve soruşturmalar tamamlandıktan sonra, eğer ölenin haksahipleri işletenden, sürücüden, sigorta şirketinden tazminat almamışlarsa, davalılar ilerde bunlara “rücu” edebilmek için davayı İHBAR etmelidirler.
VII- DAVANIN OLASI SONUÇLARI VE GÖREVLİ MAHKEME :
1- Yeniden yaptırılacak bilirkişi incelemesi sonucu, mağaza sahiplerinin ve Güvenlik Şirketi’nin sorumlulukları yönünden “nedensellik bağı”nın kesildiği, raporlar arasındraki çelişkiler giderildikten ve gerekçeleri gösterildikten sonra, kusurun bütünüyle Tır şoföründe olduğu sonucuna varıldığı takdirde, İş Mahkemesinde açılmış bulunan işbu davanın reddedilmesi gerekecektir.
2- İş mahkemesindeki davanın reddedilmesi durumunda, ölen Güvenlik Görevlisinin desteğinden yoksun kalan davacıların; Tır aracının işletenine, Tır şoförüne ve araçların Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortasını yapan sigorta şirketine karşı Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açmaları gerekecektir.
3- Her durumda da haksahiplerine SSK’dan bağlanan gelirlerin peşin değerlerinin, tazminat tutarlarından indirilmesi gerekmektedir.
SONUÇ VE ÖNERİLER :
1) Raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi için yeniden Bilirkişi Kurulu oluşturulmalı ve yeni bir kusur raporu alınmalıdır.
BK.53.maddesine göre, hukuk hakimi ceza dosyasındaki kusur raporlarıyla bağlı değilse de, maddi olgularla ve ceza mahkemesinin kesin mahkûmiyet kararıyla bağlı olduğundan ve Yargıtay’ın yerleşik kararlarına göre raporlar arasındaki çelişkilerin giderilmesi gerektiğinden, yeni bir kusur incelemesi zorunlu bulunmaktadır.
2) Aynı kazada hasarlanan araçların sahipleri veya onların Kasko Sigortacıları dava açmışlarsa, o davalardaki kusur raporları ncelenmelidir.
3) Davacıların, kazayı yapan Tır aracının işleteninden ve çekici ile dorsenin Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortasını yapan sigorta şirketinden tazminat alıp almadıkları araştırılmalıdır.
4) Davalılar vekilleri, ilerde rücu edebilmek için, işbu davanın araç işletene, sürücüye ve sigorta şirketine “ihbar” edilmesini istemelidirler.
İnceleme sonuçlarını, değerlendirmelerimi, görüş ve önerilerimi ilgililerin bilgi ve yararlanmalarına sunarım. Saygılarımla. 15.12.2008
ÇELİK AHMET ÇELİK
(Tazminat Hukuku Uzm.)