






KANUN NO: 6762
TÜRK TİCARET KANUNU (*)
Kabul Tarihi: 29 Haziran 1956
Resmi Gazete ile Neşir ve İlânı: 9 Temmuz 1956 - Sayı: 9353
3.t. Düstur, c.37 - s.1587
_____
(*) 14.2.2011 tarih 27846 sayılı R.G.'de yayımlanan, 14.1.2011 tarih ve 6102 sayılı Kanun'un 1533. maddesi hükmü gereğince 1.7.2012 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yürürlükten kaldırılmıştır.
_____
BAŞLANGIÇ
A) KANUNUN TATBİK SAHASI
I - TİCARİ HÜKÜMLER
MADDE 1 - Türk Ticaret Kanunu, Türk Medeni Kanunu'nun ayrılmaz bir cüzüdür. Bu kanundaki hükümlerle, bir ticarethane veya fabrika yahut ticari şekilde işletilen her hangi bir müesseseyi ilgilendiren muamele, fiil ve işlere dair diğer kanunlarda yazılı hususi hükümler, ticari hükümlerdir.
Hakkında ticari bir hüküm bulunmıyan ticari işlerde mahkeme, ticari örf ve âdete, bu dahi yoksa umumi hükümlere göre karar verir.
II - TİCARİ ÖRF VE ADET
MADDE 2 - Kanunda aksine bir hüküm yoksa teamül, ticari örf ve âdet olarak kabul edildiği tesbit edilmedikçe hükme esas olamaz. Şu kadar ki; irade beyanlarının tefsirinde teamüllerin dahi nazara alınması esası mahfuzdur.
Bir bölgeye veya bir ticaret şubesine mahsus olan ticari örf ve âdetler umumi olanlara tercih olunur. İlgililer aynı bölgede bulunmadıkları takdirde, kanun veya mukavelede aksine hüküm olmadıkça, ifa yerindeki ticari örf ve âdet tatbik olunur.
Tacir sıfatını haiz olmıyanlar hakkında ticari örf ve âdet, ancak onlar tarafından bilindiği veya bilinmesi gerektiği takdirde tatbik olunur.
III - TİCARİ İŞLER
MADDE 3 - Bu kanunda tanzim olunan hususlarla bir ticarethane veya fabrika yahut ticari şekilde işletilen diğer bir müesseseyi ilgilendiren bütün muamele, fiil ve işler ticari işlerdendir.
IV - TİCARİ DAVALAR VE DELİLLERİ
1 - UMUMİ OLARAK
MADDE 4 - 21 inci maddenin birinci fıkrası gereğince her iki taraf için ticari sayılan hususlardan doğan hukuk dâvaları ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın:
1. Bu kanunda;
2. Medeni Kanunun, rehin mukabilinde ikraz ile meşgul olanlar hakkındaki 876 ilâ 883 üncü maddelerinde;
3. Borçlar Kanunu'nun, bir işletmenin satılması veya diğeriyle birleştirilmesi hakkındaki 179 ve 180, rekabet memnuiyetine dair 348 ve 352 neşir mukavelesi hakkındaki 372 ilâ 385, itibar mektubu ve itibar emri hakkındaki 399 ilâ 403. komüsyona dair 416 ilâ 429, ticari mümessiler ve diğer ticari vekiller hakkındaki 449 ilâ 456, havale hakkındaki 457 ilâ 462, vedia hakkındaki 463 ilâ 482 nci maddelerinde;
4. Alâmeti farika, ihtira beratı ve telif hakkına mütaallik mevzuatta;
5. Bu kanunun 135 inci maddesinde yazılı ticarete mahsus yerler hakkındaki hususi hükümlerde;
6. Bankalar ve ödünç para verme işleri kanunlarında; tanzim olunan hususlardan doğan hukuk dâvaları ticari dâva sayılır. Şu kadar ki; her hangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyen havale, vedia ve telif hakkından doğan dâvalar bundan müstesnadır.
Ticari dâvalarda dahi deliller ve bunların ikamesi Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu hükümlerine tabidir.
(Ek son fıkra: 5136 - 20.4.2004 / m.1) İş durumunun gerekli kıldığı yerlerde Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun olumlu görüşü ile Adalet Bakanlığınca, bu Kanunun Dördüncü Kitabında yer alan deniz ticaretine ilişkin ihtilaflara bakmak ve asliye derecesinde olmak üzere Denizcilik İhtisas Mahkemeleri kurulur. Bu mahkemelerin yargı çevresi Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından belirlenir.
2 - TİCARET MAHKEMELERİNİN İŞ SAHASI
MADDE 5 - Aksine hüküm olmadıkça, dâva olunan şeyin değerine göre asliye hukuk veya sulh hukuk mahkemesi ticari dâvalara dahi bakmakla vazifelidir.
Şu kadar ki; bir yerde ticaret mahkemesi varsa, asliye hukuk mahkemesinin vazifesi içinde bulunan ve bu kanunun 4 üncü maddesi hükmünce ticari sayılan dâvalarla hususi hükümler uyarınca ticaret mahkemesinde görülecek diğer işlere ticaret mahkemesinde bakılır.
İkinci fıkrada yazılı hallerde, munhasıran iki tarafın arzularına tabi olmıyan işler hariç olmak üzere, bir dâvanın ticari veya hukuki mahiyeti itibariyle mahkemenin iş sahasına girip girmediği yalnız iptidai itiraz şeklinde taraflarca dermeyan olunabilir. İtiraz vârit görüldüğü takdirde dosya ilgili mahkemeye gönderilir; bu mahkeme dâvaya bakmaya mecburdur; ancak, dâvanın mahiyetine göre tatbikı gerekli usul ve kanun hükümlerini tatbik eder. Ticari bir dâvanın hukuk mahkemesi, ticari olmayan bir davanın ticaret mahkemesi tarafından görülmesi hükmün bozulması için yalnız başına kâfi bir sebep teşkil etmez.
Vazifesizlik sebebiyle dâva dilekçesinin reddi halinde yapılacak muamelelere ve bunların tabi oldukları müddetlere dair usul hükümleri, iş sahasına ait iptidai itirazın kabulü halinde de tatbik olunur.
B) ÇEŞİTLİ HÜKÜMLER
I - MÜRURUZAMAN
MADDE 6 - Kanunda aksine hüküm olmadıkça ticari hükümler koyan kanunlarla tâyn olunan müruruzaman müddetleri mukavele ile değiştirilemez.
II - TESELSÜL KARİNESİ
MADDE 7 - İki veya daha fazla kimse, içlerinden yalnız biri veya hepsi için ticari mahiyeti haiz bir iş dolayısiyle diğer bir kimseye karşı müştereken borç altına girerlerse mukavelede aksi kararlaştırılmış olmadıkça müteselsilen mesul sayılırlar.
Ticari borçlara kefalet halinde, gerek asıl borçlu ile kefil ve gerek kefiller arasındaki münasebetlerde dahi hüküm böyledir.
III - TİCARİ İŞLERDE FAİZ
1. MUKAVELE SERBESTİSİ
MADDE 8 - Ticari işlerde faiz miktarı serbestçe tâyin olunabilir.
Üç aydan aşağı olmamak üzere faizin ana paraya eklenerek birlikte tekrar faiz yürütülmesi şartı, yalnız cari hesaplarla borçlu bakımından ticari iş mahiyetini haiz olan karz akitlerinde muteberdir.
Ödünç para verme işleri, bankalar, tasarruf sandıkları ve tarım kredi kooperatifleri hakkındaki hususi hükümler mahfuzdur.
2. KANUNİ FAİZ MİKTARI VE TİCARİ TEMERRÜT FAİZİ
MADDE 9 - Ticari işlerde faiz miktarı hakkında Borçlar Kanunu'nun 72 nci maddesi caridir. Şu kadar ki; faizin işlemeye başladığı tarihte ödeme yerinde benzer muameleler için daha yüksek bir faiz ödenmekte ise bu faiz miktarı esas tutulur. 8 inci madde hükmü mahfuzdur.
Ticari işlerde temerrüt faizi yıllık yüzde ondur.
3. FAİZİN BAŞLANGICI
MADDE 10 - Aksine mukavele yoksa, ticari bir borcun faizi, vâdenin bitiminden ve belli bir vâde yoksa ihtar gününden itibaren işlemiye başlar.
BİRİNCİ KİTAP
TİCARİ İŞLETME
BİRİNCİ FASIL
TACİR
A) TİCARİ İŞLETME
I - UMUMİ OLARAK
MADDE 11 - Ticarethane veya fabrika yahut ticari şekilde işletilen diğer müesseseler, ticari işletme sayılır.
Tesisat, kiracılık hakkı, ticaret unvanı ve diğer adlar, ihtira beratları ve markalar, bir sanata mütaallik veya bir şahsa ait model ve resimler gibi bir müessesenin işletilmesi için daimi bir tarzda tahsis olunan unsurlar, mukavelede aksine hüküm bulunmadıkça, ticari işletmeye dâhil sayılır.
II - TİCARETHANE VE FABRİKA
MADDE 12 - Aşağıda yazılı veya mahiyetçe bunlara benziyen işlerle uğraşmak üzere kurulan müesseseler, ticarethane sayılır:
1. Menkul malların satılmak veya kiraya verilmek üzere tedariki ve bunların aynen veya başka bir şekle sokularak satılması yahut kiraya verilmesi;
2. Kıymetli evrakın satılmak üzere tedariki ve bunların satılması;
3. Her çeşit imal ve inşa;
4. Madencilik;
5. Matbaacılık, gazetecilik ve kitapçılık, yayın, ilân ve istihbarat;
6. Tiyatro, sinema, otel, han ve lokanta gibi umumi mahaller, hususi mektep ve hastane ve açık satış yerlerinin işletilmesi;
7. Umumi mağazalar ve sair depo ve ambarlarının işletilmesi;
8. Borsa ve kambiyo işleri, sarraflık, bankacılık;
9. İçtimai sigortalar hariç olmak üzere sigortacılık;
10. Kara, deniz ve havada, nehir ve göllerde yolcu ve eşya taşımak;
11. Su, gaz ve elektrik dağıtma, telefon ve radyo ile haberleşme ve yayın;
12. Acentelik, tellâllık, komüsyonculuk ve sair bütün tavassut işleri.
Fabrikacılık, ham madde veya diğer malların makine yahut sair teknik vasıtalarla işlenerek yeni veya değerli mahsuller vücuda getirilmesidir.
III - TİCARİ ŞEKİLDE İŞLETİLEN DİĞER MÜESSESELER
MADDE 13 - Aşağıdaki işleri görmek üzere açılan bir müessesenin işlerinin hacım ve ehemmiyeti, ticari muhasebeyi gerektirdiği ve ona ticari veya sınai bir müessese şekli ve mahiyetini verdiği takdirde bu müessese de ticari işletme sayılır:
1. Bir toprak sahibinin veya çiftçinin, mahsullerini olduğu gibi veya zirai sanatı dolayısiyle bir tezgâhta şeklini değiştirerek satması;
2. Esnaf veya güzel sanatlar erbabından birinin gerek bizzat gerek işçi çalıştırırak veya makine kullanarak eserler vücuda getirmesi ve bu eserleri satması.
Bu hüküm, işlerinin mahiyetine göre, 12 nci madde gereğince ticarethane veya fabrika olarak vasıflandırılamıyan diğer müesseseler hakkında da tatbik olunur.
B) TACİR
I - HAKİKİ ŞAHISLAR
1. UMUMİ OLARAK
MADDE 14 - Bir ticari işletmeyi, kısmen dahi olsa kendi adına işleten kimseye tacir denir.
Bir ticari işletmeyi kurup açtığını, sirküler, gazete, radyo ve sair ilân vasıtalariyle halka bildirmiş veya işletilmesini ticaret siciline kaydettirerek keyfiyeti ilân etmiş olan kimse fiilen işletmeye başlamamış olsa bile tacir sayılır.
Bir ticari işletme açmış gibi, ister kendi adına, ister âdi bir şirket veya her ne suretle olursa olsun hukukan var sayılmıyan diğer bir şirket adına (Ortak sıfatiyle) muamelelerde bulunan kimse, hüsnüniyet sahibi üçüncü şahıslara karşı tacir gibi mesul olur.
2. KÜÇÜK VE MAHCURLAR
MADDE 15 - Küçük ve mahcurlara ait ticari işletmeyi bunların adına işleten veli ve vasi, tacir sayılmaz. Tacir sıfatı, temsil edilene aittir. Şu kadar ki kanunu mümessil ceza hükümleri bakımından tacir gibi mesul olur.
3. TİCARETTEN MENEDİLENLER
MADDE 16 - Şahsı halleri veya yaptığı işlerin mahiyeti yahut meslek ve vazifeleri itibariyle kanuni veya kazai bir yasağa aykırı olarak veyahut başka bir şahsın iznine veya resmi bir makamın ruhsatına lüzum olup da izin veya ruhsatname almadan bir ticari işletmeyi işleten kimse de tacir sayılır.
Bu hareketin doğurduğu hukuku, inzıbati ve cezai mesuliyet mahfuzdur.
4. ESNAF
MADDE 17 - İster gezici olsunlar, ister bir dükkânda veya bir sokağın muayyen yerlerinde sabit bulunsunlar, iktisadi faaliyeti nakdi sermayesinden ziyade bedeni çalışmasına dayanan ve kazancı ancak geçimini sağlamaya yetecek derecede az olan sanat ve ticaret sahipleri tacir değildirler. Şu kadar ki; tacirlere mahsus hükümlerinden bu kanunun 22 ve 55 inci maddeleriyle Medeni Kanunun 864 üncü maddesinin ikinci fıkrası hükümleri bunlar hakkında da tatbik olunur.
II - HÜKMİ ŞAHISLAR
MADDE 18 - Ticaret şirketleriyle, gayesine varmak için ticari bir işletme işleten dernekler ve kendi kuruluş kanunları gereğince hususi hukuk hükümleri dairesinde idare edilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere devlet, vilâyet, belediye gibi âmme hükmi şahısları tarafından kurulan teşekkül ve müesseseler dahi tacir sayılırlar.
Devlet, vilâyet ve belediye gibi âmme hükmi şahısları ile umumi menfaate hadim cemiyetler, bir ticari işletmeyi ister doğrudan doğruya, ister âmme hukuku hükümlerine göre idare edilen ve işletilen bir hükmi şahıs eliyle işletsinler kendileri tacir sayılamazlar.
III - DONATMA İŞTİRAKİ
MADDE 19 - Tacirlere dair olan hükümler donatma iştiraki hakkında da tatbikolunur.
C) TACİR OLMANIN HÜKÜMLERİ
I - UMUMİ OLARAK
MADDE 20 - Tacirler her türlü borçlarından dolayı iflâsa tabi oldukları gibi, kanun hükümlerine uygun olarak bir ticaret unvanı seçmeye ve kullanmaya, işletmelerini ticaret siciline kaydettirmeye ve ticari defterler tutmaya mecburdurlar.
Her tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi lâzımdır.
Tacirler arasında, diğer tarafı temerrüde düşürmek veya mukaveleyi fesih yahut ondan rücu maksadiyle yapılacak ihbar veya ihtarların muteber olması için noter marifetiyle veya iadeli taahhütlü bir mektupla yahut telgrafla yapılması şarttır.
Tacir sıfatına bağlı olan diğer hükümler mahfuzdur.
II - HUSUSİ OLARAK
1. TİCARET KARİNESİ
MADDE 21 - Bir tacirin borçlarının ticari olması asıldır. Şu kadar ki; hakiki şahıs olan bir tacir, muameleyi yaptığı anda bunun ticari işletmesiyle ilgili olmadığını diğer tarafa açıkça bildirdiği veya muamele, fiil veya işin ticari sayılmasına halin icabı müsait bulunmadığı takdirde borç âdi sayılır.
Taraflardan yalnız biri için ticari iş mahiyetinde olan mukaveleler, kanunda aksine hüküm olmadıkça, diğeri için de ticari iş sayılır.
2. ÜCRET İSTEME HAKKI
MADDE 22 - Tacir olan veya olmıyan bir kimseye, ticari işletmesiyle ilgili bir iş veya hizmet görmüş olan tacir, münasip bir ücret istiyebilir. Bundan başka, verdiği avanslar veya yaptığı masraflar için ödeme tarihinden itibaren faize de hak kazanır.
3. FATURA VE TEYİT MEKTUBU
MADDE 23 - Ticari işletmesi icabı bir mal satmış veya imal etmiş veyahut bir iş görmüş yahut bir menfaat temin etmiş olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini istiyebilir.
Bir faturayı alan kimse aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde münderecatı hakkındaki bir itirazda bulunmamışsa münderecatını kabul etmiş sayılır.
Şifahen, telefon veya telgrafla yapılan mukavelelerin veya beyanların muhtevasını teyit eden bir yazıyı alan kimse, aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde bir itirazda bulunmamışsa teyit mektubunun yapılan mukaveleye ve beyanlara uygun olduğunu kabul etmiş sayılır.
4. ÜCRET VE CEZANIN TENKİSİ
MADDE 24 - Tacir sıfatını haiz bir borçlu, Borçlar Kanunu'nun 104 üncü maddesinin 2 nci fıkrasiyle 161 inci maddesinin 3 üncü fıkrasında ve 409 uncu maddesinde yazılı hallerde, fahiş olduğu iddiasiyle bir ücret veya cezanın indirilmesini mahkemeden istiyemez.
5. TİCARİ SATIŞ VE TRAMPA
MADDE 25 - Aşağıdaki hususi hükümler mahfuz kalmak şartiyle, tacirler arasındaki ticari satış ve trampalarda dahi Borçlar Kanunu'nun satış ve trampa hakkındaki hükümleri tatbik olunur:
1. Mukavelenin mahiyetine, tarafların maksadına veya emtianın cinsine göre satış mukavelesinin kısım kısım icrası kabil veya bu şartların mevcut olmamasına rağmen alıcı kısmen yapılan teslimi, ihtirazi kayıt ileri sürmeksizin kabul etmişse, mukavelenin yerine getirilmemesi yüzünden alıcının haiz olduğu haklar yalnız teslim edilmemiş olan kısım hakkında kullanılabilir.
2. Alıcı mütemerrit olduğu takdirde satıcı, malın satışına izin verilmesini mahkemeden istiyebilir. Mahkeme, satışın açık artırma yoliyle veya bu işe memur edilen bir kimse marifetiyle yapılmasına karar verir. Satıcı talebederse satışa memur edilen kimse, satışa çıkarılacak emtianın vasıflarını bir ekspere tesbit ettirir. Satış masrafları satış bedelinden çıkarıldıktan sonra artan para, satıcının takas hakkı mahfuz kalmak şartiyle, satıcı tarafından alıcı namına bir bankaya ve banka bulunmadığı takdirde notere tevdi olunur ve keyfiyet hemen alıcıya bildirilir.
3. Emtianın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkca belli ise alıcı iki gün içinde keyfiyeti satıcıya bildirmeye mecburdur. Açıkça belli değilse alıcı emtiayı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde muayene etmeye veya ettirmeye ve bu muayene neticesinde emtianın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını muhafaza için keyfiyeti bu müddet içinde satıcıya bildirmeye mecburdur. Diğer hallerde Borçlar Kanunu'nun 198 inci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları tatbik olunur.
4. Borçlar Kanunu'nun 207 nci maddesindeki müruruzaman müddeti tüccarlar arasındaki ticari satışlarda altı aydır. Şu kadar ki; bu müddet azaltılabilir.
5. Sif satış ve diğer deniz aşırı satışlar hakkındaki hususi hükümler mahfuzdur.
İKİNCİ FASIL
TİCARET SİCİLİ
A) TEŞKİLAT
I. UMUMİ OLARAK
MADDE 26 - (Değişik: KHK/559 - 24.6.1995) Ticaret ve sanayi odası veya ticaret odası bulunan yerlerde bir ticaret sicili memurluğu kurulur. Oda olmayan veya yeterli teşkilatı bulunmayan odaların olduğu yerlerde ticaret sicil işleri Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca tesbit edilecek o il dahilindeki yeterli teşkilata sahip odalardan birinin ticaret sicili memurluğu tarafından yürütülür.
(Değişik 2. fıkra: 5615 - 28.3.2007 / m.25 - Yürürlük m.32/a) 492 sayılı Harçlar Kanunu hükümleri uyarınca tahsil edilen ticaret sicili harçlarının red ve iadeler düşüldükten sonra kalan tutarının yüzde 25'i ilgili odaya gelir kaydedilmek üzere aktarılır.
Ticaret sicili memurluğunun kurulmasında aranacak şartlar ile odalar arasında sicil işlemleri konusunda gerekli işbirliğinin sağlanmasına ilişkin esaslar, Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca çıkarılacak bir yönetmelikle düzenlenir.
II. YÖNETİM
MADDE 27 - (Değişik: KHK/559 - 24.6.1995) Ticaret sicilinin yönetimi, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının uygun görüşü alınarak ilgili oda meclisi tarafından atanan bir sicil memuruna aittir. Sicil memurluğunun iş hacmine göre, aynı usulle yeteri kadar yardımcı görevlendirilir.
Ticaret sicili memuru ve yardımcıları ile diğer personeli, görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Devlet memuru gibi cezalandırılır ve bunlara karşı işlenmiş suçlar Devlet memurlarına karşı işlenmiş sayılır.
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, ticaret sicili memurluklarının faaliyetlerini her zaman denetlemeye ve gerekli tedbirleri almaya yetkilidir. Ticaret sicili memurlukları, adıgeçen Bakanlıkça alınan tedbir ve talimatlara uymakla yükümlüdür.
III - NİZAMNAME
MADDE 28 - (Değişik: KHK559 - 24.6.1995) Ticaret sicili memurluğunun teşkilatı, sicil defterlerinin nasıl tutulacağı, tescil mecburiyetinin nasıl yerine getirileceği, sicil memurlarının kararlarına karşı itiraz yolları, sicil memur ve yardımcıları ile diğer personelde aranacak şartlar, disiplin işleri ve bu hususla ilgili diğer esas ve usuller bir tüzükle düzenlenir.
B) TESCİL
I - ŞARTLARI
1. TALEP
MADDE 29 - Tescil, talep üzerine yapılır. Şu kadar ki; re'sen veya ait olduğu makamın bildirmesi üzerine yapılacak tesciller hakkındaki hükümler mahfuzdur.
2. İLGİLİLER
MADDE 30 - Tescil talebi ilgililer veya mümessilleri yahut hukuki halefleri tarafından salâhiyetli sicil memurluğuna yapılır.
Bir hususun tescilini istemiye birkaç kimse mecbur veya salâhiyetli olduğu takdirde, kanunda aksine hüküm olmadıkça, bunlardan birinin talebi üzerine yapılan tescil, hepsi tarafından istenmiş sayılır.
3. TALEBİN ŞEKLİ
MADDE 31 - Tescil talebi dilekçe ile olur.
Dilekçe sahibi hüviyetini ispata mecburdur. Dilekçedeki imza noterlikçe tasdik edilmişse ayrıca hüviyeti ispata lüzum yoktur.
4. MÜDDET
MADDE 32 - Kanunda aksine hüküm olmadıkça, tescili talep müddeti on beş gündür.
Bu müddet, tescile tabi hususun vukubulduğu, tamamlanması bir senet veya vesikanın tanzimine bağlı olan hususlarda bu senet veya vesikanın tanzim olunduğu tarihten başlar.
Ticaret sicili memurluğunun salâhiyet çevresi dışında oturanlar için bu müddet bir aydır.
5. DEĞİŞİKLİKLER
MADDE 33 - Tescil edilmiş hususlarda vukubulacak her türlü değişiklikler de tescil olunur.
Tescilin dayandığı hâdise veya muameleler tamamen veya kısmen sona erer veya ortadan kalkarsa sicildeki kayıt da tamamen veya kısmen silinir.
Her iki halde 29, 30, 31 ve 32 nci maddelerin hükümleri caridir.
II - SİCİL MEMURUNUN VAZİFELERİ
1. TETKİK VAZİFESİ
MADDE 34 - Sicil memuru tescil için aranılan kanuni şartların mevcut olup olmadığını tetkikle mükelleftir.
Hükmi şahısların tescilinde, bilhassa şirket mukavelesinin, emredici hükümlere aykırı olup olmadığı ve kanunun mecburi kıldığı esasları ihtiva edip etmediği araştırılır.
Tescil edilecek hususların hakikata uygun olması, üçüncü şahıslarda yanlış bir fikir yaratacak mahiyette bulunmaması ve âmme intizamına aykırı olmaması da şarttır.
Halli bir mahkeme hükmüne bağlı bulunan veya sicil memuru tarafından kati olarak tescilinde tereddüt edilen hususlar, ilgililerin talebi üzerine muvakkaten kaydolunur. Şu kadar ki; ilgililer üç ay içinde mahkemeye müracaat ettikleri yahut aralarında anlaştıklarını ispat etmezlerse muvakkat kayıt re'sen silinir. Mahkemeye müracaat halinde katileşmiş olan hükmün neticesine göre muamele yapılır.
2. TESCİLE DAVET VE CEZA
MADDE 35 - Tescili mecburi olup da kanuni şekilde ve müddeti içinde tescili istenmemiş olan veya 34 üncü maddenin 3 üncü fıkrasındaki şartlara uymıyan bir hususu haber alan sicil memuru, ilgilileri, tâyin edeceği münasip bir müddet içinde kanuni mecburiyeti yerine getirmeye yahut o hususun tescilini gerekli kılan sebeplerin bulunmadığını ispat etmeye davet eder.
Memurca bildirilen müddet içinde tescil talebinde bulunmıyan ve imtina sebeplerini de bildirmiyen kimse,sicil memurunun teklifi üzerine, sicilin bulunduğu yerde ticari davalara bakmakla görevli Asliye Hukuk Mahkemesi kararıyla (Değişik ibare: 4128 - 3.11.1995) iki milyon liradan kırk milyon liraya kadar para cezasına mahküm edilir.
Müddeti içinde imtina sebepleri bildirildiği takdirde, sicilin bulunduğu yerde ticari davalara bakmakla görevli Asliye Hukuk Mahkemesi evrak üzerinde inceleme yaparak tescili gerekli olan bir hususun mevcut olduğu neticesine varırsa tescilini sicil memuruna emreder,aksi takdirde memurun talebini reddeder.
Mahkemenin bu madde gereğince vereceği kararlar aleyhine ilgililer ve sicil memuru tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu hükümlerince temyiz yoluna müracaat edebilirler. Temyiz icrayı durdurur.
İlgililerin para cezasına ait mahkumiyet kararlarını temyiz edebilmeleri için hükmolunan parayı mahkeme veznesine yatırmış veya aynı miktarda teminat göstermiş olmaları şarttır. Bu maddeye göre hükmolunan para cezaları hapse çevrilmez.
3. İTİRAZ
MADDE 36 - İlgililer, vukubulacak tescil veya tadil yahut terkin talepleri üzerine sicil memurluğunca verilecek kararlara karşı,tebliğinden itibaren sekiz gün içinde sicilin bulunduğu yerde ticari davalara bakmakla görevli Asliye Hukuk Mahkemesine dilekçe ile itiraz edebilirler.
Bu itiraz mahkemece evrak üzerinde incelenerek karara bağlanır. Şu kadar ki; sicil memurunun kararı,üçüncü şahısların sicilde kayıtlı bulunan hususlara mütaallik menfaatlerini ihlal ettiği takdirde, itiraz edenle üçüncü şahıs da dinlenir. Gelmezlerse evrak üzerine karar verilir.
Yukarıki maddenin 4 ncü fıkrası hükmü bu halde dahi tatbik olunur.
III - ALENİYET
MADDE 37 - Tescil muamelesinin dayandığı dilekçe, beyanname ve bütün senet ve vesikalar ve ilânları havi gazeteler, üzerlerine sicil defterinin tarih ve numaraları yazılmak suretiyle saklanır.
Herkes ticaret sicilinin mündereacatını ve dairede saklanan bütün senet ve vesikaları tetkik edebileceği gibi bunların tasdikli suretlerini de istiyebilir. Bir hususun sicilde kayıtlı olup olmadığına dair tasdikname dahi istenebilir.
İlâna tabi tescil ve kayıtlar, kanun veya nizamnamede aksine bir hüküm bulunmadıkça aynen ilân olunur.
İlân, hükümet merkezinde bütün Türkiye'ye ait sicil kayıtlarını ilâna mahsus gazete ile yapılır.
IV - HÜKÜMLERİ
1. TESCİLİN ÜÇÜNCÜ ŞAHISLARA TESİRİ
MADDE 38 - Ticaret sicili kayıtları, nerede bulunurlursa bulunsunlar, üçüncü şahıslar hakkında, kaydın gazete ile ilân edildiği; ilânın tamamı aynı nüshada yayınlanmamış ise, son kısmının yayınlandığı günü takibeden iş gününden itibaren hüküm ifade eder. Bu günler, kaydın ilânı tarihinden itibaren işlemeye başlıyacak olan müddetlere de başlangıç olur.
Bir hususun tescil ile beraber derhal üçüncü şahıslar hakkında hüküm ifade edeceğine veya müddetlerin derhal işliyeceğine dair hususi hükümler mahfuzdur.
2. SİCİLLE İTİMAT
MADDE 39 - Üçüncü şahısların, yukarıki madde gereğince kendilerine karşı hüküm ifade etmiye başlıyan kayıtları bilmediklerine mütaallik iddiaları dinlenmez.
Tescili lâzım geldiği halde tescil edilmemiş veya tescil edilip de ilânı gerekirken ilân edilmemiş olan bir husus ancak bunu bildikleri ispat edilmek şartiyle, üçüncü şahıslara karşı dermeyan edilebir.
3. İLGİLİLERİN CEZAİ VE HUKUKİ MESULİYETİ
MADDE 40 - Tescil ve kayıt için suiniyetle hakikata aykırı beyanda bulunanlar ceza mahkemesi tarafından (Değişik ibare: 4128 - 3.11.1995) iki milyon liradan kırk milyon liraya kadar ağır para cezasına veya bir aydan altı aya kadar hapis cezasına yahut bu cezaların ikisine birden mahkum edilirler ve ayrıca bir yıldan beş yıla kadar ticaret ve sanayi odalarına âza olabilmek ve borsada muamele yapabilmek haklarından mahrumiyetlerine veya borsalardan muvakkat olarak çıkarılmalarına karar verilir. Hakikata aykırı tescilden dolayı zarar görenlerin tazminat hakları mahfuzdur.
Kayıtların 34 üncü maddenin üçüncü fıkrasındaki esaslara uymadığını öğrendikleri halde düzeltilmesini istemiyenler ile tescil olunan bir hususun değişmesi veya sona ermesi veyahut kaldırılması dolayısiyle kaydın değiştirilmesini veya silinmesini istemiye veya yeniden tescili icabeden bir hususu tescil ettirmeye mecbur olup da bunu yapmıyanlar bu kusurları yüzünden üçüncü şahısların uğradıklarını zararları tanzim ile mükelleftirler.
ÜÇÜNCÜ FASIL
TİCARET UNVANI VE İŞLETME ADI
A) TİCARET UNVANI
I - KULLANMA MECBURİYETİ
1. UMUMİ OLARAK
MADDE 41 - Her tacir, ticari işletmesine mütaallik müameleleri ticaret unvaniyle yapmaya ve işletmesiyle ilgili senet ve sair evrakı bu unvan altında imzalanmaya mecburdur.
Tescil olunan ticaret unvanının, ticari işletmenin giriş cephesinin herkes tarafından kolayca görülebilecek bir yerine okunaklı bir şekilde yazılması mecburidir.
2. TESCİL
MADDE 42 - Her tacir, ticari işletmenin açıldığı günden itibaren on beş gün içinde ticari işletmesini ve seçtiği ticaret unvanını, işletme merkezinin bulunduğu yer ticaret siciline tescil ve ilân ettirmeye mecburdur.
Her tacir kullanacağı ticaret unvanını ve bunun altına atacağı imzayı notere tasdik ettirdikten sonra sicil memuruna tevdi etmiye mecburdur. Tacir hükmi şahıs ise unvanla birlikte onun namına imzaya salâhiyetli kimselerin imzaları da notere tasdik ettirilerek sicil memuruna verilir.
Merkezi Türkiye'de bulunan ticari işletmelerin şubeleri de bulundukları yerin ticaret siciline tescil ve ilân olunur. Ticaret unvanına ve imza örneklerine mütaallik yukarıki fıkraların hükümleri bunlara da tatbik olunur. Kanunda aksine hüküm olmadıkça merkezin bağlı olduğu sicile geçirilmiş olan kayıtlar şubenin bağlı bulunduğu sicile de tescil olunur. Şu kadar ki; bu hususta şube sicil memurunun ayrı bir inceleme mecburiyeti yoktur.
Merkezleri Türkiye dışında bulunan ticari işletmelerin Türkiye'deki şubeleri, kendi memleket kanunlarının ticaret unvanı hakkındaki hükümleri mahfuz kalmak şartiyle, yerli ticari işletmeler gibi tescil olunur. Bu gibi şubeler için ikimatgâhı Türkiye'de bulunan tam salâhiyetli bir ticari mümessil tâyini mecburidir. Birden fazla şubesi varsa, ilk şubenin tescilinden sonra açılacak şubeler yerli ticari işletmelerin şubeleri gibi tescil olunur.
(...) (Madde 42 nin son fıkrası, 21.12.1959 tarih ve 7397 sayılı kanunun 64 üncü maddesiyle kaldırılmıştır.)
II - TİCARET UNVANININ ŞEKLİ
1. HAKİKİ ŞAHISLAR
MADDE 43 - Hakiki şahıs olan tacirin ticaret unvanı, 48 inci maddeye uygun olarak yapabileceği ilâveler ile kısaltılmadan yazılacak ad ve soyadından terekkübeder.
Ticaret unvanına aynı sicil dairesinde daha evvel tescil edilmiş olan unvanlardan açıkça ayırtdetmeye yarıyacak ilâvelerin yapılması mecburidir. Başka bir sicil dairesinde daha önce tescil edilmiş olan aynı ad ve soyadını ihtiva eden bir ticaret unvanı sahibinin haksız rekabetten doğan hakları mahfuzdur.
2. HÜKMİ ŞAHISLAR
a) KOLLEKTİF VE KOMANDİT ŞİRKETLER
MADDE 44 - Kollektif şirketin ticaret unvanı, bütün ortakların veya hiç olmazsa ortaklardan birinin adı ve soyadiyle şirketi ve nevini gösterecek bir ibareyi ihtiva eder.
Adi veya sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerin ticaret unvanı, komandite ortaklardan hiç olmazsa birinin ad ve soyadiyle şirketi ve nevini gösterecek bir ibareyi ihtiva eder. Bu şirketlerin ticaret unvanlarından komanditer ortakların ad ve soyadlarının bulunması yasaktır.
b) LİMİTED, ANONİM VE KOOPERATİF ŞİRKETLER
MADDE 45 - Limited, anonim ve kooperatif şirketler, işletme mevzuu gösterilmek ve 48 inc madde hüküm mahfuz kalmak şartiyle ticaret unvanlarını serbestçe seçebilirler.
Şu kadir ki; ticaret unvanlarında; (Limited Şirket) (Anonim Şirket) ve (Kooperatif) kelimelerinin bulunması şarttır. Bunların ticaret unvanında hakiki bir şahsın ad ve soyadı bulunduğu takdirde şirket nevini gösteren ibarelerin rumuzla veya kısaltılmış olarak yazılmaları caiz değildir.
c) TACİR SAYILAN DİĞER HÜKMİ ŞAHISLAR VE DONATMA İŞTİRAKİ
MADDE 46 - Ticari işletmeye sahip olan dernek ve diğer hükmi şahısların ticaret unvanları, adlarının aynıdır.
Donatma iştirakinin ticaret unvanı, müşterek donatanlardan hiç olmazsa birinin ad ve soyadını veya deniz ticaretinde kullanılan geminin adını ihtiva eder. Soyadları ve gemi adı kısaltılamaz. Ticaret unvanında ayrıca donatma iştirakini gösterecek bir ibare de bulunur.
d) MÜŞTEREK HÜKÜMLER
MADDE 47 - Hükmi şahıs ticaret unvanında, hakiki bir şahsın ad veya soyadı yer almış bulunsa, 43 üncü madde tatbik olunur.
Bir hükmi şahsın ticaret unvanına Türkiye'nin her hangi bir sicil dairesinde daha önce tescil edilmiş bulunan diğer bir unvandan ayırdedilmesi için gerekli olduğu takdirde, lüzumlu ilâvelerin yapılması mecburidir.
3. İLAVELER
MADDE 48 - Tacirin hüviyeti ve işletmenin genişlik ve ehemmiyeti yahut mali durumu hakkında üçüncü şahıslarda yanlış bir kanaatin meydana gelmesine mahal verecek mahiyette veya hakikata yahut âmme intizamına aykırı olmamak şartiyle her ticaret unvanına, işletmenin mahiyetini gösteren veya unvanda zikredilen kimselerin hüviyetlerini belirten yahut muhayyel adlardan ibaret olan ilâveler yapılabilir.
Tek başına ticaret yapan hakiki şahıslar ticaret unvanlarına bir şirketin mevcut olduğu zannını uyandıracak ilâveler yapamazlar.
(Türk), (Türkiye), (Cumhuriyet) ve (Milli) kelimeleri bir ticaret unvanına ancak İcra Vekilleri Heyeti karariyle konabilir.
4. TİCARET UNVANININ DEVAMI
MADDE 49 - Ticari işletme sahibinin veya bir ortağın ticaret unvanına dâhil bulunan adı kanunen değişir veya salâhiyetli makamlar tarafından değiştirilirse unvan olduğu gibi kalabilir.
Kollektif veya komandit şirkete yahut donatma iştirakine yeni ortakların girmesi halinde ticaret unvanı değiştirilmeksizin olduğu gibi kalabilir. Bu şirketlerden birinin ticaret unvanına adı dâhil olan bir ortağın ölümü üzerine mirasçıları onun yerine geçerek şirketin devamını kabul eder veya şirkete girmemekle beraber bu hususta muvafakatlerini yazılı şekilde bildirirlerse şirket unvanı olduğu gibi bırakabilir. Şirketten ayrılan ortağın adı da yazılı muvafakati alınmak şartiyle şirket unvanında kalabilir.
5. ŞUBELER
MADDE 50 - Her şube, kendi merkezinin ticaret unvanını şube olduğunu belirterek kullanmak mecburiyetindedir. Bu unvana şube ile ilgili ilâvelerin yapılması caizdir.
43 ve 47 nci maddeler şubenin ticaret unvanı hakkında da tatbik olunur.
Merkezi yabancı memlekette bulunan bir işletmenin Türkiye'deki şubesinin ticaret unvanında, merkezin ve şubenin bulunduğu yerlerin ve şube olduğunun gösterilmesi şarttır.
6. TİCARET UNVANININ DEVRİ
MADDE 51 - Ticaret unvanı işletmeden ayrı olarak başkasına devredilemez.
Bir işletmenin devri, aksi açıkça kabul edilmiş olmadıkça, unvanının dahi devrini tazammun eder.
III - TİCARET UNVANININ KORUNMASI
1. ESAS
MADDE 52 - Usulen tescil ve ilân edilmiş olan ticaret unvanını kullanmak hakkı, munhasıran sahibine aittir.
2. İHBAR VE CEZA
MADDE 53 - Bütün mahkemeler ve memurlar, ticaret ve sanayi odaları ve noterler vazifelerini yaparken bir ticaret unvanının tescil edilmediğini veya kanunun hükümlerine aykırı olarak tescil yahut istimal edildiğini öğrenirlerse keyfiyeti salâhiyetli ticaret sicil memuruna ve müddeiumumiliğe bildirmeye mecburdurlar.
41 ilâ 48 ve 50 nci maddeler hükümlerine aykırı hareket edenler ve 51 inci maddeye muhalif olarak ticaret unvanını devredenlerle devralan ve kullanan kimseler, 40 ıncı maddenin birinci fıkrasındaki cezalara mahkum edilirler.
3. UNVANINA TECAVÜZ EDİLEN KİMSENİN HAKLARI
MADDE 54 - Ticaret unvanı kanuna aykırı olarak başkası tarafından kullanılan kimse, bunun men'ini ve haksız kullanılan ticaret unvanı tescil edilmişse kanuna uygun bir şekilde değiştirilmesini veya silinmesini ve zarar görmüş ise, kusur halinde bunun da tazminini istiyebilir.
Mahkeme, dâvayı kazanan tarafın talebi üzerine, masrafları aleyhine hüküm verilen kimseye ait olmak üzere hükmün gazete ile de yayınlanmasına karar verebilir.
B) İŞLETME ADI
MADDE 55 - İşletme sahibini hedef tutmaksızın doğrudan doğruya işletmeyi tanıtmak ve benzer işletmelerden ayırtetmek için kullanılan adların da sahipleri tarafından tescil ettirilmesi lâzımdır. İşletme adları hakkında dahi 28, 40, 43 fk 2, 52, 53 ve 54 üncü maddeler tatbik olunur.
DÖRDÜNCÜ FASIL
HAKSIZ REKABET
A) UMUMİ OLARAK
I - TARİFİ
MADDE 56 - Haksız rekabet, aldatıcı hareket veya hüsnüniyet kaidelerine aykırı sair suretlerle iktisadi rekabetin her türlü suistimalidir.
II - HÜSNÜNİYET KAİDELERİNE AYKIRI HAREKETLER
MADDE 57 - Hüsnüniyet kaidelerine aykırı hareketler hususiyle şunlardır:
1. Başkalarını veya onların emtiasını, iş mahsullerini, faaliyetlerini yahut ticari işlerini yanlış, yanıltıcı veya lüzumsuz yere incitici beyanlarla kötülemek;
2. Başkasının ahlâkı veya mali iktidarı hakkında hakikata aykırı malumat vermek;
3. Kendi şahsi durumu, emtiası, iş mahsulleri, ticari faaliyeti veya ticari işleri hakkında yanlış veya yanıltıcı malumat vermek veyahut; üçüncü şahıslar hakkında aynı şekilde hareket etmek suretiyle rakiplerine nazaran onları üstün duruma getirmek;
4. Paye, şahadetname veya mükafât almadığı halde bunlara sahip imişçesine hareket ederek müstesna kabiliyete mâlik bulunduğu zannını uyandırmaya çalışmak veya buna müsait olan yanlış unvan yahut mesleki adlar kullanmak;
5. Başkasının emtiası, iş mahsulleri, faaliyeti veya ticaret işletmesiyle iltibaslar meydana getirmeye çalışmak veya buna müsait bulunan tedbirlere başvurmak, hususiyle başkasının haklı olarak kullanıldığı ad, unvan, marka, işaret gibi tanıtma vasıtalariyle iltibasa meydan verebilecek surette, ad, unvan, marka, işaret gibi tanıtma vasıtaları kullanmak veyahut iltibasa meydan veren malları, durumu bilerek veya bilmeyerek, satışa arz etmek veya şahsi ihtiyaçtan başka her ne sebeple olursa olsun elinde bulundurmak;
6. Üçüncü şahısların müstahdemlerine, vekillerine veya diğer yardımcılarına, onları vazifelerini ıhlâle sevk etmek suretiyle kendisine veya başkasına menfaatler sağlanmak maksadiyle veya bu kabil menfaatleri sağlamaya elverişli olacak surette, müstehak olmadıkları menfaatler temin veya vâdetmek;
7. Müstahdemleri, vekilleri veya diğer yardımcı kimseleri iğfal suretiyle, istihdam edenin veya müvekillerinin imalât veya ticaret sırlarını ifşa ettirmek veya ele geçirmek;
8. Hüsnüniyet kaidelerine aykırı bir şekilde elde ettiği veya öğrendiği imalât veya ticaret sırlarından haksız yere faydalanmak veya onları başkalarına yaymak;
9. Hüsnüniyet sahibi kimseleri iğfal edebilecek surette hakikata aykırı hüsnühal ve iktidar şahadetnameleri vermek;
10. Rakipler hakkında da cari olan kanun, nizamname, mukavele yahut mesleki veya mahalli âdetlerle tâyin edilmiş bulunan iş hayatı şartlarına riayet etmemek.
B) HUKUKİ MESULİYET
I - ÇEŞİTLİ DAVALAR
MADDE 58 - Haksız rekabet yüzünden müşterileri, kredisi, mesleki itibarı, ticari işletmesi veya diğer iktisadi menfaatleri bakımından zarar gören veya böyle bir tehlikeye maruz bulunan kimse:
a) Fiilin haksız olup olmadığının tesbitini;
b) Haksız rekabetin men'ini;
c) Haksız rekabetin neticesi olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, haksız rekabet yanlış veya yanıltıcı beyanlarla yapılmışsa bu beyanların düzeltimesini;
d) Kusur varsa zarar ve ziyanın tazminini;
e) Borçlar Kanunu'nun 49 uncu maddesinde gösterilen şartlar mevcutsa mânevi tazminat verilmesini;
İstiyebilir. Dâvacı lehine ve (d) bendi hükümünce tazminat olarak hâkim, haksız rekabet neticesinde davalının elde etmesi mümkün görülen menfaatin karşılığına dahi hükmedebilir.
Haksız rekabet yüzünden iktisadi menfaatleri haleldar olan müşteriler de birinci fıkrada yazılı dâvaları açabilirler.
Ticaret ve sanayi odaları, esnaf dernekleri, borsalar ve nizamnamelerine göre âzalarının iktisadi menfaatlerini korumaya salâhiyetli bulunan diğer mesleki ve iktisadi birlikler dahi kendilerinin veya şubelerinin âzaları bir ve ikinci fıkralar gereğince dâva açmak hakkını haiz oldukları takdirde (a), (b) ve (c) bentlerinde yazılı dâvaları açabilirler.
Birinci fıkranın b ve c bentleri gereğince bir kimse aleyhine verilmiş olan hüküm, haksız rekeabete mevzu olan malları, doğrudan doğrya veya dolayısiyle ondan elde etmiş olan şahıslar hakkında da icra olunur.
II - İSTİHDAM EDENİN MESULİYETİ
MADDE 59 - Haksız rekabet fiili, hizmet veya işlerini gördükleri esnada müstahdemler veya işçiler tarafından işlenmiş olursa yukarıki maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlerinde yazılı davalar, istihdam edenlere karşı dahi açılabilir.
Yukarki maddenin birinci fıkrasının (d) ve (e) bendlerinde yazılı davalar hakkında Borçlar Kanunu hükümleri caridir.
III - BASININ MESULİYETİ
MADDE 60 - Haksız rekabet basın vasıtasiyle işlenmiş ise, 58 inci maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlerinde yazılı davalar, ancak yazı sahibi veya ilân veren aleyhine açılabilir; şu kadar ki:
a) Yazı veya ilân, yazı sahibinin yahut ilân verenin haberi olmaksızın veyahut rızalarına aykırı oarak yayınlanmışsa;
b) Yazı sahibi veya ilân verenin kim olduğunun bildirilmesinden imtina olunursa;
c) Başka sebepler yüzünden yazı sahibi veya ilanı verenin meydana çıkarılması veya aleyhlerine bir Türk mahkemesinde dava açılması mümkün olmazsa; bu davalar, yazı işleri müdürü eğer bir ilan mevzuubahis ise ilan servisi şefi; yazı işleri müdürü ve ilan servisi şefi gösterilmemiş veya yoksa naşir; bu da gösterilmemişse matbaacı; aleyhine de açılabilir.
Bu haler dışında, yazı işleri müdürüne, ilân servisi şefine, naşir ve matbaacıya bir kusur isnat edilebilirse yukarıki fıkrada yazılı sıraya bakılmaksızın kusurlu olanlar aleyhine dâva açılabilir.
58 inci maddenin birinci fıkrasının (d) ve (e) bentlerinde yazılı dâvalarda Borçlar Kanunu'nun hükümleri tatbik olunur.
IV - KARARIN İLANI
MADDE 61 - Mahkeme, dâvayı kazanan tarafın talebiyle, masrafı haksız çıkan taraftan alınmak üzere hükmün katileşmesinden sonra ilân edilmesine de karar verebilir. İlânın şekil ve şümulünü hâkim tâyin eder.
V - MÜRURUZAMAN
MADDE 62 - 58 inci maddede yazılı dâvalar, dâvaya haklı olan tarafın bu hakların doğumunu öğrendiği günden itibaren bir yıl ve her halde bunların doğumundan itibaren üç yıl geçmekle müruruzamana uğrar. Şu kadar ki; ceza kanunlar gereğince daha uzun bir müruruzaman müddetine tabi olan, cezayı müstelzim bir fiil işlenmiş bulunursa, bu müddet hukuk dâvaları hakkında da caridir.
VI - İHTİYATİ TEDBİRLER
MADDE 63 - Dâva açmak hakkını haiz olan kimsenin dilekçesi üzerine mahkeme, mevcut vaziyetin olduğu gibi muhafaza edilmesine, 58 inci maddenin birinci fıkrasının (b) ve (c) bentlerinde yazılı olduğu veçhile haksız rekabetin neticesi olan maddi durumun ortadan kaldırılmasına, haksız rekabetin men'ine ve yanlış veya yanıltıcı beyanların düzeltilmesine ve lüzumlu diğer tedbirlerin alınmasına Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun ihtiyati tedbir hakkındaki hükümlerine göre karar verebilir.
C) CEZAİ MESULİYET
I - CEZAYI MÜSTELZİM FİİLLER
MADDE 64 - 1. Elli yedinci maddenin 1, 2, 4, 5, 6, 8 ve 9 uncu bentlerinde yazılı haksız rekabet fiillerinden birini kasten işliyenler;
2. Kendi icap ve tekliflerinin rakiplerininkine tercih edilmesi için şahsi durumu, emtiası, iş mahsulleri, ticari faaliyeti ve işleri hakkında kasten yanlış veya yanıltıcı malumat verenler;
3. Müstahdemleri, vekilleri veya diğer yardımcı kimseleri, istihdam edenin veya müvekkillerinin imalât veya ticaret sırlarını ifşa etmelerini veya ele geçirmelerini temin için iğfal edenler;
4. İstihdam edenler veya müvekkillerden, işçilerinin veya müstahdemlerinin veyahut vekillerinin, işlerini gördükleri sırada cezayı müstelzim olan bir haksız rekabet fiilini işlediklerini öğrenip de bu fiili menetmiyen veya gerçeğe aykırı beyanları düzeltmiyenler;
58 inci madde gereğince hukuk dâvasını açma hakkını haiz bulunanlardan birinin şikâyeti üzerine ceza mahkemesince bir aydan bir yıla kadar hapis veya beş yüz liradan on bin liraya kadar ağır para cezasiyle veya her ikisiyle birlikte cezalandırılırlar.
Haksız rekabetin men'i hakkındaki kesinleşmiş ilâma rağmen haksız rakebet fiiline aynen ve tâli değişikliklerle devam eden kimse altı aydan aşağı olmamak üzere hapis ve beş bin liradan on bin liraya kadar ağır para cezasına mahkum edilir ve suçlu re'sen takip olunur.
II - HÜKMİ ŞAHISLARIN CEZAİ MESULİYETLERİ
MADDE 65 - Hükmi şahısların işleri görülürken bir haksız rekabet fiili işlenirse 64 üncü madde hükmü, hükmi şahıs namına hareket etmiş veya etmesi gerekmiş olan organın âzaları veya ortaklar hakkında tatbik olunur. Şu kadar ki; para cezası ve masraflardan hükmi şahıs bu hakiki şahıslarla birlikte müteselsilen mesul olur.
BEŞİNCİ FASIL
TİCARİ DEFTERLER
A) DEFTER TUTMA MÜKELLEFİYETİ
I - ŞÜMULÜ
MADDE 66 - Her tacir, ticari işletmesinin iktisadi ve mali durumunu, borç ve alacak münasebetlerini ve her iş yılı içinde elde edilen neticeleri tesbit etmek maksadiyle, işletmesinin mahiyet ve öneminin gerektirdiği bütün defterleri ve bilhassa, diğer kanunların hükümleri mahfuz kalmak üzere, aşağıdaki defterleri Türkçe olarak tutmaya mecburdur:
1. Tacir hükmi şahıs ise; yevmiye defteri, defteri kebir, envanter defteri ve karar defteri;
2. Hususi hukuk hükümlerine göre idare edilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere devlet, vilâyet, belediyeler gibi âmme hükmi şahısları tarafından kurulan ve hükmi şahsiyeti bulunmıyan ticari işletmeler ile dernekler tarafından kurulan ticari işletmeler ve bunlara benziyen ve hükmi şahsiyeti olmıyan diğer ticari teşekkülle, karar defteri hariç yukarki bentte yazılı defterleri;
3. Tacir hakkiki şahıs ise karar defteri hariç olmak üzere birinci bentte yazılı defterleri veya işletmesinin mahiyet ve önemine göre sadece işletme defteri.
Tacirlerin işletmeleriyle ilgili işler dolayısiyle aldıkları mektup, yazı, telgraf, fatura, cetvel, senet gibi vesika ve kâğıtlarla ödemelerini gösteren vesikaları ve yazdığı mektup, yazı ve telgrafnamelerin kopyalarını ve mukaveleleri, taahhüt ve kefalet ve sair teminat senetleri ve mahkeme ilâmları gibi belgeleri muntazam bir tarzda dosya halinde saklamalı mecburidir.
II - MESULİYET
MADDE 67 - Bir tacirin defter tutma mükellefiyetini yerine getirmeye salâhiyetli kıldığı kimsenin bu defterlere geçirdiği kayıtlar, o tacirin kendisi tarafından tutulmuş kayıtlar hükmündedir.
Ticari defterlerin kısmen veya tamamen mevcut olmamasından yahut kanuna uygun surette tutulmamasından veyahut saklanması mecburi olan defter ve kâğıtların gereği gibi saklanmamasından doğan mesuliyet doğrudan doğruya işletme sahibine ve hükmi şahıslarda idare organının âzalarına veya idare işlerine salâhiyetli olan kimselere ve hükmi şahsiyeti olmıyan ticari, işletme ve teşekküllerde onları idareye salâhiyetli olan kimselere aittir. Bunlar, kusuru memur ve müstahdemlerine yükleterek bu mesuliyetten kurtulamazlar.
66 ncı maddenin birinci fıkrasının 1 ilâ 3 üncü bentlerinde sayılan defterleri tutma mükellefiyetini hiç veya kanuna uygun şekilde yerine getirmeyip de ikinci fıkraya göre mesul olanlar (Değişik ibare: 4128 - 3.11.1995) üçmilyon liradan otuzmilyon liraya kadar ağır para cezasiyle cezalandırılır. Defterlerin kanuna uygun şekilde tutulmaması halinde, bunları tutmakla vazifelendirilmiş olan kimseler dahi aynı cezaya mahkum edilirler. Diğer kanunlarda bulunan cezai hükümler mahfuzdur.
Hâkimler, noterler, sicil memurları ve diğer memurlar resmi muameleler dolâyısiyle bir tacirin defter tutma mükellefiyetine aykırı hareket ettiğini öğrenince keyfiyeti müddeiumumiliğe bildirmeye mecbudurlar.
III - SAKLAMA MÜDDETİ
MADDE 68 - Defter tutmak mecburiyetinde bulunan kimse ve işletmeye devam eden halefleri defterleri son kayıt tarihinden ve saklanması mecburi olan diğer hesap ve kâğıtları tarihlerinden itibaren on yıl geçinceye kadar saklamaya mecburdurlar.
Hakiki şahıs olan tacirin ölümü halinde mirasçıları ve ticareti terk etmesi halinde kendisi defter ve kâğıtları birinci fıkra gereğince saklamakla mükelleftirler. Ancak mirasın resmi tasfiyesi halinde defter ve kâğıtlar birinci fıkrada yazılı müddetle sulh mahkemesi tarafından saklanır.
Kollektif ve âdi komandit şirketlerin her ne suretle olursa olsun infisahı halinde bunlara ait defter ve kâğıtlar, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki salâhiyetli mahkeme tarafından 1 inci fıkra gereğince saklanmak üzere ortaklardan birine veya notere, diğer şirketlerin infisahı halinde ise, notere tevdi olunur. Noter harc ve ücreti şirket mevcudundan ödenir.
Bir tacirin saklamakla mükellef olduğu defter ve kâğıtlar; yangın, su baskını veya yer sarsıntısı gibi bir âfet sebebiyle ve kanuni müddet içinde ziyaa uğrarsa tacir zıyaı öğrendiği tarihten itibaren on beş gün içinde ticari işletmesinin bulunduğu yerin salâhiyetli mahkemesinden kendisine bir vesika verilmesini istiyebilir. Mahkeme lüzumlu gördüğü delillerin toplanmasını da emredebilir. Böyle bir vesika almamış olan tacir defterlerini ibrazdan kaçınmış sayılır.
IV - TASDİK ETTİRME VE BEYANNAME VERME MÜKELLEFİYETİ
MADDE 69 - (Değişik 1. fıkra: 4884 - 11.6.2003 / m.1) Şirket kuruluş aşamasında 66 ncı maddenin birinci fıkrasında yazılı defterler kullanılmaya başlanmadan önce tacir tarafından ticarî işletmenin bulunduğu yerin ticaret sicili memurluğuna veya notere ibraz edilir. Bu defterler, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun defterlerin tasdikine ilişkin hükümlerinde yer alan bilgileri içerecek şekilde tasdik ve imza olunur. Sicil memuru veya noter, defterlerin kaç sayfadan ibaret bulunduğunu ilk ve son sayfaya yazarak resmî mühür ve imzasıyla tasdik eder. Noterlerce tasdik edilen defterlerin mahiyet ve adetleri ve bunların kime ait olduğu en geç yedi gün içinde ilgili ticaret sicili memurluğuna bildirilir. Şirketlerin müteakip yıl defterleri ile kullanılması zorunlu diğer defterler 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun defterlerin tasdikine ilişkin hükümlerine göre tasdik olunur.
Her tacir, tutmaya mecbur olduğu diğer defterlerle tutmak istediği defterlerin her birinin nevi ve mahiyetleriyle sayfa sayılarını gösteren iki nüsha beyannameyi bu defterleri kullanmaya başlamadan önce sicil memuruna vermeye mecburdur. Memur, bunlardan birisini tasdik ederek tacire geri verir. Bu mükellefiyeti hiç veya kanuna uygun şekilde yerine getirmiyen ttacirin bu gibi defterleri lehine delil olamaz.
B) ÇEŞİTLİ DEFTERLER
I - YEVMİYE
MADDE 70 - Yevmiye defteri, kayda geçirilmesi icabeden muaemeleri vesikalardan çıkararak tarih sırasiyle ve "madde" halinde tertipli olarak yazmaya mahsus defterdir.
Yevmiye maddelerinin en az aşağıdaki malumatı ihtiva etmesi şarttır.
1. Madde sıra numarası (Makine ile tutulan muhasebelerde mecburi değildir);
2. Tarih;
3. Borçlu hesap (Toplayıcı hesaplar kullanıldığı takdire nihai yardımcı hesabın isminin tasrihi şarttır);
4. Alacaklı hesap (Toplayıcı hesaplar kullanıldığı takdire nihai yardımcı hesabın isminin tasrihi şarttır);
5. Meblâğ (Yardımcı hesaplara taksim edilenler, izahat sütununda gösterilmek şarttır);
6. Her kaydın dayandığı vesikaların nevi ve varsa tarih ve numaraları.
Yevmiye defteri ciltli ve sahifeleri müteselsil sıra numaralı olur; şu kadar ki; vergi kanunlarına göre müteharrik yapraklı yevmiye defterinin kullanılmasına müsaade olunduğu takdirde vergi kanunlarına uygun olmak şartiyle bu defterler de kullanılabilir.
Yevmiye defterine geçirilecek kayıtlar haklı sebep olmaksızın, on günden fazla geciktirilemez.
Yevmiye defteri yeni senenin en geç Ocak ayı sonuna kadar notere ibraz edilip son kaydın altına noterce (Görülmüştür) sözü yazılarak mühür ve imza ile tasdik ettirilmek şarttır.
II - DEFTERİKEBİR
MADDE 71 - Defterikebir, yevmiye defterine geçirilmiş olan muameleleri buradan alarak sistemli bir surette hesaplara dağıtan ve tasnifli olarak bu hesaplarda toplıyan defterdir.
Defterikebirdeki kayıtların en az aşağıdaki malumatı ihtiva etmesi şarttır:
1. Tarih;
2. Yevmiye defteri madde numarası;
3. Meblâğ;
4. Toplu hesaplarda yardımcı nihai hesapların isimleri.
Yukarki maddenin üçüncü fıkrası hükmü defterikebir hakkında da tatbik olunur.
III - ENVANTER DEFTERİ
1. UMUMİ OLARAK
MADDE 72 - Envanter defterine işletmenin açılış tarihinde ve mütaakiben her iş yılı sonunda çıkarılan envanterler ve bilânçolar kayolunur.
Envanter ve bilânçonun taallûk ettiği tarihe "bilânço günü" denir.
İş yılı, altı aydan az, on iki aydan çok olamaz. Kanunda aksine hüküm olmadıkça, iş yılı sonu için çıkarılacak envanter ve bilânçoların gelecek iş yılının ilk üç ayı içinde tamamlanmış olması lâzımdır.
Envanter defterine geçirilen envanter ve bilânço; tacir, kollektif ve komandit şirketlerde hudutsuz olarak mesul olan bütün ortaklar, donatma iştiraklerinde bütün donatanlar, ve tacir sıfatını haiz olan diğer şirket ve kurumlarda idare işlerine salâhiyetli olan kimseler tarafından imza ve notere ibraz olunur. Noterin yapacağı muamele hakkında 70 inci maddenin son fıkrası tatbik olunur.İmza edilen envanter ve bilânçonun ilânı ve resmi makamlara verilmesi hakkındaki hükümler mahfuzdur.
Envanter defteri ciltli ve sayfaları müteselsil sıra numaralı olur.
2. ENVANTER
MADDE 73 - Envanter çıkarmak; saymak, ölçmek, tartmak ve değerlendirmek suretiyle, bilanço günündeki mevcutları, alacakları ve borçları kati bir şekilde ve müfredatlı olarak tesbit etmektir.
Mevcutlar, alacaklar ve borçlar işletmeye dâhil iktisadi kıymetleri ifade eder.
Envanter esas itibariyle defter üzerine çıkarılır. Şu kadar ki; işlerinde geniş ölçüde ve çeşitli mal kullanan büyük işletmeler, envanterlerini listeler halinde tanzim edebilirler. Bu takdirde envanter defterine listeler muhteviyatı icmalen kaydolunur.
3. BİLANÇO
MADDE 74 - Bilânço, envanterde gösterilen kıymetlerin tasnifi ve karşılıklı olarak değerleri itibariyle tertiplenmiş hulâsasıdır.
Bilânçonun aktif tablosunda, mevcutlarla alacaklar ve varsa zarar, pasif tablosunda; borçlar gösterilir.
Aktif yekûnu ile borçlar arasındaki fark tacirin işletmeye tahsis ettiği ana sermayeyi teşkil eder. Ana sermaye de pasif tablosuna kaydolunur ve bu suretle aktif ve pasif tablolarının yekunları denkleşir. Yedek akçeler ve kâr ayrı gösterilseler dahi, ana sermayenin cüzüleri sayılırlar.
4. AÇIKLIK VE DOĞRULUK ESASLARI
MADDE 75 - İlgililerin; işletmenin iktisadi ve mali durumu hakkında mümkün olduğu kadar doğru bir fikir edinebilmeleri için, envanter ve bilânçoların ticari esaslar gereğince eksiksiz, açık ve kolay anlaşılır bir şekilde memleket parasına göre tanzimi lâzımdır.
Bütün aktifler, en çok bilânço gününde işletme için haiz oldukları değer üzerinden kaydolunur. Borsada kote edilen emtia ve kıymetler o günün borsa rayicine göre ve tahsil edilemiyen veya ihtilâflı bulunanlar müstesna olmak üzere, bütün alacaklar da itibari miktarlarına göre hesabedilir.
Pasifler, hususiyle bütün borçlar, şarta bağlı veya vâdeli olsa bile, itibari değeri üzerinden hesaba geçirilir.
Tİcaret şirketleriyle ticaret kurumlarının envanter ve bilânçoları hakkındaki hususi hükümler mahfuzdur.
IV - İŞLETME HESABI
1. DEFTER VE HULASA
MADDE 76 - Ciltli ve sayfaları müteselsil sıra numaralı olan işletme hesabı defterinin sol tarafını masraf, sağ tarafını hasılat kısmı teşkil eder. Masraf kısmına; satınalınan emtia, hizmet mukabili ödenen paralar ve işletme ile ilgili diğer bütün masraflar; hasılat kısmına ise, emtia satışları, hizmet mukabili alınan paralar ve işletme faaliyetinden doğan diğer hasılât kaydolunur. Masraf ve hasılât kayıtlarının en az aşağıdaki malumatı ihtiva etmesi şarttır:
1. Sıra numarası;
2. Kayıt tarihi;
3. Muamelenin nev'i;
4. Meblâğ.
Her iş yılı sonunda bir "işletme hesabı hulâsası" çıkarılır. Buna aşağıdaki maddeler birer kalemde ayrı ayrı yazılır:
A) MASRAF TABLOSUNU
1. Çıkarılan envantere göre iş yılı başındaki emtia mevcudunun değeri;
2. İş yılı içinde satınalınan emtianın değeri;
3. İş yılı içinde yapılan bütün masraflar.
B) HASILAT TABLOSUNA
1. İş yılı içinde satılan emtianın değeri;
2. İş yılı içinde hizmet mukabili vesair suretle alınan paralar;
3. Çıkarılan envantere göre iş yılı sonundaki mevcudun değeri.
75 inci madde hükmü işletme hesabı hulâsasına da tatbik olunur.
2. EMTİA ENVANTERİ
MADDE 77 - Emtia üzerine iş yapanlar, emtia hareketlerini işletme hesabının masraf ve hasılat kısımlarında ayrı bir sütunda göstermiye ve bir emtia envanteri çıkarmıya mecburdurlar.
Emtia envanteri çıkarmak, satmak maksadiyle alınan veya imal edilen mallarla iptidai ve ham maddeler ve yardımcı malzeme dâhil olmak üzere emtia mevcutlarını saymak, ölçmek, tartmak ve değerlendirmek suretiyle kati bir şekilde ve müfredatlı olarak tesbit etmektir.
Emtia envanteri; muamelelere ait kayıtlarla karıştırılmamak suretiyle yeniden işe başlama halinde işletme hesabı defterinin baş tarafına; mütaakiben de her iş yılı kapandıktan sonra, muamele kayıtlarını takibeden sayfalara yazılır.
V - KARAR DEFTERİ
MADDE 78 - Hükmi şahıs olan tacirler tarafından tutulan karar defterine gerek umumi heyet veya ortaklar heyeti, gerek varsa idare meclisi tarafından müzakere neticesinde ittihaz olunan kararlarla toplantıda hazır bulunan âzaların adları ve soyadları ve toplantı günü ile beyan edilen rey ve müzakerelerin tam bir surette bilinmesi için gerekli diğer hususlar geçilir ve bu kararların altı şirket namına imza koymaya salâhiyetli olanlar tarafından imza edilir.
D) TESLİM VE İBRAZ
I - TESLİM MÜKELLEFİYETİ
MADDE 79 - Ticari defterlerle, saklanması mecburi olan diğer kâğıtların teslimi; miras, şirket ve iflâs işlerinde istenebilir. Teslim halinde defter, hesap ve kâğıtların her tarafı gerek mahkeme ve gerek ilgililer tarafından incelenebilir.
II - İBRAZ MÜKELLEFİYETİ
MADDE 80 - Muhakeme esnasında muhik bir menfaatin mevcudiyeti ispat olunur ve mahkeme ibraz edilmesini sübut bakımından zaruri addederse yalnız ihtilâflı meseleye mütaallik kayıtların sureti çıkarılmak veya ehlivukuf tetkikatı yaptırılmak üzere mahkeme re'sen veya taraflardan birinin talebi üzerine bunların birine yahut her ikisine ait defterlerle saklanması mecburi olan kâğıtların ibrazını emredebilir.
İbrazına karar verilen ticari defter, hesap ve kâğıtlar, dâvaya bakan mahkemeden başka bir mahkemenin kaza dairesi içinde olup da nakil ve ibrazında güçlük bulunduğu takdirde bu defterlerin kanuna uygun olarak tutulup tutulmadıklarının ve bunların ibrazını gerekli kılan hal ve keyfiyetin ehlivukuf vasıtasiyle incelenerek neticesini gösterir bir zabıt varakası tutulması ve rapor alınması ve lüzumuna göre suretlerinin çıkarılıp gönderilmesi ticari defter, hesap ve kâğıtların bulunduğu yerde ticari dâvalara bakmakla mükellef mahkemeden istenir.
III - MÜŞTEREK HÜKÜMLER
MADDE 81 - Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun, muhasebeye muhtaç dâvalarda ihzari muamelelere ait hükümleriyle senetlerin ibrazı mecburiyetine dair olan hükümleri ticari işlerde dahi tatbik olunur.
E) TİCARİ DEFTERLERİN İSPAT KUVVETİ
I - KATİ DELİL
MADDE 82 - Ticari işlerden dolayı tacir sıfatını haiz olan kimseler arasında çıkan ihtilâflarda ticari defterler aşağıdaki maddelerde gösterilen şartlar dairesinde delil olarak kabul olunur.
Tasdika tabi olmıyan defterler ancak 69 uncu madde gereğince tasdika tabiolup da tasdik edilmiş olan ilgili defterlerle birlikte delil olarak kabul olunur.
Bir tacirin tuttuğu bütün defterlerin birbirini teyit etmesi şarttır; aksi takdirde defterler delil olmaktan çıkar.
II - YEMİN
MADDE 83 - Mahkeme, aşağıdaki hükümler gereğince, defter münderecatını sahibi lehine hükme medar görmüşse kanaatini kuvvetlendirmek için o kaydın doğru olduğuna ve dâvacının halen dâvalıda yerine getirilmesi gereken hakkı bulunduğuna dair defter sahibine tamamlayıcı bir yemin verir.
Taraflardan biri hasmın ticari defterlerinin münderecatını kabul edeceğini mahkeme huzurunda beyan etmiş iken hasmı ticari defterlerini ibrazdan imtina ederse, mahkeme, defterlerin ibrazını istemiş olan tarafa iddiasının sıhhati hakkında bir yemin verir.
III - SAHİBİNİN ALEYHİNDE
MADDE 84 - Kanuna uygun olarak veya olmıyarak tutulmuş olan ticari defterlerin münderecatı, sahibi ve halefleri aleyhinde delil sayılır. Şu kadar ki; kanuna uygun olan defterlerde sahibi lehine olan kayıtlar dahi aleyhindeki kayıtlar gibi muteber olup bunlar birbirlerinden ayrılamaz.
IV - SAHİBİNİN LEHİNDE
MADDE 85 - Kanuna uygun bir surette tutulan ve birbirini teyit eden ticari defterlerin münderecatı sahibi lehine delil ittihaz olunur; şu kadar ki hasım tarafın keza kanuna uygun surette tutulmuş olan ve birbirlerini teyideden defterleri buna aykırı olur veya bu hususta hiçbir kaydı havi bulunmazsa yanut iddianın dayandığı kaydın aksi, vesika veya diğer muteber delillerle ispat edilirse sözü geçen kaydın ispat kuvveti kalmaz.
V - DİĞER TARAFIN ALEYHİNDE
MADDE 86 - Taraflardan birinin defterleri kanuna uygun olup da diğerininki olmaz veya hiç defteri bulunmaz yahut ibraz etmek istemezse; defterleri muntazam olan tacirin birbirini teyit eden defterlerindeki kayıtlar, diğeri aleyhinde delil olur. Hasım taraf, aleyhinde delil ittihaz olunan kaydın aksini muteber delillerle ispat edebilir.
ALTINCI FASIL
CARİ HESAP
A) TARİFİ VE ŞEKLİ
MADDE 87 - İki kimsenin para, mal, hizmet ve diğer hususlardan dolayı birbirlerindeki alacaklarını ayrı ayrı istemekten karşılıklı olarak vazgeçip bunları kalem kalem zimmet ve matlup şekline çevirerek hesabın kesilmesinden çıkacak bakıyeyi istiyebileceklerine dair bulunan mukaveleye cari hesap mukavelesi denir.
Bu mukavele yazılı olmadıkça muteber olmaz.
B) HÜKÜMLERİ
I - UMUMİ OLARAK
MADDE 88 - Borçlar Kanunu'nun 115 inci maddesiyle 122 nci maddesinin üçüncü fıkrası hükümleri mahfuz kalmak üzere cari hesap mukavelesinin hükümleri şunlardır:
1. Aksi kararlaştırılmış olmadıkça cari hesaba zimmet veya matlup kaydı, zimmet veya matlubu doğuran mukavele veya muameleye mütaallik tarafların haiz oldukları dâva ve müdafaa haklarını düşüremez. Mukavele veya muamele iptal edilirse ondan doğan kalem hesaptan çıkarılır;
2. Taraflar arasında cari hesap mukavelesinin akdinden önce mevcut bir matlup, tarafların rızasiyle cari hesaba kaydedilirse aksi kararlaştırılmış olmadıkça bu matlup yenilenmiş olmaz;
3. Bir ticari senedin cari hesaba kaydı bedelinin tahsil edilmesi halinde muteber olmak şartiyle vukubulmuş sayılır;
4. Her hesap devresi sonunda zimmet ve matlubu teşkil eden tutarlar birbirinden çıkarıldıktan sonra tanınan veya hükmen tâyin olunan bakiye, yeni hesap devresine ait bir kalem olmak üzere hesaba geçirilir; mukavele sona ermiş veya bakıye haczedilmiş ise oun ödenmesi gerekir;
5. Cari hesabın matlup kısmına kaydolunan tutarlar için mukavele veya ticari teamüller gereğince alındıkları günden itibaren faiz işler.
II - HUSUSİ HALLER
1. TİCARİ SENETLER
MADDE 89 - Yukarıki maddenin 3 üncü bendi gereğince cari hesaba kayıt olunup bedeli tahsil edilemiyen ticari senet sahibine geri verilerek kaydı silinir.
2. ÜCRET VE MASRAFLAR
MADDE 90 - Taraflar arasında cari hesabın mevcudiyeti, komisyondan ileri gelen ücretin ve her türlü masrafların istenmesine mâni olmaz.
3. HESAP DIŞINDA KALAN ALACAKLAR
MADDE 91 - Takası kabil olmıyan alacaklarla muayyen bir cihete sarf edilmek veya ayrıca emre âmade tutulmak üzere teslim olunan para ve mallardan doğan alacaklar cari hesaba geçirilemez.
III - BAKİYE
1. TESBİTİ
MADDE 92 - Mukavele veya ticari teamül ile muayyen hesap devreleri sonunda, cari hesabın kapatılması ve zimmet ile matlup kalemleri arasındaki farkın tesbit edilmesi lâzımgelir.
Hesap devresi hakkında mukavele veya ticari teamül yoksa her takvim yılının son günü taraflarca hesabın kapatılması günü olarak kabul edilmiş sayılır. Tesbit edilen bakıyeyi gösteren cetveli alan taraf, aldığı tarihten itibaren bir ay içinde noter marifetiyle veya taahhütlü bir mektupla veya telgrafla itirazda bulunmazsa bakiyeyi kabul etmiş sayılır.
2. FAİZ
a) UMUMİ OLARAK
MADDE 93 - Zimmet ve matlup kalemlerinin birbirinden çıkarılması neticesinde hâsıl olan bakıye için dahi tesbit edildiği günden itibaren faiz işler.
b) MÜREKKEP FAİZ VE DİĞER CİHETLERE AİT HÜKÜMLER
MADDE 94 - Taraflar, üç aydan aşağı olmamak üzere diledikleri zaman faizlerin ana paraya eklenmesini kararlaştırabilecekleri gibi hesap devrelerini ve faiz ve komüsyon miktarlarını dahi mukavele ile tâyin edebilirler.
8 inci madde hükmü manfuzdur.
IV - BÜTÜNLÜK ESASI
MADDE 95 - Cari hesaba geçirilen matlup ve zimmet kalemleri ayrılmaz bir bütün teşkil eder. Cari hesabın kesilmesinden önce taraflardan hiçbiri, alacaklı veya borçlu sayılmaz. Tarafların hukuki durumunu ancak mukavelenin sonundaki hesabın kesilmesi tâyin eder.
C) CARİ HESABIN SONU
I - UMUMİ OLARAK
MADDE 96 - Cari hesap mukavelesi:
1. Kararlaştırılan müddetin bitmesi;
2. Bir müddet kararlaştırılmadığı takdirde taraflardan birinin feshi ihbar etmesi;
3. Taraflardan birinin iflâs etmesi;
ile sona erer.
II - ÖLÜM VE HACİR HALLERİ
MADDE 97 - Mukavelede bir müddet tâyin edilip de taraflardan biri ölür veya hacir altına alınırsa her iki taraf ve halefleri on gün önce haber vermek şartiyle cari hesap mukavelesini feshedebilir. Şu kadar ki; bakıyenin ödenmesi ancak hesabın 92 nci maddeye göre kapatılması gereken tarihte istenebilir.
D) BAKİYENİN HACZİ
MADDE 98 - Taraflardan birinin alacaklısı onun hesap bakiyesini haciz ettirdiği gün hesap kapatılarak bakıye tesbit edilir.
Bu halde borcundan dolayı haciz tebliğ edilen taraf on beş gün içinde haczi kaldırtmazsa diğer taraf mukaveleyi feshedebilir; etmezse haciz ettiren kimsenin durumu cari hesaba yeni kalemler geçirilmek suretiyle ağırlaştırılamaz. Meğer ki; hesaba geçirilen kalemler haciz anından önce doğmuş bulunan hukuki bir münasebetten ileri gelmiş olan.
Haciz ettiren alacaklı bakıyeden, kendi alacağına tekabül eden kısmının ödenmesini ancak hesabın 92 nci maddeye göre kapatılması gereken anda istiyebilir.
E) MÜRURUZAMAN
MADDE 99 - Cari hesabın tasfiyesine, kabul edilen veya hükmen tâyin olunan bakıyeye veya faiz bakıyelerine, hesap hata ve zuhullerine, cari hesaptan hariç addolunmak lâzım gelen veya haksız olarak cari hesaba geçirilmiş olan kalemlere veya mükerrer kayıtlarına ilişkin bulunan dâvalar, beş yıl geçmekle müruruzamana uğrarlar.
YEDİNCİ FASIL
TİCARET İŞLERİ TELLALLIĞI
A) TARİFİ
MADDE 100 - Taraflardan hiçbirine ticari mümessil, ticari vekil, satış memuru veya müstahdem yahut acente gibi bir sıfatla daimi bir surette bağlı olmaksızın, ücret karşılığında, ticari işlere mütaallik mukavelelerin akdi hususunda taraflar arasında aracılık yapmayı meslek edinen kimseye tellâl denir.
Tellâllar bu fasılda gösterilen hakları haiz ve borçlarla mükelleftirler.
Ticari olmıyan işlere dair olan mukavelelerin akdi hususunda aracılıkla meşgul olan veya ticari bir aracılık işini ârızi olarak üzerlerine alan kimseler hakkında Borçlar Kanunu'nun 404 ilâ 409 uncu maddeleri tatbik olunur.
24 üncü madde hükmü mahfuz kalmak üzere Borçlar Kanunu'nun 409 uncu maddesi hükmü ticaret tellâllığına da tatbik olunur. Borsa tellâlları hakkındaki hususi hükümler mahfuzdur.
B) HÜKÜMLERİ
I - BORDRO
1. VERME MÜKELLEFİYETİ
MADDE 101 - Mukaveleninin taraflarınca vazgeçilen veya emtianın nevi dolayısiyle mahalli teamül gereğince lüzum bulunmıyan haller dışında tellâl, taraflardan her birine muamele yapıldıktan sonra, tarafların ad ve soyadlarını ve mukavelenin mevzuu ve şartlarını, hususiyle, emtia, veya kıymetli evrak alım satımlarında bunların nev'ini, miktarını, fiyatını ve teslim zamanını gösteren ve kendi imzasını taşıyan bir bordro vermeye mecburdur.
2. TARAFLARCA İMZASI
MADDE 102 - Derhal yerine getirilmesi kararlaştırılmış olmıyan muameleler hakkında bordrolar taraflara imza ettirilmek, taraflardan her birine diğer tarafın imzasını taşıyan bordro verilmek lâzımdır. Taraflardan biri bordroyu kabul veya imza etmekten çekinirse, tellâl derhal diğer tarafa keyfiyeti ihbarla mükelleftir.
Tellâl tarafların bordroya koymuş oldukları imzaların sıhhatinden mesuldür. Ticari senetlerin alım ve satımına aracılıkta bulunan tellâl bu senetleri satana ait olan imzanın sıhhatinden dahi mesuldür.
3. DİĞER TARAFIN SONRADAN BİLDİRİLMESİ
MADDE 103 - Diğer tarafın sonradan bildirileceği kaydını ihtiva eden bir bordroyu kabul eden kimse, meçhul kalan taraf sonradan kendisine bildirilince, ona karşı haklı bir itirazda bulunmazsa, o mukavele ile ilzam olunur. Bordroda gösterilmemiş olan tarafın kim olduğu mahalli teamüle, böyle bir teamül yoksa halin gereğine göre uygun bir müddet içinde bildirilir.
Bordroda gösterilmemiş olan taraf müddeti içinde bildirilmez veya bildirilip de aleyhine haklı bir itiraz ileri sürülürse, bordroyu kabul etmiş olan taraf, mukavelenin yerine getirilmesini bizzat tellâldan istiyebilir. Şu kadar ki tellâlın müracaatı üzerine mukavelenin ifasını derhal istemezse artık dâvası dinlenmez. Mukaveleyi bizzat yerine getiren tellâl, taraf sayılır ve diğer tarafa karşı akdin hak ve borçları kendisine ait olur.
II - NÜMUNENİN SAKLANMASI
MADDE 104 - Tellâl kendi vasıtasiyle nümune üzerine satılan emtiadan her birinin tevdi olunan nümunesini, malın vasıflarına itiraz edilmeksizin kabulüne veya muamelenin diğer suretle bitirilmesine kadar saklamakla mükelleftir.
Taraflar nümunenin saklanmasından açık olarak vazgeçer veya emtianın nev'ine göre mahalli teamül gereğince buna lüzum olmazsa tellâl, tevdi edilen nümuneyi saklamaya mecbur değildir.
Tellâ ilerde delil olarak kullanmak üzere, tevdi edilen nümuneye hususi bir işaret koymaya ve ticari teamülün icabından ise bu işareti taraflara imza ettirmeye mecburdur.
III - KABZA SALAHİYETSİZLİK
MADDE 105 - Tellâl, bedeli tahsile veya mukavelede gösterilen sair şeyleri teslim almaya salâhiyetli sayılmaz.
IV - ÜCRET
1. İSTEMEK HAKKI VE MÜRURUZAMAN
MADDE 106 - Muamele yapılınca veya mukavele bir şarta bağlı ise şart tahakkuk edince bordroyu vermiş olan tellâl ücretini istemek hakkını haizdir.
Bu hak muamelenin yapıldığı günden itibiren bir yıl geçince müruruzamana uğrar. Eğer mukavele yapılmaz veya talik olunduğu şart tahakkuk etmezse, tellâl, bu işteki teşebbüslerinden dolayı ücret isteyemez.
2. MİKTARI
MADDE 107 - Ücretin miktarı, mukavele ve tarifelere ve bunlar yoksa mahalindeki ticari teamüle göre tâyin olunur.
3. BORÇLU
MADDE 108 - Tellâl ücretini hangi tarafın ödiyeceği mukavele veya kanun ile tâyin edilmemiş ise, mahallindeki ticari teamül nazara alınır; bu da yoksa taraflar bu ücreti yarı yarıya öderler.
4. MASRAFLAR
MADDE 109 - Tellal tarafından yapılacak masrafların ödenmesi karşılaştırılmışsa muamele bitirilmese bile, bu masraflar istenebilir.
5. HAKKIN DÜŞMESİ
MADDE 110 - Tarafsızlığı ihlâl edecek derecede âkıdlerden birini iltizam eden veya hüsnüniyet kaidelerine aykırı mahiyette bunların birinden kendisine menfaat temin eden tellalın, ücret ve masrafları istemek hakkı kalmaz.
V - YEVMİYE DEFTERİ
1. TUTMA MÜKELLEFİYETİ
MADDE 111 - Tellal, kendi aracılığı ile yapılan muameleleri bir yevmiye defterine günü gününe yazmaya mecburdur. Kayıtların tarih sırasiyle yapılması ve 101 inci maddede yazılı hususları ihtiva etmesi lâzımdır.
Her kayıt, günü gününe tellal tarafından imza olunur. Ticari, defterlerin tasdikıne, tutulmasına ve saklanmasına dair hükümler tellalın yevmiye defteri hakkında da caridir.
Tellal, her zaman taraflardan birinin talebi üzerine aracılığını yaptığı muameleler için yevmiye defterinin o işe ait kısmının bir suretini imzalıyarak vermeye mecburdur.
2. İBRAZ MECBURİYETİ
MADDE 112 - Mahkeme, taraflar arasında çıkan bir dâvaya ait hususların ispatı için veya diğer her hangi bir dâva zımnında bordro, suret ve diğer ispat edici vesikaların karşılaştırılması maksadiyle yevmiye defterinin ibrazını tellala emir ve ondan gereken izahları talebedebilir.
3. MESULİYET
MADDE 113 - Yevmiye defterinin tutulması ve saklanmasiyle ilgili hükümlere aykırı hareket eden tellal hakkında 67 nci madde hükmü tatbik olunur.
4. TEVDİ MÜKELLEFİYETİ
MADDE 114 - Ölen veya işten çekilen tellalın yevmiye defterleri, bulunduğu yerin noterine tevdi edilir.
C) ESNAF ARASINDA ARACILIK
MADDE 115 - Esnaf arasında aracılık yapan kimseler hakkında, bu fasılın hükümleri tatbik olunmaz.
SEKİZİNCİ FASIL
ACENTELİK
A) UMUMİ OLARAK
I - TARİFİ
MADDE 116 - Ticari mümessil, ticari vekil, satış memuru veya müstahdem gibi tabi bir sıfat olmaksızın bir mukaveleye dayanarak muayyen bir yer veya bölge içinde daimi bir surette ticari bir işletmeyi ilgilendiren akitlerde aracılık etmeyi veya bunları o işletme adına yapmayı meslek edinen kimseye acente denir.
Bu fasılda hüküm bulunmıyan hallerde aracılık eden acenteler hakkında tellallık hükümleri, akit yapan acenteler hakkında komisyon hükümleri ve bunlarda da hüküm bulunmıyan hallerde vekâlet hükümleri tatbik olunur.
II - TATBİK SAHASI
MADDE 117 - Hususi kanunlardaki hükümler mahfuz olmak üzere bu fasıl hükümleri şunlar hakkında da tatbik olunur:
1. Mukaveleleri yerli veya yabancı bir işletme hesabına ve kendi adına akdetmeye daimi olarak salâhiyetli bulunanlar,
2. Sigorta mukavelelerinin akdi hususunda aracılık edenler,
3. Türkiye Cumhuriyeti içinde merkez veya şubesi olmıyan ecnebi ticari işletmeleri nam ve hesabına memleket içinde muamelelerde bulunanlar.
III - İNHİSAR
MADDE 118 - Aksi yazılı olarak kararlaştırılmış olmadıkça, müvekkil, aynı zamanda ve aynı yer veya bölge içinde aynı ticaret dalı için birden fazla acente tâyin edemiyeceği gibi; acente dahi aynı yer veya bölge içinde, birbirleriyle rekabette bulunan mütaaddit ticari işletmeler hesabına aracılık yapamaz.
B) ACENTENİN SALAHİYETLERİ
I - UMUMİ OLARAK
MADDE 119 - Acente, aracılıkta bulunduğu veya akdettiği mukaveleler ilgili her türlü ihtar, ihbar ve protesto gibi hakkı koruyan beyanları müvekkili namına yapmaya ve bunları kabule salâhiyetlidir.
Bu gibi mukavelelerden çıkacak ihtilâflardan dolayı acente müvekkili namına dâva açabileceği gibi kendisine karşı da aynı sıfatla dâva açılabilir.
Bu hükümlere aykırı olan şartlar muteber değildir.
II - KABZA SALAHİYETİ
MADDE 120 - Müvekkilin hususi ve yazılı muvafakati veya vekâleti olmadan acente, bizzat teslim etmediği malların bedelini kabza ve bedelini bizzat ödemediği malları teslim almaya mezun olmadığı gibi bu muamelelerden doğan alacağı tescil veya miktarını tenzil dahi edemez.
III - AKİT YAPMA SALAHİYETİ
MADDE 121 - Hususi ve yazılı bir muvafakat olmadan acente, müvekkili namına mukavele akdine salâhiyetli değildir.
Acentelere müvekkilleri adına akit yapma salâhiyetini veren vesikaların acente tarafından tescil ve ilân ettirilmesi mecburidir.
IV - SALAHİYETSİZLİK
MADDE 122 - Acente, salâhiyetli olmaksızın veya salâhiyeti sınırlarını aşarak müvekkili namına bir mukavele yaparsa müvekkili mukavelenin akdini haber alır almaz üçüncü şahsa, akde icazet vermediğini derhal bildirmediği takdirde, icazet vermiş sayılır. İcazet verilmediği halde acente akitten bizzat mesul olur.
C) ACENTENİN BORÇLARI
I - UMUMİ OLARAK
MADDE 123 - Acente, kendisine bırakılan bölge ve ticaret dalı içinde mukavele uyarınca, müvekkilinin işlerini görmeye ve menfaatlerini korumaya mecburdur.
Acente, bilhassa, müvekkili hesabına saklamakta bulunduğu emtia veya eşyaya ârız olan hasarlardan kusursuz olduğunu ispat etmedikçe mesuldür.
II - HABER VERME BORCU
MADDE 124 - Acente, üçüncü şahısların kabule salâhiyetli olduğu beyanlarını bölgesindeki piyasanın durum ve şartlarını, müşterilerin mali durumunu ve bu durumda vukubulan değişiklikleri ve yapılan muamelelere mütaallik müvekkilini ilgilendiren bütün hususları ona vaktinde bildirmeye mecburdur.
Müvekkilin açık talimatı olmıyan meselelerde acente, emir alıncaya kadar muameleyi geciktirebilir. Şu kadar ki; işin aceleliği müvekkilinden sormaya müsait olmaz veya acente en faydalı şartlar dairesinde harekete mezun bulunursa basiretli bir tacir gibi kendi görüşüne göre muameleyi yapar.
III - ÖNLEYİCİ TEDBİRLER
MADDE 125 - Acente, müvekkili hesabına teslim aldığı eşyanın taşınma sırasında hasara uğradığına dair emareler görecek olursa, müvekkilinin taşıcıya karşı dâva hakkını emniyet altına almak üzere hasarı keşfettirmek ve gereken diğer tedbirleri almak, emtiayı mümkün olduğu kadar muhafaza eylemek veya büsbütün telef olması tehlikesi varsa, Borçlar Kanunu'nun 92 inci maddesi gereğince salâhiyetli mahkemenin izniyle sattırmak ve gecikmesizin keyfiyeti müvekkiline haber vermekle mükelleftir. Aksi takdirde ihmali yüzünden doğacak zararı tazmine mecbur olur.
Satılmak üzere acenteye gönderilen emtia çabuk bozulacak cinsten olur veya değerini düşürecek değişikliklere mâruz bulunur ve müvekkilden sormaya vakit müsait olmaz veya müvekkil izin vermede gecikirse, acente salâhiyetli mahkemenin izniyle Borçlar Kanunu'nun 92 inci maddesi gereğince bu emtiayı sattırmaya salâhiyetli ve müvekkilin menfaatleri bunu gerekli kılıyorsa mecburdur.
IV - ÖDEME BORCU
MADDE 126 - Acente müvekkiline ait olan paranın gönderilmesi veya teslim edilmesi lâzım geldiği zaman bunu yapmazsa, o andan itibaren faiz ve gerekirse ayrıca tazminat vermeye mecburdur.
D) ACENTENİN HAKLARI
I. FEVKALADE MASRAFLARIN TAZMİNİ
MADDE 127 - Acente, işlerini ifa için yaptığı masraflardan ancak fevkalâde masrafların tazminini istiyebilir.
Avanslar hakkında 22 nci madde tatbik olunur.
II - ÜCRET
1. ÜCRETE TABİ MUAMELELER
MADDE 128 - Acente fiilen aracılıkta bulunduğu veya akdettiği muamelelerden ve aracılıkta bulunmamakla beraber bölgesi içindeki şahıslarla müvekkili arasında doğrudan doğruya yapılan ve inhisar dalı içine giren muamelelerden dolayı bir ücret istemek hakkını haizdir.
Müvekkil, doğrudan doğruya yaptığı muameleleri derhal acenteye bildirmeye borçludur.
2. ÜCRETE HAK KAZANMA ZAMANI
MADDE 129 - Acente, mukavelenin yapıldığı tarihte, mukavele mevzuu bir malın satınalınması, imal edilmesi veya satılması ise, müvekkilinin malı veya bedeli yahut onun yerine diğer bir karşılığı aldığı tarihte ücrete hak kazanır. Bu hallerde müvekkile isnadedilebilecek bir sebepten dolayı mukavele yerine getirilmemiş olsa bile acente ücretin ödenmesini istiyebilir.
Mukavele kısım kısım yerine getirilecekse acente, yerine getirildiği veya yerine getirilmesi gerektiği nispette ücrete hak kazanır.
3. ÜCRETİN MİKTARI
MADDE 130 - Mukavelede hüküm bulunmadıkça ücretin miktarı acentenin bulunduğu yerdeki ticari teamüle, teamül yoksa halin icabına göre mahkemece tâyin olunur.
4. ÜCRETİN ÖDEME ZAMANI
MADDE 131- Müvekkil, acentenin ücrete hak kazanmış olduğu muamelelere ait defter kayıtlarının bir suretini hesap cetveli ile birlikte acenteye vermeye mecburdur.
Acenteye ait alacakların, aksi kararlaştırılmış olmadıkça, her üç ayda bir defa ve her halde takvim yılının sonunda veya acentelik mukavelesi sona erdiği zaman, tesbit edilerek ödenmesi lâzımdır.
III - HAPİS HAKKI
MADDE 132 - Acente, müvekkilindeki bütün alacakları ödeninceye kadar acentelik mukavelesi dolayısiyle alıp da gerek kendi yedinde gerek hususi bir sebebe binaen zilyed olmakta devam eden bir üçüncü şahıs yedinde bulunan menkul şeyler ve kıymetli evrak ile emtia senedi vasıtasiyle tasarruf edebildiği emtia üzerinde hapis hakkına maliktir.
Müvekkile ait mallar acente tarafından mukavele veya kanun icabı satıldığı takdirde acente satılan malların bedelini ödemekten kaçınma salâhiyetini haiz olur.
Müvekkil aciz halinde bulunduğu takdirde acentanın henüz muaccel olmamış alacakları hakkında yukarki fıkralar tatbik olunur.
Medeni Kanununun 864 üncü maddesinin ikinci fıkrasiyle 865, 866, 867 nci maddeleri mahfuzdur.
E) ACENTELİK MUKAVELESİNİN SONA ERMESİ
I - SEBEPLERİ
MADDE 133 - Muayyen olmıyan bir müddet için aktedilmiş olan acentelik mukavelesini, taraflardan her biri üç ay önce ihbar etmek şartiyle feshedebilir; mukavele ile bir müddet tâyin edilmiş olsa dahi muhik sebeplerden dolayı akit her zaman fesih olunabilir.
Müvekkilin veya acentenin iflâs veya ölümü yahut hacir altına alınması halinde Borçlar Kanunu'nun 397 nci maddesi tatbik olunur.
II - TAZMİNAT BORCU
MADDE 134 - Muhik bir sebep olmadan ve üç aylık ihbar müddetine riayet etmeksizin akdi fesheden taraf, başlanmış işlerin tamamlanmaması yüzünden diğer tarafın uğradığı zararı tazmine mecburdur.
Müvekkilin veya acentenin iflâs veya ölümü yahut hacir altına alınması sebebiyle acentelik mukavelesi sona ererse, işlerin tamamen görülmesi halinde acenteye verilmesi gereken ücret miktarına nispetle tâyin olunacak münasip bir tazminat acenteye yahut yukardaki hallere göre onun yerine geçenlere verilir.
DOKUZUNCU FASIL
TİCARETE MAHSUS YERLER
MADDE 135 - Borsalar, sergi, panayır ve pazar yerleri, antrepo ve ticarete mahsus diğer yerler hakkındaki hususi hükümler mahfuzdur.
İKİNCİ KİTAP
TİCARET ŞİRKETLERİ
BİRİNCİ FASIL
UMUMİ HÜKÜMLER
A) NEVİLERİ
MADDE 136 - Ticaret şirketleri; kollektif, komandit, anonim, limited ve kooperatif şirketlerinden ibarettir.
B) HÜKMİ ŞAHISLARIN EHLİYETİ
MADE 137 - Ticaret şirketleri hükmi şahsiyeti haiz olup şirket mukavelesinde yazılı işletme mevzuunun çevresi içinde kalmak şartiyle bütün hakları iktisap ve borçları iltizam edebilirler. Bu husustaki kanuni istisnalar mahfuzdur.
C) TATBİK OLUNACAK KANUN HÜKÜMLERİ
MADDE 138 - Her şirket nevine mahsus hükümler mahfuz kalmak şartiyle Medeni Kanunun 45, 47, 48, 49 uncu maddeleri ve bu fasılda hüküm bulunmıyan hususlar hakkında Borçlar Kanunu'nun 520 - 541 inci maddeleri her şirket nevininin mahiyetine uygun olduğu nispette, ticaret şirketleri hakkında da tatbik olunur.
D) SERMAYE KOYMA BORCU
I - KONUSU
MADDE 139 - Kanunda aksine hüküm olmadıkça ticaret şirketlerine sermaye olarak:
1. Para, alacak, kıymetli evrak ve menkul şeyler;
2. İmtiyaz ve ihtira beratları ve alâmeti farika ruhsatnameleri gibi sınai haklar;
3. Her nevi gayrimenkuller;
4. Menkul ve gayrimenkullerin faydalanma ve kullanma hakları;
5. Şahsi emek;
6. Ticari itibar;
7. Ticari işletmeler;
8. Telif hakları, maden ruhsatnameleri gibi iktisadi değeri olan sair haklar konabilir.
II - HÜKMÜ
1. UMUMİ OLARAK
MADDE 140 - Her ortak, usulüne göre tanzim ve imza edilmiş şirket mukavelesiyle koymayı taahhüt eylediği sermayeden dolayı şirkete karşı borçludur.
Sermaye olarak gayrimenkul mülkiyeti veya gayrimenkul üzerinde mevcut veya tesis edilecek aynî bir hakkın konulması taahhüdünü ihtiva eden şirket mukavelesi hükümleri, resmi şekil aramaksızın muteberdir.
Sermaye olarak konulması taahhüt edilen diğer hakların devri kanunen hususi şekilleri tâbi olsa dahi şirket mukavelesi, devredecek ortağın ayrıca rızasına bakılmaksızın, şirkete alâkalı mercilerden bu hakların devrini istemek salâhiyetini verir.
Şirket, her ortağın sermaye koyma taahhüdünü yerine getirmesini talep ve dâva edebileceği gibi ifada gecikme sebebiyle uğradığı zararın tazminini de istiyebilir. Tazminat talebi için ihtar şarttır.
Ortaklarca sermaye olarak konulması taahhüt edilen hakların muhafazası için kurucular tarafından ortaklar aleyhine ihtiyati tedbir talebedilebilir. Tedbir üzerine açılacak dâvalar için Usul Kanununda derpiş edilen müddet ancak şirketin tescil ve ilânı tarihinden itibaren işlemeye başlar.
2. GECİKME FAİZİ
MADDE 141 - Vaktinde konulmıyan sermaye para ise, 140 ıncı madde gereğince tazminat hakkına halel gelmemek şartiyle, sermayenin ödenmesi gereken günden itibaren kanuni faizin de verilmesi lâzımdır.
3. TEKEFFÜL
MADDE 142 - Sermaye olarak şirkete alacaklarını devretmiş olan bir ortak alacakları, şirketçe tahsil edilmiş olmadıkkça sermaye koyma borcundan kurtulmuş olmaz.
Alacak müeccel ise, aksi kararlaştırılmış olmadıkça vâde gününden, muaccel ise şirket mukavelesi tarihinden itibaren bir ay içinde şirkete tahsil edilmek lâzımdır.
Her ne suretle olursa olsun bu müddet içinde tahsil edilemediği takdirde, gecikmeden dolayı şirketin tazminat hakkına halel gelmemek şartiyle, ortak, müddetin bitiminden itibaren geçecek günlerin kanuni faizini dahi vermeye mecburdur.
Alacak kısmen tahsil edilmişse yukarki hükümler tahsil edilmemiş olan kısım hakkında caridir.
4. KARİNELER
MADDE 143 - Sermaye olarak konulan ayınların değerleri şirket mukavelesinde tesbit edilmemişse konuldukları zamandaki borsa veya piyasada cari fiyatları, bunlar bulunmadığı takdirde ehlivukuf tarafından biçilecek değerleri, ilgililerce kabul edilmiş sayılır.
Mukavelede aksi kararlaştırılmış olmadıkça, sermaye olarak konan malların mülkiyeti şirkete ait ve haklar şirkete temlik edilmiş olur.
Hizmet karşılığı olarak verilecek ücretin kısmen veya tamamen kâra iştirak suretiyle ifası kararlaştırıldığı takdirde bu kayıt memur ve müstahdemlere ortak sıfatını vermez.
5. FAİZ VE ÜCRET ALMA HAKKI
MADDE 144 - Kanunda aksine hüküm olmadıkça, ortakların koydukları sermayeler için faiz ve şirketteki hizmetleri dolayısiyle kendilerine ücret verilmesi şirket mukavelesiyle kabul olunabilir.
E) ORTAKLARIN ŞAHSİ ALACAKLARI
MADDE 145 - Bir şirket devam ettiği müddetçe ortakladan birinin şahsi alacaklıları, haklarını ancak şirketin bilânçosu gereğince o ortağa düşen kâr payından ve şirket fesholunmuşsa tasfiye payından alabilirler. Henüz bilânço tanzim edilmemişse alacaklı bilânçonun tanzimi neticesinde borçluya düşecek kâr ve tasfiye payı üzerine ihtiyati haciz koydurabilir.
Sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerle anonim şirketlerde alacaklılar, borçlularına ait bulunan hisse senetleri haczettirebilirler.
Yukardaki hükümler borçlu ortakların şirket dışındaki mallarına alacaklıların müracaat hakkını ihlâl etmez.
F) ŞİRKETLERİN BİRLEŞMESİ
I - TARİFİ
MADDE 146 - Birleşme, iki veya daha fazla ticaret şirketinin birbiriyle birleşerek yeni bir ticaret şirketi kurmalarından veya bir yahut daha fazla ticaret şirketinin mevcut diğer bir ticaret şirketine iltihak etmesinden ibarettir.
Çeşitli ticaret şirketlerine ait hususi hükümler mahfuz kalmak şartiyle birleşme hakkında mütaakıp maddelerdeki hükümler tatbik olunur.
II - ŞARTLAR
1. NEVİLERİN AYNI OLMASI
MADDE 147 - Birleşme, yalnız aynı neviden olan şirketler arasında caizdir. Şu kadar ki; birleşme bakımından kollektif ile komandit şirketler ve anonim ile sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketler, aynı neviden sayılır.
2. KARAR
MADDE 148 - Birleşme için ilgili şirketlerin, mukavelelerinin değişmesi hakkındaki usul ve şartlar dairesinde, ayrı ayrı karar vermeleri ve bu kararın tescil ve ilân olunması gerekir.
3. BİLANÇO
MADDE 149 - Birleşen şirketlerin her biri, aralarında tesbit edilecek bir örneğe göre tanzim edilmiş olan bilânçosunu ilân eylemeye ve birleşme sebebiyle varlıkları sona eren şirketler ise ayrıca kendilerine ait borçların ne suretle ödeneceğine dair tanzim edecekleri beyannameyi bilânço ile birlikte ilâna mecburdurlar.
III - HÜKÜMLERİ
1. ALACAKLILARIN İTİRAZ HAKKI
MADDE 150 - Birleşme kararı, ilân gününden itibaren üç ay sonra hüküm ifade eder. Şu kadar ki; ilândan önce birleşen şirketler borçlarını ifa yahut borca tekabül eden parayı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına yahut muteber diğer bir bankaya tevdi etmiş veyahut alacaklılar şirketlerin birleşmesine razı olmuş ise birleşme kararı ilân gününden itibaren hüküm ifade eder.
Borç karşılığının bankaya tevdi keyfiyetinin ilânı lâzımdır.
Birleşen şirketlerin alacaklılarından her biri ilândan itibaren üç ay içinde salâhiyetli mahkemeye müracaatla birleşmeye itiraz edebilir. İtiraz hakkından vazgeçilmedikçe yahut bu husustaki itirazın reddine dair mahkemece verilen karar katileşmedikçe veyahut mahkemece takdir edilecek teminat şirket tarafından verilmedikçe birleşme hüküm ifade etmez.
2. KÜLLİ HALEFİYET
MADDE 151 - Yukarıdaki maddede tâyin olunan müddet içinde itiraz edilmemişse, birleşme muamelesi katileşir ve kalan yahut yeni kurulan şirket, ortadan kalkan şirketlerin yerine geçer. Bunların bütün hak ve borçları kalan veya yeni kurulan şirkete intikal eder.
Şirketlerin birleşmesinden yeni bir şirket meydana gelmişse, keyfiyetin ayrıca tescil ve ilânı zaruridir.
G) NEVİ DEĞİŞTİRME
MADDE 152 - Bir ticaret şirketinin nevinin diğer bir ticaret şirketi nevine çevrilmesi kanunda aksine hüküm olmadıkça, yeni nev'e ait kuruluş merasimine tabidir. Böylece yeni nev'e çevrilen şirket eskisinin devamıdır.
İKİNCİ FASIL
KOLLEKTİF ŞİRKET
BİRİNCİ KISIM
ŞİRKETİN MAHİYET VE KURULUŞU
A) TARİFİ
MADDE 153 - Ticari bir işletmeyi bir ticaret unvanı altında işletmek maskadiyle hakiki şahıslar arasında kurulan ve ortaklarından hiçbirisinin mesuliyeti şirket alacaklarına karşı tahdid edilmemiş olan şirket, kollektif şirkettir.
B) MUKAVELE
I - ŞEKLİ
MADDE 154 - Kollektif şirket mukavelesi yazılı şekle tabidir; şu kadar ki; mukaveledeki imzaların noterce tasdikı da şarttır.
II - İHTİVA EDECEĞİ MECBURİ KAYITLAR
MADDE 155 - Kollektif şirket mukavelesine aşağıda sayılan hususların yazılması mecburidir.
1. Ortakların ad ve soyadlariyle ikametgâhları ve tabiiyetleri;
2. Şirketin kollektif olduğu;
3. Şirketin ticaret ünvanı ve merkezi;
4. Şirketin mevzuu;
5. Her ortağın sermaye olarak koymayı taahhüt ettiği para miktarı, para mahiyetinde olmıyan sermayenin değeri ve bu değerin ne suretle biçilmiş olduğu, eğer şahsi emek bahis konusu ise bu emeğin mahiyet ve şümulü;
6. Şirketi temsile salâhiyetli kimselerin ad ve soyadları, bunların yalnız başına mı, yoksa birlikte mi imza koymaya mezun oldukları.
Ortaklar emredici hükümlere aykırı olmamak şartiyle şirket mukavelesine diledikleri kayıtları koyabilirler. Şu kadar ki; şirket mukavelesinde şirket mevzuunun hudutlarının açıkça gösterilmiş olması şarttır.
III - NOKSANLIKLAR
MADDE 156 - Mukavelesi kanuni şekilde yapılmamış veya mukaveleye konması mecburi olan kayıtlardan biri veya bazıları eksik yahut hükümsüz olan bir kollektif şirket, âdi şirket hükmünde olup hakkında 158 inci madde hükmü mahfuz kalmak şartiyle Borçlar Kanunu'nun 520 - 541 inci madeleri tatbik olunur.
14 üncü madde hükmü mahfuzdur.
C) TESCİL
I - MÜKELLEFİYET
MADDE 157 - Kollektif şirketi kuranlar buna ait şirket mukavelesinin noterlikçe tasdikli bir suretini tasdik tarihinden itibaren on beş gün içinde şirket merkezinin bulunduğu yerdeki ticaret siciline tevdi ile şirketin tescilini talebetmeye mecburdurlar. Suret, sicil dairesince saklanır ve 155 inci madde gereğince mukaveleye konması mecburi olan kayıtlar ile kanunun emreylediği diğer hususlar ticaret siciline tescil ve ilân olunur.
II - MÜKELLEFİYETİN YERİNE GETİRİLMEMESİ
MADDE 158 - Tescil mükellefiyeti yerine getirilmeksizin şirket namına işlere başlanmış olduğu takdirde ortaklar giriştikleri işlerden dolayı üçüncü şahıslara karşı müteselsilen mesuldürler.
Bir kollektif şirket mukavelesi akdolunmaksızın, şirketin nevini gösterir bir kaydı ihtiva etmese bile müşterek bir unvan altında üçüncü şahıslarla muameleye girişilmesi veya onlara karşı haksız bir fiil işlenmesi halinde de aynı hüküm caridir.
İKİNCİ KISIM
ORTAKLAR ARASINDAKİ MÜNASEBET
A) MUKAVELE SERBESTLİĞİ
MADDE 159 - Ortakların birbiriyle olan münasebetlerinde, mukaveledeki hükümler ve mukavelede hüküm olmıyan hallerde, bu kısımdaki maddeler mahfuz kalmak şartiyle, 136 ilâ 145 inci maddeler tatbik olunur.
B) ŞİRKETİN İDARESİ
I - İDARE İŞLERİNİN KİME AİT OLDUĞU
1. UMUMİ OLARAK
MADDE 160 - Ortaklardan her biri ayrı ayrı şirketi idare hak ve vazifesini haizdir. Şu kadar ki; şirket mukavelesiyle veya ortakların ekseriyeti ile idare işleri, ortaklardan birine veya birkaçına yahut hepsine verilebilir.
Ticari mümessiller ve diğer ticari vekiller hakkındaki hükümler mahfuzdur.
2. AZİL
a) MUKAVELE İLE TAYİN HALİNDE
MADDE 161 - İdare işleri mukavele ile bir ortağa verilmiş ise, onun idare, hak ve vazifesi diğer ortaklar tarafından tahdit olunamıyacağı gibi kendisi azil dahi olunamaz. Ancak, muhik sebepler mevcutsa, ortaklardan birinin talebi üzerine mahkeme kararı ile idare hak ve vazifesi tahdit veya nez'olunabilir. Vazifenin yerine getirilmesinde basiretsizlik, ağır ihmal veya idare iktidarsızlık gibi haller, muhik sebep sayılır.
b) ORTAKLAR KARARI İLE TAYİN HALİNDE
MADDE 162 - İdare işleri, şirket mukavelesi yapıldıktan sonra ittihaz edilen bir kararla bir ortağa verilmişse o ortak, ortakların ekseriyeti ile azledilebilir. Ekseriyet hâsıl olmadığı takdirde, idare işlerine bakan ortağın şirket mukavelesi hükümlerini ihlâl ettiği iddiasıyla her bir ortak azil için mahkemeye müracaat edebilir.
3. İDARE İŞLERİNDE YALNIZ BAŞINA VEYA BİRLİKTE HAREKET
MADDE 163 - Şirket işlerinin idaresi, ortaklıkların hepsine veya birkaçına verilmiş ise bunların herbiri yalnız başına salâhiyetlidir. Bununla beraber şirketi idare ile mükellef olan ortaklardan bazısı, yapılacak bir işin, şirketin menfaatlerine uygun olmadığını beyan edecek olursa idare hak ve vazifesini haiz diğer ortaklar ekseriyetle o işi yapabilirler.
Şirket işlerinin idaresi kendilerine verilmiş ortakların birlikte hareket etmeleri şirket mukavelesinde yazılı ise, ortakların gecikmede tehlike görülen haller müstesna olmak üzere her işte anlaşmaları gerekir. Anlaşmadıkları takdirde keyfiyet ortaklar umumi heyetine tevdi ve heyetçe verilecek karara göre hareket edilir.
4. DİĞER ORTAKLARIN İTİRAZI
MADDE 164 - İdare işleri şirket mukavelesiyle bir ortağa verilmişse bu ortak, diğer ortakların itiraz ve muhalefeti vâkı olsa bile, hileye müstenit olmamak şartiyle şirketin idaresi için gereken muameleleri yapabilir.
II - İDARE İŞLERİNİN ŞÜMULÜ
MADDE 165 - Şirketin idaresine giren hususlar, şirket maksat ve mevzuunu elde etmek için icrası gereken mûtat muamele ve işlerden ibarettir. Şirketi idare edenler şirket menfaatine uygun gördükleri işlerde sulh, feragat ve kabul ile tahkime dahi salâhiyetlidirler. Şu kadar ki; teberruda bulunmak ve şirket mevzuuna girmiyorsa gayrimenkulleri satmak, satınalmak ve teminat olarak göstermek gibi mûtat iş ve muameleler dışında kalan hususlarda ortakların ittifakı şarttır.
III - FAİZ VERME BORCU
MADDE 166 - Bir ortak şirketten ödünç aldığı veya şirket hesabına bir yerden tahsil eylediği parayı, aksi kararlaştırılmış olmadıkça, vâde gününden veya mümkün olan en kısa zamanda tediye ve teslim etmiyecek olursa bu vâdenin veya zamanın geçmesinden itibaren kanuni faizi dahi vermeye mecbur olur.
C) MURAKABE
MADDE 167 - Bir ortak idare salâhiyetini haiz olmasa dahi şirket işlerinin gidişi hakkında bizzat bilgi edinmek ve şirketin evrak ve defterlerini incelemek ve bunlara göre kendisi için şirketin mali durumunu gösterecek birhesap varakası tanzim etmek hakkını haizdir. Buna aykırı mukavele hükümsüzdür.
D) KARARLAR
MADDE 168 - Mukavelenin her ne suretle olursa olsun değiştirilmesine dair olan kararlar ittifakla, diğer kararlar ise şirket mukavelesinde aksine hüküm olmadıkça, bütün ortakların ekseriyeti ile verilir.
E) KAR VE ZARAR
I - HESABIN TESBİTİ
MADDE 169 - İdare işlerini gören kimse, şirketin hesap yılı sonundaki bilânçosunu esas ittihaz ederek kâr ve zarar hesabını tanzim ve ona göre her ortağın payını tâyin ve tesbit eder.
Ortaklar, kâr ve zarardan kendilerine düşen miktarın tâyinini şirket mukavelesiyle yahut sonradan ittihaz edecekleri kararla içlerinden birine veya bir üçüncü şahsa bırakabilirler. Bu ortak veya üçüncü şahsın bu hususta vereceği kararın hakkaniyet kaidelerine aykırı olmaması şarttır. Bu kararın öğrenilmesinden itibaren üç ayın geçmesi, kâr payının tamamen veya kısmen alınması yahut başka bir kimseye devredilmesi zararın ödenmesine başlanması gibi açık veya zımni kabulü gösteren hallerde; itiraz hakkı düşer.
Kâr ve zararın taksimine dair olan karar hakkaniyet kaidelerine aykırı görüldüğü takdirde mahkemece iptal olunur. Bu halde kâr ve zararın taksimi hakkında Borçlar Kanunu'nun 523 üncü maddesi hükmü tatbik olunur.
II - ALACAĞI İSTEME HAKKI
MADDE 170 - Her ortak, hesap yılı sonunda tahakkuk eden kârdan kendisine düşen payı, şirkete ödünç verdiği paranın ve eğer kararlaştırılmış ise koyduğu sermayenin faizlerini, şirket mukavelesi gereğince hak ettiği ücreti ve şayet kanun ve mukavele hükümlerince yıl sonu bilânçosu yapılmamış ise bunun yapılmasını ve yapılmış bilânçoya göre kâr payı tesbit edilmiş değilse bunun tesbitini şirketten istemek ve alacaklarını almak hakkını haizdir.
Bu madde ile ortağa tanınmış olan salâhiyetleri kaldırma veya daraltma neticesini doğuran bütün mukavele şartları hükümsüzdür.
III - ZARAR PAYI
MADDE 171 - Ortaklar ittifakla karar vermedikçe hiçbiri ortak, sermayesinden eksilen kısmı tamamlamıya zorlanamaz.
Sermayeden eksilen kısım, aksine karar yoksa, ileride hâsıl olacak kâr paylariyle telâfi olunur.
F) REKABET YASAĞI
I - ESAS
MADDE 172 - Bir ortak, âzalarından bulunduğu şirketin yaptığı ticari işler nev'inden bir işi, diğer ortakların muvafakati olmaksızın kendi veya başkası hesabına yapamıyacağı gibi aynı nevi ticari işlerle meşgul bir şirkete mesuliyeti tahdidedilmemiş ortak sıfatiyle de giremez.
Yeni kurulan bir şirkete giren ortağın, daha önce kurulmuş diğer bir şirketin de mesuliyeti tahdidedilmemiş âzasından olduğunu diğer ortaklar bildikleri halde evvelki şirketten ilişiğinin kesilmesi hususu aralarında açıkça kararlaştırılmazsa, bu hali kabul etmiş sayılırlar.
II - AYKIRI HAREKET
MADDE 173 - Bir ortak yukariki hükme aykırı hareket edecek olursa, şirket, kendisinden tazminat istemekte, veya tazminat yerine o ortağın kendi namına yaptığı işleri şirket namına yapılmış saymakta, üçüncü şahısların hesabına yapmış olduğu işlerden doğan menfaatlerin şirkete bırakılmasını istemekte serbesttir. Bu hususlardan birinin tercihi diğer ortaklara aittir. Bu hak, bir muamelenin yapıldığının yahut ortağın diğer bir şirkete girdiğinin öğrenildiği tarihten itibaren üç ay ve her halde muamelenin yapıldığı tarihten itibaren bir yıl sonra müruruzamana uğrar.
Yukarıki hükümler, hakları ihlâl edilen ortakların, şirketiin feshini istemek haklarına halel getirmez.
ÜÇÜNCÜ KISIM
ŞİRKETİN VE ORTAKLARIN ÜÇÜNCÜ ŞAHISLARLA OLAN MÜNASEBETLERİ
A) ŞİRKETİN MEVCUDİYETİ
MADDE 174 - Kollektif şirket ticaret siciline tescil ile hükmi şahsiyet kazanır. Aksine mukavele üçüncü şahıslara karşı hükümsüzdür.
B) TEMSİL
I - TEMSİL SALAHİYETİNİN KİME AİT OLDUĞU
MADDE 175 - Şirketi ortaklara ve üçüncü şahıslara karşı temsil salâhiyet ve vazifesi, tescil ve ilân edilen mukavelede aksine hüküm olmadıkça, 160 ncı madde gereğince şirket işlerini idare hak ve vazifesini haiz olanlara aittir.
II - ŞÜMULÜ
MADDE 176 - Şirketi temsile salâhiyetli olan kimse, şirketin gayesine dâhil olan her nevi iş ve hukuki muameleleri şirket namına yapmak ve şirketin unvanını kullanmak salâhiyetini haizdir. Bu salâhiyeti tahdit eden her şart, hüsniniyetle hareket eden üçüncü şahıslara karşı hükümsüzdür.
Ancak şirket mukavelesinin tescil ve ilân edilmiş olan kısmına göre şirketin ilzam edilebilmesi için mütaaddit ortakların imzası şart kılınmışsa, bu şart, üçüncü şahıslara karşı da muteberdir.
III - HÜKÜMLERİ
MADDE 177 - Şirketi temsil salâhiyetini haiz olan kimseler tarafından, açık veya zımni olarak şirket namına yapılmış olan muamelelerden dolayı, şirket alacaklı ve borçlu olur.
Bir ortağın şirkete ait vazifelerini ifa dolayısiyle işlediği haksız fiillerden şirket de doğrudan doğruya mesuldür.
C) ŞİRKET ALACAKLILARININ VAZİYETİ
I - ORTAKLARIN ŞAHSİ MESULİYETİ
MADDE 178 - Ortaklar, şirketin borç ve taahhütlerinden dolayı müteselsilen ve bütün malları ile mesuldürler.
Şirkete yeni giren kimse, girme tarihinden evvel meydana gelmiş olsa bile şirketin borçlarından, diğer ortaklara birlikte müteselsilen ve bütün malları ile mesuldür.
Yukarıki fıkralara aykırı olarak mukaveleye konan şartlar, üçüncü şahıslar hakkında hüküm ifade etmez.
II - MESULİYETİN DERECESİ
MADDE 179 - Şirketin borç ve taahhütlerinden dolayı birinci derecede şirket mesuldür. Şu kadar ki; şirkete karşı yapılan icra takibi semeresiz kalmış veya şirket her hangi bir sebeple sona ermiş ise, yalnız ortak veya ortakla birlikte şirket aleyhine dâva açılabilir ve takip yapılabilir.
Yukarıki hükümler, ortakların şahsi mallarına ihtiyati haciz koymaya mâni değildir. Bu fıkra hükmünce konulmuş bulunan ihtiyati hacizler hakkında İcra ve İflâs Kanunu'nun 264 üncü maddesinin birinci fıkrasında derpiş edilen müddet, birinci fıkranın ikinci cümlesi hükmünce ortağa karşı dâva veya takibe başlama salâhiyetinin doğduğu tarihten itibaren işlemeye başlar. Bununla beraber, ihtiyati haciz zabıt varakasının tebliğinden itibaren kanuni müddet içinde şirkete karşı takibe veya dâvaya başlanmadığı takdirde ihtiyati haciz düşer.
III - İLAM
MADDE 180 - Yalnız şirket aleyhine alınmış olan ilâm, şirket hakkındaki takip semeresiz kalmadıkça veya şirket her hangi bir sebeple sona ermiş olmadıkça ortaklar hakkında icra edilemez.
İcra emrinin şirkete tebliğine rağmen borç ödenmediği takdirde alacaklı şirketle birlikte ortakların veya bazılarının da doğrudan doğruya iflâsını istiyebilir.
IV - İFLAS
1. ŞİRKETİN İFLASI
MADDE 181 - Şirketin iflâsı halinde; şirket alacaklıları alacaklarını almadıkça, ortakların şahsi alacaklalırı şirket mallarına müracaat edemezler.
2. ŞİRKETİN VE ORTAKLARIN İFLASI
MADDE 182 - Şirketin iflâsı, ortakların iflâsını gerektirmez. Ancak depo kararına rağmen para yatırılmadığı takdirde alacaklı depo kararının ortaklara veya içlerinden bazılarına da tebliğini ve muktezasını yerine getirmedikleri takdirde şirketle birlikte iflâslarına karar verilmesi mahkemeden talebedebilir. Bu hakkını kullanmamış olan alacaklının, şirket masasından alacağını tamamen alamaması halinde ortakları iflâs yoliyle dahi ayrıca takip hakkı mahfuzdur.
Ortakların mallarına gerek âdi takip gerek iflâs yolu ile müracaat olunursa bunların şahsi alacaklıları ile şirket alacaklıları arasında bir tekaddüm ve imtiyaz hakkı yoktur. Ancak şahsi alacaklılar arasında kanunen rüçhan hakkı olanların hakları mahfuzdur.
3. ORTAKLARIN HAKLARI
MADDE 183 - Şirketin iflâsı halinde ortaklar, koydukları sermaye ve işlemekte olan faizler için masaya giremezler. Ancak işlemiş faizlerle ücretler ve şirket lehine yaptıkları masraflar için her hangi bir alacaklı gibi masaya girebilirler.
V - TAKAS
MADDE 184 - Şirkete borçlu olan kimse bu borcunu ortaklardan birinde olan alacağı ile takas edemez.
Bir ortak da şahsi alacaklısına olan borcunu şirketin aynı şahıstaki bir alacağı ile takas edemez.
Buna mukabil şirketin bir alacaklısı aynı zamanda ortaklardan birinin şahsi borçlusu ise 179 ve 182 nci maddeler gereğince ortağın şirket borcunan dolayı şahsen takip edilebildiği andan itibaren gerek şirket alacaklısı ve gerek ortak takas hakkını haizdirler.
DÖRDÜNCÜ KISIM
ŞİRKETİN İNFİSAHI VE ORTAKLARIN AYRILMASI
A) İNFİSAH
I - SEBEPLERİ
1. UMUMİ OLARAK
MADDE 185 - Kollekif şirketler, 195 nci madde hükmü mahfuz olmak üzere Borçlar Kanunu'nun 535 ve 536 ncı maddelerinde ve aşağıda yazılı sebeplerle infisah eder:
1. Konkordato ile neticilenmiş olsa bile şirketin iflâsı;
2. Şirket sermayesinin tamamı veya üçte ikisi zayi olup da tamamlanmasına veya geri kalan kısmı ile iktifaya ortaklarca karar verilmemiş olması;
3. Şirketin diğer bir şirket ile birleşmesi;
4. Tescil ve ilân 157 nci maddede gösterilen müddet içinde veya sonra yapılmamışsa, aradan ne kadar müddet geçmiş olursa olsun ortaklardan her hangi birinin talebi üzerine ve noter marifetiyle diğer ortaklara münasip bir mehli havi ihtarname gönderilmiş olmak şartiyle mahkemece feshe karar verilmiş olması;
5. 196 ncı madde hükmü mahfuz olmak üzere ortaklardan birinin iflâsı.
2. İSTİSNALAR
MADDE 186 - Şirket mukavelesinden muayyen bir veya birkaç sebebe munhasır olmaksızın umumi olarak fesih sebeplerinden her hangi birinin vücudu halinde şirketin infisah etmiyeceğine dair olan şart muteber değildir. Ancak kanunun âmir hükümlerine muhalif olmamak kaydiyle muayyen bazı fesih sebeplerinin şirketin infisahını mucip olmıyacağı şirket mukavelesinde kabul olunabilir.
3. MUHİK SEBEPLER
MADDE 187 - Haklı sebep, şirketin kuruluşunu mucip olan fiili veya şahsi mülâhazaların şirket maksadının husulünü imkânsız kılacak veya güçleştirecek surette ortadan kalkmış olmasıdır; hususiyle:
1. Bir ortağın, şirketin idare işlerinde veya hesaplarının tanzimi hususunda şirkete ihanet eylemiş olması;
2. Bir ortağın kendisine düşen esas vazife ve borçları yerine getirmemesi;
3. Bir ortağın şahsi menfaatleri uğrunda şirketin ticaret unvanını veya mallarını suistimal etmiş olması;
4. Bir ortağın, uğradığı daimi bir hastalık veya diğer bir sebepten dolayı, üstüne aldığı şirketin işlerini yapmak için lüzumlu olan kabiliyet ve ehliyetini kaybetmesi;
gibi haller haklı sebeplerdendir.
Bu maddenin 1, 2, 3 sayılı bentleri gereğince fesih sebebi meydana getirmiş olan ortağın dava hakkı yoktur.
4. HUSUSİ HALLER
a) SERMAYE KOYMA BORCUNUN YERİNE GETİRİLMEMESİ
MADDE 188 - Sermaye koyma borcunun yerine getirilmemesinden dolayı fesih dâvası açabilmek için önce ortağa noter vasıtasiyle münasip mehli havi bir protesto gönderilmek lâzımdır.
b) KARİNE
MADDE 189 - Mukavelede yazılı müddetin sona ermesinden sonra işlere devam etmek suretiyle zımmen uzatılmış bulunan veya müddeti bir ortağın hayatı ile tahdit edilmiş olan şirketler, muayyen olmıyan müddet ile kurulmuş sayılırlar.
5. ORTAKLARIN ŞAHSİ ALACAKLARININ VAZİYETİ
a) ŞİRKET MÜDDETİNİN UZATILMASI HALİNDE İTİRAZ HAKKI
MADDE 190 - Şirket müddetinin uzatılması hakkında ortaklarca ittihaz olunan karara, ortaklardan herhangi birinin şahsi alacaklısı tarafından itiraz olunabilir.
İtirazda bulunabilmek için alacaklının ilâm veya o mahiyetteki vesikaya yahut katileşmiş icra takibine dayanması ve uzatma kararının ilânı tarihinden itibaren on beş gün içinde itirazın noter vasıtasiyle tebliği için notere müracaat edilmesi şarttır. Müddetinde bu itiraz yapılmamışsa itiraz hakkı düşer.
Müddetin uzatılması hakkındaki karar tescil ve ilân edilmemiş ise alacaklı her zaman bu karara itiraz edebilir.
b) HACİZ VE ŞİRKETİN FESHİNİ İSTEME HAKKI
MADDE 191 - Bir ortağın şahsi alacaklısı, borçlunun şahsi mallarından ve kanunun 145 inci maddesi gereğince şirketteki kar payından alacağını alamazsa, tasfiye sonunda borçlu ortağa düşecek paya haciz koydurmaya ve altı ay önce ihbar etmek ve hesap yılı sonu için hüküm ifade etmek şartiyle, şirketin feshini istemeye salahiyetlidir.
Mahkemece feshe karar verilmezden önce şirket veya diğer ortaklar borcu öderlerse, fesih davası düşer.
II - HÜKÜMLERİ
1. TESCİL VE İLAN
MADDE 192 - Şirketin infisahı halinde ortaklar keyfiyeti tescil ve ilân ettirmekle mükkelleftirler. İflâs sebebiyle şirketin infisahı halinde bu mükellefiyet iflâs memuruna aittir.
Şirketin feshi bir ortağın ölümünden ileri gelmişse tescil ve ilân dilekçesi, ölünün mirascılariyle birlikte bütün ortaklar, mirascıların iştiraki mümkün olmıyan veya güç olan hallerde sağ kalan ortaklar tarafından verilir.
2. ORTAKLARIN İDARE HAKLARININ SONA ERMESİ
MADDE 193 - Şirketi idareye salâhiyetli olanlar, infisah halindeki şirket nam ve hesabına muamele yapamazlar; aksi takdirde bu muamelelerinden müteselsilen ve hudutsuz olarak mesul olurlar. 194 üncü madde hükümleri mahfuzdur.
Fesih keyfiyeti usulen tescil ve ilân edilmedikçe bütün ortakların üçüncü şahıslara karşı mesuliyetleri devam eder.
3. MUVAKKAT İDARE
MADDE 194 - Bir ortağın hacir altına alınması veya iflâsına karar verilmesi halinde, Borçlar Kanunu'nun 537 nci maddesi hükmü tatbik olunur.
B) ORTAKLARIN ŞİRKETTEN AYRILMASI
I - HALLER
1. BİR ORTAĞIN ÖLÜMÜ
MADDE 195 - Şirket mukavelesinde şirketin ölen ortağın mirascılariyle devam edeceğine dair hüküm yoksa, mirascılarla diğer ortakların ittifakla verecekleri karar üzerine şirket aralarında devam edebebilir. Mirascılar veya içlerinden biri şirkette kalmaya razı olmazlarsa, diğer ortaklar ölen ortağın payı üzerindeki miras hisselerini razı olmayan mirascılara vermek suretiyle onları şirketten çıkarır ve şirkete devam edebilirler. Sağ kalan ortaklardan birinin şirketin devamına razı olmaması sebebiyle ittifak hâsıl olamadığı takdirde şirket infisah eder.
Şirketin, ölen ortağın mirascılariyle diğer ortaklar arasında kollektif şirket olarak devam edeceği hakkında şirket mukavelesinde hüküm varsa, mirascılar kollektif sıfatiyle şirkete devam edip etmemekte serbesttirler. şirketten devamını isterlerse diğer ortaklar kabule mecburdurlar. Ancak, kollektif sıfatiyle şirkette kalmak istemiyen mirascı varsa, ölen ortağın payından kendisine düşen miktar ile komanditer olarak şirkete kabul edilmesini teklif edebilir. Diğer ortaklar bu teklifi kabule mecbur değillerdir. Mirascılar şirkete kollektif ortak veya komanditer olarak dâhil olup olmıyacaklarını ortağın ölüm tarihinden itibaren üç ay içinde şirkete bildirmeye mecburdurlar. Keyfiyetin şirkete bildirilmesine kadar, mirascılar şirkette komanditer olarak kalmış sayılırlar. Bu müddet içinde beyanda bulunmamış olan mirascılar müddetin hitamından itibaren kollektif ortak sıfatını iktisap ederler.
2. BİR ORTAĞIN İFLASI
MADDE 196 - Ortaklardan birinin iflâsı halinde, müflis ortak şirketten çıkarılabilir. Bu takdirde şirket diğer ortaklar arasında devam eder ve müflisin payı, masaya ödenir. Şu kadar ki; mukavele ile ortakların bu hakkı kaldırılabilir.
3. HAKLI SEBEPLER
MADDE 197 - Bir ortağın şahsına ait sebeplerden dolayı şirketin feshinin istenebileceği hallerde ve mukavelede hüküm bulunduğu takdirde diğer ortakların ekseriyeti, onun şirketten çıkarılması suretiyle şirketin devamına karar verebilirler.
Bu kararın noter marifetiyle tebliğinden itibaren üç ay içinde, çıkarılan ortak tarafından iptali diğer ortaklara karşı dâva edilmediği takdirde bu karar kesinleşir.
4. FESHİN İHBARI
MADDE 198 - Müddeti belli olmıyan şirketlerde ortaklardan biri feshi ihbar ettiği takdirde diğer ortaklar feshi kabul etmiyerek ortağı çıkarıp şirketin kendi aralarında idamesine karar verebilirler.
Yukardaki fıkra hükmü, bir ortağın şahsi alacaklısının 190 veya 191 inci maddeler gereğince itiraz veya fesih hakkını kullanması hallerinde de caridir. Bu takdirde şirketin idamesine dair verilen karar alacaklıya tebliğ edilir ve borçlu ortak hesap yılı sonunda şirketten çıkarılır.
5. İKİ KİŞİLİK ORTAKLIKTA
a) MUHİK SEBEPLER
MADDE 199 - Yalnız iki kişiden ibaret bir kollektif şirkette, ortaklardan birinin şirketten çıkarılmasını gerektiren haklı sebepler mevcut ise, diğer ortağın talebi üzerine mahkeme fesih ve tasfiyeye hükmetmeksizin şirkete ait bütün iş ve muameleleri ve şirketin mevcudunu alacak ve borçları ile beraber dâvacı ortağa terk ve tahsise ve ortağın şirketten çıkarılmasına karar verebilir. Bu halde, çıkarılan ortak hakkında 204 üncü madde hükmü tatbik olunur.
b) DİĞER SEBEPLER
MADDE 200 - İki kişiden ibaret olan bir şirkette ortaklardan birinin şahsi alacaklısı, 190, 191 ve 198 inci maddelere göre haiz olduğu itiraz veya fesih hakkını kullanır veya ortaklardan biri iflâs ederse, diğer ortak, 199 uncu madde hükümlerinden faydalanabilir.
II - HÜKÜMLER
1. TESCİL
MADDE 201 - Bir ortağın şirketten çıkması veya çıkarılması halinde, ortaklar keyfiyeti tescil ve ilân ettirmekle mükelleftirler.
Bir ortağın ölümü halinde 192 nci maddenin 2 nci fıkrası tatbik olunur.
Bir ortağın şirketten çıkarılması ve çıkması üçüncü şahıslara karşı ancak tescil ve ilân tarihinden itibaren muteber olur.
Çıkan veya çıkarılan ortak, keyfiyetin tescil ve ilân tarihine kadar vukubulan şirket muamelelerinden üçüncü şahıslara karşı mesuldür.
2. AYRILAN ORTAĞIN PAYI
a) HESAP TARZI
MADDE 202 - Şirketten çıkarılan veya çıkan ortağın payı, mukavelede aksine hüküm yoksa, çıkmanın talebolunduğu veya ortağın çıkarılığı tarihteki şirket mevcudu esas tutularak tâyin olunur.
b) ÖDEME TARZI
MADDE 203 - Çıkarılan veya çıkan ortak, yukardaki madde gereğince tâyin olunan payını şirketten ancak nakden alabilir.
c) ÖDEME ZAMANI
MADDE 204 - Çıkarılan veya çıkan ortağın 202 nci maddede yazılı esaslara göre tâyin edilecek payı, mukavelede gösterilen tarihte ve mukavelede hüküm yoksa ayrılmadan sonra ilk yapılacak bilânço zamanında ödenir.
Çıkarılan veya çıkan ortak ayrılma tarihinden önce girişilen işler tasfiye edilmedikçe şirketteki sermaye payını alamaz.
d) TAMAMLANMAMIŞ İŞLER
MADDE 205 - Çıkarılan veya çıkan ortak, ayrılmadan önce başlamış olan işlerin doğrudan doğruya neticeleri olan hak ve borçlara iştirak eder.
Çıkarılan veya çıkan ortak, evvelce başlanmış işlerin kalan ortaklar tarafından faydalı sayılacak surette tamamlanmasına ve bir sonuca bağlanmasına engel olamaz. Şu kadar ki; bahsolunan işlerin derhal tasfiyesi kabil olmadığı takdirde çıkan veya çıkarılan ortak, her hesap yılı sonunda o yıl içinde bitirilen işlerin hesaplarını ve cari muamelelerin o zamanki vaziyeti hakkında bilgi verilmesini istiyebilir.
BEŞİNCİ KISIM
TASFİYE
A) UMUMİ HÜKÜMLER
I - MUKAVELE SERBESTİSİ
1. ESAS
MADDE 206 - Şirket mukavelesinde başka hükümler bulunmıyan hallerde tasfiye bu kısımdaki hükümlere göre yapılır.
2. ORTAKLARIN KARARLARINA RİAYET MECBURİYETİ
MADDE 207 - Tasfiye memurları, tasfiye zamanında ortakların tasfiyeye mütaallik ittifakla verdikleri kararlara göre hareket ederler.
Tasfiye memumurlarının tâyini ve azli veya onlara verilecek talimatla ilgili kararlara iştirak hakkı, bir ortağın iflâsı halinde iflâs idaresine, ölümü halinde mirasçılara ve hacir altına alınması halinde kanuni mümessile aittir. Mirasçılar bu hususta ittifakla bir mümessil tâyin ederler. İttifak hâsıl olmadığı takdirde mümessilin tâyini mahkemeye aittir.
Ortaklarla tasfiye memurları arasında çıkan ihtilâflar, basit muhakeme usulüne göre incelenir. Tasfiye memurları ve ortaklar dinlenir. Kararın en kısa bir zamanda verilmesi lâzımdır. Bu husustaki kararlar katidir.
II - HÜKMİ ŞAHSİYETİN DEVAMI
MADDE 208 - Tasfiye haline giren şirket, ortaklarla olan münasebetlerinde dahi tasfiye sonuna kadar ve ehliyeti 232 nci madde hükmü mahfuz kalmak kaydiyle, tasfiye gayesiyle mahdut olarak hükmi şahsiyetini muhafaza ve ticaret unvanını (Tasfiye halinde) ibaresini ilâve suretiyle kullanmakta devam eder.
III - İFLAS
MADDE 209 - Bir kollektif şirketin tasfiye halinde bulunması, iflâsına engel olmaz.
IV - ŞİRKET ALACAKLILARININ RÜÇHAN HAKKI
MADDE 210 - Kollektif şirket alacaklılarının şirket malları üzerinde ortakların şahsi alacaklarına karşı haiz oldukları rüçhan hakları, şirketin infisahından sonra dahi devam eder.
B) TASFİYE MEMURLARI
I - UMUMİ OLARAK
MADDE 211 - İflâstan başka hallerde bir kollektif şirketin tasfiyesi, tasfiye memurlarına aittir.
II - SEÇİM VE TAYİN
MADDE 212 - Tasfiye memurları şirket mukavelesiyle, şirketin devamı sırasında veya infisahından sonra ortakların ittifakiyle seçilir.
Birinci fıkra hükümlerine uygun olarak bir tasfiye memuru seçilmemişse, bütün ortaklar veya bunların kanuni mümessilleri tasfiyeye memur sayılır. Bununla beraber ortaklardan birinin talebi üzerine ait olduğu mahkeme tasfiye halindeki şirket için bir veya bir kaç tasfiye memuru tâyin eder. Mahkeme lüzum görürse dilekçeyi tebliğ ederek diğer ortakları dinleyebilir.
Gerek ortakların seçecekleri gerek mahkemenin tâyin edeceği tasfiye memurlarının ortaklardan veya üçüncü şahıslardan olması caizdir.
III - AZİL
1. TASFİYE MEMURU OLAN ORTAKLAR
a) İNFİSAHTAN ÖNCE TAYİN OLUNANLAR
MADDE 213 - Tasfiye memurları şirket mukavelesiyle veya infisahtan önce ortaklarca verilen bir kararla ortaklar arasından seçilmişlerse, diğer ortakların ittifakiyle azledilebilirler; ittifak olmadığı takdirde, ortaklardan her hangi birinin talebi üzerine haklı sebeplerden dolayı mahkemece azlolunabilirler.
Azil dâvası infisahdan önce dahi açılabilir.
b) İNFİSAHTAN SONRA TAYİN OLUNANLAR
MADDE 214 - İnfisahtan sonra ortaklar arasında seçilen tasfiye memurları, diğer ortakların ittifakiyle azledilebilirler. İttifak olmadığı takdirde ortaklardan her hangi birinin talebi üzerine haklı sebeplerden dolayı mahkemece azlolunabilirler.
2. ORTAK OLMIYAN TASFİYE MEMURLARI
MADDE 215 - Ortak olmıyan tasfiye memurları, şirket mukavelesi veya sonradan verilen bir kararla yahut şirketin infisahından sonra seçilmiş olsalar bile, herhalde ortakların ittifakiyle azlolunabilirler. İttifak hâsıl olmadığı takdirde, ortaklardan her hangi birinin talebi üzerine haklı sebeplerden dolayı mahkemece azlolunabilirler.
Azil dâvası infisahdan önce dahi açılabilir.
3. MAHKEMECE TAYİN OLUNAN TASFİYE MEMURLARI
MADDE 216 - Yukarıki madde hükmü, mahkemece tâyin edilen tasfiye memurlarının azli hakkında da caridir.
IV - MUAMELE TARZI
1. BİRLİKTE HAREKET
MADDE 217 - Şirket mukavelesi veya sonradan ittihaz olunan kararla tasfiye işlerini yalnız başına idareye mezun kılınmamış olan tasfiye memurları birlikte hareket ederler.
Yalnız başına harekete mezun iseler, keyfiyet usulü dairesinde tescil ve ilân olunur.
2. TEVKİL
MADDE 218 - Bir tasfiye memuru vazifesini diğer bir tasfiye memuruna veya üçüncü şahıslara devredemez. Şu kadar ki, bazı muayyen iş ve muameleleri ifa için tasfiye memurları içlerinden birini veya bâzılarını yahut başka bir şahsı tevkil edebilirler.
3. TEMSİL
MADDE 219 - Tasfiye halinde bulunan şirketi mahkemelerde ve hariçte temsil salâhiyeti tasfiye memurlarına aittir.
Tasfiye memurları şirket için faydalı gördükleri takdirde sulh, feragat, kabul ve tahkime ve hususiyle hakem seçmeye dahi salâhiyetlidirler ve zaruret halinde yeni muameleler de yapabilirler.
Tasfiye halinde bulunan kollektif şirket namına tanzim olunan bütün evrak ve senetlerin "Tasfiye halinde bulunan filân şirketin tasfiye memurları" ibaresi ilâve edilmek suretiyle tasfiye memurları tarafından imzalanması şarttır.
Bir tasfiye memurunun vazifesini ifa dolayısiyle işlediği haksız fiillerden şirket dahi mesuldür.
4. YALNIZ BAŞINA HAREKET
MADDE 220 - Üçüncü şahıslar tarafından yapılacak teklif, icap, ihbar, ihtar ve tebliğ gibi beyanların tasfiye memurlarından yalnız birine karşı ifası kâfidir.
Şirketin menfaatleri için tehlike umulan hallerde hususiyle kanun yollarına gidilmesinde tasfiye memurları tek başlarına hareket edebilirler.
5. SALAHİYETLERİN GENİŞLETİLMESİ VEYA DARALTILMASI
MADDE 221 - Tasfiye memurlarının kanunen haiz oldukları salâhiyetler, ortaklar tarafından ittifakla veya haklı sebebe dayanılarak mahkemece verilen karar ile daraltılıp genişletilebilir.
Tescil ve ilân olunmadıkça salâhiyetlerin daraltılması, hüsnüniyet sahibi üçüncü şahıslar hakkında hükümsüzdür.
V - TESCİL VE İLAN
MADDE 222 - Tasfiye memurlarının tâyin, tebdil ve azilleriyle haiz oldukları salâhiyetlere dair şirket mukavelesinin hükümleri ve ortaklar veya mahkeme tarafından verilen kararlar tescil ve ilân olunur.
VI - ÜCRET
MADDE 223 - Ortaklar arasından seçilen tasfiye memurları, mukavelede veya sonradan verilmiş bir kararda tesbit edilmediği takdirde, ücret alamazlar.
Ortak olmıyanlardan tâyin edilen tasfiye memurları, ücret kararlaştırılmasa bile mahkemece halin icabına göre takdir edilecek münasip bir ücret istiyebilirler.
VII - MESULİYET
MADDE 224 - Kanun, şirket mukavelesi veya iş görme şartlarını tesbit eden diğer hükümlere aykırı hareket ederek üçüncü şahısları veya ortakları zararlandıran tasfiye memurları kusursuz olduklarını ispat etmedikçe müteselsil olarak mesul tutulurlar.
Tasfiye memurları, tâyin ve istihdam ettikleri kimselerin kanun, şirket mukavelesi veya iş görme şartlarını tesbit eden diğer hükümlere aykırı hareketlerinden dolayı da Borçlar Kanunu'nun 100 üncü maddesi hükmünce gerek üçüncü şahıslara gerekse ortaklara karşı müteselsil olarak mesuldürler.
Bu dâvalar, dâvacının zararı ve failini öğrendiği tarihten itibaren iki yılda ve her halde zararı doğuran fiilden itibaren beş yılda müruruzamana uğrar. Şu kadar ki, zararı doğruran fiil bir suç teşkil ettiği ve Ceza Kanununa göre müddeti daha uzun bir müruruzamana tâbi olduğu takdirde tazminat dâvasına da o müruruzaman tatbik olunur.
C) TASFİYE İŞLERİ
I - MUHAFAZA TEDBİRLERİ
MADDE 225 - Tasfiye memurları, tasfiye halinde bulunan şirketin bütün mal ve haklarının muhafazası için basiretli bir iş adamı gibi gerekli tedbirleri almakla ve tasfiyeyi mümkün olan en kısa zamanda bitirmekle mükelleftirler.
II - DEFTER TUTMA MÜKELLEFİYETİ
1. BAŞLANGIÇ ENVANTERİ VE BİLANÇOSU
MADDE 226 - Tasfiye memurları, önceden seçilmişlerse şirketin infisahını, ve sonradan ortaklarca seçilmiş veya mahkemece tâyin olunmuşlarsa seçim ve tâyinlerini mütaakıp şirket işlerini gören kimseleri davet ederek onlarla birlikte, gelmedikleri takdirde yalnız başlarına şirketin mali vaziyetini gösteren bir envanter ile bir bilânço tanzim ederler. Tasfiye memurları lüzum görürlerse şirket mallarına değer biçmek için eksperlere müracaat edebilirler. Tanzim olunan envanter ile bilânço, tasfiye memurlarının huzuriyle şirket işlerini idare edenler tarafından imzalanır.
Envanter ve bilânçonun imzasından sonra, tasfiye memurları infisah halinde bulunan şirketin envanterde yazılı bütün malları ile evrak ve defterlerine el koyarlar.
2. DEFTERLER
MADDE 227 - Tasfiye memurları tasfiye muamelelerinin selâmetini sağlamak için gereken defterleri tutmakla mükelleftirler.
3. SON BİLANÇO
MADDE 228 - Tasfiye sonunda, tasfiye memurları ortakların mukavele veya kanun hükümlerine göre sermaye ile kâr ve zarardaki paylarını ve diğer haklarını gösteren bir bilânço tanzim ederek ortaklara tebliğ ile mükelleftirler. Ortaklar bir ay içinde mahkemeye müracaatla itiraz etmezlerse, bilânço katîleşmiş olur. Bundan sonra ortaklar, kendilerine düşen payları almaktan kaçındıkları takdirde tasfiye memurları bu payları her ortağın namına ayrı ayrı 235 inci maddede gösterilen bankalardan birine yatırırlar.
4. SAKLAMA MECBURİYETİ
MADDE 229 - Tasfiyenin sonunda evrak ve defterlerin saklanması hakkında 68 inci madde hükmü tatbik olunur.
III - TASFİYENİN GAYESİ
MADDE 230 - Tasfiye memurları, şirketin devamı zamanında başlanmış olup da henüz neticelendirilmemiş olan iş ve muameleleri tamamlamaya, şirketin borç ve taahhütlerini yerine getirmeye, şirketin alacaklarını tahsile ve mevcut mallarını paraya çevirmeye kısaca, sâfi mevcudu elde etmeye yarıyan bütün iş ve muameleleri yapmaya mecburdurlar.
IV - YENİ İŞLER
1. ESAS
MADDE 231 - Tasfiye memurları tasfiyenin icaplarından olmıyan yeni bir muamele yapamazlar. Aksi takdirde bu türlü muamelelerden dolayı ortaklara karşı müteselsilen mesuldürler.
2. İSTİSNA
MADDE 232 - Tasfiye memurları, şirketin mevzuunu teşkil eden muamelelere, her halde ortakların ittifakiyle, feshe mahkemece karar verilmiş olan hallerde ortaklar ittifak edemezlerse mahkemenin tasvibiyle muvakkat olarak devam edebilirler.
V - MALLARIN PARAYA ÇEVRİLMESİ
1. AYRI AYRI SATIŞ
MADDE 233 - Tasfiye memurları infisah halinde şirkete ait menkulleri halin icabına göre ya artırma suretiyle veya pazarlıkla satabilirler. İttifakla verilen bir kararla ortaklar başka bir satış şeklini tesbit etmedikleri takdirde gayrimenkuller ancak İcra ve İflâs Kanunu hükümleri dairesinde açık artırma yoliyle satılabilir.
İlgililer arasında küçüğün veya hacir altına alınmış bir kimsenin bulunması bu hükmün tatbikına mâni olmaz.
2. TOPTAN SATIŞ
MADDE 234 - Ortaklar ittifakla karar vermedikçe tasfiye memurları şirket mallarını toptan satamazlar.
3. PARANIN YATIRILMASI
MADDE 235 - Tasfiye memurları, tasfiye sırasında elde edilen paraların bin liradan fazlasını, Merkez Bankasına ve Merkez Bankası bulunmıyan yerlerde muteber bir bankaya şirket adına yatırmaya mecburdurlar.
VI - BORÇLARIN ÖDENMESİ
MADDE 236 - Tasfiye halinde bulunan bir kollektif şirketin vâdesi henüz gelmemiş olan borçlarını tasfiye memurları iskontonun tenzili suretiyle derhal ödemeye ve alacaklılar da bu ödeme tarzını kabule mecburdurlar.
VII - ORTAKLARIN MUNZAM ÖDEMELERİ
MADDE 237 - Bir kollektif şirketin mevcudu borçlarının tamamına yetmediği takdirde, kalan borçların ödenmesini sağlamak için tasfiye memurları ortaklara müracaat edebilirler.
VIII - TASFİYE BAKİYESİNİN DAĞITILMASI
1. MUVAKKAT ÖDEMELER
MADDE 238 - Tasfiye memurları, alacaklıların ve ortakların ilerde tahakkuku muhtemel olan hak ve alacaklarına yetecek miktarı alıkoymak şartiyle mevcut parayı muvakkat olarak ortaklar arasında dağıtabilirler.
2. SON DAĞITMA
MADDE 239 - Şirketin sâfi mevcudu, esas mukaveleye veya sonradan verilecek karara göre tasfiye memurları tarafından dağıtılır. Mukavelede aksine hüküm veya ortakların kararı olmadığı halde dağıtma para olarak yapılır.
IX - ORTAKLARIN KONTROL HAKKI
1. BİLGİ İSTEME HAKKI
MADDE 240 - Tasfiye memurları, ortaklara, tasfiye işlerinin vaziyeti hakkında her zaman bilgi ve istedikleri takdirde bu hususta imzalı bir vesika vermeye mecburdurlar.
Tasfiye memurları tasfiyenin sonunda tasfiye iş ve muamelelerine dair ortaklara hesap vermeye mecburdurlar.
2. DEFTERLERİ İNCELEME HAKKI
MADDE 241 - Tasfiye memurları, talep üzerine şirkete ve tasfiyeye ait olan bütün defterleri ve evrakı tasfiye muamelesinin yapıldığı yerde ortaklara göstermeye mecburdurlar. Ortakların bu defter ve evraktan suret almalarına tasfiye memurları mâni olamazlar.
X - TASFİYENİN SONU
MADDE 242 - Tasfiyenin sona ermesi üzerine, şirketin ticaret unvanının sicilden silinmesi için keyfiyet tasfiye memurları tarafından ticaret siciline tescil ve ilân ettirilir.
ÜÇÜNCÜ FASIL
KOMANDİT ŞİRKET
BİRİNCİ KISIM
ŞİRKETİN MAHİYETİ VE KURULUŞU
A) TARİFİ
MADDE 243 - Ticari bir işletmeyi bir ticaret unvanı altına işletmek maksadiyle kurulan ve şirket alacaklılarına karşı ortaklardan bir veya bir kaçının mesuliyeti tahdit edilmemiş ve diğer ortak veya ortakların mesuliyeti muayyen bir sermaye ile tahdit edilmiş olan şirket komandit şirkettir.
Mesuliyetleri mahdut olmıyan ortaklara komandite, mesuliyeti mahdut olanlara komanditer denir.
Komantide ortakların hakiki şahıs olmaları lâzımdır. Hükmi şahıslar ancak komanditer" ortak olabilirler.
B) TATBİK OLUNACAK HÜKÜMLER
MADDE 244 - Bu kısımdaki hususi kaideler mahfuz kalmak şartiyle kollektif şirkete dair (154 - 158) inci maddelerin hükümleri komandit şirketler hakkında da tatbik olunur.
C) MUKAVELE
I - TEFSİR
MADDE 245 - Şirketin komandit olup olmadığı mukavele hükümlerine göre tâyin olunur. Ortaklar tarafından şirkete verilen ad ve vasıf yalnız başına o şirketin nev'ini tâyine esas olamaz.
Bir şirketin komandit olduğu tâyin edilmediği halde o şirket kollektif sayılır.
II - KOMANDİTERLERİN SERMAYE KOYMA BORCU
MADDE 246 - Bir komandit şirket mukavelesine 155 inci maddede gösterilen hususlardan başka komanditerlerin ad ve soyadları ve her birinin koydukları veya koymayı taahhüt ettikleri sermaye miktarları yazılarak tescil ve ilân ettirilir.
Bir komanditer şahsi emeğini ve ticari itibarını sermaye olarak koyamaz.
İKİNCİ KISIM
ORTAKLAR ARASINDAKİ MÜNASEBETLER
A) MUKAVELE SERBESTİSİ
MADDE 247 - Komandit şirkette ortakların birbirleriyle olan münasebetleri mukavele ile tâyin olunur. Mukavelede bulunmıyan hususlar da bu kısımda yazılı hükümler mahfuz kalmak şartiyle kollektif şirketlere dair olan 159 - 173 üncü maddeler hükümleri tatbik olunur.
B) KOMANDİTERLERİN HUKUKİ VAZİYETİ
I - İDARE
MADDE 248 - Komanditerler, şirket işlerini görmeye mezun ve mecbur olmadıkları gibi idare hakkını haiz olanların salâhiyetleri dâhilinde gördükleri işlere de engel olamazlar. Şu kadar ki, idare hakkını haiz olanların salâhiyetleri dışında kalan hususlar hakkında rey verebilirler.
II - MURAKABE
MADDE 249 - Her komanditer, iş yılı sonunda ve iş saatleri içinde şirketin envanteriyle bilânço muhteviyatını ve bunların sıhhatini incelemeye mezundur. Bu incelemeyi bizzat yapabilece gibi ekspere de yaptırabilir. Eksperin şahsı hakkında bir itiraz dermeyan edilirse komanditerin talebi üzerine mahkeme tarafından ehlivukuf tâyinine karar verilir. Bu karar katidir.
Önemli sebeplerin bulunması halinde, mahkeme, komanditerin talebi üzerine şirketin işlerinin ve mevcudunun bizzat veya eksper marifetiyle incelenmesine her vakit izin verebilir.
Yukarki fıkralar hükümlerine aykırı mukavele şartları muteber değildir.
III - REKABET YASAĞI
MADDE 250 - Kollektif ortakalrın şirket mevzuunu teşkil eden muamelelerin aynını yapamıyacaklarına dair olan 172 nci madde hükmü komanditerler hakkında tatbik olunmaz. Ancak komanditerler, şirket konusunu teşkil eden işlerle uğraşacak bir işletme açar veya böyle bir işletme açan bir şahıs ile ortak olur veyahut bu mahiyette bir şirkete dâhil olurlarsa komandit şirketin evrak ve defterlerini incelemek hakkını kaybederler.
IV - KAR VE ZARAR
1. UMUMİ OLARAK
MADDE 251 - Komanditerler, iş yılı sonunda tahakkuk eden kâr paylarını ve mukavelede kararlaştırılmış olan faizleri nakten alırlar. Fakat koydukları sermayeler her hangi bir sebeple azalmış ise noksanı tamamlanıncaya kadar kâr ve faizi isteyemezler. Şu kadar ki, gelecek yıllarda elde edilecek kâr paylarından sermayenin noksanı tamamlandıktan sonra artan kısımdan ilk önce evvelki yıllara ait birikmiş faizler ödenir.
2. GERİ VERİLMESİ MECBURİ OLMIYAN FAİZLER VE KAR PAYLARI
a) USULÜNE GÖRE TAHAKKUK ETTİRİLMİŞ OLANLAR
MADDE 252 - Komanditerler önce aldıkları ve usulüne göre tahakkuk ettirilmiş faiz ve kâr paylarını şirketin sonradan vukubulan zararını telâfi için geri vermeğe mecbur tutulamazlar.
b) USULSÜZ TAHAKKUK ETTİRİLMİŞ OLANLAR
MADDE 253 - Komanditerler, şeklen muntazam ve kâr gösteren bir bilânçoya göre hüsnüniyetle aldıkları ve fakat usulsüz tahakkuk ettirilmiş kâr paylarını veya mukavele ile kabul edilmiş olan faizleri geri vermeye mecbur tutulamazlar.
V - AZALIĞIN İNTİKALİ
1. DEVİR HALİNDE
MADDE 254 - Komanditer, şirketteki payını başkasına devredebilir. Fakat devre diğer ortaklar muvafakat etmemişlerse Borçlar Kanunu'nun 532 nci maddesi hükmü tatbik olunur.
2. ÖLÜM HALİNDE
MADDE 255 - Ölen bir komanditerin yerine mirasçıları geçer.
ÜÇÜNCÜ KISIM
ŞİRKETİN VE ORTAKLARIN ÜÇÜNCÜ ŞAHISLARLA OLAN MÜNASEBETLERİ
A) TATBİK OLUNACAK HÜKÜMLER
MADDE 256 - Şirket ve ortakların üçüncü şahıslarla olan münasebetlerinde, bu kısımdaki hususi kaideler mahfuz kalmak şartiyle kollektif şirkete dair 174 - 184 üncü maddelerin hükümleri tatbik olunur.
B) ŞİRKETİN TEMSİLİ
MADDE 257 - Komandit şirketlerin idare ve temsili komandite ortaklara aittir. İdare hakkının ve temsil salâhiyetinin hududu kollektif şirketler hakkındaki hükümlerle muayyendir.
Komanditer ortaklar, şirketi temsil ve idare salâhiyetini haiz değildirler. Şu kadar ki, şirket mukavelesinde aksine hüküm olmamak şartiyle komanditer ortak; yalnız ticari mümessil, ticari vekil veya ticari memur olarak tâyin edilebilir.
C) KOMANDİTER ORTAĞIN MESULİYETİ
I - UMUMİ OLARAK
MADDE 258 - Bir komanditerin mesuliyeti; koyduğu veyahut taahhüt eylediği sermaye miktarını aşamaz.
II - İSTİSNALAR
1. ADİ ŞİRKET UNVANINA DAHİL OLAN KOMANDİTER
MADDE 259 - Adi şirket unvanına dâhil olan komanditer, üçüncü şahıslara karşı komandite bir ortak gibi mesul sayılır.
2. ŞİRKET NAMINA MUAMELEDE BULUNAN KOMANDİTER
MADDE 260 - Ticari mümessil, ticari vekil veya ticari memur olarak hareket ettiğini açıkça bildirmeksizin şirket namına muamelelerde bulunan komanditer ortak, bu muamelelerden dolayı hüsnüniyet sahibi üçüncü şahıslara karşı komandite ortak gibi mesul olur.
Komanditerlerin işlerin idaresine müdaheleyi tazammun etmiyecek veçhile rey ve nasihât vermeleri ve şirketin iş ve muameleleri üzerinde haiz oldukları murakebe haklarını kullanmaları ve kanunda yazılı hallerde idare işlerini gören kimselerin tâyin ve âzillerine iştirak eylemeleri ve şirket içinde tâli hizmet ve memuriyetlerde istihdam edilmeleri, komanditer vasfına halel vermez.
III - ALACAKLILARIN VAZİYETİ
1. TAKİP İMKANI
MADDE 261 - Komanditerler, koymayı taahhüt ettikleri sermayelerin zimmetlerinde kalan kısmına kadar şirketin alacaklılarına karşı mesuldürler. Fakat alacaklılar şirket infisah halinde bulunmadıkça veya şirket aleyhine vukubulan icra takibatı semeresiz kalmış olmadıkça komanditerlere müracaat edemezler.
Şirketin iflâsı halinde alacaklıların haiz oldukları haklar iflâs masasına geçer.
Komanditerler, şirkete koymayı taahhüt ettikleri sermayeyi aşan bir miktar ile mesuliyeti üzerine aldıklarını yazı ile beyan veya ilân etmişlerse üçüncü şahıslara veya beyanın muhatabına karşı bu meblâğ miktarınca mesul olurlar.
2. SERMAYENİN AZALTILMASI
MADDE 262 - Bir komanditer sermayesini, 252 ve 253 üncü madde hükümleri mahfuz kalmak şartiyle, gerek doğrudan doğruya ve gerek faiz veya kâr payına mahsup için dolayısiyle tamamen veya kısmen geri alamıyacağı gibi sermayesi her hangi bir sebeple azalmışsa noksanı tamamlanıncaya kadar faiz veya kâr payını almaktan memnudur. Aksi halde komanditer aldığı para kadar şirket alacaklılarına karşı 261 inci maddenin birinci fıkrası gereğince mesul olur.
3. İFLAS
a) ŞİRKETİN İFLASI
MADDE 263 - Bir komandit şirketin iflâsı halinde şirket alacaklıları alacaklarını almadıkça ortakların şahsi alacaklıları şirket mallarına müracaat edemezler.
Komanditerlerin koydukları sermaye dahi, şirket alacaklılarının birinci fıkrada yazılı olduğu gibi tercihan haklarını elde edecekleri mallardan sayılır.
b) KOMANDİTELERİN MESULİYETİ
MADDE 264 - Şirketin mevcudu şirket alacaklılarına yetmiyecek olursa, bu alacaklılar geri kalan alacaklarından dolayı komanditelerin şahsi mallarına müracaat edebilir.
Ortakların şahsi mallarına müracaat halinde şirket alacaklılarının, ortakların şahsi alacaklılarına karşı rüçhan hakkı yoktur.
c) KOMANDİTERİN İFLASI
MADDE 265 - Şirket ve iflâs halinde masası veya şirket alacaklıları, iflâs etmiş bir komanditerin masasına müracaat ederlerse, bunların, müflis komanditerin şahsi alacaklılarına karşı rüçhan hakkı yoktur.
4. TAKAS
MADDE 266 - Şiretten alacağı olan bir şahsın, sermaye borcunu henüz yerine getirmemiş veya koyduğu sermayeyi geri almış bir komanditere borcu varsa, bu şahıs şirketteki alacağını komanditere olan borcu ile takas edebilir. 184 üncü madde hükmü mahfuzdur.
DÖRDÜNCÜ KISIM
ŞİRKETİN İNFİSAHI, TASFİYESİ VE NEVİ'NİN DEĞİŞTİRİLMESİ
A) TATBİK OLUNACAK HÜKÜMLER
MADDE 267 - Kollektif şirketlerin infisahına ve tasfiyesine ve ortakların şirketten çıkma ve çıkarılmasına dair olan 185 - 242 nci maddeler hükümleri komandit şirketlerde de tatbik olunur. Şu kadar ki, şirket mukavelesinde aksine bir hüküm bulunmadıkça komanditerin ölümü veya vesayet altına alınması şirketin infisahını mucip olamaz.
B) NEV'İN DEĞİŞTİRİLMESİ
MADDE 268 - Bir kollektif şirket tasfiye edilmeksizin, bütün ortaklar tarafından ittifakla verilecek ve ticaret siciline tescil ve ilân edilecek bir kararla komandit şirkete çevrildiği takdirde eski ortaklardan komanditer sıfatını kazananlar üçüncü şahıslara karşı bu sıfatı ancak keyfiyetin tescil ve ilân tarihinden sona vukubulan işlerden dolayı dermeyan edebilirler.
Bir komandit şirket tasfiye edilmeksizin bütün ortaklar tarafından ittifakla verilecek ve ticaret siciline tescil ve ilân edilecek bir kararla kollektif şirkete çevrildiği takdirde komanditer sıfatını kaybeden ortakların mesuliyeti hakkında 178 inci madde hükmü tatbik olunur.
DÖRDÜNCÜ FASIL
ANONİM ŞİRKET
BİRİNCİ KISIM
ŞİRKETİN MAHİYETİ VE KURULUŞ ŞEKİLLERİ
A) UMUMİ HÜKÜMLER
I - TARİFİ
MADDE 269 - Anonim şirket, bir unvana sahip, esas sermayesi muayyen ve paylara bölünmüş olan ve borçlarından dolayı yalnız mamelekiyle mesul bulunan şirkettir.
Ortakların mesuliyeti, taahhüt etmiş oldukları sermaye payları ile mahduttur.
II - HUSUSİ KANUNLAR İLE KURULAN ANONİM ŞİRKETLER
MADDE 270 - Hususi kanunlarla kurulan anonim şirketler, kuruluş kanunlarında aksine hüküm olmadıkça, bu faslın hükümlerine tabidirler.
III - MEVZU VE MAKSAT
MADDE 271 - Anonim şirketler, kanunen yasak olmıyan her türlü iktisadi maksat ve konular için kurulabilirler.
Şu kadar ki; esas mukavelede şirket mevzuunun hudutlarının açıkça gösterilmiş olması şarttır.
IV - SERMAYE MİKTARI
MADDE 272 - (Değişik: KHK/559 - 24.6.1995) Özel kanunlarda aksine hüküm olmadıkça esas sermaye miktarı ellimilyar (*) Türk lirasından aşağı olamaz. Bu miktar, Bakanlar Kurulunca on katına kadar arttırılabilir.
_____
(*) 22.12.2001 tarih ve 2001/3500 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının 1. maddesi hükmü gereğince beşmilyar Türk lirası olarak öngörülen asgari esas sermaye miktarı ellimilyar Türk lirasına yükseltilmiştir.
_____
V - DEVLETİN KONTROLU
1. KURULUŞA İZİN
MADDE 273 - (Değişik: 4884 - 11.6.2003 / m.2) Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca yayımlanacak tebliğle faaliyet alanları tespit ve ilân edilecek anonim şirketler Bakanlığın izni ile kurulur. Bu şirketlerin esas mukavele değişiklikleri de Bakanlığın iznine tâbidir. Bunun dışında anonim şirketlerin kuruluşu ve esas mukavele değişiklikleri Bakanlığın iznine tâbi değildir.
2. MURAKABE
MADDE 274 - (Değişik: KHK/559 - 24.6.1995) Anonim şirketlerinin muameleleri, bir tüzük ile tayin olunacak şekilde Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ticaret müfettişleri tarafından denetlenir. Denetim, bilançonun açıklık ve doğruluk esasları çerçevesinde yapılacak incelemeyi de kapsar. Diğer bakanlık ve kuruluşlarca anonim şirketleri ilgilendiren konularda düzenleme yapılması halinde, Bakanlığın uygun görüşü alınır. Bakanlık, bu Kanunun ticaret şirketlerine ilişkin hükümlerinin tatbikatıyla ilgili olarak tebliğler çıkarmaya yetkilidir. Ticaret sicili memurlukları tebliğ hükümlerine uymakla yükümlüdür.
Kanuna, esas sözleşme hükümlerine veya kamu düzenine aykırı ve işlemler faaliyetlerde bulunduğu anlaşılan şirketler aleyhine özel kanunlarındaki hükümler saklı kalmak kaydıyla Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca fesih davası açılabilir.
Bu Kanunun 297 ve 378 inci maddeleri uyarınca anonim şirketlerin genel kurul toplantılarına katılacak komiserlerin nitelikleri, genel kurul ile ilgili görev ve yetkileri Bakanlıkça bir yönetmelikle tesbit edilir. Bakanlık komiserlerinin yol giderleri ve zaruri masrafları Bütçe Kanununun (H) cetvelinin (B) bendi ile tesbit edilen Devlet memurlarına ödenen en yüksek yurt içi günlük harcırah tutarının üç katını geçmemek üzere şirket tarafından karşılanır. Şirket tarafından ödenecek ücret ve yolluk miktarları ve bunların ödenme şekli yönetmelikte gösterilir.
3. AMME HÜKMİ ŞAHISLARIN İŞTİRAKİ
MADDE 275 - Devlet, vilayet, belediye gibi amme hükmi şahıslarından birisine esas mukaveleye dercedilecek bir kayıtla pay sahibi olmasa dahi, mevzuu amme hizmeti olan anonim şirketlerin idare ve murakabe heyetlerinde temsilci bulundurmak hakkı verilebilir.
Yukarıki fıkrada yazılı şirketlerde pay sahibi olan amme hükmi şahıslarının idare meclis ve murakabe heyetlerindeki temsilcileri ancak bunlar tarafından azlolunabilir.
Amme hükmi şahıslarının, şirket idare meclisi ve murakabe heyetlerindeki temsilcileri, umumi heyet tarafından seçillen âzaların hak ve vazifelerini haizdirler. Şu kadar ki, bunlar; idare meclisi âzası sıfatiyle pay senetleri tevdi etmek mükellefiyetinden muaftırlar. Amme hükmi şahısları şirket idare meclisi ve murakabe heyetlerindeki temsilcilerinin bu sıfatla işledikleri fiil ve yaptıkları muamelelerden dolayı şirkete ve onun alacaklılariyle pay sahiplerine karşı mesuldür. Hükmi şahsın rücu hakkı mahfuzdur.
B) KURULUŞ
I - ÇEŞİTLERİ
MADDE 276 - Anonim şirketler, ya tedrici veya âni şekilde kurulur.
Ani kuruluş, şirket paylarının kurucular tarafından tamamen taahhüt edilmesiyle olur.
Tedrici kuruluş, bir kısım payların kurucular tarafından taahhüt olunması ve geri kalan kısmı için de halka müracaat edilmesi suretiyle olur.
II - KURUCULAR
1. SAYISI
MADDE 277 - Bir anonim şirketin kurulması için şirkette pay sahibi en az beş kurucunun bulunması şarttır.
2. TARİFİ
MADDE 278 - Esas mukaveleyi tanzim ve imza eden ve sermaye olarak esas mukavelede muayyen parayı veyahut paradan başka bir şeyi koymayı taahhüt eden pay sahipleri kurucu sayılırlar.
Tedrici kuruluşta, esas mukaveleyi tanzim ve imza etmeksizin paradan başka bir şeyi sermaye olarak koyan pay sahipleri de kurucu sayılırlar.
Kurucular yukarıki fıkralarda yazılı muamelelerden birini, üçüncü bir şahsın hesabına yaptıkları takdirde bu şahıs da kuruluştan doğan mesuliyetler bakımından kurucu sayılır.
Bu üçüncü şahıs, kendi hesabına iş gören kimsenin bildiği veya bilmesi gereken bir vakıayı kendisinin bilmediğini ileri süremez.
III - ESAS MUKAVELE
MADDE 279 - Esas mukavelenin yazılı şekilde yapılması ve bütün kurucuların imzalarının noterce tasdik edilmiş bulunması şarttır.
Esas mukaveleye aşağıdaki hususlar yazılır:
1. Şirketin ticaret unvaniyle merkezinin bulunacağı yer;
2. Şirketin maksadiyle mevzuunu teşkil eden muamelelerin nev'i ve mahiyeti;
3. Şirketin esas sermayesinin miktarı ile her payın itibarı kıymeti, ödeme suret ve şartları;
4. Paradan başka sermaye olarak konan haklar ve mallarla bunlara mukabil verilecek hisse senetlerinin miktarı ve mevcut bir işletmenin veya bazı ayınların devir alınması bahis mevzuu olduğu takdirde onun bedeli ve kurucular tarafından şirketin kurulması için şirket hesabına satınalınan diğer şeylerin bedelleriyle şirketin kurulması hususunda hizmetleri görülenlere verilmesi gereken ücret veya tahsisat yahut mükâfatın miktarı;
5. Kurucularla idare meclisi âzalarına ve diğer kimselere şirket kazancından sağlanacak hususi menfaatler;
6. Şirket işlerini idare ve murakabe ile mükellef olanların ne suretle seçilecekleri ve bunların hak ve vazifeleri ve imza koymaya salâhiyetli olanlar;
7. Umumi heyetlerin ne suretle davet edileceği; toplantıların vakti ve rey verme ile müzakere icrası ve karar verilmesi hususlarının tabi olduğu kayıt ve şartlar;
8. Şirket bir müddet ile tahdit edilmişse bu müddet;
9. Şirkete ait ilânların ne suretle yapılacağı;
10. Ani kuruluş halinde, her ortağın taahhüt ettiği sermayenin nev'i ve pay miktarı.
IV - İZİN
MADDE 280 - Geçen maddede yazılı esas mukavele, şirket esas sermayesinin yüzde onunun tediye veya temin edildiğini gösteren bir vesika ile birlikte iktisat ve Ticaret Vekâletine verilerek şirketi kurmak için izin alınır.
İktisat ve Ticaret Vekâleti esas mukavelelerin kanunun müffessir hükümlerinden ayrıldığını ileri sürerek izinden imtina edemez.
C) TEDRİCİ KURULUŞ
I - İŞTİRAKE DAVET
1. İZAHNAME
MADDE 281 - İzin alındıktan sonra şirkett tedricen kurulacak olursa kurucular şirketin maksat, mevzu ve müddeti ve esas sermayenin miktariyle her payın kıymetini, kurucu veya idare meclisi âzalarına veya diğer kimselere sağlanan hususi menfaatleri ve sermaye olarak konan ayınları ve bu ayınlar mukabilinde verilecek karşılığı ve mevcut bir işletmenin veya bazı ayınların devir alınması esas mukavele hükümlerinden ise onun bedelini ve kuruluş umumi heyeti toplantılarının yeriyle icra suretini gösteren bir izahname tanzim ederek halkı iştirake davet için ilân ettirirler.
2. SİRKÜLER
MADDE 282 - Kurucular, halkı şirket sermayesine iştirake davet için 281 nci maddede yazılı izahnameyi, sirküler ve diğer yayın vasıtalariyle de halka bildirebilirler. Bu takdirde izahnamenin ilân edildiği gazetelerin numara ve tarihlerinin gösterilmesi lâzımdır.
II - İŞTİRAK TAAHHÜTNAMESİ
1. ŞEKİL
a) MUHTEVASI
MADDE 283 - Şirket sermayesine iştirak talebi, iki nüsha iştirak taahhütnamesi tanzimi ile olur.
İştirak taahhütnamelerine, 281 inci maddede yazılı izahnamenin muhtevası ve iştiraki taahhüdedenlerin ad ve soyadlariyle ikametgâhları ve almayı taahhüt ettikleri payların yazı ile ifade edilen miktarı ve taahhüt günü, esas mukavelenin veya izahname münderecatının kabul edilmiş olduğu ve muayyen müddet içinde şirket kurulmadığı takdirde taahhüdün düşeceği yazılır.
İştirak taahhütnamesinde yazılı hususlar ile esas mukavele veya izahname münderecatına vukuf hâsıl edildiğini bildiren ve imzası noterce tasdik edilmiş olan bir mektupla kuruculara veya bunlardan birine yapılacak müracaatlarla dahi iştirak taahhütleri kabul edilebilir.
İmzaları noterce tasdik edilmiş olan iştirak taahhütnamelerinde gayrimenkul mülkiyeti veya gayrimenkul üzerindeki ayni hakların sermaye konulmasına ait taahhütler resmi şekil aranmaksızın muteberdir.
b) ŞEKİL NOKSANLIĞI
MADDE 284 - İştirak taahhütnameleri yukarıki maddede yazılı şekilde tanzim edilmediği veya iştiraki talebeden tarafından bazı kayıt ve şartlar ilâve edildiği surette taahhüt hüküm ifade etmez. Şu kadar ki, bu suretle iştiraki taahhüt eden kimse kuruluş umumi heyetinin ilk toplantısında hazır bulunur veyahut sonradan pay sahipliğine ait hakları kullanır ve vazifeleri yerine getirirse kayıt ve şartlardan âri ve şekline uygun bir taahhütname ile şirkete bağlı sayılır.
2. HÜKÜMLERİ
a) TAAHHÜDÜN MAHİYETİ
MADDE 285 - (Değişik 1. fıkra: KHK/559 - 24.6.1995) Esas sermayeye tekabül eden payların muvazaadan ari olarak tamamen taahhüt edilmiş olması şarttır.
Sermaye olarak paradan başka iktisadi bir değer veya menkul mal konulması taahhüdü, şirketin hükmi şahsiyet kazandığı tarihten itibaren onlar üzerinde malik sıfatiyle doğrudan doğruya tasarruf edebileceğinin ve gayrimenkul üzerindeki mülkiyet veya sair ayni hakların sermaye olarak konulması taahhüdü ise, bu hakların şirketin hükmi şahsiyet kazanmasiyle beraber tapu siciline tescil edileceğinin kabul edilmiş olması demektir.
b) PAYLARIN BEDELİ
MADDE 286 - İtibari kıymetlerinden aşağı bir bedel ile, hisse senedi çıkarılamaz.
Senetlerin itibari kıymetlerinden yüksek bir bedelle çıkarılmaları esas mukavelede bu hususta bir hüküm bulunmasına veya bunun umumi heyet tarafından karar altına alınmasına bağlıdır.
c) İLK TAKSİT
MADDE 287 - Payların kanunen ödenmesi gereken bedellerinin taahhüt anında ödenmesi şart kılınmadığı takdirde iştirak taahhütleri kurucular tarafından kabul edildikten sonra kurucular iştiraki taahhüdedenlere taahhütlü mektup göndererek ve gazetelerle ilân ederek aldıkları paylara ait bedellerin muayyen bir müddet içinde ödenmesini ihtar ederler.
İştiraki taahhüdedenlerin bu müddet içinde bedelleri ödememeleri takdirinde kurucular onların şirketle olan ilgilerini kesmek veya kendilerini taahhüdün ifasına icbar etmek hakkını haizdirler. İştiraki taahhüdedenlerin ilgileri kesildiği taktirde yerlerine geçecek kimseler tarafından payların bedeller ödenmedikçe şirket kurulamaz.
d) TEVDİ
MADDE 288 - (...) (Madde 288, 24 Haziran 1995 tarih ve KHK/559 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 13 üncü maddesiyle yürürlükten kaldırılmıştır.)
III - KURULUŞ UMUMİ HEYETİ
1. İLK TOPLANTI
a) TOPLANTIYA DAVET
MADDE 289 - Esas sermayenin tamamına iştirak taahhüt edildikten ve payların 287 inci maddede muayyen bedelleri ödendikten sonra on gün içinde, kurucular her pay sahibine taahhütle mektup göndererek ve gazetelerle ilân ederek kuruluş umumi heyetini toplantıya davet ederler. Davet mektubunun toplantı gününden en az on beş gün önce gönderilmesi ve aşağıda yazılı hususları havi gündemin bildirilmesi şarttır.
1. Payların bütününe iştirak taahhüt olunduğunun ve bunların 287 inci maddede muayyen bedellerinin ödendiğinin tesbiti;
2. Sermaye olarak gösterilen ayınların ve eğer şirketin mevcut bir işletmeyi veya bazı ayınları satınalması esas mukavele şartlarından ise bu işletmenin veya ayınların değerini biçmek için ehlivukuf tâyini;
3. Kuruculara şart kılınan hususi menfaatlere dair tekliflerin karara bağlanması;
4. İdare meclisi âzalarının ad ve soyadları iştirak taahhütnamelerindeki izahnamede gösterilmediği halde bu âzaların seçilmesi;
5. Murakıpların seçilmesi;
6. Kurucuların şirketi kurmak için giriştikleri taahhütlerle yaptıkları muamele ve masrafların kabulü.
b) KARARLAR
MADDE 290 - Kuruluş umumi heyeti yukarıki maddede yazılı hususları müzakere edip karara bağlar.
Nakdi sermayenin en az yarısını temsil eden pay sahipleri hazır bulunmadıkça müzakare yapılamaz.
Her pay, sahibine bir rey hakkı verir.
Kararlar mevcut reylerin ekseriyetiyle verilir.
c) REY HAKKINDAN MAHRUMİYET
MADDE 291 - Ayın nevinden sermaye koyan kimse bunun değerinin biçilmesinde ve kendilerine hususi menfaatler sağlıyan kurucu ve diğer pay sahipleri, bu menfaatlerin tasvibine ait müzakerede rey kullanamazlar.
d) İLK İDARE MECLİSİ VE MURAKABE HEYETİNİN SEÇİM
MADDE 292 - İdare meclisi âzaları şirket esas mukavelesiyle tâyin edilmedikleri takdirde, taahhüt sahipleri arasından kuruluş umumi heyetince seçilirler.
İlk murakıpların tâyini umumi heyete ait olup bunların esas mukavele ile tâyinleri caiz değildir.
e) BİLİRKİŞİLERİN SEÇİMİ
MADDE 293 - Kuruluş umumi heyetinin, ayın olan sermayelerin ve devralınacak işletmenin veya ayınların değerlerini biçecek bilirkişiyi tâyin edebilmesi için, nakdi sermayenin en az üçte ikisini temsil eden pay sahiplerinin hazır olmaları şarttır. Kararlar ekseriyetle verilir. Müzakere nısabı temin edilemediği takdirde bilirkişi, kurucuların talebi üzerine mahkemece tâyin olunur.
2. İKİNCİ TOPLANTI
a) TOPLANTIYA DAVET
MADDE 294 - Yukarıki madde gereğince tâyin olunan bilirkişi gereken raporları tanzim edip verdikten sonra kurucular tarafından kuruluş umumi heyeti 289 uncu maddede yazılı müddet içinde ve aynı şekilde yeniden toplantıya davet olunur. Davet mektuplarına bilirkişi raporunun birer sureti bağlanır.
b) KARARLAR
MADDE 295 - Umumi heyetin ikinci toplantısında, 290 ıncı maddede yazılı toplantı nisabının mevcut olduğu anlaşılırsa, bilirkişi raporları okunup incelendikten ve lüzumunda ayın nevinden sermaye koyan kimselerin ve devralınacak işletmenin veya ayınların sahibinin izahları dinlendikten sonra 281 inci maddede yazılı izahnamedeki değerlerin aynen kabul veya reddine yahut ilgililerin muvafakatiyle değiştirilmesine 290 ıncı maddede gösterilen ekseriyetle karar verilir.
c) TOPLANTININ TALİKİ
MADDE 296 - Bilirkişi raporunun okunup incelenmesi için yukarıki madde gereğince toplanan kuruluş umumi heyetinde 290 ıncı maddede yazılı nisap hâsıl olmadığı takdirde 297 nci maddede yazılı olduğu veçhile bir zabıt tanzim olunarak toplantı bir ay sonraya bırakılır ve keyfiyet kurucular tarafından toplantıda bulunmıyan her pay sahibine taahhütlü mektuplarla bildirilir ve gazetelerle de ilân olunur.
d) DEVLET KOMİSERLERİ VE KARARLARIN MUTEBERLİK ŞARTI
MADDE 297 - Kuruluş umumi heyetlerinin verdikleri kararların muteber olması için toplantılarda İktisat ve Ticaret Vekâletinden bir komiser bulunması ve komiserin zabıtların kanuna uygun bir şekilde tutulmasına nezaret ve zabıtları reyini kullanan pay sahipleriyle birlikte imza etmesi şarttır. Bu zabıtlara verilen kararların mahiyet ve neticeleriyle muhalif kalanların muhalefet sebepleri yazılır.
IV - SAĞLANABİLECEK HUSUSİ MENFAATLER
MADDE 298 - Kurucuların şirketi kurdukları sırada sarf ettikleri emeğe karşılık olarak para ve bedelsiz hisse senedi almak gibi bir suretle şirket sermayesinin azalmasını mucip olacak bir menfaatin kendilerine tahsisi hakkında esas mukaveleye dercedecekleri şartlar hükümsüzdür. ancak hâsıl olan kazançtan 466 ncı maddenin birinci fıkrasında yazılı yedek akçe ile pay sahipleri için yüzde 5 kâr payı ayrıldıktan sonra kalanın onda birini kendilerine tahsis edebilirler. Kuruculara zikri geçen menfaatler için verilecek senetlerin nama yazılı olması lâzımdır.
V - KURULUŞUN TAMAMLANMASI
1. MAHKEMENİN VAZİFESİ
MADDE 299 - (...) (Madde 299, 24 Haziran 1995 tarih ve KHK/559 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 13 üncü maddesiyle yürürlükten kaldırılmıştır.)
2. ŞİRKETİN TESCİL VE İLANI
MADDE 300 - (Değişik 1. fıkra: KHK/559 - 24.6.1995) Kuruluş umumi heyetinin yapılmasından sonra 15 gün içinde şirket merkezinin bulunduğu yer ticaret siciline tescil ve ilan olunur.
Tescil ve ilân edilecek hususlar şunlardır:
1. Esas mukavelenin tarihi;
2. Şirketin ticaret unvanı ve merkezi;
3. Şirketin maksat ve mevzuu ve varsa müddeti;
4. (Değişik: KHK/559 - 24.6.1995) Esas sermayesinin miktarı, ödeme suret ve şartları ve hisse senetlerinin itibari kıymeti:
5. Hisse senetlerinin nevileri. hâmiline veya nama yazılı oldukları ve muayyen hisse senetlerinin bahşetikleri imtiyazlar;
6. Ayın nev'inden sermaye ve devralınan mali kıymetlerle işletmelerin neden ibaret oldukları ve bunlara biçilen değerler, kuruculara sağlanan hususi menfaatlerin mahiyet ve değerleri;
7. Şirketin ne suretle temsil olunacağı;
8. İdare meclisi âzalariyle şirketi temsile salâhiyeti kimselerin ad ve soyadları, ikametgâhları ve tâbiyetleri;
9. Şirketin yapacağı ilânların şekli ve eğer esas mukavelede de bu hususta bir hüküm varsa idare meclisi kararlarının pay sahiplerine ne suretle bildirileceği.
Şubeler; merkezin sicil kaydına atıf yapılmak suretiyle bulundukları yer ticaret siciline tescil olunurlar.
3. HÜKMİ ŞAHSİYET İKTİSABI
a) KURULUŞTAN ÖNCEKİ MUAMELELER
MADDE 301 - Şirket ticaret siciline tescil ile hükmi şahsiyet kazanır.
Tescilden önce şirket namına muamele yapanlar bu muamelelerden şahsan ve müteselsilen mesuldürler. Ancak, bu gibi taahhütlerin, ileride kurulacak şirket namına yapıldığı açıkça bildirilmiş ve şirketin ticaret siciline kaydından sonra üç aylık bir müddet içinde bu taahhütler şirket tarafından kabul olunmuşsa, yalnız şirket mesul olur.
Kurucular şirketi kurmak için yaptıkları muamele ve giriştikleri taahhütlerden üçüncü şahıslara karşı mesuldürler. Şirket hükmi şahsiyet kazandıktan sonra, kurucular kuruluş masraflarından dolayı şirkete rücu edebilirler. Şirketin kurulması her hangi bir sebepten dolayı kabil olmadığı takdirde bu masraflar kuruculura ait olup pay sahiplerine rücu hakları yoktur. Masrafların şirketten alınabilmesi, bunların kuruluş umumi heyetince tasdik edilmesine bağlıdır.
b) KURULUŞTAN ÖNCE PAYLAR ÜZERİNDEKİ TASARRUFLAR
MADDE 302 - Şirketin tescilinden önce payların devri şirkete karşı hükümsüzdür.
D) ANİ KURULUŞ
I - USÜL
MADDE 303 - Muayyen şahıslar bütün payları aralarında taksim etmek suretiyle bir anonim şirket kurabilirler.
Bu suretle ortaklar 285 inci madde ile 289 uncu maddenin 4 ve 5 numaralı bentleri hükümlerini yerine getirdiklerini göstermek üzere 279 uncu maddede yazılı hususlara havi bir esas mukaveleyi aynı maddede yazılı şekilde tanzim ederler. Ayın nev'inden sermaye konması veya şirketin mevcut bir işletmeyi veya bazı ayınları devralması şart kılınmış ise, bunların değerlerini biçecek bilirkişi mahkemece tâyin olunur.
II - HALKA MÜRACAAT
MADDE 304 - Ani olarak kurulan anonim ortaklığın pay sahipleri ortaklığın tescilinden sonra beş yıl içinde halka müracaat suretiyle paylarını elden çıkarmak isterlerse 281, 282, 283 ve 284 üncü maddeler hükümlerine riayet etmeye mecburdurlar.
E) KURULUŞTAN DOĞAN MESULİYET
I - HALLER
1. VESİKALARIN DOĞRU OLMAMASI
MADDE 305 - 209 uncu maddede yazılı beyanname ile vesika ve sair evrakın hakikat hilâfı tanzim edilmiş olmasından doğan zararlardan kurucularla bu vesika ve varakaların tanzimine iştirak edenler müteselsilen mesuldürler ve haklarında Ceza Kanunu'nun 350 inci maddesi tatbik olunur.
2. ESAS SERMAYE HAKKINDA YANLIŞ BEYANI
MADDE 306 - Esas sermaye tamamiyle taahhüt olunmamış veya karşılığı kanun hükümleri gereğince ödenmemiş iken taahhüt edilmiş veya yerine getirilmiş gibi gösteren kurucularla, bu fiilde kendilerine iştirak edenler, bu payları kendi hesaplarına almaya ve karşılığını müteselsilen ödemeye mecbudurlar.
3. AYIN NEVİNDEN SERMAYEYE DEĞER BİÇİLMESİNDE HİLE
MADDE 307 - Konan ayın nevinden bir sermaye veya deviralınması kararlaştırılan bir işletmeye veya bazı ayınlara değer biçilmesinde hile kullanan kurucularla, bu fiilde kendilerine iştirak edenler, şirketin bu yüzden uğradığı zararı müteselsilen tazmin ile mükelleftirler ve haklarında Türk Ceza Kanunu'nun 343 üncü maddesi tatbik olunur.
4. İLK İDARE MECLİSİ VE MURAKABE HEYETİ AZALARININ İHMALİ
MADDE 308 - İlk idare meclisi âzalariyle murakıplar, şirketin kurulmasında yolsuzluk vâki olup olmadığını incelemekle mükelleftirler. Bu hususta ihmalleri anlaşılır ve bu yüzden hâsıl olan zarar karşılığı tazminat kuruculardan alınamamış bulunursa inceleme işini ihmal eden idare meclisi âzaları ve murakıplar, müteselsilen mesul olurlar ve haklarında Türk Ceza Kanunu'nun 230 uncu maddesi tatbik olunur.
II - MÜŞTEREK HÜKÜMLER
1. TAZMİNAT TALEBİ
MADDE 309 - Şirketin 305, 306, 307 ve 308 inci maddelerde yazılı fiillerle ızrar edilmesi halinde, bundan, dolayısiyle zarar gören pay sahipleri ve şirket alacaklılarının dâva hakları vardır. Ancak, hükmolunacak tazminat şirkete verilir.
Şirketin iflâsı halinde pay sahiplerinin ve şirket alacaklılarının haiz oldukları haklar iflâs idaresine ait olur. Bu hususta İcra ve İflas Kanunu'nun 245 inci maddesi hükmü caridir.
Mesul olan kimselerin cümlesi aleyhinde şirket merkezinin bulunduğu yer mahkemesinde dâva açılabilir.
Mesul olan kimselere karşı tazminat istemek hakkı dâvacının zararı ve mesul olan kimseyi öğrendiği tarihten itibaren iki yıl ve her halde zararı doğuran fiilin vukuu tarihinden itibaren beş yıl geçmekle müruruzamana uğrar. Şu kadar ki, bu fiil cezayı müstelzim olup Ceza Kanununa göre müddeti daha uzun müruruzamana tabi bulunuyorsa tazminat dâvasına da o müruruzaman tatbik olunur.
2. İBRA
MADDE 310 - Kurucuların ve idare meclisi âzalarının ve murakıpların, yukarıki maddeler gereğince tabi oldukları mesuliyetler, şirketin tescili tarihinden itibaren dört yıl geçmedikçe sulh ve ibra suretiyle ıskat edilemez. Bu müddetin geçmesinden sonra sulh ve ibra ancak umumi heyetin tasdikiyle tamam olur. Bununla beraber esas sermayenin onda birini temsil eden pay sahipleri sulh ve ibranın tasdikına muhalif iseler, sulh ve ibra umumi heyetçe tasdik olunamaz.
F) KANUNA KARŞI HİLE
MADDE 311 - Bir işletme, tesisat veya başka mal ve hakların esas sermayenin onda birini aşan ve bedel karşılığında şirketçe devralınmasına dair, şirketin tescilinden itibaren iki yıl içinde yapılacak mukaveleler umumi heyetçe tasdik ve ticaret siciline tescil edilmedikçe muteber olmaz. Bu gibi mukavelelerin tasdik ve tescilinden önce bunların ifası maksadiyle yapılmış olan tasarruflar dahi muteber olmaz.
Umumi heyet kararını vermeden önce idare meclisinin talebi üzerine, mahkemece tâyin edilecek bilirkişi, şirket tarafından devralınacak şeylerin değerini biçerek rapor verir.
Müzakare hakkında 295 inci madde tatbik olunur. Şu kadar ki, esas sermayenin en az yarısını temsil eden pay sahipleri hazır bulunmadıkça müzakere yapılamaz. Karar, mevcut reylerin ekseriyetiyle verilir.
Umumi heyetin tasdik kararından sonra, idare meclisi, mukavelenin aslını veya noterlikçe tasdikli bir suretini, bilirkişi raporu ve diğer vesikalarla birlikte tescil edilmesine müsaade edilmesi için ait olduğu mahkemeye tevdi eder. Mahkeme, 299 uncu maddenin 2 ve 3 üncü fıkralarına göre incelemelerde bulunarak kararını verir.
Mukavele tarihi, umumi heyetin tasdik kararının tarihi, iktisabedilecek şey, bunun kimden iktisabolunacağı ve verilecek karşılık, ticaret siciline tescil ve ilân edilir.
Bu halde 305 - 310 uncu maddelerin hükümleri de tatbik olunur. Şirketin iştigal mevzuuna giren veya cebri icra yoliyle iktisabedilen şeyler hakkında bu madde hükmü tatbik olunmaz. Şu kadar ki; şirketin iştigal mevzuunu kolaylaştırmak veya mümkün kılmak için vukubulan iktisaplar bundan müstesnadır.
İKİNCİ KISIM
İDARE MECLİSİ
A) KURULUŞ TARZI
I - SEÇİM VE TAYİN
1. AZALARINR SAYISI VE SIFATI
MADDE 312 - Anonim şirketlerin esas mukavelesiyle tâyin veya umumi heyetçe intihap edilmiş en az üç kişiden ibaret bir idare meclisi bulunur.
İdare meclisi pay sahibi âza ortaklardan teşekkül eder. Ancak pay sahibi olmıyan kimseler âza seçildikleri takdirde bunlar pay sahibi sıfatını kazandıktan sonra işe başlıyabilirler. Pay sahibi olan hükmi bir şahıs idare meclisi âzası olamaz. Fakat hükmi şahsın temsilcisi olan hakiki şahıslar idare meclisine âza seçilebilirler.
275 inci madde hükmü mahfuzdur.
2. HİSSE SENEDİ TEVDİİ MECBURİYETİ
MADDE 313 - İdare meclisi âzalarından her biri, itibari kıymetleri esas sermayenin en az yüzde birine muadil miktarda hisse senetlerini şirkete tevdie mecburdur. Şu kadar ki; esas sermayenin yüzde biri 5.000 lirayı aşarsa fazlasının tevdii mecburi değildir. Tevdi olunan hisse senetleri âzanın umumi heyetçe ibrasına kadar vazifesinden doğan mesuliyete karşı merhun hükmünde olup başkalarına devrolunamaz ve şirketten geri alınamaz.
İdare meclisinin muvafakatiyle rehin makamından olan hisse senetleri, bir üçüncü şahıs tarafından da tevdi edilebilir.
275 inci madde hükmü mahfuzdur.
3. VAZİFE MÜDDETİ
MADDE 314 - İdare meclisi âzaları en çok üç yıl müddetle seçilirler. Esas mukavelede aksine hüküm yoksa tekrar seçilmeleri caizdir.
275 inci madde hükmü mahfuzdur.
II - AZALIĞIN AÇILMASI
MADDE 315 - 275 inci madde hükmü mahfuz olmak üzeri bir âzalık açılırsa idare meclisi kanuni şartları haiz bir kimseyi geçici olarak seçip ilk toplanacak umumi heyetin tasvibine arzeder. Bu suretle seçilen âza umumi heyet toplantısına kadar vazifesini yapar.
İdare meclisi âzalarından biri iflâsa tabi kimselerden olup da iflâsına karar verilir veya hacir altına alınır yahut âzalık için lüzumlu kanuni vasıfları kaydederse, vazifesi sona ermiş olur. Ağır hapis cezasiyle veya sahtekârlık, emniyeti suiistimal, hırsızlık, dolandırıcılık suçlarından dolayı mahkumiyet halinde dahi hüküm aynıdır.
III - AZİL
MADDE 316 - İdare meclisi âzaları esas mukavele ile tâyin edilmiş olsalar dahi umumi heyet karariyle azlolunabilirler. Azlonulan âzanın tazminat talebine hakkı yoktur.
275 inci madde hükmü mafzudur.
B) İDARE VE TEMSİL
I - UMUMİ OLARAK
1. ESAS
MADDE 317 - Anonim şirket idare meclisi tarafından idare ve temsil olunur.
2. TEŞKİLAT
MADDE 318 - İdare meclisi her yıl âzaları arasından bir reis ve bulunmadığı zamanlarda ona vekâlet etmek üzere bir reisvekili seçer.
İdare meclisi, işlerin gidişine bakmak, kendisine arzolunacak hususları hazırlamak, bütün önemli meseleler hususiyle bilânçonun tanzimi hakkında rapor vermek ve kararlarının tatbikına nezaret etmek üzere, âzalardan lüzumu kadar komite veya komisyon kurabilir.
Bankalar Kanunu'nun hususi hükmüleri mahfuzdur.
3. VAZİFELERİN AZALAR ARASINDAKİ TAKSİMİ
MADDE 319 - Esas mukavelede idare ve temsil işlerinin idare meclisi âzaları arasında taksim edilip edilmiyeceği ve taksim edilecekse bunun nasıl yapılacağı tesbit olunur. İdare meclisinin en az bir âzasına şirketi temsil salâhiyeti verilir.
Esas mukavele ile temsil salâhiyetinin ve idare işlerinin hepsini veya bazılarını idare meclisi âzası olan murahhaslara veya pay sahibi olmaları zaruri bulunmıyan müdürlere bırakabilmek için umumi heyete veya idare meclisine salâhiyet verilebilir. Bu gibi kayıtlar bulunmadığı takdirde 317 nci madde hüküm tatbik olunur.
4. AZALARIN İHTİMAM DERECESİ
MADDE 320 - İdare meclisi âzalarının şirket işlerinde gösterecekleri dikkat ve basiret hakkında Borçlar Kanunu'nun 528 inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü tatbik olunur.
II - TEMSİL SALAHİYETİ
1. VÜSAT VE ŞÜMULÜ
MADDE 321 - Temsile salâhiyetli olanlar şirketin maksat ve mevzuuna dâhil olan her nevi işleri ve hukuki muameleleri şirket adına yapmak ve şirket unvanını kullanmak hakkını haizdirler.
Temsil salâhiyetinin tahdidi, hüsnüniyet sahibi üçüncü şahıslara karşı hüküm ifade etmez. Ancak temsil salâhiyetinin sadece merkezin veya bir şubenin işlerine hasrolunduğuna veya müştereken kullanılmasına dair tescil ve ilân edilen tahditler muteberdir.
Anonim şirket adına tanzim edilecek evrakın muteber olması için, aksine esas mukavelede hüküm olmadıkça temsile salâhiyetli olanlardan ikisinin imzası kâfidir.
Temsile salâhiyetli olanlar tarafından yapılan muamelenin esas mukaveleye veya umumi heyet kararına aykırı olması, hüsnüniyet sahibi üçüncü şahısların o muameleden dolayı şirkete müracaatına mâni olamaz.
Temsile veya idareye salâhiyetli olanların vazifelerini yaptıkları sırada işledikleri haksız fiillerrden anonim şirket mesul olur. Şirketin rücu hakkı mahfuzdur.
2. İMZA ŞEKLİ
MADDE 322 - Şirket namına imza salâhiyeti olanlar, şirketin unvanını ilâve etmeye mecburdurlar. Bu imzalar hakkında 42 nci maddenin 2 nci fıkrası hükmü tatbik olunur.
3. TESCİL
MADDE 323 - İdare meclisi, şirketi temsile salâhiyetli kimseleri, tescil edilmek üzere ticaret siciline bildirir. Temsil salâhiyetine müaallik kararın noterlikçe tasdik edilmiş suretinin de sicil memuruna verilmesi lâzımdır.
III - İDARE VAZİFELERİ
1. ŞİRKETİN MALİ DURUMUNUN BOZULMASI HALİNDE
MADDE 324 - Son yıllık bilânçodan esas sermayenin yarısının karşılıksız kaldığı anlaşılırsa, idare meclisi derhal toplanarak durumu umumi heyete bildirir.
Şirketin aciz halinde bulunduğu şüphesini uyandıran emareler mevcutsa idare meclisi aktiflerin satış fiyatları esas olmak üzere bir ara bilânçosu tanzim eder. Esas sermayenin üçte ikisi karşılıksız kaldığı takdirde, umumi heyet bu sermayenin tamamlanmasına veya kalan üçte bir sermaye ile iktifaya karar vermediği takdirde şirket feshedilmiş sayılır. Şirketin aktifleri şirket alacaklarının alacaklarını karşılamaya yetmediği takdirde idare meclisi bu durumu derhal mahkemeye bildirmeye mecburdur. Mahkeme bu takdirde şirketin iflâsına hükmeder. Şu kadar ki; şirket durumunun ıslâhı mümkün görülüyorsa idare meclisi veya bir alacaklının talebi üzerine mahkeme iflâs kararını tehir edebilir. Bu halde mahkeme, envanter tanzimi veya bir yediemin tâyini gibi şirket mallarının muhafazası için lüzumlu tedbirleri alır.
2. DEFTER TUTMA MÜKELLEFİYETİ
a) UMUMİ OLARAK
MADDE 325 - İdare meclisi; lüzumlu defterleri tutmak ve muayyen müddet içinde geçen iş yılına ait bilânçoyu kanun hükümleri gereğince tanzim ve umumi heyet toplantısından en az on beş gün önce pay sahiplerinin tetkikine arz etmekle mükelleftir.
b) HUSUSİ DEFTERLER
MADDE 326 - Tacirlerin tutmaya mecbur oldukları defterlerden başka idare meclisi aşağıdaki defterleri de tutmakla mükelleftir:
1. Pay sahiplerinin ad ve soyadları veya unvanlarıyla ikametgâhlarının ve şirketin kurulması anında konan yahut sonradan tedricen çoğaltılan sermayeye tekabül eden paylar için yapılan tediyelerin yazılmasına mahsus (Pay sahipleri defteri);
2. Umumi heyet zabıtlarının yazılmasına mahsus; (Toplantı ve müzakere defteri);
3. İdare meclisinin toplantı ve müzakerelerinin yazılmasına mahsus; (İdare meclisi kararlar defteri).
3. YILLIK RAPORUN TANZİMİ
MADDE 327 - İdare meclisi her iş yılı onunda 325 inci maddede yazılı bilançodan başka şirketin ticari, mali ve iktisadi durumunu ve yapılan muamelelerin hulasasını gösterir bir rapor tazmine ve dağıtılacak kazanç miktarı ile yedek akçeyi teşkil edecek miktarın tayinine dair, teklif varakasını hazırlamıya mecburdur. Rapor ve teklif varakası, umumi heyet toplantısından en az 15 gün önce pay sahiplerinin tetkikıne arz olunur.
4. MEMUR VE MÜSTAHDEMLERİN TAYİNİ
MADDE 328 - Memur ve müstahdemlerin tayini umumi heyete ait olduğuna dair esas mukavelede bir kayıt yoksa, idare meclisine aittir.
5. ŞİRKETİN KENDİ HİSSE SENETLERİNİ SATIN ALMASI
MADDE 329 - Şirket, kendi hisse senetlerinin temellük edemiyeceği gibi rehin olarak da kabul edemez. Bu senetlerin temellükü veya rehin alınması neticesini doğuran akitler hükümsüzdür. Şu kadar ki; aşağıda gösterilen akitler bu hükümden müstesnadır:
1. Hisse senetleri şirketin sermayesinin azaltılmasına dair bir karara dayanılarak devralınmışsa;
2. Hisse senetleri şirketin kurulması veya esas sermayenin çoğaltılması dolayısiyle vakı olan iştirak taahhüdünden başka bir sebepten doğan şirket alacaklarının ödenmesi maksadiyle devralınmışsa;
3. Hisse senetleri bir mamelekin veya işletmenin borç ve alacaklariyle beraber temellük edilmesi neticesinde şirkete geçmişse;
4. Hisse senetlerinin devir veya rehin alınması keyfiyeti esas mukaveleye göre şirket konusuna giren muamelelerden ise;
5. Hisse senetleri idare meclisi âzaları, müdürler ve memurlar tarafından kendilerine bu sıfatla düşen mükellefiyetlere karşı rehin olarak yatırılmış ise;
6. Temellük ivazsız ise.
Devralınan hisse senetleri, 1 numaralı bentte yazılı halde derhal imha edilir ve bu hususta tutulan zabıt ticaret siciline verilir. Diğer hallerde bu senetler ilk fırsatta tekrar elden çıkarılır.
Bu muameleler yıllık raporda gösterilir. Şirketçe devralanın payların umumi heyette temsili caiz değildir.
IV - İDARE MECLİSİ TOPLANTILARI
1. KARARLAR
MADDE 330 - Esas mukavelede aksine hüküm olmadıkça idare meclisinin bir karar verebilmesi için, azaların en az yarısından bir fazlasının hazır olması şarttır. Kararlar, mevcut azaların ekseriyetiyle verilir. Azaların yekdiğerine niyabetle rey vermeleri caiz değildir. Reyler müsavi olduğu takdirde keyfiyet gelecek toplantıya bırakılır. Onda dahi müsavilik olursa bahis mevzuu teklif reddedilmiş sayılır. İdare meclisinin müzakereleri azalar arasından veya dışardan seçilen bir kâtip marifetiyle muntazaman zaptolunur. Zabıtların hazır bulunan azalar tarafından imzalanması ve karara muhalif kalanlar varsa muhlefet sebeplerinin zapta yazılması ve rey sahibi tarafından imzalanması lazımdır.
Azalardan biri müzakere talebinde bulunmadıkça idare meclisi kararları, içlerinden birinin muayyen bir hususa dair yaptığı teklife diğerlerinin yazılı muvafakatleri alınmak suretiyle de verilebilir.
Kararların muteberliği yazılıp imza edilmiş olmasına bağlıdır.
2. AZALARIN HAKLARI
MADDE 331 - İdare meclisi toplantılarında azalar, şirketi temsile ve şirket işlerini görmeye memur olan kimselerden işlerin gidişi veya muayyen bazı işler hakkında izahat istemek hakkını haizdirler. İdare meclisi, defter ve dosyaların kendisine ibrazına dahi karar verebilir.
Her aza, idare meclisinin toplantıya davet edilmesini reisten yazılı olarak istiyebilir.
3. MÜZAKELERE İŞTİRAK EDİLMEMESİ
MADDE 332 - İdare meclisi azaları şahsi menfaatlerine veya 349 uncu maddede sayılan yakınlarının menfaatlerine taalluk eden hususların müzakeresine iştirak edemezler. Böyle bir husus müzakere konusu olunca, ilgili aza, ilgisini kurula bildirmeye ve keyfiyeti o toplantının zaptına yazdırmaya mecburdur. 330 uncu maddenin 2 nci fıkrasındaki halde bu cihet teklifi tesbit eden kağıda yazılır. Bu hükümlere aykırı hareket eden aza, ilgili olduğu muamele yüzünden şirketin husule gelen zararını tazmine mecburdur.
V - MECLİS AZALARININ HUKUKİ DURUMU
1. HUZUR HAKKI
MADDE 333 - Aksine esas mukavelede hüküm olmadığı takdirde idare meclisi azalarınaa her toplantı günü için bir ücret verilir. Ücret miktarı esas mukavelede tayin edilmemişse umumi heyetçe tayin olunur.
2. HAREKET SERBESTİSİNİN TAHDİDİ
a) ŞİRKETLE MUAMELE YAPMAK YASAĞI
MADDE 334 - İdare meclisi azalarından biri umumi heyetten izin almadan kendi veya başkası namına bizzat veya dolayısiyle şirketle şirket konusuna giren bir ticari muamele yapamaz. Aksi takdirde şirket yapılan muamelelerin batıl olduğunu iddia edebilir. Aynı hak diğer taraf için mevcut değildir.
Bankalar Kanunu'nun hususi hükümleri mahfuzdur.
b) REKABET YASAĞI
MADDE 335 - İdare meclisi azalarından biri umumi heyetin müsaadesini almaksızın şirketin konusuna giren ticari muamele nevinden bir muameleyi kendi veya başkası hesabına yapamıyacağı gibi, aynı nevi ticari muamelelerle meşgul bir şirkete mesuliyeti tahdidedilmemiş olan ortak sıfatiyle de giremez. Bu hükme aykırı harekette bulunan idare meclisi azasından şirket tazminat istemekte veya tazminat yerine yapılan muameleyi şirket namına yapılmış addetmekte ve üçüncü şahıslar hesabına akdolunan mukavelelerden doğan menfaatlerin şirkete aidiyetini talebetmekte, serbesttir.
Bu haklardan birinin tercihi birinci fıkra hükmüne aykırı harekette bulunan azadan başka azalara aittir.
Bu haklar, zikredilen ticari muamelelerin yapıldığını veyahut idare meclisi azasının diğer bir şirkete girdiğini sair azaların öğrendikleri tarihten itibaren üç aylık ve herhalde vukularından itibaren bir yıllık müruruzamana tabidir.
3. MESULİYET
a) HALLER
MADDE 336 - İdare meclisi âzaları şirket namına yapmış oldukları mukavele ve muamelelerden dolayı şahsan mesul olamazlar. ancak aşağıda yazılı hallerde gerek şirkete gerek münferit pay sahiplerine ve şirket alacaklılarına karşı müteselsilen mesuldürler.
1. Hisse senetleri bedellerine mahsuben pay sahipleri tarafından vukubulan ödemelerin doğru olmaması;
2. Dağıtılan ve ödenen kârpaylarının hakiki olmaması;
3. Kanunen tutulması gereken defterlerin mevcut olmaması veya bunların intizamsız bir surette tutulması;
4. Umumi heyetten çıkan kararların sebepsiz olarak yerine getirilmemesi;
5. Gerek kanunun gerek esas mukavelelerinin kendilerine yüklediği sair vazifelerin kasden veya ihmal neticesi olarak yapılmaması.
Beş numaralı bentte yazılı vazifelerden birisi 319 uncu madde gereğince idare meclisi azalarından birine bırakılmışsa, mesuliyetin ancak ilgili azaya yükletilmesi lazımgelip o muameleden dolayı müteselsilen mesuliyet cari olmaz.
b) YENİ TAYİN EDİLEN AZALARIN MESULİYETİ
MADDE 337 - Yeni seçilen veya tayin olunan idare meclisi azaları, seleflerinin belli olan yolsuz muamelelerini murakıplara bildirmeğe mecburdurlar. Aksi halde seleflerinin mesuliyetlerine iştirak ederler.
c) MESULİYETTEN KURTULMA HALİ
MADDE 338 - Yukarki maddeler gereğince müteselsil mesuliyeti mucibolan muamelelerde bir kusuru olmadığını ispat eden aza mesul olmaz; hususiyle bu muamelelere muhalif rey vermiş olup keyfiyeti müzakere zaptına yazdırmakla beraber murakıplara hemen yazılı olarak bildiren veyahut mazeretine binaen o muamelenin müzakeresinde hazır bulunmıyan aza dahi mesul değildir.
d) YANLIŞ BEYANLAR
MADDE 339 - Şirketin hali hazırdaki durumu hakkında, her ne şekilde olursa olsun, yanlış zehap uyandıracak desiseler kullanmak veya hakikate aykırı beyanda bulunmak suretiyle üçüncü şahısları aldatan idare meclisi azası sebebiyet verdiği zarardan şahsan mesul olur.
e) ORTAKLARIN VE ŞİRKET ALACAKLILARININ TAZMİNAT DAVASINA AİT DİĞER HÜKÜMLER
MADDE 340 - 336 ve 337 nci maddelerin hükümleri gereğince idare meclisi azalarına yükletilen mesuliyet hakkında 309 uncu madde hükmü de tatbik olunur.
f) ŞİRKET NAMINA AÇILACAK DAVA
MADDE 341 - Umumu heyet; idare meclisi azalar, aleyhine dava açılmasına karar verirse yahut dava açılmamasına karar verilip de esas sermayenin en az onda birini temsil eden pay sahipleri dava açılması reyinde bulunursa, şirket bu karar veya talep tarihinden itibaren bir ay içinde dava açmaya mecburdur. Bu müddet geçirilmesiyle dava hakkı düşmez. Murakıpların ve alacaklıların vekilinin mesuliyeti hakkındaki hükümler mahfuzdur.
Şirket namına ve dava açmak, murakıplara aittir. Ancak azlığın reyiyle dava açılası halinde, azlık, murakıplar dışında bir vekil tayin edebilir. Dava açılması reyinde bulunan pay sahipleri hisse senetlerini şirketin zarar ve ziyanına karşı teminat olarak davanın sonuna kadar merhun kalmak üzere muteber bir bankaya yatırmaya mecburdurlar. Davanın reddi halinde pay sahipleri yalnız şirkete karşı tazminat ile mükelleftirler.
VI - MÜDÜRLER
1. MESULİYET
MADDE 342 - Şirket muamelelerinin icra safhasına taalluk eden kısmı, esas mukavele veya umumi heyet veya idare meclisi karariyle idare meclisi azasından veya ortaklardan olmıyan bir müdüre tevdi edildiği takdirde; müdür, kanun veya esas mukavele yahut iş görme şartlarını tesbit eden diğer hükümlerle yükletilen mükellefiyetleri, gereği gibi veya hiç yerine getirmemiş olması halinde idare meclisi azasının mesuliyetlerine ait hükümler gereğince şirkete, pay sahiplerine ve şirket alacaklarına karşı mesul olur. Bu esas aykırı bir şartın esas mukaveleye konması veya müdürün idare meclisinin emri ve nezareti altında bulunması mesuliyeti bertaraf edemez.
2. TAYİNİ VE AZLİ
MADDE 343 - Müdürler aksine esas mukavelede hüküm olmadığı takdirde idare meclisince tayin ve azlolunur. Tayin ve azil keyfiyeti, idare meclisince tescil ve ilan ettirilir. 315 inci maddenin birinci fıkrası hükmü de tatbik olunur.
3. VAZİFE MÜDDETİ
MADDE 344 - Aksine esas mukavelede hüküm olmadığı takdirde müdürler, idare meclisi azalarının vazife müddetlerini aşan bir zaman için tayin olunamazlar ve onlar gibi her zaman azlolunabilirler. Pay sahipleri arasından seçilen müdür sebepsiz azli iddiasiyle tazminat istiyemez.
4. VAZİFENİN DEVREDİLMEMESİ
MADDE 345 - Müdürler, çeşitli bazı muayyen muameleleri ifaya mezun olmak üzere başkalarını tevkil edebilirler; fakat müdürlük vazifesini devredemezler.
5. İDARE MECLİSİ AZALARININ MESULİYETİ
MADDE 346 - İdare meclisi azaları müdürlerin sebebiyet verdikleri zararlardan mesul değildirler. Şu kadar ki; idare meclisi azaları ehil olmıyan müdürler tayin etmek veya onların şirket için zararlı olan iş ve muamelelerine karşı müsamaha göstermek veya idare meclisinin salâhiyetli olmadığı hususlara müdürleri mezun kılmak suretiyle sebebiyet verdikleri zararlardan dolayı şirkete karşı 336 ncı madde hükmünce mesuldürler. 338 inci madde gereğince bu baptaki kusura iştirak etmediği sabit olan aza, mesul olmaz.
ÜÇÜNCÜ KISIM
MURAKIPLAR
I - SEÇİM VE AZİL
1. UMUMİ OLARAK
MADDE 347 - Anonim şirketlerde, beşten fazla olmamak üzere bir veya daha çok murakıp bulunur. Birden çok olan murakıplar bir heyet teşkil ederler.
Murakıplar, pay sahibi olan ve olmıyanlar arasından ilk defa bir yıl için kuruluş umumi heyeti ve sonradan en çok üç yıl için umumi heyet tarafından seçilirler.
Murakıp bir ise, onun, birden çok ise, yarısından bir fazlasının Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olması lazımdır.
Müddetleri biten murakıpların tekrar seçilmeleri caizdir. Murakıplar aynı zamanda idare meclisi azalıklarına seçilemiyecekleri gibi şirketin memuru dahi olamazlar. Vazifeleri biten idare meclisi azaları, umumi heyetçe ibra edilmedikçe murakıplığa seçilemezler.
2. HUSUSİ OLARAK
MADDE 348 - Umumi heyet bazı muayyen hususların tetkik ve teftişi için lüzumu halinde hususi murakıp seçebilir.
Umumi heyetin toplantı vaktinden itibaren en az altı ay önceden beri esas sermayenin en az onda birine muadil paylara sahip oldukları sabit olan pay sahipleri; son iki yıl içinde şirketin kuruluşuna veya idare muamelelerine mütaallik bir suiistimalin vukubulduğunu veya kanun yahut esas mukavele hükümlerine önemli bir surette aykırı hareket edildiğini iddia ettikleri takdirde, bunları veya bilançonun gerçekliğini tahkik için hususi murakıpler tayinini umumi heyetten isteyebilirler. Bu talep reddolunduğu takdirde lüzumlu masrafları peşin ödemek, dava neticesine kadar merhun kalmak üzere sahip oldukları pay senetlerini muteber bir bankaya tevdi etmek şartiyle mahkemeye müracaat hakkını haizdirler.
Bu talebin mahkemece kabul edilebilmesi için iddia olunan hususlar hakkında kâfi delil ve emare gösterilmesi lazımdır. Mahkemece talep reddolunduğu veya tahkikat neticelerine göre iddia varit görülmediği takdirde kötü niyetle hareket ettiği ispat edilen pay sahipleri, şirketin bu yüzden gördüğü zarardan dolayı müteselsilen mesuldürler.
Hususi murakıp tâyini talebi mahkemece reddolunur ve murakıpların verecekleri rapora göre bu talebin haklı sebebe dayanmadığı anlaşılırsa, kötü niyetle hareket ettikleri ispat edilen pay sahipleri, şirketin bu yüzden gördüğü zarardan müteselsilen mesuldürler.
3. SEÇİLME MANİLERİ
MADDE 349 - İdare meclisi azalarının usul ve füruundan biriyle eşi ve üçüncü dereceye kadar (Bu derce dahil) kan ve sıhrî hısımları murakıplığa seçilemezler; seçilmişlerse derhal çekilmeye mecburdurlar.
4. AZİL
MADDE 350 - Murakıplar, umumi heyet tarafından her vakit azil ve yerlerine diğer kimseler tayin edilebilir. Pay sahipleri arasından seçilen murakıplar azillerinden dolayı tazminat istiyemezler.
5. BİR MURAKIPLIĞIN AÇILMASI
MADDE 351 - Bir murakıbın; ölümü, çekilmesi, bir maniden dolayı vazifelerini yapamıyacak halde bulunması, iflası veya hacir altıa alınması gibi bir sebeple vazifelerinin sona ermesi ve ağır hapis cezasiyle veya sahtekârlık, emniyeti suiistimal, hırsızlık, dolandırıcılık suçlarından dolayı mahkumiyeti halinde, diğer murakıplar umumi heyetin ilk toplantısına kadar vazife yapmak üzere yerine birisini seçerler. Murakıp bir kişien ibaret olup da yukarda yazılan hallerden birinin mevcudiyetine binaen yerine diğer bir kimsenin tayini gerekirse, bunu, umumi heyetin ilk toplantısına kadar vazifeli olmak şartiyle her münferit pay sahibinin veya idare meclisi azalarından her birinin talebi üzerine şirket merkezinin bulunduğu yer mahkemesi tayin eder.
6. TESCİL VE İLAN
MADDE 352 - Murakıpların tayin ve azilleri, idare meclisi tarafından derhal ticaret siciline tescil ettirilmekle beraber 37 nci madde hükmünce ilan ettirilir.
II - VAZİFELERİ
1. UMUMİ OLARAK
MADDE 353 - Murakıpların vazifeleri, şirketin iş ve muamelelerini murakabe etmektir. Hususiyle murakıplar şu vazifelerle mükelleftirler:
1. Şirketin idare meclisi âzalariyle iş birliği ederek bilânçonun tanzim şeklini tayin etmek;
2. Şirket muamelelerinden bilgi edinmek ve lüzumlu kayıtların intizamla tutulmasını sağlamak maksadiyle hiç olmazsa altı ayda bir defa şirketin defterlerini incelemek;
3. Üç aydan ziyade ara verilmesi caiz olmamak üzere sık sık ve ansızın şirket veznesini teftiş etmek;
4. En az ayda bir defa şirketin defterini inceliyerek rehin veya teminat, yahut şirketin veznesinde hıfzolunmak üzere vedia olarak teslim olunan her nevi kıymetli evrakın mevcut olup olmadığını tahkik ve kayıtlara tatbik eylemek;
5. Esas mukavelede pay sahiplerinin umumi heyet toplantılarına iştirakleri için gerektiği bildirilen şartların yerine getirilip getirilmediğini incelemek;
6. Bütçe ve bilânçoyu murakabe etmek;
7. Tasfiye muamelelerine nezaret etmek;
8. İdare meclisinin ihmali halinde âdi ve fevkalâde olarak umumi heyet toplantıya davet etmek;
9. Umumi heyet toplantılarında hazır bulunmak;
10. İdare meclisi âzalarının kanun ve esas mukavele hükümlerine tamamiyle riayet eylemelerine nezaret etmek.
Murakıpların yukarda yazılı murakabe salâhiyetleri, esas mukavele veya umumi heyet kararı ile tahdit olunamaz.
2. YILLIK RAPORUN TANZİMİ VE İHBAR MÜKELLEFİYETİ
MADDE 354 - Murakıplar; her yıl sonunda şirketin hal ve durumuna, idare meclisinin tanzim ettiği bilânçoya ve sair hesaplara ve dağıtılmasını teklif ettiği kazançlara mütaallik idare meclisinin vereceği rapor ve sair evrak hakkındaki mütalâalarını havi olmak üzere umumi heyete bir rapor vermekle mükelleftirler. Böyle bir rapor alınmadan umumi heyet bilânço hakkında bir karar veremez. Murakıplar, vazifelerini ifa esnasında idare işlerine ait olmak üzere öğrenecekleri noksanlık ve yolsuzlukları veya kanun yahut esas mukavele hükümlerine aykırı hareketleri, bunlardan mesul olanın üstü olan makama ve idare meclisi reisine ve mühim hallerde umumi heyete ihbar ile mükelleftirler.
3. UMUMİ HEYETİN FEVKALADE TOPLANTIYA DAVETİ
MADDE 355 - Murakıplar zaruri ve müstacel sebepler çıktığı takdirde umumi heyeti fevkalâde toplantıya davete mecburdurlar.
4. ŞİKAYETLERİ TAHKİK
MADDE 356 - Her pay sahibi, şirketin idare meclisi âzası veya müdürleri aleyhinde murakıplara müracaat edebilir. Murakıplar bu müracaatları tahkika mecburdurlar. Tahkikat neticesinde şikâyet edilen hâdisenin gerçekliği sabit olursa keyfiyet murakıpların yıllık raporuna yazılır.
Müracaat edenler esas sermayenin onda birine muadil paylara sahip oldukları surette, murakıplar bu müracaat hakkındaki fikir ve mütalâalarını raporlarında bildirmeye ve lüzum gördükleri halde umumi heyeti derhal fevkalâde toplantıya davet etmeye mecburdurlar.
İkinci fıkraya dayanarak murakıplara müracaat edenlerin yukarıda yazılı miktardaki hisse senetlerini muteber bir bankaya rehin olarak tevdi etmeleri lâzımdır. Bu senetler umumi heyetin ilk toplantısının sonuna kadar bankada kalır.
5. İDARE MECLİSİNİN TOPLANTILARINA İŞTİRAK
MADDE 357 - Murakıplar idare meclisi toplantılarında müzakere ve reye iştirak etmemek şartiyle hazır bulunabilirler ve münasip gördükleri teklifleri idare meclisi ve umumi heyetin fevkalâde toplantıları gündemlerine ithal ettirebilirler.
III - MESULİYETİ
1. SIR SAKLAMA MÜKELLEFİYETİ
MADDE 358 - Murakıplar, vazifelerini yaptıkları esnada öğrendikleri hususları münferit pay sahiplerine ve üçüncü şahıslara ifşa etmekten memnudurlar.
2. İHTİMAM DERECESİ
MADDE 359 - Murakıplar, kanun veya esas mukavele ile kendilerine yükletilen vazifelerini hiç veya gereği gibi yapmamalarından doğan zararlardan dolayı kusursuz olduklarını ispat etmedikçe müteselsilen mesuldürler. Bu mesuliyet hakkında 309 ve 341 inci maddeler hükümleri tatbik olunur.
DÖRDÜNCÜ KISIM
UMUMİ HEYET
A) AZALIK
I - TOPLANTIYA İŞTİRAK HAKKI
1. UMUMİ OLARAK
MADDE 360 - Pay sahipleri, organların tâyini, hesapların tasdik ve kazancın dağıtılması gibi şirket işlerine mütaallik haklarını umumi heyet toplantılarında kullanırlar.
Rey hakkını haiz olan pay sahibi, umumi heyet toplantılarında bu hakkını bizzat kullanabileceği gibi pay sahibi olan veya esas mukavelede hilâfına hüküm bulunmadıkça, pay sahibi olmıyan üçüncü bir şahıs vasıtasiyle de kullanabilir.
Nama yazılı hisse senetleri için temsil salâhiyetinin yazı ile verilmesi şarttır. Hâmile yazılı bir hisse senedinin zilyedi bulunduğunu ispat eden kimse şirkete karşı rey hakkını kullanmaya salâhiyetlidir. Bunu ispat maksadiyle hâmile yazılı hisse senetlerinin sahipleri rey haklarını umumi heyette kullanabilmek için hisse senetlerini veya bunlara mutasarrıf olduklarını gösteren vekisaları toplantı gününden bir hafta önce şirkete tevdie mecburdurlar. Hâmile yazılı hisse senetleri rehin veya tevdi edilmiş yahut ariyet olarak başka bir kimseye bırakılmış olduğu takdirde malik ve zilyed arasındaki münasebetlerde rey hakkının kullanılması bakımından aşağıdaki hükümler caridir:
1. Rey hakkı malike aittir;
2. Temsil salâhiyeti ayrı bir senete yazılmış olmak şartiyle, temsile salâhiyetli zilyed malik yerine ve onun menfaatine olarak rey hakkını kullanmaya salâhiyetli sayılır.
Üzerinde intifa hakkı bulunan bir hisse senedinden doğan rey hakkı, intifa hakkı sahibi tarafından kullanılır. Şu kadar ki; intifa hakkı sahibi, menfaatlerini hakkaniyete uygun bir şekilde göz önünde tutarak hareket etmemiş olmasından dolayı malike karşı mesuldür.
2. SUİİSTİMAL
MADDE 361 - Rey hakkına mütedair tahditlerden birini tesirsiz bırakmak maksadiyle hisse senetlerinin, umumi heyette rey hakkını kullanmak üzere başkasına verilmesi caiz değildir.
Pay sahiplerinden her biri; hakkı olmıyan kimselerin umumi heyet toplantısına iştirak etmelerine karşı idare heyeti nezdinde itiraz edebileceği gibi itirazını umumi heyet zaptına da yazdırabilir.
Umumi heyet toplantısına iştirake salâhiyeti olmıyan kimseler bir karara iştirak etmiş bulunuyorlarsa pay sahiplerinin her hangi birisi önceden itiraz etmemiş olsa bile, bu kararın iptalini mahkemeden istiyebilir. Şu kadar ki; dâvalı şirket bu iştirakin karara müessir olmadığını ispat ederse talep reddolunur.
II - MALÜMAT ALMA HAKKI
1. BİLANÇO
MADDE 362 - Kâr ve zarar hesabı, bilânço, yıllık rapor ve sâfi kazancın nasıl dağıtılacağı hususundaki teklifler, murakıplar tarafından verilecek raporla birlikte umumi heyetin âdi toplantısından en az on beş gün önce şirketin merkez ve şubelerinde pay sahiplerinin emrine âmade bulundurulur.
Bunlardan kâr ve zarar hesabı, bilânço ve yıllık rapor, toplantıdan itibaren bir yıl müddetle pay sahiplerinin emrine âmade kalır. Her pay sahibi masrafı şirkete ait olmak üzere kâr ve zarar hesabiyle bilançonun bir suretini istiyebilir.
Hâmile yazılı hisse senetleri ihracedilmiş ise yukarda adı geçen vesikaların pay sahiplerine açık bulundurulduğu keyfiyeti 37 inci madde de anılan gazeteden başka esas mukavele ile muayyen şekilde dahi ilân olunur.
Pay defterine kaydedilen nama yazılı hisse senedi sahiplerine ayrıca tebligat yapılır.
2. TİCARİ DEFTERLER VE SIR SAKLAMA MÜKELLEFİYETİ VE CEZA
MADDE 363 - Pay sahipleri, şüpheli gördükleri noktalara murakıpların dikkat nazarlarını çekmeye ve lüzumlu izahatı istemiye salâhiyetlidirler.
Şirketin ticari defterleriyle muhaberatının tetkikı yalnız umumi heyetin açık bir müsaadesi veya idare meclisinin karariyle mümkündür. İncelenmesine müsaade edilen defter ve vesikalardan öğrenilecek sırlar hariç olmak üzere, hiçbir ortak şirketin iş sırlarını öğrenmeye salâhiyetli değildir. Her ortak, her ne suretle olursa olsun öğrenmiş olduğu, şirkete ait iş sırlarını, sonradan ortaklık hakkını zayi etmiş olsa dahi, daima gizli tutmaya mecburdur. Bu mecburiyeti yerine getirmiyen ortak, meydana gelecek zararlardan şirkete karşı mesul olduğu gibi şirketin şikâyeti üzerine, her hangi bir zarar umulmasa dahi, bir yıla kadar hapis veya beş yüz liradan on bin liraya kadar ağır para cezasiyle veya her ikisiyle birlikte cezalandırılır.
Pay sahiplerinin malumat alma hakı esas mukavele ile veya şirket organlarından birinin karariyle bertaraf veya tahdidedilemez.
B) TOPLANTILAR
I - DAVET
1. UMUMİ OLARAK
MADDE 364 - Umumi heyetler âdi ve fevkalâde olarak toplanırlar. Adi toplantı her hesap devresi sonundan itibaren üç ay içinde ve en az yılda bir defa olur. Bu toplantıda 369 uncu madde gereğince müzakere gündemine konulması gereken hususlar müzakere olunur.
Yılda birkaç kere kazançlarını dağıtan anonim şirketlerde her dağıtma için, umumi heyeti toplantıya davet lâzımdır.
Umumi heyet, lüzumu halinde fevkalâde toplantıya davet olunur.
3. DAVETE SALAHİYETLİ OLANLAR
a) İDARE MECLİSİ VE MURAKABE HEYETİ
MADDE 365 - Umumi heyeti âdi toplantıya davet, idare meclisine ve fevkalâde toplantılara davet, hem idare meclisine, hem de 355 inci madde gereğince murakıplara aittir.
b) AZLIK
MADDE 366 - Şirket sermayesinin en az onda biri değerinde paylara sahip olan kimselerin gerektirici sebepleri bildiren yazılı talepleri üzerine idare meclisinin, umumi heyeti fevkalâde toplantıya davet etmesi veya umumi heyetin zaten toplanması mukarrer ise müzakeresini istedikleri maddeleri gündeme koyması mecburidir. Bu talep hakkını haiz kimselerin sahip olmaları gereken payların miktarı esas mukavele ile daha az bir miktara indirilebilir.
c) MAHKEMENİN İZNİ
MADDE 367 - Pay sahiplerinin yukarıki maddede yazılı talepleri idare meclisi ve 355 inci madde gereğince murakıplar tarafından nazara alınmadığı takdirde şirket merkezinin bulunduğu yerdeki mahkeme adı geçen pay sahiplerinin talebi üzerine umumi heyeti toplantıya davete veya istedikleri hususu gündeme koymaya kendilerini salâhiyetli kılabilir. Toplantıya davete veya gündeme eklenen hususlara mütaallik ilâna, mahkemenin izni yazılmak lâzımdır. Mahkemeye müracaat halinde dahi 356 ncı maddenin son fırkası tatbik olunur.
3. DAVETİN ŞEKLİ
a) UMUMİ OLARAK
MADDE 368 - Umumi heyetin toplantıya daveti, esas mukavelede gösterilen şekil ve surette ve her halde 37 inci maddede anılan gazete ile ilân ve toplantı günleri dâhi olmamak üzere, toplantı vaktinden en az iki hafta önce yapılmak lâzımdır. Senetleri nama yazılı olan pay sahileriyle önceden şirkete bir hisse senedi tevdi ederek ikametgâhını bildiren pay sahiplerine, taahhütlü mektup gönderilmesi suretiyle de toplantı günü bildirilir.
b) GÜNDEM
MADDE 369 - Umumi heyeti toplantıya davete dair olan ilân veya davet mektuplarında gündemin gösterilmesi lâzımdır. Esas mukaveleye göre umumi heyetin muayyen zamanlarda yapacağı âdi toplantı gündemine şunlar konur:
1. İdare meclisi ve murakıplar tarafından verilen raporların okunması;
2. Şirketin bilânço ve kâr zarar hesabını ve kazancının dağıtılması hakkındaki tekliflerin tasdiki veya değiştirilecek şekilde kabul yahut reddi;
3. İdare meclisi âzalariyle murakıpların ücret ve aidatları mukavelede muayyen değilse tâyini;
4. Müddetleri sona ermiş olan idare meclisi âzalariyle murakıpların tekrar seçilmeleri veya değiştirilmeleri;
5. Lüzumlu görülen sair hususlar.
Gündemde gösterilmeyen hususlar müzakere olunmaz.
c) BÜTÜN PAY SAHİPLERİNİN HAZIR OLMASI
MADDE 370 - Bütün payların sahip veya temsilcileri, aralarından biri itirazda bulunmadığı takdirde umumi heyet toplantılarına dair olan diğer hükümler mahfuz kalmak şartiyle toplantıya davet hakkındaki merasime riayet etmeksizin de umumi heyet olarak toplanabilirler.
Böyle bir toplantıda bütün pay sahip veya temsilcileri hazır olmak şartiyle umumi heyetin vazifelerinden olan hususlar müzakere edilerek karara bağlanabilir.
II - TOPLANTI YERİ
MADDE 371 - Aksine esas mukavelede hüküm olmadığı takdirde umumi heyet, şirket merkezinin bulunduğu yerde toplantıya davet edilir.
III - NİSAP
MADDE 372 - Umumi heyetler bu kanunda veya esas mukavelede aksine hüküm bulunan haller hariç olmak üzere şirket sermayesinin en az dörtte birini temsil eden pay sahiplerinin huzuriyle toplanırlar. İlk toplantıda bu nisap hâsıl olmadığı takdirde tekrar toplantıya davet edilirler. İkinci toplantıda hazır bulunan pay sahipleri, temsil ettikleri sermayenin miktarı ne olursa olsun müzakere yapmaya ve karar vermeye salâhiyetlidirler.
C) KARARLAR
I - REY HAKKI
1. UMUMİ OLARAK
MADDE 373 - Her hisse senedi en az bir rey hakkı verir. Bu esasa aykırı olmamak şartiyle hisse senetlerinin maliklerine vereceği rey hakkının sayısı esas mukavele ile tâyin olunur.
Bir hisse senedinin birden çok maliki bulunduğu takdirde bunlar ancak bir temsilci marifetiyle rey haklarını kullanabilirler.
2. MAHRUMİYET
MADDE 374 - Pay sahiplerinden hiçbiri, kendisi veya karı ve kocası yahut usul ve furuu ile şirket arasındaki şahsi bir işe veya dâvaya dair olan müzakerelerde, rey hakkını kullanamaz.
Şirket işlerinin görülmesine her hangi bir suretle iştirak etmiş olanlar, idare meclisi âzalarının ibrasına ait kararlarda rey hakkını haiz değildirler. Bu yasağın murakıplara şümulü yoktur.
II - MÜZAKERELER
1. UMUMİ OLARAK
MADDE 375 - İdare meclisi, pay sahiplerinin toplantıya ve müzakerelere iştirak etmek ve rey haklarını kullanmak salâhiyetleri bulunup bulunmadığının tesbiti için gereken tedbirleri alır.
İdare meclisi, aynı zamanda verilen kararlar ve yapılan seçimlerle pay sahiplerinin vâkı beyanları geçirilmek üzere bir zabıt tutulmasını sağlar.
Umumi heyet toplantısına reislik edebilecek kimse, esas mukavelede tâyin edilmediği takdirde umumi heyetçe seçilir.
2. CETVEL
MADDE 376 - Umumi heyetin toplantı ânında hazır bulunan pay sahibi veya temsilcilerinin, ad ve soyadlariyle ikametgâhlarını ve pay miktarını gösteren ve reis tarafından imza edilen bir cetvel tanzim olunarak ilk reylerin toplanmasından önce hazır olanların görebilecekleri bir yere asılır.
3. MÜZAKERENİN BAŞKA BİR GÜNE BIRAKILMASI
MADDE 377 - Bilânçonun tasdikı hakkındaki müzakere, ekseriyetin veya şirket sermayesinin onda birine sahip olan azlığın talebi üzerine bir ay sonraya bırakılır; keyfiyet 368 inci maddede yazılı olduğu üzere pay sahiplerine bildirilir ve usulü dairesinde ilân olunur. Bununla beraber azlığın talebi üzerine bir defa tehir edildikten sonra tekrar müzakerelerin geri bırakılması talebolunabilmek için bilânçonun itiraza uğrayan noktaları hakkında gereken izahatın verilmemiş olması şarttır.
III - MUTEBERLİK ŞARTLARI
MADDE 378 - Kararlar, mevcut reylerin ekseriyetiyle verilir.
Kararların muteber olması için zabıtların 297 nci maddede gösterilen esaslar dairesinde tutulması şarttır. Toplantıda hazır bulunan pay sahipleri veya temsilcilerinin ad ve soyadlarını gösteren 376 ncı maddedeki cetvel ile toplantıya davetin usulü dairesinde cereyan ettiğini ispat eden vesikalar zapta bağlanır. Adı geçen vesikaların münderecatı zabıtta açıklandığı takdirde bunların ayrıca bağlanmasına lüzum yoktur. İdare meclisi bu zaptın noterce tasdikli bir suretini derhal ticaret sicili dairesine vermekle beraber bu zabıt münderecatından tescil ve ilâna tabi hususları tescil ve ilân ettirmekle mükelleftir.
IV - KARARLARIN TESİRİ
1. UMUMİ OLARAK
MADDE 379 - Umumi heyet tarafından verilen kararlar toplantıda hazır bulunmıyan veyahut muhalif rey veren pay sahipleri hakkında dahi muteberdir.
2. İBRA
MADDE 380 - Bilânçonun tasdikına dair olan umumi heyet kararı, aksine sarahat olmadığı takdirde, idare meclisi âzalariyle müdürler ve murakıpların ibrasını tazammun eder. Bununla beraber bilânçoda bazı hususlar belirtilmemekte veyahut bilânço şirketin gerçek durumunun görülmesine mâni yanlış bir takım hususları ihtiva etmekte ise, idare meclisi âzalariyle müdürler ve murakıplar, bilânçonun tasdikıyla ibra edilmiş olmazlar.
V - KARARLARIN İPTALİ
1. ŞARTLAR
MADDE 381 - Aşağıda yazılı kimseler, kanun veya esas mukavele hükümlerine ve bilhassa âfaki iyi niyet esaslarına aykırı olan umumi heyet kararları aleyhine, tarihlerinden itibaren üç ay içinde şirket merkezinin bulunduğu yerdeki mahkemeye müracaatla iptal dâvası açabilirler:
1. Toplantıda hazır bulunup da karara muhalif kalarak keyfiyeti zapta geçirten veya reyini kullanmasına haksız olarak müsaade edilmiyen yahut toplantıya davetin usulü dairesinde yapılmadığını veyahut gündemin gereği gibi ilân veya tebliğ edilmediğini yahut umumi heyet toplantısına iştirake salâhiyetli olmıyan kimselerin karara iştirak etmiş bulunduklarını iddia eden pay sahipleri;
2. İdare meclisi;
3. Kararların infazı idare meclisi âzalariyle murakıpların şahsi mesuliyetlerini mucip olduğu takdirde bunların her biri.
İptal dâvasının açılması keyfiyetiyle duruşmanın yapılacağı gün, idare heyeti tarafından usulen ilân olunur.
Birinci fıkrada yazılı üç aylık hak düşüren müddetin sona ermesinden önce duruşmaya başlanamaz. Birden fazla iptal dâvası açıldığı takdirde, dâvalar birleştirilerek görülür.
Mahkeme şirketin talebi üzerine şirketin muhtemel zararına karşı dâvacıların teminat göstermesine karar verebilir. Teminat mahiyet ve miktarını tâyin mahkemeye aittir.
2. KARARIN İCRASININ GERİ BIRAKILMASI
MADDE 382 - Yukarki madde hükmüne dayanarak umumi heyet kararı aleyhine iptal dâvası açıldığı takdirde mahkeme idare meclisi âzalariyle murakıpların reyini aldıktan sonra, aleyhine iptal dâvası açılan kararın icrasının geri bırakılmasına karar verebilir.
3. İPTAL KARARININ TESİRİ
MADDE 383 - Kararın iptaline dair ilâm, katîleştikten sonra bütün pay sahipleri hakkında hüküm ifade eder. İdare meclisi bu ilânın bir suretini derhal ticaret siciline kaydettirmeye mecburdur.
4. SUİNİYETLE İPTAL DAVASI AÇANLARIN MESULİYETİ
MADDE 384 - Umumi heyetin kararı aleyhine suiniyetle iptal dâvası açıldığı takdirde dâvacılar bu yüzden şirketin uğradığı zararlarda müteselsilen mesuldürler.
D) ESAS MUKAVELENİN DEĞİŞTİRİLMESİ
I - UMUMİ OLARAK
1. MÜKTESEP HAKLAR
MADDE 385 - Aksine esas mukavelede hüküm olmadığı takdirde umumi heyet aşağıdaki maddelerde bildirilen şartlar dairesinde esas mukavelenin bütün hükümlerini değiştirebilir. Şu kadar ki; münferit pay sahiplerinin bu sıfatla haiz oldukları müktesap haklarda rızaları olmaksızın hiçbir değişiklik yapılamaz.
Müktesap haklar; kanun veya esas mukavele hükümlerine göre umumi heyet ve idare meclisi kararlarına tabi olmıyan yahut umumi heyetin toplantılarına iştirak hakkından doğan, hususiyle âzalık, rey kullanmak, iptal dâvası açmak, kâr payı almak ve tasfiye neticesine iştirak etmek gibi haklardır.
2. İLÂN VE TEBLİĞ:
MADDE 386 - (Değişik madde ve başlığı: 4884 - 11.6.2003 / m.3) Umumî heyet esas mukavelenin değiştirilmesi için toplantıya davet edildiği takdirde değişiklik metninin asıl metin ile birlikte 368 inci maddede yazılı olduğu üzere ilânı ve ilgililere tebliği lâzımdır.
3. REY HAKKI
MADDE 387 - Esas mukavelenin değiştirilmesi için yapılan toplantıda esas mukavelede aksine hüküm olsa dahi her hisse senedi ancak bir rey hakkı verir.
4. TOPLANTI VE KARAR NİSABI
MADDE 388 - (Değişik: 3585 - 16.6.1989) Şirketin tabiyetini değiştirmek veya pay sahiplerinin taahhütlerini artırmak hususundaki kararlar için, bütün pay sahiplerinin ittifakı şarttır.
Şirketin mevzuu veya nev'inin değiştirilmesine taalluk eden umumî heyet toplantılarında şirket sermayesinin en az üçte ikisine malik olan pay sahiplerinin veya temsilcilerinin hazır bulunması şarttır. İlk toplantıda sermayenin üçte ikisi temsil edilmediği takdirde, idare meclisi, umumî heyeti usulüne uygun olarak ikinci defa toplantıya çağırabilir. İkinci toplantının yapılabilmesi için, esas sermayenin yarısına malik olan pay sahipleri veya temsilcilerinin hazır bulunması gerekir.
Birinci ve ikinci fıkralarda yazılı hususlar dışındaki değişiklikler için yapılacak umumî heyet toplantılarında şirket sermayesinin en az yarısına malik olan pay sahiplerinin veya temsicilerinin hazır bulunmaları gerekir. ilk toplantıda bu nisap hâsıl olmadığı takdirde, 368 inci maddeye uyulmak suretiyle en geç bir ay içinde ikinci bir toplantı yapılabilir. İkinci toplantıda müzakere yapabilmek için, şirket sermayesinin en az üçte birine malik olan pay sahiplerinin veya temsilcilerinin hazır bulunması yeterlidir.
İkinci ve üçüncü fıkralara göre toplanan umumi heyetin kararları mevcut reylerin ekseriyetiyle verilir.
5. İMTİYAZLI PAY SAHİPLERİ GENEL KURULU
MADDE 389 - (Değişik: 3585 - 16.6.1989) Umumî heyetçe esas mukavelenin değiştirilmesine dair verilen karar imtiyazlı hisse senedi sahiplerinin haklarını ihlal edecek mahiyette ise bu karar, adı geçen pay sahiplerinin yapacakları hususî bir toplantıda verecekleri diğer bir kararla tasdik olunmadıkça, infaz edilemez. Bu heyeti idare meclisi veya murakıplar toplantıya çağırmaya mecburdur. Heyet azasından herhangi birisi de çağırabilir. Bu hususî toplantıda müzakere ve karar nisabı, 388 inci maddenin üçüncü ve dördüncü fıkraları hükümlerine tabidir.
6. TESCİL
MADDE 390 - Esas mukavelenin değiştirilmesine mütaallik umumi heyetçe verilen karar; idare meclisi tarafından şirket merkezinin ve şubelerinin bulunduğu yerin ticaret siciline tescil ve eğer ilana tabi olan hususlar varsa onlar da ilan ettirilir. Değiştirme kararı tescilden önce hüküm ifade etmez.
II - ESAS SERMAYENİN ARTIRILMASI
1. ŞARTLAR
MADDE 391 - Esas sermayeye karşılık olan hisse senetlerinin bedelleri tamamen ödenmedikçe, umumi heyet yeni hisse senetleri çıkarmak suretiyle sermayenin artırılmasına karar veremez. Muhtelif imtiyazları haiz mütaaddit nevi hisse senedi sahipleri mevcut olduğu takdirde, umumi heyetin kararından ayrı olarak adı geçen nevilerden her birine ait hisse senedi sahiplerinin de hususi bir toplantı yaparak karar vermeleri şarttır. 389 uncu maddenin iki ve üçüncü cümlesi hükümleri bu toplantılar hakkında da tatbik olunur.
2. MUAMELELER
MADDE 392 - Umumi heyet yeni hisse senetleri çıkarmak suretiyle esas sermayenin çoğaltılmasına karar verdiği takdirde, anonim şirketlerin kuruluşuna ait hükümler cari olur. Hususiyle para sermayesinin dörtte birinin yatırılmasına ait hüküm ile ayın nevinden bir sermayenin konması, malların devralınması ve hususi menfaatlerin sağlanması ile alâkalı kararın mevcudiyeti halinde bu hususlara mütaallik hükümler tatbik olunur. Bu hallerde kuruluş esnasında verilmesi şart olan bilirkişi raporu idare meclisi tarafından verilir. İştirak taahhütnamelerine, sermayenin artırılmasına dair olan karardan ve kanunen bir izahname tanzimi lüzumlu olduğu takdirde bu izahname münderecatından bilgileri bulunduğuna ve yeni hise senetlerinin halkın açıkça iştirakine arz olunduğuna dair kayıtlar konulur.
Esas sermayenin artırılması yukarıki hükümlere göre icra edilmemiş ise bu husustaki muameleler bâtıl ve bundan dolayı da idare meclisi âzalariyle murakıplar; şirkete, münferit ortaklara ve üçüncü şahıslara karşı müteselsilen mesuldürler.
3. İZAHNAME
MADDE 393 - Esas sermayenin artırılan kısmına halk iştirake açıkça davet olunduğu takdirde bu davet, idare meclisi namına ortaklığı temsile salâhiyetli olan bir kimse tarafından imza olunacak bir izahname ile yapılır.
İzahname, aşağıda yazılı hususları ihtiva eder:
1. Şirketin ticaret siciline tescil olunduğu gün;
2. Şirketin ticaret unvanı ile merkezi;
3. Esas sermayenin halihazır miktarı ve nelerden ibaret olduğu, hisse senetlerinin itibari kıymetiyle nev'i ve çeşitleri ve varsa rüçhan hakları;
4. Varsa intifa hakları ile sağladıkları menfaatler;
5. İdare meclisi ve murakabe heyetinin kuruluş tarzı;
6. Murakıpların raporu ile beraber son kâr ve zarar hesabiyle bilânço;
7. Son beş yıl içinde dağıtılan kâr paylarının nispet ve bedelleri;
8. Şirketin tahviller çıkarmak suretiyle yaptığı istikrazlar;
9. Yeni hisse senetleri ihracına ait karar ve senetlerin tamamının tutarı, itibari kıymeti, ihraç fiyatı, miktar ve nev'i;
10. Ayın nev'inden sermaye ile devralınacak mallar ve sağlanan hususi menfaatler;
11. Yeni hisse senetlerinin ne zamandan itibaren kâr payına hak kazandıracakları, bu hakkı tahdideden hükümler ve rüçhan hakları;
12. İştirak taahhüdünün ne zamana kadar lüzum ifade edeceği.
Bu maddede yazılı hususların iştirak taahhütnamelerine yazılması halinde ayrıca bir izahnameye lüzum yoktur.
4. YENİ PAY ALMA HAKKI
MADDE 394 - Umumi heyetin esas sermayenin artırılmasına mütaallik kararında aksine şart olmadıkça pay sahiplerinden her biri yeni hisse senetlerinden şirket sermayesindeki payı ile mütenasip miktarını alabilir. İdare meclisi pay sahiplerine verilecek senetlerin ihraç bedellerini gazetelerle ilân eder. Bu hususta yapılacak ilânlarda pay sahiplerinin yeni pay alma haklarını kullanabilmeleri için tâyin olunacak müddet, 15 günden aşağı olamaz.
5. TESCİL
MADDE 395 - Esas sermayenin artırılmasına dair olan umumi heyet kararı, taahhüdedilen hisse senetlerine ait zaruri olan ilk ödemelerin yapılmış olduğunu tesbit eden umumi heyet kararı alındıktan sonra ticaret siciline tescil olunur. İcabında ayın nev'inden sermaye ve devralınacak mallar hakkındaki hususi kararlar da, ticaret siciline bildirilir. Esas sermayenin artırılması keyfiyetinin tescilinden önce çıkarılan hisse senetleri hükümsüzdür. Şu kadar ki; iştirak taahhüdünden doğan mükellefiyetler bakidir. Tazminat hakları mahfuzdur.
III - ESAS SERMAYENİN AZALTILMASI
1. KARAR
MADDE 396 - Bir şirket, sermayesini azaltarak azaltılan kısmın yerine geçmek üzere tamamen ödenecek yeni hisse senetleri çıkarmak niyetinde değilse umumi heyet, esas sermayenin itibari kıymetine dair esas mukavelenin hükümlerinin değiştirilmesine karar verir; şu kadar ki; idare meclisinin talebi üzerine mahkemece tâyin edilecek üç bilirkişi tarafından verilecek müşterek bir raporla, esas sermayenin azaltılmasına rağmen şirket alacaklılarının haklarını tamamen karşılayacak miktarda aktifler mevcut olduğu tesbit edilmiş olmadıkça böyle bir karar verilemez.
(Değişik 2. fıkra: 3585 - 16.6.1989) Bu hususta 388 inci maddenin üçüncü ve dördüncü fıkrası hükümleri uygulanır. Kararda bilirkişi raporunun sonucu açıklanarak sermaye azaltılmasının ne tarzda yapılacağı gösterilir.
Esas sermayenin azaltılmasından kayıtlara göre doğacak bir kazanç münhasıran itfalar için kullanılabilir.
(Değişik son fıkra: KHK/559 - 24.6.1995) Esas sermaye hiç bir suretle bu Kanunun 272 nci maddesi ile belirlenen asgari sermaye miktarından aşağı indirilemez.
2. ALACAKLILARI DAVET
MADDE 397 - Umumi heyet esas sermayenin azaltılmasına karar verdikten sonra idare meclisi bu kararı 37 nci maddede anılan gazetede ve aynı zamanda esas mukavele ile muayyen şekilde üç defa ilan ederek 37 nci maddede anılan gazetedeki üçüncü ilandan itibaren iki ay içinde alacaklarını beyan etmek suretiyle ödeme veya teminat istiyebileceklerini alacaklılara bildirir. Şirketçe malum olan alacaklılara ayrıca davet mektupları gönderilir.
Esas sermaye zararlar neticesinde bilançoda husule gelen bir açığı kapatmak maksadiyle ve bu açıklar nispetinde azaltılacak olursa idare meclisince alacaklıları davetten ve bunların haklarının ödenmesinden veya temininden vazgeçilebilir.
3. KARARIN İCRASI
MADDE 398 - Esas sermaye, ancak alacaklılara verilen müddetin bitmesinden ve beyan edilen alacakların ödenmesinden veya temin edilmesinden sonra fiilen azaltılabilir.
Azaltma kararının icrası için hisse senetleri miktarının mübadele veya damgalanmak suretiyle veyahut diğer bir tarzda azaltılmasına lüzum görüldüğü halde yapılan ihtara rağmen geri verilmemiş olan hisse senetleri, şirketçe iptal edilebilir.
Mübadele için şirkete geri verilmesi zımnında yapılan tebliğlere, geri verilmiyen senetlerin iptal olunacağı hususu da yazılır.
Pay sahiplerinin mübadele olunmak üzere şirkete geri verdikleri hisse senetlerinin miktarı, karar gereğince mübadeleye yetmezse bu senetler iptal olunarak bunların mukabilinde verilmesi gereken yeni senetler satılıp paylarına düşen miktar şirkette saklanır.
Yukarıki fıkralarla 396, 397 inci maddelerde yazılı şartlara riayet edilmiş olduğunu gösteren vesikalar ibraz edilmedikçe esas sermayenin azaltılmasına dair karar ve sermayenin gerçekten azaltılmış olması keyfiyeti, ticaret siciline kaydolunamaz.
BEŞİNCİ KISIM
HİSSE SENETLERİ
A) HİSSE SENETLERİ
I - İTİBARİ KIYMETİ
1. UMUMİ OLARAK
MADDE 399 - (Değişik 1. fıkra: 5274 - 9.12.2004 / m.1 - Yürürlük m.4) Hisse senetlerinin itibari kıymeti en az bir Yeni Kuruştur. Bu kıymet ancak en az birer Yeni Kuruş olarak yükseltilebilir. Bu fıkrada belirtilen miktar Bakanlar Kurulunca yüz katına kadar artırılabilir.
Yukarıki fıkra hükmünce aykırı olarak çıkarılan hisse senetleri bâtıldır; bunları çıkaranlar hisse senetleri sahiplerine karşı müteselsilen mesuldürler. Müruruzaman hakkında 309 uncu maddenin son fıkrası caridir.
(Değişik 3. fıkra: 5274 - 9.12.2004 / m.1 - Yürürlük m.4) Şirketin müşkülleşmiş olan mali vaziyetinin ıslahı için hisse senetlerinin itibari kıymeti en az bir Yeni Kuruşa kadar indirilebilir.
2. HİSSE SENETLERİNİN BÖLÜNEMEMESİ
MADDE 400 - Hisse senedi şirkete karşı bölünemez. Bir hisse senedinin birden fazla sahibi bulunduğu takdirde bunlar, şirkete karşı haklarını ancak müşterek bir mümessil vasıtasiyle kullanabilirler. Müşterek bir mümessil tâyin etmedikleri takdirde şirketçe bunlardan birisine yapılacak tebliğ hepsi hakkında muteber olur.
Umumi heyet, esas sermaye miktarı aynı kalmak üzere esas mukaveleyi değiştirmek suretiyle hisse senetlerini itibari kıymetleri daha az olan hisse senetlerine bölmek veya itibari kıymetleri daha yüksek olan hisse senetleri halinde birleştirmek salâhiyetini haizdir. Şu kadar ki; hisse senetlerinin birleştirilmesi her pay sahibinin muvafakatine bağlıdır. 399 uncu madde hükmü mahfuzdur.
II - İMTİYAZLI HİSSE SENETLERİ
MADDE 401 - Esas mukavele ile bazı nevi hisse senetlerine kâr payı veya tasfiye halindeki şirket mevcudunun dağıtılması ve sair hususlarda imtiyaz hakları tanınabilir.
B) İNTİFA SENETLERİ
I - İHDASI
MADDE 402 - Umumi heyet, esas mukavele gereğince veya esas mukaveleyi değiştirerek, bedeli itfa olunan payların sahipleri, alacaklılar, kurucular veya bunlara benzer bir sebeple şirketle ilgili olanlar lehine intifa senetleri ihdasına karar verebilir.
İlk esas mukavelede derpiş edilmiş olmadıkça kurucular, lehine intifa senetleri ihdas olunamaz.
İntifa senetleri sahipleri, 429 - 432 nci maddelere tabi bulunan bir heyet teşkil ederler. Şu kadar ki; intifa senetlerinin ihdası esnasında daha ağır hükümler konmuş olmadıkça bu heyet kararlarını mevcudun mutlak ekseriyetiyle verir.
II - HÜKÜMLERİ
MADDE 403 - İntifa senedi sahiplerine âzalık hakları verilemez; ancak, sâfi kazanca veya tasfiye neticesine iştirak yahut yeni çıkarılacak hisse senetlerini alma hakları tanınabilir.
C) DEVİR YASAĞI
MADDE 404 - Ayın karşılığı olan hisse senetlerinin şirketin tescilinden itibaren iki yıl geçmeden başkalarına devri hükümsüzdür.
(Ek fıkra : 5904 - 16.6.2009 / m.30 / Yürürlük / m.40) 13/6/2006 tarihli ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 19 uncu maddesine göre yapılacak bölünmelerde bu hüküm uygulanmaz.
D) SERMAYE KOYMA BORCU
I - ŞÜMULÜ
MADDE 405 - Pay sahibi, hisse senetlerinin çıkarılması sırasında tâyin olunan ve hisse senetlerinin itibarı kıymetine müsavi veya ondan yüksek olan pay bedelinden fazla bir şey ödemeye esas mukavele ile dahi mecbur tutulamaz.
Pay sahipleri sermaye olarak şirkete verdiklerini geri istiyemezler; tasfiye payına mütaallik hakları mahfuzdur.
Hisse senetlerinin devri şirketin muvafakatine bağlı olan hallerde esas mukavele hissedarlara esas sermayeye iştirak borcundan başka muayyen zamanlarda tekerrür eden mevzuu para olmıyan edalarda bulunmak mükellefiyetini de yükleyebilir. Bu mükellefiyetlerin mahiyet ve şumulû hisse senetlerine ve ilmuhaberlere yazılır. Bu gibi tâli mükellefiyetler hakkında esas mukavele ile cezai şart kabul edilebilir.
II - TEMERRÜT
1. ÖDEMEYE DAVET
MADDE 406 - Payların bedelleri esas mukavelede başkaca hüküm bulunmadıkça pay sahiplerinden ilân suretiyle istenir.
2. TEMERRÜDÜN HÜKÜMLERİ
a) UMUMİ OLARAK
MADDE 407 - Sermaye koyma borcunu vaktinde yerine getirmiyen pay sahibi ihtara lüzum olmaksızın temerrüt faizi ödemekle mükelleftir.
İdare meclisi bundan başka mütemerrit ortağı iştirak taahhüdünden ve yaptığı kısmi ödemelerden doğan haklarından mahrum etmeye ve yerine başka ortak almaya ve kendisine verilmiş hisse senedi varsa bunları iptal etmeye salâhiyetlidir. İptal edilen hisse senetleri ele geçirilemiyorsa iptal kararı 37 nci maddede yazılı gazetede ve ayrıca esas mukavelenin derpiş ettiği şekilde ilân olunur.
Esas mukavele ile pay sahipleri temerrüt halinde cezai şart ödemeye mecbur tutulabilirler.
Şirketin tazminat hakları mahfuzdur.
b) USÜL
MADDE 408 - 407 nci maddenin 2 ve 3 üncü fıkralarının tatbikı için idare meclisi tarafından mütemerrit ortağın 37 nci madde yazılı gazete ile ve esas mukavelenin derpiş ettiği şekilde ilân suretiyle bir ay zarfında ödemeye davet ve aksi halde haklarından mahrum ve cezai şartın tahsil edileceğinin ihtar edilmesi şarttır.
Nama yazılı hisse senetleri sahiplerine bu davet ve ihtar taahhütlü mektubla yapılır.
Şirket bilhassa yeni pay sahibinin ödemeleriyle kapanmayan açıkların tazminini mütemerrit ortaktan istiyebilir.
419 uncu madde hükmü mahfuzdur.
E) HİSSE SENETLERİ
I - NEVİLERİ
1. UMUMİ OLARAK
MADDE 409 - Hisse senetleri, hâmiline veya nama yazılı olur.
Esas mukavelede aksine hüküm bulunmadıkça hisse senetlerinin nama yazılı olması lâzımdır.
Bedelleri tamamen ödenmemiş olan paylar için hâmile yazılı hisse senetleri veya ilmühaberler çıkarılamaz. Bu hükme aykırı olarak çıkarılanlar hükümsüzdür. Hüsnüniyet sahiplerinin tazminat hakları mahfuzdur.
2. DEĞİŞTİRME
MADDE 410 - Esas mukavelede aksine hüküm bulunmadıkça çıkarılan hisse senetlerinin nev'i değiştirilebilir. Şu kadar ki; nama yazılı senetlerin hâmiline yazılı senetlere çevrilmesi için de pay bedelenin tamamen ödenmiş olması şarttır.
3. İLMÜHABERLER
MADDE 411 - Nama yazılı hisse senetleri yerini tutmak üzere çıkarılan ilmühaberlerin nama yazılı olması lâzımdır. Bunların devri nama yazılı hisse senetlerinin devrine ait hükümlere tabidir.
Hâmiline yazılı hisse senetleri yerine tanzim olunan nama yazılı ilmühaberler ancak alacağın devri hakkındaki hükümlere göre devrolunabilir. Şu kadar ki; devir şirkete karşı ancak ihbar tarihinden itibaren hüküm ifade eder.
II - ÇIKARMA
1. TESCİLDEN ÖNCE
MADDE 412 - Şirketin tescilinden önce çıkarılan hisse senetleri hükümsüzdür; ancak iştirak taahhüdünden doğan mükellefiyetler baki kalır.
Tescilden önce hisse senetleri çıkaran kimse, bundan doğan zararlardan mesuldür.
2. SENETLERİN ŞEKLİ
MADDE 413 - Hisse senetlerinin şirketin unvanını, esas sermaye miktarını ve tescil tarihini, senedin nevi ve itibarı kıymetini ihtiva etmesi ve şirketin namına imza etmeye salâhiyetli olanlardan en az ikisi tarafından imza edilmiş olması şarttır. imza damga veya mühür şeklinde olabileceği gibi matbu dahi olabilir.
Nama yazılı hisse senetlerinin ayrıca sahiplerinin ad ve soyadını, ikametğâhını, senet karşılığında ödenmiş olan miktarı da ihtiva etmesi şarttır. Bu senetler şirketin pay defterine kaydolunur.
III - YIPRANMIŞ SENETLER
MADDE 414 - Bir hisse senedi veya ilmühaber, tedavülü mümkün olmıyacak derecede yıpranmış veya bozulmuş olursa, esas münderecatı ve ayırdedici alâmetlerinin tereddütsüz anlaşılması kabil bulunduğu takdirde, sahibi masraflarını peşin ödemek şartiyle şirketten yeni bir senet veya ilmühaber istemek hakkını haizdir.
IV - HİSSE SENETLERİNİN DEVRİ
1. HAMİLE YAZILI SENETLER
MADDE 415 - Hâmiline yazılı hisse senetlerinin devri şirket ve üçüncü şahıslar hakkında ancak teslim ile hüküm ifade eder.
2. NAMA YAZILI SENETLER
a) DEVİR KABİLİYETİ
MADDE 416 - Nama yazılı hisse senetleri, esas mukavelede aksine hüküm olmadıkça devrolunabilir.
Devir ciro edilmiş senedin devralana teslimi ile olur. Şu kadar ki; devir, şirkete karşı ancak pay defterine kayıtla hüküm ifade eder.
b) PAY DEFTERİ
MADDE 417 - Şirket, nama yazılı hisse senetleri sahiplerini ad, soyad ve adresleriyle bir pay defterine kaydeder.
Hisse senedinin yukarıki maddeye uygun olarak devredildiği ispat edilmedikçe devralan pay defterine yazılamaz.
İdare meclisi, kaydın yapıldığını hisse senedine işaret eder.
Şirkete karşı ancak pay defterinde kayıtlı bulunan kimse ortak sıfatını haizdir.
c) KAYITTAN İMTİNA
MADDE 418 - Şirket, devir keyfiyetini esas mukavelede derpiş olunan sebeplerden dolayı pay defterine kayıttan imtina edebilir.
Sebep gösterilmeksizin dahi kayıttan imtina olunabileceği şartının esas mukaveleye konması caizdir.
Hisse senedi karşılığının tamamen ödenmemiş olması halinde şirket teminat talep ve teminat gösterilmediği takdirde kayıttan imtina edebilir.
Hisse senetleri, miras, karı-koca mallarının idaresine ait hükümler veya cebri icra yoliyle iktisap edilmiş ise teminat istenemiyeceği gibi kayıttan imtina olunamaz. Şu kadar ki; idare meclisi âzaları veya ortaklar bu hisseleri borsa rayici, bulunmadığı takdirde kayıt için müracaat tarihindeki hakiki değeri üzerinden almaya tâlip oldukları takdirde kayıtan imtina olunabilir.
d) KARŞILIKLARI TAMAMEN ÖDENMEMİŞ OLAN HİSSE SENETLERİ
MADDE 419 - Bedeli tamamen ödenmemiş nama yazılı bir hisse senedini iktisap eden kimse, pay defterine kaydedilmekle şirkete karşı geri kalan bedeli ödemek ve varsa tâli borçları yerine getirmekle mükellef olur.
Şirketin kurulması veya esas sermayenin artırılması esnasında iştirak taahhüdünde bulunan kimse hisse senedini başkasına devrettiği takdirde bedelin henüz ödenmemiş olan kısmı kendisinden istenemez; meğer ki, şirketin kuruluşu veya esas sermayenin artırılması tarihlerinden itibaren iki yıl içinde şirket iflâs etmiş ve hisse senedini iktisabeden kimse paydan doğan haklardan mahrum edilmiş olsun.
Hisse senedini devreden kimse ikinci fıkra hükmüne tabi değilse, iktisap edenin pay defterine kaydedilmesiyle borçlarından kurtulmuş olur.
ALTINCI KISIM
TAHVİLLER
A) TARİFİ
MADDE 420 - Anonim şirketlerin ödünç para bulmak için itibari kıymetleri eşit ve ibareleri aynı olmak üzere çıkardıkları borç senetlerine (Tahvil) denir.
B) TAHVİL ÇIKARMA
I - ŞARTLAR
1. İKİNCİ ÇIKARMA
MADDE 421 - Çıkarılan tahvillerin bedelleri tamamen alınmadıkça ikramiyeli veya ikramiyesiz yenileri çıkarılamaz.
2. EN ÇOK MİKTAR
MADDE 422 - Anonim şirketlerin çıkaracakları tahviller, esas sermayenin ödenen ve tasdik olunmuş son bilânçoya göre mevcudiyeti anlaşılan miktarını aşamaz.
3. UMUMİ HEYET KARARI
MADDE 423 - (Değişik: 3585 - 16.6.1989) Esas mukavele, tahviller çıkarılmasına müsait bulunsa bile, bu hususta umumî heyet tarafından karar verilmesi lazımdır. Bu kararın muteber olması için 388 inci maddenin üçüncü fıkrasındaki müzakere nisabının ve son fıkrasındaki ekseriyetin vücudu şarttır. Umumi heyetçe verilen karar, tescil ve ilan edilmedikçe infaz edilemez.
II - SATINALMA TAAHHÜTLERİ
1. MAHKEMENİN TASDİKİ
MADDE 424 - (...) (Madde 424, 24 Haziran 1995 tarih ve KHK/559 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 13 üncü maddesiyle yürürlükten kaldırılmıştır.)
2. İZAHNAME
MADDE 425 - Tahvil çıkarmak için halka müracaat etmek istiyen idare meclisi aşağıdaki cihetleri ihtiva eden bir izahname neşrine mecburdur:
1. Şirketin unvanı, mevzuu, merkez ve müddetini;
2. Esas sermayenin miktarını;
3. Esas mukavele tarihini ve bunda değişiklikler yapılmışsa bunların da tarihiyle ilân edildikleri tarihleri;
4. Şirketçe tasdik edilmiş son bilânçoya göre şirketin durumunu;
5. Çıkarılmış ve çıkarılacak tahvillerin itibari kıymetlerinin tutarını ve bu kıymetlerin şirkete ödeme suretini ve her tahvilin itibari kıymetiyle verilecek faizinin miktarını, nama yazılı veya hâmiline ait olduğunu ve tahvillerin itfa sureti ve zamanını;
6. Tahvil çıkarılmasına dair umumi heyet kararının tescil ve ilân tarihini;
7. Şirketin menkul veya gayrimenkulleri, evvelce çıkarılan tahvillerden
veya diğer bir sebepten dolayı rehnedilmiş veyahut teminat gösterilmişse bu cihetleri.
Bu izahnamenin tahvillerin tedavül mevkiine çıkarılmasından en az on beş gün önce neşir ve ilân edilmesi lâzımdır.
3. TAAHHÜDÜN ŞEKLİ
MADDE 426 - Tahvillerin satınalınması taahhüdü yukarıki maddede anılan izahnameyi ihtiva eden ve iki nüshadan ibaret varaka üzerine yazılıp imzalanmak suretiyle yapılır.
III - TAHVİLLERİN ŞEKLİ
MADDE 427 - Tahvillere izahnamede zikri gereken hususlardan başka tavillerin ana sermaye ve faizlerinin ödeme şartları ve varsa itfa plânı yazılmak lâzımdır.
Tahvillerin şirket namına imza etmeye salâhiyetli olanlardan en az ikisi tarafından imza edilmiş olması şarttır. İmza damga veya mühür şeklinde olabileceği gibi matbu dahi olabilir.
IV - TAHVİL DEFTERİ
MADDE 428 - Tahvil çıkarıldığı takdirde şirketçe nama yazılı tahvillerin kaydına mahsus bir defter tutulur.
C) TAHVİL SAHİPLERİNİN UMUMİ HEYETİ
I - TOPLANTIYA DAVET
MADDE 429 - İdare meclisi veya murakıplar, tahvil sahiplerini umumi heyet halinde icabında toplantıya davet edebilirler. Tedavülde bulunan tahvillerin bedelleri tutarının beşte birine sahip olanların talebi halinde de umumi heyeti toplantıya davete mecburdurlar. Tahvil sahiplerinin toplantıya daveti, ve toplanma talebinde bulunanların ihtiyaç halinde mahkemeden izin alma salâhiyetleri şirket umumi heyetinin toplantıya daveti hakkındaki hükümlere tabidir.
II - UMUMİ HEYETİN SALAHİYETLERİ
MADDE 430 - Tahvil sahiplerinin umumi heyeti aşağıdaki hususlar hakkında müzakere yapıp karar vermek salâhiyetini haizdir:
1. Tahvil sahiplerine ait hususi teminatın azaltılması veya kaldırılması;
2. Faiz vâdelerinden bir veya birkaçının uzatılması, faiz miktarının indirilmesi veya ödenme şartlarının değiştirilmesi;
3. İtfa müddetinin uzatılması ve itfa şartlarının değiştirilmesi;
4. Tahvil sahiplerinin alacaklarına mukabil hisse senedi almalarının kabul edilmesi;
5. Yukarıki hususların icrasına ve gayrimenkul teminatı azaltılmasına veya kaldırılmasına dair muamelelerde tahvil sahiplerini temsil etmek üzere bir veya müteaddit temsilci tâyini.
III - EKSERİYET
MADDE 431 - Yukarıki maddenin 1, 2, 3, ve 4 sayılı bentlerinde yazılı hususlara ait kararların bütün tahvil sahipleri hakkında muteber olması için tedavülde bulunan tahvillerin üçte ikisini temsil eden tahvil sahiplerinin reyi şarttır.
5 inci bentte bahsolunan temsilcinin tâyini için, mezkûr tahvillerin yarısını temsil eden tahvil sahiplerinin reyi kâfidir.
IV - CETVEL
MADDE 432 - Tahvil sahipleri umumi heyetin toplantısından önce, idare meclisi tedavülde bulunan tahvillerin bir cetvelini yaparak tahvil sahiplerinin görebilecekleri bir yere asar.
D) İDARE MECLİSİ AZALARININ MESULİYETİ
MADDE 433 - Bu kısımda yazılı hükümlere aykırı harekette bulunan idare meclisi âzaları, ilgililere karşı 336 ve sonraki maddeler hükümlerince mesuldürler.
YEDİNCİ KISIM
ANONİM ŞİRKETLERİN İNFİSAHI VE TASFİYESİ
A) İNFİSAH
I - SEBEPLERİ
1. UMUMİ OLARAK
MADDE 434 - Anonim şirketler şu sebeplerden biri ile münfesih olur:
1. Akdolundukları müddetin sona ermesi;
2. Şirket maksadının husulü veya husulünün imkânsızlığı;
3. Şirket sermayesinin 324 üncü madde gereğince üçte ikisinin zıyaı;
4. Pay sahiplerinin beş kişiden aşağıya düşmesi;
5. Şirket alacaklılarının 436 ncı maddeye göre talepte bulunması;
6. Esas mukavelede bir fesih sebebi tâyin edilmiş ise onun tahakkuku;
7. Şirketin diğer bir şirketle birleşmesi;
8. Şirketin iflâsına karar verilmiş olması;
9. (Değişik: 3585 - 16.6.1989) 388 inci maddenin ikinci ve dördüncü fıkralarına uygun olarak umumî heyetçe feshe karar verilmiş olması.
274 üncü madde ile 299 uncu maddenin son iki fıkrası hükümleri mahfuzdur.
2. HUSUSİ HALLER
a) PAY SAHİPLERİ SAYISININ DÜŞMESİ VEYA ORGANLARIN EKSİKLİĞİ
MADDE 435 - Şirketin tescilinden sonra hakiki pay sahiplerinin sayısı beşten aşağıya düşer veya şirketin kanunen lüzumlu organlarından biri mevcut olmaz yahut umumi heyet toplanamazsa, pay sahiplerinden veya şirket alacaklılarından birinin yahut Ticaret Vekâletinin talebi üzerine, mahkeme şirketin durumunu kanuna uygun hale ifrağ için münasip bir müddet tâyin eder ve buna rağmen durum düzeltilmezse şirketin feshine karar verir.
Dâvanın açılmasını mütaakıp mahkeme, taraflardan birinin talebi üzerine lüzumlu tedbirleri alabilir.
b) ESAS SERMAYENİN ÜÇTE İKİSİNİN KAYBI
MADDE 436 - Şirketin alacaklıları esas sermayenin üçte ikisini kaybeden şirketin feshini dâva edebilirler. Ancak, dâvacının alacağına karşı muteber teminat gösterilmesi halinde fesih kararı verilmez.
c) İFLAS
MADDE 437 - İflâs halinde tasfiye iflâs idaresi tarafından İcra ve İflâs Kanunu hükümlerine göre yapılır. Şirket organları temsil salâhiyetlerini ancak şirketin iflâs idaresi tarafından temsil edilmediği hususlar için muhafaza ederler.
II - HÜKÜMLERİ
1. TESCİL VE İLAN
MADDE 438 - İnfisah iflâstan başka bir sebepten ileri gelmişse idare meclisince ticaret siciline tescil ve en çok birer hafta fasıla ile üç defa ilân ettirilir. İlâna şirket alacaklılarının vesikalariyle beraber bir yıl içinde müracaat etmeleri lüzumu yazılır. Bu müddetin başlangıcı, üçüncü ilân tarihidir.
2. TASFİYE HALİ
MADDE 439 - Şirketin diğer bir şirketle birleşmesi, bir limited şirket şekline çevrilmesi veya bir âmme hükmi şahsı tarafından devralınması halleri hariç olmak üzere, infisah eden şirket tasfiye haline girer
Tasfiye haline giren şirket, pay sahipleriyle olan münasebetlerinde dahi, tasfiye sonuna kadar ve ehliyeti, 232 nci madde hükmü mahfuz olmak kaydiyle tasfiye gayesiyle mahdut olarak hükmi şahsiyetini muhafaza ve ticaret ünvanını (tasfiye halinde) ibaresini ilâve suretiyle kullanmakta devam eder.
III - ŞİRKET ORGANLARININ DURUMU
MADDE 440 - Şirket tasfiye haline girince organların vazife ve salâhiyetleri, tasfiyenin yapılabilmesi için zaruri olan ve fakat mahiyetleri icabı tasfiye memurlarınca yapılamıyan muamelelere inhisar eder.
Tasfiye işlerinin icaplarından olan hususlar hakkında karar vermek üzere umumi heyet tasfiye memurları tarafından toplantıya davet edilir.
B) TASFİYE
I - TASFİYE MEMURLARI
1. TAYİN
MADDE 441 - Esas mukavele veya umumi heyet karariyle ayrıca tasfiye memuru tâyin edilmedikçe tasfiye işleri, idare meclisi tarafından yapılır. Tasfiye ile vazifelendirilen kimseler esas mukavele veya tâyin kararında aksi derpiş edilmiş olmadıkça mütat bir ücrete hak kazanırlar.
İdare meclisi tasfiye memurlarını ticaret siciline tescil ve ilân ettirir. Tasfiye işlerinin idare meclisince yapılması halinde dahi bu hüküm tatbik olunur.
2. AZİL
MADDE 442 - Esas mukavele veya umumi heyet karariyle tâyin edilmiş olan tasfiye memurları yahut bu vazifeyi ifa eden idare meclisi âzası umumi heyet tarafından her zaman azil ve yerlerine yenileri tâyin olunabilir.
Pay sahiplerinden birinin talebiyle mahkeme dahi haklı sebepler dolayısiyle tasfiyeye memur kimseleri azil ve yerlerine yenilerini tâyin edebilir. Bunlar kendilerini tescil ve ilân ettirirler.
3. AKTİFLERİ SATMA SALAHİYETİ
MADDE 443 - Umumi heyet aksine karar vermiş olmadıkça tasfiye memurları şirketin aktiflerini pazarlık suretiyle de satabilirler.
(Değişik 2. fıkra: 3585 - 16.6.1989) Aktiflerin toptan satılabilmesi için umumî heyetin kararı gereklidir. Bu karar hakkında 388 inci maddenin üçüncü ve dördüncü fıkraları uygulanır.
II - TASFİYE İŞLERİ
1. İLK ENVANTER VE BİLANÇO
MADDE 444 - Tasfiye memurları vazifelerine başlar başlamaz şirketin tasfiyenin başlangıcıdaki hal ve durumunu inceliyerek buna göre envanter defterleriyle bilânçosunu tanzim eder ve umumi heyetin tasdikına sunarlar.
226 ncı madde ile kollektif şirket tasfiye işlerini gören kimselere tevdi olunan vazifeler, anonim şirketlerin tasfiyesinde idare meclisince yapılır.
2. ALACAKLILARIN DAVETİ VE HİMAYESİ
MADDE 445 - Alacaklı oldukları şirket defterleri veya diğer vesikalar münderecatından anlaşılan ve ikametgâhları bilinen şahıslar taahhütlü mektupla, diğer alacaklılar 37 nci maddede yazılı gazetede ve aynı zamanda esas mukavele ile muayyen şekilde ilân suretiyle şirketin infisahından haberdar ve alacaklarını beyana davet edilirler.
Alacaklı oldukları malum olanlar beyanda bulunmazlarsa alacaklarının tutarı notere tevdi olunur.
Şirketin henüz muaccel olmıyan borçlariyle münazaalı bulunan borçlarına tekabül edecek bir para dahi kezalik notere tevdi olunur; meğer ki, bu gibi borçlar kâfi bir teminat ile karşılanmış veya şirket mevcudunun ortaklar arasında taksimi bu borçların ödenmesine talik edilmiş olsun.
Yukarıki fıkralarda yazılı hükümlere aykırı hareket eden tasfiye memurları haksız olarak ödedikleri paralardan dolayı 224 üncü madde hükmüncü mesuldürler.
3. DİĞER İŞLER
MADDE 446 - Tasfiye memurları; şirketin cari muamelelerini tamamlamak, pay bedellerinin henüz ödenmemiş olan kısımlarını icabı halinde tahsil etmek, aktifleri paraya çevirmek ve şirket borçlarının ilk tasfiye bilânçosundan ve alacaklıların daveti neticesinde anlaşılan vaziyete göre şirket mevcudundan fazla olmadığı taayyün etmiş ise bu borçları ödemekle mükelleftirler.
Şirket borçlarının şirket mevcudundan fazla olması halinde tasfiye memurları keyfiyeti derhal mahkemeye bildirirler; mahkeme iflâsın açılmasına karar verir.
Tasfiye memurları tasfiyenin uzun sürmesi halinde her yıl sonu için ara bilânçoları ve tasfiye sonunda son ve kati bir bilânço tanzim ederek umumi heyete tevdi ederler.
4. TASFİYE NETİCESİ DAĞITMA
MADDE 447 - Tasfiye halinde bulunan şirketin borçları ödendikten sonra kalan mevcudu, esas mukavelede aksine bir hüküm olmadıkça, pay sahipleri arasında ödedikleri sermayeler ve paylara bağlı olan imtiyaz hakları nispetinde dağıtılır.
Alacaklıları üçüncü defa davetten itibaren bir yıl geçmedikçe kalan mevcut dağıtılamaz. Şu kadar ki; hal ve duruma göre alacaklılar için bir tehlike mevcut olmadığı takdirde mahkeme bir yıl geçmeden dahi dağıtmaya izin verebilir.
Esas mukavelede ve umumi heyet kararında aksine hüküm bulunmadıkça dağıtma para olarak yapılır.
5. DEFTERLERİN SAKLANMASI
MADDE 448 - Tasfiyenin sonuda evrak ve defterlerin saklanması hakkıda 68 inci madde hükmü tatbik olunur.
III - ŞİRKET UNVANININ SİCİLDEN TERKİNİ
MADDE 449 - Tasfiyenin sona ermesi üzerine şirkete ait ticaret unvanının sicilden terkini tasfiye memurları tarafından sicil memurluğundan talep olunur. İşbu talep üzerine terkin keyfiyeti tescil ve ilân olunur.
IV - TATBİK OLUNACAK DİĞER HÜKÜMLER
MADDE 450 - Yukarıki hususi hükümler mahfuz kalmak üzere 207 nci maddenin 3 üncü fıkrasiyle 212 nci maddenin 3 üncü fıkrası ve 217 - 221, 224 - 227, 231, 232, 235, 236, 240 ıncı maddeler hükümleri anonim şirketler hakkında da tatbik olunur.
Kollektif şirketlerin tasfiyesinde ortakların ittifakla verecekleri kararlar anonim şirketlerde umumi heyetin riayetle mükellef bulunduğu 372 ve 378 inci maddelerde muayyen nısap ve ekseriyet hükümlerine tabidir.
C) TASFİYESİZ İNFİSAH
I - BİRLEŞME
1. DEVRALMA
MADDE 451 - Bir anonim şirket diğer bir anonim şirket tarafından büyük aktif ve pasifleriyle devralınmak suretiyle infisah ederse aşağıdaki hükümler tatbik olunur:
1. Devralan şirketin idare meclisi infisah eden şirketin alacaklarını tasfiye hakkındaki hükümlere göre davet eder;
2. İnfisah eden şirketin malları, borçları tediye veya temin edilinceye kadar ayrı olarak ve devralan şirket tarafından idare olunur;
3. Devralan şirketin idare meclisi âzaları, alacaklılara karşı infisah eden şirket mallarının ayrı olarak idaresini temin hususunda şahsan ve müteselsilen mesuldürler;
4. Malların ayrı olarak idare edildiği müddet içinde infisah eden şirkete karşı açılacak dâvalarda salâhiyetli mahkemenin salâhiyeti bakidir;
5. İnfisah eden şirketin alacaklılariyle devralan şirket alacaklıları arasındaki münasebetlerde devralınan ve ayrı idareye tabi olan mallar aynı müddet içinde infisah eden şirketin malları sayılır; devralan şirketin iflâsında bu mallar ayrı bir masa teşkil eder ve icap ediyorsa münhasıran infisah eden şirket borçlarının ödenmesinde kullanılır;
6. Her iki şirket malları, ancak infisah eden bir anonim şirket mevcudunun pay sahiplerine dağıtılması caiz olduğu anda birleştirilebilir;
7. Şirketin infisahı, ticaret siciline tescil olunur. Şirket borçları tediye veya temin edildikten sonra ticaret sicilinden infisaha ait kayıt silinir ve keyfiyet ilân olunur;
8. İnfisahın tescilinden sonra devralan şirketçe infisah eden şirketin pay sahiplerine karşılık olarak verilecek hisse senetleri, birleşme mukavelesi hükümlerine göre kendilerine teslim olunur.
2. YENİ ŞİRKET KURULMASI
MADDE 452 - Birden çok anonim şirketin malları yeni kurulacak bir anonim şirket tarafından devralınabilir; o suretle ki adı geçen şirketlerin malları tasfiye edilmeksizin yeni şirkete geçer. Böyle bir birleşme hakkında anonim şirketlerin kurulmasına ve bir anonim şirketin diğer bir anonim şirket tarafından devralınmasına dair olan hükümler tatbik olunur.
Ayrıca aşağıdaki hükümler dahi caridir:
1. Şirketler imzaları noterce tasdikli birleşme mukavelesinde, birleştiklerini yeni anonim şirketin esas mukavelesini tanzim ettiklerini, bütün hisselerin taahhüt olunduğunu, mevcut şirketlerin mallarını sermaye olarak yeni şirkete koyduklarını ve yeni şirketin lüzumlu organlarını tâyin ettiklerini tesbit ederler;
2. Birleşme mukavelesi birleşen şirketlerden her birinin umumi heyeti tarafından tasdik olunur;
3. Tasdik karariyle tekemmül eden yeni şirket esas mukavelesi üzerine mütaakıp kuruluş merasimi ikmal edilerek keyfiyet tescil ve ilân olunur;
4. Tescilden sonra eski şirketlerin hisse senetleri karşılığında birleşme mukavelesi gereğince yeni şirketin hisse senetleri verilir.
3. SERMAYESİ PAYLARA BÖLÜNMÜŞ BİR KOMANDİT ŞİRKET TARAFINDAN DEVRALINMA
MADDE 453 - Bir anonim şirket aktif ve pasifleriyle birlikte sermayesi paylara bölünmüş bir komandit şirket tarafından devralınmak suretiyle infisah ederse, devralan komandit şirketin komandite âzaları, infisah eden anonim şirket borçalarından şahsan ve müteselsilen mesul olurlar.
Diğer hususlarda bir anonim şirketin diğer bir anonim şirket tarafından devralınması hakkındaki hükümler tatbik olunur.
II - BİR AMME HÜKMİ ŞAHSİYETİ TARAFINDAN DEVRALINMA
MADDE 454 - Bir anonim şirketin malları devlet, vilâyet, belediye gibi bir âmme hükmi şahsiyeti tarafından devralınırsa, şirketin umumi heyeti tasfiye yapılmamasına karar verebilir.
Bu karar, infisah hakkındaki hükümlere göre verilir ve tescil ve ilân ettirilir.
Tescil ile şiretin mal ve borçları âmme hükmi şahsına intikal etmiş olur ve ticaret sicilinden şirketin unvanı silinir ve keyfiyet ilân olunur.
SEKİZİNCİ KISIM
ANONİM ŞİRKETİN HESAPLARI
A) KAZANÇ VE TASFİYE PAYI
I - UMUMİ OLARAK
MADDE 455 - Her pay sahibi, kanun ve esas mukavele hükümlerine göre pay sahiplerine dağıtılmaya tahsis olunan sâfi kazanca, payı nispetinde iştirak hakkını haizdir. Şirketin infisahı halinde her pay sahibi infisah eden şirket mallarının kullanılması hakkında esas mukavelede başkaca bir hüküm olmadığı takdirde, tasfiye neticesine payı nispetinde iştirak hakkını haizdir.
Esas mukavelede hisse senetlerinin bazı nevilerine tanınan imtiyaz haklariyle kuruculara ve sair kimselere tanınan hususi menfaatler mahfuzdur.
II - HESAP TARZI
MADDE 456 - Esas mukavelede aksine bir hüküm yoksa kazanç ve tasfiye payları esas sermayeye mahsuben ortağın şirkete yaptığı ödemelerle mütenasiben hesap ve tesbit olunur.
B) ENVANTER VE BİLANÇO
I - UMUMİ OLARAK
MADDE 457 - Sâfi kazanç, yıllık bilânçoya göre hesap ve tesbit olunur.
Aşağıdaki maddelerde yazılı hususi hükümler mahfuz kalmak üzere yıllık envanter ve bilânço ticari defterler bölümündeki hükümler gereğince tanzim olunur.
II - GİZLİ YEDEK AKÇE
MADDE 458 - Şirket işlerinin devamlı inkişafını veyahut mümkün mertebe istikrarlı kâr payları dağıtılmasını temin bakımından münasip ve faydalı olduğu takdirde, aktiflerin bilânço günündeki kıymetlerinden daha aşağı bir kıymetle bilânçoya konması şeklinde veya başka suretle gizli yedek akçe ayrılması caizdir.
İdare meclisi, gizli yedek akçe ve sarf yerleri hakkında murakıplara malumat vermekle mükelleftir.
III - MÜNFERİT AKTİF VE PASİFLER
1. MASRAFLAR
MADDE 459 - Kuruluş, teşkilât ve idare masrafları kâr ve zarar hesabında, masraf olarak gösterilir. Şu kadar ki; ilk tesisat veya işletmenin sonradan genişletilmesi veya işletmenin değiştirilmesi için esas mukavele yahut umumi heyet kararlarında derpiş olunan teşkilât masrafları, Damga Resmi tutarları, en çok beş yıllık bir zamana bölünebilir. Bu suretle her yıla ait olan miktar o yılın kâr ve zarar hesabında masraf olarak gösterilir.
2. DEVAMLI TESİSAT
MADDE 460 - Gayrimenkuller, binalar, enerji santralleri, makineler, nakil vasıtaları, alât ve edevat ve mobilya gibi devamlı surette işletmede kullanılan tesisler halin icabına göre münasip olan tenzilât yapıldıktan sonra en fazla maliyet değerleri üzerinden bilânçoya geçirilir.
Haklar, imtiyazlar, ihtira beratları, hususi imal ve istihsal usulleri, ruhsatnameler, markalar ve bunlara benzer sair kıymetler hakkında dahi aynı hüküm caridir.
Tenzilât, pasif tablosunda itfa ve yenilme akçeleri teşkili suretiyle de yapılabilir.
Tesisat sigorta edilmişse bilânço kıymetleri yanına sigorta kıymetleri de yazılır.
3. STOK VE SAİR MALLAR
MADDE 461 - Hammaddeler, işlenmiş ve yarı işlenmiş eşya, emtia ve satılık diğer mallar en fazla maliyet değerleri üzerinden bilânçoya geçirilebilir.
Bununla beraber bu malların maliyet değeri bilânçonun tanzimi zamanında cari fiyattan fazla ise bunlar bilânçoya en fazla cari değer üzerinden geçirilebilir.
4. KIYMETLİ EVRAK
MADDE 462 - Borsa rayici bulunan kıymetli evrak, en çok bilânço gününden bir ay evveline ait müddet içindeki ortalama rayiçleriyle bilânçoya geçirilebilir. Yabancı borsalarda muamele gören kıymetli evrakın rayici söz konusu olan hallerde, bunların bedellerinin transferindeki güçlükler dahi hesaba katılır.
Borsada rayici olmıyan kıymetli evrak, faiz temettü gibi gelirler ve kıymetlerindeki her hangi bir azalma nazara alınmak suretiyle ve maliyet kıymetlerini geçmemek üzere bilânçoya kaydolunur.
5. ESAS SERMAYE VE HUSUSİ AKÇELER
MADDE 463 - Esas sermaye ile yedek akçe, itfa, yenileme, yardım ve hayır işleri ve benzeri cihetlere ayrılmış muhtelif akçeler pasif tablosuna yazılır.
Esas sermayenin henüz ödenmemiş olan kısmı, aktif tablosuna ayrı olarak geçirilir.
6. ÇIKARILAN TAHVİLLER
MADDE 464 - Şirket tarafından çıkarılan tahviller, itfa değerleri üzerinden bir tek rakam olarak pasif tablosuna geçirilir.
Çıkarma fiyatiyle itfa bedeli arasında şirket lehindeki fark aktif tablosuna geçebilirse de bu fark en geç tahvillerin vâde gününe kadar yıllık indirmelerle amorti edilir.
Tahviller her yıl eşit miktarda ve kur'a suretiyle itfa olunacaksa, itfa sırasında itibari kıymetinden fazla ikramiye ödenecek olduğu takdirde bu ikramiyeler ancak tahvillerin muacceliyet kesbettikleri hesap yılındaki hesabın pasifine geçirilebilir.
7. DİĞER TAAHHÜTLER
MADDE 465 - Kefaletten, ve garanti taahhütlerinden doğan mükellefiyetler ve üçüncü şahıs lehine tesis olunan rehinler, bilânçoda veya ilâvesinde birer kalem olarak ayrı ayrı gösterilir.
Bunlardan veya ilerde yerine getirilecek teslim veya tesellüm mükellefiyetlerinden veyahut bunlara benzer taahhütlerden doğması muhtemel zararlara karşılık olmak üzere bilânçoya yedek akçe konur.
C) YEDEK AKÇELER
I - KANUNİ YEDEK AKÇE
MADDE 466 - Her yıl sâfi kârın yirmide birinin ödenmiş esas sermayenin beşte birini buluncaya kadar umumi yedek akçe olarak ayrılması mecburidir.
Kanuni haddini bulduktan sonra dahi bu akçeye aşağıdaki paralar eklenir:
1. Hisse senetlerinin çıkarılmasında, çıkarma masrafları indirildikten sonra, itibari kıymetten fazla olarak elde edilen hasılatın itfalara veya yardım ve hayır işlerine sarf edilmiyen kısmı;
2. İptal edilen hisse senetlerinin bedellerine mahsuben yapılan ödemelerin, bunların yerine çıkarılan senetlerden elde edilen hasılat noksanı kapatıldıktan sonra, artan kısmı;
3. Sâfi kârdan, birinci fıkrada yazılı yedek akçeden başka pay sahipleri için % 5 kâr payı ayrıldıktan sonra, pay sahipleriyle kâra iştirak eden diğer kimselere dağıtılması kararlaştırılmış olan kısmın onda biri;
Umumi yedek akçe esas sermayenin yarısını geçmedikçe, munhasıran ziyanların kapatılmasına yahut işlerin iyi gitmediği zamanlarda işletmeyi idameye, işsizliğin önüne geçmeye veya neticelerini hafifletmeye elverişli tedbirler alınması için sarf olunabilir.
İkinci fıkranın 3 numaralı bendi ve üçüncü fıkra hükümleri, gayesi esas itibariyle başka işletmelere iştirakten ibaret olan "Holding" şirketleri hakkında cari değildir.
Hususi kanunlara tabi olan anonim şirketlerin yedek akçeleri hakkındaki hükümler mahfuzdur.
II - İHTİYARI YEDEK AKÇE
1. UMUMİ OLARAK
MADDE 467 - Yedek akçeye sâfi kârın yirmide birinden fazla bir meblâğın ayrılacağı ve yedek akçenin ödenmiş olan esas sermayenin beşte birini aşabileceği hakkında esas mukaveleye hüküm konabilir.
Esas mukavele ile başkaca akçe ayrılması derpiş ve bunların tahsis ve sarf suretleri tesbit olunabilir.
2. MÜSTAHDEM VE İŞÇİLER LEHİNE YARDIM AKÇESİ
MADDE 468 - Esas mukavelede şirketin müstahdem ve işçileri için yardım sandıkları vesair yardım teşkilâtı kurulması ve idamesi maksadiyle akçe ayrılması derpiş olunabilir.
Yardım maksadına tahsis olunan para ve diğer mallar, şirket mallarından ayrılarak bunlarla Medeni Kanun hükümleri dairesinde bir tesis meydana getirilir.
Tesis senedinde, tesis mallarının şirkete karşı bir alacaktan ibaret olacağı tasrih olunabilir.
Şirketten alınandan başka müstahdem veya işçilerden de aidat alınmışsa, hizmet münasebetinin sonunda tesis şartlarına göre bu akçeden faydalanmadıkları takdirde müstahdem ve işçilere hiç değilse ödedikleri meblâğlar ödeme tarihlerinden itibaren % 5 faiziyle birlikte geri verilir.
III - KAR PAYI İLE YEDEK AKÇELER ARASINDAKİ MÜNASEBET
MADDE 469 - Kanuni ve ihtiyari yedek akçelerle kanun ve esas mukavele hükmünce ayrılması gerekli diğer paralar sâfi kârdan ayrılmadıkça kâr payı dağıtılamaz.
Şirketin devamlı inkişafı veya mümkün mertebe istikrarlı kâr paylarının dağıtılmasını temin bakımından münasip ve faydalı olduğu takdirde umumi heyet kâr payının tesbiti sırasında kanun ve esas mukavelede zikredilenlerden başka yedek akçeler ayrılmasına ve yedek akçelerin kanun ve esas mukavele ile muayyen haddinin artırılmasına karar verebilir.
Esas mukavelede hüküm olmasa bile umumi heyet, şirket müstahdem ve işçileri için yardım sandıkları vesair yardım teşkilâtı kurulması ve idamesi maksadiyle veya diğer yardım maksatlarına hadim olmak üzere, sâfi kârdan aidat tefrik edebilir; bu aidat esas mukavele ile muayyen yardım akçeleri hakkındaki hükümlere tabidir.
D) KAR PAYI, HAZIRLIK DEVRESİ FAİZİ VESAİR KAZANÇ PAYLARI
I - KAR PAYI
MADDE 470 - Esas sermaye için faiz ödenemez.
Kâr payı ancak sâfi kârdan ve bu gaye için ayrılan yedek akçelerden dağıtılabilir.
II - HAZIRLIK DEVRESİ FAİZİ
MADDE 471 - İşletmenin tam bir şekilde faaliyete başlamasına kadar geçecek olan hazırlık devresi için pay sahiplerine, tesisat hesabına geçirilmek üzere muayyen bir faiz ödenmesi esas mukavelede şart kılınabilir. Esas mukavele bu devre ile mahdut olmak üzere faiz ödemelerinin en geç ne zamana kadar devam edeceğini de tâyin eder.
İşletme yeni hisse senetlerinin çıkarılması suretiyle genişletilecek olursa esas sermayenin artırılmasına dair olan kararda yeni pay sahiplerine, tesisat hesabına geçirilmek üzere muayyen bir müddetle ve en geç yeni tesisatın işletmeye başlandığı güne kadar faiz ödenmesi kabul olunabilir.
III - KAZANÇ PAYLARI
MADDE 472 - İdare meclisi âzalarının kazanç payları, sadece sâfi kârdan ve ancak kanuni yedek akçe için muayyen para ayrıldıktan ve pay sahiplerine yüzde dört nispetinde veya esas mukavele ile muayyen daha yüksek bir nispette bir kâr payı dağıtıldıktan sonra verilebilir.
E) İSTİRDAT HAKKI
I - KÖTÜ NİYET HALİNDE
MADDE 473 - Haksız yere ve kötü niyetle kâr payı ve hazırlık devresi faizi alan pay sahipleri, bunları gerivermekle mükelleftirler. İdare meclisi âzalarının kazanç payları hakkında da aynı hüküm tatbik olunur.
Geri alma hakkı, paranın alındığı tarihten itibaren beş yıl sonra müruruzamana uğrar.
II - ŞİRKETİN İFLASI HALİNDE
MADDE 474 - Şirketin iflâsı halinde idare meclisi âzaları şirket alacaklılarına karşı iflâsın açılmasından önceki son üç yıl içinde kazanç payı veya başka bir nam altında hizmetlerine karşılık olarak aldıkları ve fakat münasip ücreti aşan ve bilânço münasip bir ücret miktarına göre tedbirli bir tarzda tanzim edilmiş olduğu takdirde, ödenmemeleri gereken paraları geri vermekle mükelleftirler.
Sebepsiz iktisap hakkındaki hükümler gereğince istirdadı mümkün olmıyan paraların geri verilmesi mükellefiyeti yoktur.
Mahkeme, halin bütün icaplarını gözönünde bulundurarak takdir hakkını kullanır.
BEŞİNCİ FASIL
SERMAYESİ PAYLARA BÖLÜNMÜŞ KOMANDİT ŞİRKET
A) TARİFİ
MADDE 475 - Sermayesi paylara bölünmüş komandit, şirket, sermayesi paylara bölünen ve ortaklarından bir veya birkaçı şirket alacaklarına karşı bir kollektif şirket, diğerleri bir anonim şirket ortağı gibi mesul olan şirkettir. Sermaye, paylara bölünmeksizin sadece birden çok komanditerin iştirak nisbetlerini göstermek maksadiyle kısımlara ayrılmış bulunuyorsa âdi komandit şirket hükümleri tatbik olunur.
B) TATBİK OLUNACAK HÜKÜMLER
MADDE 476 - Komanditelerin gerek birbirleriyle gerekse komanditerlerin heyeti umumiyesi ve üçüncü şahıslarla olan hukuki münasebetleri ve bilhassa şirketi idare ve temsil vazife ve salâhiyetleri ve şirketten çekilmeleri, komandit şirketlerdeki hükümlere tabidir.
Birinci fıkrada gösterilen hususların dışında, aksine hüküm olmadıkça, anonim şirket hükümleri tatbik olunur.
C) KURULUŞ
I - ESAS MUKAVELE
1. ŞEKLİ
MADDE 477 - Esas mukavele, yazılı şekilde tanzim ve kurucularla komandite ortakların hepsi tarafından imza olunur. Şu kadar ki; mukaveledeki imzaların noterce tasdikı lâzımdır.
Müsaade alınmasına mütaallik 280 inci madde hüküm tatbik olunmaz.
2. MUHTEVASI
MADDE 478 - Esas mukaveleye 279 uncu maddenin 6 numaralı bendinden başka bentlerde gösterilen hususlar yazılır:
II - KURUCULAR
MADDE 479 - Esas mukavelenin tanzimine iştirak edenlerle şirkete paradan başka sermaye koyanların hepsi, kurucu sayılır.
Kurucular beş kişiden az olamaz. Kuruculardan hiç olmazsa birisinin komandite olması şarttır. Kurucu sıfatını haiz olan komanditerlerin malik oldukları paylar tutarının esas mukaveleye yazılması lâzımdır.
III - UMUMİ HEYET
MADDE 480 - Komandite ortaklar, kuruluş umumi heyeti toplantılarına iştirak ederler. Fakat şirketin kurulmasına karar verebilmek için komanditer ortakların dörtte birinin hazır bulunması ve bunların temsil ettikleri sermaye tuturanın da komandite ortaklar tarafından konan sermaye hariç olduğu halde, şirket sermayesinin en az dörtte biri nispetinde olması lâzımdır.
D) İDARE
I - TATBİK OLUNACAK HÜKÜMLER
MADDE 481 - Anonim şirketler idare meclisinin vazifeleriyle mesuliyetlerine dair olan hükümler, komandite ortaklar hakkında dahi caridir.
II - AZİL HAKKI
MADDE 482 - Şirketi idare ve temsil ile vazifeli olan komandite ortaklar, kollektif şirketlerin idare ve temsiline vazifeli ortaklar için tâyin olunan hal ve şartlar dairesinde azlolunabilirler. Azil kararının tescili ile azlolunanların şirketin ilerdeki borçlarından dolayı şahsi mesuliyetleri sona erer.
III - REKABET YASAĞI
MADDE 483 - Komandite bir ortak diğer komanditelerin ve umumi heyetin izni olmaksızın şirketin konusu olan ticaret nevine mütaallik bir iş yapamıyacağı gibi bu nevi ticaretle meşgul bir şirkete mesuliyeti tahdit edilmemiş ortak sıfatiyle de dâhil olamaz.
Bu madde hükmüne aykırı hareket eden komandite ortak hakkında 173 üncü madde hükmü tatbik olunur.
E) MURAKIPLARIN VAZİFELERİ
MADDE 484 - Esas mukavelede başkaca hüküm olmadıkça umumi heyet kararlarının icrası, murakıplara aittir.
Murakıplar, komandite ortaklarla komanditelerin heyeti umumiyesi arasında meydana gelen dâvalarda komanditerleri temsil edebilirler. Şu kadar ki, umumi heyetin kararı ile bu salâhiyet hususi temsilcilere tevdi olunabilir.
Komandite ortaklar murakıp olamazlar.
ALTINCI FASIL
KOOPERATİF ŞİRKETLER
BİRİNCİ KISIM
KOOPERATİF ŞİRKETLERİN KURULUŞU
MADDE 485 - 495 - (...) (Madde 485-495, 24 Nisan 1969 tarih ve 1163 sayılı (KOOPERATİFLER KANUNU) nun 100 üncü maddesiyle yürürlükten kaldırılmıştır.)
İKİNCİ KISIM
ORTAKLARIN VE ŞİRKET SERMAYESİNİN DEĞİŞMESİ
MADDE 496 - 502 - (...) (Madde 496-502, 24 Nisan 1969 tarih ve 1163 sayılı (KOOPERATİFLER KANUNU) nun 100 üncü maddesiyle yürürlükten kaldırılmıştır.)
YEDİNCİ FASIL
LİMİTED ŞİRKET
BİRİNCİ KISIM
LİMİTED ŞİRKETİN KURULUŞU
A) TARİFİ
MADDE 503 - İki veya daha fazla hakiki veya hükmi şahıs tarafından bir ticaret unvanı altına kurulup, ortaklarının mesuliyeti koymayı taahhüt ettikleri sermaye ile mahdut ve esas sermayesi muayyen olan şirkete limited şirket denir.
Ortaklar tarafından konulan sermaye için, anonim şirkette olduğu gibi hisse senedi çıkarılamaz.
271 inci madde hükmü limited şirketler hakkında da caridir; şu kadar ki; limited şirketler sigortacılık yapamazlar.
B) ORTAKLARIN SAYISI
MADDE 504 - Ortakların sayısı ikiden az ve elliden çok olamaz.
Ortakların sayısı sonradan bire iner veya şirketin zaruri organlarından biri mevcut olmazsa münasip bir müddet içinde bu eksiklikler tamamlanmadığı takdirde ortaklardan birinin veya şirket alacaklısının talebi üzerine mahkeme şirketin feshine karar verir. Mahkeme taraflardan birinin talebi üzerine gerekli ihtiyati tedbirleri alabilir.
C) MURAKABE
I - ŞEKLİ
MADDE 505 - Limitet şirket mukavelesinin yazılı şekilde yapılması ve bütün kurucuların imzalarının noterce tasdikı şarttır.
II - MUHTEVASI
1. MECBURİ KAYITLAR
MADDE 506 - Şirket mukavelesinde aşağıdaki hususların açıkça yazılması lâzımdır:
1. Şirketin ticaret unvaniyle merkizi;
2. İşletmenin konusu;
3. Esas sermaye ile her ortağın koymayı taahhüt ettiği sermaye miktarları;
4. Şirketin yapacağı ilânların şekli;
5. Şirketin müddeti.
2. SERMAYE
a) MİKTARI
MADDE 507 - (Değişik: KHK/559 - 24.6.1995) Limited şirketin esas sermayesinin en az beşmilyar (*) Türk lirası olması şarttır.
Ortakların koyacakları sermaye birbirinden farklı olabilir. Ancak, ortakların koyacakları sermayenin en az yirmibeşmilyon Türk lirası veya bunun katları olması lazımdır.
Devir için bölme ve mirasın taksimi hali hariç olmak üzere ortağın sermayesi bölünmez bir bütündür.
Bu maddede yazılı miktarlar, Bakanlar Kurulunca on katına kadar artırılabilir.
_____
(*) 22.12.2001 tarih ve 2001/3500 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının 1. maddesi hükmü gereğince beşyüzmilyon Türk lirası olarak öngörülen asgari esas sermaye miktarı beşmilyar Türk lirasına yükseltilmiştir.
_____
b) AYIN NEV'İNDEN
MADDE 508 - Ortaklardan biri, sermayeyi ayın olarak koymayı taahhüt etmişse mukavelede; aynın neden ibaret olacağı, değerinin nasıl biçileceği ve taahhüt ettiği sermayeye ne miktarda mahsup edileceği ve bunun karşılığı olarak esas sermayeden kendine ne miktarda bir iştirak payı düşeceği hususlarının açıkça yazılı olması şarttır.
Şirketin ortak veya üçüncü şahıslardan paradan başka mali kıymetler devralması kararlaştırılmış bulunuyorsa mukavelede: devralınacak mali kıymet, devredenin ad ve soyadı ve şirketin vereceği karşılık gösterilir.
D) KURULUŞ
I - İZİN
MADDE 509 - (...) (Madde 509 un 1. fıkrası, 17.6.2003 tarih ve 25141 sayılı R.G.'de yayımlanan, 11.6.2003 tarih ve 4884 sayılı Kanunun 5. maddesi hükmü gereğince yürürlükten kaldırılmıştır.)
285 inci maddenin ikinci fıkrası hükmü limited şirketlerde de caridir.
II - TESCİL
1. TALEP
MADDE 510 - (Değişik 1. fıkra: 4884 - 11.6.2003 / m.4) Müdürler, 31 inci madde hükümlerine uygun olarak şirket merkezinin bulunduğu yer ticaret siciline kaydedilmesini talep ederler.
Bu maksatla verilecek dilekçede şunlar yazılır:
1. Bütün ortakların ad ve soyadları, ikametgâhları, tabiiyetleri;
2. Her ortağın koymayı taahhüt ettiği sermaye ile ödediği sermaye miktarı;
3. İster ortak, ister üçüncü şahıs olsun, müdürlerin ad ve soyadları;
4. Şirketin ne suretle temsil edileceği.
(...) (Madde 510 un 3. fıkrası, 17.6.2003 tarih ve 25141 sayılı R.G.'de yayımlanan, 11.6.2003 tarih ve 4884 sayılı Kanunun 4. maddesi hükmü gereğince yürürlükten kaldırılmıştır.)
Dilekçe sahiplerinin bundan başka, dilekçede her ortağın koyacağı sermayeyi tamamen taahhüt etmiş ve bu sermayeye mahsuben kanun veya mukavelenin tesbit ettiği miktarı ödemiş, yahut mukavelede yazılı aynı sermaye ile karşılamış olduğunu bildirmeleri lâzımdır.
2. TESCİL VE İLAN
MADDE 511 - İnceleme sonunda kanuni şartları haiz bulunduğu anlaşılan limited şirket, aşağıdaki hususlara şâmil olmak üzere, ticaret siciline tescil ve ilan olunur:
1. Mukavele tarihi;
2. Şirketin ticaret unvanı, ve merkezi;
3. İşletme konusu ve şirketin müddeti;
4. Ortaklardan her birinin ad ve soyadı, ikametgâhı ve tabiiyeti, bir hükmi şahıs bahis konusu ise adı veya ticaret unvanı ve merkezi;
5. Esas sermaye ile ortakların koymayı taahhüt ettikleri sermaye miktarları;
6. Ayın olan sermayenin ve devralınan mali kıymetlerin neden ibaret olduğu ve bunların taahhüt edilen sermayeye ne suretle mahsup edileceği;
7. Müdürlerin ad ve soyadları; ikametgâhları ve tabiiyetleri;
8. Şirketin ne suretle temsil edileceği;
9. Şirkete ait ilânların ne şekilde yapılacağı.
III - HÜKMİ ŞAHSİYET
MADDE 512 - Şirket, ticaret siciline tescil ile hükmi şahsiyet kazanır.
Tescilden önce şirket namına muamelelerde bulunulmuş ise muameleyi yapanlar şahsen ve müteselsilen mesul olurlar.
Bu gibi taahhütlerin, ileride kurulacak şirket namına yapıldığı açıkça bildirilmiş ve şirketin ticaret siciline tescilinden sonra üç aylık bir müddet içinde bu taahhütler şirket tarafından kabul olunmuşsa muameleyi yapanlar mesuliyetten kurtulur ve yalnız şirket mesul olur.
E) MUKAVELENİN DEĞİŞTİRİLMESİ
I - KARAR
MADDE 513 - (Değişik: KHK/559 - 24.6.1995 / m.10) Mukavelede daha yüksek bir nisap öngörülmemiş ise mukavele, sermayenin üçte ikisini temsil eden ortakların kararıyla değiştirilebilir.
Ortakların mesuliyetini genişletme hakkındaki kararların, her halde ittifakla verilmesi gerekir.
II - KARARIN TEKEMMÜLÜ
MADDE 514 - (...) (Madde 514, 17.6.2003 tarih ve 25141 sayılı R.G.'de yayımlanan, 11.6.2003 tarih ve 4884 sayılı Kanunun 5. maddesi hükmü gereğince yürürlükten kaldırılmıştır.)
III - TESCİL VE İLAN
MADDE 515 - Mukavelede yapılan her değişiklik, ilk mukavelede olduğu gibi tescil ve ilân edilir. Mukavelenin değiştirilmesi hakkındaki kararlar üçüncü şahıslar hakkında, tescil tarihinden itibaren hüküm ifade eder.
IV - ESAS SERMAYENİN DEĞİŞTİRİLMESİ
1. ARTIRILMASI
MADDE 516 - Şirketin kuruluşu hakkındaki hükümlere ve hususiyle sermayenin ayın olarak konması ve mali kıymetlerin devralınmasına dair kaidelere riayet şartiyle esas sermaye artırılabilir.
Artırılan kısım için yeni ortaklar alınabilir. Şu kadar ki; mukavelede veya artırma kararında aksine hüküm olmadıkça her ortak, sermayesi nispetinde esas sermayenin artırılmasına iştirak etmeyi istemek hakkını haizdir.
2. AZALTILMASI
MADDE 517 - (Değişik: KHK/559 - 24.6.1995) Her ortağın koymuş olduğu sermaye miktarı ile şirket sermayesi, bu Kanunun 507 nci maddesi ile belirlenen miktarlardan aşağı indirilemez.
Anonim şirketlere ait hükümler esas sermayenin azaltılması hakkında tatbik olunur. Şu kadar ki, zarar neticesinde bilançoda husule gelen bir açığın amortisman yoluyla kapatılması maksadı güdülse bile alacaklılar davet ve bildirilen alacaklar tediye ve temin olunur.
İKİNCİ KISIM
ORTAKLARIN HAK VE BORÇLARI
A) PAYLAR
I - UMUMİ OLARAK
MADDE 518 - Sermaye payı, konulması taahhüt edilen sermayeye göre tâyin olunur.
Sermaye payı ortaklar arasında dahi ancak aşağıdaki hükümler dairesinde devredilebilir ve miras yoliyle geçer.
Pay hakkında tanzim edilecek senetler kıymetli evrak vasfını haiz olmayıp sadece bir ispat vasıtası sayılırlar.
Pay hakkında tanzim edilecek senetlerin sermaye payının tamamına ait olması şarttır.
II - PAY DEFTERİ VE ORTAKLIK LİSTESİ
MADDE 519 - Paylar hakkında bir defter tutulur. Ortakların ad ve soyadları, pay miktarları, vukubulan ödemeler, payların devir ve intikali ve bu hususlarla ilgili diğer değişiklikler bu deftere kaydolunur.
Her takvim yılı başında ticaret sicil memuruna, ortakların ad ve soyadlarını, her ortağın koymayı taahhüt ettiği sermaye miktarını ve buna mahsuben ödediği kısmı gösterir ve müdürler tarafından imzalanmış bir liste verilir. Son listenin tevdi tarihinden itibaren her hangi bir değişiklik olmamışsa liste verilmez. Yalnız, bir değişiklik olmadığı dilekçe ile bildirilir.
Pay defterinin ve listelerin kusurlu ve noksan tutulması veya verilen malumatın yanlış olması yüzünden husule gelecek zarardan; müdürler şahsan ve müteselsilen mesuldürler.
III - İNTİKAL
1. DEVİR
MADDE 520 - Bir payın devri, şirket hakkında ancak şirkete bildirilmek ve pay defterine kaydedilmek şartiyle hüküm ifade eder.
Devir hususunun pay defterine kaydedilebilmesi için, ortaklardan en az dörtte üçünün devre muvafakat etmesi ve bunların esas sermayesinin en az dörtte üçüne sahip olması şarttır.
Ortağın koymayı taahhüt ettiği sermaye ayın ise, payını şirketin kuruluşunu takip eden üç yıl içinde başkasına devredemez.
Şirket mukavelesi payların devrini yasak edebileceği gibi yukarıki fıkralarda derpiş edilenlerden daha ağır şartlara da bağlı tutabilir.
Payın devri veya devir vadi hakkındaki mukavele yazılı şekilde yapılmış ve imzası noterce tasdik ettirilmiş olmadıkça ilgililer arasında dahi, hüküm ifade etmez.
2. MİRAS, KARI KOCA MALLARININ İDARESİ
MADDE 521 - Bir payın miras yoliyle veya karı koca mallarının idaresine ait hükümler gereğince iktisabı için, ortakların muvafakatine lüzum yoktur.
Mukavelede aksine bir şart varsa ortaklar, payı hakiki değeri üzerinen satınalınacak üçüncü bir şahsı göstermedikçe muvafakatten imtina edemezler. İlgililerin muvafakat için şirkete müracaatları tarihinden itibaren bir ay içinde üçüncü şahıs gösterilmediği takdirde muvafakat edilmiş sayılır.
IV - CEBRİ İCRA
1. ŞİRKETİN FESHİNİ İHBAR VE İNFİSAHI
MADDE 522 - Ortaklardan birinin iflâsı halinde iflâs idaresi en az altı ay önce ihbar etmek şartiyle şirketin feshini istiyebilir. Ortaklardan birinin payını haczettirmiş olan alacaklı da ayni hakka sahiptir.
Böyle bir ihbar neticesinde şirket infisah ederek tasfiye haline girerse tasfiye memurları, aleyhine takibat yapılan ortağa düşen tasfiye payını iflâs idaresine veya icra dairesine vermeye mecburdurlar.
2. İNFİSAHIN ÖNLENMESİ
MADDE 523 - İnfisahın tescilinden önce aşağıdaki şartlardan birisi gerçekleştiği takdirde şirket fesih ve tasfiye olunamaz:
1. Şirket veya ortaklar, iflâs masasının veya takibatta bulunan alacaklının haklarını öderse;
2. Payın iflâs idaresi veya icra dairesi marifetiyle ve açık artırma yoliyle satılmasına ve pay kendisine ihale olunan kimsenin yeni bir ortak olarak şirkete girmesine diğer bütün ortaklar muvafakat ederlerse;
3. Pay, bütün ortaklarla iflâs idaresi veya icra dairesinin muvafakatiyle başka bir ortak veya üçüncü şahıs tarafından devralınırsa;
4. Esas sermayenin ekseriyetini temsil eden ortakların sayı itibariyle ekseriyeti aleyhinde takibat yapılan ortağın koymuş olduğu sermayenin hakiki bedelini alarak şikretten çıkarılmasına karar verirse.
Dördüncü bentte yazılı halde hakkının tasfiyesi maksadiyle ortağa verilecek para yüzünden esas sermayenin itibari değeri düşecek olursa esas sermayenin azaltılması hakkındaki hükümler tatbik olunur.
Pay bedelenin veya ödencek paranın iflâs idaresine veya icra dairesine verilmesi şarttır.
V - PAYLARIN DEVİR VE BÖLÜNMESİ
MADDE 524 - (Değişik 1. fıkra: 5274 - 9.12.2004 / m.2 - Yürürlük m.4) Mukavelede aksine hüküm olmadıkça, her bölümü yirmibeş Yeni Türk Lirasından aşağı olmamak şartıyla bir payın bölünmesi ve bölünmüş payların devri caizdir.
Bölme ve devir muamelelerin muteber olması için tam bir payın devri hakkındaki hükümlerin tatbik olunması şarttır.
VI - PAYIN DİĞER BİR ORTAK TARAFINDAN İKTİSABI
MADDE 525 - Payın intikali hakkındaki hükümler, payın diğer bir ortak tarafından iktisabı halinde de tatbik olunur.
Bir ortak diğer bir ortağın payını kısmen veya tamamen elde ederse koyduğu sermayenin itibari değeri o nispette artar.
VII - PAYLARIN ŞİRKET TARAFINDAN İKTİSABI VEYA REHİN OLARAK KABULÜ
MADDE 526 - Sermaye koyma borcu tamamen yerine getirilmedikçe payların şirket tarafından iktisabı veya rehin olarak kabulü muteber olmaz; meğer ki bu muameleler esas sermayeye iştirakten doğmayan alacakların ödenmesi maksadiyle vukubulsun.
Sermaye koyma borcu tamamen yerine getirildikten sonra paylar ortaklık tarafından iktisap edilebilirse de bunların bedelleri ancak ortaklık mallarının esas sermayeyi aşan kısmı ile ödenebilir; aksi takdirde muamele muteber olmaz.
VIII - BİRDEN FAZLA ORTAĞA AİT PAY
MADDE 527 - Bir pay birden fazla ortağa ait olduğu takdirde bunların müşterek bir temsilci tâyin etmeleri gerekir.
Bu durum devam ettikçe ortaklar payla ilgili ödemeler dolayısiyle ortaklığa karşı müteselsilen mesul olurlar.
B) SERMAYE KOYMA BORCU
I - ÖDEME
MADDE 528 - Şirket mukavelesinde aksine hüküm bulunmadıkça ortaklar, koymayı taahhüt ettikleri sermayeleri itibari değerleri nispetinde para olarak ödemeye mecburdurlar. Ayın nevinden sermaye hakkındaki hükümler mahfuzdur.
Esas sermayenin azaltılması hali müstesna olmak üzere, ortakların koymayı taahhüt ettikleri sermayenin ödenmesi tecil olunamıyacağı gibi ortakların bu borçtan ibra edilmeleri de caiz değildir.
II - TEMERRÜT
1. ŞİRKETEN ÇIKARMA
MADDE 529 - Sermaye koyma borcunu tâyin edilen müddet içinde yerine getirmiyen ortak, temerrüt faizini ve şirket mukavelesine cezai bir şart konmuşsa bunu da ödemekle mükelleftir.
Noter marifetiyle ve on beş günden aşağı olmamak üzere tâyin edilecek müddetlerde iki defa yapılan ihtara rağmen sermaye koyma borcunu ödemiyen ortak şirketten çıkarılabilir. Çıkarılan ortağın ödemediği borçtan dolayı mesuliyeti eskisi gibi devam eder.
2. PAYIN PARAYA ÇEVRİLMESİ
MADDE 530 - Şirketten çıkarılan ortağın payı diğer bir ortak tarafından hakiki değeri üzerinden devralınamadığı takdirde şirket tarafından açık artırma yoliyle satılabilir. Çıkarılan ortak da dâhil olduğu halde bütün ortakların muvafakatiyle payın diğer bir şekilde paraya çevrilmesi caizdir.
Elde edilen paradan ortağın borcu kesildikten sonra geri kalanı ortağa verilir.
3. AÇIK ÇIKMASI HALİNDE MESULİYET
MADDE 531 - Çıkarılan ortağın payı paraya çevrildiği halde elde edilen para şirkete olan borcuna yetmezse, adı geçen ortağın pay defterine kaydedildiği tarihten önce beş yıl içinde pay defterine kayıtlı bütün selefleri aradaki farktan dolayı şirkete karşı ikinci derecede mesul olurlar. Ancak, çıkarma tarihine göre en az on yıl evvel ortak sıfatını kaybetmiş olanlar bu hükümden müstesnadır.
Bu mesuliyet kayıt sırasına göre olup ödemede bulunan eski ortağın, kendisinden önce gelen kimselere rücu hakkı vardır.
Ancak, sıra itibariyle sonra gelen kimse, davet tarihinden itibiren bir aylık müddet içinde ödemede bulunmadığı takdirde ondan önce gelene müracaat edilir.
C) ORTAKLARIN MESULİYETİ
MADDE 532 - Ortaklar, sermaye koyma borçlarını yerine getirdikleri nispette, mesuliyetten kurtulurlar. Şu kadar ki, ortaklara koydukları sermaye kısmen veya tamamen geri verilmiş veya haksız yere kâr yahut faiz ödenmiş ise aldıkları para nispetinde mesuldürler.
Ortaklığın infisahı veya iflâsı halinde tasfiye memurları veya iflâs idaresi, ortakların ödemeleri gereken borcu yukarıdaki hükümlere göre tesbit ve talebederler.
Diğer ortaklar, karşılığı henüz tamamiyle ödenmemiş olan şirket paylarının şirketçe muteber şekilde devir veya rehin alınması halinde, pay karşılığının ödenmemiş olan miktarı nispetide, müteselsil olarak mesul tutulurlar.
D) KARA İŞTİRAK
I - UMUMİ OLARAK
MADDE 533 - Şirket mukavelesinde aksine hüküm bulunmadıkça ortaklar, sermaye koyma borçlarını yerine getirdikleri nispette, yıllık bilânçoya göre, elde edilmiş olan sâfi kârdan pay alırlar.
Ortaklara, koydukları sermaye için faiz verilemez.
II - BİLANÇO VE YEDEK AKÇELER
MADDE 534 - Anonim şirketin bilânço ve yedek akçe hakkındaki hükümleri, limited şirketler hakkında da tatbik olunur.
III - HAKSIZ ALINAN KAR PAYLARININ GERİ VERİLMESİ
MADDE 535 - Haksız yere kâr almış olan ortak veya müdür, bunları geri vermekle mükelleftir.
Hüsnüniyet sahibi oldukları takdirde ortak veya müdürün geri verme borcu, şirket alacaklılarının haklarını ödemek için lâzım olan miktarı aşamaz.
Geri alma hakkı; paranın alnındığı tarihten beş yıl, hüsnüniyete dayanan hallerde iki yıl sonra müruruzamana uğrar.
ÜÇÜNCÜ KISIM
ŞİRKETİN TEŞKİLATI
A) ORTAKLAR UMUMİ HEYETİ
I - KARARLAR
MADDE 536 - Anonim şirketin umumi heyet toplantılarına ait hükümler, ortaklarının sayısı yirmiden fazla olan limited şirketlerin umumi heyet toplantıları hakkında da tatbik olunur.
Ortak sayısı yirmi ve daha az olan şirketlerde kararlar, ortakların yazılı reyleriyle verilebilir.
Her iki halde ödenmiş esas sermayenin hiç olmazsa yarısından fazlasını temsil eden ortakların müzakere edilen husus lehine rey vermiş olması gerekir; aksi takdirde karar hükümsüzdür.
Anonim şirket umumi heyet kararlarının iptali hakkındaki hükümler burada dahi tatbik olunur.
II - REY HAKKI
MADDE 537 - (Değişik 1. fıkra: KHK/559 - 24.6.1995) Şirket mukavelesinde aksine hüküm olmadıkça her ortağın rey hakkı koyduğu sermaye miktarına göre hesaplanır. Her yirmibeşmilyon Türk lirası bir rey hakkı verir.
Rey hakkından mahrumiyete dair mukaveleye konan kayıtlar hükümsüzdür.
Hakkında ibra kararı verilecek ortak, bu kararın ittihazında rey hakkını kullanamaz.
III - TOPLANTIYA ÇAĞIRMA
MADDE 538 - Ortaklar umumi heyeti müdürler tarafından her yılda bir defa ve iş yılının sona ermesini takibeden üç ay içinde toplatıya çağırılacağı gibi, şirket mukavelesi hükümlerince veya şirketin menfaatleri gerektirdikçe dahi çağırılır.
Esas sermayenin onda birini temsil eden ortak veya ortaklar, toplantının maksadını göstermek suretiyle, umumi heyetin toplantıya çağırılmasını yazılı olarak istiyebilir.
Müdürler bu talebi münasip bir müddet içinde yerine getirmedikleri takdirde mahkeme teklif sahiplerinin talebi üzerine umumi heyetin toplantıya çağırılmasına karar verir.
Toplantıya ve yazılı olarak rey vermeye davet şirket mukavelesinde gösterilen şekilde ve eğer mukavelede bu hususta hüküm yoksa taahhütlü mektupla ve toplantıdan en az beş gün önce ve gündemi bildirmek suretiyle yapılır.
Bütün ortaklar; aralarından biri itirazda bulunmadığı takdirde toplantıya çağırma hakkındaki merasime riayet etmeksizin de umumi heyet halinde toplanabilirler. Böyle bir toplantıda bütün ortaklar hazır olmak şartiyle, umumi heyetin salâhiyetine dâhil olan hususlar müzakere edilerek karara bağlanabilir.
IV - SALAHİYETLER
MADDE 539 - Umumi heyet aşağıdaki salâhiyetleri haiz olup bunları başka bir organa devredemez:
1. Şirket mukavelesini değişitirmek;
2. Müdürleri tâyin ve azletmek;
3. Müdür olmıyan ortaklara bahşedilen kontrol hakları mahfuz kalmak şartiyle murakıpları tâyin ve azletmek;
4. Kâr ve zarar hesabını ve bilânçoyu tasdik ve sâfi kârın kullanmak şeklini tâyin etmek;
5. Müdürleri ibra etmek;
6. Payların bölünmesi hakkında karar vermek;
7. Kuruluş veya idare işlerinden dolayı şirketin kendi organlarına veya münferit ortaklara karşı haiz olduğu tazminat taleplerini dermeyan etmek.
Şirket mukavelesinde aksine hüküm olmadıkça umumi heyet, ortakların koymayı taahhüt ettikleri sermayeye mahsuben ödiyecekleri paraların ödeme gününü tesbit ve ticari mümessillerle, bütün ticari işletmeyi idare hakkı verilen ticari vekilleri tâyine salâhiyetlidir.
B) İDARE VE TEMSİL
I - MÜDÜRLER
1. ORTAK OLANLAR
MADDE 540 - Aksi kararlaştırılmış olmadıkça, ortaklar hep birlikte müdür sıfatiyle şirket işlerini idareye ve şirketi temsile mezun ve mecburdurlar.
Şirket mukavelesi veya umumi heyet kararı ile şirketin idare ve temsili ortaklardan bir veya birkaçına bırakılabilir.
Kuruluştan sonra şirkete giren ortaklar, bu hususta umumi heyetin ayrı bir kararı olmadıkça, idare ve temsile mezun ve mecbur değildirler.
Limited şirketin temsilcileri arasında bir hükmi şahıs bulunduğu takdirde, ancak o hükmi şahıs adına limited şirketin temsil ve idaresini üzerine almış bulunan hakiki şahıs limited şirketin temsilcisi olarak tescil ve ilân edilir.
2. ORTAK OLMIYANLAR
MADDE 541 - Şirket mukavelesi veya umumi heyet karariyle şirketin idare ve temsili ortak olmıyan kimselere de bırakılabilir. Bu gibi kimselerin salâhiyet ve mesuliyetleri hakkında ortak olan müdürlere ait hükümler tatbik olunur.
II - TEMSİL SALAHİYETİ
1. ŞÜMULÜ
MADDE 542 - Müdürlerin haiz oldukları temsil salâhiyetinin şümul ve tahdidi hakkında, anonim şirketin idare meclisine dair olan 321 inci made hükmü tatbik olunur.
Vazifelerini ifa dolayısiyle müdürlerin işlemiş oldukları haksız fiillerden şirket mesul olur.
2. KALDIRILMASI
MADDE 543 - Ortaklara ait idare ve temsil salâhiyetlerinin kaldırılması hakkında, kollektif şirkete dair 161 ve 162 nci maddeleri hükümleri tatbik olunur.
Ortak olmıyan müdür umumi heyet karariyle her zaman azlolunabilir. Azlolunan müdürün mukaveleden doğan hakları mahfuzdur.
3. İMZA ŞEKLİ
MADDE 544 - Şirket namına yapılacak yazılı beyanlarda, şirketin unvaniyle beraber müdürlerin kendi imzalarının da bulunması lâzımdır.
Şirket tarafından tanzim edilecek mektup, evrak ve vesikalarda; şirketin unvaniyle birlikte esas sermaye miktarının gösterilmesi şarttır.
4. TİCARİ MÜMESSİL VE VEKİLLERİN TAYİNİ
MADDE 545 - Mukavelede aksine hüküm olmadıkça ticari mümesiller ile bütün işletmeyi idare salâhiyetini haiz olan ticari vekiller, ancak umumi heyet karariyle tâyin olunabilir. Bununla beraber her müdür, bunları azletmek salâhiyetine sahiptir.
5. SERMAYENİN KISMEN KAYBI
MADDE 546 - Esas sermayenin yarısı kaybedilmiş veya şirketin borçları mevcudundan fazla tutmuşsa, yahut şirketin aciz halinde bulunduğu şüphesini uyandıran emareler mevcut ise anonim şirket hakkındaki 324 üncü madde hükmü tatbik olunur.
6. REKABET YASAĞI
MADDE 547 - Müdür olan bir ortak, diğer ortakların muvafakati olmadan şirketin uğraştığı ticaret dalında ne kendi ve ne de başkası hesabına iş göremiyeceği gibi başka bir işletmeye mesuliyeti tahdidedilmemiş ortak, komanditer ortak veya limited şirketin âzası sıfatiyle iştirak dahi edemez. Bu yasak, mukaveleye konacak hükümle bütün ortaklara teşmil edilebilir.
C) MURAKABE
MADDE 548 - Ortakların sayısı yirmiyi aşan limited şirketlerde, bir veya birden fazla murakıp bulunur. Bu fasılda başka bir hüküm bulunmadığı takdirde Anonim şirketlerdeki murakıplara ait hükümler limited şirket murakıplarına da tatbik olunur.
Ortaklarının sayısı yirmi ve yirmiden az olan limited şirketlerde, idare hak ve vazifesi bütün ortaklara ait değilse müdür sıfatını haiz olmıyan ortaklar Borçlar Kanunu'nun 531 inci maddesinde yazılı haktan faydalanabilirler.
DÖRDÜNCÜ KISIM
İNFİSAH VE AYRILMA
A) İNFİSAH SEBEPLERİ
MADDE 549 - Şirket şu hallere infisah eder:
1. Şirket mukavelesinde yazılı sebeplerle;
2. Mukavelede aksine açık hüküm olmadıkça esas sermayenin dörtte üçüne sahip olan ortakların dörtte üçünü teşkil eden bir ekseriyet tarafından verilecek kararla;
3. Şirketin iflâsına karar verilmesiyle;
4. Ortaklardan birinin talebi üzerine ve muhik sebeplerden dolayı mahkeme karariyle;
5. Kanunda yazılı sair hallerde.
B) TESCİL
MADDE 550 - Müdürler, iflâstan gayri bir sebeple vukubulan infisahı tescil ve ilân edilmek üzere ticaret siciline bildirirler.
C) ŞİRKETTEN ÇIKMA VE ÇIKARILMA
MADDE 551 - Şirket mukavelesiyle, ortaklara şirketten çıkma hakkı verilebileceği gibi bu hakkın kullanılması muayyen şartlara da tabi tutulabilir.
Her ortak, muhik sebeplere dayanmak şartiyle şirketten çıkmasına müsaade edilmesini veya şirketin feshini mahkemeden talebedebilir.
Esas sermayenin yarısından fazlasına sahip bulunan ortakların mutlak ekseriyeti tarafından muvafakat edilmek şartiyle şirket, muhik sebeplerden dolayı bir ortağın şirketten çıkarılmasını mahkemeden istiyebilir.
Bir ortağın şirketten çıkması veya çıkarılması ancak esas sermayenin azaltılması hakkındaki hükümleri riayet şartiyle muteberdir. Şu kadar ki, ayrılan ortağın hakları, şirketin esas sermeyesinin itibari miktarını geçen mallarından ödenir veya payı sermaye koyma borcunun yerine getirilmemesi hakkındaki hükümler gereğince paraya çevrilirse yahut başka bir ortak tarafından devralınırsa esas sermayenin azaltılması hakkındaki hükümlere riayet etmeye lüzum yoktur.
D) TASFİYE
MADDE 552 - Anonim şirketin, tasfiye memurlarını tâyin ve azilleri, tasfiyenin icrası ticaret sicilindeki kaydın silinmesi ve ticari defterlerin saklanması hakkındaki hükümleri limited şirketlerde dahi tatbik olunur.
E) NEVİ DEĞİŞTİRME
I - ŞARTLAR
MADDE 553 - Bir anonim şirket tasfiye edilmeksizin aşağıdaki şartlar altında limited şirkete çevrilebilir:
1. Limitet şirket esas sermayesinin anonim şirketin esas sermayesinden az olmaması;
2. Anonim şirketin pay sahiplerine şirket mukavelesiyle tesbit edilmiş şekle uygun olarak yapılacak bir ilânla, sahip oldukları payların itibari değerlerine kadar limited şirketin esas sermayesine iştirak imkânının verilmesi;
3. Bu suretle iştirak edecek kimselerin koyacakları paylar tutarının, anonim şirketin esas sermayesinin en az üçte ikisine tekabül etmesi.
II - PAY SAHİPLERİNİN HAKLARI
MADDE 554 - Limitet şirkete hiç iştirak etmiyen veya anonim şirketteki paylarınının yalnız bir kısmı ile iştirak eden her pay sahibi limited şirketten, infisah eden anonim şirket mallarından kendisine düşecek miktarın ödenmesini istiyebilir.
(Değişik 2. fıkra: 3585 - 6.6.1989) Bu miktar anonim şirket umumî heyet toplantısında temsil olunan esas sermayenin üçte ikisine tekabül eden bir ekseriyet tarafından tasvip olunacak bir bilançoya göre hesap olunur.
III - ALACAKLILARIN HAKLARI
MADDE 555 - Limitet şirketin ticaret siciline kaydedilmesiyle infisah eden anonim şirketin malları; kendiliğinden limited şirkete intikal eder.
Limitet şirketin ticaret siciline tescil edilmesiyle mukavelesinde yazılı şekilde ve üç defa yapılacak ilânla, infisah eden anonim şirketin alacaklıları üçüncü ilândan itibaren bir aydan az olmamak üzere tâyin edilecek münasip bir müddet içinde haklarını bildirmeye davet olunurlar. Bu müddet içinde noter protestosiyle itiraz edilmediği takdirde borçların limited şirkete intikal edeceği ilânda açıkça bildirilir.
İtiraz vukuunda bildirilen alacak ya ödenir veya temin olunur.
Bütün alacaklıların hakları bu şekilde teminat altına alınmadıkça infisah eden anonim şirketin mallarından pay sahiplerine hiçbir ödeme yapılamaz.
Müdürler infisah eden anonim şirketin alacaklarına karşı bu hükümlere riayet edilmemesinden dolayı, kusursuz olduklarını ispat etmedikçe, şahsen ve müteselsilen mesuldürler.
Anonim şirketin infisahı tescil ve ilân edilmek üzere ticaret siciline bildirilir. Limitet şirketi borçlu olarak kabul etmiyen alacaklıların hakları tediye veya temin edildikten sonra infisah eden anonim şirketin ticaret sicilindeki kaydının silinmesi limited şirket tarafından talebedilir.
BEŞİNCİ KISIM
TATBİK OLUNACAK HÜKÜMLER
A) ANONİM ŞİRKET HÜKÜMLERİNE YAPILAN ATIFLAR
MADDE 556 - Şirketin kuruluşuna iştirak edenlerle şirketin idare veya murakabesine memur edilen kimselerin ve tasfiye memurlarının mesuliyeti, cezai mesuliyetler ve şirketin vekâletlerce murakabesi hakkında anonim şirketin bu hususlara mütaallik hükümleri tatbik olunur.
ÜÇÜNCÜ KİTAP
KIYMETLİ EVRAK
BİRİNCİ FASIL
UMUMİ HÜKÜMLER
A) KIYMETLİ EVRAKIN TARİFİ
MADDE 557 - Kıymetli evrak öyle senetlerdir ki, bunlarda mündemiç olan hak senetten ayrı olarak dermeyan edilemediği gibi başkalarına da devredilemez.
B) SENETTEN DOĞAN BORÇ
MADDE 558 - Kıymetli evrakın borçlusu, ancak senedin teslimi mukabilinde ödeme ile mükelleftir.
Hile veya ağır kusuru bulunmadıkça borçlu vâdenin hulûlünde senedin mahiyetine göre alacaklı olduğu anlaşılan kimseye ödemede bulunmakla borcundan kurtulur.
C) KIYMETLİ EVRAKIN DEVRİ
I - UMUMİ ŞEKİL
MADDE 559 - Mülkiyet veya sair bir aynı hak tesisi maksadiyle kıymetli evrakın devri için, her halde senet üzerindeki zilyedliğin devri şarttır.
Bundan başka emre yazılı senetlerde ciroya nama yazılı senetlerde yazılı bir devir beyanına da ihtiyaç vardır. Bu beyan kıymetli evrakın üzerine yazılabileceği gibi ayrı bir kâğıt üzerine de yazılabilir.
Kanun veya mukavele ile başka kimselerin bu arada bilhassa borçlunun da devre iştirakleri mecburi kılınabilir.
II - CİRO
1. ŞEKİL
MADDE 560 - Bütün hallerde ciro, poliçenin cirosu hakkındaki hükümlere göre yapılır.
Devir için, tam ciro ve senedin teslimi kâfidir.
2. HÜKÜM
MADDE 561 - Devri kabil olan bütün kıymetli evrakın, senedin muhteviyatından veya mahiyetinden aksi anlaşılmadıkça, ciro ve teslimi ile cirantanın hakları ciro edilene geçer.
D) TAHVİL
MADDE 562 - Nama yahut emre yazılı senet, ancak kendisine hak verdiği ve borç yüklediği bütün kimselerin muvafakatiyle hâmile yazılı bir senet haline getirilebilir. Bu muvafakatin bizzat senet üzerine yazılması gerekir.
Hâmile yazılı senetlerin nama veya emre yazılı senet haline getirilmesi hususunda da aynı esas caridir. Bu son halde hak veya borç sahibi kimselerden birinin muvafakati bulunmazsa bu değişiklik, ancak değişikliği yapan alacaklı ile onun haklarına doğrudan doğruya halef olan şahıs arasında hüküm ifade eder.
E) İPTAL KARARI
I - ŞARTLARI
MADDE 563 - Kıymetli evrak zayi olduğu takdirde mahkeme tarafından iptaline karar verilebilir.
Kıymetli evrakın zayi olduğu yahut ziyaın meydana çıktığı zamanda senet üzerinde hak sahibi olan şahıs, senedin iptaline karar verilmesini istiyebilir.
II - HÜKÜMLERİ
MADDE 564 - İptal kararı üzerine hak sahibi hakkını senetsiz olarak da dermeyan veya yeni bir senet ihdasını talebedebilir.
Bunun haricinde iptal usulü ve hükümleri hakkında, kıymetli evrakın muhtelif nevilerine mütaallik hususi hükümler tatbik olunur.
F) HUSUSİ HÜKÜMLER
MADDE 565 - Muhtelif kıymetli evrak hakkındaki hususi hükümler mahfuzdur.
İKİNCİ FASIL
NAMA YAZILI SENETLER
A) TARİFİ
MADDE 566 - Belli bir şahıs nama yazılı olup da onun emrine kaydını ihtiva etmiyen ve kanunen de emre yazılı senetlerden sayılmıyan kıymetli evrak nama yazılı senet sayılır.
B) ALACAKLININ HAKKINI NASIL İSPAT EDECEĞİ
I - KAİDE OLARAK
MADDE 567 - Borçlu, ancak senedin hâmili bulunan ve senette adı yazılı olan veya onun hukuki halefi olduğunu ispat eden şahıslara ödemeye mecburdur.
Bu cihet ispat edilmediği halde ödemede bulunan borçlu, senedin hakikî sahibi olduğunu ispat eden bir üçüncü şahsa karşı borcundan kurtulmuş olmaz.
II - EKSİK NAMA YAZILI SENETLER
MADDE 568 - Nama yazılı senet içinde senet bedelini her hâmiline ödemek hakkını mahfuz tutmuş olan borçlu, alacaklı sıfatının ispat edilmesini aramamış olsa dahi hâmile hüsnüniyetle yapacağı ödeme neticesinde borcundan kurtulmuş olur. Şu kadar ki; hâmile ödemede bulunmakla mükellef değildir. 697 inci maddenin ikinci fıkrası hüküm mahfuzdur.
C) İPTAL KARARI
MADDE 569 - Aksine hususi hükümler olmadıkça nama yazılı senetler; hâmile yazılı senetler hakkındaki hükümlere göre iptal olunur.
Borçlu, senette ilânların sayısını azaltmak veya mehilleri kısaltmak suretiyle iptal için daha basit bir usul derpiş edebileceği gibi alacaklı kendisine senedin iptal ve borcun itfa olunduğunu gösteren, resmen tanzim veya usulen tasdik edilmiş bir vesika verildiği takdirde, senet ibraz edilmeksizin ve iptaline karar verilmeksizin dahi muteber olmak üzere ödemek hakkını da mahfuz tutabilir.
ÜÇÜNCÜ FASIL
HAMİLE YAZILI SENETLER
A) TARİFİ
MADDE 570 - Senedin metin veya şeklinden, hâmili kim ise o kimsenin hak sahibi sayılacağı anlaşılan her kıymetli evrak; hâmile (Hâmiline) yazılı senet sayılır.
Mahkeme karariyle ödemeden menedilen borçlunun ödemesi muteber olmaz.
B) BORÇLUNUN DEFİLERİ
I - UMUMİ OLARAK
MADDE 571 - Borçlu hâmile yazılı bir senetten doğan alacağa karşı ancak senedin hükümsüzlüğüne taallûk eden veya senetten anlaşılan defilerle alacaklı her kim ise ona karşı şahsan haiz olduğu defileri ileri sürebilir.
Borçlu ile önceki hamillerden birisi arasından doğrudan doğruya mevcut münasebetlere dayanan defilerin dermeyanı, ancak senedi iktisabederken hamilin bilerek borçlunun zararına hareket etmiş olması halinde caizdir.
Senedin borçulunun rızası hilafına tedavüle çıkarıldığı yolunda bir defi dermeyan olunamaz.
II - HAMİLE YAZILI FAİZ KUPONLARI
MADDE 572 - Borçlu hâmile yazılı faiz kuponlarından doğan alacağa karşı ana paranın itfa edildiği definde bulunamaz.
Ana paranın ödenmesi halinde, borçlu, ilerde muacceliyet kesbedecek olup asıl senetle birlikte kendisine teslim edilmiyen faiz kuponlarının tutarını bu kuponlar hakkında cari olan müruruzaman müddeti geçinceye kadar alıkoymak hakkını haizdir; meğer ki, teslim edilmiyen kuponların iptaline karar verilmiş yahut tutarı mukabilinde teminat gösterilmiş olsun.
C) İPTAL KARARI
I - UMUMİ OLARAK
1. SALAHİYET
MADDE 573 - Hisse senetleri, tahviller, intifa senetleri, (Münferit kuponlar hariç olmak üzere) kupon varakaları, esas kupon varakalarının enilenmesine yarayan kuponlar (Talonlar) gibi hâmile yazılı senetlerin iptaline hak sahibinin talebi üzerine mahkemece karar verilir.
Salahiyetli mahkeme borçlunun ikametgâhı mahkemesi veya hisse senetleri hakkında anonim şirket merkezinin bulunduğu yerin mahkemesidir.
Dilekçe sahibinin senedin zilyedi bulunduğu ve onu zayi ettiği yolundaki iddalarının mahkemece kuvvetle muhtemel görülmesi lazımdır.
Kupon varakası veya talonu bulunan bir senet hamilinin elinden yalnız kupon varakası veya talonu çıkmış olursa talebin haklı olduğunun ispatı için esas senedin ibrazı yeter.
2. ÖDEME YASAĞI
MADDE 574 - Dilekçe sahibinin talebi üzerine mahkeme senedin borçlusunu; hilafına hareket ettiği takdirde iki defa ödemek mecburiyetinde kalacağını ihtar ederek bedelini ödemekten meneder.
Bir kupon varakasının iptaline karar vermek lazımgeldiği takdirde vadeleri dava sırasında hulul eden münferit kuponlar hakkında faiz kuponlarının iptaline mütedair hükümler tatbik olunur.
3. İLAN İLE DAVET, MÜRACAAT MÜDDETİ
MADDE 575 - Mahkeme, dilekçe sahibinin, senedin zilyedi bulunmuş ve onu zayi etmiş olduğuna dair verdiği izahatın doğruluğunu kuvvetle muhtemel görürse, belli olmıyan hâmili ilan yoliyle senedin muayyen bir müddet içinde ibraz etmeye davet ve aksi takdirde senedin iptaline karar verileceğini ihtar eder. Müddetin en az altı ay olarak tesbiti lazımdır; bu müddet ilk ilan gününden itibaren işlemeye başlar.
4. İLAN ŞEKLİ
MADDE 576 - Senedin ibraz hususundaki ilanın 37 nci maddede yazılı gazetede üç kere yapılması lazımdır.
Mahkeme lüzum gördüğü takdirde ayrıca münasip göreceği diğer şekillerde de ilanlar yapılmasına karar verebilir.
5. HÜKÜMLER
a) SENEDİN İBRAZI HALİNDE
MADDE 577 - İptali istenen senet ibraz edilirse mahkeme, dilekçe sahibine senedin iadesi hususunda dava açması için bir mehil tâyin eder.
Dilekçe sahibi bu mehil içinde dava açmazsa, mahkeme, senedi geri verir ve ödeme yasağını kaldırır.
b) SENEDİN İBRAZ EDİLMEMESİ HALİNDE
MADDE 578 - Senet tâyin olunan mehil içinde ibraz edilmezse, mahkeme, senedin iptaline karar verir veya lüzum görürse başka tedbirler de ittihaz edebilir.
Hâmile yazılı bir senedin iptali hakkındaki karar derhal 37 nci maddede anılan gazete ile ve mahkeme lüzum görürse başka vasıtalarla da ilan edilir.
İptal kararı üzerine dilekçe sahibi, masrafı kendisine ait olmak üzere yeni bir senet ihdasını veya muaccel borcun ifasını istemek hakkını haizdir.
II - KUPONLARDA USÜL
MADDE 579 - Münferit kuponların zıyaı halinde hak sahibinin talebi üzerine, mahkeme, bedelin vadesinde ve eğer vade esasen hulûl etmiş bulunursa derhal mahkemeye yatırılmasına karar verir.
Üç yıl geçtikten sonra hiçbir hak sahibi müracaat etmemiş olur ve vadenin hulûlünden itibaren üç yıl geçmiş olursa mahkeme karariyle bedel dilekçe sahibine verilir.
III - BANKNOTLARDA VE BUNA BENZER KAĞITLARDA USÜL
MADDE 580 - Banknot ve büyük miktarda çıkarılıp görüldüğünde ödenmesi gereken ve para yerine ödeme vasıtası olarak kullanılan ve muayyen bedelleri yazılı olan diğer hâmile yazılı senetlerin iptaline karar verilemez.
Devlet tarafından çıkarılmış olan tahviller hakkındaki hususi hükümler mahfuzdur.
D) İPOTEKLİ BORÇ SENEDİ VE İRAT SENEDİ
MADDE 581 - Hâmile yazılı olan ipotekli borç senediyle irat senedi hakkındaki hususi hükümler mahfuzdur.
DÖRDÜNCÜ FASIL
KAMBİYO SENETLERİ
BORÇLANMA EHLİYETİ
MADDE 582 - Akit ile borçlanmaya ehil olan kimse, poliçe, çek ve bono ile borçlanmaya da ehildir.
BİRİNCİ KISIM
POLİÇE
BİRİNCİ AYIRIM
POLİÇENİN KEŞİDESİ VE ŞEKLİ
A) ŞEKİL
I - UNSURLARI
1. UMUMİ OLARAK
MADDE 583 - Poliçe:
1. Senet metninde "Poliçe" kelimesini ve eğer senet Türkçeden başka bir dille yazılmışsa o dilde poliçe karşılığı olarak kullanılan kelimeyi;
2. Muayyen bir bedelin ödenmesi hususunda kayıtsız ve şartsız haveleyi;
3. Ödiyecek olan kimsenin (Muhatabın) ad ve soyadını;
4. Vadeyi;
5. Ödeme yerini;
6. Kime veya kimin emrine ödenecek ise onun ad ve soyadını;
7. Keşide tarihi ve yerini;
8. Keşidecinin imzasını;
İhtiva eder.
2. UNSURLARIN BULUNMAMASI
MADDE 584 - Yukarki maddede yazılı hususlardan birini ihtiva etmiyen senet aşağıdaki fıkralarda yazılı haller dışında poliçe sayılmaz.
Vadesi gösterilmiyen poliçenin görüldüğünde ödenmesi meşrut sayılır.
Ayrıca tasrih edilmiş olmadıkça muhatabın soyadı yanında gösterilen yer, ödeme yeri ve aynı zamanda da muhatabın ikametgâhı sayılır.
Keşide yeri gösterilmeyen poliçe, keşidecinin soyadı yanında gösterilen yerde keşide edilmiş sayılır.
II - MÜNFERİT UNSURLAR
1. KEŞİDECİNİN AYNI ZAMANDA MUHATAP VEYA EMRİNE ÖDENECEK KİMSE OLMASI
MADDE 585 - Poliçe bizzat keşidecinin emrine yazılı olabileceği gibi bizzat keşideci üzerine veya bir üçüncü şahıs hesabına da keşide edilebilir.
2. ADRESLİ VE İKAMETGAHLI POLİÇE
MADDE 586 - Poliçenin üçüncü şahıs ikametgâhında ödenmesi şart koşulabilir.
Bu üçüncü şahsın ikametgâhı muhatabın ikametgâhının bulunduğu yerde (Adresli poliçe) veya başka bir yerde (İkametgâhlı poliçe) bulunabilir.
3. FAİZ ŞARTI
MADDE 587 - Görüldüğünde veya görüldüğünden muayyen bir müddet sonra ödenmesi şart kılınan bir poliçeye keşideci tarafından faiz şartı dercolunabilir. Bütün diğer poliçelerde böyle bir faiz şartı yazılmamış sayılır.
Faiz miktarının poliçede gösterilmesi lazımdır; gösterilmemiş ise faiz şartı yazılmamış sayılır.
Başka bir gün zikredilmemişse faiz, poliçenin keşide gününden itibaren işler.
4. POLİÇENİN TUTARININ MUHTELİF ŞEKİLLERDE GÖSTERİLMESİ
MADDE 588 - Poliçe bedeli hem yazı ve hem de rakamla gösterilip de iki bedel arasında fark bulunursa yazı ile gösterilen bedele itibar olunur.
Poliçe bedeli yalnız yazı ile veya yalnız rakamla mütaaddit defalar gösterilmiş olup da bedeller arasında fark bulunursa en az olan bedel muteber sayılır.
B) İMZA EDENLERİN MESULİYETİ
I - MUTEBER OLMIYAN İMZALARIN BULUNMASI
MADDE 589 - Bir poliçe, poliçe ile borçlanmaya ehil olmıyan kimselerin imzasını, sahte imzaları, mevhum şahısların imzalarını yahut imzalıyan veya namlarına imzalanmış olan şahısları herhangi bir sebep dolayısiyle ilzam etmiyen imzaları taşırsa, diğer imzaların sıhhatine bu yüzden halel gelmez.
II - SALAHİYET OLMAKSIZIN İMZA
MADDE 590 - Temsile salâhiyetli olmadığı halde bir şahsın temsilcisi sıfatiyle bir poliçeye imzasını koyan kimse, o poliçeden dolayı bizzat mesul olur ve poliçeyi ödediği takdirde temsil olunan haiz olabileceği haklara sahip olur. Salâhiyetini aşan temsilci için dahi hüküm böyledir.
III - KEŞİDECİNİN MESULİYETİ
MADDE 591 - Keşideci, poliçenin kabul edilmemesinden ve ödenmemesinden dolayı mesuldür. Keşidecinin kabul edilmeme halinde mesuliyetten kendini muaf tutması caiz ise de ödenmeme halinde mesuliyetten muaf olduğunu gösteren kayıtlar yazılmamış sayılır.
IV - AÇIK POLİÇE
MADDE 592 - Tedavüle çıkarılırken tamamen doldurulmamış bulunan bir poliçe, aradaki anlaşmalara aykırı bir şekilde doldurulursa bu anlaşmalara riayet edilmemiş olması keyfiyeti, hâmile karşı ileri sürülemez; meğer ki hâmil poliçeyi kötü niyetle iktisabetmiş veya iktisap sırasında kendisine ağır bir kusur isnadı mümkün bulunmuş olsun.
İKİNCİ AYIRIM
CİRO
A) POLİÇENİN DEVREDİLMESİ
MADDE 593 - Her poliçe sarahaten, emre yazılı olmasa dahi, ciro ve teslim yolu ile devrolunabilir.
Keşideci poliçeye: "Emre yazılı değildir." kelimelerini veya aynı mânayı ifade eden bir kaydı dercetmişse, poliçe ancak alacağın temliki yolu ile devrolunabilir ve bu devir alacağın temlikinin hukuki neticelerini doğurur.
Ciro poliçeyi kabul etmiş olsun veya olmasın muhataba, keşideciye veya poliçe ile borç altına girmiş olanlardan her hangi birine de yapılabilir. Bu kimseler poliçeyi yeniden ciro edebilirler.
B) CİRO
I - KAYITSIZ, ŞARTSIZ OLMASI
MADDE 594 - Cironun kayıtsız ve şartsız olması lazımdır. Cironun tabi tutulduğu her şart yazılmamış addolunur.
Kısmi ciro batıldır.
Hâmiline ciro beyaz ciro hükmündedir.
II - CİRONUN ŞEKLİ
MADDE 595 - Cironun poliçe veya poliçeye bağlı olan ve "Alonj" denilen bir kağıt üzerine yazılması ve ciranta tarafından imzalanması lazımdır.
Lehine ciro yapılan kimsenin ciroda gösterilmesine lüzum olmadığı gibi ciro, cirantanın sadece imzasından bile ibaret olabilir. Bu şekildeki cirolara "beyaz ciro" denilir. Bunun muteber olması için cironun poliçenin arkasına veya alonj üzerine yazılması lazımdır.
III - CİRONUN HÜKÜMLERİ
1. NAKİL VAZİFESİ
MADDE 596 - Ciro ve teslim neticesinde poliçeden doğan bütün haklar devredilmiş olur.
Ciro beyaz ciro ise hâmil:
1. Ciroyu kendi namına veya diğer bir şahıs namına doldurabilir;
2. Poliçeyi yeniden beyaz olarak yahut diğer muayyen bir şahsa tekrar ciro edebilir;
3. Beyaz ciroyu doldurmaksızın ve poliçeyi tekrar ciro etmeksizin poliçeyi başka bir kimseye verebilir.
2. TEMİNAT VAZİFESİ
MADDE 597 - Aksine şart bulunmadıkça ciranta poliçenin kabul edilmemesinden ve ödenmemesinden mesuldür.
Ciranta, poliçenin tekrar ciro edilmesini yasak edebilir; bu halde, senet sonradan kendilerine ciro edilmiş olan kimselere karşı mesul olmaz.
3. HAK SAHİPLİĞİNİ İSPAT VAZİFESİ
MADDE 598 - Bir poliçeyi elinde bulunduran kimse, son ciro beyaz ciro olsa dahi kendi hakkı müteselsil ve birbirine bağlı cirolardan anlaşıldığı takdirde salahiyetli hâmil sayılır. Çizilmiş cirolar bu hususta yazılmamış hükmündedir. Bir beyaz ciroyu diğer bir ciro takibederse son ciroyu imzalıyan kimse, poliçeyi beyaz ciro ile iktisabetmiş sayılır.
Poliçe her hangi bir surette hamilin elinden çıkmış bulunursa yukarıki fıkrada yazılı hükümlere göre hakkı anlaşılan yeni hâmil, ancak poliçeyi kötü niyetle iktisabetmiş olduğu veya iktisabında ağır bir kusur bulunduğu takdirde o poliçeyi geri vermekle mükelleftir.
IV - DEFİLER
MADDE 599 - Poliçeden dolayı kendisine müracaat olunan kimse keşideci veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya mevcut olan münasebetlere dayanan defileri müracaatta bulunan hâmile karşı ileri süremez; meğer ki, hâmil, poliçeyi iktisabederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olsun.
Alacağın temliki yoliyle yapılan devirlere ait hükümler manfuzdur.
V - CİRONUN HUSUSİ ÇEŞİTLERİ
1. TAHSİL İÇİN CİRO
MADDE 600 - Ciro "Bedeli tahsil içindir." "Kabız içindir.", "Vekaleten" ibaresini veya sadece tevkili ifade eden diğer her hangi bir kaydi ihtiva ederse hâmil poliçeden doğan bütün hakları kullanabilir; fakat o poliçeyi ancak tahsil cirosu şeklinde tekrar ciro edebilir.
Poliçeden mesul olanlar bu halde ancak cirantaya karşı ileri sürebilecekleri defileri hâmile karşı dermeyan edebilirler.
Tahsil için verilen ciroda münderiç bulunan salâhiyet, bu salâhiyeti verenin ölümü ile sona ermiyeceği gibi onun medeni hakları kullanma ehliyetini kaybetmesiyle de ortadan kalkmaz.
2. REHİN CİROSU
MADDE 601 - Ciro, "Bedeli teminattır", "Bedeli rehindir" ibarelerini yahut terhini ifade eden diğer her hangi bir kaydı ihtiva ederse, hâmil poliçeden doğan bütün hakları kullanibilir; fakat kendisi tarafından yapılan bir ciro ancak tahsil cirosu hükmündedir.
Poliçeden mesul olanlar, kendileriyle ciranta arasında doğrudan doğruya mevcut olan münasebetlere dayanan defileri hâmile karşı ileri süremezler; meğer ki, hâmil poliçeyi iktisabederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olsun.
3. VADEDEN SONRAKİ CİRO
MADDE 602 - Vadenin geçmesinden sonra yapılan ciro, vadeden önce yapılan bir cironun hükümlerini doğurur; şu kadar ki; ödenmeme protestosundan yahut bu protestonun tanzimi için muayyen olan müddetin geçmesinden sonra yapılan ciro ancak alacağın temliki hükümlerini meydana getirir. Aksi sabit oluncaya kadar tarihsiz bir ciro protestonun tanzimi için muayyen olan müddetin geçmesinden önce yapılmış sayılır.
ÜÇÜNCÜ AYIRIM
KABUL VE AVAL
A) KABULE ARZ
I - KAİDE
MADDE 603 - Poliçe vadenin hulülüne kadar hâmil veya poliçeyi elinde tutan herkes tarafından muhatabın ikametgâhında onun kabulüne arz olunabilir.
II - KABUL ARZ ŞARTI VE YASAĞI
MADDE 604 - Keşideci, bir müddet tâyin etmek veya etmemek suretiyle poliçenin kabule arz edilmesini şart koşabilir.
Keşideci, üçüncü bir şahsın ikametgâhında veya muhatabın ikametgâhından başka bir yerde yahut görüldükten muayyen bir müddet sonra ödenmesi gereken poliçeler haric olmak üzere, poliçenin kabule arzını menettiğini poliçeye yazabilir.
Keza keşideci, poliçenin muayyen bir tarihten önce kabule arz edilmemesini de şart kılabilir.
Keşideci poliçenin kabule arzını menetmiş olmadıkça her ciranta, bir müddet tâyin etmek veya etmemek suretiyle, poliçenin kabule arzını şart koşabilir.
III - GÖRÜLDÜKTEN MUAYYEN BİR MÜDDET SONRA ÖDENMESİ GEREKEN POLİÇELERDE
MADDE 605 - Görüldükten muayyene bir müddet sonra ödemesi şart kılınan poliçelerin, keşide gününden itibaren bir yıl içinde kabule arz edilmesi lazımdır.
Keşideci bu müddeti kısaltabileceği gibi daha uzun bir müddet de şart koşabilir.
Cirantalar kabule arz müddetlerini kısaltabilirler.
IV - BİR DAHA KABULE ARZ
MADDE 606 - Muhatap, poliçenin kendisine arz edildiği günü takibeden günde bir daha ibrazını istiyebilir. İlgililer bu talebin yerine getirilmediğini, ancak bu talep protestoya dercedildiği takdirde ileri sürebilirler.
Hâmil, kabule arz edilen poliçeyi muhatabın eline vermeye mecbur değildir.
B) KABUL
I - ŞEKİL
1. UMUMİ OLARAK
MADDE 607 Kabul beyanı poliçe üzerine yazılır ve "Kabul edilmiştir", tabiriyle veya buna muadil başka bir ibare ile ifade ve muhatap tarafından imza edilir. Muhatabın poliçenin yüz tarafına yalnız imzasını koyması, kabul hükmündedir.
Poliçenin görüldükten muayyen bir müddet sonra ödenmesi şart edilmiş olduğu veya hususi bir şart gereğince muayyen bir müddet içinde kabule arz edilmesi lazım geldiği takdirde, hâmil ibraz günü tarihinin atılmasını istemedikçe kabul hangi gün vukubulmuşsa o günün tarihi atılır. Tarih atılmamış olduğu takdirde hâmil cirantalarla keşideciye karşı müracaat haklarını muhafaza edebilmek için bu eksikliği vaktinde tanzim edilecek bir protesto ile tesbit ettirmeye mecburdur.
2. KABULÜN TAHDİDİ
MADDE 608 - Kabul, kayıtsız, şartsız olmalıdır; fakat muhatap kabulü poliçe bedelinin bir kısmına hasredebilir.
Kabul şerhi bundan başka noktalarda poliçe münderecatından farklı olursa, poliçe kabul edilmemiş sayılır. Bununla beraber kabulü yapan, kabulündeki şartlar dairesinde mesuldür.
3. ADRESLİ VE İKAMETGAHLI POLİÇE
MADDE 609 - Keşideci poliçede, ödiyecek üçüncü bir şahsı göstermeksizin, muhatabın ikametgâhından başka bir yeri ödeme yeri olarak göstermişse muhatap kabul şerhinde bir üçüncü şahsı gösterebilir. Aksi takdirde muhatap, ödeme yerinde poliçeyi bizzat ödemeyi taahhüt etmiş sayılır.
Eğer poliçenin bizzat muhatabın ikametgâhında ödenmesi şart kılınmışsa, muhatap kabul şerhinde ödemenin yapılacağı yer olmak üzere ödeme yerinde bulunan bir adresi gösterebilir.
II - HÜKÜMLERİ
1. UMUMİ OLARAK
MADDE 610 - Muhatap, poliçeyi kabul etmekle bedelini vadesinde ödemeyi taahhüt etmiş olur.
Ödemeden imtina halinde hâmil, keşidesi dahi olsa poliçeden dolayı 637 ve 638 inci maddeler gereğince istenebilecek şeylerin hepsini kabul edenden doğrudan doğruya talep hakkını haizdir.
2. KABUL ŞERHİNİN ÇİZİLMESİ
MADDE 611 - Muhatap, poliçe üzerindeki kabul şerhini poliçeyi geri vermeden önce çizmiş olursa kabulden imtina etmiş sayılır. Aksi sabit oluncaya kadar kabul şerhi, poliçenin geri verilmesinden önce çizilmiş addolunur.
Bununla beraber muhatap hâmile yahut poliçede imzası bulunan bir kimseye, poliçeyi kabul ettiğini yazı ile bildirmiş olursa bunlara karşı kabul beyanı dairesinde mesul olur.
C) AVAL
I - AVAL VERENLER
MADDE 612 - Poliçede bedelin ödenmesi, aval suretiyle tamamen veya kısmen temin olunabilir.
Bu teminat, üçüncü bir şahıs yahut poliçede zaten imzası bulunan bir kimse tarafından da verilebilir.
II - ŞEKİL
MADDE 613 - Aval şerhi, poliçe veya alonj üzerine yazılır.
Aval "aval içindir" tabiri ile veya buna muadil diğer her hangi bir ibare ile ifade ve avalı veren kimse tarafından imza edilir.
Muhatap veya keşidecinin imzaları müstesna olmak üzere poliçenin yüzüne konan her imza, aval şerhi sayılır.
Kimin için verildiği aval şerhinde açıklanmak lazımdır; açıklanmadığı takdirde aval, keşideci için verilmiş sayılır.
III - HÜKÜMLER
MADDE 614 - Aval veren kimse, kimin için taahhüt altına girmişse tıpkı onun gibi mesul olur.
Aval veren kimsenin temin ettiği borç, şekle ait noksandan başka bir sebepten dolayı batıl olsa dahi aval verenin taahhüdü muteberdir.
Aval veren kimse, poliçe bedelini ödediği takdirde poliçeden dolayı lehine taahhüt altına girmiş olduğu kimseye ve ona karşı poliçe gereğince mesul olan kimselere karşı poliçeden doğan hakları iktisabeder.
DÖRDÜNCÜ AYIRIM
ÖDEME
A) VADE
I - VADENİN TESBİTİ
1. UMUMİ OLARAK
MADDE 615 - Bir poliçe:
1. Görüldüğünde;
2. Görüldükten muayyen bir müddet sonra;
3. Keşide gününden muayyen bir müddet sonra;
4. Muayyen bir günde;
Ödenmek üzere keşide olunabilir.
Vadesi başka şekilde yazılan veya birbirini takibeden vadeleri gösteren poliçeler batıldır.
2. GÖRÜLDÜĞÜNDE ÖDENECEK POLİÇE
MADDE 616 - Görüldüğünde ödenmek üzere keşide olunan poliçe ibrazından ödenir. Böyle bir poliçenin keşide gününden itibaren bir yıl içinde ödenmesi için ibrazı lâzımdır. Keşideci bu müddeti kısaltabileceği gibi daha uzun bir müddet dahi tesbit edebilir. İbraz müddetleri cirantalar tarafından kısaltılabilir.
Keşideci, görüldüğünde ödenecek bir poliçenin muayyen bir günden önce ödenmek üzere ibraz edilmiyeceği hakkında şart koyabilir. Bu takdirde ibraz müddeti o tarihten başlar.
3. GÖRÜLDÜKTEN MUAYYEN BİR MÜDDET SONRA ÖDENCEK POLİÇE
MADDE 617 - Görüldükten muayyen bir müddet sonra ödenecek bir poliçenin vadesi kabul şerhinde yazılı tarihe veya protesto tarihine göre tâyin olunur.
Kabul şerhinde tarih gösterilmemiş ve protesto da çekilmemiş olursa poliçe, kabul eden hakkında, kabule ibraz için derpiş edilen müddetin son günü kabul edilmiş sayılır.
II - MÜDDETLERİN HESABI
1. UMUMİ OLARAK
MADDE 618 - Keşide gününden veya görüldükten bir veya birkaç ay sonra ödenmek üzere keşide edilen bir poliçenin vadesi ödemenin yapılması gereken ayın mukabil gününde gelmiş olur. Mukabil gün bulunmadığı takdirde vade o ayın son günü gelmiş olur.
Bir poliçe, keşide gününden veya görüldükten bir buçuk ay veya birkaç ay ve yarım ay sonra ödenmek üzere keşide olunduğu takdirde, ilk önce tam aylar hesap edilir.
Eğer vade olarak bir ayın başı, ortası veya sonu tesbit edilmişse bu tabirlerden ayın birinci, on beşinci ve sonuncu günleri anlaşılır.
"Sekiz gün" veya "on beş gün" tabirlerinden bir veya iki hafta değil hakikî olarak sekiz veya on beş günlük bir müddet anlaşılır.
"Yarım ay" tabiri on beş günlük bir müddeti gösterir.
2. TAKVİMLERİN ÇATIŞMASI
MADDE 619 - Muayyen bir günde ödenecek bir poliçenin keşide yeri ile ödeme yeri arasında takvim farkı olduğu takdirde vade, ödeme yerinin takvimine göre tesbit edilmiş sayılır.
Takvimleri farklı olan iki yer arasında keşide edilen bir poliçe keşide gününden muayyen bir müddet sonra ödenmek üzere keşide edildiği takdirde keşide günü ödeme yerindeki takvimin mukabil gününe irca olunmak suretiyle vâde hesap edilir.
Poliçelerin ibraz müddetlerinin hesabı hususunda da yukarıki fıkralar hükümleri tatbik olunur.
Poliçedeki bir kayıt veya poliçenin diğer münderecatından, maksadın başka olduğu anlaşılırsa bu madde hükümleri tatbik olunmaz.
B) ÖDEME
I - İBRAZ
MADDE 620 - Muayyen bir günde veya keşide gününden yahut görüldükten muayyen bir müddet sonra ödenecek bir poliçenin hâmili, poliçeyi ödeme gününde veya onu takip eden iki iş günü içinde ödenmek üzere ibraza mecburdur.
Poliçenin bir takas odasına ibrazı, ödeme için ibraz yerine geçer.
II - MAKBUZ İSTEMEK HAKKI
MADDE 621 - Muhatap poliçeyi öderken hâmil tarafından bir ibra şerhi yazılarak poliçenin kendisine verilmesini isteyebilir.
Hâmil kısmi ödemeyi reddedemez.
Kısmi ödeme halinde muhatap bu ödemenin poliçe üzerine işaret edilmesini ve kendisine bir makbuz verilmesini isteyebilir.
III - VADEDEN ÖNCE VE VADESİNDE ÖDEME
MADDE 622 - Hâmil vadeden önce poliçe bedelini almaya zorlanamaz.
Vadeden önce ödeyen muhatap, bu yüzden doğacak mesuliyeti kendisi üzerine almış olur.
Hile veya ağır bir kusuru bulunmadıkça poliçeyi vadesinde ödeyen kimse borcundan kurtulmuş olur. Ödeyen kimse, cirolar arasında muntazam bir teselsülün mevcut olup olmadığını incelemiye mecbur ise de cirantaların imzalarının sıhhatini araştırmaya mecbur değildir.
IV - YABANCI MEMLEKET PARASİYLE ÖDEME
MADDE 623 - Poliçenin ödeme yerinde rayici olmıyan bir para ile ödeneceği şart koşulduğu takdirde, bedeli, vade günündeki kıymetine göre o memleket parasiyle ödenebilir. Borçlu ödemede geciktiği takdirde hâmil poliçe bedelinin dilerse vade günündeki dilerse ödeme günündeki rayice göre memleket parasiyle ödenmesini istiyebilir.
Kanuni rayici olmıyan paranın kıymeti, ödeme yerindeki ticari teamüllere göre tâyin olunur. Bununla beraber keşideci ödenecek paranın poliçede yazılı muayyen bir rayice göre hesap edilmesini şart edebilir.
Keşideci ödemenin muayyen bir para ile yapılması lüzumunu şart koşmuş ise (Aynen ödeme şartı) ilk iki fıkranın hükümleri tatbik olunmaz.
Poliçe bedeli, keşide ve ödeme yeri olan memleketlerde aynı adı taşıyan ve fakat kıymetleri birbirinden farklı olan para ile gösterildiği takdirde ödeme yerindeki para kasdedilmiş sayılır.
V - TEVDİ
MADDE 624 - Bir poliçe 620 nci maddede tâyin edilen müddet zarfında ödeme için ibraz edilmediği takdirde borçlu masraf ve hasar hâmile ait olmak üzere poliçenin bedelini notere tevdi edebilir.
BEŞİNCİ AYIRIM
KABUL VE ÖDEMEDEN İMTİNA HALLERİNDE MÜRACAAT HAKLARI
A) MÜRACAAT HAKKI
I - UMUMİ OLARAK
MADDE 625 - Hâmil vadenin hulûlünde poliçe ödenmemişse, cirantalara, keşideciye ve poliçe dolayısiyle taahhüt altına girmiş olan diğer kimselere karşı müracaat hakkını kullanabilir.
Hâmil:
1. Kabulden tamamen veya kısmen imtina edilmiş;
2. Poliçeyi kabul etmiş olsun olmasın muhatap iflâs etmiş veya sadece ödemelerini tatil etmiş yahut aleyhindeki her hangi bir icra takibi semeresiz kalmış;
3. Kabul için arz edilmesi menedilen bir poliçenin keşidecisi iflâs etmiş; bulunursa vadenin hulûlünden önce de aynı müracat hakkını haizdir.
II - PROTESTO
1. MÜDDETLER VE ŞARTLARI
MADDE 626 - Kabulden veya ödemeden imtina, kabul etmeme veya ödememe protestosu denilen resmî bir vesika ile tesbiti mecburidir.
Kabul etmeme protestosunun, kabule arz için muayyen olan müddet içinde çekilmesi lâzımdır. Şayet 606 ncı maddenin birinci fıkrasında gösterilen halde poliçenin ilk arzı vâdenin son gününde vukua gelmiş ise protesto o günün ertesi günü dahi çekilebilir.
Muayyen bir günde veya keşide gününden veya görüldükten muayyen bir müddet sonra ödenmesi şartını havi bir poliçeden dolayı çekilecek ödememe protestosunun, ödeme gününü takibeden iki iş günü içinde çekilmesi lâzımdır. Görüldüğünde ödenmesi şart olan bir poliçeden dolayı çekilecek ödememe protestosu yukarıki fıkrada kabul etmeme protestosu için gösterilen müddetler içinde çekilir.
Kabul etmeme protestosu çekilmiş olması halinde ödeme için poliçeyi ibraz etmeye lüzum olmadığı gibi ödememe protestosu çekmeye de ihtiyaç yoktur.
Poliçeyi kabul etmiş olsun olmasın, muhatap ödemelerini tatil etmiş veya aleyhindeki her hangi bir icra takibi semeresiz kalmış ise, hâmil müracaat haklarını ancak poliçenin ödenmesi için muhataba ibrazından ve protestonun çekilmesinden sonra kullanabilir.
Poliçeyi kabul etmiş olsun olmasın muhatap veya kabul için arz edilmesi menedilen bir poliçenin keşidecisi iflâs etmişse iflâs ilâmının ibrazı, müracaat hakkının kullanılması için kâfidir.
2. ŞEKLİ
a) NOTERLİKÇE TANZİMİ
MADDE 627 - Protestonun aşağıdaki maddede bildirilen şekil ve surette noterlikçe tanzimi lâzımdır.
b) İÇİNDEKİLER
MADDE 628 - Protesto:
1. Protestoyu çeken ve kendisine protesto çekilen kimselerin ad ve soyadlarını veya ticaret unvanlarını;
2. Kendisine protesto çekilen kimsenin, poliçeden doğan taahhüdünü yerine getirmeye davet edildiği halde taahhüdünü yerine getirmemiş veya kendisi bulanamamış yahut ticaret yerinin veya meskeninin tesbit edilememiş olduğuna dair bir şerhi;
3. Sözü geçen davetin yapıldığı veya davet teşebbüsünün akim kaldığı yer ve güne ait bir şerhi;
4. Protestoyu tanzim eden noterin imzasını ihtiva eder.
Kısmi ödeme, protestoda zikredilir.
Kabul için kendisine bir poliçe ibraz edilmiş olan muhatap, poliçenin ertesi günü tekrar ibrazını istemiş ise bu keyfiyet de protestoya yazılır.
c) PROTESTO VARAKASI
MADDE 629 - Protesto ayrı bir varaka halinde tanzim edilerek poliçeye bağlanır.
Eğer protesto, aynı bir poliçenin mütaaddit nüshaları veya poliçenin aslı ile bir sureti ibraz edilerek tanzim edilmiş ise protestoyu bu nüshalardan birisine veya asıl senede bağlamak kâfidir.
Diğer nüshalara veya surete, protestonun kalan nüshalardan birine veya poliçenin aslına bağlanmış bulunduğu kaydolunur.
d) KISMİ KABUL HALİNDE
MADDE 630 - Kabul, poliçedeki bedelin bir kısmına munhasır bulunupta bu yüzden protesto tanzim edilirse poliçenin bir sureti çıkarılarak protesto bu suret üzerine yazılır.
e) BİRDEN FAZLA KİMSELER ALEYHİNE TANZİM EDİLEN PROTESTO
MADDE 631 - Bir poliçeyi kabul ve tediye edecek birden çok borçluların hepsi, için tek protesto varakası tanzim olunabilir.
3. SAKLAMA MÜKELLEFİYETİ
MADDE 632 - Protestoyu tanzim eden noter poliçenin bir suretini protesto varakası ile birlikte saklamakla mükelleftir.
4. SAKAT PROTESTO
MADDE 633 - Noter tarafından imza edilen protesto kanuna uygun olarak tanzim edilmediği veya içindeki kayıtlar yanlış olduğu takdirde dahi muteberdir.
Noter hakkındaki inzıbati hükümler mahfuzdur.
5. PRESTONUN MUAFİYETİ
MADDE 634 - Keşideci veya ciranta yahut aval veren kimse, senet üzerine "Masrafsız iade", "Protestosuz" şartlarını veya bunlara muadil diğer her hangi bir ibareyi yazarak imzalamak suretiyle, hâmili müracaat hakkını kullanmak için kabul etmeme veya ödememe protestosu keşidesinden muaf tutabilir.
Bu şart hâmili, poliçeyi, vaktinde ibraz etmek ve gereken ihbarları yapmak mükellefiyetlerinden vâreste kılmaz. Müddetlere riayet olunmadığını ispat mükellefiyeti, bunu hâmile karşı iddia eden şahsa düşer.
Bu şart poliçeye keşideci tarafından yazılmış ise, poliçeden dolayı taahhüt altına girmiş olanların hepsine karşı hüküm ifade eder; bir ciranta veya aval veren bir kimse tarafından yazıldığı takdirde hükmü yalnız ona munhasır kalır. Keşideci tarafından yazılan şarta rağmen hâmil yine protesto çekerse masraflar kendisine ait olur.
Şart bir ciranta veya aval veren bir kimse tarafından konduğu takdirde bu şarta rağmen çekilmiş olan bir protestonun gerektirdiği masrafları, poliçeden dolayı taahhüt altına girenlerin hepsi tazmin ile mükelleftirler.
III - İHBAR MECBURİYETİ
MADDE 635 - Hâmil, protesto gününü yahut eğer poliçede "Masrafsız iade şartı" mevcut ise ibrazı gününü takip eden dört iş günü içinde, kabul veya ödemeden imtina keyfiyetlerini, kendi cirantasına ve keşideciye ihbar etmeye mecburdur.
Her ciranta aldığı ihbarı bunları aldığı günü takibeden iki iş günü içinde önceki ihbarları yapan kimselerin ad soyadı ve adreslerini de göstermek suretiyle kendi cirantasına bildirmeye mecburdur. Keşideciye varıncaya kadar bu minval üzere muamele edilir. Müddetler önceki ihbarın alındığı tarihten itibaren cereyana başlar.
Poliçede imzası bulunan bir kimseye yukarıki fıkra gereğince ihbarda bulunulduğu takdirde, kendisine aval veren kimseye de aynı müddet içinde bu ihbarın yapılması lâzımdır.
Bir ciranta adresini hiç yazmamış yahut okunması mümkün olmıyacak surette yazmış ise ihbarın ondan önceki cirantaya tebliği kâfidir.
İhbarı yapacak olan kimse bunu noter marifetiyle veya sadece poliçenin iadesi suretiyle yapabilir.
İhbarı yapmakla mükellef olan kimse bunu muayyen müddet içinde yaptığını ispat etmek mecburiyetindedir.
Yukarda gösterilen müddet içinde ihbarname göndermiyen kimse müracaat hakkını kaybetmezse de ihmalinden doğan zarar ve ziyandan mesul olur. Ancak bu zarar ve ziyan miktarı poliçe bedelini aşamaz.
IV - TESELSÜL
MADDE 636 - Bir poliçeyi, keşide, kabul, ciro eden veya o peliçeye aval veren kimseler hâmile karşı, müteselsil borçlu sıfatiyle mesuldürler.
Hâmil bunların borçlanmadaki sıraları ile bağlı olmaksızın her birine veya bunlardan bazılarına yahut hepsine birden müracaat edebilir.
Poliçeden dolayı taahhüt altına girmişi olup da poliçeyi ödemiş bulunan herkes aynı hakkı kullanabilir.
Hâmil borçlulardan yalnız birine müracaat etmekle, diğer borçlularla ilk önce müracaat ettiği borçludan sonra gelenlere karşı haklarını kaybetmez.
V - MÜRACAAT HAKKININ ŞÜMULÜ
1. HAMİLİN HAKKI
MADDE 637 - Hâmil müracaat yoliyle:
1. Poliçenin kabul edilmemiş veya ödenmemiş olan bedelini ve eğer şartkılınmışsa işlemiş faizi;
2. Vadenin gelmesinden itibaren işliyecek yüzde on hesabiyle faizi;
3. Protestonun ve hâmil tarafından tebliğ olunan ihbarnamelerinin masraflariyle diğer masrafları;
4. Poliçe bedelinin binde üçünü aşmamak üzere komüsyon ücretini; istiyebilir.
Eğer müracaat hakkı vadenin hulûlünden önce kullanılırsa poliçe bedelinden bir iskonto yapılır. Bu iskonto müracaat tarihinde hamilin ikametgâhında cari olan resmi iskonto haddi üzerinden hesap edilir.
2. ÖDEYEN KİMSENİN HAKKI
MADDE 638 - Poliçe bedelini ödemiş olan kimse kendisinden önce gelen borçlulardan:
1. Ödemiş olduğu meblâğın tamamını;
2. Ödeme tarihinden itibaren bu meblâğın yüzde on hesabiyle fazini;
3. Yaptığı masrafları;
4. Poliçe bedelinin binde ikisini aşmamak üzere komüsyon ücretini; İstiyebilir.
VI - MAKBUZ
1. UMUMİ OLARAK
MADDE 639 - Kendisine müracaat edilen veya edilmesi mümkün olmayan borçlu, müracaat mevzuu olan bedeli ödeyince, poliçe ve protesto varakasının ayrıca doldurulacak bir makbuz ile birlikte kendisine verilmesini istemek hakkını haizdir.
Poliçeyi ödemiş olan her ciranta, kendi cirosunu ve kendisinden sonra gelen borçluların cirolarını çizebilir.
2. KISMİ KABUL HALİNDE
MADDE 640 - Poliçenin kısmen kabulünden sonra müracaat hakkının kullanılması halinde poliçe bedelinin kabul edilmiyen kısmını ödiyen kimse, ödemenin poliçe üzerine yazılmasını ve kendisine bu hususta bir makbuz verilmesini istiyebilir. Bundan başka, onun sonradan diğerlerine karşı müracaat haklarını kullanabilmesi için, hamil ona poliçenin ve protestonun tasdikli birer suretini vermeye mecburdur.
VII - RETRET
MADDE 641 - Müracaat hakkı olan herkes, poliçede aksine şart bulunmadıkça kendisinden önce gelen borçlulardan biri üzerine çekeceği ve bu kimsenin ikametgâhında görüldüğü anda ödenmesi şart olan ve "Retret" denilen yeni bir poliçe vasıtasiyle rücuda bulunabilir.
Retret, 637 ve 638 inci maddelerde gösterilen paralardan başka tellâllık ücretini ve retretin damga resmini ihtiva eder.
Retret hâmil tarafından keşide edilirse poliçe bedeli poliçenin ödeneceği yerden önceki borçlunun ikametgâhı bulunan yer üzerine keşide edilen ve görüldüğünde ödenmesi şart olan bir poliçenin cari fiyatına göre tâyin olunur. Retret bir ciranta tarafından keşide edilirse poliçe bedeli, retreti keşide eden kimsenin ikametgâhından önceki borçlunun ikametgâhı olan yer üzerine keşide edilen ve görüldüğünde ödenmesi şart bulunan bir poliçenin cari fiyatına göre tâyin olunur.
VIII - MÜRACAAT HAKKININ DÜŞMESİ
1. UMUMİ OLARAK
MADDE 642 - Hâmil; muayyen müddetleri içinde:
1. Görüldüğünde veya görüldükten muayyen bir müddet sonra ödenmesi şart olan poliçeyi ibraz;
2. Kabul etmeme veya ödememe protestosunu keşide;
3. "Masrafsız iade olunacaktır." Şerhinin bulunması halinde poliçeşi ödeme maksadiyle ibraz etmezse, kabul eden kimse hariç olmak üzere cirantalara, keşideciye ve diğer borçlulara karşı haiz olduğu hakları kaybeder.
Kabul maksadiyle ibraz edilmesi için keşidecinin tâyin ettiği müddete hâmil riayet etmezse, kabul ve ödemeden imtina sebebiyle müracaatta bulunmak haklarını kaybeder; meğer ki, keşidecinin yalnız kabule ait mesuliyeti müstesna tutmak istediği şerhten anlaşılsın;
Ciroda ibraz için bir müddet şart kılınmışsa ancak ciranta bu müddeti ileri sürebilir.
2. MÜCBİR SEBEPLER
MADDE 643 - Kanunen muayyen olan müddetler içinde poliçenin ibrazı veya protesto keşidesi bir devletin mevzuatı veya her hangi bir mücbir sebep gibi aşılması imkânsız bir mâni yüzünden mümkün olmamışsa bu muameleler için muayyen olan müddetler uzatılır.
Hâmil mücbir sebepleri gecikmesizin kendisinden önce gelen borçluya ihbar etmeye ve bu ihbarı poliçeye yahut bir alonja işaretle beraber altına yer ve tarihi yazarak imzalamaya mecburdur. Diğer cihetler hakkında 635 inci madde hükümleri tatbik olunur.
Mücbir sebeplerin ortadan kalkmasından sonra hâmilin, poliçeyi gecikmesizin kabul veya ödeme maksadiyle ibraz ve icabında protesto keşide etmesi lâzımdır.
Mücbir sebepler vâdenin gelmesinden itibaren 30 günden çok sürerse poliçenin ibrazına ve protesto çekmeye lüzum kalmaksızın müracaat hakkı kullanılabilir.
Görüldüğünde veya görüldükten muayyen bir müddet sonra ödenmesi şart olan poliçeler hakkında 30 günlük müddet, hâmilin kendisinden önce gelen borçluya mücbir sebebi ihbar ettiği tarihten itibaren işler. Bu ihbar, ibraz müddetinin bitmesinden önce de yapılabilir. Görüldükten muayyen bir müddet sonra ödenmesi şart olan poliçelerde 30 günlük müddet, poliçede gösterilen mehil bittikten sonra işlemeye başlar.
Hâmilin veya poliçeyi ibraza veya protesto çekmeye memur ettiği kimsenin sırf zatlarına ait olaylar mücbir sebeplerden sayılmaz.
C) SEBEPSİZ İKTİSAP
MADDE 644 - Keşideci ve poliçeyi kabul etmiş olan muhatap, (Mürüruzaman sebebiyle veya senede dayanan hakların muhafazası için kanun hükmünce yapılması gerekli muamelelerin ihmal edilmiş bulunması dolayısiyle poliçeden doğan borçları olsa bile) hâmilin zararına ve sebepsiz olarak iktisabetmiş oldukları meblâğ nispetinde ona karşı borçlu kalırlar.
Sebepsiz mal edinmeye dayanan dâva, muhataba ikametgâhlı bir poliçeyi ödeyecek olan kimseye ve keşideci poliçeyi başka bir şahıs veya ticarethane hesabına çekmiş olduğu takdirde o kimseye veya ticarethaneye karşı dahi açılabilir. Poliçeden doğan borcu düşmüş olan cirantaya karşı böyle bir dâva açılamaz.
D) POLİÇE KARŞILIĞININ DEVRİ
MADDE 645 - Keşideci hakkında iflâs açılmasiyle beraber, poliçe karşılığının veya keşidecinin muhatap hesabına matlup olarak geçirdiği diğer paraların geri verilmesi hususunda keşidecinin muhataba karşı poliçe münasebetinden başka bir hukuk münasebetinden dolayı haiz olduğu talep hakkı poliçe hâmiline geçmiş olur.
Keşideci, karşılık münasebetinden dolayı haiz olduğu haklarını devrettiğini poliçede beyan etmiş olursa sözü geçen haklar, poliçe, hâmili kim ise ona ait olur.
Muhatap, iflâsın açıldığı ilân veya kendisine devir keyfiyeti ihbar edildikten sonra yalnız poliçenin iadesi mukabilinde usulü dairesinde hakkını ispat eden hâmile karşı ödemede bulunabilir.
E) ARAYA GİRME
I - UMUMİ HÜKÜMLER
MADDE 646 - Keşideci ve cirantalardan veya aval verenlerden her biri, poliçeyi lüzumu halinde kabul edecek veya ödiyecek olan bir kimseyi gösterebilir.
Poliçe, aşağıda yazılı şartlar altında, poliçe dolayısiyle kendisine müracaat edilmesi mümkün olan her hangi bir borçlu için araya giren bir kimse tarafından kabul edilebilir veya ödenebilir.
Muhatap da dâhil her üçüncü kişi veya -poliçeyi kabul eden kimse hariç olmak üzere- poliçeden dolayı zaten borçlu olan herkes araya girerek poliçeyi kabul edebilir veya bedelini ödiyebilir.
Araya girmek suretiyle kabul veya ödemede bulunan kimse, lehine araya girdiği borçluya keyfiyeti iki iş günü içinde bildirmeye mecburdur. Bu müddete riayet etmezse ihbarda bulunmamış olmasından doğan zarardan, poliçe bedelini aşmamak üzere mesul olur.
II - ARAYA GİRME SURETİYLE KABUL
1. ŞARTLAR, HAMİLİN DURUMU
MADDE 647 - Vâdenin gelmesinden önce hâmilin müracaat hakkını kullanabileceği bütün hallerde araya girme suretiyle kabul caizdir; meğer ki, kabul için ibraz edilmesi menedilen bir poliçe bahis mevzuu olsun.
Poliçeyi lüzumunda ödeme yerinde kabul edecek veya ödiyecek olan bir kimse poliçede gösterilmiş olduğu takdirde, hâmil, o kimseye poliçeyi ibraz etmiş ve araya girme suretiyle kabulden imtina halinde imtina keyfiyetini bir protesto ile tesbit ettirmiş olmadıkça o kimseyi göstermiş olan şahsa ve o şahıstan sonra gelen borçlulara karşı vâdenin hulûlünden önce müracaat hakkını kullanamaz.
Diğer araya girme hallerinde hâmil, araya girme suretiyle kabulü reddedebilir; şu kadar ki, buna muvafakat ederse, araya girme suretiyle kimin lehine kabulde bulunulmuşsa ona ve bir de ondan sonra gelen borçlulara karşı vâdenin hulûlünden önce müracaat haklarını kullanmaz.
2. ŞEKİL
MADDE 648 - Araya girme suretiyle kabul keyfiyeti; poliçe üzerine yazılır ve araya giren tarafından imza edilir. Kabul şerhinde kimin lehine araya girildiği gösterilir; gösterilmemiş ise kabul, keşideci lehine vukubulmuş sayılır.
3. ARAYA GİRME SURETİYLE KABUL EDENİN MESULİYETİ
MADDE 649 - Araya girme suretiyle kabul eden kimse, hamile ve kimin lehine araya girmişse ondan sonra gelen borçlulara karşı tıpkı lehine araya girilen kimse gibi mesul olur.
Araya girme suretiyle kabule rağmen, lehine kabul vâkı olan kimse ile ondan önce gelen borçlular 637 nci maddede gösterilen tutarı ödemek şartiyle hâmilden poliçenin ve varsa protesto varakasının ve bir makbuzun verilmesini istiyebilir.
III - ARAYA GİRME SURETİYLE ÖDEME
1. ŞARTLARI
MADDE 650 - Hâmilin vâdenin gelmesinden veya vâdenin gelmesinden önce müracaat haklarını kullanabileceği bütün hallerde araya girme suretiyle ödeme caizdir.
Araya girme suretiyle ödeme, lehine ödenecek kimsenin ödemeye mecbur olduğu tutarın tamamına şâmil olur.
Bu ödemenin en geç, ödememe protestosunun çekilmesi için muayyen olan son günün ertesi günü yapılması lâzımdır.
2. HAMİLİN İBRAZ MÜKELLEFİYETİ
MADDE 651 - Poliçe, ikametgâhları ödeme yerinde bulunan kimseler tarafından araya girme suretiyle kabul edilmiş veya ikametgâhları ödeme yerinde bulunan kimseler lüzumu halinde ödemede bulunmak üzere tâyin edilmişler ise hâmil en geç, ödememe protestosunun çekilmesi için muayyen olan müddetin bittiği günün ertesi günü poliçeyi bütün bu kimselere ibraz etmeye ve icabında araya girme suretiyle ödemeden imtina edildiğinden dolayı protesto çekmeye mecburdur.
Protesto vaktinde çekilmemişse, lüzumu halinde ödiyecek kimseyi göstermiş olan veya araya girme suretiyle lehine poliçe kabul edilmiş bulunan kimse ile onlardan sonra gelen borçlular mesuliyetten kurtulmuş olurlar.
3. REDDİN NETİCESİ
MADDE 652 - Araya girme suretiyle kendisine vâkı ödemeyi reddeden hâmil, ödeme halinde borçtan kimler kurtulacak idiyse onlara karşı müracaat haklarını kaybeder.
4. MAKBUZ
MADDE 653 - Araya girme suretiyle ödeme vukuunda, ödeme kimin için yapılmış ise o kimse gösterilmek suretiyle poliçe üzerine makbuz mahiyetinde bir şerh yazılır. Kimin için ödendiği gösterilmediği takdirde ödeme, keşideci için yapılmış sayılır. Poliçenin ve varsa protestonun, araya girmek suretiyle ödemede bulunan kimseye verilmesi lâzımdır.
5. HAKLARIN DEVRİ, ARAYA GİRENLERİN BİRDEN FAZLA OLMASI HALİ
MADDE 654 - Araya girme suretiyle ödemede bulunan kimse, lehine ödemede bulunduğu kimseye ve poliçeden dolayı ona borçlu olan kimselere karşı poliçeden doğan hakları iktisap eder. Şu kadar ki, poliçeyi yeniden ciro edemez.
Lehine ödemede bulunulan kimseden sonra gelen borçlular borçtan kurtulurlar.
Araya girme suretiyle ödemede bulunmak hususunda mütaaddit teklifler yapılmışsa bu tekliflerden hangisi borçlulardan en çoğunu borçtan kurtaracaksa o tercih olunur. Ortada daha iyi bir teklif bulunduğunu bildiği halde araya girme suretiyle ödemede bulunulan kimse, en iyi teklif tercih edilmiş olsaydı, kimler borçtan kurtulacak idiyseler onlara karşı müracaat haklarını kaybeder.
ALTINCI AYIRIM
POLİÇE NÜSHALARI VE POLİÇE SURETLERİ
I - POLİÇE NÜSHALARI
1. İSTEME HAKKI
MADDE 655 - Poliçe birbirinin aynı olmak üzere birden fazla nüsha olarak keşide edilebilir.
Bu nüshalara teselsül eden sıra numaraları konulur. Numaralar metne yazılır. Aksi takdirde nüshaların her birine ayrı bir poliçe nazariyle bakılır.
Tek nüsha olarak keşide edildiği kaydını ihtiva etmiyen bir poliçenin hâmili, masrafları kendisine ait olmak üzere mütaaddit nüshalar verilmesini istiyebilir. Bu maksatla hâmil kendi cirantasına başvurduğu takdirde hâmilin cirantası ve daha önceki cirantalar sıra ile birbirlerine ve ilk ciranta da keşideciye başvurmaya mecburdurlar. Bundan başka cirantalar, yeni nüshalar üzerine kendi cirolarını yeniden yazmaya mecburdurlar.
2. NÜSHALAR ARASINDAKİ MÜNASEBET
MADDE 656 - Poliçe nüshalarından biri üzerinde yapılacak ödemenin diğer nüshaları hükümsüz kılacağı kaydını taşımasa bile nüshalardan biri üzerine yapılan ödeme, bütün nüshalardan doğan hakları düşürür. Şu kadar ki, kabul şerhini havi olup da kendisine geri verilmemiş olan her nüshadan dolayı muhatabın mesuliyeti bakidir.
Mütaaddit nüshaları muhtelif kimselere veren ciranta ile ondan sonra gelen borçlular kendi imzalarını havi olup da geri verilmemiş olan bütün nüshalardan dolayı mesuldürler.
3. KABUL ŞERHİ
MADDE 657 - Nüshalardan birini kabul için gönderen kimse bu nüshayı elinde tutan kimsenin adını diğer nüshalar üzerine işaret etmeye mecburdur. Kabul için gönderilen nüshayı elinde tutan kimse; bunu, diğer nüshanın salâhiyetli hâmiline teslim etmekle mükelleftir.
Teslimden imtina ederse hâmil müracaat hakkını, ancak:
1. Kabul için gönderilen nüshanın tarafından vâkı olan talep üzerine kendisine teslim olunmadığı;
2. Diğer nüsha üzerine de kabul veya ödenmenin elde edilemediği; bir protesto ile tesbit ettirilmiş olduğu takdirde kullanabilir.
II - SURETLER
1. ŞEKİL VE HÜKÜMLERİ
MADDE 658 - Her poliçe hâmilinin, poliçenin suretlerini çıkarmaya hakkı vardır.
Suretin, cirolar ve poliçede bulunan diğer bütün kayıtlarla birlikte senedin aslını, aynen, ihtiva etmesi ve nerede son bulunduğunu göstermesi lâzımdır.
Suret, aslı gibi ve aynı hükümler meydana getirmek üzere ciro edilebilir ve aval taahhüdüne mevzu teşkil edebilir.
2. SENET ASLININ TESLİMİ
MADDE 659 - Suretin, senet aslının kimin elinde bulunduğunu göstermesi lâzımdır. Aslı elinde tutan kimse, bunu, suretin salâhiyetli hâmiline teslim ile mükelleftir.
Teslimden imtina halinde hâmil; ancak vâkı talebe rağmen senet aslının kendisine teslim edilmediğini bir protesto ile tesbit ettirdiği takdirde, suretin cirantalarına ve suret üzerine aval veren kimselere karşı müracaat haklarını kullanabilir.
Senedin aslı, suretin tanziminden önce en son olarak aslına yazılmış olan cirodan sonra "Buradan itibaren ancak suret üzerine yazılacak cirolar muteberdir." kaydını veya bun benzer bir kaydı ihtiva ederse bundan sonra senedin aslına yazılacak cirolar hükümsüzdür.
YEDİNCİ AYIRIM
ÇEŞİTLİ HÜKÜMLER
A) SENET METNİNDEKİ DEĞİŞİKLİKLER
MADDE 660 - Bir poliçe metni tahrif edildiği takdirde değiştirmeden sonra poliçe üzerine imza koymuş olan kimseler değişmiş metin gereğince ve ondan önce imzasını koyanlar ise eski metin gereğince mesul olurlar.
B) MÜRURUZAMAN
I. MÜDDETLER
MADDE 661 - Poliçeyi kabul edene karşı açılacak dâvalar vâdenin geldiği tarihten itibaren üç yıl geçmekle müruruzamana uğrar.
Hâmilin; cirantalar ile keşideciye karşı açacağı dâvalar müddetinde keşide edilen protesto tarihinden veya senette "Masrafsız iade olunacaktır" kaydı varsa vâdenin bittiği tarihten itibaren bir yıl geçmekle müruruzamana uğrar.
Bir cirantanın başka cirantalarla keşideci aleyhine açacağı dâvalar, cirantanın poliçeyi ödediği veya poliçenin dâva yolu ile kendisine karşı dermeyen edildiği tarihten itibaren altı ay geçmekle müruruzamana uğrar.
II - KESİLME
1. SEBEPLERİ
MADDE 662 - Müruruzaman; dâva açılması, takip talebinde bulunulması, dâvanın ihbar edilmesi veya alacağın iflâs masasına bildirilmesi sebepleriyle kesilir.
2. HÜKÜMLERİ
MADDE 663 - Müruruzamanı kesen muamele her kim hakkında vâkı olmuşsa ancak ona karşı hüküm ifade eder.
Müruruzaman kesilince, müddeti aynı olan yeni bir müruruzaman işlemeye başlar.
C) MÜDDETLER
1. TATİL GÜNLERİ
MADDE 664 - Vâdesi pazara veya diğer bir resmi tatil gününe rastlıyan poliçenin ödenmesi, ancak tatili takibeden ilk iş günü istenebilir. Poliçeye mütaallik diğer bütün muameleler, hususiyle kabul için ibraz ve protesto muameleri de tatilde yapılmayıp ancak bir iş gününde yapılır.
Bu muamelelerden biri, son günü pazara veya diğer resmi tatil gününe rastlıyan bir müddet içinde yapılması lâzımgeldiği takdirde bu müddet onu takip eden ilk iş gününe kadar uzar. Aradaki tatil günleri müddet hesabına dâhildir.
2. MÜDDETİN HESAPLANMASI
MADDE 665 - Kanunun bu kısmında veya poliçede gösterilen müddetler hesap edilirken bunların başladığı gün sayılmaz.
3. ATIFET MEHİLLERİ
MADDE 666 - Poliçelerde kanuni veya kazai atıfet mehilleri caiz değildir.
D) POLİÇEYE İLİŞKİN MUAMELELERİN YAPILACAĞI YER
MADDE 667 - Poliçeyi kabul veya ödeme için ibraz etmek, protesto çekmek, poliçenin bir nüshasının verilmesini istemek gibi muayyen bir kimse nezdinde yapılacak olan bütün muamelelerin bu kimsenin ticaret yerinde ve böyle bir yeri yoksa meskeninde yapılması lâzımdır.
Ticaret yeri veya meskenin bulunduğu yer dikkatle araştırılır.
Şu kadar ki; zabıta veya mahallî posta idaresinden edinilen malûmattan bir netice çıkmadığı takdirde başka araştırmalar yapmaya lüzum kalmaz.
E) İMZALAR
MADDE 668 - Poliçe üzerindeki beyanların el yazısı ile imza edilmesi lâzımdır.
El yazısı ile olan imza yerine, mihaniki her hangi bir vasıta veya el ile yapılan veyahut tasdik edilmiş olan bir işaret yahut resmî bir şahadetname kullanılamaz.
(...) (Madde 668 in 3. fıkrası, 7.7.2005 tarih ve 25868 sayılı R.G.'de yayımlanan, 1.7.2005 tarih ve 5378 sayılı Kanunun 50. maddesinin (b) bendi hükmü gereğince yürürlükten kaldırılmıştır.)
F) İPTAL
I - ÖNLEYİCİ TEDBİRLER
MADDE 669 - Rızası olmaksızın poliçe elinden çıkan kimse, ödeme yerindeki mahkemeden, muhatabın poliçeyi ödemekten menedilmesini istiyebilir.
Mahkeme, ödemeyi meneden kararda muhataba, vâdenin, gelmesi üzerine poliçe bedelini tevdi etmeye müsaade ve tevdi yerine tâyin eder.
II - POLİÇEYİ ELİNE GEÇİREN KİMSENİN BİLİNMESİ
MADDE 670 - Poliçeyi eline geçiren kimse malûm olduğu takdirde, mahkeme, dilekçe sahibine istirdat dâvası açması için münasip bir mühlet verir.
Dilekçe sahibi, tâyin olunan mühlet içinde dâvayı, açmazsa, mahkeme, muhatap hakkındaki ödeme yasağını kaldırır.
III - POLİÇEYİ ELİNE GEÇİRENİN BİLİNMEMESİ
1. DİLEKÇE SAHİBİNİN KÜLFETLERİ
MADDE 671 - Poliçeyi eline geçiren kimse malûm değilse, poliçenin iptaline karar verilmesi istenebilir.
İptal talebinde bulunan kimse, poliçe elinde iken zıyaa uğradığını kuvvetle muhtemel gösteren delilleri mahkemeye temin etmek ve senedin bir suretini ibraz etmek veya senedin essas muhteviyatı hakkında malûmat vermekle mükelleftir.
2. İHTAR
a) MUHTEVASI
MADDE 672 - Mahkeme, dilekçe sahibinin, poliçe elinde iken zıyaa uğradığına dair verdiği izahların doğruluğunu kuvvetle muhtemel görürse ilân yolu ile, poliçeyi eline geçireni, poliçeyi muayyen bir müddet içinde getirmeye davet ve aksi takdirde poliçenin iptaline karar vereceğini ihtar eder.
b) MÜDDETLER
MADDE 673 - Poliçeyi getirme müddeti en az üç ay ve en çok bir yıldır.
Vâdesi gelmiş poliçelerde müruruzaman üç ayın dolmasından önce tahakkuk edecekse mahkeme, üç aylık müddet ile bağlı değildir.
Müddet, vâdesi gelen poliçeler hakkında birinci ilân gününden, vâdesi gelmiyen poliçeler hakkında vâdenin gelmesinden itibaren cereyan eder.
e) İLAN
MADDE 674 - Poliçenin getirilmesine mütaallik ilân, 37 inci maddede anılan gazete ile üç kere yapılır.
Hususyet arz eden hâdiselerde, mahkeme, münasip göreceği daha başka ilân tedbirlerine dahi müracaat edebilir.
IV - İSTİRDAT DAVASI
MADDE 675 - Elden çıkan poliçe getirirlirse mahkeme, istirdat dâvası açmak üzere dilekçe sahibine münasip bir mühlet verir. Dilekçe sahibi bu mühlet içinde dâva açmazsa, mahkeme, poliçeyi mahkemeye getirmiş olana geri verir, muhatap hakkındaki ödeme yasağını kaldırır.
V - İPTAL KARARI
MADDE 676 - Elden çıkan poliçe tâyin edilen mühlet içinde getirilmezse mahkeme onun iptaline karar verir.
Poliçenin iptaline karar verilmiş olmasına rağmen dilekçe sahibi kabul edene karşı, poliçeden doğan talep hakkını dermeyan edebilir.
VI - TEMİNAT
MADDE 677 - Mahkeme, iptale karar vermeden önce de, kabul edene, poliçe bedelini tevdi etmeyi veya kâfi teminat mukabilinde bunu ödemeyi bile emredebilir.
Teminat hüsnüniyetle poliçeyi iktisabeden kimsenin zararlarına bir karşılık teşkil eder. Senet iptal edildiği veya senetten doğan haklar diğer bir sebeple ortadan kalktığı takdirde, teminat geri alınabilir.
SEKİZİNCİ AYIRIM
KANUNLAR İHTİLAFI
I - EHLİYET
MADDE 678 - Bir kimsenin poliçe ile borçlanması için gereken ehliyeti tabi bulunduğu devletin kanunu ile tâyin olunur. Eğer bu kanun diğer bir memleketin kanununa atıfta bulunuyorsa o kanun tatbik olunur. Yukarıki fıkrada bildirilen kanun gereğince ehliyeti haz olmıyan kimse, eğer mevzuatı bakımından kendisine ehil sayan bir memleket içinde imza koymuşsa taahhütleriile mülzem olur.
II - ŞEKİL VE MÜDDETLER
1. UMUMİ OLARAK
MADDE 679 - Poliçe ile yapılan taahhütlerin şekli, bu taahhütlerin imzalandığı memleketin kanunlarına tabidir.
Bir poliçe taahhüdü, vukubuludğu ülkenin kanunları hükmünce şekil bakımından muteber olmamakla beraber aynı poliçeye ilişkin sonraki bir taahhüdün vukubulduğu ülke kanunlarınca muteber bulunursa ilk taahhüdün şekil bakımından muteber olmayışı, sonraki taahhüdün muteberliğine halel getirmez.
Bir Türk'ün yabancı memlekette yapmış olduğu bir poliçe taahhüdü Türk mevzuatının gösterdiği şekle uygun bulunduğu takdirde Türkiye'de başka bir Türk'e karşı muteberdir.
2. HAKLARIN KULLANILMASI VE MUHAFAZASINA MÜTEALLİK MUAMELELER
MADDE 680 - Protestonun şekli ve protesto çekilmesi için muayyen olan müddetler ile poliçeden doğan hakların kullanılması veya muhafazası için gerekli diğer muamelelerin şekli protestonun çekilmesi veya muamelenin yapılması lâzımgelen memleketin kanunlarına göre tâyin olunur.
3. MÜRACAAT HAKKI
MADDE 681 - Müracaat haklarının kullanılması için riayeti gereken müddetler poliçe borçluları hakkında poliçenin keşide edildiği yerde cari olan mevzuata göre tâyin olunur.
III - TAAHHÜTLERİN HÜKÜMLERİ
1. UMUMİ OLARAK
MADDE 682 - Bir poliçeyi kabul eden kimsenin taahhütlerinden doğan neticeler, ödeme yerindeki kanunlara göre tâyin olunur.
Senetteki diğer borçluların taahhütlerinden doğan neticeler, bu taahhütler hangi memlekette imza edilmiş ise o memleket kanununa tabi olur.
2. KISMİ KABUL VE ÖDEME
MADDE 683 - Kabul keyfiyetinin poliçedeki bedelin bir kısmına hasredilebilip edilemiyeceğini ve hâmilin kısmi ödemeyi kabule mecbur bulunup bulunmadığını, ödeme yerindeki kanun tâyin eder.
3. ÖDEME
MADDE 684 - Vâde geldiğinde ödeme, hususiyle vâdenin geldiği günün ve ödeme tarihinin hesaplanması, bedeli yabancı bir memleket parasiyle tâyin edilmiş poliçelerin ödenme keyfiyeti, poliçe hangi memlekette ödenmek lâzım geliyorsa o memleketteki kanuna göre tâyin olunur.
4. SEBEPSİZ İKTİSAPTAN DOĞAN HAKLAR
MADDE 685 - Muhatap, ikametgâhlı poliçeyi ödeyecek olan üçüncü şahıs ve (Keşidecenin başka bir kimse veya ticarethane hesabına poliçe çekmiş olması halinde) kendi hesabına poliçe çekilmiş bulunan kimse veya ticarethane aleyhlerine sebepsiz iktisaptan doğan haklar, bunların ikametgâhlarının bulunduğu memleketin kanununa göre tâyin olunur.
5. KARŞILIĞIN HAMİLE GEÇMESİ
MADDE 686 - Bir poliçe hâmilinin, senedin keşidesine sebep olan alacağı iktisabedip etmiyeceğini; senedin keşide edildiği yerdeki kanun tâyin eder.
6. İPTAL KARARI
MADDE 687 - Bir poliçenin kaybolması veya çalınması halinde alınacak tedbirleri, ödeme yerindeki kanun tâyin eder.
İKİNCİ KISIM
BONO VEYA EMRE MUHARRER SENET
A) UNSURLAR
MADDE 688 - Bono veya emre muharrer senet:
1. Senet metninde (Bono) veya (Emre muharrer senet) kelimesini ve senet Türkçe'den başka bir dilde yazılmışsa o dilde bono karşılığı olarak kullanılan kelimeyi;
2. Kayıtsız ve şartsız muayyen bir bedeli ödemek vaadini;
3. Vâdeyi;
4. Ödeme yerini;
5. Kime ve kimin emrine ödenecek ise onun ad ve soyadını;
6. Senedin tanzim edildiği gün ve yeri;
7. Senedi tanzim edenin imzasını;
İhtiva eder.
B) NOKSANLAR
MADDE 689 - Aşağıdaki fıkralarla yazılı haller mahfuz kalmak üzere, bundan önceki maddede gösterilen unsurlardan birini ihtiva etmiyen bir senet bono sayılmaz.
Vâdesi gösterilmemiş olan bono, görüldüğünde ödenmesi şart olan bir bono sayılır.
Sarahat bulunmadığı takdirde senedin tanzim edildiği yer, ödeme yeri ve aynı zamanda tanzim edenin ikametgâhı sayılır. Tanzim edilen yer gösterilmiyen bir bono, tanzim edenin ad ve soyadı yanında yazılı olan yerde tanzim edilmiş sayılır.
C) TATBİK OLUNACAK HÜKÜMLER
MADDE 690 - Bononun mahiyetine aykırı düşmedikçe poliçelerin cirosuna ait (593 - 602) ve vâdeye dair (615 - 619) ve ödeme hakkındaki (620 - 624) ve ödemeden imtina halinde müracaat haklarına dair (625 - 639, 641 - 643) ve araya girmesuretiyle ödemeye ait (646 - 650 - 654) ve suretlere mütaallik (658, 659) ve bozup değiştirme hakkındaki (660) ve müruruzamana ait (661 - 663) ve iptale mütaallik (669 - 677) ve tatil günleri, müddetlerin hesabı ve atıfet mehillerinin yasağı, poliçeye mütallik muamelelerin yapılması icabeden yer ve imza hakkındaki (664 - 668) ve kanunlar ihtilâfına dair (678 - 687) inci maddeler hükümleri bonolar hakkında da caridir.
Kezalik üçüncü bir şahsın ikametgâhında veya muhatabın ikametgâhından başka bir yerde ödenmesi şart olan poliçeye mütallik (586 ve 609) ve faiz şartına mütedair (587) ve ödenecek bedele dair muhtelif beyanlar hakkındaki (588) ve muteber olmıyan bir imzanın neticelerine dair (589) ve temsil salâhiyetini haiz olmıyan veya salâhiyeti hududunu aşan bir kimsenin imzasına mütedair (590) ve açık poliçeye mütaallik (592) inci madde hükümleri, bonolar hakkında da caridir.
Avala mütedair (612 - 614) üncü maddeler hükümleri de bonolar hakkında tatbik olunur.
613 üncü maddenin son fıkrasında derpiş edilen halde aval, avalın kimin hesabına verildiğini göstermezse bonoyu tanzim eden kimse hesabına verilmiş sayılır.
D) TANZİM EDENİN MESULİYETİ
MADDE 691 - Bir bonoyu tanzim eden kimse; tıpkı bir poliçeyi kabul eden gibi mesuldür.
Görüldüğünden muayyen bir müddet sonra ödenmesi şart olan bonoların tanzim edene (605) inci maddede yazılı müddetler içinde ibraz olunması lâzımdır.
Tanzim eden, bononun kendisine ibraz edildiğini bono üzerine ibraz gününü işaret etmek ve imzasını koymak suretiyle teyit eder. Müddet ibraz şerhi tarihinden itibaren işlemeye başlar. Tanzim eden; bononun kendisine ibraz edildiğini, gününü işaret etmek suretiyle teyit etmekten imtina ederse keyfiyet bir protesto ile tesbit edilir. Bu takdirde müddet protesto gününden itibaren işlemeye başlar.
ÜÇÜNCÜ KISIM
ÇEK
BİRİNCİ AYIRIM
ÇEKLERİN KEŞİDESİ VE ŞEKLİ
A) ŞEKİL
I - UNSURLAR
MADDE 692 - Çek:
1. "Çek" kelimesini ve eğer senet Türkçe'den başka bir dille yazılmış ise o dilde "Çek" karşılığı olarak kullanılan kelimeyi;
2. Kayıtsız ve şartsız muayyen bir bedelin ödenmesi için haveleyi;
3. Ödeyecek kimsenin "muhatabın" ad ve soyadını;
4. Ödeme yerini;
5. Keşide gününü ve yerini;
6. Çeki çeken kimsenin (Keşidecinin) imzasını;
İhtiva eder.
II - UNSURLARIN BULUNMAMASI
MADDE 693 - Yukarıki maddede gösterilen hususlardan birini ihtiva etmiyen bir senet aşağıdaki fıkralarda yazılı haller dışında, çek sayılmaz.
Çekte sarahat yoksa muhatabın ad ve soyadı yanında gösterilen yer, ödeme yeri sayılır. Muhatabın ad ve soyadı yanında birden fazla yer gösterildiği takdirde çek, ilk gösterilen yerde ödenir. Böyle bir sarahat ve başka bir kayıt da mevcut değilse çek muhatabın iş merkezinin bulunduğu yerde ödenir.
Keşide yeri gösterilmemiş olan çek, keşidecinin ad ve soyadı yanında yazılı olan yerde çekilmiş sayılır.
B) MÜNFERİT UNSURLAR
I - MUHATAP
1. MUHATABOLMA EHLİYET
MADDE 694 - Türkiye'de ödenecek çeklerde muhatab olarak ancak bir banka gösterilebilir.
Dİğer bir kimse üzerine çekilen çek; yalnız havale hükmündedir.
Havale sayılan bir çek hakkında Damga Resmi Kanununun çeklere ait hükümleri tatbik olunmaz.
2. KARŞILIK
MADDE 695 - Bir çekin keşide edilebilmesi için, muhatabın elinde keşidecinin emrine tahsis edilmiş bir karşılık bulunması ve keşidecinin bu karşılık üzerinde çek keşide etmek suretiyle tasarruf hakkını haiz bulunacağına dair muhatapla keşideci arasında açık veya zımni bir anlaşma mevcut olması şarttır. Şu kadar ki; bu hükümlere riayetsizlik halinde senedin çek olarak muteber olmasına halel gelmez.
Keşideci; muhatap nezdinde çekin ancak bir kısım karşılığını hazır bulundurduğu takdirde muhatap bu kısmi karşılığın tutarını ödemekle mükelleftir.
Gösterilen paraya mukabil muhatap nezdinde karşılığı bulunmadan bir çek keşide eden kimse; çekin kapatılmıyan miktarının yüzde beşini ödemekle mükellef olduktan başka hâmilin bu yüzden uğradığı zararı tazmine mecburdur.
II - KABUL YASAĞI
MADDE 696 - Çek hakkında kabul muamelesi cari değildir. Çek üzerine yazılmış bir kabul şerhi, yazılmamış sayılır.
III - KİMİN LEHİNE KEŞİDE EDİLEBİLECEĞİ
MADDE 697 - Çek:
1. "Emre yazılı" kaydiyle veya bu kayıt olmadan muayyen bir kimseye;
2. "Emre yazılı değildir." kaydiyle veya buna benzer bir kayıtla muayyen bir kimseye;
3. Veya hâmile;
Ödenmek üzere keşide edilebilir.
Muayyen bir kimse lehine olarak veya "Hamiline" kelimesinin yahut buna benzer diğer bir tabirin ilâvesiyle keşide kılınan çek, hâmile yazılı bir çek sayılır.
Kimin lehine keşide edildiği gösterilmemiş olan bir çek, hâmile yazılı çek hükmündedir.
IV - FAİZ ŞARTI
MADDE 698 - Çekte münderiç her hangi bir faiz şartı, yazılmamış sayılır.
V - ADRESLİ VE İKAMETGAHLI ÇEK
MADDE 699 - Çek, muhatabın ikametgâhında veya başka bir yerde üçüncü bir şahıs tarafından ödenmek üzere keşide edilebilir; şu kadar ki; bu üçüncü şahsın bir banka olması şarttır.
İKİNCİ AYIRIM
DEVİR
A) DEVİR KABİLİYETİ
MADDE 700 - Sarahaten "Emre yazılı" kaydiyle veya bu kayıt olmadan muayyen bir kimse lehine ödenmesi şart kılınan bir çek, ciro ve teslim yoliyle devredilebilir.
"Emre yazılı değildir" kaydiyle veya buna benzer bir kayıtla muayyen bir kimse lehine ödenmesi şart kılınan bir çek ancak alacağın temliki yoliyle devredilebilir ve bu devir, alacağın temlikinin hukuki neticelerini doğurur. Ciro keşideci veya çekten dolayı borçlu olanlardan her hangi biri lehine de yapılabilir. Bu kimseler çeki yeniden ciro edebilirler.
B) CİRO
I - UMUMİ OLARAK
MADDE 701 - Cironun kayıtsız ve şartsız olması lâzımdır. Ciro şartlara tabi tutulmuşsa bunlar yazılmamış sayılır. Kısmi ciro ve muhatabın cirosu batıldır. Hâmiline yazılı ciro beyaz ciro hükmündedir. Muhatap lehindeki ciro yalnız makbuz hükmündedir; meğer ki, muhatabın birden fazla şubesi olup da ciro, çekin üzerine şubeden başka bir şube üzerine yazılmış bulunsun.
II - HAK SAHİPLİĞİNİ İSPAT VAZİFESİ
MADDE 702 - Cirosu kabil bir çeki elinde bulunduran kimse son ciro beyaz ciro olsa bile kedi hakkı müteselsil ve birbirine bağlı cirolardan anlaşıldığı takdirde salâhiyetli hâmil sayılır. Çizilmiş cirolar bu hususta yazılmamış hükmündedir. Bir beyaz ciroyu diğer bir ciro takip ederse bu son ciroyu imzalayan kimse çeki beyaz ciro ile iktisabetmiş sayılır.
III - HAMİLE YAZILI ÇEK ÜZERİNE YAPILAN CİRO
MADDE 703 - Hâmile yazılı bir çek üzerine yapılan bir ciro cirantayı, müracaat hakkında dair hükümler gereğince mesul kılarsa da senedin mahiyetini değiştirerek onu emre yazılı bir çek haline getirmez.
C) KAYBEDİLEN ÇEK
MADDE 704 - Çek, her hangi bir suretle hâmilinin elinden çıkmış bulunursa ister hâmile yazılı bir çek bahis mevzuu olsun, ister ciro suretiyle nakledilebilen bir çek bahis mevzuu olup da hâmil hakkını 702 nci maddeye göre ispat etsin- çek eline geçmiş bulunan yeni hâmil ancak çeki kötü niyetle iktisabetmiş olduğu veya iktisapta ağır bir kusuru bulunduğu takdirde o çeki geri vermekle mükelleftir.
D) PROTESTODAN VE VADEDEN SONRAKİ CİRO
MADDE 705 - Protestonun keşidesinden veya aynı mahiyette bir tesbitten yahut ibraz müddetinin geçmesinden sonra yapılan bir ciro, ancak alacağın temliki hükmünde tutulur ve böyle bir temlikin neticelerini doğurur.
Aksi sabit oluncaya kadar tarihsiz bir ciro, protesto veya aynı mahiyette bir tesbitin icrasından veya ibraz müddetinin geçmesinden önce yapılmış sayılır.
ÜÇÜNCÜ AYIRIM
ÖDEME VE ÖDEMEDEN İMTİNA
A) ÖDEME
I - AVAL
MADDE 706 - Çekte yazılı bedelin ödenmesi, kısmen veya tamamen aval ile temin olunabilir.
Bu teminat muhatap hariç olmak üzere üçüncü bir şahıs yahut çek üzerinde esasen imzası bulunan bir kimse tarafından da verilebilir.
II - VADE
MADDE 707 - Çek, görüldüğünde ödenir. Buna aykırı her hangi bir kayıt yazılmamış hükmündedir.
Keşide günü olarak gösterilen günden önce ödenmek için ibraz olunan bir çek ibraz günü ödenir.
III - ÖDEME İÇİN İBRAZ
1. UMUMİ OLARAK
MADDE 708 - Bir çek, keşide edildiği yerde ödenecekse on gün; keşide edildiği yerden başka bir yerde ödenecekse bir ay içinde muhataba ibraz edilmelidir.
Ödeneceği memleketten başka bir memlekette keşide edilen çek, keşide yeri ile ödeme yeri aynı kıtada ise bir ay ve ayrı ayrı kıtalarda ise üç ay içinde muhataba ibraz edilmelidir.
Bu bakımdan, bir Avrupa memleketinde çekilip ve Akdeniz'de sahili bulunan bir memlekette ödenecek olan ve bilmukabele Akdeniz'de sahili olan bir memlekette çekilip bir Avrupa memleketinde ödenmesi lâzımgelen çekler aynı kıtada keşide edilmiş ve ödenmesi şart kılınmış sayılır.
Yukarda yazılı müddetler, çekte keşide günü olarak gösterilen tarihten itibaren işler.
2. TAKVİM İHTİLAFI
MADDE 709 - Çek takvimleri farklı olan iki yer arasında çekildiği takdirde; keşide günü, ödeme yerindeki takvimin mukabil gününe irca olunur.
3. TAKAS ODASI
MADDE 710 - Çekin bir takas odasına ibrazı, ödeme için ibraz yerine geçer.
IV - ÇEKTEN CAYMA
1. UMUMİ OLARAK
MADDE 711 - Çekten cayma, ancak ibraz müddeti geçdikten sonra hüküm ifade eder.
Çekten cayılmamışsa, muhatap, ibraz müddetinin geçmesinden sonra dahil çeki ödiyebilir.
(...) (Madde 711 in üçüncü fıkrası, 18.2.2009 tarih ve 5838 sayılı Kanunun 32. maddesinin 19. fıkrasının hükmü gereğince yürürlükten kaldırılmıştır.
2. HUSUSİ HALLER
MADDE 712 - Çekin tedavüle çıkarılmasından sonra keşidecinin ölümü veya medeni haklarını kullanma ehliyetini kaybetmesi yahut iflâsı çekin muteberliğine halel getirmez.
V - CİROLARIN TAHKİKİ
MADDE 713 - Cirosu kabil bir çeki ödiyen muhatap, ciroların arasında muntazam bir teselsülün mevcut olup olmadığını incelemeye mecbur ise de ciranta imzalarının sıhhatini tahkika mecbur değildir.
VI - YABANCI MEMLEKET PARASİYLE ÖDENECEK ÇEK
MADDE 714 - Çekin ödeme yerinde rayici olmıyan bir para ile ödenmesi şart koşulmuş ise bedeli, çekin ibrazı günündeki kıymetine göre o memleket parası ile ödenebilir. İbraz üzerine ödenmediği takdirde, hâmil, çek bedelinin dilerse ibraz dilerse ödeme günlerindeki rayice göre memleket parasiyle ödenmesini istiyebilir.
Kanuni rayici olmıyan paranın kıymeti, ödeme yerindeki ticari teamüllere göre tâyin olunur. Bununla beraber keşideci, ödenecek meblâğın çekte yazılı muayyen bir rayice göre hesap olunmasını şart koşabilir.
Keşideci, ödemenin muayyen bir para ile yapılması lüzumunu şart koşmuş ise (Aynen ödeme şartı) ilk iki fıkra hükümleri tatbik olunmaz.
Çek bedeli; keşide ve ödeme memleketlerinde aynı adı taşıyan ve fakat kıymetleri birbirinden farklı olan para ile gösterildiği takdirde, ödeme yerindeki para kasdedilmiş sayılır.
VII - ÇİZGİLİ ÇEK
1. ŞEKİL VE ŞARTLARI
MADDE 715 - Bir çekin keşidecisi veya hâmili, onu, 716 ncı maddede gösterilen neticeleri doğurmak üzere çizebilir.
Çekin çizilmesi, çekin iç yüzünü birbirine muvazi iki çizgi çekmek suretiyle yapılır. Çek, umumi veya husisi olarak çizilebilir.
İki çizgi arasına hiçbir işaret konmamış veya "Banka" kelimesi veya buna benzer bir tabir konmuş ise çek, umumi olarak çizilmiştir. Eğer iki çizgi arasına muayyen bir bankanın adı yazılmış ise, çek, hususi olarak çizilmiş demektir.
Umumi çizgi, hususi çizgiye tahvil olunabilir; fakat hususi çizgi umumi bir çizgiye tahvil olunamaz.
Çizgilerin veya zikredilen banka adının silinmesi, hükümsüz sayılır.
2. HÜKÜMLERİ
MADDE 716 - Umumi olarak çizilen bir çek, muhatap tarafından ancak bir bankaya veya muhatabın bir müşterisine ödenebilir.
Hususi olarak çizilen bir çek, muhatap tarafından ancak adı gösterilen bankaya veya bu banka muhatap ise onun müşterisine ödenebilir. Şu kadar ki; adı gösterilen banka, bedelin tahsili işini diğer bir bankaya bırakabilir.
Bir banka, çizgili bir çeki, ancak müşterilerden veya diğer bir bankadan iktisabedebilir. Kezalik onu, sözü geçen kimselerden başkaları hesabına tahsil edemez.
Çek, birden fazla hususi olarak çizilmiş ise muhatabın bu çeki ödemeye mezun olması için çekin ikiden fazla çizilmemiş olması ve çizgilerden birinin, çekin bir takas odası tarafından tahsilebilmesi maksadı ile yapılmış olması şarttır.
Yukardaki hükümlere muhalif hareket eden muhatap veya banka, çek bedelini aşmamak üzere, hâsıl olan zarardan mesuldür.
VIII - HESABA GEÇİRİLMEK ÜZERE ÇEKİLEN ÇEK
1. UMUMİ OLARAK
MADDE 717 - Bir çekin keşidecisi veya hâmili çekin yüz tarafına mailen enine doğru "Hesaba geçirilecektir" kaydını veya buna benzer bir tâbiri yazarak çekin nakten ödenmesini menedebilir. Bu takdirde çek; muhatap tarafından ancak hesaba alacak kaydı, takas, hesap nakli suretiyle kayden ödenebilir. Bu kayıtlar ödeme yerine geçer.
"Hesaba geçirilecektir" kaydının çizilmesi hükümsüzdür.
Yukardaki hükümlere aykırı hareket eden muhatap, çekin bedelini aşmamak üzere hâsıl olan zarardan mesuldür.
2. HAMİLİN HAKLARI
a) İFLAS HALİNDE
MADDE 718 - Hesaba geçirilmek üzere çekilen bir çekin hâmili; muhatap iflâs etmiş veya ödemelerinin tatil etmiş veyahut aleyhine yapılan her hangi bir icra takibi semeresiz kalmışsa çek bedelini nakten ödemesini muhataptan istiyebileceği gibi imtina halinde müracaat hakkını da kullanır.
b) HESABA GEÇİRİLMEDEN İMTİNA HALİNDE
MADDE 719 - Hesaba geçirilmek üzere çekilen bir çekin hâmili; muhatabın, çek bedelini kayıtsız ve şartsız alacak diye hesaba geçirmekten imtina veya ödeme yerindeki takas odasının, bu çekin, hâmilin borçlarına mahsubedilmek kabiliyetini haiz olmadığını beyan etmiş olduğunu ispat ederse müracaat haklarını kullanabilir.
B) ÖDEMEDEN İMTİNA
I - HAMİLİN MÜRACAAT HAKLARI
MADDE 720 - Vaktinde ibraz edilmiş olan çekin ödenmemiş olduğu ve ödenmeden imtina keyfiyeti:
1. Resmî bir vesika ile (Protesto);
2. Muhatap tarafından, ibraz günü de gösterilmek suretiyle, çekin üzerine yazılmış olan tarihli bir beyanla;
3. Bir takas odasının, çek vaktinde teslim edildiği halde ödenmediğini tesbit eden tarihli bir beyanı ile;
Sabit bulunduğu takdirde hâmil; cirantalar, keşideci ve diğer çek borçlularına karşı müracaat haklarını kullanabilir.
II - PROTESTO
MADDE 721 - Protesto veya buna muadil olan tesbit, ibraz müddetinin geçmesinden önce yapılmalıdır.
İbraz keyfiyeti müddetin son gününde vukubulursa protesto veya buna muadil tesbit, mütaakıp iş gününde de yapılabilir.
III - MÜRACAAT HAKKININ ŞÜMULÜ
MADDE 722 - Hâmil, müracaat yoliyle:
1. Çekin ödenmemiş olan bedelini;
2. İbraz gününden itibaren yüzde on faizini;
3. Protestonun veya buna muadil olan tesbitin ve gönderilen ihbarnamelerinin masrafları ile diğer masrafları;
4. Çek bedelinin binde üçünü aşmamak üzere komüsyon ücretini;
İstiyebilir.
IV - MÜCBİR SEBEPLER
MADDE 723 - Kanunen muayyen olan müddetler içinde çekin ibrazı veya protesto yahut buna muadil tesbitin yapılması; bir devletin mevzuatı veya her hangi bir mücbir sebep gibi aşılması imkânsız bir mâni yüzünden mümkün olmamışsa bu muameleler için muayyen olan müddetler uzar.
Hâmil mücbir sebepleri gecikmesizin kendi cirantasına ihbar etmeye ve bu ihbarı çeke yahut bir alonja işaretle beraber altına yerini ve tarihi yazarak imzalamaya mecburdur. 635 nci madde hükümleri burada da tatbik olunur.
Mücbir sebeplerin ortadan kalkmasından sonra hâmil çeki gecikmesizin ödeme maksadı ile ibraz ve icabında protesto veya buna muadil tesbiti yaptırmaya mecburdur.
Mücbir sebepler; hâmilin ibraz müddetinin bitiminden önce olmak şartiyle, mücbir sebep keyfiyetini kendi cirantasına ihbar ettiği günden itibaren on beş günden fazla devam ederse çekin ibrazına ve protesto keşidesine yahut buna muadil tesbite lüzum kalmaksızın müracaat hakkı kullanılabilir.
Hâmilin veya çeki ibraza veya protesto çekmeye yahut buna muadil tesbit yaptırmaya memur ettiği kimsenin sırf zatlarına ait olaylar mücbir sebeplerden sayılmaz.
DÖRDÜNCÜ AYIRIM
ÇEŞİTLİ HÜKÜMLER
I - SAHTE VEYA TAHRİF EDİLMİŞ ÇEK
MADDE 724 - Sahte veya tahrif edilmiş bir çeki ödemiş olmasından doğan zarar muhataba ait olur; meğer ki, senette keşideci olarak gösterilen kimseye kendisine bırakılan çek defterini iyi saklamamış olması gibi bir kusurun isnadı mümkün olsun.
II - ÇEKİN BİRDEN FAZLA NÜSHA OLARAK TANZİM EDİLMESİ
MADDE 725 - Hâmile yazılı çekler müstesna olmak üzere bir memlekette keşide edilip de diğer bir memlekette veya aynı memleketin denizaşırı bir kısmında ödenmesi şart olan ve aksine olarak bir memleketin denizaşırı bir kısmında keşide edilip o memlekette ödenmesi şart olan veyahut aynı bir memleketin denizaşırı olan aynı kısmında veya muhtelif kısımlarında keşide edilip ödenmesi şart olan her çek, birbirinin aynı olarak muhtelif nüshalar halinde keşide olunabilir. Bu nüshalar senet metninde teselsül eden sıra numaraları ile gösterilir. Aksi takdirde her nüsha ayrı bir çek sayılır.
III - MÜRÜRUZAMAN
MADDE 726 - Hâmilin; cirantalarla keşideci ve diğer çek borçlularına karşı haiz olduğu müracaat hakları ibraz müddetinin bitiminden itibaren altı ay geçmekle müruruzamana uğrar.
Çek borçlularından birinin diğerine karşı haiz olduğu müracaat hakları bu çek borçlusunun çeki ödediği veya çekin dâva yolu ile kendisine karşı dermeyan edildiği tarihten itibaren altı ay geçmekle mürüruzamana uğrar.
IV - "BANKA"NIN TARİFİ
MADDE 727 - Bu fasılda geçen "Banka" tâbirinden maksat, Bankalar Kanunun hükümlerine tabi olan müesseselerdir. Şu kadar ki; ödeme yeri Türkiye dışında olan çekler hakkında "Banka" kelimesinden hangi müesseselerin anlaşılacağı ödeme yeri kanunu ile tâyin olunur.
V - MÜDDETLER
1. TATİL GÜNLERİ
MADDE 728 - Bir çekin ibrazı ve protestosu tatil günleri yapılamayıp ancak bir iş gününde yapılabilir.
Çeke mütaallik muamelelerin ve hususiyle ibraz ve protesto veya buna muadil tesbit muamelelerinin yapılması için kanunla muayyen müddetin son günü, pazara veya diğer bir tatil gününe rasladığı takdirde bu müddet onu takibeden ilk iş gününe kadar uzar. Aradaki tatil günleri müddet hesabına dâhildir.
2. MÜDDETLERİN HESABI
MADDE 729 - Kanunun bu kısmında gösterilen müddetler hesap edilirken bunların başladığı gün sayılmaz.
VI - TATBİK OLUNACAK HÜKÜMLER
MADDE 730 - Poliçeye ait aşağıdaki hükümler çek hakkında da tatbik olunur:
1. Keşidecinin bizzat kendi emrine, kendi üzerine ve üçüncü şahıs hesabına keşide edilen poliçe hakkındaki 585 inci madde;
2. Poliçede gösterilen bedeller arasındaki farklara mütaallik 588 inci madde;
3. Borçlanmaya ehil olmıyan kimselerin imzasına, salâhiyetsiz imzaya, keşidecinin mesuliyetine ve açık poliçeye ait 589 - 592 nci maddeler;
4. Ciro hakkındaki 595 - 597 nci maddeler;
5. Poliçeye ait defiler hakkındaki 599 uncu madde;
6. Vekâleten yapılan cirodan doğan haklara mütedair 600 üncü madde;
7. Avalin şekil ve hükümlerine dair 613 ve 614 üncü maddeler;
8. Bir makbuz istemek hakkına ve kısmen ödemeye dair 621 inci madde;
9. Protestoya ait 627 - 629 uncu ve 631 - 633 üncü maddeler;
10. "Protestosuz" şartına mütedair 634 üncü madde;
11. İhbar hakkındaki 635 inci madde;
12. Poliçe borçlularının müteselsil mesuliyetine dair 636 ncı madde;
13. Poliçenin ödenmesi halinde müracaat hakkına ve poliçe, protesto makbuzunun kendisine verilmesini istemek hakkına dair 638 ve 639 uncu maddeler;
14. Sebepsiz iktisaptan doğan haklara dair 644 üncü madde;
15. Poliçe karşılığının devrine dair 645 inci madde;
16. Poliçe nüshaları arasındaki münasebete ait 656 ncı madde;
17. Değişiklikler hakkındaki 660 ıncı madde;
18. Müruruzamanın kesilmesine dair 662 ve 663 üncü maddeler;
19. Atıfet müddetlerinin kabul olunamıyacağına, poliçeye mütaallik muamelerin yapılması lâzımgelen yer ile el yazısı ile imzaya dair 666 - 668 inci maddeler;
20. İptal hakkındaki 669 - 675 inci maddelerle 676 ncı maddenin 1 inci fıkrası;
21. Ehliyete, poliçe ve bonolara mütaallik hakların muhafazası ile müracaat hakkının kullanılması için lüzumlu muamelelere ilişkin kanun ihtilâflarına dair 678, 680 ve 681 inci maddeler.
634 üncü maddenin bir ve üçüncü fıkralariyle 635 inci maddenin birinci fıkrası ve 639 uncu madde hükümlerinin çeklere tatbik olunmasından protesto yerine 720 nci maddenin 2 ve 3 üncü fıkraları gereğince tesbit dahi muteberdir.
BEŞİNCİ AYIRIM
KANUNLAR İHTİLAFI
I - MUHATAP OLMA EHLİYETİ
MADDE 731 - Bir çekin kimin üzerine keşide edilebileceğini, çekin ödeneceği memleket kanunu tâyin eder. Bu kanuna göre çek, üzerine keşide edilmiş olan kimsenin şahsı bakımından hükümsüz sayılıyorsa kanunlarında böyle bir hükümsüzlük sebebi bulunmıyan memleketlerde çek üzerine atılan imzalardan doğan taahhütler muteberdir.
II - ŞEKİL VE MÜDDETLERİ
MADDE 732 - Çeke ait taahhütlerin şekli, bu taahhütlerin imza edilmiş olduğu memleketin kanununa göre tâyin edilir. Bununla beraber, ödeme yeri kanuniyle emredilen şekillere riayet kâfidir.
679 uncu maddenin iki ve üçüncü fıkraları da tatbik olunur.
III - TAAHHÜTLERİN HÜKÜMLERİ
1. KEŞİDE YERİ KANUNU
MADDE 733 - Çekten doğan taahhütlerin neticeleri, bu taahhütlerin vukubulduğu memleket kanununa göre tâyin olunur.
2. ÖDEME YERİ KANUNU
MADDE 734 - Aşağıda yazılı hususlar çekin ödeneceği memleket kanununa göre tâyin olunur:
1. Çekin mutlaka görüldüğünde mi ödenmesi gerektiği yoksa görüldükten muayyen bir müddet sonra ödenmesi şartiyle de keşide edilip edilemiyeceği ve hakikî keşide gününden sonraki bir günün çeke yazılmasının ne gibi neticeler doğuracağı;
2. İbraz müddeti;
3. Çekin; kabul, tasdik, teyit veya vize edilip edilmiyeceği ve bu kayıtların ne gibi neticeler doğuracağı;
4. Hâmilin kısmen ödemeyi istiyebilip istimeyiceği ve böyle bir ödemeyi kabule mecbur olup olmadığı;
5. Çekin çizilip çizilemiyeceği yahut (Hesaba geçirilecektir) kaydını veya buna muadil bir tâbiri ihtiva edip edemiyeceği ve bu çizginin veya bu kaydın yahut ona muadil olan tâbirin ne gibi neticeler doğuracağı;
6. Çekin karşılığı üzerinde hâmilin hususi hakları bulunup bulunmadığı ve bu hakların mahiyetinin ne olduğu;
7. Keşidecinin çekten cayabilip cayamıyacağı veya çekin ödenmesine itiraz edebilip edemiyeceği;
8. Çekin kaybedilmesi veya çalınması halinde alınacak tedbirler;
9. Cirantalara, keşideciye ve diğer çek borçlularına karşı olan müracaat haklarının muhafazası için bir protesto veya buna muadil bir tesbit icra etmenin lüzumlu olup olmadığı.
3. İKAMETGAH KANUNU
MADDE 735 - Muhatap ve ikametgâhlı çeki ödiyecek olan üçüncü şahıs aleyhine sebepsiz iktisaptan doğan haklar, bu kimselerin ikametgâhlarının bulunduğu memleketin kanununa göre tâyin olunur.
BEŞİNCİ FASIL
KAMBİYO SENETLERİNE BENZİYEN SENETLER VE DİĞER EMRE YAZILI SENETLER
A) EMRE YAZILI SENET
I - TARİFİ
MADDE 736 - Emre yazılı olan veya kanunen böyle sayılan kıymetli evrak, emre yazılı senetlerdendir.
II - BORÇLUNUN DEFİLERİ
MADDE 737 - Borçlu, emre yazılı bir senetten doğan alacağa karşı ancak, senedin hükümsüzlüğüne taalluk eden veya senet metninden anlaşılan defilerle alacaklı kim ise ona karşı şahsan haiz olduğu defileri ileri sürebilir.
Borçlu ile önceki hâmillerden birisi veya senedi tanzim eden kimse arasında doğrudan doğruya mevcut münasebetlere dayanan defilerin dermeyanı, ancak senedi iktisabederken hâmilin bilerek borçlunun zararına hareket etmiş olması halinde caizdir.
B) KAMBİYO SENETLERİNE BENZİYEN SENETLER
I - EMRE YAZILI HAVALELER
1. UMUMİ OLARAK
MADDE 738 - Senet metninde poliçe olarak gösterilmekle beraber sarahaten emre yazılı olarak ihdas edilen ve diğer hususlarda da poliçede aranılan unsurları ihtiva eden havaleler poliçe hükmündedir.
2. KABUL MECBURİYETİNİN BULUNMAMASI
MADDE 739 - Emre yazılı havale kabul için ibraz edilmez. Buna rağmen ibraz edilir ve kabulden de imtina olunursa hâmilin bu sebepten dolayı hiçbir müracaat hakkı yoktur.
3. KABULÜN HÜKÜMLERİ
MADDE 740 - Emre yazılı bir havalenin ihtiyari olarak kabulü, poliçenin kabulü hükmündedir. Bununla beraber hâmil, eğer havale olunan kimse iflâs veya ödemelerini tatil etmiş yahut aleyhine yapılan takip semeresiz kalmışsa vâdenin gelmesinden önce müracaat hakkını kullanamaz.
Kezalik havale edenin iflâsı halinde vâdenin gelmesinden önce hâmil müracaat hakkını kullanamaz.
4. İCRADA TATBİK OLUNMIYACAK HÜKÜMLER
MADDE 741 - İcra ve iflâs kanununun; çekler, poliçeler ve emre muharrer senetler hakkında takibe mütaallik hükümleri emre yazılı havaleye tatbik olunmaz.
II - EMRE YAZILI ÖDEME VAİTLERİ
MADDE 742 - Senet metninde bono olarak gösterilmemekle beraber sarahaten emre yazılı olarak ihdas edilmiş olan ve bonoda aranılan diğer unsurları da ihtiva eden ödeme vaitleri, bono hükmündedir. Şu kadar ki; emre yazılı olarak ihdas edilmiş olan ödeme vaitleri hakkında araya girme suretiyle ödemeye ilişkin bulunan hükümler cari olmaz.
İcra ve İflâs Kanunu'nun; çekler ve poliçeler ve emre muharrer senetler hakkında takibe mütaallik hükümleri, emre yazılı olarak ihdas edilmiş bulunan ödeme vaitlerine tatbik olunamaz.
C) CİROSU KABİL OLAN DİĞER SENETLER
MADDE 743 - Makbuz senetleri, varant, konşimento, taşıma senedi gibi cirosu kabil olan senetler hakkında; cironun şekli, hâmilin hak sahipliği, iptal kararı ve senedi elinde bulunduranın onu iade ile mükellef olması hususlarında poliçelere mütaallik hükümler caridir.
Kambiyo senetlerindeki müracaata mütaallik hükümler kanunda aksine açık hüküm olmadıkça, birinci fıkrada yazılı senetler hakkında tatbik olunmaz.
ALTINCI FASIL
EMTİA SENETLERİ
BİRİNCİ KISIM
UMUMİ MAĞAZALAR TARAFINDAN ÇIKARILAN MAKBUZ SENEDİ VE VARANT
A) UMUMİ MAĞAZALAR
I - UMUMİ OLARAK
MADDE 744 - Makbuz senedi ve varant (Rehin senedi) verme karşılığında serbest veya gümrüklenmemiş emtia ve zahireyi vedia olarak kabul etmek ve mudilere de bu senetlerle tevdi olunan emtia ve zahireyi satabilmek veya terhin edebilmek imkânını vermek maksadiyle kurulan mağazalara "umumi mağaza" denir. Umumi mağazalar muameleleri bu kısım hükümlerine tabidir.
Umumi mağazalar Ticaret Vekâletinin müsaadesiyle kurulur. Müsaade olmadan umumi mağaza açarak makbuz senedi veya varant tanzim edenler hakkında Türk Ceza Kanunu'nun 526 ncı maddesi tatbik olunur.
Umumi mağazaların kuruluş usul ve şartları, bunlara kabul edilecek emtia ve zahire cinsleri ve umumi mağazaların henüz gümrüklenmemiş olan eşyayı kabul etmeye salâhiyetli sayılmaları için gereken şartları ve bunlar üzerinde gümrük murakabesinin icrası tarzı, hususi kanun ve nizamnamelerle tâyin olunur.
II - İSTİSNALAR
MADDE 745 - Yukarıki maddede yazılı senetleri vermeksizin yalnız emtia ve zahireyi vedia olarak kabul etmek üzere açılan sair müessese ve mahaller hakkında umumi mağazalara ait hükümler cari olmaz. Bu hususta Borçlar Kanunu'nun vedia hakkındaki hükümleri tatbik olunur.
Tevdi edilmiş şeyler mukabilinde verilmiş olan ve fakat kanunun aradığı şekil şartlarına uymıyan senetlerle işbu şekil şartlarına uygun olup da müsaade almamış olan müesseseler tarafından verilmiş senetler kıymetli evraktan olmayıp tesellüm ilmühaberleri veya başka ispat vesikaları hükmündedir.
B) MAKBUZ SENEDİ VE VARANT
I - ŞEKİL
1. MAKBUZ SENEDİ
MADDE 746 - Umumi mağazalara tevdi edilen emtia ve zahire mukabilinde verilen makbuz senedinin aşağıda yazılı hususları havi olması lâzımdır:
1. Tevdi edenin ad ve soyadı ile sanat ve ikametgâhı;
2. Tevdiatın yapıldığı umumi mağazanın ticaret unvanı ile bulunduğu yer;
3. Tevdi olunan şeylerin cins ve miktarı ile mahiyet ve kıymetinin bilinmesi için açıklanması lâzımgelen hususlar;
4. Tevdi olunan şeylerin tabi olması lâzımgelen bütün resim harç ve vergilerin ödenip ödenmediği ve sigorta edilip edilmediği;
5. Ödenmiş olan veya ödenecek ücret ve masraflar;
6. Senedin kimin namına veya emrine tanzim edildiğini gösteren bir ibare;
7. Umumi mağaza sahibinin imzası.
2. VARANT
MADDE 747 - Varantın da yukarıki maddede yazılı hususları aynen ihtiva etmesi ve makbuz senedine bağlanması lâzımdır.
3. DEFTER
MADDE 748 - Makbuz senedi ve varanttan mürekkep olan vesikanın dip koçanlı bir defterten koparılmış olması ve defterin umumi mağazaya ait vesikalar arasında saklanması lâzımdır.
4. KISMİ SENET
MADDE 749 - Makbuz senedi ve varantın hâmili, masrafları kendisine ait olmak üzere önceden tevdi olunan şeylerin kısımlara ayrılmasını ve her kısım için ayrı ayrı senet verilmesini istiyebilir. Bu takdirde eski vesika iade ve iptal olunur.
II - CİRO
1. UMUMİ OLARAK
MADDE 750 - Makbuz senediyle varant emre yazılı olmasa bile ayrı ayrı veya birlikte teslim ve ciro tarikiyle devredilebilir. Ciro, yapıldığı günün tarihini de ihtiva etmelidir.
Varant ile makbuz senedi birlikte beyaz ciro ile de ciro edilebilir. Bu türlü ciro, her iki senet teslim edildiği takdirde, cirantanın haklarını hâmile devreder.
2. HÜKÜMLERİ
MADDE 751 - Senedin teslimi şartiyle ciro aşağıda yazılı hükümleri doğurur:
1. Makbuz senedi ve varantın birlikte cirosu, tevdi olunan şeylerin mülkiyetini nakleder;
2. Yalnız varantın cirosu, varantın devredildiği kimseye tevdi olunan şeyler üzerinde rehin hakkı bahşeder;
3. Yalnız makbuz senedinin cirosu varant hâmilinin hakkı makfuz kalmak şartiyle, tevdi olunan şeylerin mülkiyetini nakleder.
3. VARANTIN CİROSU
MADDE 752 - Varantın ilk cirosu hangi borcun temini için yapılmışsa onun ve faizinin miktarlarını ve vâde tarihini ihtiva etmelidir.
Varantın cirosundan yazılı hususlar aynen makbuz senedinin üzerine de yazılarak varantın ciro edildiği kimse tarafından imza edilmelidir.
C) EŞYA ÜZERİNDE TASARRUFLAR
I - SENET ESASI
MADDE 753 - Varant ile makbuz senedinin zıvaı veyahut miras ve iflâs sebebiyle çıkan ihtilâflar hariç olmak üzere umumi mağazalara tevdi olunan şeyler üzerinde haciz, el koyma veya rehin yapılamaz.
II - EŞYANIN GERİ ALINMASI
1. UMUMİ OLARAK
MADDE 754 - Varanttan ayrılmış bir makbuz senedinin hâmili varant ile temin edilmiş olan borcun ana parası ile vâde gününe kadar olan faizlerini umumi mağazaya tevdi ederek vâde gününden önce dahi eşyayı çekebilir.
Tevdi olunan para varantın geri verilmesi mukabilinde hâmiline ödenir.
2. KISMEN GERİ ALMA
MADDE 755 - Varanttan ayrılmış makbuz senedinin hâmili umumi mağazaya tevdi olunan misli eşyadan bir kısmını çekmek istediği takdirde mağazanın mesuliyeti altında, hem çekeceği kısım ve hem de varant ile temin olunmuş borç ile mütenasip bir miktar parayı mağazaya tevdi etmesi lâzımdır.
III - SATTIRMA HAKKI
1. ŞARTLAR
MADDE 756 - Vâde gününden alacağı ödenmemiş varant hâmili, poliçe hâmili gibi protesto çektikten on gün sonra rehin hükümlerine göre tevdi edilen eşyaları sattırabilir.
753 üncü maddede yazılı haller satışa mâni değildir.
2. SATIŞ BEDELİ
MADDE 757 - Gümrük resmi ve sair resim, harç ve vergilerle tevdi olunan eşya için umumi mağaza tarafından yapılan masraflar ve mağazanın ücreti satış bedelinden mümtazen ödenir.
Birinci fıkrada yazılı paralar ve temin edilen borç ödendikten sonra geri kalan, makbuz senedi hâmiline ödenmek üzere mağaza sahibine verilir.
3. MÜRACAAT HAKKI
MADDE 758 - Bir varant hâmilinin ancak tevdi olunan eşya satılıp da alacağına kâfi gelmediği takdirde, borçlunun veya cirantaların mallarına müracaat hakkı vardır.
Protesto çekmemiş veya kanuni müddeti içinde tevdi olunan eşyayı sattırmaya teşebbüs etmemiş olan varant hâmili cirantalarına karşı bütün haklarını kaybederse de borçluya karşı müracaat hakkı baki kalır.
4. SİGORTA
MADDE 759 - Afet vukuunda varantın hâmili, sigorta bedelinden alacağını tahsil eder.
D) MÜRÜRUZAMAN
MADDE 760 - Makbuz senetleri ve varantlar; poliçeler hakkındaki müruruzamana tabidir. Cirantalara karşı müracaat için müruruzamanın başlangıcı, eşyanın satış günüdür.
E) SENETLERİN KAYBEDİLMESİ
MADDE 761 - Makbuz senedi veya varantı kaybeden hâmil, bu senetlere malik olduğunu ispat etmek ve teminat vermek suretiyle mağazanın bulunduğu yerdeki mahkemeden alacağı izin üzerine keyfiyetin kararda gösterilen o yer gazetelerinde ilânından ve muhalefet için tâyin olunacak müddetin geçmesinden sonra ikinci bir nüsha alabilir. Kaybolan varantın müddeti geçmişse hâmilin talebi üzerine mahkeme aynı veçhile borcun ödenmesine izin verebilir. İzin, mağazaya ve varanta mütaallik ise hem mağazaya ve hem ilk borçluya tebliğ olunur. Alacaklının, mağazanın bulunduğu yerde bir de ikametgâh göstermesi lâzımdır. Mağaza sahibi ve borçlu izin kararına itiraz edebilirler. İtiraz üzerine mahkeme derhal hükmünü verir. Hüküm alacaklı lehine ise icranın geri bırakılmasına karar verilemez. Ancak, ilgililerin talebi üzerine tetkik mercii hüküm katıleşinceye kadar tevdi olunan eşyanın satışından elde edilecek paranın icra veznesinde saklanmasına karar verebilir.
İKİNCİ KISIM
TAŞIMA İŞLERİ VE TAŞIMA SENEDİ
BİRİNCİ AYIRIM
UMUMİ HÜKÜMLER
A) TAŞIYICI
MADDE 762 - Taşıycı, ücret mukabilinde yolcu ve eşya (Yük) taşıma işlerini üzerine alan kimsedir.
B) HÜKÜMLERİN TATBİK SAHASI
I - TAŞIYICI OLMIYAN KİMSELER
MADDE 763 - Eşya veya yolcu taşımayı ârızi olarak taahhüt eden kimse hakkında da bu kısım hükümleri tatbik olunur.
II - HUSUSİ HÜKÜMLERİN SAKLI KALMASI
1. ESAS
MADDE 764 - Denizde taşıma işleriyle demir ve havayolları ile taşına işlerine ve posta idaresine mütaallik hükümler mahfuzdur.
2. ESASIN TEŞMİL EDİLEMEMESİ
MADDE 765 - Taşıyıcı veya taşıma işleri komüsyoncusu üzerine aldığı taşıma işini yukarki maddede yazılı hususi hükümlere tabi olan bir müesseseye gördürmüş olduğu takdirde dahi, kanunun kendisine yüklediği mesuliyetin hafifletilmesini veya kaldırılmasını istiyemez.
C) MESULİYETİN KALDIRILMASINA VEYA HAFİFLETİLMESİNE AİT ŞARTLARIN HÜKÜMSÜZLÜĞÜ
MADDE 766 - Taşıma akdinde kanunun taşıyıcıya ve hususiyle faaliyetleri devletin iznine bağlı taşıma işletmelerine yüklediği mesuliyetlerin önceden hafifletilmesi veya kaldırılması neticesini doğuran bütün kayıt ve şartlar hükümsüzdür. Bu kayıt ve şartların işletme nizamnamelerine, umumi şartnamelere, tarifelere veya bunlara benzer diğer vesikalara konulmuş olması halinde de hüküm aynıdır.
D) MÜRURUZAMAN
MADDE 767 - Haksız olarak alınan taşıma ücretinin geri alınması ve taşıma ücreti dâhil olmak üzere taşıma mukavelesinden doğan bütün alacaklar bir yılda müruruzamana uğrar.
Bu müddet, eşya taşımasında eşyanın gönderilene vâkım teslimi; yolcu taşımasında yolcunun ulaşma tarihinden başlar.
Eşya tamamen zayi olmuş veya yolcu ulaşmamış ise müruruzaman müddeti, eşyanın teslimi ve yolcunun ulaşması lâzımgeldiği tarihten itibaren işlemeye başlar.
Gönderen ve gönderilen taşıyıcıya karşı olan haklarını, yılı içinde telgraf, taahhütlü mektup veya protesto ile istemiş olmak ve dâva hakkı eşyanın kabulü ile düşmemiş bulunmak şartiyle, defi olarak her zaman dermeyan edebilirler.
Eşya; taşıyıcının hile veya ağır kusurundan dolayı zayi olmuş, noksanlaşmış veya bozulmuş yahut geç teslim edilmişse veya yolcu, taşıyıcının hilesi yahut ağır kusuru yüzünden geç ulaşmış veya meydana gelen bir kaza neticesinde cismani zarara uğramış veya ölmüş ise taşıyıcının mesuliyeti bu maddedeki müruruzamana tabi olmaz.
6085 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 50 nci maddesindeki müruruzaman hükmü mahfuzdur.
İKİNCİ AYIRIM
EŞYA TAŞIMA
A) TAŞIMA SENEDİ
I - TANZİM MECBURİYETİ
MADDE 768 - Gönderen, taşıyıcıya, talebi halinde iki nüsha olarak bir taşıma senedi vermeye mecburdur. Fakat taşıma senedi tanzim edilmemiş olsa bile muvafakatleri ve eşyanın taşıyıcıya teslimi ile sözleşme taraflar arasında tamam olur.
Gönderen, taşıyıcıya, gümrük kâğıtlarını ve eşyanın taşınması için muhtaç olduğu diğer vesikaları vermeye mecburdur. Bu kâğıt ve vesikaların şekle ve hakikata uygun kâfi olmamalarından gönderen mesuldür.
II - ŞEKİL
MADDE 769 - Taşıma senedi aşağıda yazılı hususları ihtiva eder.
1. Gönderilenin adı, soyadı veya ticaret unvanını ve adresini, eşyanın gönderildiği yeri, ve taşıma senedinin emre yazılı olması isteniyorsa emrine şerhini;
2. Taşınacak eşyanın cinsini, sıklet, istiap derecesi veya adedini, paket halinde iseler paketlere yazılı numaraları ve işaretleri ile ambalâjın şekil ve vasfını;
3. Gönderinin adı, soyadı veya ticaret unvanını ve adresini;
4. Taşıyıcının adı, soyadı veya ticaret unvanını ve adresini;
5. Taşıma ücreti ve ücret ödenmişse bu ciheti;
6. Taşımanın yapılacağı müddeti;
7. Taraflar arasında kararlaştırılan diğer husuları.
Bu kayıtlardan birinin sehven yazılmamasından veya yanlış yahut hakikata aykırı olarak yazılmasından doğan zarar ve ziyan gönderene aittir. Taşınacak eşya barut ve infilâk maddeleri gibi tehlikeli eşyalardan ise bunu bildirmeyen ve ambalaj üzerine etiket ve işaret koymıyan gönderen, bundan doğan zarar ve ziyanı da ödemekle mükelleftir.
Birinci fıkrada yazılı şekil şartlarına uymıyan taşıma senedi kıymetli evrak olarak değil ancak tesellüm ilmühaberi veya başka ispat vesikası telâkki olunur.
III - İLMÜHABER
MADDE 770 - Taşıma senedi tanzim edilmemiş ise, gönderen talebettiği takdirde taşıyıcı, taşıma senedine yazılacak hususları ihtiva eden bir ilmühaberi imzalayıp vermiye mecburdur.
IV - SENEDİN TESELLÜMÜ
MADDE 771 - Taşıma senedinin bir nüshası gönderen tarafından imza edilerek taşıyıcıya verilir ve taşıma esnasında eşya ile birlikte sevk olunur. Diğer nüshası taşıyıcı tarafından imza edilerek gönderene geri verilir. Taşıma senedi emre yazılı ise taşıyıcının imzaladığı nüshanın cirosu ve teslimi eşyanın mülkiyetini nakleder.
Taşıma senedinde gösterilmiyen hususlara dayanarak, adına gönderilene ve taşıyıcı tarafından imza olunan emre yazılı taşıma senedinin hâmiline karşı, hiçbir iddia dermeyan olunamaz.
V - İHTİRAZİ KAYIT
MADDE 772 - Taşıyıcı, taşınacak eşyayı taşıma senedine veya ayrı bir kâğıda, teslim aldığı zamandaki durumu hakkında ihtirazi bir kayıt koymadan kabul edecek olursa, dış görünüşü itibariyle hiçbir kusuru olmadığını kabul etmiş sayılır. Şu kadar ki; eşyayı kayıtsız kabul etmiş olsa bile dışından anlaşılması kabil olmayan noksanların vücudunu iddia ve ispat edebilir.
B) TAŞIYICININ BORÇLARI
I - EMRE GÖRE HAREKET
1. UMUMİ OLARAK
MADDE 773 - Taşıyıcı; eşyanın gönderilmesinde, aldığı emre göre harekete mecburdur. Şu kadar ki; eşyanın mahıyetine, gönderileceği yerlere veya diğer sebeplere göre veya mücbir bir sebepten dolayı başka bir surette hareket zaruri bulunuyorsa, alınan emre uymıyarak halin gereğine göre hareket edebilir.
2. BİLDİRME BORCU
MADDE 774 - Taraflardan birisi için kusur teşkil etmiyen bir sebepten dolayı eşyanın taşınması menedilmiş yahut pek ziyade gecikmiş olursa taşıyıcı keyfiyeti derhal gönderene bildirmeye mecburdur. Bu takdirde gönderen, taşıyıcının imzalandığı taşıma senedi nüshasını kendisine geriye vermek ve 777 inci madde gereğince tâyin olunacak tazminatı ödemek suretiyle mukaveleden cayabilir.
3. YENİ EMİRLER
a) İCRA MÜKELLEFİYETİ
MADDE 775 - Gönderen halin icabına göre 777 ve 778 inci madde hükümleri dairesinde taşıyıcıya tazminat vermek suretiyle taşımayı durdurmak ve eşyayı geri almak hakkını haiz olduğu gibi; taşıma senedinin gösterdiği eşyayı adına gönderildiği yazılı olan kimseden başkasına vermeye yahut diğer suretle tasarrufada mezundur. Şu kadar ki; taşıyıcı:
1. Eşyanın gönderildiği yere ulaştığı yahut ulaşması lâzımgeldiği ve gönderilenin bunların teslimini istediği tarihten;
2. Gönderilen, taşıma senedini aldığı yahut taşıyıcının kendisini haberdar ettiği zamandan;
İtibaren gönderenin emirlerini icra ile mükellef değildir.
Taşıma senedi emre yazılı ise taşıyıcı ancak kendi imzaladığı taşıma senedini ibraz ve teslim eden şahsın emirlerini icraya mecburdur.
b) FAZLA ÜCRET VE MASRAFLAR
MADDE 776 - Gönderenin veya gönderilenin kararlaştırılmış şartlara aykırı olarak verdikleri emir veya talimat üzerine mesafe artar veya taşıma müddeti uzarsa taşıyıcı, bu artma veya uzama nispetinde fazla ücrete ve bu yüzden yaptığı masraflara hak kazanır.
4. SEFERİN DURAKLAMASI
a) MÜCBİR SEBEPTEN DOLAYI
MADDE 777 - Taraflardan birisi için kusur teşkil etmiyen sebeplerden dolayı sefer duraklayıp kalırsa, taşıyıcı, yaptığı masrafları istemek hakkına halel gelmek üzere, ancak gidilen mesafe nispetinde taşıma ücretine hak kazanır.
Taraflardan birisi için kusur teşkil etmiyen sebeplerden dolayı taşımaya başlanmamış ise, taşıyıcı, ücrete hak kazanmasa bile, yükleme ve boşaltma masraflariyle yaptığı diğer zaruri masrafları istiyebilir.
b) GÖNDERİNİN ARZUSİYLE
MADDE 778 - Sefer, gönderenin arzusiyle kesilecek olursa aşağıdaki hükümler tatbik olunur.
1. Hareketten önce taşıma durdurulacak olursa gönderen, kararlaştırılmış olan ücretin yarısını ve boşaltma ve yükletme masraflariyle taşıyıcı tarafından yapılan diğer zaruri masrafları;
2. Taşıma hareketten sonra durdurulacak olursa gönderen, taşıma ücretinin tamamını ve yükletme ve boşaltma masraflariyle eşya gönderene iade olununcaya kadar taşıyıcı tarafından yapılan zaruri masrafları; Ödemeye mecburdur.
5. TAŞIMA MÜDDETİ
a) UMUMİ OLARAK
MADDE 779 - Yükün, mukavele veya ticari teamül ile belli olan ve bunların yokluğu halinde halin icabına göre münasip görülen bir müddet içinde taşınması lâzımdır.
b) GECİKME
MADDE 780 - Eşya, yukarki madde gereğince belli olan müddetlerden sonra ulaşırsa, taşıma ücreti, geciken müddet ile mütenasip olarak indirilir. Gecikme müddeti, mukavele ile belli olan müddetin iki mislini geçerse taşıma ücreti tamamen düşmekle beraber taşıyıcı, bu yüzden doğan zarar ve ziyandan mesul olur.
Taşıyıcı gecikmenin, gönderen veya gönderilenlerin fiilerinden veya mücbir bir sebepten doğduğunu ispat ederse, bu gecikmeden mesul olmaz.
Taşıma vasıtalarının yokluğu veya yetersizliği, gecikme için mazaret sebebi olamaz.
II - ZIYA VE HASARLARDAN DOLAYI MESULİYET
1. UMUMİ OLARAK
MADDE 781 - Taşıyıcı eşyanın kendisine teslim edildiği tarihten gönderilene teslim olunduğu tarihe kadar geçen müddet içinde; uğradığı zıya ve hasardan mesuldür.
Taşıyıcı zıya ve hasarın:
1. Kendi kusurundan doğmıyan bir sebepten;
2. Eşyada zaten mevcut noksan ve ayıplardan, yahut eşyanın mahiyetinden veya ambalajın fena yapılmasından;
3. Gönderen veya gönderilenin fiilinden yahut verdikleri emir ve talimatın tatbikından;
İleri geldiğini ispat edecek olursa mesuliyetten kurtulur.
Zıya ve hasar, ancak üç numaralı bentte yazılı bulunan halden doğmuş ise, mal tamamen zayi olsa dahi taşıyıcı ücretinin tamamına hak kazanır.
Taşınan eşyanın bir kısmı telef olmuş ise taşıyıcı, kalan kısmın ücretini almak hakkını haizdir.
2. YARDIMCILARIN KUSURU
MADDE 782 - Taşıyıcının kullandığı kimselerin veya maiyetinde çalışanların kusurları kendi kusuru hükmündedir.
3. MESULİYETİN TAHDİDİ
MADDE 783 - Taşıyıcı taşıma esnasında mahiyetleri icabı hacim ve tartıları azalan eşyadan dolayı mesuliyetini, yüzde elli bir miktarda iptidaen tâyin ve tahdid edebilir. Eşya, paketlere bölünmüş ise bu mesuliyet her biri için ayrıca tahdid edilebilir.
Gönderen veya gönderilen; noksanın eşyanın mahiyetinden doğmayıp diğer bir sebepten ileri geldiğini, hal ve olaylara göre noksanın tahdid edilen miktara baliğ olmıyacağını ispat ederse mesuliyetin tahdit edilmiş olması hükümsüz kalır.
4. ARA TAŞIYICILARDAN DOLAYI MESULİYET
MADDE 784 - Taşıyıcı, taşınan eşyanın gönderilene teslimine kadar kendi yerine geçen bütün taşıyıcıların ve eşyanın taşınmasını kendilerine bıraktığı kimselerin fiil ve kusurlarından kendi kusuru gibi mesuldür.
5. TAZMİNAT
a) TAYİNİ
MADDE 785 - Zıyadan doğan tazminat; ancak taşıma senedine geçirilen değere, taşıma senedinde değer gösterilmemiş ve fakat taşıyıcıya bildirilip onun tarafından kabul edilmiş bir değer mevcut ise ona, böyler bir değer bulunmadığı takdirde aynı cins ve vasıftaki eşyanın gönderilene teslim edileceği yerdeki değerine göre tâyin olunur. Şu kadar ki, tazminatın piyasa değerine göre tâyin edildiği hallerde zıya dolayısiyle ödenmemiş bulunan gümrük resmi, taşıma ücreti ve sair masraflar malın piyasa değerinden indirilir.
Hasardan doğan tazminat, ancak eşyanın gönderilene teslim edileceği yerde hasardan önceki değeri ile hasardan sonraki değeri arasında mevcut farka göre tesbit edilir.
b) MALIN MAHİYET VE DEĞERİ BEYAN EDİLMİYEN HALLERDE AĞIR KUSUR HALİNDE TAZMİNAT
MADDE 786 - Mahiyet ve değerleri beyan edilmeksizin taşıyıcıya teslim olunan eşyanın zıyaından doğacak tazminat, her hâdisede halin icabına göre tâyin olunur.
Taşıyıcı, kendisine teslim olunurken beyan edilmemiş olan kıymetli eşya, para, kıymetli evrak ve diğer vesikaların hasar ve zıyaından mesul olmaz.
Zarar, taşıyıcının ağır kusuru veya hilesinden doğmuş olduğu takdirde yukarki fıkrada anılan halde veya bu maddenin birinci fıkra veyahut 785 inci maddedeki tazminatlar yerine tam tazminat istenebilir.
c) TAZMİNAT DAVALARININ DAVALILARI
MADDE 787 - Taşıyıcı aleyhine açılacak tazminat dâvaları, birinci veya sonuncu taşıyıcı aleyhine ikame edilmek lâzımdır. Bu dâvanın aradaki bir taşıyıcı aleyhine açılabilmesi için, zıya ve hasarın bu taşıyıcının taşıdığı zaman içinde meydana geldiğini ispat etmek şarttır.
Bir taşıyıcı mesul olmadığı fiillerden dolayı tazminat verir veya bu yüzden aleyhine dâva açılırsa, doğrudan doğruya kendisinden önce gelen taşıyıcıya yahut esasen mesul olmaları lâzım gelen aradaki taşıyıcılara rücu hakkı vardır.
Zıya ve hasardan dolayı mesul olması lâzımgelen taşıyıcı tâyin edilemediği takdirde zarar, bütün taşıyıcılar arasında herbirinin taşıma ücretindeki hissesi ile mütenasip olmak üzere bölünür. Bununla beraber zıya ve hasarın, eşyayı kendisi taşıdığı zaman içinde vâkı olmadığını ispat eden taşıyıcı tazmin edilecek zarara iştirak etmez.
d) DAVA HAKKININ DÜŞMESİ
MADDE 788 - Eşyanın kayıtsız ve şartsız kabulü, taşıyıcı aleyhine açılacak dâva hakkını düşürür. Bununla beraber taşınan eşyanın kabulünden önce hasar veya noksanı mahkemece tâyin edilen bilirkişi marifetiyle tesbit ettirilmiş ise gönderilenin taşıyıcıya karşı dâva hakkı düşmez.
Eşya kabul edildiği sırada, bir kısmının zıyaını veya hasarını anlamak mümkün değilse, kabulden sonra dahi:
1. Zıyaı ve hasarın eşyanın taşıyıcıya tevdii ile gönderilene teslimi arasındaki zaman içinde vâkı olduğunu ispat etmek;
2. Zararın anlaşılmasını mütaakıp ve eşyanın kabulünden itibaren nihayet sekiz gün içinde bilirkişi marifetiyle eşyanın tetkik ve muayenelerini talep etmek;
Şartiyle taşıyıcı aleyhine dâva açmak hakkı mahfuz kalır.
Zıya veya hasar kendi hilesinden yahut ağır kusurundan doğmuş ise taşıyıcı dâva hakkının düştüğünü iddia edemez.
III - GÖNDERİLENE TESLİM
1. BİLDİRME BORCU
a) GÖNDERİLENE KARŞI
MADDE 789 - Taşıyıcı, taşınan eşya yerine ulaşınca derhal gönderilene haber vermeye mecburdur.
b) GÖNDERENE KARŞI
MADDE 790 - Taşıyıcının, gönderileni bulamaması veya gönderilenin eşyayı kabul etmemesi yahut kabulde gecikmesi, gönderilen ile taşıyıcı arasında bir ihtilâf yahut tesellüme mâni diğer bir sebebin çıkması hallerinde; taşıyıcının keyfiyeti hemen gönderene bildirmesi ve cevabını beklemesi lâzımdır. Keyfiyeti gönderene bildirmek mümkün olmaz veya gönderen cevap vermekte gecikir, yahut icrası mümkün olmıyan bazı talimat verirse, taşıyıcı, eşyanın yediemine teslimi için eşyanın ulaştığı yerdeki mahkemeye müracaat edebilir. Bu kabil eşyanın mâruz olduğu tehlike ve zarar, gönderene aittir. Eşya, çabuk bozulan cinsten olup, aşağıdaki fıkraya göre keyfiyet gönderene bildirilinceye kadar zarar ve tehlikenin vukuu melhuz ise, taşıyıcı, Borçlar Kanunu'nun 92 inci maddesi hükmüne uyarak hareket eder. Eşya anılan madde gereğince satıldığı takdirde, taşıyıcı, taşıma ücretiyle yaptığı masrafları bedelden alır. Taşıyıcı, imkân halinde ve en kısa bir müddet içinde gerek göndereni ve gerek gönderileni keyfiyetten haberdar etmeye mecburdur. Aksi takdirde kendisinden zarar ve ziyan talep olunabilir.
Birinci fıkrada beyan olunan hallerde taşıyıcı, taşınan eşya sahibinin menfaatlerini muhafaza hususunda sürat ve basiret ile harekete mecburdur. Aksi halde eşya sahibinin bu yüzden uğradığı zararları tazminle mükellef olur.
2. GÖNDERİLENİN HAKLARI
MADDE 791 - Taşıyıcı, eşyanın ulaşmasından önce, bunların muhafazası hususunda gönderilen tarafından verilecek talimatı icraya mecburdur. Gönderilen, eşyanın ulaşmasından ve taşıma senedini veya bunun yerini tutan ilmühaberi hâmilise eşyanın ulaşması gereken günden sonra gerek kendi, gerek üçüncü şahıslar lehine olarak taşıma mukavelesinden doğan bütün hakları, zarar ve ziyan dâvası dâhil olduğu halde, taşıyıcıya karşı kullanabilir ve beyan edilen zamandan itibaren taşınan eşyanın kendisine teslimine ve taşıma senedinin taşıyıcıdaki nüshasının geri verilmesini istiyebilir.
Emre yazılı bir taşıma senedinin hâmili, gönderilen sayılır.
3. GÖNDERİLENİN BORÇLARI
a) ÖDEME
MADDE 792 - Taşıma ücreti ile ardiye ve sair masrafların, aksine mukavele olmadığı takdirde, teslimi şart edilen yerde, eşyanın kabulünden sonra, taşıma senedine göre gönderilen tarafından verilmesi lâzımdır.
b) TEVDİ
MADDE 793 - Taşınan şeyleri almak üzere müracaat eden kimse, yukarki maddede gösterilen borçlarını vermiyecek olursa taşıyıcı, eşyayı teslime mecbur değildir. Şu kadar ki; borcun miktarında ihtilâf çıkarsa, gönderilen borçlu olduğunu kabul ettiği miktarı öder ve aradaki farkı da muteber bir bankaya yahut notere yahut emin bir yere tevdi ederse, taşıyıcı eşyayı teslime mecbur olur. Taşıyıcı, nama veya emre yazılı olan ve tarafından imza edilen taşıma senedinin ikinci nüshası kendisine geri verilmedikçe taşınan eşyayı teslime mecbur değildir.
4. HAPİS HAKKI
MADDE 794 - Taşıyıcı, taşıma mukavelesinden doğan bütün alacaklar için eşya üzerinde hapis hakkını haizdir. Taşıyıcı birden çok ise, son taşıyıcı evvelkilerin haklarını kullanır. Gönderilenin, yukarki madde gereğince tevdi etmiş olduğu para taşıyıcının hapis hakkı noktasından eşya hükmündedir.
5. MUAYENE
MADDE 795 - Eşyanın teslimi sırasında, onun hasara uğradığını dışardan gösterecek hiçbir alâmet ve işaret bulunmasa dahi, gönderilen, bunların hal ve vasıflarını taşıyıcının önünde derhal ve bizzat muayene etmek yahut tesellüm yerindeki mahkeme marifetiyle muayene ettirmek hakkını haizdir. Aynı hakkı taşıyıcı da haizdir.
Masraflar muayeneyi istiyen tarafa attir. Bununla beraber bu suretle gönderilenin ödemiş olduğu masraflar, esasen taşıyıcıyı mesul kılan bir zıya ve hasardan doğmuş ise bu masrafları, gönderilen taşıyıcıdan istiyebilir.
IV - BİRDEN ÇOK TAŞIYICILAR
1. BORÇLARI
MADDE 796 - Birinci taşıyıcıdan sonra gelen taşıyıcılar, taşınacak eşyayı ve taşıma senedini tesellüm ettikten sonra doğacak bütün borçlarda önceki taşıyıcının yerine geçerler. Bunlar taşıma senedine, yahut diğer kâğıda kendilerine teslim olunan eşyanın ne halde bulunduklarını tesbit ettirebilirler; bu hükme uyulmadığı takdirde 772 nci madde hükümleri tatbik olunur.
2. MESULİYETİ
MADDE 797 - Son taşıyıcı, kendisinin yahut kendisinden evvelki taşıyıcıların veyahut gönderenin alacağını almak veya emin bir yere tevdiini talep etmeksizin taşınan eşyayı teslim ederse, gönderenin ve kendisinden evvelki taşıyıcıların sarf ettikleri yahut alacaklı bulundukları paralardan dolayı onlara karşı mesul olur. Fakat bu paralardan dolayı gönderilene müracaat hakkı bakidir.
ÜÇÜNCÜ AYIRIM
YOLCU TAŞIMA
A) TALİMAT
MADDE 798 - Yolcular, taşıyıcılar tarafından iç hizmetleri tanzim için konmuş olan usul ve talimatı ihlâl etmemekle mükelleftirler.
B) SEFERİN DURDURULMASI
MADDE 799 - Sefer taşıma mukavelesinin akdinden sonra ve hareketten evvel durdurulursa aşağıdaki hükümler tatbik olunur:
1. Yolcu belli vakitte hareket yerinde hazır bulunmıyacak olursa mütaakıp vasıta ile seyahat hakkını haizdir. Yolcu, seyahat etsin etmesin, ücreti tamamen ödemeye mecburdur;
2. Yolcu seferden vazgeçmiş olsa dahi ücretin tamamını vermesi lâzımdır.
3. Sefer; ölüm, hastalık veya buna benzer diğer bir mücbir sebepten dolayı durmuşsa, mukavele tazminatsız olarak kendiliğinden hükümden düşer.
4. Taşıma vasıtalariyle ilgili olan ve taşıyıcı için kusur teşkil etmiyen bir sebepten yahut iki tarafın da kusurları olmaksızın yolculuğa engel olan veya onu tehlikeli kılan sair sebeplerden dolayı sefer yapılmamışsa mukavele hiçbir tarafın tazminat vermek mecburiyeti olmaksızın kendiliğinden hükümden düşer.
5. Sefer, taşıyıcının fiili veya kusuru yüzünden durmuşsa, yolcu tazminat istiyebilir;
6. Yukarıki 3, 4 ve 5 inci bentlerde anılan hallerde taşıyıcı peşin almış olduğu taşıma ücretini geri vermeye mecburdur.
C) SEFERİN DURAKLAMASI
MADDE 800 - Sefer, taşıma mukavelesinin akdinden ve hareketten sonra duraklıyacak olursa mukavelede bu hususta bir hüküm bulunmadığı takdirde aşağıdaki hükümler tatbik olunur:
1. Yolcu kendi arzusu ile yol üzerinde bulunan bir yerde seyahattan vazgeçecek olursa ücretin tamamını ödemeye mecburdur;
2. Taşıyıcı sefere devamdan vazgeçer veyahut onun kusuru yüzünden yolcu yol üzerinde bulunan bir yerde kalmaya mecbur olursa, seyahat ücretinin verilmesi lâzım gelmez; ücreti önce ödenmiş ise tamamını geri alabileceği gibi zarar ve ziyan da istiyebilir;
3. Sefer, yolcunun şahsını veyahut taşıma vasıtasını ilgilendiren ve taşıyıcı için kusur teşkil etmiyen bir sebepten dolayı duraklıyacak olursa ücret, gidilen mesafe ile mütenasip olarak verilir. Bu halde hiçbir taraf diğerine tazminat vermeye mecbur değildir.
D) SEFERİN GECİKMESİ
I - HARAKETİN GECİKMESİ
MADDE 801 - Hareket gecikecek olursa yolcu, zarar ve ziyan talebedebileceği gibi, yapılmakta olan kara seyahatinde gecikme iki günü aşar veya gecikme yüzünden yolcunun seyahatten beklediği fayda kalmaz ise sözleşmeden cayabilir ve ödediği ücreti de geri istemek hakkını haizdir. Akitten cayılsın veya cayılmasın gecikme sebebiyle her hangi bir zarar ispat edilmese dahi bilet parasının üç misli maktu tazminat olarak hükmolunur.
II - SEFER ESNASINDA
1. YOL DEĞİŞTİRME
MADDE 802 - Taşıyıcı, sefer esnasında tarifesine girmiyen bir yerde durur veya tâyin etmiş olduğu yoldan başka bir yerde durur veya tâyin etmiş olduğu yoldan başka bir yolu takibeder yahut diğer bir suretle ve kendi fiili yüzünden gidilmesi kasdolunan yere ulaşması gecikirse, yolcunun akdin ifasından vazgeçmeye ve tazminat istemeye hakkı vardır.
Taşıyıcı, yolcudan başka yük de taşımakta ise yükü boşaltmak için gereken zaman kadar kalmak hakkına sahiptir.
Bu madde hükümleri mukavelede aksine hüküm yoksa caridir.
2. ZARURİ SEBEPLER YÜZÜNDEN
MADDE 803 - Sefer; hükümetin emrinden, araba, kamyon veya her hangi bir taşıma vasıtasının tamiri zaruri olmasından veya ansızın çıkıp seyahate devamı tehlikeli kılan bir halden dolayı gecikmiş ise, iki taraf arasında hususi bir anlaşma olmadığı takdirde aşağıdaki hükümler tatbik olunur:
1. Yolcu engelin kalkmasını veya tamiratın sonunu beklemek istemezse, taşıma ücretini, gidilen mesafe ile mütenasip olarak ödiyerek sözleşmeden cayabilir;
2. Yolcu, taşıma vasıtasının hareketini beklemeyi tercih edecek olursa, kararlaştırılmış ücretten fazla bir şey vermeye mecbur olmaz. Fakat taşıma ücretinde yemek de dâhil ise durma müddetince yemek masrafını yolcu çeker.
E) BAGAJ
I - TAŞIYICININ MESULİYETİ
MADDE 804 - Yolcu, bagajı ve zati eşyaları için, aksine mukavele yoksa ayrı ücret vermeye mecbur değildir. Taşıyıcı, yolcu eşyasının zıya veya hasara uğramasından dolayı 781, 785 ve 786 ncı maddelerde beyan edilen hükümler dairesinde mesuldür.
Yolcunun yanında alıkoyduğu eşyadan, taşıyıcı mesul değildir.
II - TAŞIYICININ HAPİS HAKKI
MADDE 805 - Taşıyıcı, seyahat ücretini ve sefer esnasında yolcuya verdiği erzak bedellerini alabilmek için bagaj üzerinde hapis hakkını haizdir.
F) TAŞIYICININ MESULİYETİ
MADDE 806 - Taşıyıcı, yolcuları gidecekleri yere sağ ve salim olarak ulaştırmakla mükelleftir.
Yolcuların kazaya uğramaları halinde bundan doğacak zararları taşıyıcı tazmin eder. Yolcunun kaza neticesinde ölmesi halinde onun yardımından mahrum kalan kimseler dahi uğradıkları zararlara karşılık taşıyıcıdan tazminat istiyebilirler. Şu kadar ki; taşıyıcı, kazanın kendisine veya yardımcılarına yükletilmesi mümkün olan bir kusurdan doğmadığını ispat ettiği takdirde bu iki haldeki tazminattan kurtulur.
Taşıyıcı, bilette tâyin edilen yerin başka bir kimseye verilmiş olması veyahut bilette tâyin edilen vasıta yerine onun aynı olmıyan başka bir vasıtanın sefere konulmuş olması veya vasıtanın belli saatten önce hareketi sebebiyle yolcunun yetişememesi yahut taşıma vasıtasında halin gerekli kıldığı ilk sıhhi yardım malzeme ve ilâçların bulundurulmaması veya bunlardan derhal istifade edilmesi imkânının sağlanmamış olması sebebiyle dahi yukarki fıkra hükmünce mesuldür ve her hangi bir zarar ispat edilmese bile bilet parasının üç mislini maktu tazminat olarak ödemekle mükelleftir. Bu miktarı aşan zarar halinde onun da tazmini istenebilir.
Yukarıki fıkrada gösterilen hareketleri yapan vasıta şoförleri ve vasıtaları emri altında bulunduran kimseler ile vasıtaları taşıma işinde kullananlar şikâyet üzerine elli liradan aşağı olmamak üzere hafif para cezasiyle cezalandırılırlar. Daha ağır cezalar derpiş eden hükümler mahfuzdur.
G) YOLCUNUN ÖLÜMÜ
MADDE 807 - Yolcu, sefer esnasında ölürse, taşıyıcı, mirasçıların menfaatlerini korumak için yolcuya ait bagaj ve eşyaları ilgililerine teslim edinceye kadar bunların iyi surette muhafazalarına ait tedbirleri almaya mecburdur.
Ölünün yakınlarından biri orada mevcut ise, işbu muameleler murakabe maksadiyle müdahale ve taşıyıcıdan, adı geçen eşyaların kendi elinde bulunduğuna dair bir beyanname talep edebilir.
DÖRDÜNCÜ AYIRIM
TAŞIMA İŞLERİ KOMİSYONCULUĞU
A) TARİFİ
MADDE 808 - Ücret mukabilinde kendi namına ve bir müvekkil hesabına eşya taşıtmayı sanat ittihaz etmiş olan kimseye taşıma işleri komüsyoncusu denir.
Bu ayırımdaki hususi hükümler bâki kalmak şartiyle komüsyon mukavelesi ve eşyanın taşınmasına ait hususlarda, taşıma mukavelesi hakkındaki hükümler taşıma işleri komüsyonculuğuna da tatbik olunur.
B) HÜKÜMLERİ
I - İHTİMAM
MADDE 809 - Komüsyoncu, taşıma mukavelesi hükümlerini yerine getirmekte ve bilhassa taşıyıcıları ve ara komüsyoncuları seçmekte, tedbirli bir tacir gibi hareket etmeye ve müvekkilinin menfaatlerini korumaya ve talimatına uymaya mecburdur.
Komüsyoncu, taşıyıcı ile mukavele ettiği miktardan fazla bir taşıma ücretini müvekkili hesabına geçiremez.
Komüsyoncu, taşıyıcılara karşı olan rücu hakkını kendi kusuru yüzünden zayi etmiş ise, rücu hakkı kalmadığından dolayı mesuliyetten kurtulamaz.
II - ÜCRET HAKKI
MADDE 810 - Komüsyoncunun deruhte ettiği iş kendi namına bir taşıyıcı seçerek taşıma mukavelesi yapmaktan ibaret olduğu taraflar arasındaki akitten açıkça anlaşıldığı takdirde eşyayı taşıyıcıya teslim ettikten sonra ücretini istemeye hak kazanır. Diğer hallerde ücretin muaccel oluşu taşıma akdindeki hükümlere tabidir.
III - HAPİS HAKKI
MADDE 811 - Komüsyoncu, taşınan eşyaya gerçekten veyahut taşıma senedini veya onun yerine geçecek ilmühaber yahut eşyanın bir mağaza veyahut antrepoya tevdi edildiğini bildiren makbuz kâğıdını hâmil olmak suretiyle hükmen zilyet ise bu eşyanın taşıma masrafı, komüsyon ücreti ve avanslarından dolayı eşya üzerinde hapis hakkı vardır.
IV - BİRDEN ZİYADE KOMÜSYONCU
MADDE 812 - Eşyanın taşınmasına biribiri ardınca birden çok komüsyoncu aracılık ettiği takdirde, sonuncu olarak aracılık eden komüsyoncular, kendilerinden önceki komüsyoncuların haklarını ve bilhassa onların taşınan eşya üzerindeki hapis haklarını kullanmaya mecbudur.
Bir komüsyoncunun alacağı, kendisinden sonra gelen komüsyoncu tarafından temin edilecek olursa, önce gelen komüsyoncunun hapis hakkı ondan sonraki komüsyoncuya geçer.
V - HALEFİYET
MADDE 813 - Komüsyoncu, taşıyıcının ücretini ödediği takdirde, onun hakları kendisine geçer.
VI - KOMÜSYONCUNUN TAŞIMA İŞİNİ ÜZERİNE ALMASI
MADDE 814 - Aksine mukavele olmadığı takdirde komüsyoncu eşyayı kendi vasıta ve adamları ile taşıyabileceği gibi kendi yerine geçen taşıyıcılara da taşıtabilir. Bu halde komüsyoncu taşıyıcı sayılır.
Komüsyoncu, taşıma senedinin ikinci nüshasını 771 inci madde hükmünce kendi adına imza edip müvekkiline gerivermiş veya kendi adına taşıma ilmühaberi tanzim ederek mükvekkiline vermiş veyahut kendisiyle müvekkili arasında taşıma ücreti ve bütün masraflara karşılık olarak kesin bir para tâyin edilmiş ise komüsyoncu taşıyıcı sayılır.
Bu madde hükümlerinin taşıtan aleyhine değiştirilmesi neticesini doğuran bütün kayıt ve şartlar hükümsüzdür.
VII - MÜRURUZAMAN
MADDE 815 - Taşıma komüsyonculuğu akdinden doğan bütün dâvalar bir yılda müruruzamana uğrar.
Müruruzamanın başlangıcı, müruruzamana uğramış hakkın defi olarak ileri sürülebilmesi, zararın komüsyocunun hile veya ağır kusurundan doğmuş bulunması halleri 767 nci madde hükümlerine tabidir.
DÖRDÜNCÜ KİTAP
DENİZ TİCARETİ
BİRİNCİ FASIL
GEMİ
BİRİNCİ KISIM
UMUMİ HÜKÜMLER
A) TARİFLER
I - GEMİ, TİCARET GEMİSİ
MADDE 816 - Tahsis edildiği gayeye uygun olarak kullanılması, denizde hareket etmesi imkânına bağlı bulunan ve pek küçük olmıyan her türlü tekne "Gemi" sayılır.
Denizde kazanç elde etme maksadına tahsis edilen veya fiilen böyle bir maksat için kullanılan her gemi, kimin tarafından ve kimin nam ve hesabına kullanılırsa kullanılsın, "Ticaret gemisi" sayılır.
II - DENİZE ELVERİŞLİ GEMİ, YOLA ELVERİŞLİ GEMİ
MADDE 817 - Tekne, umumi donatım, makine, kazan gibi esas kısımları bakımından yapacağı yolculuğun (Tamamiyle anormal tehlikeler hariç) deniz tehlikelerine karşı koyabilecek durumda olan bir gemi "Denize elverişli" sayılır.
Denize elverişli olan gemi, teşkilâtı, yükleme durumu, yakıtı, komanyası, gemi adamlarının yeterliği ve sayısı bakımlarından yapacağı yolculuğun (Tamamiyle anormal tehlikeler hariç) tehlikelerine karşı koyabilmek için gerekli vasıfları haiz bulunduğu takdirde "Yola elverişli" sayılır.
Denizde Can ve Mal Koruma Hakkındaki Kanunun hükümleri mahfuzdur.
III - TAMİR KABUL ETMEZ GEMİ, TAMİRE DEĞMEZ GEMİ
MADDE 818 - Denize elverişsiz hale gelmiş olan bir gemi bu kanunun tatbikı bakımından:
1. Tamiri hiç veya bulunduğu yerde mümkün değilse ve tamir edilebileceği bir limana götürülemezse "Tamir kabul etmez gemi";
2. Tamir masrafı geminin, eski ve yeni farkı gözetilmeksizin, önceki değerlerin dörtte üçünü aşacaksa, "Tamire değmez gemi";
Önceki değer, denize elverişsizlik bir yolculuk sırasında meydana gelmişse, geminin yolculuğa çıkarken haiz olduğu değerden; diğer hallerde ise, gemi denize elverişsiz hale gelmeden önce haiz olduğu veya gereği gibi donatılmış olması halinde haiz olacağı değerden ibarettir. Sayılır.
IV - BAĞLAMA LİMANI
MADDE 819 - Bir geminin bağlama limanı, o gemiye ait seferlerin idare olunduğu limandır.
V - AVRUPA LİMANLARI
MADDE 820 - Bu Kanunda, Avrupa limanları ile Avrupa dışı limanları ayrı tutan hükümlerin tatbikınde bütün Akdeniz ve Karadeniz limanları Avrupa limanlarından sayılır.
Süveyş kanalının tamamı Süveyş'e kadar Akdeniz'den sayılır.
VI - GEMİ ADAMLARI
MADDE 821 - "Gemi adamları"; kaptan, gemi zâbitleri, tayfalar ve gemide istihdam edilen diğer kimselerdir.
B) HÜKÜMLERİN TATBİK SAHASI
MADDE 822 - Hususi kanunlarda aksine hüküm bulunmadıkça, bu kanunun hükümleri ticaret gemileri hakkında tatbik olunur.
Ancak:
1. Donatanın gemi adamlarının kusurundan doğan mesuliyetine mütaallik 947 nci madde ile 948 inci maddenin birinci fıkrasının üçüncü bendi, bu kitabın gemi, kaptan ve gemi alacaklıları hakkındaki fasılları ile deniz ödüncü, çatma, kurtarma ve yardım hakkındaki kısımları; yatlar, denizci yetiştirme gemileri gibi münhasıran gezinti, spor, eğitim, öğretim ve ilim gayelerine tahsis edilmiş gemilere;
2. Donatanın gemi adamlarının kusurundan doğan mesuliyetine mütaallik 947 inci madde ile 948 inci maddenin birinci fıkrasının üçüncü bendi, bu kitabın çatma, kurtarma ve yardıma dair kısımlariyle mahdut mesuliyete mütaallik 1236 ncı maddenin son fıkrası hükmü munhasıran bir âmme hizmetine tahsis edilen devlet gemileriyle donanmaya bağlı harb gemilerine ve yardımcı gemilere;
3. Bayrak, gemi sicilli ve inşa halinde gemiler üzerindeki haklara mütaallik hükümler, yabancı bir devlet veya onun tebaası hesabına Türkiye'de inşa olunan gemilere;
Dahi tatbik olunur.
İKİNCİ KISIM
BAYRAK
A) TÜRK BAYRAĞINI ÇEKME HAKKI VE MÜKELLEFİYETİ
I - ŞARTLARI
MADDE 823 - (Değişik: 5136 - 20.4.2004 / m.2) Her Türk gemisi Türk Bayrağı çeker.
Yalnız Türk vatandaşlarının malı olan gemi Türk gemisidir.
Birlikte mülkiyet esaslarına göre birden fazla kişilere ait olan gemiler, pay çokluğunun Türk vatandaşlarına ait olması şartıyla Türk gemisi sayılırlar.
Türk kanunları uyarınca kurulup da;
1. Tüzel kişiliği haiz olan teşekkül, müessese, dernek ve vakıfların malı olan gemiler idare organını teşkil eden kişilerin çoğunluğu Türk vatandaşı olmak,
2. Türk ticaret şirketlerinin malı olan gemiler, şirketi idare ve temsil etmeye yetkili ortakların çoğunluğu Türk vatandaşı olmak ve şirket sözleşmesine göre oy çoğunluğu Türk ortaklarda bulunmak, anonim ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerde ayrıca payların çokluğunun nama yazılı ve bir başkasına devri şirket yönetim kurulunun iznine bağlı bulunmak,
Şartıyla Türk gemisi sayılırlar.
Türk ticaret siciline tescil edilen donatma iştiraklerinin malı olan gemiler; paylarının yarısından fazlası Türklere ait ve iştiraki idare ve temsil etmeye yetkili müşterek donatanların çoğunluğu Türk vatandaşı olmak kaydıyla Türk gemisi sayılırlar.
II - İSTİSNALARI
MADDE 824 - (Değişik: 5136 - 20.4.2004 / m.3) Bir Türk gemisi, 823 üncü maddede yazılı niteliklere sahip olmayan kişilere en az bir yıl süreyle kendi namına işletilmek üzere bırakılmış olursa malikin talebi üzerine Denizcilik Müsteşarlığı en çok iki yıl süreyle geminin yabancı bayrak çekmesine o memleket kanunları müsait olmak kaydıyla izin verebilir. Bu izin bitmedikçe veya kanuni sebeplerle geri alınmadıkça gemi Türk Bayrağı çekemez.
Türk gemisi olmayan bir gemi, 823 üncü maddede yazılı niteliklere sahip olan kişilere en az bir yıl süreyle kendi namına işletilmek üzere bırakılmış olursa malikin muvafakatı alınmış olmak, Türk mevzuatının kaptan ve gemi zabitleri hakkındaki hükümlerine riayet olunmak, yabancı kanunda da bunu engelleyen bir hüküm bulunmamak şartıyla Denizcilik Müsteşarlığı geminin bırakma süresince Türk Bayrağı çekmesine izin verebilir. Şu kadar ki; izin alan kişi her iki yılda bir izin için gerekli şartların mevcudiyetini sürdürdüğünü ispatlamakla yükümlüdür.
Bu maddenin ikinci fıkrasında belirtilen gemiler, Denizcilik Müsteşarlığınca tutulacak hususi bir sicile kaydolunur.
III - TÜRK GEMİSİ VASFININ ZIYAİ
1. UMUMİ OLARAK
MADDE 825 - 823 üncü madde ile 824 üncü maddenin 2 nci fıkrasında yazılı şartlardan birinin ortadan kalkmasiyle gemi aşağıki madde hükmü mahfuz olmak kaydiyle Türk gemisi olmaktan çıkar.
2. HUSUSİ HALLER
MADDE 826 - Bir donatma iştirakinde geminin yarısından fazlasına sahip olan müşterek donatan veya donatanlar Türk vatandaşlığını kaybeder yahut payları temlikten başka suretle yabancıya geçerse gemi bir sene müddetle Türk Bayrağını çekme hakkını muhafaza eder. Ancak, bu müddetin altı ayı geçtikten sonra geminin en az üçte birine sahip olan diğer müşterek donatanların ekseriyetle verecekleri karar üzerine sicil dairesinden o gemi payının sahibi hesabına açık artırma ilk satılması istenebilir. Artırmaya, satış talebinde bulunanlar dahi girebilirler. İhale, ancak bir Türk vatandışına yapılabilir.
B) HAKKIN İSPATI
I - GEMİ TASDİKNAMESİ
MADDE 827 - Geminin Türk Bayrağını çekme hakkı, gemi tasdiknamesi ile ispat olunur.
Gemi tasdiknamesi alınmadıkça, Türk Bayrağını çekme hakkı kullanılamaz.
Gemi tasdiknamesi veya bunun sicil memurluğunca tasdik edilmiş bir hulâsası yahut bayrak şahadetnamesi yolculukta daima gemide bulundurulur.
II - BAYRAK ŞAHADETNAMESİ
MADDE 828 - Türkiye dışında bulunan bir gemi Türk Bayrağını çekme hakkını elde ederse geminin bulunduğu yerdeki Türk konsolosu tarafından Türk Bayrağını çekme hakkına dair verilecek "Bayrak şahadetnamesi" gemi tasdiknamesi yerine geçer. Bayrak şahadetnamesi, tanzim edildiği günden itibaren ancak bir yıl için muteberdir; yolculuk, mücbir sebep yüzünden uzadığı takdirde müddet de uzar.
Bir Türk limanında inşa edilmiş olup da 823 üncü madde gereğince Türk Bayrağını çekme hakkını haiz olmıyan gemilere Münakalât Vekâletince gidecekleri teslim yerine kadar muteber olmak üzere bir bayrak şahadetnamesi verilebilir.
824 üncü maddenin ikinci fıkrasında yazılı hallerde bayrak şahadetnamesi müsaade müddeti için muteber olmak üzere Münakalât Vekâletince tanzim olunur.
III - MUAFİYET
MADDE 829 - On sekiz gros tonilâton ufak gemiler gemi tasdiknamesine ve bayrak şahadetnamesine ihtiyaç olmaksızın Türk Bayrağını çekebilirler.
C) GEMİNİN ADI
I - SEÇME SERBESTİSİ
MADDE 830 - Geminin ilk Türk maliki, gemiyle dilediği adı vermekle serbesttir. Şu kadar ki; seçilen ad iltibasa mahal bırakmıyacak surette başka gemilerin adlarından farklı olmalıdır.
Gemi tasdiknamesi verilmiş olan bir geminin adı Münakalât Vekilinin izniyle değiştirilebilir.
II - TEKNE ÜZERİNE YAZILMA MECBURİYETİ
MADDE 831 - Sicile kayıtlı bir geminin bordalarının her iki tarafına adı, kıçına da adı ile bağlama limanı; silinmez, bozulmaz ve çok okunaklı harflerle yazılır.
D) CEZA HÜKÜMLERİ
I - CEZAYI MÜSTELZİM FİİLLER
1. KANUNA AYKIRI ŞEKİLDE BAYRAK ÇEKME
MADDE 832 - 823 ilâ 826 ncı maddelere aykırı olarak Türk bayrağı çeken veya aynı maddelerin hükümlerine göre Türk Bayrağı çekmesi lâzımgelirken diğer bir devletin bayrağını çeken geminin kaptanı veya bu hareketleri menetmemiş olan donatanı 400 liraya kadar ağır para cezası veya altı aya kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Geminin şuçluya ait olup olmadığı gözetilmeksizin müsaderesine de karar verilebilir.
2. TASDİKNAME VEYA ŞAHADETNAME ALMADAN BAYRAK ÇEKME
MADDE 833 - 827 ve 828 inci maddelere aykırı olarak Türk Bayrağını çeken geminin kaptanı, iki yüz liraya kadar hafif para cezası veya bir aya kadar hafif hapis cezası ile cezalandırılır.
3. TASDİKNAME VEYA ŞAHADETNAMENİN GEMİDE BULUNDURULMAMASI VE GEMİ ADININ YAZILMAMASI
MADDE 834 - 827 nci maddenin son fıkrası ile 831 inci madde hükümlerine aykırı hareket eden kaptan yüz liraya kadar hafif para cezası veya on beş güne kadar hafif hapis cezası ile cezalandırılır.
4. HARB GEMİLERİ, İSTİHKAMLAR ÖNÜNDE VE LİMANDA BAYRAK ÇEKMEMEK
MADDE 835 - Harb gemileri ve sahil istihkâmları önünde veya Türk limanlarına girerken yahut bunlardan çıkarken ticarett gemisine bayrak çekmiyen kaptan, yüz liraya kadar hafif para cezası veya on beş güne kadar hafif hapis ile cezalandırılır.
II - KUSUR ESASI
MADDE 836 - Kasıt veya ihmali sabit olmıyan kimseye yukarki maddeler gereğince ceza verilemez.
III - MEMLEKET DIŞINDA TATBİK ESASI
MADDE 837 - Bu Kanunun 832, 833 ve 834 üncü maddelerindeki fiiller, Türkiye dışında bir Türk veya yabancı tarafından işlenmiş olsa bile cezalandırılır.
E) NİZAMNAME
MADDE 838 - Gemi tasdiknamesiyle bayrak şahadetnamesinin nasıl tanzim olunacağı ve gemi adının gemi üzerine nasıl yazılacağı ve bu kısım hükümlerinin tatbik şekli bir nizamname ile tâyin olunur. (*)
_____
(*) Bk. Bakanlar Kurulunun 13 Mart 1957 tarih ve 4-8807 sayılı kararnamesiyle yürürlüğe konulan (GEMİ BAYRAK ŞEHADETNAMELERİ HAKKINDA TÜZÜK), T.C. Tüzükleri: c.3 - s.414.
_____
ÜÇÜNCÜ KISIM
GEMİ SİCİLİ
A) UMUMİ HÜKÜMLER
I - SİCİL MEMURLUKLARI VE BÖLGELERİ
MADDE 839 - Türk gemileri için hükümetin münasip göreceği yerlerde gemi sicilleri tutulur.
Gemi sicilleri, liman reisliği nezdinde çalışan sicil memurları tarafından o yer asliye hukuk mahkemesinin nezareti altında tutulur. 26 ncı maddenin 2 nci fıkrası hükmü bu husuta da tatbik olunur.
Medeni Kanunun 917 nci maddesi gemi sicilleri hakkında da caridir.
II - TESCİLİ CAİZ GEMİLER
MADDE 840 - Gemi siciline, 823 üncü madde gereğince Türk Bayrağını çekme hakını haiz ticaret gemileri ile 822 nci maddenin 2 nci fıkrasının 1 ve 3 numaralı bentlerinde yazılı gemiler kaydolunur.
III - SALAHİYETLİ SİCİL DAİRESİ
MADDE 841 - Gemi, bağlama limanın tabi oluduğu sicil dairesince tescil olunur.
Bir geminin seferleri yabancı bir limandan idare edilecekse veya bağlama limanı yoksa maliki gemisini dilediği yer sicilline tescil ettirebilir.
Malikin Türkiye dâhilinde ikametgâhı veya ticari işletmesi yoksa bu kanunda yazılı hakları kullanmak ve vazifeleri yerine getirmek üzere sicil memurluğuna o bölgede oturan bir mümessil göstermesi lâzımdır.
IV - SİCİLİN ALENİYETİ
MADDE 842 - Gemi sicili alenidir. Herkes sayfalarını tetkik edebilir.
Alâkası olduğunu ispat eden herkes, bir kaydın itmamı için gemi sicilinde âtıf yapılmış olan vesikaları, henüz neticelenmemiş tescil taleplerini ve sicil dosyalarını da tetkika mezundur.
Talep üzerine ve masrafı ödenmek şartiyle sicildeki kayıtların tasdikli veya tasdiksiz örnekleri verilir. 2 nci fıkrada yazılı vesikaların örnekleri yalnız ilgili olduğunu ispat eden kimseye verilebilir.
B) GEMİNİN TESCİLİ
I - TALEP
1. ŞEKLİ
MADDE 843 - Gemi, ancak malikin veya maliklerden birinin talebi üzerine göre siciline tescil olunur.
Talep dilekçe ile olur.
2. MECBURIYET
MADDE 844 - On sekiz gros tonilâtoda ve daha büyük her ticaret gemisinin maliki, tescil talebinde bulunmaya mecburdur.
840 ıncı maddeye göre gemi siciline tescili caiz olan diğer gemilerin malikleri gemilerini tescil ettirmekle serbesttirler.
3. MUHTEVASI
MADDE 845 - Tescil talebiyle birlikte aşağıdaki hususlar bildirilir:
1. Geminin adı;
2. Nev'i ve imalinde kullanılmış olan esas malzeme;
3. Bağlama limanı;
4. İnşa oldunuğu yer ve kızaktan indiği yıl (Tesbit edilmeleri fevkalâde müşkül olmamak şartiyle);
5. Resmi ölçme neticeleri ve makine takati;
6. Geminin maliki;
a) Hakiki şahıs ise: Ad ve soyadı, varsa ticaret unvanı ve kayıtlı bulunduğu ticaret sicil memurluğu ile sicil numarası;
b) Ticaret şirketi ise: Şirketin nev'i, ticaret unvanı ve tescil olunduğu ticaret sicil memurluğu ile sicil numarası;
c) Diğer hükmi şahıslardan ise: Adı ve merkezi;
d) Donatma iştirakı ise müşterek donatanların ad ve soyadları ile gemi paylarının miktarı;
7. İktisap sebebi;
8. Tük Bayrağını çekme hakkına esas teşkil eden sebepler;
9. Donatma iştirakinde, varsa gemi müdürü;
10. 841 inci maddenin 3 üncü fıkrasında yazılı halde mümessilin adı, soyadı ve adresi.
4. VESİKALAR
a) UMUMİ OLARAK
MADDE 846 - Yukarki maddenin 3, 4, 6 ve 7 nci bentlerinde yazılı hususlarla makine takatine ait beyanların doğruluğunun kuvvetle muhtemel olduğunun anlaşılması, bayrak çekme hakkının dayandığı vakıalarla ölçme neitcelerinin ise ispatı lâzımdır.
Gemi memleket içinde henüz resmen ölçülmemiş ise, mesaha şahadetnamesi yerine geçmek üzere Türkiye dışında yapılmış ölçmeye dair belgenin veya tasdikli başka bir vesikanın ibrazı kâfidir.
Gemi tamamen veya kısmen memleket içinde inşa edilmişse, inşa halindeki gemilere mahsus sicilde kayıtlı bulunup bulunmadığına dair inşaat yeri sicil memurluğundan alınacak bir vesikanın tevdi edilmesi lâzımdır.
b) YABANCI SİCİLDE KAYITLI GEMİ
MADDE 847 - Gemi, yabancı bir gemi sicilinde kayıtlı bulundukça Türk gemi siciline tescil olunamaz. Lüzumu halinde böyler bir kaydın mevcut olmadığını kuvvetle muhtemel gösterecek vesikaların ibrazı lâzımdır.
844 üncü madde gereğince tescili mecburi olan bir gemi yabancı bir gemi sicilinde kayıtlı ise malikin bu kaydı terkin ettirmesi ve keyfiyeti tevsik eylemesi lâzımdır; imkânsızlık halinde bundan sarfınazar olunabilir.
II - TESCİL
1. TESCİL EDİLECEK HUSUSLAR
MADDE 848 - Bir geminin kaydında 845 inci maddenin 1 ilâ 7 ve 9 sayılı bentlerinde yazılı hususlarda ölçmeyi tevsik eden belgenin mahiyeti, geminin kaydolunduğu gün ve sicil sıra numarası sicile geçirilir. Kayıt, salâhiyetli memur tarafından imzalanır.
845 inci maddenin 6 ncı bendine göre tescil edilmesi lâzımgelen gemi malik veya maliklerinin vatandaşlık durumu, geminin bir ticaret şirketine ait olması veya donatma iştiraki halinde 823 üncü maddenin 2 ve 3 üncü fıkralarında yazılı hususların mevcut olduğu ayrıca sicile geçirilir.
Gemi, inşa halindeki gemilere mahsus sicile tescil edilmişse o sicile kayıtlı bulunan gemi ipotekleri, haiz oldukları dereceler mahfuz kalmak şartiyle, gemi siciline re'sen nakledilir. Geminin tescil olunduğu, inşa halindeki gemilere mahsus sicili tutan memura bildirilir.
Gemi tescil edilmezden önce her hangi bir kimse kendisinin malik olduğunu ileri sürerek tescil talebinde bulunan şahsın mülkiyetine itiraz ederse gemi tescil edilmekle beraber itiraz eden lehine şerh verilir.
2. DEĞİŞİKLİKLER
MADDE 849 - 845 inci maddenin 1, 2, 3, 5, 8 ve 9 uncu bentlerinde yazılı olup da 848 inci maddenin 1 ve 2 nci fıkraları uyarınca tescil olunan hususlarda vukua gelecek değişikliklerin gemi siciline geçirilmek üzere bir dilekçe ile sicl memurluğuna derhal bildirilmesi lâzımdır.
824 üncü maddenin 1 inci fıkrası gereğince Türk Bayrağı yerine diğer bir bayrak taşınmasına izin verilmiş olan geminin ne müddetle Türk Bayrağı çekemiyeceği sicil memurluğuna bildirilir ve keyfiyet tescil olunur. İzin biter veya geri alınırsa bu dahi tescil olunur.
Gemi kurtarılamıyacak şekilde batar veya tamir kabul etmez bir hale girer yahut Türk Bayrağını çekme hakkını kaybederse bu hususların da gecikmeksizin sicil memurluğuna bildirilmesi lâzımdır.
Yukarki fıkralara göre yapılması lâzımgelen talepleri gemi maliki ve donatma iştirakinde gemi müdürü dahi yapmaya mecburdurlar. Bu hususu ifaya mecbur olanlar birden fazla ise bunlardan birinin talebi kâfidir. Hükmi şahıs olan bir malikin mümessilinin taaddüdü halinde de aynı esas caridir.
Tescil hususunda 845, 846 ve 848 inci maddeler dahi tatbik olunur.
3. TESCİLE DAVET
MADDE 850 - 844, 846, 847 ve 849 uncu maddeler gereğince yapmakla mükellef olduğu vazifeleri, kayıt muamelelerini gerektiren hususları öğrendikten sonra onbeş gün içinde yerine getirmiyen kimseler hakkında 35 inci madde hükmü tatbik olunur.
852 nci madde hükmü mahfuzdur.
C) TERKİN
I - TALEP ÜZERİNE
MADDE 851 - (Değişik 1. cümle: 5136 - 20.4.2004 / m.4) Gemi, kurtarılamayacak şekilde batar veya tamir kabul etmez hale gelir yahut yurt dışında cebri icra yolu ile bir yabancıya satılarak veya başka bir surette Türk Bayrağı çekme hakkını zayi ederse, talep üzerine sicilden kaydı terkin olunur. Tescili ihtiyari olan gemilerin kaydı, malik veya makillerinin talebi üzerine dahi terkin olunur.
Geminin tamir kabul etmez hale gelmesi sebebiyle kaydının terkini talep olundukta sicil memuru müseccel ipotekli alacaklıları, icabında 852 nci maddedeki ilân suretiyle, keyfiyetten haberdar ederek tâyin edeceği münasip bir müddet zarfında itirazlarını bildirmeye davet eder. Müddeti içinde bildirilen itirazların vârit görülmediğine dair mahkemece verilen kararın kesinleşmesi üzerine gemi kaydı terkin olunur.
Gemi Türk Bayrağını çekme hakkını kaybederse kaydı ancak ipotekli alacaklıların ve gemi sicil münderecatına göre ipotek üzerinde hak sahibi olan üçüncü şahısların muvafakatleriyle terkin olunabilir. Muvafakat terkin talebiyle beraber tevsik edilmemiş ise, geminin Türk Bayrağını çekme hakkını kaybettiği gecikmeksizin gemi siciline kaydolunur. Bu kayıt, müseccel gemi ipotekleri bahis mevzu olmadığı nispette, gemi kaydının terkini hükmündedir.
Tescili ihtiyari olan gemilere ait kayıtların maliklerinin mücerret talepleri üzerine terkin edilebilmesi için ipotekli alacaklıların ve gemi sicili münderecatına göre ipotek üzerine hak sahibi olan üçüncü şahısların muvafakatleri şarttır.
II - RE'SEN
1. UMUMİ ŞARTLARI
MADDE 852 - Esaslı şartlarından biri mevcut olmaması sebebiyle tescili caiz olmıyan bir gemi teşkil edilmiş olur veya 849 uncu maddenin 3 üncü fıkrasında yazılı haller sicil memurluğuna bildirilmezse 35 inci made hükmü tatbik olunur. Şu kadar ki; keyfiyetin müseccel diğer hak sahiplerine de bildirilmesi lâzımdır. Malik ve diğer hak sahiplerinin kimler olduğu yahut ikametgâhları belli değilse terkine davet ve tâyin edilen müddet 37 nci maddede yazılı gazete ile diğer münasip bir gazete'de ilân edilir ve ilân kağıdı sicil memurluğu ve mahkeme divanhanesine asılır.
Geminin kaydı ancak imtina ve itiraz sebeplerinin müddeti içinde bildirilmemesi veya bunların mahkemece vârit görülmediğine dair verilen kararın kesinleşmesi halinde terkin olunabilir. Bir ipotekli alacaklı, gemi ipoteğinin el'an mevcut olduğunu ileri sürerek Türk Bayrağını çekme hakkını kaybetmiş olan bir geminin terkinine itiraz ederse kayıt terkin edilmeyip sadece geminin Türk Bayrağını çekme hakkını zayi ettiği tescil olunur.
2. HUSUSİ HALLER
MADDE 853 - Tescil edilmiş bir gemi hakkında yirmi yıldan beri hiçbir kayıt muamelesi yapımamış ve Münakalât Vekâletinden alınan izahata göre de geminin artık mevcut olmadığına veya denizcilikte kullanılamıyacak hale geldiğine kanaat getirilmiş olursa, gemi üzerinde ipotek veya intifa hakkı tescil edilmiş bulunmadığı takdirde, sicil memurunun teklifi üzerine mahkeme 852 nci maddede yazılı merasime hacet kalmaksızın gemi kaydının terkin edilmesine re'sen karar verir.
D) GEMİ TASDİKNAMESİ
I - MUHTEVASI
MADDE 854 - Sicil memurluğu, geminin sicile kaydolunduğuna dair bir gemi tasdiknamesi tanzim eder. Tasdiknameye, sicildeki kayıtların münderecatı aynen ve tam olarak geçirilir.
Gemi tasdiknamesinde ayrıca 846 ncı maddede yazılı vesikaların ibraz edildiği ve geminin Türk Bayrağını çekme hakkını haiz olduğu da gösterilir.
Geminin malikine, talebi üzerine, gemi tasdiknamesinin tasdikli bir hülâsası verilir. Bu hülâsaya yalnız 845 inci maddenin 1 ilâ 5 sayılı bentlerinde yazılı hususlarla geminin Türk Bayrağını çekme hakkını haiz olduğu yazılır.
II - TADİLLER
MADDE 855 - Gemi siciline geçirilen her kayıt gecikmeksizin gemi tasdiknamesine de yazılır. Bir gemi payının takyidine mütaallik kayıtlar hakkında bu hüküm tatbik olunmaz.
III - İBRAZ MECBURİYETİ
MADDE 856 - 849 uncu maddede yazılı haller ile gemi mülkiyetinin intikali veya bir gemi payının iktisabı halinde, 849 uncu maddenin 4 üncü fıkrasında zikrolunan şahıslar, gemi tasdiknamesini ve varsa tasdikli hülâsasını sicil memurluğuna ibraza mecburdurlar. Gemi bağlama limanına veya sicil memurluğunun bulunduğu limana gelince bu mecburiyet kaptana da düşer. 850 nci madde burada da caridir.
851 inci maddenin 1 ve 3 üncü fıkralarında yazılı hallerde gemi tasdiknamesi ve varsa hülâsası geri alınarak iptal olunur.
IV - YENİDEN TANZİMİ
MADDE 857 - Yeni bir gemi tasdiknamesinin verilebilmesi için eskisinin ibrazı veya zıyaa uğradığının ispatı şarttır. Tasdikli hülâsa hakkında dahi aynı hüküm caridir.
Geminin yabancı memlekette bulunması halinde sicil memurluğu yeni tasdiknameyi, eskisinin iadesi mukabilinde kaptana verilmek üzere mahalli Türk makamlarına gönderir.
E) İNŞA HALİNDEKİ GEMİLERE MAHSUS SİCİL
I - UMUMİ OLARAK
MADDE 858 - İnşa halindeki bir gemi, ancak yapı üzerinde bir gemi ipoteğinin tesisi veya yapının ihtiyati veya icrai haczinin bahis mevzu olması halinde mahsus siciline tescil olunur.
Yapı, inşaat yerinin tabi olduğu sicil memurluğunca tescil olunur. Yapı, bu sicil memurluğunun dairesi dışındaki diğer bir yere götürülse dahi aynı sicil memurluğu salâhiyetli kalır. Şu kadar ki; bu memurluk tarafından yeni inşaat yerindeki sicil memurluğuna yapının kaydedilmiş olduğu bildirilir.
Mahsus sicil hakkında 839 ve 842 nci maddeler hükmü tatbik olunur. Şu kadar ki; sicilin sayfalarını ve müstenidatını tetkik ve örneklerini talebeden kimsenin ispat etmesi lâzımdır.
II - YAPININ TESCİLİ
1. TESCİL DİLEKÇESİ
a) KİMİN VEREBİLECEĞİ
MADDE 859 - Yapı, geminin inşa olunduğu tersane sahibinin vereceği dilekçe üzerine mahsus siciline kaydolunur. Tersane sahibi yapının maliki değilse kayıt dilekçesini malik de verebilir.
İhtiyati veya icrai haciz kararı almış olan alacaklı dahi icra memurunun tezkeresi üzerine yapının mahsus sicile tescilini istiyebilir.
b) MUHTEVASI
MADDE 860 - Tescil talebiyle birlikte aşağıdaki hususlar bildirilir:
1. İnşa halinde bulunan geminin nevi ile adı ve numarası yahut ayırdedilebilmesine yarıyan her hangi bir işareti;
2. İnşaat yeri ve geminin inşa olduğu tersane;
3. Maliki.
Geminin maliki olarak tersane sahibinden başka bir kimse gösterildiği takdirde, tersane sahibi tarafından resmî şekilde tanzim ettirilen ve malik olarak gösterilen kimsenin mülkiyeti ne suretle iktisabettiğini bildiren bir beyannamenin de tevdii lâzımdır.
941 inci maddenin 2 nci fıkrasındaki şartların mevcut oluduğu, salâhiyetli gemi mesaha makamının vereceği bir belge ile ispat olunur.
2. TESCİL
a) TESCİL EDİLECEK HUSUSLAR
MADDE 861 - Bir yapının kaydında, 860 ncı maddenin 1 inci fıkrasında yazılı hususlarla aynı maddenin 2 ve 3 üncü fıkralarında yazılı vesikaların mahiyeti ve yapının kaydolunduğu gün sicile geçirilir. Kayıt, salâhiyetli memur tarafından imzalanır.
b) DEĞİŞİKLİKLER
MADDE 862 - Geminin inşa olunduğu tersanenin sahibi ve yapının maliki, tescil olunan hususlarda vukua gelecek değişiklikleri ve geminin inşasının tamamlandığını, tescil edilmek üzere, bir kayıt dilekçesiyle sicil memurluğuna gecikmeksizin bildirmeye mecburdurlar. Bildirilen hususların tevsikı lâzımdır. 850 nci madde hükmü burada da caridir.
Geminin inşaasının tamamlandığı bildirildikten veya 846 ncı maddenin 3 üncü fıkrasındaki vesika verildikten sonra artık inşa halindeki gemilere mahsus sicile bir gemi ipoteği tescil olunamaz.
III - TERKİN
MADDE 863 - Yapının sicilindeki kaydı:
1. Tersane sahibi tarafından, geminin yabancı memlekete teslim edildiğinin bildirilmesi;
2. Yapının maliki ile geminin inşa olunduğu tersane sahibinin, kaydın terkinini talep etmeleri;
3. Yapının harap olması;
Hallerinde terkin olunur.
Yapı üzerinde bir ipotek bulunduğu takdirde, 1 ve 2 nci bentlerde yazılı hallerde ipotekli alacaklının ve sicile kayıtlı bulunan diğer hak sahiplerinin terkine muvafakatleri de lâzımdır.
F) İTİRAZLAR
MADDE 864 - Sicil memurunun kararları hakkında 36 ncı madde hükmü tatbik olunur.
G) NİZAMNAME
MADDE 865 - Gemi sicilinin kuruluşu ve nasıl tutulacağı, memurların haiz olmaları lâzımgelen vasıflar, hukuki münasebetlerin nasıl tevsik ve tescil olunacakları, kayıtların tashih, tadil ve terkini hakkında tamamlayıcı hükümler nizamname ile tesbit olunur.(*)
(*) Bk. Bakanlar Kurulunun 31 Aralık 1956 tarih ve 4-8520 sayılı Kararnamesiyle yürürlüğe konulan (GEMİ SİCİLLİ TÜZÜĞÜ), T.C. Tüzükleri: c.3 - s.335.
DÖRDÜNCÜ KISIM
MÜLKİYET VE DİĞER AYNİ HAKLAR
BİRİNCİ AYIRIM
UMUMİ HÜKÜMLER
A) TATBİK OLUNACAK HÜKÜMLER
I - KAYITLI BULUNAN GEMİLER HAKKINDA
MADDE 866 - Kanunda aksine hüküm olmadıkça bu kısım hükümleri yalnız bir Türk gemi siciline kayıtlı bulunan gemiler hakkında tatbik olunur.
(...) (Madde 866 nın 2. fıkrası, 12.12.2007 tarih ve 26728 sayılı R.G.'de yayımlanan, 27.11.2007 tarih ve 5718 sayılı Kanun'un 64. maddesinin 2. fıkrası hükmü gereğince yürürlükten kaldırılmıştır.)
II - KAYITLI BULUNMIYAN GEMİLER HAKKINDA
MADDE 867 - Bir Türk gemi siciline kayıtlı bulunmıyan gemiler üzerindeki mülkiyet ve sair ayni haklar hususunda, Medeni Kanunun menkullere mütaallik hükümleri tatbik olunur. Şu kadar ki; böyle bir geminin veya gemi payının temlikinde âkıdlar mülkiyetin sadece akitle intikal edeceğini kararlaştırmışlarsa zilyedliğin devrine hacet kalmaksızın mülkiyet temellük edene geçer. Bu şekildeki temliklerde hüsnüniyetle iktisabın muteber olması temellük edenin zilyedliği devraldığı sırada dahi hüsnüniyet sahibi olmasına bağlıdır.
Gemi veya payının temliki halinde taraflardan her biri, masrafını çekmek şartiyle, kendisine temlike dair resmi veya imzası noterce tasdikli bir senet verilmesini istiyebilir.
869 ve 870 inci madde hükümleri, müseccel olmıyan gemiler hakkında da tatbik olunur.
B) MÜLKİYET
I - İKTİSABI
1. TEMLİK
a) UMUMİ OLARAK
MADDE 868 - Gemi siciline kayıtlı bulunan bir geminin temliki için malik ile iktisap edenin, mülkiyetin iktisap edene intikal edeceğine dair anlaşmaları lâzım ve kâfidir. Taraflardan her biri, masrafını çekmek şartiyle kendisine temlike dair resmi veya imzası noterce tasdikli bir senet verilmesini istiyebilir.
Gemi payının temliki hakkında 965 inci madde hükmü tatbik olunur.
b) GEMİNİN TEFERRUATI
MADDE 869 - Taraflarca aksi kararlaştırılmış olmadıkça, iktisap eden, geminin mülkiyeti ile birlikte, iktisap anında mevcut ve temlik edene ait olan teferruatın mülkiyetini de iktisap eder.
Temlik neticesinde, temlik edene ait olmıyan veya üçüncü şahıslara ait haklara takyit edilmiş bulunan teferruat da iktisap edenin zilyedliğine geçerse, Medeni Kanunun 687, 901, 902 ve 904 üncü maddeleri tatbik olunur. İktisap edenin hüsnüniyeti hususunda zilyedliği elde ettiği an esas ittihaz edilir. Filikalar da geminin teferruatındandır. Tereddüt halinde, gemi demirbaş defterinde yazılı şeyler teferruattan sayılır.
c) NEFİ VE HASAR
MADDE 870 - Nefi ve hasar hakkında Borçlar Kanunu'nun 183 üncü maddesi hükmü tatbik olunur. Şu kadar ki; gemi veya gemi payı, gemi yolculukta bulunduğu sırada temlik edilirse temlik edenle iktisap eden arasındaki münasebetlerde bu yolculuğun kâr veya zararı, aksine anlaşma olmadıkça iktisap edenindir.
Geminin iktisap eden tarafından teslim alınması için muayyen bir gün kararlaştırılmışsa, mukavelede aksine hüküm olmadıkça, nefi ve hasar ancak işbu günden itibaren iktisap edene intikal eder.
d) TEMLİK EDENİN ŞAHSİ BORÇLARI
MADDE 871 - Bir geminin veya gemi payının temliki, temlik edenin üçünü şahıslara olan şahsi borçlarına halel getirmez.
2. İKTİSABİ MÜRURUZAMAN
a) ADİ
MADDE 872 - Mülkiyetini iktisap etmiş olmadığı halde gemi siciline bir geminin maliki olarak tescil edilmiş bulunan kimse, tescil beş yıl devam etmek ve kendisi de bu müddet zarfında gemiyi fasılasız ve nizasız asli zilyed sıfatiyle yedinde bulundurmak şartiyle mülkiyetini iktisap eder. Bu müddetin hesabı, kesilmesi ve durması Borçlar Kanunu'nun alacak müruruzamanı hakkındaki hükümlerine tabidir. Kaydın doğru olmadığı yolunda gemi sicilinde bir itiraz kayıtlı oldukça müruruzaman durur.
b) FEVKALADE
MADDE 873 - Sicile kayıtlı olmıyan bir gemiyi on yıl müddet ile fasılasız ve nizasız asli zilyed sıfatiyle yedinde bulunduran kimse o geminin kendi malı olmak üzere tescilini istiyebilir.
Sicilden maliki kim olduğu anlaşılmıyan veya on yıl önce ölmüş yahut gaipliğine karar verilmiş bir kimse adına kayıtlı bulunan bir gemiyi, birinci fıkrada yazılı şartlar altında yedinde bulunduran kimse dahi o geminin maliki olarak tescil edilmesini talep edebilir. Zilyedlik müddetinin hesabı kesilmesi ve durması Borçlar Kanunu'nun alacak müruruzamanı hakkındaki hükümlerine tabidir.
Tescil ancak mahkeme kararı ile olur. Mahkeme bir müddet tâyin ederek ilgilileri itirazlarını bildirmeye ilan yolu ile davet eder. Bu müddet içinde itiraz edilmez veya itiraz reddeolunursa tescile karar verilir.
Tescile karar verilmeden önce üçüncü bir şahıs malik sıfatiyle tescil edilir veya üçüncü şahsın mülkiyeti dolayısiyle gemi sicilinin doğru olmadığı yolunda bir itiraz şerhi verilmiş olursa, tescil kararı üçüncü şahıs hakkıda hüküm ifade etmez.
II - TERK
MADDE 874 - Malik, feragat, ettiğini sicil dairesine bildirmek ve feragat keyfiyeti gemi siciline tescil edilmek suretiyle geminin mülkiyeti terk edileblir.
Sahipsiz bir gemiyi ihraz hakkı munhasıran devletindir. Devlet, kendisini gemi siciline malik sıfatiyle tescil ettirmek suretiyle mülkiyeti iktisap eder.
C) DİĞER AYNI HAKLAR
I - GEMİ İPOTEĞİ
1. AKDİ İPOTEK
a) TARİF
MADDE 875 - Bir alacağı temin için gemi üzerinde ipotek tesis olunabilir. Gemi ipoteği, alacaklıya geminin bedelinden alacağını alma salâhiyetini verir. İleride vücut bulacak yahut şarta bağlı olan bir alacak için dahi ipotek tesis edilebilir.
b) TESİS
MADDE 876 - Gemi ipoteğinin tesisi için geminin maliki ile alacaklının bu husuta anlaşmaları ve ipoteğin gemi siciline tescil edilmesi lâzımdır. Şu kadar ki; yabancı bir memlekette iktisap edilip henüz Türk gemi siciline tescil edilmemiş olan gemilerde bayrak şahadetnamesine şerh, tescil hükmündedir; geminin tescilinde bu gibi ipotekler re'sen sicile geçirilir.
İpotek tesisine ait anlaşmaların yazılı şekilde ve imzaları noterce tasdikli olması şarttır.
2. KANUNİ İPOTEK
MADDE 877 - Bir tersane sahibi bir geminin inşa veya tamirinden doğan alacaklar için, o yapı veya gemi üzerinde kanuni bir ipoteğin tescilini talep edebilir. Bu haktan önceden feragat muteber değildir.
Bu kanuni ipoteğin tesisi hakkında Medeni Kanunun 809, 810 ve 811 inci maddeleri tatbik olunur.
II - İNTİFA HAKKI
MADDE 878 - Gemi üzerinde intifa hakkı tesisi, ancak bu geminin dâhil bulunduğu mamelek veya terekenin tamamı veya şayi bir cüz'ü üzerinde esasen bir intifa hakkı tesisiyle mükellef bulunulması halinde bu mükellefiyeti ifa zımnında kabildir.
Akdi intifa hakkının tesisi hususunda 876 ncı madde hükmü tatbik olunur.
D) ŞERHLER
I - HALLERİ
MADDE 879 - Bir gemi veya gemi ipoteği üzerinde bir hak tesisini veya kaldırılmasını yahut böyle bir hakkın muhteva veya derecesinin tadilini istiyebilmek hakkını temin için gemi siciline şerh verilebilir. Müstakbel veya şarta bağlı bir mutalebenin temini için de gemi siciline şerh verilmesi caizdir.
Şerhten sonra gemi veya ipotek üzerinde yapılacak tasarruflar, şerh ile teminat altına alınan hakkı haleldar ettiği nispette muteber değildir.
Tasarrufun, cebrî icra veya ihtiyati haciz suretiyle yahut iflâs idaresi tarafından yapılması hallerinde de hüküm böyledir.
Şerh ile temin edilen hakkın derecesini tâyinde şerh tarihi esas tutulur.
Hak, şerh verilmek suretiyle temin edildiği nispette mükellefin mirasçısı, mesuliyetinin mahdut olduğunu ileri süremez.
II - VERİLMESİ
MADDE 880 - Şerh, bir ihtiyati tedbir kararına yahut şerh neticesinde gemisi veya hakkı takyit olunan kimsenin muvafakatine müsteniden verilir. İhtiyati tedbir kararının verilmesinden hakkın tehlikede olduğununun kuvvete muhtemel gösterilmesi aranmaz.
III - TERKİNİ
MADDE 881 - Şerh neticesinde gemisi veya hakkı takyit olunan kimse, şerh ile temin olunan mutalebe hakkının dermeyanını daimî olarak imkânsız kılan bir def'e sahip bulunduğu takdirde alacaklıdan şerhin terkinini istiyebilir.
IV - HÜKÜMDEN DÜŞMESİ
MADDE 882 - Sicile şerh verilmek suretiyle mutalebe hakkı temin edilmiş olan alacaklı belli olmaz bir gemi ipoteği alacaklısının hakkının iptali için 930 uncu madde ile muayyen şartlar mevcut olursa, alacaklı, ilân yoliyle davet olunarak hakkının iptaline karar verilebilir. İptale karar verilmekle şerh de hükümden düşer.
V - HÜKÜMLERİ
MADDE 883 - Mülkiyetin, bir gemi ipoteğinin veya ipotek üzerindeki bir hakkın yahut bir intifa hakkının iktisabı, lehine şerh verilmiş olan kimseye karşı hükümsüz olduğu takdirde şerh sahibi, şerhle temin olunan mutalebe hakkının tahakkuku için lüzumlu olan tescil veya terkine muvafakat etmesini iktisap edenden istiyebilir.
Mutalebe hakkının, temliki men eden bir emirle temin edilmiş olması halinde de hüküm böyledir.
E) ÇEŞİTLİ HÜKÜMLER
I - KARİNELER
MADDE 884 - Gemi sicilinde malik olarak kayıtlı bulunan kimse, geminin maliki sayılır.
Gemi sicilinde lehine bir gemi ipoteği veya ipotek üzerinde bir hak yahut bir intifa hakkı tescil edilmiş olan kimse o hakkın sahibi sayılır.
Müseccel bir hak (Fıkra 1, 2) terkin olunursa o hakkın artık mevcut olmadığı kabul edilir.
Medeni Kanunun 905 inci maddesinin ikinci cümlesi hükmü mahfuzdur.
II - KAYITLARIN HÜKÜMLERİ
MADDE 885 - Hukuki bir muamele ile bir geminin mülkiyetini, intifa hakkını, gemi ipoteğini veya ipotek üzerindeki bir hakkı iktisap eden kimse lehine, gemi sicilinin muhtevası, bu haklara taallûk ettiği nispette doğru sayılır; meğer ki, sicile bir itiraz kaydedilmiş veya iktisap eden suiniyet sahibi bulunmuş olsun. Hak sahibinin müseccel bir hak üzerindeki tasarruf salâhiyeti muayyen bir kimse lehine tahdit edilmiş ise bu tahdit keyfiyeti iktisap eden hakkında ancak gemi sicilinde yazılı olması veya kendisinin suiniyet sahibi bulunması halinde hüküm ifade eder.
Hakkın iktisabı için tescil şart olan hallerde tescili talep tarihi hüsnüniyete esas tutulur.
Gemi sicilinde lehine bir hak tescil edilmiş olan kimseye bu hakkı sebebiyle bir edada bulunulması veya bu kimsenin üçüncü bir şahıs ile müseccel hak üzerinde bir tasarruf muamelesinde bulunması hallerinde de yukarki fıkra hükmü tatbik olunur.
III - TADİL
MADDE 886 - Gemi sicilinin muhtevası; mülkiyet, gemi ipoteği, ipotek üzerindeki bir hak, intifa hakkı yahut 885 inci maddenin birinci fıkrasının ikinci cümlesinde yazılı neviden bir tasarruf tahdidi bakımından gerçek hukuki duruma uymadığı takdirde, hakkı tescil edilmemiş veya yanlış tescil edilmiş yahut mevcut olmıyan bir hak veya tahdidin tescili neticesinde hakkı halele uğramış bulunan kimse, tadil neticesinde hakkı halele uğrıyacak olan kimseden kaydın tadiline muvafakat etmesini istiyebilir.
Gemi sicili, ancak birinci fıkra gereğince mükellef olan kimsenin hakkı tescil edildikten sonra tadil olunabilecekse, bu kimse, talep üzerine hakkını tescil ettirmeye mecburdur.
Yukarki fıkralarda yazılı bulunan tadili isteme hakları müruruzamana tabi değildir.
IV - İTİRAZIN TESCİLİ
MADDE 887 - 886 ncı maddede yazılı hallerde gemi sicilinin doğru olmadığı hakkında bir itiraz tescil olunabilir.
İtiraz bir ihtiyati tedbir kararına yahut sicilin tadili neticesinde hakkı halele uğrıyacak olan kimsenin muvafakatine müsteniden tescil olunur. İhtiyati tedbir kararının verilmesinde hakkın tehlikede olduğunun kuvvetle muhtemel gösterilmesi aranmaz.
V - MÜRURUZAMAN
MADDE 888 - Tescil edilmiş haklardan doğan mutalebeler müruruzamana tabi değildir. Muayyen zamanda ifâsı lâzımgelip de birikmiş olan edalarla tazminata ait mutalebeler bundan müstesnadır.
Tescil edilmiş bir itaraza mevzu teşkil eden haklar da müseccel haklar hükmündedir.
Bir gemi ipoteğinin tescili alacak hakkında müruruzamanın cereyanına mâni olur.
VI - KAYIT MASRAFLARI
MADDE 889 - Aksi mukavele ile kararlaştırılmadıkça gemi veya payı üzerindeki mülkeyetin nakline veya diğer bir ayni hakkın tesisine yahut devrine mütaallik kayıt masrafları, tescil için lüzumlu senet ve vesikamasrafları dâhil olmak üzere, mülkiyeti veya diğer ayni hakkı iktisap edene aittir.
Kendisi ile mükellef arasındaki hukuki münasebetten aksi anlaşılmadıkça bir kaydın tadili talebinde bulunan kimse, tadil ile bunun için lüzumlu beyanlarını masraflarını çeker.
VII - GEMİNİN KİRALANMASI
MADDE 890 - Sicile kayıtlı gemilerin kiralanmasında Borçlar Kanunu'nun gayrimenkul kiralarına mütaallik hükümleri kıyas yolu ile tatbik olunur.
VIII - GAYRİMENKULE MÜTAALLİK HÜKÜMLERDEN GEMİLERE TEŞMİL EDİLENLER
MADDE 891 - Medeni Kanunun 379 uncu maddesinin 2 numaralı bendi, 388, 470 ve 575 inci maddelerinin tatbikinde "Gayrimenkul mallar" tâbiri içine, gerek inşa halinde, gerek tamamlanmış olan bütün gemiler; keza "Tapu Sicili" tâbiri içine "Gemi sicilleri" dâhil olduğu gibi Borçlar Kanunu'nun 499 uncu maddesinin ikinci fıkrasındaki "Gayrimenkul rehni" tâbirine de "Gemi ipoteği mefhumu" girer.
IX - YOLA HAZIR GEMİNİN İCRADAKİ DURUMU
MADDE 892 - Yola çıkmıya hazır bir gemi cebrî icra yolu ile satılamıyacağı gibi ihtiyaten haciz de edilemez. Şu kadar ki; cebri satış veya haczi icabettiren borç zaten bu yolculuk dolayısiyle yapılmışsa, bu hükümler tatbik olunmaz.
Bu madde hükmü 867 nci maddede yazılı gemiler hakkında da tatbik olunur.
İKİNCİ AYIRIM
GEMİ İPOTEĞİNİN TESCİLİ VE MUHTEVASI
A) İPOTEĞİN TESİSİ
I - SİCİLE GEÇİRİLECEK HUSUSLAR
MADDE 893 - Gemi ipoteğinin tescilinde alacaklının adı ve soyadı, alacağın miktarı, mevzuu para olmıyan alacaklarda bunun Türk parasiyle karşılığı, alacak faizli ise faiz nispeti. tâli edalar kabul etmiş ise bunların da tutura sicile kaydolunur. Hakkın ve alacağın muhtevasına ait diğer cihetler için tescil talepnamesine atıf yapılabilir.
Alacak miktarı gayrimuayyen veya mütehavvil ise hakikî miktarı zamanında tesbit olunmak üzere ipoteğin temin edeceği alacak miktarının âzami haddi tâyin ve gemi siciline tescil edilir. Alacak faizli ise, faizler de âzami hadde dahil sayılır.
Nama veya hâmile yazılı tahvillerin bir gemi ipoteği ile temini halinde ipotek istikrazın tamamı için tesis edilecekse alacaklı yerine, borçlu ile alacaklıların cümlesini birden temsil edecek bir temsilci; ihracı deruhte eden işletme için tesis edilecekse gemi ipoteği üzerinde tahvil sahipleri lehine bir rehin hakkı da tescil olunur.
II - DERECE
1. TESCİL ESASI
MADDE 894 - Gemi üzerindeki ipoteklerin dereceleri Medeni Kanunun gayrimenkul rehini hakkındaki hükümlerine göre tâyin olunur.
2. DERECENİN DEĞİŞTİRİLMESİ
a) ŞARTLARI
MADDE 895 - İpotek derecelerinin sonradan değiştirilmesi için, dereceleri değişen ipotek sahipleriyle malikin imzası noterce tasdikli mukavele ile anlaşmaları ve keyfiyetin tescili şarttır. Değişme neticesinde derecesi düşen ipotek üzerinde hak sahibi kimseler varsa bunların da muvafakatı lâzımdır.
İpotekli alacağın taksimi halinde, kısmi ipoteklerin kendi aralarında sıralarını değiştirmek için malikin muvafakati aranmaz.
b) HÜKMÜ
MADDE 896 - Derece değiştirilmesi, dereceleri değiştirilen ipotekler arasında bulunan ipoteklere halel getirmez.
III - BİRLİKTE GEMİ İPOTEĞİ
MADDE 897 - Bir alacak için birden çok gemi veya gemi payı ipotek edilmiş olursa bunlardan her biri borcun tamamından mesuldür.
Alacaklı, her gemi veya pay ancak muayyen bir kısımdan mesul olmak üzere alacağını gemi veya paylar arasında taksim edebilir. Taksim, sicil memurluğuna yapılacak beyan ve tescil ile olur. Birlikte ipotek üzerinde hak sahibi kimseler varsa onların da muvafakati lâzımdır.
B) TEMİN EDİLEN ALACAK
I - UMUMİ OLARAK
MADDE 898 - İpotekli geminin karşılıyacağı alacaklar hakkında Medeni Kanunun 790 ncı maddesinin 1 inci fıkrasiyle 791 inci maddesi hükmü caridir.
Temerrüt şartları yalnız gemi malikine karşı mevcut olduğu takdirde dahi ipotek temerrüt faizlerini karşılar.
II - ŞARTLARIN DEĞİŞTİRİLMESİ
MADDE 899 - Alacak faizsiz veya faiz miktarı yüzde beşten aşağı olursa ipotek, dereceleri müsavi olan veya sonradan gelen hak sahiplerinin muvafakatine lüzum kalmaksızın yüzde beşi aşmıyan bir faizi de temin edecek şekilde tevsi olunabilir.
Ödeme zamanı ve yeri hakkında yapılacak değişiklikler için kezalik bu hak sahiplerinin muvafakatine lüzum yoktur.
C) İPOTEĞİN ŞÜMULÜ
I - TEFERRUAT, MÜTEMMİM CÜZÜ, NAVLUN VE KİRALAR
MADDE 900 - İpoteğin şümulü hakkında Medeni Kanunun 777 ve 778 inci maddeleri tatbik olunur. Şu kadar ki; navlunlar dahi 778 inci madde şümulüne dâhildir.
Teferruattan olan şeyler, normal bir işletmenin icabatından olarak bu durumdan çıkarılır veya alacaklı lehine el konmazdan önce temlik edilerek gemiden uzaklaştırılırsa, ipotek artık bunlara şâmil olmaz. 869 uncu maddenin 2 nci fıkrası hükmü burada da tatbik olunur.
Yukarıki fıkra hükmü mütemmim cüzüler hakkında da caridir. Şu kadar ki, teferruat vasfının kaldırılması yerine, muvakkat olmamak kaydiyle, gemiden ayırma ve uzaklaştırma kaim olur.
II - SİGORTA TAZMİNATI
1. ESAS
MADDE 901 - Geminin, malik veya onun hesabına bir başkası tarafından sigorta ettirilmiş olması halinde, gemi ipoteği sigorta tazminatında da şâmil olur.
Aşağıdaki hükümler mahfuz kalmak üzere Medeni kanunun rehnedilen alacaklara ait 868 inci maddesinin ikinci cümlesiyle 872, 873 ve 875 inci maddeleri hükümleri tatbik olunur; sigortacı, gemi siciline kayıtlı ipoteği bilmediğini ileri süremez. Bununla beraber, sigortacı veya sigorta ettiren kimse zararın vukuunu alacaklıya ihbar etmiş olur ve ihbardan itibaren iki haftalık bir müddet geçmiş bulunursa, sigortacı, tazminatı sigorta ettiren kimseye ödemekle alacaklıya karşı da mesuliyetten kurtulur. İhbar fevkalâde müşkül ise bundan sarfınazar olunabilir; bu takdirde müddet, tazminatın muaccel olduğu tarihten cereyana başlar. Müddet bitinceye kadar alacaklı sigortacıya karşı tediyeyeitiraz edebilir.
2. SİGORTACININ YAPACAĞI ÖDEMELER
MADDE 902 - Sigortacı, geminin evvelki haline iadesi veya alacakları ipotekle temin edilmiş alacağa takaddüm eden gemi alacaklılarına verilmesi maksadiyle malike tazminat bedeline mahsuben tediyede bulunmuş ve bu maksatlara erişilmesi teminat altına alınmış ise, ödeme, ipotekli alacaklıya karşı da muteberdir.
Gemi evvelki haline iade edildiği yahut teferruattan olan yeni parçalar yerlerine konulduğu takdirde, sigortacının ipotek alacaklısına karşı olan mesuluyeti kalkar. Malikin, sigortanın şümulüne giren ve ipoteğe takaddüm eden bir gemi alacaklısı hakkına esas teşkil eden borçlarının ödenmesi halinde de hüküm aynıdır.
3. SİGORTACIYA BİLDİRİLEN GEMİ İPOTEĞİ
a) İHBAR KÜLFETİ
MADDE 903 - İpotekli alacaklı ipoteği sigortacıya bildirmiş ise sigorta priminin vaktinde ödenmemesi ve bu yüzden sigorta ettirene bir ödeme mühleti tâyin edilmesi halinde; sigortacının bunu alacaklıya gecikmeksizin haber vermesi lâzımdır. Sigorta priminin ödenmemesi yüzünden mühletin sonunda sigorta münasebetinin feshedilmesi halinde de aynı hüküm caridir.
Sigorta münasebetlerinin vaktinden önce sona ermesini intaceden feshi ihbar, cayma veya diğer her hangi bir vakıa, gemi ipoteğini sigortacıya bildirmiş olan alacaklı hakkında ancak sigortacının alacaklıya sigorta münasebetinin sona erdiğini ve henüz son bulmamış ise son bulacağı tarihi haber verdiği veya alacaklının bunu diğer her hangi bir şekilde öğrendiği tarihten itibaren iki hafta geçmekle hüküm ifade eder. Sigorta münasebetinin, sigorta priminin vaktinde ödenmemesi yüzünden feshedilmesi yahut sigortacının iflâsı üzerine son bulması halinde, bu hüküm cari değildir,
Sigortacı, sigorta ettiren kimse ile, sigortacının mesul olduğu sigorta bedelini azaltan veya tehlikenin şümulünü darlatan bir anlaşma yaptığı takdirde, ikinci fıkranın birinci cümlesi tatbik olunur.
Sigorta mukavelesi, sigorta ettirenin aşkın veya çifte sigorta sayesinde muamelekinde haksız olarak bir fazlalık elde etmek kasdiyle akdedilmiş olması yüzenden bâtıl olursa sigortacı, gemi ipoteğini bildirmiş olan bir alacaklıya karşı butlan iddiasında bulunamaz. Bununla beraber sigortacının alacaklıya butlan haber vermesinden yahut alacaklının bunu her hangi bir şekilde öğrenmesinden itibaren iki hafta geçmekle sigorta münasebeti alacaklıya da karşı da sona ermiş olur.
b) BİRDEN ÇOK SİGORTACININ MEVCUT OLMASI HALİNDE
MADDE 904 - Gemi, birden çok sigortacı nezdinde müştereken sigorta edilmiş olursa, 903 üncü madde gereğince ipoteğin, malik tarafından alacaklıya jeran olarak gösterilmiş olan sigortacıya bildirmesi kâfidir. Jeran sigortacı keyfiyeti diğer sigortacılara bildirmekle mükelleftir.
c) ALACAKLININ İKAMETGAHININ DEĞİŞTİRİLMESİ
MADDE 905 - İpotekli alacaklı ikametgâhını değiştirip de bunu sigortacıya bildirmezse 903 üncü madde gereğince yapılacak ihbarın, alacaklının son adresine taahhütlü bir mektupla bildirilmesi kâfidir. İhbar; alacaklının ikametgâhını değiştirmemiş ve muntazam işliyen nakil vasıtasiyle yapılmış olması halinde hangi tarihte eline geçecek idi ise o tarihten itibaren hüküm ifade eder.
4. SİGORTACININ BORCUNDAN KURTULMASI
MADDE 906 - Sigortacı, sigorta ettiren kimsenin veya sigortalının fiili yüzünden borcundan kurtulsa bie, alacaklıya karşı olan borcu bakidir. Sigortacının rizikonun taahhukukundan sonra mukaveleden cayması halinde dahi aynı hüküm caridir.
Sigortacı:
1. Sigorta Primi müddeti içinde ödenmediği;
2. Gemi denize elverişsiz bir halde yahut usulü veçhile donatılmaksızın veya gemi adamları tamamlanmaksızın yola çıktığı;
3. Gemi bildirilen veya mûtât olan rotadan ayrıldığı;
İçin borcundan kurtulursa, birinci fıkranın birinci cümlesi tatbik olunmaz.
5. KANUNİ HALEFİYET
MADDE 907 - Sigortacı, 903 üncü maddenin 2 - 4 üncü fıkralariyle 906 ncı madde gereğince alacağı ödediği nispette ipotekli alacaklının haklarına kanunen halef olur. Şu kadar ki; halefiyet alacaklının zararına olarak ileri sürülemiyeceği gibi sigortacının kendilerine karşı mesuliyeti devam eden ve derecesi aynı olan veya sonra gelen ipotekli alacaklıların zararına olarak da dermeyan edilemez.
6. SİGORTACININ PRİMLERİ KABUL ETMEK MECBURİYETİ
MADDE 908 - Sigortacı, muacceliyet kesbeden sigorta primlerini ve sigorta mukavelesi gereğince yapılması lâzımgelen diğer ödemeleri, kanunen reddedebileceği hallerde bile, sigortalıdan ve ipotekli alacaklıdan kabul etmeye mecubdur.
İpotekli gemi, sigorta primlerinin yahut sigorta mukavelesi gereğince sigortacıya yapılması lâzımgelen başka ödemelerin ifası için alacaklı tarafından sarf edilen paralarla bunların faizlerini de temin eder.
D) GEMİ DEĞERİNİN DÜŞMESİNE KARŞI TEDBİRLER
I - GEMİ MALİKİ ALEYHİNDE
MADDE 909 - Gemi veya tesisatının kötüleşmesi neticesi olarak ipoteğin sağladığı teminat tehlikeye düşerse, alacaklı tehlikeyi bertaraf etmek üzere malike münasip bir mehil tâyin edebilir. Bu mehil içende tehlike bertaraf edilmezse, alacaklı derhal ipoteği paraya çevirmek hakkını elde eder. Alacak faizsiz olup henüz muacceliyet de kesbetmemişse, tahsil ve muacceliyet tarihleri arasındaki zamana ait kanuni faiz indirilir.
Malikin gemiye işletme tarzı neticesi olarak ipoteğin sağladığı teminatı tehlikeye koyacak surette gemi veya tesisatının kötüleşmesinden veya ipotekli alacaklının haklarının başkaca tehlikeye girmesinden endişe olunur yahut üçüncü şahıslar tarafındn vukubulacak bu gibi müdahale veya sair tahribata karşı malik lüzumlu tedbirleri almazsa, alacaklının talebi üzerine mahkeme tehlikenin önlenmesi için gerekli tedbirlerin alınmasına karar verir; mahkeme başka, tedbirleri kâfi görmezse alacaklının derhal ipoteği paraya çevirebilmesine karar verir. İpoteğin şumulüne giren teferruatın kötüleşmesi veya normal bir işletmenin icaplarına aykırı olarak gemiden uzaklaştırılması hali de geminin kötüleşmesi hükmündedir.
II - ÜÇÜNCÜ ŞAHISLAR HAKKINDA
MADDE 910 - Üçüncü şahsın fiili sebebiyle geminin, ipoteğin sağladığı teminatı tehlikeye düşürecek derecede kötüleşmesinden endişe olunursa bu takdirde alacaklı, üçüncü bir şahıs aleyhine ancak bu fiilin men'i dâvasını açabilir.
E) MALİKİN HAİZ OLDUĞU HAKLAR
I - DEFİ HAKLARI
MADDE 911 - İpotekli gemi maliki, borçlunun alacaklıya karşı haiz bulunduğu defileri ipotekli alacaklıya karşı ileri sürebileceği gibi borçlu borcuna esas olan hukuki muameleyi feshedebildiği müddetçe alacaklının hakkını gemiden istifa edebilmesine de engel olabilir. Alacaklı, borçlusunun muaccel bir alacağı ile takas imkânına sahip bulundukça gemi maliki aynı salâhiyeti haizdir. Borçlunun ölmesi halinde malik, mirasçıların borçtan ancak mahdut bir şekilde mesul olduklarını dermeyan edemez.
Borçlunun bir defiden feragati gemi malikinin haklarına halel getirmez.
II - FESHİ İHBAR
1. İLGİLİLER
MADDE 912 - Alacağın muacceliyet kesbetmesi ihbara bağlı ise ihbar, ancak alacaklı tarafından malike yahut malik tarafından alacaklıya yapılması halinde gemi ipoteği hakkında hüküm ifade eder. Gemi sicilinde malik olarak kayıtlı bulunan kimse, alacaklı bakımından malik sayılır.
2. MALİKE KAYYIM TAYİNİ
MADDE 913 - Malik, alacaklıya memleket dâhilinde ne bir ikametgâh ne de bir temsilci göstermemişse, sulh mahkemesi, alacaklının talebi üzerine, bir kayyım tâyin eder. Alacaklı buna ihbarda bulunur. Malikin ikametgâhının bilinmemesi veya alacaklının, kendi kusuru olmaksızın malikin kim olduğunu bilmemesi halinde de aynü hüküm tatbik olunur.
III - ÖDEME HAKKI
1. ŞARTLARI
MADDE 914 - Alacak malike karşı muacceliyet kesbeden yahut borçlu borcunu ödemek hakkını haiz olursa, malik borcu ödiyebilir.
Malik, parayı tevdi veya takas etmek suretiyle de alacaklının hakkını yerine getirebilir.
2. HALEFİYET
MADDE 915 - Malik aynı zamanda borçlu değilse alacağı ödediği nispette alacaklının yerine kaim olur. Halefiyet, alacaklının zararına olarak ileri sürülemez.
Borçlunun malik ile olan hukuki münasebetlerinden doğan itiraz hakları mahfuzdur.
Alacak için birlikte gemi ipoteği mevcutsa 936 ncı madde hükmü tatbik olunur.
3. VESİKALARIN VERİLMESİ
MADDE 916 - Alacaklının hakkının yerine getirilmesi karşılığında malik, gemi sicilinin tadili veya gemi ipoteğininin terkini için lüzumlu vesikaların kendisine verilmesini istiyebilir.
ÜÇÜNCÜ AYIRIM
GEMİ İPOTEĞİNİN PARAYA ÇEVRİLMESİ
A) UMUMİ OLARAK
MADDE 917 - Alacaklı, gemi ve gemi ipoteğinin şümulüne giren eşya üzerinden alacağını ancak cebri icra yolu ile alabilir.
897 nci maddede yazılı hallerde alacaklı alacağının tamamını veya bir kısmını gemilerin veya payların her biri üzerinden tahsil edebilir.
B) KARİNE
MADDE 918 - Gemi ipoteğinden mütevellit hakkın takibi sırasında gemi icilinde malik olarak kayıtlı bulunan kimse alacaklı bakımından malik sayılır. Mülkiyeti tescil edilmemiş olan malikin gemi ipoteğine karşı haiz olduğu defileri ileri sürmek hakkı mahfuzdur.
C) ALACAKLININ GEMİYE MALİK OLABİLMESİ HAKKINDA ŞART
MADDE 919 - Alacak malike karşı muacceliyet kesbetmedikçe, malik alacaklıya alacağını tahsil maksadiyle gemiyi temlik etmek yahut cebrî icra yolundan başka bir şekilde elden çıkarmak hakkını bahşedemez.
D) ALACAKLIYA HALEF OLMAK
MADDE 920 - Alacaklı, geminin paraya çevrilmesi yolu ile takibe başladığı takdirde, cebrî icra neticesinde gemi veya gemi ipoteğinin şümulüne giren eşya üzerindeki bir hakkını kaybetmek tehlikesine mâruz bulunan herkes, tevdi veya takas suretiyle dahi alacaklının alacağını ödemek hakkını haizdir. Geminin veya 900 üncü maddede yazılı eşyanın zilyedi, cebrî icra neticesinde zilyedliğini kaybetmek tehlikesine mâruz kaldığı takdirde, aynı hakkı haiz olur. Üçüncü şahıs borcu ödediği nispette alacaklının yerine kaim olur. Halefiyet, alacaklının zararına olarak ileri sürelemez. Borçlunun üçüncü şahıs ile olan bir hukuki nüsabetinden doğan defi hakları mahfuzdur.
916 ncı madde hükmü burada da caridir.
DÖRDÜNCÜ AYIRIM
GEMİ İPOTEĞİNİN DEVRİ, TADİLİ VE DÜŞMESİ
A) İPOTEĞİN DEVRİ
I - UMUMİ OLARAK
MADDE 921 - İpotekle temin edilmiş olan alacağın temliki ile gemi ipoteği de yeni alacaklıya intikal eder.
Alacak ipotekten ve ipotek de alacaktan ayrı olarak devredilemez.
Alacağın temliki yazılı şekilde ve gemi siciline tescil ile olur.
893 üncü maddenin ikinci fıkrasında yazılı hallerde alacak, alacağın temliki hakkındaki umumi hükümlere göre de devredilebilir. Bu takdirde gemi ipoteği, alacak ile birlikte intikal etmez.
II - DEFİLER
MADDE 922 - Malikin, gemi ipoteğine mütaallik olup her hangi bir hukuki münasebete müsteniden eski alacaklıya karşı haiz olduğu bir defi, yeni alacaklıya karşı da ileri sürülebilir. 885 inci maddenin birinci ve ikinci fıkrası, 886 ve 887 nci maddelerle 889 uncu maddenin son fıkrası hükümleri bu defi hakkında da caridir.
Alacak, faiz veya sair tâli edalara taallûk eder ve bunlarda en geç malikin devri ödendiği günün dâhil bulunduğu ilk üç aylık devre ile bunu takip eden ikinci üç aylık devre içinde muaccel hale gelirse alacaklı, birinci fıkrada yazılı defilere karşı 885 inci maddenin bir ve ikinci fıkralarına istinadedemez. Üç aylık devreler takvim yılı başından itibaren hesap olunur.
III - UMUMİ HÜKÜMLERE TABİ ALACAKLAR
MADDE 923 - Birikmiş faizlere veya sair tali edalara yahut ihbar ve takip masraflarına (Madde: 898) veya 908 inci maddenin 2 nci fıkrasında yazılı hususlara taallûk eden alacakların devri ve malik ile yeni alacaklı arasındaki hukuki münasebet, alacağın devri hakkındaki umumi hükümlere tabidir.
Yukarda yazılı alcaklar hakkında 885 inci maddenin 1 ve 2 nci fıkraları tatbik olunmaz.
B) İPOTEĞİN TADİLİ
I - MUHTEVA BAKIMINDAN
MADDE 924 - İpotek muhtevasının değiştirilebilmesi için malik ile alacaklı arasında yapılacak imzaları noterce tasdikli yazılı anlaşmanın gemi siciline tescil edilmesi lâzımdır. Tescil hususunda 893 üncü maddenin 1 inci fıkrası hükmü tatbik olunur.
İpotek üzerinde üçüncü bir şahsın hakkı varsa, tadili için onun da muvafakati lâzımdır.
II - ALACAĞIN TEBDİLİ
MADDE 925 - İpotekle temin edilmiş olan alacak yerine başkası ikame olunabilir. Bunun için alacaklı ile malik arasında yapılacak, imzası noterce tasdikli yazılı anlaşmanın tescili şarttır. İpotek üzerinde hak sahibi üçüncü şahsın muvafakati de lâzımdır.
Yeni alacağın sahibi, eski ipotekli alacaklı değilse, yukarıki fıkrada yazılı anlaşmaya onun da iştiraki lâzımdır.
C) İPOTEĞİN DÜŞMESİ
I - SEBEPLERİ
1. ALACAĞIN DÜŞMESİ
MADDE 926 - Alacağın sona ermesiyle ipotek de düşer. Kanundaki istisnalar mahfuzdur.
2. ALACAKLININ FERAGATİ
MADDE 927 - İpotek, alacaklının ondan feragati ve bunun üzerine sicilden kaydın terkini ile düşer. Şu kadar ki; ipotek üzerinde hak sahibi kimseler varsa onların da muvafakati şarttır.
Malik ipoteğin dermeyanını daimi olarak imkânsız kılan bir defe sahip bulunduğu takdirde alacaklıdan ipotekten feragat etmesini istiyebilir.
Feragat beyanı imzası noterce tasdikli bir senetle olur.
3. ALACAKLI VE MALİK SIFATLARININ BİRLEŞMESİ
MADDE 928 - Gemi ipoteğiyle mülkiyetinin aynı şahısta birleşmesi halinde ipotek düşer.
Borçlu gemi malikinden başka bir şahıs olduğu veya alacak üzerinde bir rehin veya intifa hakkı mevcut bulunduğu takdirde ipotek devam eder. Şu kadar ki; gemi maliki alacaklıya sıfatiyle geminin paraya çevrilmesini istiyemez ve faiz alacakları için de gemi teminat teşkil etmez.
4. MÜRURUZAMAN
MADDE 929 - Gemi sicilinden haksız yere terkin edilmiş olan akdî ipoteklerle tescil edilmemiş bulunan kanuni ipotekler, alacaklının malike karşı haiz bulunduğu mutalebenin müruruzamana uğramasiyle düşerler.
5. DÜŞME KARARI
a) ALACAKLININ BELLİ OLMAMASI HALİNDE
MADDE 930 - Alacaklının kim olduğu bilinmiyorsa; ipoteğe mütaallik olmak üzere gemi siciline yapılan son kayıttan itibaren on yıl geçtiği ve alacaklının hakkı bu müddet içinde malik tarafından Borçlar Kanunu'nun 133 üncü maddesi gereğince müruruzamanı kesecek tarzda tanınmış olmadığı takdirde alacaklı iân yolu ile davet olunarak ipoteğin düşmesine karar verilebilir vadeli alacaklarda bu müddet, vade gününün mürurundan önce cerayana başlamaz.
Düşme kararının verilmesiyle ipotek sona erer.
b) PARANIN TEVDİ HALİNDE
MADDE 931 - Malik, alacaklının alacağını tediye veya feshi ihbar hakkını haiz olur ve alacağın tutarı olan parayı, geri almak hakkından feragat etmek suretiyle, alacaklı namına tevdi ederse, belli olmıyan alacaklı ilân yoliyle davet olunarak ipoteğin düşmesine karar verilebilir. Faizler, ancak miktarı sicile geçirilmiş ise tevdi olunur; düşme kararının verilmesine takaddüm eden üç yıldan önceki zamana ait faizler tevdi edilmez.
Borçlar Kanunu'nun tevdi hakkındaki hükümlerine göre daha önce hakkını istifa etmiş sayılmadıkça düşme kararının verilmesiyle borç ödenmiş addolunur.
Alacaklı daha önce tevdi yerine müracaat etmediği takdirde tevdi edilen meblağ üzerindeki hakkı düşme kararının verilmesinden itibaren on yıl geçmekle sukut eder. Bu halde tevdi eden kimse tevdi sırasında geri almak hakkından feragat etmiş olsa bile tevdi ettiği meblağı geri alabilir.
II - TERKİN ŞERHİ
MADDE 932 - Malik bir başkasına karşı, alacağın düşmesi halinde gemi ipoteğini de terkin ettirmeyi taahhüt ederse terkini istemek hakkının temini için gemi siciline şerh verilebilir.
III - GEMİNİN MALİKİ OLMIYAN BORÇLUNUN DURUMU
1. HALEFİYET
MADDE 933 - Geminin maliki olmıyan borçlu, ipotekle temin edilmiş olan borcu ödemesi sebebiyle malike veya onun hukuki seleflerine rücu hakkını haiz olduğu nispette gemi ipoteği kendisine intikal eder.
Borçlu alacağın bir kısmını öderse, gemi ipoteğinin alacaklı uhdesinde kalan kısmı borçluya geçenden sıra itibariyle önce gelir.
Alacaklı ve borçlu sıfatlarının aynı şahısta birleşmesi, alacağın ödenmesi hükmündedir.
2. BORÇTAN KURTULMA
MADDE 934 - Alacaklı ipotekten vazgeçmek veya diğer bir ipoteğe rüçhan hakkı tanınmak suretiyle borçluyu, yukarıki madde gereğince ipotekten hakkını almak imkânından mahrum bıraktığı nispette borçlu borcundan kurtulur.
3. VESİKALARI İSTEMEK HAKKI
MADDE 935 - Borçlu, ödeme netecisinde ipoteği iktisap eder veya aynı sebepten dolayı gemi sicilinin tashihinde menfaattar bulunursa alacaklıdan sicilin tashihi için lüzumlu vesikaları kendisine vermesini istiyebilir.
D) BİRLİKTE GEMİ İPOTEĞİNDE HALEFİYET
I - MALİKİN HALEFİYETİ
MADDE 936 - Alacaklıya ödemede bulunan gemi maliki diğer ipotekli gemilerden birinin malikine veya onu hukuki seleflerine rücu hakkını haiz bulunduğu nispette o malikin gemisi üzerindeki ipoteğe sahip olur. 928 inci maddenin 2 nci fıkrası gereğince devam eden ipotekle işbu ipotek birlikte ipotek teşkil eder.
Kısmen ödeme halinde alacaklı üzerinde kalan ipotek yukarıki fıkra ile 928 inci maddenin 2 nci fıkrası gereğince malike intikal eden ipoteklerden sıra itibariyle önce gelir.
Alacağın malike devri veya alacaklı ve borçlu sıfatlarının maliki şahsında birleşmesi, alacağın maliki tarafından ödenmesi hükmündedir.
Alacaklının hakkını cebri icra yoliyle ipotekli gemilerden birinden alması halinde birinci fıkranın birinci cümlesi hükmü tatbik olunur.
II - BORÇLUNUN HALEFİYETİ
MADDE 937 - Birlikte gemi ipoteğinde borçlu 933 üncü maddedeki halde ipotekli gemilerden yalnız birinin malikine veya onun hukuki seleflerine rücu hakkını haiz olursa ancak bu gemi üzerindeki ipotek kendisine intikal eder; diğer gemiler üzerindekiler düşer.
E) HUSUSİ HALLER
I - KIYMETLİ EVRAKA AİT İPOTEKLER
MADDE 938 - Hâmiline yazılı bir senetten mütevellit alacak hakkında gemi ipoteği tesisi için, malikin sicil memurluğuna beyanda bulunması ve sicile tescil kâfidir.
Bir poliçeden veya hâmiline yazılı bir senetten yahut ciro suretiyle devri kabil diğer bir senetten mütevellit alacak için geri ipoteği tesis edilmişse, alacağın devri mezkûr alacakların devri hakkındaki hükümlere tabidir.
Yukarıki fıkrada yazılı gemi ipoteklerinde alacaklı namına bir mümessil tâyin olunabilir; bu mümessil, alacağı sonradan iktisap edenlerin leh ve aleyhine gemi ipoteği üzerinde muayyen tasarruflarda bulunabileceği gibi ipoteğin paraya çevrilmesi için yapılacak takibatta da alacaklıyı temsil eder.
II - YABANCI PARA ÜZERİNE İPOTEKLER
MADDE 939 - (Değişik: 5136 - 20.4.2004 / m.5) Yabancı para üzerinden gemi ipoteği tesis olunabilir. Ancak, aynı derecede birden fazla para türü kullanılarak gemi ipoteği tesis edilemez. Yabancı veya Türk parası karşılıklarının hesabında, hesap günündeki Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının döviz alış kuru esas alınır.
III - SABİT KIYMETLİ İPOTEKLER
MADDE 940 - Türk parasiyle ödenecek borçlarda ipotekli geminin karşılayacağı alacak ve tâli borçların miktarı, altın veya yabancı para ölçüsü ile tâyin olunabilir.
BEŞİNCİ AYIRIM
İNŞA HALİNDEKİ GEMİLER ÜZERİNDE İPOTEK
A) TESİSİ
I - ŞARTLAR
MADDE 941 - Gemi ipoteği, tersanede inşa edilmekte olan gemi (Yapı) üzerinde de tesis olunabilir.
Omurgası vazolunarak gemi kızaktan inidirlinceye kadar görülebilecek bir yerin ad veya numara konmak suretiyle yapının açık ve daimî bir şekilde tefrik ve temyizi mümkün kılındığı andan itibaren ipotek tesisi caizdir.
On sekiz gros tonilâton ufak yapılan üzerinde ipotek tesis olunamaz.
II - TATBİK OLUNACAK HÜKÜMLER
MADDE 942 - Yapı üzerine ipotek tesisi, inşa halindeki gemilere mahsus olan sicile kayıt suretiyle olur.
Bu ayırımın hususi hükümleri mahfuz kalmak şartiyle yapı üzerindeki ipotek hakkında 875 inci madde ile 879 ilâ 940 ıncı maddeler hükümleri; ipotek mahsus, sicile tescil olunduktan sonra, 869, 872, 873, 874 ve 876 ncı maddeler hükümleri de tatbik olunur.
B) ŞÜMULÜ
MADDE 943 - Gemi ipoteği inşa halindeki gemiye, inşaatın her safhasında şâmildir. Gemi ipoteği bundan başka 900 üncü maddede yazılı şeylerle, yapı malikinin mülkiyetine girmemiş olan kısımlar müstesna, tersanede bulunup inşaatta kullanılacak olan ve bu bakımdan işaretlenmiş bulunan kısımlara da şâmildir. 900 üncü maddenin ikinci fıkrası hükmü bu halde de tatbik olunur.
Gemi ipoteği, sigorta tazminatına ancak malikin yapıyı ayrıca sigorta ettirmiş olması halinde şâmildir.
C) DERECESİ
MADDE 944 - Yapı üzerinde tesis olunan gemi ipoteği, inşaatı tamamlandıktan sonra eski derecesiyle gemi üzerinde kalır.
ALTINCI AYIRIM
İNTİFA HAKKI
MADDE 945 - Gemi üzerindeki intifa hakkı, Medeni Kanunun gayrimenkuller üzerindeki intifa hakkı hükümlerine tabidir.
İntifa hakkiyle gemi ipotekleri arasındaki münasebetler Medeni Kanunun 784 üncü maddesi hükmüne tabidir. Aynı tarihle kaydedilmiş bulunan haklar aynı derecededirler. 895, 896 ve 929 uncu maddeler hükümleri burada da tatbik olunur.
İKİNCİ FASIL
DONATAN VE DONATMA İŞTİRAKİ
A) DONATAN
1. TARİFİ
MADDE 946 - Donatan, gemisini deniz ticaretinde kullanan gemi sahibine denir.
Kendisinin olmıyan bir gemiyi kendi adına deniz ticaretinde bizzat veya kaptan marifetiyle kullanan kimse, üzüncü şahıslarla olan münasebetlerinde donatan sayılır. Malik, geminin işletilmesinden dolayı gemi alacaklısı sıfatiyle bir talepte bulunan kimseyi, bu işletilme malike karşı haksız ve alacaklı da kötü niyet sahibi olmadıkça, hakkını istemekten menedemez.
II - MESULİYETİ
1. GEMİ ADAMLARININ KUSURLARINDAN DOLAYI
MADDE 947 - Donatan, gemi adamlarından birinin vazifesini yaparken işlediği kusur neticesinde üçüncü şahıslara verdiği zararlardan dolayı mesuldür; şu kadar ki, donatanın yükle ilgili şahıslara karşı olan mesuliyeti, taşıyanın gemi adamlarının kusurundan doğan mesuliyeti derecesindedir.
2. MESULİYETİN MAHİYETİ
a) MAHDUT AYNİ MESULİYET
MADDE 948 - Aşağıdaki hallerde donatan üçüncü şahsın alacağından dolayı ancak gemi ve navlun ile mesuldür:
1. Alacak; kaptanın hususi bir vekâletle değil sırf kaptan sıfatiyle haiz olduğu kanuni salâhiyete istinaden yaptığı hukuki muamelelerden doğmuş ise;
2. Alacak; donatan tarafından akdedilmiş olup da ifası kaptana düşen bir mukavelenin yerine getirilmemesinden yahut noksan veya fena ifasından doğmuş ise;
3. Alacak; gemi adamlarından birinin kusurundan doğmuş ise.
İkinci bentte yazılı hallerde; mukavelenin ifa edilmemesinin yahut noksan veya fena ifa edilmesinin gemi adamlarından birinin kusurundan mütevellit olup olmadığına bakılmaz.
Birinci fıkranın 1 ve 2 numaralı bentlerinde yazılı hallerde; donatan mukavelenin ifasında bizzat kusurlu olur veya mukavelenin ifasını ayrıca tekeffül etmiş bulunursa birinci fıkranın hükmü tatbik olunmaz.
b) GAYRİMAHDUT MESULİYET
MADDE 949 - Donatan, gemi adamlarının hizmet ve iş mukavelelerinden doğan alacaklarından yalnız gemi ve navlun ile değil şahsan da mesuldür.
III - SALAHİYETLİ MAHKEME
MADDE 950 - Donatan aleyhine, bu sıfatla, her hangi bir alacaktan dolayı, şahsan veya yalnız gemi ve navlun ile mesul oluduğuna bakılmaksızın, geminin bağlama limanı mahkemesinde de dâva açılabilir.
B) DONATMA İŞTİRAKİ
I - TARİFİ
MADDE 951 - Birden ziyade şahsın müşterek mülkiyet şeklinde malik oldukları bir gemiyi, aralarında yapmış oldukları akit gereğince, cümlesi nam ve hesabına deniz ticaretinde kullanmaları halinde donatma iştiraki mevcuttur.
İştirakin ticaret siciline kaydettirilmesi hakkında 155 ve 158 nci maddeler tatbik olunur. Şu kadar ki; 155 nci maddenin 2 ve 5 inci bentlerinin yerine geçmek üzere, ortaklığın donatma iştiraki olduğu ve müşterek donatanların gemi paylarının miktarları tescil olunur.
Geminin mülkiyetinin veya işletme hakkının bir ticaret şirketine ait olması halinde, donatma iştirakine mütaallik hükümler tatbik olunmaz.
II - TATBİK OLUNACAK HÜKÜMLER
MADDE 952 - Müşterek donatanlar arasındaki hukuki münasebet, aralarındaki mukavele hükümlerine tabidir. Akitte hüküm olmadıkça aşağıdaki maddeler tatbik olunur.
III - KARARLAR
MADDE 953 - Donatma iştirakinin işleri müşterek donatanların kararı ile görülür. Kararlar ekseriyetle verilir. Reyler müşterek donatanların gemideki paylarının miktarına göre hesap olunur. Karar lehinde rey verenlerin, bütün payların, yarısından fazlasına sahip olmaları halinde karar için aranılan ekseriyet mevcut sayılır.
Donatma iştiraki mukavelesinin değiştirilmesine mütaallik veya bu mukavelenin hükümlerine aykırı yahut donatma iştirakinin maksadına yabancı bulunan kararlar için, müşterek dontanların hepsinin rey birliği lâzımdır.
IV - GEMİ MÜDÜRÜ
1. TAYİN VE AZİL
MADDE 954 - Donatma iştiraki işlerinin idaresi için ekseriyet kararı ile bir gemi müdürü tâyin olunabilir. Tâyin edilecek gemi müdürü müşterek donatanlardan değilse, rey birliği lâzımdır.
Gemi müdürü her zaman ekseriyet karariyle azlolunabilir; şu kadar ki; mukavelesi gereğince ücret talebedebilir.
Gemi müdürünün tâyin ve azli ticaret ve gemi sicillerine kaydolunur.
2. TEMSİL SALAHİYETİ
a) ŞÜMULÜ
MADDE 955 - Donatma iştirakinin üçüncü şahıslara olan münasebetlerinde gemi müdürü, bu sıfatla donatma iştirakinin mûtat işleri icaplarında olan bütün muameleleri ve hukuki tasarrufları yapmaya salâhiyetlidir. Bu salâhiyet; hususiyle geminin donatılmasına ve bakımına, taşıma mukavelelerinin yapılmasına, geminin, navlunun donatma masraflarının ve müşterek avaryadan doğan alacakların sigorta ettirilmesine ve işleri mûtat seyri dolayısiyle dönen paraların kabzına da şâmildir.
Gemi müdürü bu hudut dâhilinde donatma iştirakini mahkemede de temsil eder.
Gemi müdürü kaptanı tâyin ve azletmeye salâhiyetlidir. Kaptan yalnız gemi müdürünün talimatına riayetle mükellef olup müşterek donatanlardan her hangi birinin vereceği talimata uymaya mecbur değildir.
Gemi müdürü ayrıca hususi bir vekâleti haiz olmadıkça, donatma iştiraki veya müşterek donatanlardan her hangi bir namına kambiyo taahhütlerine girmeye yahut ödünç para almaya, gemiyi veya gemi paylarını satmaya, rehnetmeye salâhiyetli değidir.
b) HÜKÜMLERİ
MADDE 956 - Gemi müdürünün bu sıfatla ve kanuni salâhiyeti içinde yapacağı hukuki bir muamele ile, donatma iştiraki üçüncü şahıslara karşı hak iktisap ve borç iltizam etmiş olur. Muamelede müşterek donatanların adlarının gösterilmiş olup olmamasının tesiri yoktur.
Gemi müdürünün yaptığı bir hukuki muamele ile donatma iştiraki borç iltizam ederse, müşterek donatanlar, mumale bizzat kendileri tarafından yapılmış gibi (Madde 948) mesul olurlar.
c) TAHDİDİ
MADDE 957 - Gemi müdürünün 955 inci maddede yazılı salâhiyetlerinin tahdidi donatma iştiraki tarafından, ancak muamelenin yapıldığı anda bu tahdidi bilen üçüncü şahsa karşı ileri sürülebilir.
3. İDARE HAKKI
a) ŞÜMULÜ
MADDE 958 - Gemi müdürü, donatnma iştirakine karşı, salâhiyetlerinin şümulü hususunda iştirakçe konan tahditlere riayetle mükelleftir. Kezalik kararlara göre hareket ve kararları ifa etmeye mecburdur.
Birinci fıkra hükmü mahfuz olmak üzere, gemi müdürünün iştirake karşı dahi salâhiyetinin şümulü 955 inci madde hükmüne tabidir. Şu kadar ki; fevkalâde tamirler yahut kaptanın tâyin veya azli bahis mevzuu olduğu takdirde önceden donatma iştirakinin kararını alması lâzımdır.
b) İHTİMAM DERECESİ
MADDE 959 - Gemi müdürü, donatma iştirakinin işlerini tedbirli bir donatan gibi özenerek yapmaya mecburdur.
4. HESAP İŞLERİ
a) DEFTER TUTMA VE BİLGİ VERME MÜKELLEFİYETİ
MADDE 960 - Gemi müdürü, idare ettiği donatma iştiraki işlerine dair ayrı defter tutmak ve ispata yarar vesikaları saklamakla mükelleftir. Müdür, müşterek donatanlardan her birine talebi halinde, donatma iştirakine, hususiyle gemiye, yolculuğa ve geminin donatılmasına taalûk eden bütün muameleler hakkında malûmat vermeye ve donatma iştirakine ait defterleri, mektupları vesair kâğıtları göstermeye her zaman mecburdur.
b) HESAP VERME MÜKELLEFİYETİ
MADDE 961 - Gemi müdürü her zaman, donatma iştirakinin kararı üzerine, iştirake hesap vermeye mecburdur. Gemi müdürürün veridği hesabın ekseriyet tarafından kabul edilmesi ve gördüğü işlerin tasvibolunması diğerlerinin itiraz haklarını düşürmez.
V - MÜŞTEREK DONATANLARIN KAR VE ZARARA İŞTİRAKİ
1. MASRAFLARA İŞTİRAK
a) ESAS
MADDE 962 - Müşterek donatanlardan herbiri, donatma iştiraki masraflarına hususiyle geminin donatılması ve tamiri masraflarına, gemideki payları nispetinde iştirake mecburdur.
Müşterek donatanlardan biri kendine düşen masraf payını ödemekte temerrüde düşer ve bu para diğer müşterek donatanlar tarafından onun hesabına avans olarak verilirse, mütemerrit ortak avansların verildiği andan itibaren onlara temerrüt faizi ödemekle mükellef olur. Verilen avans neticesinde, müşterek donatanlar için mütemerridin gemi payı üzerinde sigortaya mevzu olabilecek bir menfaat doğar. Bu menfaatin sigorta ettirilmesi halinde, sigorta masraflarını temerrüde düşmüş olan ortak çeker.
b) BIRIKMA HAKKI
MADDE 963 - Yeni bir yolculuğa veya bir yolculuk sonunda gemiyi tamir etmeye yahut donatma iştirakinin yalnız gemi ve navlunla mesul olduğu bir alacağın ödenmesine karar verilirse karara iştirak etmiyen müşterek donatanlardan her biri, her hangi bir karşılık istemeksizin iştirak payını bırakmak suretiyle kararı yerine getirmek için gereken ödemelerde bulunmaktan kurtulabilir.
Bu hakkını kullanmak istiyen müşterek donatan; kararın verildiği tarihten, eğer karar verilirken kendisi veya temsilcisi hazır bulunmadı ise, kararın bildirilmesinden itibaren üç gün içinde noter marifetiyle müşterek donatanlara veya gemi müdürüne ihbarda bulunmaya mecburdur.
Bırakılan iştirak payı, öteki müşterek donatanlara iştirak payları nispetinde geçer.
2. KAR VE ZARARA İŞTİRAK
MADDE 964 - Kâr ve zarar müşterek donatanlara gemideki paylarına göre dağıtılır. Kâr ve zararın hesabı ve kârın dağıtılması takvim yılı sonunda yapılır.
VI - İŞTİRAK PAYININ TEMLİKİ VE TERHİNİ
1. ŞARTLARI
MADDE 965 - Müşterek donatanlardan her biri iştirak payını dilediği anda ötekilerin muvafakati olmaksızın tamamen veya kısmen başkasına temlik edebilir. Temlik için gemi siciline tescil şarttır.
İştirak payının temliki neticesinde gemi Türk Bayrağını çekme hakkını kaybedecekse, temlik yalnız bütün müşterek donatanların muvafakatiyle hüküm ifade eder.
İştirak payının temliki, gemi üzerindeki müşterek mülkiyet hissesinin temlik ve sicile tescili ile olur.
İştirak payının rehnedilmesi imzası noterce tasdikli bir mukavelenin yapılması ve rehnin gemi siciline tescili ile olur. Sadece gemi payının ipotek edilmesi hakkındaki hükümler mahfuzdur.
2. HÜKÜMLERİ
MADDE 966 - İştirak payını temlik eden müşterek donatan; iktisabedenle birlikte temliki diğer donatanlara veya gemi müdürüne bildirmedikçe, donatanlarla olan münasebetlerinde müşterek donatan sayılır ve bu ihbardan önce doğan bütün borçlardan dolayı diğer donatanlara karşı, müşterek donatan sıfatiyle mesul kalır. Bununla beraber iktisabeden dahi iktisap anından itibaren, diğer donatanlarla olan münasebetlerinde müşterek donatan sıfatiyle mesuldür.
Donatma iştiraki mukavelesi hükümleri, verilen kararlar ve girişilmiş muameleler, temlik edeni ne nispette bağlamakta idiyse iktisabedeni de o nispette bağlar. İktisabedenin tekeffül bakımından temlik edene karşı haiz olduğu hakları mahfuz kalmak şartiyel diğer donatanlar, temlik edenin, müşterek donatan sıfatiyle, temlik edilen payına mütaallik olmak üzere, uhdesine düşen bütün borçları, iktisabedene karşıda takas edebilirler.
Yukarki fıkra hükümleri, bir iştirak payının cebri icra yolu ile satılması halinde de tatbik olunur.
İştirak payı üzerinde tesis olunan rehin hakkında Medeni Kanunun teslimi meşrut şekilde rehne ait hükümleri kıyas yolu ile tatbik olunur.
VII - DONATMA İŞTİRAKİNİN İNFİSAHI
1. İNFİSAHI MUCİP OLMIYAN HUSUSLAR
MADDE 967 - Müşterek donatanların değişmesi iştirakin devamına tesir etmez. Müşterek donatanlardan birinin ölümü veya iflâsı, donatma iştirakinin infisahını mucip olmaz.
Müşterek donatanlardan hiçbiri iştirakten çıkarılamaz.
2. İNFİSAH SEBEPLERİ
MADDE 968 - Donatma iştiraki ekseriyet karariyle fesholunabilir. Geminin temliki hakkındaki karar dahi bu hükümdedir.
Donatma iştirakinin feshi yahut geminin temliki kararlaştırılmışsa, gemi açıkartırma ile satılır ve iştirak tasfiye olunur. Geminin tamir kabul etmez veya tamire değmez bir halde bulunduğu mahkeme karariyle tesbit olunmadıkça satış, ancak gemi bağlama limanında veya diğer bir Türk limanında bulunup da ifası ile mükellef bulunduğu bir navlun mukavelesiyle henüz bağlı bulunmadığı bir sırada yapılabilir. Müşterek donatanların hepsinin muvafakatiyle satış şekil ve şartları değiştirilebilir.
Satış şekil ve şartları veya tasfiye memuru tayini hususlarında müşterek donatanların uzlaşmamaları veya feshe mahkemece karar verilmiş olması halinde mahkeme gemiyi satmak ve iştiraki tasfiye etmek üzere bir tasfiye memuru tâyin eder. Bu memurun hakları ve vazife ve mesuliyetleri hakkında kollektif şirket tasfiye memurlarına ait hükümler kıyas yoliyle tatbik olunur.
Ortaklardan her biri haklı sebebe dayanarak iştirakten çıkmasına, müsaade edilmesini bu mümkün olmadığı takdirde iştirakin feshini istiyebilir. Mahkeme haklı sebebi sabit görürse dâvacının iştirak payına bilirkişinin biçeceği değerin diğer ortaklar tarafından ödenip bu payın devralınması için onlara uygun bir mehil verir. Dİğer ortakların dâvacının payını kendi iştirak payları nispetinde devralmaları asıldır. Verilen mehil içinde para ödenip pay devralınmadığı takdirde mahkeme iştirakin feshine kara verir. Ortağın durumunu, iştirakte kalması afaki iyiniyet esasları gereğince kendisinden beklenilemiyecek derecede ağırlaştırılmış olan hâdiseler haklı sebep sayılır. Yalnız çıkmak istiyen ortağın şahsın ilgilendiren ve diğerlerinden biri için akde aykırı bir hareket teşkil etmiyen hâdiseler haklı sebep olarak kabul edilemez. Bu fıkra hükümlerinin ortaklar aleyhine değiştirilmesi neticesini doğuran akit şartları hükümsüzdür.
Donatma iştiraki hakkında iflâsın açılmasiyle de iştirak sona erer.
VIII - MÜŞTEREK DONATANLARIN ÜÇÜNCÜ ŞAHISLARA KARŞI MESULİYETİ
1. ŞÜMULÜ
MADDE 969 - Müşterek donatanlar, bu sıfatla, şahsan mesul oldukları hallerde, üçüncü şahıslara karşı ancak sahip bulundukları iştirak payları nispetinde mesuldürler.
İştirak payının temliki halinde, temlik ile 966 ncı maddede yazılı ihbar arasında geçen zaman içinde bu pay yüzünden doğmuş olan şahsi borçlardan dolayı temlik eden ve iktisabeden mesuldürler.
2. SALAHİYETLİ MAHKEME
MADDE 970 - Müşterek donatanlar aleyhine, bu sıfatla, her hangi bir alacaktan dolayı, müşterek donatanlardan biri veya bir üçüncü şahıs tarafından geminin bağlama limanı mahkemesinde dâva açılabilir.
Dâvanın müşterek donatanlardan bir veya birkaçına karşı açılmış olması halinde de aynı hüküm tatbik olunur.
IX - YAPI ORTAKLIĞI
MADDE 971 - İki veya daha fazla kimsenin beraberce deniz ticaretinde kullanmak üzere müştereken bir gemi inşa ettirmek için birleşmeleri halinde 952, 953, 962, 967 nci maddelerle 969 uncu maddenin birinci fıkrası hükümleri ve geminin inşası tamamlanıp da tersane sahibi tarafından teslimi anından itibaren de fazla olarak 965, 966, 968 inci maddelerle 969 uncu maddenin 2 nci fıkrası hükümleri tatbik olunur. 962 nci madde hükmü inşaat masraflarına da şâmildir.
Geminin inşaatı tamamlanmadan da bir gemi müdürü tâyin edilebilir. Bu takdirde gemi müdürü, tâyin edilir edilmez, ilerdeki donatma iştiraki işleri bakımından gemi müdürünün haiz olduğu hak ve vazifelere sahip olur.
ÜÇÜNCÜ FASIL
KAPTAN
A) MESULİYETİ
I - İHTİMAM
MADDE 972 - Kaptan, bütün işlerinde hususiyle ifası kendine düşen mukavelelerin yerine getirilmesinde tedbirli bir kaptan gibi hareket etmeye mecburdur. İşlediği kusurlardan, hususiyle bu fasılla ilerdeki fasıllarda ve diğer kanunlarda yazılı vazifelerini yapmamasından doğacak zararlardan mesuldür.
II - KAPTANIN KENDİLERİNE KARŞI MESUL OLDUĞU KİMSELER
MADDE 973 - Kaptan, donatandan başka, taşıtana, yükletene, gönderilene, yolcuya, gemi adamlarına, alacağı 988 inci maddeye giren bir kredi muamelesinden doğan gemi alacaklısına, hususiyle deniz ödüncü verene karşı da mesuldür.
Donatanın emrine uymuş olması; kaptanı, yukarda sayılan diğer kimselere karşı olan mesuliyetinden kurtaramaz. Durumu bilerek böyle emir veren donatan da şahsan mesul olur.
B) VAZİFELERİ
I - GEMİYİ YOLA ELVERİŞLİ HALDE KOYMA VAZİFELESİ
1. YOLA ELVERİŞLİLİK
MADDE 974 - Kaptan; yola çıkmadan geminin 817 nci maddede yazılı bakımlardan denize ve yola elverişli olmasına ve gemiye, gemi adamlarına ve yüke ait vesikaların gemide bulunmasına dikkat etmeye mecburdur.
2. YÜKLEME VE BOŞALTMAYA ELVERİŞLİLİK
MADDE 975 - Kaptan; yükleme ve boşlatma aletlerinin maksada elverişli bir halde bulunmasına ve istif işleri hususi istifçiler tarafından görülse bile, istifin denizcilikte cari olan usul ve örflere uygun bir tarzda yapılmasına dikkat etmeye mecburdur.
Kaptan; denizcilik örf ve usullerince geminin aşırı derecede yüklü olmamasına, lüzumlu safranın yerinde olmasına ve ambarların akit uyarınca taşınacak olan malların kabulüne, taşınmasına ve korunmasanı elverişli ve tertibatlı bir halde bulunmasına dikkate mecburdur.
II - YABANCI MEVZUATA RİAYET VAZİFESİ
MADDE 976 - Kaptan; yabancı memlekette iken o memleketin mevzuatına, hususiyle polis ve gümrük nizamlarına riâyetle ve bunlara aykırı hareketlerinden çıkan zararları tanzim ile mükelleftir.
Kezalik gemisine harb kaçağı olduğunu bildiği veya bilmesi lâzımgelen malı yüklemesi yüzünden çıkan zararı da tanzim ile mükelleftir.
III - YOLA ÇIKMA VAZİFESİ
MADDE 977 - Gemi kalkmaya hazır olunca kaptan ilk elverişli fırsatta yola çıkmaya mecburdur.
Kaptan, hastalık veya diğer bir sebepten dolayı gemiyi idare edemiyecek bir halde bulunsa dahi geminin kalkmasını veya yolculuğun devamını işi bozacak surete geciktiremez; bilâkis halin icabına göre donatandan emir almak mümkünse, vakit geçirmeden donatana mânileri bildirip emir gelinciye kadar lüzumlu tedbirleri almaya halin icabına göre bu mümkün değilse yerine başka kaptan koymaya mecburdur. Bu kaptanı seçmekte kusuru görülmedikçe kendisine vekâlet eden kaptanın fiillerinden dolayı mesul tutalamaz.
IV - GEMİDE HAZIR BULUNMA MÜKELLEFİYETİ
MADDE 978 - Yükleme başladıktan sonra boşltma bitinceye kadar âcil sebepler olmadıkça kaptan, ikinci kaptanla birlikte aynı zamanda gemiden ayrılamazlar; âcil bir sebeple kaptan ve ikinci kaptan gemiden ayrılmaya mecbur kalırlarsa kaptan, ayrılmadan önce zâbitler ve tayfalar arasından işini başarabilecek birini vekil olarak yerine koymaya mecburdur.
Gemi emin olmıyan bir liman veya sahilde bulunduğu zaman, aynı hüküm yükleme başlamazdan önce ve boşaltma bittikten sonra dahi tatbik olunur.
Görünür bir tehlike halinde veya gemi denizde iken âcil zaruret olmadıkça kaptan gemide hazır bulunmak mecburiyetindedir.
V - GEMİ MECLİSİ
MADDE 979 - Kaptan; tehlike karşısında gemi zâbitleriyle müşavereye lüzum görse bile verilen kararla bağlı olmayıp alacağı tedbirlerden daima bizzat mesul olur.
VI - GEMİ JURNALI
1. TUTMA MÜKELLEFİYETİ
MADDE 980 Her gemide (Gemi jurnalı) denilen bir defter tutulur. Bu deftere her yolculukta yük veya safranın yüklenmesi başlandığı andan itibaren geçecek bellibaşlı hâdiseler yazılır.
Gemi jurnalı kaptanın nezareti altında ikinci kaptan tarafından ve bunun mazereti halinde bizzat kaptan yahut nezareti altında olmak şartiyle münasip bir gemi adamı tarafından tutulur.
Bir liman içinde yolculuk eden küçük gemilerde jurnal tutmak mükellefiyeti yoktur.
2. MUHTEVASI
MADDE 981 - Gemi jurnalına günü gününe şunlar yazılır:
1. Hava ve rüzgârın hali;
2. Geminin takip ettiği rota ve katettiği mesafeler;
3. Geminin bulunduğu tul ve arz dairesi;
4. Sintinelerdeki su yüksekliği.
Bundan başka şunlar da jurnala yazılır:
1. İskandil edilen su derinliği;
2. Kılavuz alınması ve kılavuzun gemiye girdiği ve ayrıldığı saatler;
3. Gemi adamları arasındaki değişiklikler;
4. Gemi meclisince verilen kararlar;
5. Gemi veya yükünün uğradığı bütün kazalar ve bunların tafsilâtı.
Gemide işlenen suçlar ve verilen disiplin cezalariyle gemideki doğum ve ölüm vakaları dahi jurnala yazılır. Nüfus Scil Kanununun hükümleri mahfuzdur.
Mâni olmadıkça kayıtlar her gün yapılır.
Gemi jurnalı kaptan ve ikinci kaptan tarafından imzalanır.
VII - DENİZ RAPORU
1. TESBİT ETTİRME MÜKELLEFİYETİ
MADDE 982 - Kaptan, yolculuk esnasında vukubulacak bütün kazaları, bunlar ister gemi veya yükün zıyaını yahut hasara uğramasını, ister geminin bir barınma limanına girmesini veyahut her hangi başka bir zararı intac etmiş olsun, gemi adamlarının tamamı yahut içlerinden bir kısmını iştirakiyle mahkemeye tesbit ettirmeye mecburdur.
Bu tesbit, vakit kaybetmeden, aşağıda yazılı yerlerde yaptırılır:
1. Varma limanında ve eğer varma limanı birden çok ise kazadan sonra varılacak ilk limanda;
2. Gemi tamir edildiği veya yük boşaldığı takdirde barınma limanında;
3. Yolculuk, geminin batması yüzünden veya diğer bir sebepten varma limanına ulaşmadan biter ise kaptanın veya ona vekâlet eden kimsenin uğradığı ilk münasip yerde.
Kaptan ölür veya tesbit yaptıramıyacak bir halde bulunursa gemedi kaptandan sonra en yüksek rütbeli zâbit bunu yaptırmaya mezun ve mecburdur.
Denizde Can ve Mal Koruma hakkındaki Kanun hükmü mahfuzdur.
2. TESBİT EDİLECEK HUSUSLAR
MADDE 983 - Yolculuğun önemli hâdiseleri, hususiyle kazalar ve zararın önüne geçilmesi veya azaltılması için alınan tedbirler tam ve vazıh olarak mahkemece tesbit olunur.
3. MUHAKEME USULÜ
MADDE 984 - Tesbit için kaptan, bütün gemi adamlarının ad ve soyadlarını ihtiva eden bir cetvel ve gemi jurnaliyle birlikte 982 nci maddede yazılı yerdeki mahkemeye müracaat eder.
Müracaat üzerine mahkeme tesbit için mümkün olduğu kadar yakın bir gün tâyin ve münasip bir tarzda ilân eder. Şu kadar ki, ilân mahzurlu bir gecikmeyi mucip olacaksa bundan vazgeçebilir.
Gemi veya yükle ilgili şahıslar ve kaza ile her hangi bir surette ilgili olanlar, bizzat mahkemede bulunabilecekleri gibi, bir vekil de bulundurabilirler.
Kaptan gemi jurnalına istinaden izahlarda bulunur. Gemi jurnalı mahkemeye getirilemiyorsa veya tutulması mecburi değilse bu hallerin sebepleri bildirilmelidir,
Hâkim lüzum görürse gemi adamlarından gelmemiş olanları da dinliyebilir; işin iyi anlaşılması için kaptan ve diğer gemi adamlarına istediğini sorabilir.
Kaptan ve diğer gemi adamlarına doğru söylemeleri lüzumu ihtar olunur.
4. ZAPTIN ASLININ SAKLANMASI
MADDE 985 - Zaptın aslı mahkemede saklanır, ilgililerden istiyenlere tasdikli sureti verilir.
C) KANUNDAN DOĞAN TEMSİL SALAHİYETİ
I - DONATANIN TEMSİLCİSİ SIFATİYLE
1. ŞÜMULÜ
a) GEMİ BAĞLAMA LİMANINDA BULUNDUĞU ZAMAN
MADDE 986 - Gemi henüz bağlama limanında bulunduğu sırada kaptanın yapmış olduğu hukuki muameleler donatanı ilzam etmez; meğer ki, kaptan ayrıca verilmiş hususi salâhiyete istinaden hareket etmiş veya borç başka hususi bir kanuni sebepten ileri gelmiş olsun.
Kaptan bağlama limanında dahi olsa tayfa tutabilir.
b) GEMİ BAĞLAMA LİMANI DIŞINDA BULUNDUĞU ZAMAN
MADDE 987 - Gemi bağlama limanı dışında bulunduğu sırada kaptan bu sıfatla geminin donatılmasına, yakıt ve kumanyasına gemi adamlarına, geminin iyi halde muhafaza edilmesine ve umumi olarak yolculuğun selâmetle icrasına mütaallik her türlü muamele ve tasarrufları üçüncü şahıslarla donatan namına yapmaya salâhiyetlidir.
Taşıma mukaveleleri yapmak ve kendi vazifeleri çerçevesinde dâhil hususlarda dâva açmak da kaptanın salâhiyetleri cümlesindendir.
2. HUSUSİ HALLER
a) KREDİ MUAMELELERİ
MADDE 988 - Kaptan, ödünç para veya veresiye mal almaya ve bu gibi kredi muamelelerine girişmeye, ancak gemiyi muhafaza etmek veya yolculuğu yapmak için zaruret halinde ve bu zaruretle ölçülü derecede salâhiyetlidir. Kaptan ancak yolculuğun icrası için zaruret halinde ve yalnız bu zaruretle ölçülü derecede deniz ödüncü alabilir.
Muamelenin muteber sayılması, paranın hakikaten sarf edilmiş olup olmamasına veya kaptanın seçtiği kredi şeklinde isabet bulunup bulunmamasına yahut kaptanın emrinde para mevcut olup olmamasına bağlı değildir; meğer ki, üçüncü şahıs kötü niyet sahibi olsun.
b) DONATANIN ŞAHSİ MESULİYETİNİ DOĞURAN MUAMELELER
MADDE 989 - Kaptanın muamelelerinden ve bilhassa kambiyo taahhütlerinden dolayı donatanın şahsan mesul tutulması kaptana donatan tarafından açık bir temsil salâhiyeti vermiş olmasına bağlıdır (Madde 948, Fk. 1, Bent 1). Kaptan açıkça verilmiş bir temsil salâhiyetini haiz olmadıkça, donatan tarafından onun hareket tarzına ait talimatlar veya işe ait emirler verilmiş olması kaptanın yapmış olduğu muamelelerden dolayı üçüncü şahıslara karşı donatanın şahsan mesul tutulmasına sebep teşkil etmez.
c) GEMİ SATIŞI
MADDE 990 - Geminin bulunduğu yerin mahkemesi bilirkişi dinliyerek ve varsa Türk Konsolosunun mütalâasını alarak satışta kati zaruret bulunduğuna karar vermedikçe kaptan gemiyi satamaz.
Geminin bulunduğu yerde mahkeme veya tahkikat yapabilecek başka bir makam yoksa kaptan hareketini haklı gösterecek bilirkişi raporu almak, bunu da imkân yoksa başka deliller toplamak mecburiyetindedir.
Satış açık artırma ile yapılır.
3. TEMSİL SALAHİYETİNİN TAHDİDİ
MADDE 991 - Kaptanın kanundan doğan temsil salâhiyetlerini tahdit etmiş olan donatan, kaptanın tahditlere riayetsizliğini yalnız bunları bilen kimselere karşı ileri sürebilir.
4. KAPTANIN VERDİĞİ AVANSLAR
MADDE 992 - Vekâleti olmadan donatan hesabına kendi parasından avans veren veya şahsan borçlanan kaptan donatandan tazminat isterken üçüncü şahıs hükmündedir.
5. HÜKÜMLERİ
a) ÜÇÜNCÜ ŞAHISLARA KARŞI
MADDE 993 - Kaptanın bu sıfatla ve kanuni salâhiyetleri çerçevesi içinde, donatan adına hareket ettiğini bildirerek veya bildirmiyerek, yaptığı hukuki muamelelerle donatan üçüncü kişilere karşı hak iktisap eylediği gibi gemi ve navlun ile mesul de olur. Ifasını tekeffül etmedikçe veya kanuni salâhiyetleri çerçevesini aşmadıkça kaptan bu gibi muamelelerden şahsan mesul olmaz; şu kadar ki; kaptanın 972 ve 973 üncü maddelerde yazılı mesuliyetleri mahfuzdur.
b) DONATANA KARŞI
MADDE 994 - Kaptanın salâhiyetleri donatan tarafından tahdit edilmiş olmadıkça kaptanın haiz olduğu salâhiyetleri şümulüne mütaallik 986 - 990 ıncı maddeler hükümleri kaptanın donatan ile olan münasebetlerinde de tatbik olunur.
Kaptan; geminin durumundan, yolculuk hâdiselerinden, yaptığı sözleşmelerden açılan dâvalardan donatana muntazam bir tarzda haber vermekle mükellef olduğu gibi hal ve zaman elverdikçe bütün önemli işlerde ve hususiyle 968 ve 990 ıncı maddelerde yazılı hallerde, yolculuğun değiştirilmesi veya kesilmesi zaruretinde ve fevkalâde tamirler veya alımlarda donatandan talimat istemiye mecburdur.
Kaptan fevkalâde tamirleri ve alımları, elinde donatana ait kâfi para bulunsa bile, ancak zaruret halinde yapabilir.
Kaptan; bir ihtiyacı giderecek parayı deniz ödüncü almadan veya vazgeçilebilecek gemi teferruatı ve kumanyasını satmadan elde edemiyeceği hallerde, donatana en az zarar verecek tedbirleri almakla mükelleftir.
Kaptan geminin bağlama limanına dönüşünde ve her isteyişinde donatana hesap vermeye mecburdur.
II - YÜKLE İGİLİ OLANLARIN TEMSİLCİSİ SIFATİYLE
1. UMUMİ OLARAK
MADDE 995 - Yükle ilgili olanların menfaatlerini korumak için kaptan yolculuğun devamında mümkün olduğu kadar yüke bakmakla mükelleftir.
Bir zıyaın önüne geçilmesi veya azaltılması için hususi tedbirler alınmaya lüzum görüldüğünde kaptan, yükle ilgili olanların temsilcisi sıfatiyle menfaatlerini korumaya ve kabil oldukça talimatlarını alarak mümkün mertebe tatbika mecburdur; bunlara imkân bulunmazsa kaptan takdirine göre hareket eder ve umumi olarak yükle ilgili olanlara hâdiselerden ve alınan tedbirlerden gecikmeksizin haber verir.
Bu gibi hallerde kaptan, yükü tamamen veya kısmen boşaltmaya ve yükün bozulmasından veya sair sebeplerden ileri gelebilecek büyük bir zararın başka surette önüne geçilemiyeceği hallerde, satmaya yahut yükün muhafazası ve daha ileri götürülmesi için lüzumlu paraları elde etmek maksadiyle deniz ödüncü almaya ve yük alıkonmuş veya müsadere edilmiş yahut başka bir suretle elinden çıkmışsa onu geri almak için adlî ve idarî makamlara veya fertlere karşı her türlü taleplerde bulunmaya ve her türlü dâvaları açmaya dahi salâhiyetlidir.
2. HUSUSİ HALLER
a) YOLCULUĞUN DEVAMINA ENGEL OLAN HAL
MADDE 996 - Yolculuğun ilk rotadan devamına umulmıyan bir hal mâni olursa kaptan, halin icabına ve imkan nispetinde tatbikına mecbur olduğu talimata göre yolculuğa ya başka bir rotadan devam etmeye yahut bunu kısa veya uzun bir müddet için kesmeye veyahut kalkma limanına dönmeye salâhiyetlidir.
Taşıma mukavelesinin hükümden düşmesi halinde kaptan 1086 ncı madde gereğince muamele yapar.
b) YÜKLE İLGİLİ OLANLARIN ŞAHSİ MESULİYETİNİ DOĞURAN MUAMELELER
MADDE 997 - Kaptan, yükle ilgili olanların şahsi mesuliyetlerini doğuracak muameleleri 995 inci maddedeki hallerde bile, ancak hususi bir salâhiyetle yapabilir.
3. YÜK ÜZERİNDE TASARRUFLAR
a) UMUMİ OLARAK
MADDE 998 - Kaptan, 995 inci maddede yazılı hallerden başkasından yolculuğun devamı için zaruri olmadıkça yükü karşılık göstererek deniz ödüncü almaya yahut yükün bir kısmını satmaya yahut başka suretle yük üzerinde tasarrufta bulunmaya salâhiyetli değildir.
b) MÜŞTEREK AVARYA HALİNDE
MADDE 999 - Para ihtiyacı müşterek avaryadan ileri gelmiş olup da kaptan bunu gidermek için çeşitli tedbirler karşısında bulunursa bunlardan ilgilere en az zarar verecek olanı seçmeye mecburdur.
c) MÜŞTEREK AVARYA OLMIYAN HALLERDE
MADDE 1000 - Müşterek avarya yoksa kaptan, yükü karşılık göstererek deniz ödüncü almaya yahut bir kısmı üzerinde satış veya başka suretle tasarruf etmeye ancak para ihtiyacının başka suretle giderilememesi veya diğer tedbirin alınmasının donatan için fahiş bir zararı mucip olması halinde salâhiyetlidir.
Kaptan bu hallerde bile 1160 ıncı maddenin 1 inci fıkrası gereğince yükü ancak gemi ve navlunu ile birlikte karşılık göstererek deniz ödüncü alabilir.
Deniz ödüncü donatan için fahiş bir zararı mucip olmadıkça kaptan, satış yerine deniz ödüncü almak yoluna gider.
d) MÜŞTEREK HÜKÜM
MADDE 1001 - Yukarıki maddede yazılı hallerde yük karşılık gösterilerek deniz ödüncü alınması yahut yükün bir kısmı üzerinde satış veya başka bir suretle tasarruf edilmesi, 988 inci madde ile 1235 inci maddenin 6 ncı bendi hükümlerine uygun ve donatan hesabına yapılmış bir kredi muamelesi sayılır.
Donatanın vereceği tazminat hakkında 1112 nci madde hüküm tatbik olunur. Mallar üzerinde satış suretiyle yapılan tasarruf halinde sâfi satış tutarı 1112 nci maddede yazılı değeri geçerse onun yerine sâfi satış tutarı kaim olur.
4. MUAMELELERİN MUTEBER SAYILMASI
MADDE 1002 - Kaptanın, 995, 998, 999 ve 1000 inci maddeler gereğince yaptığı hukuki muamelelerin muteber sayılması için 988 inci maddenin ikinci fıkrası hükmü tatbik olunur.
D) ŞAHSİ MUAMELELERİ
I - NAVLUNDAN BAŞKA ALINAN PARANIN TESLİM MECBURİYETİ
MADDE 1003 - Kaptan, taşıtandan, yükletenden veya gönderilenden ikramiye, bahşiş, pey ve saire mükâfat ve tazminat gibi her ne nam ile olursa olsun navlundan başka aldığı bütün paraları da donatanın matlubuna kaydetmeye mecbburdur.
II - KENDİ HESABINA GEMİYE EŞYA YÜKLEME YASAĞI
MADDE 1004 - Kaptan, donatanın muvafakati olmaksızın kendi hesabına eşya yükletemez. Bu yasağa aykırı hareket ederse donatanın bu yüzden uğramış olduğu daha fazla zararı tazmin ettirmek hakkı mahfuz kalmak şartiyle, bu gibi yolculuklarda mümasil eşya için, yükleme yerinde ve zamanında verilmesi mütat olan navlunun en yükseğini vermeye mecburdur.
E) HİZMET SÖZLEŞMESİNİN SONU
I - YOL VERME
1. UMUMİ OLARAK
MADDE 1005 - Aksi kararlaştırılmış olsa bile donatan tarafından kaptana her zaman yol verilebilir. Kaptanın tazminat hakları mahfuzdur.
2. TAZMİNAT HAKLARI
a) ŞAHSİ EHLİYETSİZLİK
MADDE 1006 - İşe yaramadığından veya vazifesini yapamadığından dolayı kaptana yol verilmişse, kararlaştırılmış olan diğer bütün menfaatler de dâhil olduğu halde işten çıkarıldığı güne kadar hak etmiş olduğu ücretler kendisine verilir.
b) MÜCBİR SEBEPLER VE OLAĞANÜSTÜ HALLER
MADDE 1007 - Muayyen bir yolculuk için hizmete alınmış olan kaptan; harb, ambargo, abluka, ithalât veya ihracat yasağı yahut gemi veya yüke mütaallik umulmıyan başka bir hal yüzünden yolculuğa başalanamamasından veya başlanmış iken devam edilememesinden dolayı vazifesinden çıkarılmışsa, kararlaştırılmış olan diğer bütün menfaatler de dâhil olduğu halde çıkarıldığı güne kadar hak etmiş olduğu ücreti alır. Muayyen olmıyan bir müddet için hizmete alınıp muayyen bir yolculuğa başladıktan sonra yukardaki sebeplerden dolayı yol verilmiş kaptan hakkında da aynı hüküm tatbik olunur.
Bu hallerde kaptana yol verilmesi yolculuk sırasında olmuşsa kaptan ayrıca hizmete alındığı limana parasız götürülmesini veya bunun tutarı olan tazminatın verilmesini istiyebilir.
Bu kanuna göre parasız seyahat hakkı, yolculuktaki geçim masraflariyle kaptanın zatî eşyasının taşınmasına da şâmildir.
e) DİĞER HALLERDE
MADDE 1008 - Muayyen olmıyan müddet için hizmete alınıp da muayyen bir yolculuğa başladıktan sonra 1006 ncı ve 1007 nci maddelerde yazılı sebeplerden başka bir sebeple işten çıkarılan kaptan, 1007 nci madde hükmü gereğince alacağı paralardan başka Avrupa limanında çıkarılmışsa iki ve Avrupa dışı bir limanda çıkrılmışsa dört aylık ücretini de tazminat olarak alır. Ancak, alacağı tazminat yolculuğu bitirmesi halinde hak edeceği miktarı geçemez.
d) GÖTÜRÜ ÜCRETE GÖRE TAZMİNATIN TAYİNİ
MADDE 1009 - Ücret zaman itibariyle olmıyıp da bütün yolculuk için götürü olarak tesbit edilmişse 1006, 1007 ve 1008 inci maddelerdeki hallerde kaptana verilecek ücret miktarı, yaptığı hizmete ve eğer yola çıkmışsa geçirdiği yolculuk safhasının bütün yolculuk derecesine olan nispetine göre tâyin olunur.
1008 inci maddede yazılı iki veya dört aylık miktarındaki tazminatın hesabında; yolculuğun vasati devam müddeti esas tutulur.
Bu müddetin tayininde, yükleme ve boşaltma için gerekli zaman ile geminin durumu ve vasfı gözönününde tutulur.
e) DÖNÜŞ YOLCULUĞU
MADDE 1010 - Gidiş geliş veya muayyen olmıyan bir zaman için hizmete alınan kaptan, dönüş yolculuğu geminin bağlama limanında bitmezse, hizmete alındığı limana kadar parasız götürülmesini ve ayrıca tam ücret veya bunun tutarı tazminatın verilmesini istiyebilir.
3. ÇEKİLME
MADDE 1011 - Muayyen olmıyan bir zaman için hizmete alınan kaptan; bir yolculuğa başlamış olduğu takdirde geminin bağlama limanına veya başka bir Türk limanına dönüp boşaltılmasına kadar vazifesine devam etmeye mecburdur.
Bununla beraber kaptan, çekilme ihbarı zamanında gemi bir Avrupa limanında veya Avrupa dışı bir limanda bulunduğuna göre, ilk çıkıştan itibaren iki veya üç yıl geçtikten sonra hizmetten çekilmesine müsaade istiyebilir. Böyle bir halde kaptan, yerine başkasının konulması için donatana münasip müddet bırakmak ve bu müddet içinde işine devam ve her halde başladığı yolculuğu bitirmek mecburiyetindedir.
Donatan çekilme haberini alır almaz geminin dönmesini emrederse, kaptan, gemiyi geri getirmekle mükelleftir.
4. MÜŞTEREK DONATAN OLAN KAPTAN
MADDE 1012 - Kaptan müşterek donatanlardan biri ise kendi istemeden yol verildiğinde müşterek donatanlarla yaptığı sözleşme gereğince iştirakte donatan sıfatiyle haiz payın, diğer donatanlar tarafından bilirkişilerce takdir edilecek değeri ile satınalanmasını istiyebilir. Kaptan muhik bir sebep olmadan bu hakkını istemekte gecikirse hakkı düşer.
II - HASTALIK
MADDE 1013 - Kaptan; hizmete girdikten sonra hastalık veya yaralanma dolayısiyle tedaviye muhtaç olur veya çalışamıyacak bir hale gelirse; gemi üzerinde veya vazifenin icabettirdiği yolculukta bulunduğu müddetçe donatan geçim ve bakım masraflarını vermekle mükelleftir. Eğer kaptan yabancı memlekette işe girmiş ve hastalık veya yaralanma hizmete girmeden evvel olmuş ve kaptan hastalıktan veya yaralanmadan dolayı yolculuğa başlamamış ise donatan yukarda yazılı masrafları vermekle mükellef değildir.
Bakım hastanın bakılması ve tedaviye şâmildir. Tedaviye hekime gösterme ve gemide bulunması mecburi olan veya bir limanda durulduğu esnada tedarik edilmesi kabil olan ilâç ve mûtat tedavi vasıtalariyle bakım da dâhildir.
Donatan, yabancı memlekette kaptanın bakım ve tedavisini bir hastanede temin edebilir.
Hastalıktan veya yaralanmadan dolayı yabancı memlekette kalmış olan kaptan, kendisinin ve hekimin veya deniz işleriyle uğraşan dairenin muvafakati ile bir Türk limanına gönderilebilir. Eğer kaptan muvafakatini bildirmiyecek halde olur veya haklı sebep olmaksızın rıza göstermezse bir hekim dinlendikten sonra kaptanın bulunduğu yerdeki deniz işleriyle uğraşan daire izin verebilir.
Teklif edilen tedaviyi veya bir hastanede bakılmayı haklı bir sebep olmaksızın kabul etmekten kaçınan kaptan bu kaçınma müddetince parasız bakılmak hakkını kaybeder. Bu müddet geçim ve bakım için muayyen zamana dâhil olur.
Kaptan gemiyi Türk limanlarından birine bırakınca geçim ve bakım mükellefiyeti sona erer. Şu kadar ki, hastanın kendi haline bırakılması tehlikeli ise bakıma devam olunmak lâzımdır.
Kaptan hastalıktan veya yaralanmadan dolayı yabancı bir memlekette gemiyi bırakmaya mecbur kalmış ise, donatan, gemi bırakıldıktan sonraki zaman için de geçim ve bakıma borçludur.Geçim ve bakım mükellefiyeti geminin bırakılmasından itibaren 26 haftanın geçmesiyle sona erer. Şayet kaptan daha evvel memlekete iade edilir veya kendisi avdet ederse bu müddet daha evvel de sona erebilir.
Geçim ve bakım mükellefiyetinden dolayı kaptan ile donatan arasında çıkan ihtilâf en evvel salâhiyetli deniz işleri memurluğu tarafından muvakkaten karara bağlanır. Karar, ihtiyati tedbir kararı gibi icra olunur.
Eğer kaptan gemi ile memleketi limanına veya hizmet sözleşmesinin yapıldığı limana dönmezse parasız götürülmek veya muvafık bir tazminat istemek hakkını da haiz olur.
Hastalanan veya yaralanan kaptan, yola çıkmamışsa hizmetin tatiline kadar, yola çıkmışsa gemiden ayrıldığı güne kadar meşrut olan diğer bütün menfaatler de dâhil olmak üzere ücret alır. Bir hastanede ikamet sırasında ücret alacağına halel gelmez.
Bundan başka kaptan geminin müdafaası sırasında bir zarara uğrarsa minasip ve lüzumu halinde hâkim tarafından tâyin edilecek bir ikramiye istiyebilir.
Hastalığa veya yaralanmaya cezayı mucip bir fiili ile sebebiyet veren veya hizmeti haksız surette bırakan kaptan hakkında yukarıki hükümler tatbik olunmaz.
III - ÖLÜM
MADDE 1014 - Kaptan hizmete alındıktan sonra ölürse, öldüğü güne kadar olan ücretini ve kararlaştırılmış diğer bütün menfaatlerini donatanın, ödemesi lâzımdır. Kaptan yolculuk başladıktan sonra ölürse, donatan cenaze masraflarını da verir.
Kaptan gemiyi müdafaa ederken ölürse, donatan fazla olarak münasip bir ikramiye de vermekle mükelleftir.
IV - GEMİNİN ZIYAI VE DENİZ İŞ HUKUKİYLE BU
FASIL HÜKÜMLERİ ARASINDAKİ MÜNASEBET
MADDE 1015 - Gemi zayi olsa bile kaptan, deniz raporunu tesbit ettirmeye ve icabettiği müddetçe donatanın menfaatlerini korumaya mecburdur. Kaptan bu müddete ait ücret ve geçim masraflarından başka 1007 nci madde gereğince parasız götürülmesini ve bunun tutarı olan tazminatı istiyebilir.
Deniz İş Kanununa tabi olan bir gemide çalışan kaptanın belli bir hukuki hâdiseden doğan hakları, Deniz İş Kanuniyle bu kanundan hangisinin hükümleri kaptanın daha lehine ise, o kanuna tabi olur.
Kaptanın donatana karşı hastalık ve kaza sebebiyle bu kanundan doğan hakları, onun hastalanması ve kazaya uğrması hallerinde, aksine bir kanun hükmü bulunmadıkça, içtimai sigorta kanunları uyarınca kendisine fiilen sağlanmış bulunan menfaatler nispetinde düşer.
DÖRDÜNCÜ FASIL
DENİZ TİCARET MUKAVELELERİ
BİRİNCİ KISIM
EŞYA TAŞIMA (NAVLUN) MUKAVELELERİ
BİRİNCİ AYIRIM
UMUMİ HÜKÜMLER
A) MUKAVELE NEVİLERİ
MADDE 1016 - Navlun mukavelesiyle taşıyan, navlun karşılığında:
1. Geminin tamamını veya bir cüzünü yahut muayyen bir yerini taşıtana tahsis ederek eşyayı denizde taşımayı taahhüt eder ki buna "Çarter Mukavelesi";
2. Parça mal olan muayyen eşyayı denizde taşımayı taahhüt eder ki buna da "Kırkambar Mukavelesi" denir.
Bu kısımdaki hükümler posta idaresinin denizde eşya taşımalarına tatbik olunmaz.
B) ÇARTER PARTİ
MADDE 1017 - Çarter mukavelesi yapıldığında taraflardan her biri, masrafını çekmek şartiyle, kendisine mukavele şartlarını ihtiva eden bir çarter parti verilmesini istiyebilir.
C) KAMARALAR
MADDE 1018 - Geminin tamamı taşıtana tahsis edildiğinde kamaralar hariç tutulmuş sayılır; bununla beraber taşıtanın muvafakati olmaksızın kamaralara eşya yükletilemez.
D) TAŞIYANIN; GEMİNİN DENİZE, YOLA VE YÜKE ELVERİŞLİ OLMAMASINDAN DOLAYI MESULİYET
MADDE 1019 - Her nevi navlun mukavelesinde taşıyan, geminin denize ve yola elverişli bir halde bulunmasını (Madde 817) ve soğutma tesisatı da dâhil olmak üzere ambarların yüke kabule, taşımaya ve muhafazaya elverişli bir halde bulunmasını (Yüke elverişliliğini) temin etmekle mükelleftir.
Taşıyan, yükle ilgili olanlara karşı geminin denize, yola veya yüke elverişli olmamasından doğan zararlardan mesuldür; meğer ki; tedbirli bir taşıyanın sarf etmekle mükellef olduğu dikkat ve ihtimam gösterilmekle beraber eksikliği yolculuğun başlangıcına kadar keşfe imkân bulunmamış olsun.
İKİNCİ AYIRIM
YÜKLEME VE BOŞALTMA
A) YÜKLEME
I - YÜKLEME YERİ
MADDE 1020 - Kaptan yükü almak için gemiyi taşıtanın ve gemi birden çok kimselere tahsis edilmiş ise hepsinin gösterecekleri yere demirler.
Yer, zamanında gösterilmemiş veya bütün taşıtanlar yer göstermekte birleşmemiş bulunur veyahut suyun derinliği, geminin selâmeti, mahallî nizamlar veya tesisler, verilen talimata göre hareket etmeye mâni olursa kaptan mûtat yükleme yerine demirler.
II - YÜKLEME MASRAFLARI
MADDE 1021 - Mukavele, yükleme limanı nizamları ve bunlar yoksa mahallî teamüller ile aksi tâyin edilmiş olmadıkça, eşyanın gemiye kadar taşıma masrafı taşıtana, yükleme masrafı ise taşıyana aittir.
III - YÜKLENECEK EŞYA
1. KARARLAŞTIRILANLARDAN BAŞKA EŞYA
MADDE 1022 - Kararlaştırılan eşya yerine aynı varma limanı için taşıtan tarafından gemiye başka eşya yükletilmek istenilirse taşıyan, bu yüzden durumu güçleşmedikçe bunu kabul ile mükelleftir.
Mukavelede eşya yalnız nev'i ve cinsi ile tâyin edilmiş olmayıp da ferden tâyin edilmiş ise bu hüküm tatbik olunmaz.
2. BİLDİRME MECBURİYETİ
a) EŞYANIN ÖLÇÜ, SAYI, TARTI VE MARKALARI HAKKINDA
MADDE 1023 - Taşıtan ile yükleten, eşyanın, ölçü, sayı ve tartısı ile markaları hakkında taşıyana karşı doğru beyanda bulunmakla mükelleftirler. Bunlardan her biri beyanlarının doğru olmaması yüzünden ileri gelen zarardan taşıyana karşı mesuldür; 973 üncü maddenin birinci fıkrasında yazılı diğer şahıslara karşı ise ancak kusuru halinde mesuldür.
Taşıyanın navlun mukavelesi gereğince taşıtan ve yükletenden başka kimselere karşı olan mükellefiyetleri mahfuzdur.
b) EŞYANIN CİNS VE MAHİYETİ HAKKINDA
MADDE 1024 - Eşyanın cins ve mahiyeti hakkında yanlış beyanlarda bulunan taşıtan veya yükleten, kusuru varsa taşıyana ve 973 üncü maddenin birinci fıkrasında yazılı diğer kimselere karşı beyanlarının doğru olmamasından doğacak zararlardan mesuldürler.
Bu kimseler, harb kaçağı veya ihracı, ithali veya transit olarak geçirilmesi yasak olan eşyayı yükler yahut yükleme sırasında kanun hükümlerine ve hususiyle zabıta, vergi ve gümrük kanunlarına aykırı hareket ederler ve bu fiillerinde kusurları bulunursa aynı hüküm tatbik olunur.
Kaptanın muvafakatiyle hareket etmiş olmaları taşıtan ve yükleteni diğer şahıslara karşı olan mesuliyetten kurtaramaz.
Bunlar eşyanın müsadere edilmiş olduğunu ileri sürerek navlunu ödemekten imtina edemezler.
Eşya gemiyi veya diğer malları tehlikeye sokarsa, kaptan, bunu karaya çıkarmaya veya âcil hallerde denize atmaya salâhiyetlidir.
c) GİZLİCE YÜKLENEN EŞYA
MADDE 1025 - Kaptanın bilgisi olmaksızın gemiye eşya getiren kimse de 1024 üncü maddeye göre bu yüzden doğacak zararı tazmin etmekle mükelleftir. Kaptan bu gibi eşyayı tekrar karaya çıkarmaya ve gemiyi veya diğer yükü tehlikeye düşürürse icabında denize atmaya salâhiyetlidir. Kaptan eşyayı gemide alıkorsa bunlar için yükleme yerinde ve yükleme sırasında bu gibi yolculuk ve eşya için alınan en yüksek navlunun ödenmesi lâzımdır.
d) TEHLİKELİ EŞYA
MADDE 1026 - Denizde Can ve Mal Koruma Hakkındaki Kanunun 12 nci maddesinin A - F bentlerinde yazılı olan tehlikeli eşya kaptanın bunlardan veya bunların tehlikeli vasıf veya maliyetlerinden bilgisi olmaksızın gemiye getirilirse, taşıtan veya yükleten, kendilerine bir kusur isnat edilmese dahi 1024 üncü maddeye göre mesul olur. Bu halde kaptan eşyayı her zaman ve her hangi bir yerde gemiden çıkarmaya, imha etmeye veya başka surete zararsız hale sokmaya salâhiyetlidir.
Kaptan eşyanın tehlikeli vasıf ve mahiyetini bildiği halde, yüklemeye muvafakat etmiş olursa eşya gemiyi veya diğer yükü tehlikeye soktuğu halde aynı şekilde hareket etmeye salâhiyetlidir. Bu halde de taşıyan veya kaptan, zararı tazmine mecbur değildirler. Müşterek avarya halinde zararın paylaşılmasına dair olan hükümler mahfuzdur.
3. BİLGİ
MADDE 1027 - Taşıyanın veya acentasının bilgisi 1024, 1025 ve 1026 maddelerdeki hallerde kaptanın bilgisi hükmündedir.
IV - KARARLAŞTIRILMIŞ OLAN GEMİ
MADDE 1028 - Taşıyan, taşıtanın muvafakatini almadan eşyayı, başka gemiye yükliyemez, yüklerse bundan doğacak zarardan mesul olur; meğer ki, eşyanın kararlaştırılan gemiye yükletilmiş olması halinde dahi zararın vukuu muhakkak ve zarar taşıtana ait ola.
Tehlike halinde ve yolculuk başladıktan sonra yapılacak aktarmalar hakkında birinci fıkra hükmü tatbik olunmaz.
V - GÜVERTEYE KONACAK EŞYA
MADDE 1029 - Yükletenin muvafakati olmadıkça eşya güverteye konamıyacağı gibi küpeşteye de asılamaz.
VI - YÜKLEME MÜDDETİ
1. UMUMİ OLARAK
MADDE 1030 - Geminin tamamı taşıtana tahsis edildiğinde kaptan, gemi yükü alacak hale gelir gelmez bunu taşıtana bildirir.
Yükleme müddeti ihbarın ertesi gününden itibaren işlemeye başlar.
Kararlaştırılmışsa taşıyan, eşyanın yükletilmesi için "yükleme müddeti" nden fazla beklemeye mecburdur. Bu fazla müddete "Sürastarya" müddeti denir. Aksi kararlaştırılmış olmadıkça yükleme müddeti için ayrıca bir para istenemez. Fakat taşıtan sürastarya müddeti için taşıyana sürastarya ücreti ödemekle mükelleftir.
2. MÜDDETİN DEVAMI
MADDE 1031 - Yükleme müddeti mukavele ile tesbit edilmemiş ise yükleme limanının nizamlarına ve yoksa oradaki teamüle göre tâyin olunur; böyle bir teamül de yoksa yükleme müddeti halin icaplarına uygun bir müddettir.
Mukavelede sürastaryadan veya sadece sürastarya ücretinden bahsedilip de sürastarya müddeti tâyin edilmemiş ise, bu müddet yükleme müddetinin yarısından ibarettir.
3. SÜRASTARYA MÜDDETİNİN BAŞLANGICI
MADDE 1032 - Yüklemenin ne kadar süreceği veya hangi gün biteceği mukavele ile tâyin edilmiş ise sürastarya müddeti yükleme müddetinin bitmesiyle başlar.
Mukavelede böyle bir hüküm yoksa taşıyan, yükleme müddetinin bitmiş olduğunu taşıtana bildirmedikçe sürastarya müddeti işlemeye başlamaz. Taşıyan yükleme müddeti içinde bile, hangi gün bu müddeti bitmiş sayacağını taşıtana bildirebilir; bu halde yükleme müddetinin bitmesi ve sürastaryanın başlaması için taşıyanın yeni bir ihbarına lüzum yoktur.
4. BEKLEME MÜDDETİ
MADDE 1033 - Yükleme müddeti veya bir sürastarya kararlaştırılmış ise sürastarya müddeti bittikten sonra taşıyan yükleme için fazla beklemeye mecbur değildir. Bununla beraber taşıyan fazla beklemek istemiyorsa, yükleme veya sürastarya müddetinin bitmesinden üç gün önce taşıtana bunu bildirmeye mecburdur; bildirmezse yükleme veya sürastarya müddeti, sonradan yapacağı ihbardan itibaren üç gün geçikmedikçe bitmez.
Yukarda yazılı üç gün bütün hallerde takvime göre fasılasız olarak hesap olunur.
5. İHBARIN ŞEKLİ
MADDE 1034 - Taşıyanın 1032 ve 1033 üncü maddeler gereğince yapacağı ihbarlar hiçbir şekle tabi değildir. Taşıtan böyle bir ihbarı almış olduğunu kâfi bir şekilde tevsik etmekten kaçınırsa bu takdirde taşıyan, masrafı taşıtana ait olmak üzere noterden bunu bir zabıtla tesbit etmesini istiyebilir.
6. SÜRASTARYA ÜCRETİ
a) TAYİNİ
MADDE 1035 - Sürastarya ücreti mukavele ile tesbit olunmamışsa hakkaniyet üzere takdir olunur. Bu takdir sırasında halin hususiyetleri ve bilhassa gemi adamlarının ücret bakım masrafları ve taşıyanın mahrum kalacağı navlunlar gözönünde tutulur.
7. BEKLEME MÜDDETİNİN HESABI
MADDE 1036 - Yükleme müddetinde günler iş günü olarak sürastarya müddetinde ise aralıksız hesap olunur.
Taşıtanın faaliyet sahasında tahakkuk eden tesadüfi sebepler dolayısiyle yükün gemiye teslimi mümkün olmıyan günler dahi yükleme ve sürastarya müddetlerinin (Bekleme müddetinin) hesabında nazara alınır.
Taşıyanın faaliyet sahasında tahakkuk eden tesadüfi sebepler dolayısiyle yükün gemiye alınması mümkün olmıyan günler ise bu müddetin hesabında nazara alınmaz; sürastarya müddeti içinde olsa bile bugünler için sürastarya ücreti istenemez.
Fırtına, buz istilâsı veya seferberlik gibi her iki tarafın faaliyet sahasını ilgilendiren tesadüfi sebepler dolayısiyle yükün gemiye teslim edilmesi ve alınması mümkün olmıyan günler bekleme müddetine ilave olunur şu kadar ki; yükleme müddeti içinde olsa bile taşıtan bugünler için taşıyana sürastarya ücreti ödemekle mükelleftir.
Yükleme müddeti 1031 inci madde gereğince mahallî nizam veya teamüle göre tâyin olunacaksa, yukarki fıkralar, ancak bu nizam ve teamüllere aykırı olmadıkça tatbik olunurlar.
8. BEKLEME MECBURİ OLMIYAN HALLER
a) KATİ VADE
MADDE 1037 - Taşıyan, yüklenmenin behemehal muayyen bir güne kadar şart koşmuş ise, bu takdirde yukarki maddenin üçüncü fıkrası gereğince fazla beklemeye mecbur değildir.
b) YÜKLETENİN BULUNMAMASI
MADDE 1038 - Taşıyan, yükü üçüncü şahıstan alacak olup da yük almaya hazır olduğunu mahallin âdetine göre ilân ettirmiş olmasına rağmen üçüncü şahıs bulunmamış veya yükü teslimden imtina etmiş ise taşıtanı en kısa bir zamanda bundan haberdar etmeye ve sürastarya mukavele edilmiş olsa bile ancak yükleme müddetinin sonuna kadar beklemeye mecburdur; meğer ki, yükleme müddeti içinde taşıtandan veya salâhiyetli vekilinden aksine emir almış olsun.
Yükleme ve boşaltma için tek bir müddet tâyin olunmuş ise yukarki fıkrada yazılı halde bu müddetin yarısı yükleme müddeti sayılır.
c) YÜKLEME TAMAMLANMADAN YOLA ÇIKMA
MADDE 1039 - Taşıyan kararlaştırılan yükün tamamı yüklenmemiş olsa bile, taşıtanın talebi üzerine yola çıkmaya mecburdur; ancak bu takdirde, navlunun tamamına ve icabında sürastarya ücretine hak kazanmış olacağı gibi, navlunun eksik yükleme neticesinde teminatsız kalan kısmı için muntazam teminat gösterilmesini de istiyebilir. Bundan başka, eksik yükleme yüzünden ihtiyarına mecbur kaldığı fazla masrafları da taşıtan kendisine ödemekle mükelleftir.
Taşıtan, taşıyanın yükleme için beklemeye mecbur olduğu müddetin (Bekleme müddeti) sonuna kadar yüklemeyi tamamlamamış olursa taşıyan, taşıtan mukaveleden caymadığı takdire yola çıkıp yukarki fıkrada yazılı taleplerde bulunabilir.
VII - PİŞMANLIK NAVLUNU
1. TAŞITANIN MUKAVELEDEN CAYMASI
a) YOLCULUK BAŞLAMADAN ÖNCE
MADDE 1040 - Gemi ister basit, ister mürekkep bir yolculuk için tutulmuş olsun, taşıtan, yolculuk başlamadan önce mukaveleden cayabilir. Şu kadar ki, kararlaştırılmış olan navlunun yarısını pişmanlık navlunu olarak ödemeye mecburdur.
Bu hükmün tatbikında aşağıdaki hallerin birinde dahi yolculuk başlamış sayılır:
1. Taşıtan tarafından yükleme işinin tamamlanmış olduğu sarahaten veya zımnen kaptana bildirilmiş ise;
2. Yük tamamen veya kısmen teslim edilmiş olup da bekleme müddeti dolmuş ise;
Taşıtan yükün tesliminden sonra yukarda yazılı cayma hakkını kullanırsa yükleme ve boşaltma masraflarını da ödiyeceği gibi yükleme müddetini aşan boşltma günleri için sürastarya ücreti de verir. Yükün gemiden tekrar çıkarılması mümkün olduğu kadar çabuk yapılmak lâzımdır.
Bekleme müddetini aşsa bile taşıyan malın gemiden çıkarılması için beklemeye mecburdur.
Bekleme müddetini aşan zaman için sürastarya ücreti ve eğer bu müddetin aşılmasından doğan zarar sürastarya ücretinden fazla ise bu fazlayı da tazminat olarak istiyebilir.
b) YOLCULUK BAŞLADIKTAN SONRA
MADDE 1041 - Yukarki madde hükmünce yolculuk başladıktan sonra taşıtan, ancak tam navlunu ve taşıyanın 1069 uncu madde gereğince haiz olduğu diğer alacakları ödemek ve 1070 inci maddede yazılı alacakları da tediye veya temin etmek şartiyle mukaveleden cayarak yükün gemiden çıkarılmasını istiyebilir.
Yükün gemiden çıkarılması halinde taşıtan bunun mucip olduğu fazla masrafları ödemeye mecbur olduğu gibi boşaltma sebebiyle geminin durması yüzünden taşıtanın uğradığı zararları dahi tazmin ile mükelleftir.
Taşıyan yükün gemiden çıkarılması için yolculuğu değiştirmeye veya bir limana uğramaya mecbur değildir.
c) MÜREKKEP YOLCULUK HALİNDE
MADDE 1042 - Gemi dönüş için de tutulur veya mukavele gereğince yükü almak için başka limandan kalkması gerekir ve her iki halde de 1040 ıncı maddeye göre dönüş yolculuğu için yola çıkmadan veya yükleme limanından kalkmadan önce mukaveleden cayma bildirilmiş bulunursa, taşıtan, tam navlunun üçte ikisini pişmanlık navlunu olarak verir.
Başka mürekkep yolculuklarda taşıtan, seferin son kısmına başlamak bakımından 1040 ncı madde gereğince yolculuk başlamış sayılmadan önce mukaveleden caydığını bildirirse, taşıyan pişmanlık navlunu olarak tam navlun alır; şu kadar ki; cayma yüzünden taşıyanın masraftan kurtulmuş ve başkaca navlun elde etmek fırsatına sahip bulunmuş olduğu halin icabından anlaşılırsa, tam navlundan münasip bir miktar indirilir. İndirilen miktar hiçbir halde navlunun yarısını geçmez.
2. HİÇ YÜK VERİLMEMESİ
MADDE 1043 - Taşıtan bekleme müddeti sonuna kadar hiç yük teslim etmemiş ise taşıyan mukaveleden doğan taahhütlerine bağlı kalmıyacağı gibi taşıtan 1040 ve 1042 nci maddeler gereğince mukaveleden caymış olsaydı hangi taleplerde bulunabilecek idiyse bunları da taşıtana karşı ileri sürebilir.
3. MÜŞTEREK HÜKÜMLER
MADDE 1044 - Taşıyanın başka mal yüklemekle aldığı navlun, pişmanlık navlunundan indirilemez. 1042 nci maddenin ikinci fıkrası hükmü mahfuzdur.
Taşıyanın pişmanlık navlununa hak kazanması mukavelede gösterilen yolculuğun yapılmasına bağlı değildir.
Pişmanlık navlunu taşıyanın sürastarya ücreti ve 1069 uncu maddede yazılı diğer alacakları istemesine mâni olmaz.
4. GEMİNİN BİR CÜZ'Ü VEYA MUAYYEN BİR YERİNİN TAHSİSİ HALİNDE
MADDE 1045 - Geminin bir cüz'ü veya muayyen bir yeri taşıtana tahsis edilmişse 1030 - 1044 üncü maddeler hükümleri aşağıdaki değişikliklere tatbik olunur:
1. Taşıyan sözü geçen maddelere göre navlunun ancak bir kısmını alabileceği hallerde pişmanlık navlunu olarak tam navlunu alır; meğer ki, taşıtanların hepsi mukaveleden caymış veya malları teslim etmemiş olsunlar. Bununla beraber tam navlundan, teslim olunmıyan yükün yerine taşıtanın yüklediği diğer malların navlunu indirilir;
2. 1040 ve 1041 inci maddelerdeki hallerde boşaltma, yolculuğun gecikmesine veya aktarmaya sebep olabilecek ise, taşıtan, malın boşaltılmasını istiyemez; meğer ki; bütün taşıtanlar muvafakat etmiş olsunlar. Bundan başka, taşıtan, boşaltmadan doğan masraflarla zarar ve ziyanı tanzim etmekle mükelleftir.
Taşıtanların hepsi cayma haklarını kullanırsa 1040 ve 1041 inci maddeler olduğu gibi tatbik olunur.
VIII - KIRKAMBAR MUKAVELESİNİN HUSUSİYETLERİ
1. YÜKLEME ANI
MADDE 1046 - Kırkambar mukavelesinde taşıtan, kaptanın daveti üzerine gecikmeden eşyayı yüklemeye mecburdur.
Taşıtan gecikirse taşıyan, malların teslimini beklemekle mükellef değildir. Yolculuk, mallar tesellüm edilmeden başlamış olsa bile, taşıtan tam navlun ödemekle mükelleftir. Şu kadar ki; taşıyanın teslim edilmiş olmıyan mal yerine yüklediği eşyanın navlunu indirilir.
Taşıyanın, geciken taşıtandan, navlun istiyebilmesi için bunu yola çıkmadan önce taşıtana bildirmesi gerekir; bildirmezse hakkını kaybeder. Taşıyanın ihbarı hakkında 1034 üncü madde hükmü tatbik olunur.
2. TAŞITANIN MUKAVELEDEN CAYMASI
MADDE 1047 - Taşıtan yüklemeden sonra tam navlunu ve taşıyanın 1069 uncu madde gereğince haiz olduğu diğer bütün alacakları ödemek ve 1070 inci maddede yazılı alacakları da tediye veya temin etmek şartiyle yalnız 1045 inci maddenin ikinci bendinin birinci fıkrası hükmüne göre mukaveleden cayarak yükün gemiden çıkarılmasını istiyebilir. Bu takdirde 1041 inci maddenin üçüncü fıkrası hükmü de tatbik olunur.
3. HAREKET GÜCÜNÜN MAHKEMECE TAYİNİ
MADDE 1048 - Taşıyan; kırkambar mukaveleleri yaparak denizde taşımak üzere eşya kabul edeceğini ilân etmiş olup da hareket anını tesbit etmemişse yükleme limanındaki mahkeme; taşıtanın müracaatı üzerine, taşıyanı veya acentesini yahut kaptanı dinledikten sonra daha ziyade gecikmesi caiz olmıyan hareket gününü halin icabına göre tâyin eder.
Mahkeme kararı katîdir.
IX - VESİKALARI VERME MÜKELLEFİYETİ
MADDE 1049 - Her türlü navlun mukavelelerinde taşıtan, eşyanı teslimi için gerekli müddet içinde malın taşınması için lüzumlu vesikaların hepsini kaptana vermeye mecburdur.
Bu vesikalardaki bütün yolsuzluklardan ve hususiyle bunların hakikata uymıyan beyanları ihtiva etmelerinden ileri gelen zararlardan taşıtan ve yükleten taşıyana ve yükle ilgili diğer kimselere karşı 1023 üncü madde gereğince mesuldür.
B) BOŞALTMA
I - BOŞALTMA YERİ
MADDE 1050 - Kaptan yükü boşaltmak için gemiyi yükü teslim alacak olan kimsenin (Gönderilen) ve bunlar birden fazla ise, hepsinin gösterecekleri yere demirler.
Yer zamanında gösterilmemiş veya bütün gönderilenler yer göstermekte birleşmemiş bulunur veyahut suyun derinliği, geminin selâmeti, mahallî nizamlar veya tesisler verilen talimata göre hareket etmeye mâni olursa kaptan, mûtât boşaltma yerinde demirler.
II - BOŞALTMANIN MASRAFLARI
MADDE 1051 - Mukavele, boşaltma limanı nizamları ve bunlar yoksa mahallî teamüller ile aksi tâyin edilmiş olmadıkça eşyanın gemiden çıkarılması masrafı taşıyana, geri kalan boşaltma masrafları da gönderilene aittir.
III - BOŞALTMA MÜDDETİ
1. UMUMİ OLARAK
MADDE 1052 - Geminin tamamı taşıtana tahsis edildiğinde kaptan, boşaltmaya hazır olunca bunu gönderilene bildirir. Kaptan gönderileni tanımıyorsa boşlatmaya hazır olduğunu mahallin adetine göre ilân eder.
Boşaltma müddeti, ihbarın ertesi gününden itibaren işlemeye başlar. Kararlaştırılmışsa taşıyan, yükün tesellümü için boşaltma müddetinden fazla beklemeye mecburdur (Sürastarya müddeti).
Aksi kararlaştırılmış olmadıkça boşaltma müddeti için ayrı bir para istenemez. Fakat sürastarya müddeti için taşıyana sürastarya ücreti verilir.
Sürastarya ücretinin miktarı hakkında 1035 inci madde hükmü tatbik olunur.
2. MÜDDETİN DEVAMI
MADDE 1053 - Boşaltma müddeti mukavelede ile tesbit edilmemiş ise boşaltma limanının nizamlarına ve yoksa oradaki teamüle göre tâyin olunur; böyle bir teamül de yoksa boşlatma müddeti halin icaplarına uygun olarak müddettir.
Mukavelede sürastaryadan veya sadece sürastarya ücretinden bahsedilip de sürastarya müddeti tâyin edilmemiş ise bu müddet boşaltma müddetinin yarısından ibarettir.
3. SÜRASTARYA MÜDDETİNN BAŞLANGICI
MADDE 1054 - Boşaltmanın ne kadar süreceği veya hangi gün biteceği mukavele ile tâyin edilmiş ise sürastarya müddeti boşaltma müddetinin bitmesiyle başlar.
Mukavelede böyle bir hüküm yoksa taşıyan, boşaltma müddetinin bitmiş olduğunu gönderilene bildirmedikçe sürastarya müddeti işlemeye başlamaz. Taşıyan, boşaltma müddeti içinde bile hangi gün bu müddeti bitmiş sayacağını gönderilene bildirebilir; bildirmiş ise boşaltma müddetinin bitmesi ve sürastaryanın başlaması için taşıyanın yeni bir ihbarına lüzum yoktur.
Taşıyanın, ikinci fıkrada yazılı beyanları hakkında 1034 üncü madde hükmü tatbik olunur.
4. BEKLEME MÜDDETİNİN HESABI
MADDE 1055 - Boşaltma müddetinde günler iş günü olarak, sürastarya müddetinde ise aralıksız hesap olunur.
Gönderilenin faaliyet sahasında tahakkuk eden tesadüfi sebepler dolayısiyle yükün gemiden karaya çıkarılması mümkün olmıyan günler dahi boşaltma ve sürastarya müddetlerinin hesabında nazara alınır.
Taşıyanın faaliyet sahasında tahakkuk eden tesadüfi sebepler dolayısiyle yükün gemiden çıkarılması mümkün olmıyan günler ise bu müddetin hesabında nazara alınmaz; sürastarya müddeti içinde olsa bile bu günler için sürastarya ücreti istenemez.
Fırtına, buz istilası veya seferberlik gibi, her iki tarafın faaliyet sahasını ilgilendiren tesadüfi sebepler dolayısiyle yükün gemiden çıkarılması ve karaya götürülmesi mümkün olmıyan günler bekleme müddetine ilave olunur. Şu kadar ki; boşaltma müddeti içinde olsa bile gönderilen bu günler için taşıyana sürastarya ücreti ödemekle mükelleftir.
Boşaltma müddeti 1053 üncü madde gereğince mahalli nizam veya teamüle göre tayin olunacaksa yukarki fıkralar, ancak bu nizam ve teamüllere aykırı olmadıkça tatbik olunurlar.
5. BEKLEME MECBURİYETİ OLMAYAN HAL
MADDE 1056 - Taşıyan boşaltmanın behemahal muayyen bir güne kadar bitmesini şart koşmuş ise bu takdirde yukarki maddenin üçüncü fıkrası gereğince fazla beklemeye mecbur değildir.
IV - YÜKÜN TEVDİİ
MADDE 1057 - Gönderilen, malı almaya hazır olduğunu bildirip de riayet etmeye mecbur olduğu müddeti geçirerek yükü teslim almakta gecikirse, kaptan gönderilene haber verdikten sonra malı bir umumi ambara veya emniyetli her hangi bir yere tevdi edebilir.
Gönderilen, malı teslim almaktan imtina eder yahut 1052 nci maddede yazılı ihbar veya ilân üzerine malı teslim almaya mecbur hazır olup olmadığını bildirmez veyahut da bulunmazsa kaptan, birinci fıkrada gösterilen tarzda hareket etmek ve aynı zamanda taşıtana haber vermekle mükelleftir.
Kaptanın kusuru olmaksızın gönderilenin gecikmesi veya tevdi muamelesi yüzünden boşaltma müddeti geçmiş ise, taşıyan, sürastarya ücreti istiyebilir. Bugünler sürastarya müddeti mahiyetinde olmadıkça taşıyanın uğradığı daha büyük bir zararın tazminini istemek hakkı mahfuzdur.
V - GEMİNİN BİR CÜZ'Ü VEYA MUAYYEN BİR YERİNİN TAHSİSİ
MADDE 1058 - Geminin bir cüz'ünün veya muayyen bir yerinin taşıtana tahsis edilmiş olması halinde de 1052 - 1057 nci maddeler hükümleri tatbik olunur.
VI - KIRKAMBAR MUKAVELESİ
1. BOŞALTMA İŞLERİ
MADDE 1059 - Kırkambar mukavelesinde gönderilen, kaptanın daveti üzerine gecikmeden malları teslim almaya mecburdur. Kaptan, gönderileni tanımıyorsa davet, mahallî âdet üzere ilân suretiyle yapılır.
Kaptanın, yükü tevdi etmek salâhiyet ve mecburiyeti hakkında 1057 nci madde ükmü tatbik olunur. Bu maddeye göre taşıtana yapılması icabeden ihbar mahallî âdet üzere ilân suretiyle olur.
Gönderilenin gecikmesi veya tevdi muamelesi yüzünden boşaltma müddeti geçmiş olursa taşıyan sürastarya ücreti istiyebilir; daha fazla tazminat istemek hakkı mahfuzdur.
2. TAŞITANIN ÜÇÜNCÜ ŞAHISLARLA YAPTIĞI KIRKAMBAR MUKAVELELERİ
MADDE 1060 - Geminin tamamı veya bir cüz'ü yahut muayyen bir yeri taşıtana tahsis edilmiş olup da taşıtan üçüncü şahıslarla kırkambar mukaveleleri yapmış bulunursa asıl taşıyanın hak ve vazifeleri 1052-1057 nci maddeler hükümlerine tabidir.
ÜÇÜNCÜ AYIRIM
TAŞIYANIN MESULİYETİ VE HAKLARI
A) TAŞIYANIN MESULİYETİ
I - UMUMİ OLARAK
1. İHTİMAM DERECESİ
MADDE 1061 - Taşıyan malların yükletilmesi, istifi taşınması, elden geçirilmesi ve boşaltılmasında tedbirli bir taşıyanın dikkat ve ihtimamını göstermekle mükelleftir. Teslim alındıkları andan teslim edildikleri ana kadar geçen müddet içinde malların zıyaı veya hasarı yüzünden doğacak zararlardan taşıyan mesuldür; meğer ki zıya veya hasar tedbirleri bir taşıyanın dikkat ve ihtimamı ile dahi önüne geçilemeyecek sebeplerden ileri gelmiş olsun.
2. ADAMLARININ KUSURLARINDAN DOLAYI
MADDE 1062 - Taşıyan, kendi adamlarının ve gemi adamlarının kusurlarından, kendi gibi mesuldür.
Zarar geminin sevkine veya başkaca teknik idaresine ait bir hareketin veya yangının neticesi olduğu takdirde taşıyan yalnız kendi kusurundan mesuldür. Daha ziyade yükün menfaati icabı olarak alınan tedbirler geminin teknik idaresine dâhil sayılmaz.
Tereddüt halinde zararın teknik idarenin neticesi olmadığı kabul edilir.
II - TAŞIYANIN MESUL OLMAMASI
1. HALLER
MADDE 1063 - Taşıyan aşağıdaki sebeplerden ileri gelen zararlardan mesul değildir:
1. Denizin veya gemi işlemesine elverişli diğer suların tehlike ve kazalarından;
2. Harb hâdiselerinden, karışıklık ve ayaklanmalardan, âmme düşmanlarının hareketlerinden, salâhiyetli makamın emirlerinden veya karantina tahditlerinden;
3. Mahkemelerin elkoyma kararlarından;
4. Grev, lokavt veya diğer çalışma mânilerinden;
5. Yükletenin veya yükün sahibiyle acentasının veya mümessilinin hareket veya ihmallerinden;
6. Denizde can ve mal kurtarmadan veya kurtarma teşebbüsünden;
7. Hacım veya tartı itibariyle kendiliğinden eksilmeden veya malın gizli ayıplarından yahut malın kendine has tabii cins ve mahiyetinden.
Zararın halin icaplarına göre birinci fıkrada yazılı tehlikelerden biri sebebiyle vukuu mümkün ise zararın bu tehlikeden ileri geldiği farz olunur; şu kadar ki, aksi ispat olunabilir.
Tehlikenin meydana gelmesine taşıyanın mesul olduğu bir hâdisenin sebep olduğu ispat olunursa taşıyan mesuliyetten kurtulamaz.
2. KONİŞMENTODA YANLIŞ BEYANLAR
MADDE 1064 - Taşıyan veya yükleten, malın cins veya kıymetinin konişmentoda yanlış gösterilmesine bilerek sebep olmuşsa, taşıyan, her türlü mesuliyetten kurtulur.
Donatanın taşıtan veya yükletenle anlaşarak konişmentoya hakikata aykırı kayıtlar koymuş olması yüzünden gelecek mesuliyetlerden dolayı taşıtan veya yükletene rücu hakkı bulunduğunu derpiş eden bütün anlaşmalar hükümsüzdür.
III - MUAYENE
1. İSTEME SALAHİYETİ
MADDE 1065 - Gönderilen malları teslim almadan, kaptan veya gönderilen malların hal ve vaziyetini, ölçü, sayı ve tartısını tesbit ettirmek maksadiyle onları mahkemeye veya salâhiyetli diğer makamlara yahut bu husus için resmen tayin olunmuş eksperlere muayene ettirebilir. Mümkün oldukça diğer taraf da hazır bulundurulur.
2. İHBAR KÜLFETİ
MADDE 1066 - Malların uğramış olduğu zıyaı veya hasarın, en geç navlun mukavelesi gereğince bunları teslim almaya salâhiyetli olan kimseye teslimi sırasında taşıyana veya boşaltma limanındaki temsilcisine yazılı olarak bildirilmesi şarttır. Zıya veya hasar haricen belli değilse, ihbarnamenin mezkûr tarihten itibaren üç gün içinde gönderilmesi kâfidir. İhbarnamede zıya veya hasarın umumi olarak gösterilmesi lâzımdır.
Malların hal ve vaziyeti yahut ölçü, sayı veya tartısı en geç birinci fıkranın birinci cümlesinde yazılı anda iki tarafın iştirakiyle mahkeme veya salâhiyetli makam yahut bu husus için resmen tayin edilmiş eksperler tarafından tesbit edilmişse ihbara lüzum kalmaz.
Malların zıya ve hasarı ne ihbar edilmiş ve ne de tesbit ettirilmiş olursa, taşıyanın malları konişmentoda yazılı olan halde teslim ettiği ve şayet mallarına bir zıya ve hasar sabit olursa, bu zararın taşıyanın mesul olmıyacağı bir sebepten ileri geldiği kabul olunur. Şu kadar ki; bu karînelerin aksi ispat olunabilir.
3. DAVA HAKKININ DÜŞMESİ
MADDE 1067 - Malların tesliminden (Madde 1066, fıkra 1, cümle 1) veya teslim edilmiş olmaları icabeden tarihten itibaren bir yıl içinde mahkemeye müracaat edilmediği takdirde taşıyan aleyhine malların zıya veya hasarından dolayı her türlü mesuliyet dâvası hakkı düşer.
4. MUAYENE MASRAFI
MADDE 1068 - Muayene masraflarını müracaatta bulunan çeker.
Gönderilen muayene için müracaatta bulunup da taşıyanın tazminat vermesi lâzımgelen bir zıya veya hasar tesbit olunursa muayene masrafları taşıyana düşer.
B) TAŞIYANIN HAKLARI
I - NAVLUN HAKKI
1. ÖDEME MÜKELLEFİYETİNİN DOĞUMU
MADDE 1069 - Gönderilen; malı teslim almakla navlun ve navlun teferruatından olan bütün masrafları ve sürastarya ücretini, teslimi almanın dayandığı mukavele veya konişmento hükümlerine göre ödemeye, kendi hesabına Gümrük Resmi ödenmiş ve başka masraflar yapılmış ise bunları da vermeye ve kendine düşen diğer bütün borçları ifaya mecbur kalır.
Taşıyan navlunun ödenmesi ve gönderilene düşen diğer borçların yerine getirilmesi karşılığında malı teslime mecburdur.
2. YÜKÜ TESLİMDEN İMTİNA HAKKI
MADDE 1070 - Taşıyan; müşterek avarya, kurtarma ve yardım masrafları ve deniz ödüncü yüzünden malı takyid eden alacaklarına mukabil bu alacakların tutarı olan parayı yahut o değerde teminatı elde etmedikçe malı teslime mecbur tutulamaz.
Deniz ödüncü donatan hesabına alınmış ise, taşıyanın teslimden önce malı deniz ödüncü kaydından kurtarmak mükellefiyeti malın teslimine engel olamaz.
3. MALI NAVLUN YERİNE KABUL
MADDE 1071 - Taşıyan, bozulmuş veya hasarlanmış olsun olmasın yükü navlun yerine kabule mecbur değildir.
Akan şeylerle dolu kablar yolculuk sırasında tamamen veya yarıdan fazla boşalmışsa bunlar, taşıyana 1069 uncu madde hükmü gereğince ödenecek ve diğer alacakları yerine bırakabilir.
Taşıyanın akmadan mesul olmıyacağı veya (Akma frankodur) şartı bu hakkı ortadan kaldırmaz; şu kadar ki, kablar gönderilenin eline geçmekle bu hak düşer.
Navlun toptan kararlaştırılmış olur ve kabların yalnız bazıları tamamen yahut yarısından fazla boşalmış bulunursa akan kablar, taşıyana navlun ve diğer alacaklarının bununla mütenasip olan kısmına karşılık olarak bırakılabilir.
4. NAVLUN TUTARI
a) ZIYAA UĞRIYAN MALLAR
MADDE 1072 - Aksine mukavele olmadıkça her hangi bir kaza neticesinde zıyaa uğrayan yük için navlun ödenmez ve peşin ödenmiş ise geri alınır.
Geminin tamamı veya bir cüzü yahut muayyen bir yerinin taşıtana tahsis ediliş olması halinde de aynı hüküm tatbik olunur. Böyle bir halde navlun toptan kararlaştırılmış ise mallardan bir kısmının zıyaı navlunun o nispette indirilmesine hak verir.
Taibatı itibariyle bilhassa içinden bozulma, kendiliğinden eksiltme ve mûtat akma ve sızma yüzünden zıyaa uğrayan mallar ile yolda ölen hayvanlar için, teslim edilmemeleri halinde bile navlun ödenir.
Müşterek avarya dolayısiyle feda edilmiş olan yük için ödenecek navlun tazminatı hakkında müşterek avarya hükümleri tatbik olunur.
b) KARARLAŞTIRILMAMIŞ NAVLUN
MADDE 1073 - Taşınmak üzere teslim alınan mallar için navlun miktarı kararlaştırılmamış yükleme zamanı ve yerinde mûtat olan navlun ödenir.
Taşınmak üzere teslim alınan mal kararlaştırılmış olandan fazla ise fazlası için dahi mukavelede tâyin olunan nispete göre navlun ödenir.
c) HESAP TARZI
MADDE 1074 - Navlun, malın ölçüsü, tartısı veya sayısı üzerine şart edilmiş ise, tereddüt halinde, navlun miktarı gönderiline teslim edilen malın ölçü, tartı veya sayısına göre tâyin olunur.
5. NAVLUN VE TEFERRUATI DIŞINDA KALAN PRİM VE MASRAFLAR
MADDE 1075 - Ayrıca kararlaştırılmış olmadıkça navlun dışında kapo, prim bahşiş ve sair namiyle hiçbir şey istenemez.
Aksi kararlaştırılmış olmadıkça, gemiciliğin âdi ve fevkalâde masrafları ve hususiyle kılavuz, liman, fener, romörkaj, karantina, buz kırdırma ve bunlara benziyen hususlara mütaallik resim ve ücretler zikri geçen masrafları doğuran tedbirleri almakla navlun mukavelesi hükümlerine göre mükellef olmasa bile, yalnız taşıyana düşer.
Müşterek avarya halleriyle yükün muhafazası, emniyet altına alınması ve kurtarılması için yapılan masraflar hakkında ikinci fıkra hükmü tatbik olunmaz.
6. MÜDDET ÜZERİNE NAVLUN
MADDE 1076 - Müddet üzerine kararlaştırılmış olan navlun, mukavelede aksine şart bulunmadıkça, kaptanın yükü almaya hazır olduğunu haber verdiği günü takibeden günden itibaren işlemiye başlar. Safra ile yolculukta ise, yolculuğa hazır olduğunu haber verdiği günü takibeden günden ve bu haber yolculuğun başlamasından bir gün evveline kadar verilmemişse geminin yola çıktığı günden itibaren işlemiye başlar.
Sürastarya kararlaştırılmışsa müddet üzerine şart edilmiş navlun, bütün hallerde ancak yolculuğun başladığı günden itibaren işlemiye başlar.
Müddet üzerine navlun boşaltmanın tamamlandığı günden sonra işlemez.
Taşıyanın kusuru olmaksızın yolculuk gecikir veya kesilirse müddet üzerine navlun 1092 ve 1093 üncü maddelerin hükümleri mahfuz kalmak üzere araya giren günler için dahi ödenir.
II - REHİN HAKKI
1. UMUMİ OLARAK
MADDE 1077 - Taşıyan, 1069 uncu maddede yazılı alacaklarından dolayı yük üzerinde rehin hakkı haizdir.
Rehin hakkı, yük alıkonduğu veya tevdi edildiği yerde bulunduğu müddetçe bakidir; teslimden sonra dahi, otuz gün içinde mahkemeye müracaat olunmak ve mal henüz gönderilenin zilyedliğinde bulunmak şartiyle devam eder.
İcra İflâs Kanunu'nun 145 ve mütaakıp maddeleri gereğince borçluya yapılması lâzım gelen ihbar ve tebliğler gönderilene yapılır. Gönderilen bulunmaz veya yükü teslim almaktan imtina ederse ihbar ve tebliğlerin taşıtana yapılması lâzımdır.
2. TEVDİ VE TEMİNAT
MADDE 1078 - Taşıyanın alacakları hakkında ihtilâf çıkarsa, münazaalı para, mahkemece tayin edilecek yere yatırılır yatırılmaz taşıyan malları teslim etmeye mecburdur.
Taşıyan, malların tesliminden sonra kâfi teminat göstererek yatırılmış olan parayı alabilir.
III - RÜCU HAKKI
1. MALLARIN TESLİMİ HALİNDE
MADDE 1079 - Malları teslim etmiş olan taşıyan, gönderilene karşı haiz olduğu alacakların (Madde 1069) ödenmesini taşıtandan istiyemez. Ancak taşıtanın, taşıyanın zararına olarak, haksız mal iktisabında bulunduğu nispette rücu caizdir.
2. REHİN PARAYA ÇEVRİLMESİ HALİ
MADDE 1080 - Taşıyan malları teslim etmeyip de rehni paraya çevirmek hakkını kullanmış ve fakat satış neticesinde alacağını tamamen elde edememişse, kendisiyle taşıtan arasından yapılan navlun mukavelesinden doğan alacaklarını elde edemediği nispette taşıtana rücu edebilir.
3. GÖNDERİLENİN MALLARI TESLİM ALMAMASI HALİNDE
MADDE 1081 - Gönderilen malı teslim almazsa taşıtan navlun mukavelesi gereğince navlunu ve diğer alacakları taşıyana ödemekle mükelleftir.
Yükün taşıtan tarafından teslim alanmasında 1050 - 1078 ve 1112 - 1115 inci maddeler hükümleri gönderilen yerine taşıtan geçmek suretiyle tatbik olunur. Böyle bir halde taşıyan hususiyle alacakları için yük üzerinde 1077 ve 1078 inci maddeler hükümlerine göre rehin hakkını ve 1070 inci maddede yazılı malı teslimden kaçınma hakkını haizdir.
DÖRDÜNCÜ AYIRIM
YOLCULUĞUN BAŞLAMASINA VE DEVAMINA ENGEL OLAN SEBEPLER
A) BASİT YOLCULUK
I - YOLCULUK BAŞLAMADAN ÖNCEKİ HADİSELER
1. MUKAVELENİN HÜKÜMDEN DÜŞMESİ
MADDE 1082 - Yolculuk başlamadan önce umulmıyan bir hal yüzünden:
1. Gemi zayi olur hususiyle batar yahut 818 inci madde gereğince mahkûmiyet kararı verilir ve "tamire değmez" halinde de gemi geciktirilmeksizin açık artırma ile satılır veya deniz haydutlarnının eline geçer yahut düşman malı diye yakalanır veya alıkonup ganimet ollduğuna hüküm verilirse;
2. Eşya taşıma mukavelesinde yalnız cins veya nevi ile değil de muayyen ve müşahhas olarak gösterilmiş olan mallar zayi olursa;
3. Eşya taşıma mukavelesinde muayyen ve müşahhas olarak gösterilmemiş mallar gemiye konulduktan veya gemiye yükletilmek üzere yükleme yerinde kaptan tarafından teslim alındıktan sonra zayi olursa;
Taraflar biri diğerine tazminat vermekle mükellef olmaksızın eşya taşıma mukavelesi hükümden düşer.
Birinci fıkranın üçüncü bendindeki halde mallar 1039 uncu maddenin ikinci fıkrasında yazılı bekleme müddeti içinde zayi olursa, 1022 nci maddeye dayanarak zayi olanlar yerine başka mal teslimine hazır olduğunu gecikmeksizin bildirdiği ve yine aynı müddet içinde teslime başladığı takdirde, mukavele hükümden düşmez. Taşıtan bu malların yüklenmesini en kısa bir zamanda bitirmeye, bu yükletmenin fazla masraflarını üzerine almaya ve yükleme yüzünden bekleme müddeti uzarsa taşıyanın bu yüzden uğradığı zararı tazmine mecburdur.
2. MUKAVELEDEN CAYMA HAKKI
MADDE 1083 - Aşağıdaki hallerde taraflardan her biri, tazminat vermekle mükellef olmaksızın, mukaveleden cayabilir:
1. Yolculuk başlamadan önce, gemiye ambargo konması yahut devlet veya yabancı devlet hizmeti için el konması, varma yeri memleketi ile ticaretin menedilmesi, yükleme veya varma limanının abluka altına alınması, eşya taşıma mukavelesi gereğince taşınacak olan malların yükleme limanından ihracının veya varma limanına ithalinin menedilmesi, diğer bir âmme tasarrufu ile gemini yola çıkmasının veya yolculuğun yapılmasının yahut eşya taşıma mukavelesi gereğince teslim edilecek olan malların yollanmasının men olunması. Bütün bu hallerde âmme tasarrufundan çıkan engel, ancak mevcut ihtimallere göre az zamanda ortadan kalkmıyacağı anlaşıldığı takdirde mukaveleden cayma hakkı verir.
2. Yolculuk başlamadan önce bir harb çıktığı için geminin veya eşya taşıma mukavelesi gereğince gemi ile taşınacak olan malların yahut her ikisinin artık serbest sayılmaması ve zabıt müsaadere tehlikesine mâruz kalması.
Bu hükümler 1022 nci madde ile taşıtana verilmiş olan salâhiyetin kullanılmasına mâni olmaz.
II - YOLCULUK BAŞLADIKTAN SONRAKİ HADİSELER
1. MUKAVELENİN HÜKÜMDEN DÜŞMESİ
a) GEMİNİN ZIYAA UĞRAMASI
MADDE 1084 - Gemi, yolculuk başladıktan sonra umulmıyan bir hal yüzünden 1082 inci maddenin birinci fıkrasının birinci bendinde yazılı surette zayi olursa eşya taşıma mukavelesi hükümden düşer. Bununla beraber mallar emniyet altına alınmış veya kurtarılmış olduğu nispette taşıtan aşılan mesafenin bütün yolculuğa olan nispetine göre mesafe navlunu öder.
Ödenecek mesafe navlunu, kurtarılmış olan mal değerini aşamaz.
b) MESAFE NAVLUNU HESABI
MADDE 1085 - Mesafe navlununun hesaplanmasında yalnız aşılmış mesafe ile kalan mesafe arasındaki nispet değil, aynı zamanda, vasati olarak, masraflar, zaman, rizikolar ve zahmetler itibariyle yolculuğun aşılan kısmı ile kalan kısmı arasındaki nispet dahi göz önünde tutulur.
c) KAPTANIN VAZİFELERİ
MADDE 1086 - Eşya taşıma mukavelesinin hükümden düşmesi, kaptanın, geminin zıyaından sonra da yükle ilgili olanların gıyabında 995 - 997 nci maddeler gereğince onların menfaatini korumak hususundaki vazifesini değiştirmez. Bu itibarla kaptan âcil hallerde önceden danışmaya dahi lüzum kalmaksızın halin icaplarına göre ya yükü ilgililerin hesabına başka bir gemi ile varma limanına taşımaya veyahut da yükün depo edilmesini veya satılmasını temin etmeye ve yükün taşıtılması veya depo edilmesi halinde de, gerek bunun ve gerekse yükün bakımı için lâzım olan paraları elde etmek maksadiyle yükün bir kısmını satmaya veya taşıtılması halinde yükü tamamen veya kısmen deniz ödüncüne karşı rehnetmeye salâhiyetli ve mecburdur.
Mesafe navlunu ile taşıyanın 1069 uncu madde gereğince istiyebileceği diğer alacakları ve yükü takyideden müşterek avarya gareme payları; kurtarma ve yardım masrafları ve deniz ödüncü paraları ödenmedikçe veya temin edilmedikçe kaptan yükü elden çıkarmaya veya taşıtmak üzere başka bir gemiye teslim etmeye mecbur değildir.
Birinci fıkraya göre kaptana düşen vazifelerin yapılmamasından doğacak zararlardan donatan dahi navlun ile ve gemiden bir şey kurtarılmış oldukça gemi ile mesuldür.
d) YÜKÜN ZIYAA UĞRAMASI
MADDE 1087 - Yolculuk başladıktan sonra mallar umulmıyan bir hal yüzünden zayi olursa eşya taşıma mukavelesi iki taraftan biri ötekine tazminat vermeye mecbur olmaksızın hükümden düşer; hususiyle 1072 nci maddenin 3 ve 4 üncü fıkralarına göre aksine hüküm bulunmadıkça navlunun tamamen veya kısmen ödenmesi lâzım gelmez.
2. MUKAVELEDEN CAYMA HAKKI
MADDE 1088 - Yolculuk başladıktan sonra 1083 üncü maddede yazılı umulmıyan hallerde biri çıkarsa taraflardan her biri tazminat vermekle mükellef olmaksızın mukaveleden cayabilir.
Ancak 1083 üncü maddenin birinci fıkrasının birinci bendinde yazılı umulmıyan hallerden biri çıktığı takdirde cayma hakkını kullanmak için, gemi bir Avrupa limanında bulunuyorsa üç ay, Avrupa dışı bir limanda bulunuyorsa beş ay müddetle mâniin kalkmasını beklenmesi lâzımdır.
Kaptan mânii bir limanda bulunduğu sırada öğrenirse bu müddet haber aldığı günden; aksi takdirde kendisene haber verildikten sonra gemi ile bir limana vâsıl olduğu günden itibaren hesap olunur.
Aksi kararlaştırılmış olmadıkça gemi, caymanın bildirildiği sırada bulunduğu limanda boşaltılır.
Taşıtan, yolculuğun aşılan kısmı için 1084 ve 1085 inci maddeler gereğince mesafa navlunu ödemekle mükelleftir.
Mânii dolayısiyle gemi kalktığı limana veya başka bir limana dönerse mesafe navlunu, geminin varma limanına en yakın olmak üzere ulaştığı noktanın esas tutulması suretiyle tesbit olunan mesafe üzerinden hesap edilir.
Kaptan; yukarda yazılı hallerde de eşya taşıma mukavelesinden cayma haberi verilmeden önce olduğu gibi verildikten sonra da 995, 996, 997 ve 1086 ncı maddeler gereğince yükle ilgili olanların menfaatini korumakla mükelleftir.
III - HUSUSİ HALLER
1. GEMİNİN LİMANDA KALMA ZARURETİ
MADDE 1089 - Gemi yükü aldıktan sonra yolculuğa başlamadan önce yükleme limanında yahut yolculuğa başladıktan sonra bir ara veya barınma limanında 1083 üncü maddede yazılı hâdiselerden biri dolayısiyle kalmaya mecbur olursa, kalma masrafları müşterek avarya şartları bulunmasa bile yakında mukaveleden cayma ihbarının yapılacağına veya mukavelenin tamamen ifa olunacağına bakılmaksızın gemi navlun ve yük arasında müşterek avarya esaslarına göre paylaşılır. 1190 ıncı maddenin 1, 2, 3 ve 5 inci bentlerinde yazılı bütün masraflar kalma masraflarından sayılırsa da giriş ve çıkış masrafları, ancak mânii dolayısiyle bir barınma limanına sığınılmış olduğu takdirde kalma masraflarından sayılır.
2. YÜKÜN YALNIZ BİR KISMINA MÜTAALLİK HÜKÜMLER
MADDE 1090 - Yükün tamamı hakkında gerçekleşmesi halinde 1082 ve 1083 üncü maddeler uyarınca akdi hükümsüz kılacak veya akitten cayma salâhiyetini verecek olan sebeplerden birisi, yükten bir kısmı hakkında gerçekleştiği takdirde taşıtan, taşıyana durumunu güçleştirmemek şartiyle kararlaştırılanların yerine başka eşya yüklemekte yahut kararlaştırılmış bulunan navlunun yarısından ibaret olan pişmanlık navlununu ve taşıyanın caymadan doğan diğer alacaklarını (1040 ıncı madde) ödeyerek mukaveleden caymakta serbesttir. Taşıtan bu hakları kullanırken riayet etmesi icabeden müddetle bağlı değildir; bununla beraber bu iki haktan hangisini kullanmak istediğini gecikmeksizin bildirmek ve başka mal yüklemek şıkkını seçtiği takdirde; yüklemeyi en kısa bir zamanda bitirmek, bu yüklemenin fazla masraflarını da üzerine almak ve bekleme müddeti bu sebepten uzarsa, taşıyanın bu yüzden uğrayacağı zararları da tanzim etmek mecburiyetindedir.
Bu iki haktan hiçbirini kullanmazsa, yükün umulmıyan hal yüzünden kazaya uğramış olan kısmı için de tam navlun ödemeye mecburdur. Harb, İthalât veya ihracaat yasağı yahut diğer bir âmme tasarrufu yüzünden yükün artık serbest sayılmıyan kısmını her halde gemiden çıkarıp geri almaya mecburdur.
Umulmıyan hal yolculuk başladıktan sonra baş gösterirse taşıtan, yükün bu yüzden kazaya uğrıyan kısmı için kaptan yükün mezkûr kısmını varma limanından başka bir limanda boşaltmak zaruretinde kalıp da yolculuğa gecikerek veya gecikmeksizin devam etse dahi, tam navlunu ödemekle mükelleftir.
1072 nci madde hükmü mahfuzdur.
3. GEMİNİN ROTADAN AYRILMASI
MADDE 1091 - Kaptanın denizde can ve mal kurtarmak maksadiyle veyahut başka haklı bir sebepten rotadan ayrılması tarafların hak ve mükellefiyetleri üzerine tesir icra etmez ve hususiyle taşıyan bu yüzden doğacak zararlardan mesul olmaz.
Medeni Kanunun ikinci maddesi hükmü mahfuzdur.
4. DİĞER GECİKME SEBEPLERİ
MADDE 1092 - Bu kanunun 1083 - 1090 ıncı maddelerinde yazılı haller dışında yolculuğun başlamadan önce veya başladıktan sonra tabii hâdiseler veya umulmıyan diğer haller yüzünden gecikmesi tarafların hak ve mükellefiyetlerini değiştirmez; meğer ki, mukavelenin belli gayesi bu gecikme yüzünden kaybolmuş olsun. Bununla beraber umulmıyan bir hal yüzünden vâkı olan ve mevcut ihtimallere göre uzunca bir zaman süreceği anlaşılan her gecikme sırasında taşıtan gemiye yükletilmiş olan malları riziko ve masrafı kendisine ait olmak üzere vakit ve zamaniyle yeniden yüklemek için teminat göstermek şartiyle boşaltmaya salâhiyetlidir. Yeniden yüklemezse navlunun tamamını ödemeye mecbur kalır ve her halde sebep olduğu boşaltma yüzünden çıkan zararları tazmin eder.
Gecikme bir âmme tasarrufundan ileri gelmiş ve navlun da 1076 ncı madde hükmü gereğince müddet üzerine kararlaştırılmış olursa âmme tasarrufunun devam ettiği müddet için navlun ödemek lâzım gelmez.
5. GEMİNİN YOLCULUK SIRASINDA TAMİRİ
MADDE 1093 - Yolculuk sırasında geminin tamiri lâzım gelirse taşıtan, navlunun tamamını ve taşıyanın 1069 uncu madde hükmü gereğince istiyebileceği diğer alacaklarını ödemek ve 1070 inci maddede yazılı alacakları tediye veya temin etmek şartiyle geminin bulunduğu yerde yükü tamamen geri almakta veyahut da tamirin bitmesini beklemekte serbesttir. Bu son halde, navlun müddet üzerine kararlaştırılmış olduğu takdirde tamirin devam ettiği müddet için navlun ödemek lâzım gelmez.
IV - MASRAFLAR
MADDE 1094 - Navlun mukavelesi, 1082 - 1088 inci maddeler gereğince kendiliğinden veya cayma neticesinde hükümden düşerse gemiden çıkarma masraflını taşıyan; boşaltmanın diğer masraflarını taşıtan çeker. Bununla beraber umulmayan hal yalnız yüke taallûk ederse boşaltmanın bütün masrafları taşıtana düşer. 1090 ncı maddedeki halde yükün yalnız bir kısmı boşaltılırsa hüküm aynıdır. Böyle bir halde boşaltma için bir limana uğramak icabederse taşıtan liman masraflarını da çeker.
B) MÜREKKEP YOLCULUK
MADDE 1095 - Geminin yükü almak üzere yükleme limanına safra ile yolculuk yapmak mecburiyetinde kalması halinde de 1082 - 1094 üncü maddeler tatbik olunur. Fakat böyle bir halde yolculuk ancak yükleme limanından hareketten sonra başlamış sayılır. Gemi yükleme limanına ulaştıktan sonra bu limandan yolculuğa başlanmadan önce olsa bile mukavele kendiğilinden veya cayma neticesinden hükümden düşerse taşıyan, yükleme limanına olan yolculuk için 1085 inci maddedeki esaslara göre hesaplanacak bir mesafe tazminatı alır.
Diğer mürekkep yolculuklarda 1082 - 1094 üncü maddeler ancak mukavelenin mahiyeti ve muhtevası mâni olmadığı nispette tatbik olunur.
C) GEMİNİN TAMAMINA MÜTAALLİK OLMIYAN TAŞIMA MUKAVELELERİ
MADDE 1096 - Navlun mukavelesi geminin tamamına ait olmayıp da ancak geminin bir cüzü veya muayyen bir yerine veyahut da parça mallara dair olursa 1082 - 1095 inci maddeler hükümleri aşağıdaki farklarla tatbik olunur:
1. 1083 ve 1088 inci maddelerdeki hallerde taraflardan her biri mani çıkar çıkmaz ne kadar süreceğini bakmaksızın mukaveleden cayma hakkını kullanabilir;
2. 1090 ıncı maddedeki halde taşıtan mukaveleden cayma hakkın kullanamaz;
3. 1092 nci maddedeki halde taşıtan muvakkaten boşaltmak hakkını ancak diğer taşıtanlar muvafakat ettikleri takdirde kullanabilir;
4. Taşıtan 1093 üncü maddedeki halde malları, ancak bunlar tamir sırasında zaten boşaltılmış olduğu takdirde ve tam navlunu ile diğer alacakları ödemek şartiyle geri alabilir.
1045 ve 1047 inci maddeler hükümleri mahfuzdur.
BEŞİNCİ AYIRIM
KONİŞMENTO
A) NEVİLERİ VE TANZİMİ
MADDE 1097 - Yük gemiye alınır alınmaz taşıyan, yükün teslim alındığı sırada verilmiş olan muvakkat makbuz veya tesellüm konişmentosunun (Fıkra 5) iadesi mukabilinde yükletenin istediği nüshada "Yükleme konişmentosu" tanzim eder.
Konişmentonun bütün nüshaları aynı metinde olması ve her birinde kaç nüsha tanzim edildiğinin gösterilmesi lâzımdır.
Yükleten, talep üzerine, konişmentonun kendisi tarafından imzalanmış olan bir kopyasını taşıyana vermeye mecburdur.
Kaptan ve donatanın bu hususta salâhiyetli her hangi bir temsilcisi de, taşıyanın hususi salâhiyetine lüzum kalmaksızın konişmentoyu tanzim etmeye mezundur.
Yükletenin muvafakatiyle taşınmak üzere teslim alınan fakat henüz gemiye yükletilmemiş olan mallara dair de konişmento (Tesellüm konişmentosu) tanzim olunabilir. Tesellüm konişmentosuna malların ne zaman ve hangi gemiye yüklenmiş olduğuna dair şerh verildiği takdirde bu konişmento "Yükleme konişmentosu" hükmündedir.
B) MUHTEVASI
I - UNSURLARI
MADDE 1098 - Konişmento aşağıda yazılı hususları ihtiva eder:
1. Taşıyan ad ve soyadını veya ticaret unvanını;
2. Kaptanın ad ve soyadını;
3. Geminin adı ve tabiiyetini;
4. Yükletenin ad ve soyadını veya ticaret unvanını;
5. Gönderilenin ad ve soyadını veya ticaret unvanını;
6. Yükleme limanı;
7. Boşaltma limanını veya buna dair talimat alınacak yeri;
8. Gemiye yüklenen veya taşınmak üzere teslim alınan malların cinsi, ölçüsü, sayı veya tartısı, markaları ve haricen belli olan hal ve mahiyetleri;
9. Navluna ait şartları;
10. Tanzim olduğu yer ve günü;
11. Tanzim olunan nüshaların sayısını.
II - HUSUSİ HALLER
1. TAŞIYANIN ADININ HİÇ GÖSTERİLMEMESİ VEYA YANLIŞ GÖSTERİLMESİ
MADDE 1099 - Kaptan veya donatanın diğer bir temsilcisi tarafından tanzim olunan bir konişmentoda taşıyanın adı gösterilmemiş olursa donatan, taşıyan sayılır. Taşıyanın adı yanlış bildirilmiş ise beyanın doğru olmamasından doğacak zarardan gönderilene karşı donatan mesuldür.
2. MALLARIN ÖLÇÜ, SAYI, TARTI VE MARKALARINA MÜTAALLİK ŞERHLER
MADDE 1100 - Malların ölçü, sayı ve tartısı, markalariyle haricen belli olan hal ve mahiyetleri konişmentoda yükletenin talebi üzerine, kendisinin yükleme başlangıcından önce yazılı olarak bildirmiş olduğu gibi gösterilir.
Bu hüküm aşağıda sayılı hallerde tatbik olunmaz:
1. Markalar, malların veya ambalâjlı olmaları halinde kablarının yahut zarflarının üstüne basılmamış veyahut normal şartlar altında yolculuğun sonuna kadar okunaklı kalacak şekilde başka surette tesbit edilmemiş olduğu takdirde;
2. Yükletenin beyanlarının doğruluğunu kontrol etmeye imkân bulunmaması veya bu beyanların doğruluğundan yahut tamam olmasından şüphe edilmesi halinde.
İkinci fıkrada yazılı hallerden konişmentoya bu hususa dair bir şerh verilmek şartiyle, yükletenin bildirdikleri olduğu gibi yazılabilir.
3. EMRE YAZILI KONİŞMENTO
MADDE 1101 - Aksi kararlaştırılmış olmadıkça yükletenin talebi üzerine konişmento gönderilenin emrine veya sadece emre olarak tanzim olunur. Bu son halde "Emre" yükletenin emrine demektir.
Konişmento gönderilen sıfatiyle taşıyanın veya kaptanın namına yazılı olabilr.
C) HÜKÜMLERİ
I - MALLARIN SALAHİYETLİ KONİŞMENTO HAMİLİNE TESLİMİ
1. UMUMİ OLARAK
MADDE 1102 - Konişmento gereğince kendisine mallar teslim edilecek olan veya konişmento emre yazılı ise ciro ve teslim ile kendisne devredilmiş olan kimse, malları teslim almaya salâhiyetlidir.
Konişmento birden çok nüsha olarak tanzim edilmişse mallar, bir tek nüshanın salâhiyetli hâmiline teslim edilir.
2. BİRDEN ÇOK KONİŞMENTO HAMİLİNİN MÜRACAATI
MADDE 1103 - Konişmentonun birden çok salâhiyetli hâmili aynı zamanda müracaat ederse kaptan, hepsinin talebini reddederek malları bir umumi ambara veya başka emin bir yere tevdi etmeye hareket tarzının sebeplerini de göstererek bunu mezkûr konişmento hâmillerine bildirmeye mecburdur.
Kaptan hareket tarzına ve sebeplerine dair resmî bir senet yaptırmaya ve bu yüzden çıkan masrafları navlunda olduğu gibi, yük üzerinden almaya salâhiyetlidir.
II - KONİŞMENTONUN MALLARI TEMSİLİ
1. UMUMİ OLARAK
MADDE 1104 - Mallar, kaptan veya taşıyanın diğer bir temsilci tarafından taşınmak üzere teslim alınınca konişmentonun, konişmento gereğince yükü tesellüme salâhiyetli olan kimseye teslimi, 1105 ve 1106 ncı maddeler mahfuz kalmak şartiyle, Medeni Kanunun 871 ve 893 üncü maddelerinde yazılı hukuki neticeleri doğurur.
2. BİRDEN ÇOK KONİŞMENTO HAMİLİ
a) MALLARIN TESLİMİNDEN SONRA
MADDE 1105 - Emre yazılı bir konişmento birden fazla olarak tanzim edilmişse nüshalardan birinin hâmili konişmentonun teslimine 1104 üncü madde gereğince terettübeden neticeleri, kendisi henüz teslim talebinde bulunmadan önce bir diğer nüshaya istinaden 1102 nci madde uyarınca kaptandan malları teslim almış olan kimse aleyhine ileri süremez.
b) MALLARIN TESLİMİNDEN ÖNCE
MADDE 1106 - Kaptan malları henüz teslim etmeden birden çok konişmento hâmili müracaatla hâmili bulundukları konişmento nüshalarına dayanarak mallar üzerinde birbirine zıt haklar iddia ederlerse, konişmentonun birden çok nüshalarını muhtelif kimselere devretmiş olan müşterek ciranta tarafından malları teslim almaya salâhiyetli kılacak şekilde ilk önce ciro ve teslim olan nüshanın hâmili diğerlerine tercih olunur.
Cİro edilip de başka bir yere gönderilen konişmento nüshası hakkında irsal tarihi konişmentonun hâmiline teslim tarihi hükmündedir.
3. KONİŞMENTONUN GERİ VERİLMESİ MUKABİLİNDE MALLARIN TESLİMİ
MADDE 1107 - Mallar, ancak konişmento nüshasının malların alındığına şerh verilerek iadesi karşılığında teslim edilir.
4. YÜKLETENİN TALİMATI
a) UMUMİ OLARAK
MADDE 1108 - Emre yazılı bir konişmento tanzim edilmişse kaptan, yükletenin malların iadesi veya teslimi hususundaki talimatına ancak kendisine konişmentonun bütün nüshaları geri verildiği takdirde riayet eder.
Gemi, varma limanına vâsıl olmadan bir konişmento hâmili malların teslimini talebederse aynı hüküm tatbik olunur.
Kaptan bu hükümlere aykırı hareket ederse taşıyan konişmentonun salâhiyetli hâmiline karşı mesul kalır.
Konişmento emre yazlı değilse, yükleten ve konişmentoda adı yazılı gönderilen muvafakat ettikleri takdirde, konişmentonun hiçbir nüshası ibraz edilmese dahi mallar iade veya teslim olunur. Şu kadar ki; konişmentonun bütün nüshaları geri verilmiş değilse taşıyan bu yüzden doğabilecek zararlar için önce teminat gösterilmesini istiyebilir.
b) MUKAVELENİN UMULMAYAN HAL YÜZÜNDEN HÜKÜMDEN DÜŞMESİ
MADDE 1109 - Navlun mukavelesinin, geminin varma limanına vâsıl olmasından önce umulmayan bir hal neticesinde 1082 - 1096 ncı maddeler gereğince kendiliğinden veya cayma yüzünden hükümden düşmesi halinde de 1108 inci madde hükmü tatbik olunur.
III - TAŞIYANLA GÖNDERİLEN ARASINDAKİ MÜNASEBET
1. KARİNE
MADDE 1110 - Taşıyan ile gönderilen arasındaki hukuki münasebetlerde konişmento esas tutulur.
Konişmento hususiyle taşıyanın malları 1098 inci maddenin 8 inci bendinde ve 1114 üncü maddede yazılı olduğu gibi teslim aldığına dair karine teşkil eder. Bu hüküm:
1. Konişmentoya 1100 üncü maddenin son fıkrası uyarınca bir şerhin yazılması halinde;
2. Konişmentoya: "İçindeki belli değil" veya aynı mânayı ifade eden bir şerhin yazılması şartiyle kaptana ambalâjlı olarak veya kapalı kablar içinde tevdi edilmiş olan malların muhtevası hakkında;
Tatbik olunmaz.
Taşıyan ile taşıtan arasındaki hukuki nünasebetler navlun mukavelesinin hükümlerine bağlı kalır.
2. NAVLUNUN HESABI
MADDE 1111 - Navlun; malların miktarına (Ölçü, sayı veya tartısına) göre kararlaştırılmış ve miktar da konişmentoda gösterilmiş olursa, konişmentoda hilâfına bir şart olmadıkça, navlun buna göre tayin olunur. 1100 üncü maddenin son fıkrasında yazılan şerh konişmentoda aksine bir şart sayılmaz,
Navlun için taşıma mukavelesine atıf yapılırsa bu atfın şümulüne boşaltma müddeti, sürastarya müddeti ve sürastarya ücreti hakkındaki hükümler dâhil sayılmaz.
3. TAZMİNAT BORCUNUN ŞÜMULÜ
a) MALLARIN ZIYAI HALİNDE
MADDE 1112 - Yükün tamamen veya kısmen zıyaı yüzünden 1061 ve 1062 nci maddeler gereğince tazminat verilmesi lâzımgelirse, taşıyan malların âdi piyasa değerini veya aynı cins ve mahiyetteki malların varma yerinde boşaltmanın başladığı tarihte, eğer gemi bu yerde boşaltılmazsa oraya muvasalatında haiz olduğu değeri öder; bundan zıya sebebiyle tasrruf edilen gümrük ve sair masraflarla navlun indirilir.
Varma yerine ulaşılmadığı takdirde yolculuğun bittiği yer, yolculuk geminin zıyaiyle biterse, yükün emniyet altına alındığı yer, varma yeri sayılır.
b) MALLARIN HASARI HALİNDE
MADDE 1113 - Yükün hasarı yüzünden 1061 ve 1062 inci maddeler gereğince tazminat verilmesi lâzımgelirse, taşıyan malların hasarlı haldeki asatış değeri ile piyasa değeri veya malların varma yerinde boşaltılmanın başladığı tarihte hasarsız olarak haiz olacakları değer arasındaki farkı öder: hasar sebebiyle tasarruf edilen gümrük ve diğer masraflar bundan indirilir.
c) TAZMİNATIN EN YÜKSEK HADDİ
MADDE 1114 - Yükleten yükün cins ve kıymetini yükleme başlamadan önce bildirmemiş ve bu beyanı konişmentoya yazılmamış olduğu takdirde, taşıyan, her halde beher koli veya parça başına en çok 100.00.- (yüzbin) (*) Türk lirası ile mesul olur.
_____
(*) Madde 1114 de yer alan "1.500.- (binbeşyüz)" şeklindeki tutar, 28.3.1983 tarih ve 18001 sayılı R.G.'de yayımlanan, 28.2.1983 tarih ve 83/6133 sayılı Kararın ilgili hükmü gereğince değiştirilmiş ve metne işlenmiştir.
_____
d) MEMLEKET PARASI
MADDE 1115 - Tazminatın hesap ve ödenmesinde Borçlar Kanunu'nun 83 üncü maddesi hükmü tatbik olunur. Şu kadar ki; hesap geminin varma yerine ulaşması sırasındaki rayiç üzerinden yapılır. 1112 nci maddenin ikinci fıkrası hükmü burada da tatbik olunur.
D) AMİR HÜKÜMLER
I - UMUMİ OLARAK
MADDE 1116 - Bir konişmento tanzim edildiği takdirde taşıyanın:
1. Geminin denize, yola ve yüke elverişliğine mütaallik 1019 uncu;
2. Tanzim mükellefiyetine mütaallik 1023 üncü maddenin ikinci fıkrasiyle 1061, 1062 ve 1063 üncü;
3. Muayene ve zararın tesbitine mütaallik 1066 ve 1067 nci;
4. Konişmentonun karine teşkil etmesine dair 1110 uncu;
5. Mesuliyetin en yüksek haddine mütaallik 1114 üncü, maddeler gereğince olan borç ve mesuliyetlerini önceden kaldırma veya daraltma neticesini doğuran bütün kayıt ve şartlar hükümsüzdür. Bu mükellefiyetlerden doğan gemi alacaklısı hakları için dahi aynı hüküm caridir.
Sigortadan doğan hak ve alacakların taşıyana temlik edilmesi veya taşıyana buna benzer menfaatler sağlanması neticesini doğuran anlaşmalar ve hususiyle kanunlarla tanzim edilmiş bulunan ispat külfetinin taşıtan veya gönderilenin aleyhine olarak tersine çevrilmesi neticesini doğuran bütün kayıt ve şartlar dahi birinci fıkrada yazılı kayıt ve şartlar hükmündedir.
Yukarıki hükümler birinci fıkranın 4 numaralı bendi hariç olmak üzere Türkiye'de bir yerden diğer yere taşınan mallara ait navlun mukavelelerinde konişmento tanzim edilmemiş olsa dahi tatbik olunur.
Mesuliyeti genişleten anlaşmaların konişmentoya yazılması lâzımdır.
II - İSTİSNALAR
MADDE 1117 - Müşterek avarya için yapılan anlaşmalarda ve aşağıda yazılı hallerde 1116 ncı madde hükmü tatbik olunmaz:
1. Mukavelenin canlı hayvanlara veya konişmentoda güvertede taşınacağı yazılı olup da fiilen böyle taşınan mallara taallük etmesi;
2. Taşıyana, malların yüklenmesinde önce ve boşaltılmasından sonra düşen mükellefiyetler;
3. Mûtat ticari taşıma işlerinden olmamasına rağmen normal ticari işler arasında yapılacak olan bir mal taşıma işine mütaallik olup da malların hususi vasıfları veya mahiyetleri yahut taşımanın hususi halleri sebebiyle haklı görülen anlaşmalar (Yalnız konişmentonun bu anlaşmaları ve "Emre değildir" kaydını ihtiva etmesi şarttır);
4. 1118 inci maddede yazılı çarter partiler; şu kadar ki; 1116 ncı maddenin 3 üncü fıkrası hükmü mahfuzdur.
Yukarıki fıkradaki hallerde kabul edilecek olan mesuliyeti bertaraf veya tahdideden şartlar hakkında Borçlar Kanunu hükümleri mahfuzdur.
III - ÇARTER MUKAVELESİ
MADDE 1118 - Çarter mukavelesi halinde bir konişmento tanzim edilirse 1116 ncı madde hükmü konişmentonun bir üçüncü şahsa teslim edildiği andan itibaren tatbik olunur.
İKİNCİ KISIM
YOLCU TAŞIMA MUKAVELESİ
A) YOLCUNUN HAK VE MÜKELLEFİYETLERİ
I - TAŞINMA HAKKININ DEVRİ
MADDE 1119 - Taşıma mukavelesinde yolcunun adı yazılı olursa yolcu, taşınma hakkını bir başkasına devredemez.
II - KAPTANIN TALİMATINA RİAYET
MADDE 1120 - Yolcu kaptanın gemideki nizama mütaallik bütün talimatına uymaya mecburdur.
III - YOLCUNUN GECİKMESİ
MADDE 1121 - Yolculuk başlamadan önce veya başladıktan sonra vaktinde gemiye gelmiyen yolcu, kaptanın kendisini beklemeksizin yolculuğa başlamış veya devam etmiş olması halinde taşıma ücretini tam olarak vermeye mecburdur.
B) MUKAVELENİN HÜKÜMDEN DÜŞMESİ
I - YOLCUNUN ŞAHSINDAKİ SEBEPLER YÜZÜNDEN
MADDE 1122 - Yolcu, yolcukluk başlamadan önce taşıma mukavelesinden caydığını bildirir veya ölür yahut hastalık veya şahsına taallûk eden diğer bir umulmıyan hal yüzünden yolculuktan vazgeçmiye mecbur olursa taşıma ücretinin ancak yarısını öder.
Yolculuk başladıktan sonra mukaveleden cayma bildirilir veya yukarda yazılı umulmıyan hallerden biri vâkı olursa taşıma ücreti tam olarak verilir.
II - GEMİNİN ZIYAI
MADDE 1123 - Gemi 1082 nci maddenin birinci fıkrasının birinci bendinde yazılı umulmıyan hal yüzünden zıyaa uğrarsa taşıma mukavelesi hükümden düşer.
III - CAYMA HAKKI
MADDE 1124 - Bir harb çıkarsa ve bunun neticesi olarak gemi artık serbest sayılmayıp da zaptadilmek tehlikesine mâruz bulunursa yahut gemiye taallûk eden bir âmme tasarrufiyle yolculuk durdurulursa yolcu mukaveleden caymak hakkını haizdir.
Yukarki fıkrada yazılı sebeplerden dolayı veyahut gemi esas itibariyle yük taşımaya tahsis edilmiş olup da kendi kusuru olmaksızın yük taşıma işinin yapılamaması halinde taşıyan dahi akitten cayabilir.
IV - TAZMİNAT
MADDE 1125 - Taşıma mukavelesinin, 1123 ve 1124 üncü maddeler gereğince hükümden düşmesi halinde taraflardan hiçbiri diğerine tazminat vermekle mükellef değildir.
Mukavele yolculuk başladıktan sonra hükümden düşmüşse yolcu, taşıma ücretini aşılan kısmı bütün yolculuğa nispetine göre öder.
Ödenecek miktarın hesabında 1085 inci madde hükmü tatbik olunur.
C) YOLCULUK SIRASINDA GEMİNİN TAMİRİ
MADDE 1126 - Yolculuk sırasında geminin tamiri lâzımgelirse yolcu, tamirin bitmesini beklemese bile, taşıma ücretini tam olarak verir. Tamirin bitmesini beklerse, taşıyan kendisine yolculuk tekrar başlayıncaya kadar ayrıca bir ücret istemeksizin yatacak yer temin etmeye ve yemek hususunda da taşıma mukavelesi gereğince kendisine düşen mükellefiyetleri ifaya devam etmeye mecburdur.
Taşıyan, mukavele gereğince yolcunun haiz olduğu diğer haklara halel gelmeksizin bir fırsattan istifade ile yolcuyu aynı derecede iyi olan diğer bir gemi ile varma limamına taşımayı teklif edip yolcu da bu teklifi kabul etmezse yolculuk tekrar başlayıncaya kadar yatacak yer ve yiyecek temini talebinde bulunamaz.
D) BAGAJ
I - ÜCRET
MADDE 1127 - Aksi kararlaştırılmış olmadıkça yolcu, taşıma mukavelesi gereğince gemiye getirebileceği bagaj için taşıma ücretinden başka bir ücret vermeye mecbur değildir.
II - TATBİK OLUNACAK HÜKÜMLER
MADDE 1128 - Gemiye getirilen bagaj hakkında 1021 ve 1051 inci maddelerle 1072 nci maddenin ilk fıkrası hükümleri tatbik olunur.
Bagaj kaptan veya bu hususa memur edilen şahıs tarafından teslim alınmış olursa zıyaı veya hasarı halinde 1061, 1063 üncü ve 1065 - 1068 inci maddeler hükümleri tatbik olunur. Kıymetli esas, sanat eserleri, para ve kıymetli evrak için ancak malın cinsi ve kıymeti teslim sırasında kaptana veya memur edilen şahsa bildirilmiş olduğu takdirde taşıyan mesul olur.
Yolcu tarafından gemiye getirilmiş olan bütün eşya hakkında 1023 - 1028 inci maddelerle 1073 üncü madde hükümleri de tatbik olunur.
III - REHİN HAKKI
MADDE 1129 - Taşıma ücreti için taşıyan, yolcunun gemiye getirdiği eşya üzerinde rehin hakkını haizdir.
Rehin hakkı ancak eşyanın alıkonduğu veya depo edildiği müddetçe mevcuttur.
IV - TAŞIYANIN ÖLÜM VEYA CİSMANİ ZARAR HALİNDEKİ MÜKELLEFİYETLERİ
MADDE 1130 - Taşıyanın yolcuları sağ ve salim olarak ulaştırma mükellefiyeti ve bu mükellefiyetin yerine getirilmemesi neticesinde yolcular ve ölümleri halinde yardımlarından mahrum kalanlar lehine doğan tazminat hakları 806 ncı madde hükümlerine tabidir. Şu kadar ki; donatanın gemi ve navlunda mahdut olarak mesul tutulmasına ait hükümler mahfuzdur.
Taşıyanın yukarıki fıkra hükmüne dayanan mesuliyetini hafifleten veya kaldıran bütün şartlar hakkında 766 ncı madde hükmüleri tatbik olunur.
Yolcu ölürse kaptan, ölenin gemide bulunan eşyasını 807 nci madde gereğince korunmakla mükelleftir.
E) GEMİNİN YOLCU TAŞIMAK ÜZERE DİĞER BİR KİMSEYE TAHSİSİ
MADDE 1131 - Geminin tamamı veya muayyen bir cüzü yolcu taşımak üzere üçüncü şahsa tahsis edilir veya üçüncü şahsa muayyen miktarda yolcu taşıma hakkı verilirse, taşıyan ile üçüncü şahıs arasındaki hukuki münasebet hakkında dördüncü faslın birinci kısmımın mezkûr münasebetin mahiyeti ile telif olunabilecek hükümleri tatbik olunur.
F) NAVLUN TABİRİNİN ŞÜMULÜ
MADDE 1132 - Aksine hüküm olmadıkça bu kanunun aşağıdaki fasıllarında yazılı olan "Navlun" tabirinden taşıma ücreti de anlaşılır.
ÜÇÜNCÜ KISIM
DENİZAŞIRI SATIŞ MUKAVELELERİ
A) BOŞALTMA YERİNDE TESLİM ŞARTİYLE SATIŞ
1. UMUMİ OLARAK
MADDE 1133 - Satış mukavelesinde, yüklemeden sonraki nefi ve hasarların munhasıran satıcıya ait olacağına veya mukavelenin ifası hususunun geminin varma yerine selâmetle ulaşmasına talikıne yahut alıcının emtiayı arzusuna veya mukavele yapıldığı anda teslim olunan nümuneye göre beğenip beğenmemekte serbest olacağına dair şartlar varsa "Sif" veya her hangi bir başka bir ticari ıstılah kullanılmış olsa bile, bu mukavele boşaltma yerinde teslim şartiyle vukubulan bir satıştır.
1134 - 1137 nci maddeler hükümleri mahfuz kalmak şartiyle 25 inci madde hükmü boşaltma yerinde teslim şartiyle satışlar hakkında da tatbik olunur.
II - MALLARIN YÜKLETİLDİĞİ VEYA YÜKLETİLECEĞİ GEMİNİN TAYİNİ SURETİYLE SATIŞI
1. GEMİNİN TAYİNİ
MADDE 1134 - Malların yükletildiği veya yükletileceği geminin tayini suretiyle satışı halinde bu akit geminin varma yerine selâmetle ulaşması şartına bağlı sayılır.
Satıcı, malların yükletildiği veya yükletileceği gemiyi mukavele veya ticari teamül ile kabul edilen bir müddet içinde tayin hakkını muhafaza ettiği takdirde mezkûr müddet içinde gemiyi tayin etmemiş ise alıcı, geminin tayini veya mukavelenin aynen ifasından vazgeçerek tazminat verilmesini istiyebilir.
Gemiyi tayin için mukavele veya ticari teamül ile kabul edilmiş bir müddet yoksa alıcı, mahkemeye müracaat ederek mezkûr müddetin müstacelen tâyinini talebedebilir.
2. GEMİNİN HAREKET VEYA ULAŞMA ZAMANININ TAYİNİ
MADDE 1135 - Mukavele ile veya sonradan tâyin olunan geminin hareketi veya varma yerine ulaşması için bir müddet tayin edilip de gemi mezkûr vakitte hareket etmemiş veya muayyen müddet içinde varma yerine ulaşmamışsa alıcı mukavelenin aynen ifasından vazgeçebilir. Şu kadar ki; geminin ulaşması için tâyin edilen zamanı alıcı bir veya birkaç defa temdidedebilir.
Geminin ulaşmasına dair bir müddet tâyin edilmediği takdirde mezkûr geminin yolculuğunu bitirmesi için lâzımgelen zaman taraflarca tâyin edilmiş sayılır. Bu takdirde geminin ulaşması gecikmişse alıcı mahkemeye müracaat ederek bu hususta müstacelen bir müddet tayinini talebedebilir. Her halde mahkemenin tâyin edeceği müddet geminin yükleme yerinden hareketi tarihinden itibaren altı ayı geçemez. Tâyin edilen müddet içinde gemi ulaşmazsa alıcı aynen ifaden vazgeçebilir.
3. AKTARMA
MADDE 1136 - Mallar yolculuk sırasında mücbir sebep yüzünden yükletildiği gemiden diğer bir gemiye aktarılmışsa akdin aynen ifasından vazgeçilemeyip malların aktarma edildiği gemi önceden tâyin olunan geminin yerine geçmiş sayılır.
4. MALLARIN HASARA UĞRAMASI
MADDE 1137 - Yolculuk sırasında mallar, kasdedilen menfaat zail olacak derecede deniz hasarına uğramışsa mukavele hükümden düşer.
Diğer hallerde alıcı malları ulaştırdıkları zamandaki bulunduğu hal üzere kabule mecburdur. Bu takdirde bilirkişi marifetiyle takdir edilecek miktar malın bedelinden indirilir.
B) FOB SATIŞ
MADDE 1138 - Yükleme limanı zikrolunarak "Fob" satılan malların satıcı tarafından mukavele şartları dairesinde ve bunlar yoksa yükleme yerindeki teamüllerle muayyen olan suret ve zamanda ve ambalâj içinde alıcı tarafından tâyin olanacak gemide teslim edilmesi lâzımdır.
"Fob" satılan malların geminin küpeştesini fiilen geçtiği andan itibaren nefi ve hasası alıcıya aittir. Şu kadar ki; tâyin olunan gemi vaktinde hazır olmazsa malların satıcı tarafından alıcının emrine âmade kılındığı andan ve alıcı gemiye vakit ve zamanında tâyin etmemiş veya malı teslim almak için bir müddet tâyin yahut teslim yeri hakkında seçme hakkını muhafaza etmiş olup da vakit ve zamanında buna dair talimat göndermemiş olduğu takdirde kararlaştırılan müddetin bitiminden itibaren hasarı alıcıya aittir.
Masraflar 1146 ncı madde hükmü tatbik olunur. Şu kadar ki; konişmento masraflariyle navlun bedeli ve hasarın alıcıya intikal ettiği andan sonra mallara binen bütün masraflar alıcıya aittir.
Diğer hususlarda 25 inci madde hükmü "Fob" satış hakkında da tatbik olunur.
C) SİF SATIŞ
I - TARİF
MADDE 1139 - Bir malın muayyen bir yere taşınması için gemiye yükletilmesi şartiyle mal değerinden ve satıcı tarafından ödenecek sigorta ücretiyle navlundan ibaret maktu bir bedel karşılığına yapılan satışa "Sif" satış denir.
Satıcı borcunu kısım kısım yerine getirmeye salâhiyetli olduğu takdirde yükletilen her kısım emtia ayrıca satılmış sayılır.
1140 - 1158 inci maddeler hükümleri mahfuz kalmak şartiyle 25 inci madde hükmü sif satış hakkında da tatbik olunur.
II - SATICININ BORÇLARI
1. YÜKLEME BORCU
a) UMUMİ OLARAK
MADDE 1140 - "Sif" satılan malların, satıcı tarafından mukavele şartları dairesinde ve bunlar yoksa yükleme yerindeki teamüllerle muayyen olan şekil ve zamanda ve ambalâj içinde gemiye yükletilmesi lâzımdır.
Satıcının; malların gemiye yükletildiği andaki halini, tartı ve vasıflarını keşif ve muayene ettireceğine dair olan mukavele muteberdir. Bu takdirde satıcı mahkemeye müracaatla bilir kişi tayinini talebedebilir. Bilir kişi tarafından tanzim edilen rapor hileye müstenit değilse alıcıya karşı muteberdir.
Mukavele yapıldığı anda satılan mallar gemiye yükletilmiş veya 1097 inci maddenin son fıkrası hükmü gereğince taşıyan tarafından taşınmak üzere teslim alınmış bulunur yahut satıcı borcunu yerine getirmek üzere, her hangi bir gemiye yükletilmiş olup da satılan malların cins, mahiyet ve vasıfları itibariyle aynı malları tedarik etmek hakkını haiz olursa, satıcı mezkûr malların mukavelenin ifası için tâyin ve tahsis edilmiş olduğunu alıcıya bildirmekle birinci fıkrada yazılı borcunu yerine getirmiş sayılır. Böyle bir halde, daha önce bildirme yapılmamış ise konişmento ve sair belgelerin alıcıya teslimi, bildirme hükmündedir.
Satıcıya düşen teslim borcunun ifa yeri malın yüklendiği yerdir. Şu kadar ki; malın mülkiyetinin alıcıya geçmesi onu teslim eden konişmentonun ciro ve teslimi ile olur.
b) YÜKLEME TARİHİ
MADDE 1141 - Satıcı, satılan malların hepsini mukavele ile muayyen tarihte ve müddet içinde yahut mukavele yoksa münasip bir müddet içinde gemiye yüklemek veya taşıyıcıya, yükletilmek üzere teslim etmekle mükelleftir.
Satıcı, malların usulüne muvafık olarak yükletildiğini bir yükleme konişmentosu ile ispat eder. Tesellüm konişmentosu halinde; yüklemenin konişmentoda yazılı tarihte hakikaten yapılmadığını alıcı her zaman ispat edebilir. Şu kadar ki; tesellüm konişmentosu 1097 nci maddenin son fıkrasının son cümlesinde yazılı şerhi ihtiva ederse alıcı hilâfını ispat edemez.
Mallar memleket içindeki bir şehirden veya nehir üzerinde bulunan bir limandan sevk edildiği mezkûr malları taşıyacak bütün vasıflar için tek konişmento tanzim kılındığı takdirde bu malların yükletildiği ilk vasıta ile sevk edildiği tarih, yükleme tarihi hükmünde tutulur.
c) GECİKME
MADDE 1142 - Satıcı, yükleme borcunu kısmen veya tamamen yükleme tarihinde mücbir sebebe dayanmaksızın yerine getirmemiş ise alıcı, mukavelenin aynen ifasından vazgeçebilir. Vazgeçme gecikmeksizin ihbar edilmelidir.
Mücbir sebep; satılan malların veya bir kısmının istihsaline, işlenmesine, gönderilmesine veya yüklenmesine yahut eşya taşıma mukavelelerinin yapılmasına mâni olursa, satıcı keyfiyeti gecikmeksizin alıcıya bildirdiği takdirde yüklemenin yapılacağı müddet, mâniin ortadan kalkmasına kadar uzatılmış sayılır. Şu kadar ki; 1141 inci maddenin birinci fıkrasında yazılı müddetin sonundan itibaren 15 gün geçmişse her iki taraf tazminat istemeksizin mukaveleden veya mukavelenin henüz ifa edilmemiş olan kısmından cayabilir. Caymanın 15 günlük müddetin geçmesinden itibaren bir hafta içinde ihbar edilmesi şarttır.
d) NEFİ VE HASAR
MADDE 1143 - "Sif" satılan malların geminin küpeştesini aştığı andan itibaren nefi ve hasarı alıcıya aittir. Şu kadar ki; mallar yalnız nevan tâyin edilmişse satıcı malların yükleme anı ile markaları ve yükletildiği gemi hakkında aldığı tâyin ve tahsis etmiş olması şarttır.
1140 ıncı maddenin üçüncü fıkrasında yazılı hallerde nefi ve hasar, bildirme tarihinden itibaren alıcıya aittir.
2. TAŞIMA SÖZLEŞMESİNİ YAPMAK BORCU
a) UMUMİ OLARAK
MADDE 1144 - Satıcı; 1140 ıncı maddenin 3 üncü fıkrasında yazılı haller haric olmak üzere, yükleme yerinden varma limanında vinç üzerinde teslimine kadar taşınması için ve navlun kendi tarafından ödenmek üzere, malların cins ve mahiyetine elverişli bir taşıma mukavelesi yapmakla mükelleftir.
Malın hangi gemiye yükletileceği akitle kararlaştırılmış olmadığı takdirde, satıcı malları, yükleme yeri ve zamanında bu gibi malların yollanması için mûtat olan ve yükleme ve varma limanları arasındaki mûtat yolu takibeden bir gemi ile taşıtabilir.
Satıcı; satış mukavelesine aykırı olarak ve muhik sebep olmaksızın, malları tâyin edilenden başka bir gemiye veya vapur yerine yelkenliye yahut doğru bir gemi yerine bazı iskelelere uğrayan bir gemiye yükletmiş ise alıcı aynen ifadan vazgeçerek tazminat istiyebilir. Şu kadar ki; satıcı malların yükletileceği gemiyi tek konişmento münderecatına dayanarak tâyin etmiş ise donatanın veya taşıyanın, satıcı ile olan münasebetlerinde bu tâyin kaydına riayet mecbur olmadığı hallerde satıcı da alıcıya karşı mezkûr kayda riayetle mükellef değildir.
b) KONİŞMENTO
MADDE 1145 - Taşıma mukaveleleri dolayısiyle gemiye yükletilmiş veya yükletilmek üzere taşıyana teslim edilmiş olan mallar karşılığında bir konişmento tanzim ettirilmesi lâzımdır.
Konişmentolarla taşıma mukavelelerine derci mûtat olan şartlar, 1116 ve 1118 inci maddeler hükümlerine muhalif olmadıkça alıcıya karşı da muteberdir.
Mallar, 1141 inci maddenin son fıkrası gereğince tek konişmento ile gönderilmişse bu konişmento malların ilk sevk edildiği yerde ve bütün yolculuğa şâmil olmak üzere tanzim edilmek lâzımdır.
c) MASRAFLAR
MADDE 1146 - Satıcı ambalâj masrafları ve navlundan başka malların gemiye yükletilmesi için gerekli muayene ve kontrol işlerine mütaallik masraflara, hususiyle kalite kontrolu, ölçü, tartı ve sayma masrafları ile bütün yükleme masraflarına ve ödenmesi lâzımgelen bütün harc, vergi, resim ve ihraç takasları dâhil olmak üzere, sair mükellefiyetlere katlanmaya mecburdur.
Alıcı tarafından istihsali talep olunduğu takdirde, menşe şahadetnamesiyle yükleme veya menşe memleketinde verilip malları varma yerine ithal veya malların üçüncü devlet ülkesinden transit tarikiyle geçmesi için alıcıya lüzumlu olabilecek vesikaların masrafları ve bunların tercüme ve tasdikı için sarf edilen harç ve sair masraflar alıcıya aittir.
3. SİGORTA ETTİRME BORCU
a) UMUMİ OLARAK
MADDE 1147 - Satıcı; yükletilmiş malları, sigorta poliçelerine derci mûtat olan şartlar dairesinde denizcilik rizikolarına karşı muteber bir sigortacıya sigorta ettirmek ve sigorta ücretini ödemekle mükelleftir.
Aksine mukavele veya teamül olmadıkça sigorta bedelinin malların fatura ile belli olan sif değerine umulan kâr olarak yüzde on ilâvesi suretiyle hâsıl olacak tutarda olması lâzımdır.
Mallar kısım kısım yükletilmiş ise her kısım ayrı ayrı sigorta ettirilir.
Satıcı alıcıya karşı bizzat sigortacı vazifesini göremez.
b) RİZİKOLAR
MADDE 1148 - Aksi kararlaştırılmış olmadıkça sigorta ile karşılanması lâzımgelen rizikolar, alelâde rizikolardan ibaret olup harb rizikosu hariçtir. Alıcının talebi üzerine harb rizikosuna karşı da sigorta yapılırsa mezkûr sigorta ücreti alıcıya aittir.
Sigortanın şümulüne, muafiyetlere ve sigorta bedelinin ödeme tarzına ait şartların tâyininde; yükleme yerindeki ticari taammüllerle malların cins ve mahiyeti ve geminin önceden tâyin olunan rotası göz önünde tutulur. Şu kadar ki; sigortanın malların yükletmiş veya yükletilmek üzere taşıyıcıya teslim edilmiş olduğu yerden, mûtat aktarmalar dâhil olmak üzere, varma limanında vinç üzerinde teslime kadar olan rizikoları karşılaması lâzımdır.
Satıcı malları tanınmış ve muteber bir sigortacıya sigorta ettirmiş ise sigortacının sigorta bedelini ödemekten âciz kalmasından dolayı alıcıya karşı mesul değildir.
c) MUVAKKAT SİGORTA İLMÜHABERİ
MADDE 1149 - Muvakkat bir sigorta ilmühaberi, sigortanın hususi şartlarını havi olmadıkça ve diğer şartlar hakkında sigorta poliçesi nümunelerinden birine atfen tanzim edilmedikçe sigorta poliçesi yerine geçmez.
4. VESİKALARI İBRAZ ETME BORCU
a) UMUMİ OLARAK
MADDE 1150 - Mallar yükletildikten sonra muntazam cirolu konişmentosu ile beraber sigorta poliçesi veya onun yerine muvakkat bir sigorta ilmühaberi, katî fatura veya mallar kısım kısım yükletilmiş yahut 1157 ve 1158 inci maddelerde yazılı hallerden biri mevcutsa, muvakkat fatura ve icabı halinde malların vasfı ve tartısını müsbit şahadetname ile mukaveleye göre satıcının vermeye mecbur oludğu diğer vesikalar, satıcı tarafından gecikmeksizin alıcıya ibraz edilir veya ettirilir.
Konişmentoda çarter mukavelesine taallûk eden kayıtlar bulunursa çarter partinin sureti de ibraz edilir.
b) VESİKALARIN TAM VE MUNTAZAM OLMASI
MADDE 1151 - Alıcıya ibraz edilen vekisaların tam, muteber ve muntazam olması ve malların irsal edildiği yerde tanzim edilmiş bulunmaları şarttır.
Konişmento birden çok nüsha olarak tanzim edilip de metninde alıcı veya acentası yahut diğer bir temsilcisi gönderilen olarak gösterilmişse, satıcı, konişmentonun yalnız bir nüshasını ibraz etmekle iktifa edebilir; diğer hallerde bütün nüshaları ibraz etmeye mecburdur; meğer ki, diğer nüshaların ibraz edilmemesi yüzünden doğacak zararın tazminini sağlıyan muteber bir bankanın teminat mektubunu alıcıya vermiş olsun.
İbraz edilen vesikaların münderecatı esaslı noktalarında satış mukavelesine tevafuk etmezse, alıcı vekisaları reddederek mukavelenin aynen ifasından vazgeçip tazminat istiyebilir.
III - ALICININ BORÇLARI
1. VESİKALARI İNCELEME BORCU
MADDE 1152 - Alıcı yukarıki maddede yazılı vesikaların kendisine ibraz edilmesi üzerine bunları inceliyerek gecikmeksizin kabul veya reddettiğini beyana mecburdur.
Vesikaların ibrazından itibaren üç gün zarfında alıcı bir itiraz dermeyan etmediği takdirde bunların tam, muteber ve muntazam olduğunu kabul etmiş sayılır.
Kezalik bazı muayyen sebepler zikir ve tasrihi ile vesikaları reddetmiş veya ihtirazı kayıtla kabul etmiş ise bu muayyen sebepler dışında bir itiraz dermeyan edemez.
Vesikaları reddetiği takdirde rehin haksız olduğu tebeyyün ederse, alıcı satıcıya tazminat vermeye mecburdur.
Alıcı vesikaları kabul etmiş ise; satıcının hilesi sabit olmadıkça veya malların vesikaların münderecatına uygun olmadığı anlaşılmadıkça mukaveleye riayete mecburdur.
2. ÖDEME BORCU
a) UMUMİ OLARAK
MADDE 1153 - Alıcı 1151 inci maddede yazılı vesikaları teslim alabilmek için satış mukavelesinde aksine hüküm olmadıkça satış bedelini ödemekle mükelleftir.
Alıcı; malları muayyen etmek fırsatını henüz bulamamış olduğunu ileri sürerek muntazam vesikaları reddedimeyeceği gibi satış bedelini ödemekten de imtina edemez.
b) MASRAFLAR
MADDE 1154 - Malların varma limanına kadar deniz yoliyle taşınması sırasında ihtiyar olunacak türlü masrafları ve, satış mukavelesinde aksine hüküm olmadıkça, mavna ücretiyle malların rıhtıma çıkarılması için gerekli masrafları, gümrük ve malların ithali sebebiyle ve ithali sırasında talep olunan harc, resim, vergi ve ithal takasları dâhil olmak üzere, diğer mükellefleri alıcıya aittir.
Malları teslim alabilmek için 1069 ve 1070 inci maddeler gereğince paraların ödenmesi lazımgelirse alcı; fatura tutarına kadar ve satış bedelinden indirilmek üzere ödemelerde bulunmaya mecburdur.
3. MALLARI TESLİM ALMA BORCU
a) UMUMİ OLARAK
MADDE 1155 - Geminin varma limanına ulaşmasında alıcı malları teslim almakla mükelleftir.
Mallar konişmento ve taşıma mukavelesindeki şartlara ve bunlarda açık kayıt yoksak varma limanındaki teamüllere göre çıkarılır.
Alıcı; vesikaları hâmil olduğu halde münderecatının numara, marka, kontr marka, ambalâj şartları itibariyle gemiden çıkan mallara muvafık olup olmadığı muayene edebilir.
Satıcının kusuru sebebiyle malların tâyin ve teşhisi kabil olmamışsa alıcı mukavelenin aynen ifasından vazgeçerek tazminat istiyebilir.
b) SATIŞ PARASININ İNDİRME HAKKI
MADDE 1156 - Gönderilen mallar ile mukavelenin mevzuunu teşkil eden mallar arasında vasıf itibariyle görülen fark, alıcının malı kabul etmeye nasafet kaidesine göre zorlanamıyacağı derecede aşırı değilse alıcı, malları teslim almaya mecbur tutulur. Ancak, satış bedelinden bilir kişi tarafından takdir edilecek bir miktarın indirilmesini istiyebilir. Satış bedelinden indirilecek miktar, mukavelede aksine hüküm yoksa, boşaltma limanındaki teamüllere göre tesbit olunur.
4. HUSUSİ HALLER
a) TARTI ÜZERİNDEN ÖDEME
MADDE 1157 - Satış bedeli tutarının, boşaltma zamanında tahakkuk edecek veya kabul edilecek tartı üzerinden ödeneceğine dair olan şart muteberdir. Bu suretle mukavele münderecatına göre muvakkat bir fatura tanzim edilerek vesikaların ibrazından ödenecek olan para satış bedelinin yüzde yetmiş beşi ile doksanı arasında bir noksanla tâyin olunur.
Malların ulaştığı limanda taraflar veya acenta veyahut temsilcileri hazır olduğu halde usulü dairesinde tartısı yapıldıktan sonra katî fatura tanzim olunur. İki fatura tutarları arasındaki fark, malların teslim alınması tarihinden itibaren sekiz gün içinde icabına göre alıcı tarafından ödenir veya satıcı tarafından kendisine geri verilir.
b) "TAHMİNEN" VEYA "KATİYEN MUAYYEN MİKTAR" KAYITLARI
MADDE 1158 - Mukavelede "Tahminen" veya "Katîyen muayyen miktar" kayıtlı bulunduğu zaman satış bedeli aşağıda yazılı tarzda tâyin olunup ödenir:
Mukavelede "Tahminen" kaydı mevcutsa satılan mallar geminin tamamen hamulesine şâmil olduğu takdirde kararlaştırılan miktardan yüzde on ve hamulenin bir kısmından ibaret bulunduğu takdirde yüzde beş, ziyade veya noksan olarak teslim olunabilir.
"Katiyen muayyen miktar" kaydı alıcıya mukavelede muayyen olan miktarın tamamını talep hakkını bahşeder. Şu kadar ki; malların yolculuk sırasındaki firesinden veya deniz hasarları sebebiyle meydana gelen noksandan dolayı satıcı mesul olmaz.
Her iki halde çıkacak olan noksan veya ziyade miktarın bedeli, malların gemiden çıkarıldığı gün ve yerdeki rayice göre tâyin olunup ödenir. Mamafih malların kısmen denize atılması veya deniz suyu ile ıslanarak ağırlığının artması veya eksilmesi sebebiyle hakikî tartısının tesbiti mümkün olmazsa muvakkat fatura tutarı katîleşmiş olur.
DÖRDÜNCÜ KISIM
DENİZ ÖDÜNCÜ MUKAVELESİ
A) TARİFİ
MADDE 1159 - Bu kanunun tatbikı bakımından deniz ödüncü bir mukaveledir ki, onunla kaptan, bu sıfatla, kanunun kendisine verdiği salâhiyetlere dayanarak bir prim temin ve gemiyi, navlunu ve yükü veya bunlardan birini yahut birkaçını rehnetmek suretiyle ödünç para alır; ödünç veren kimse alacağını ancak rehin gösterilen şeyler üzerinden tahsil eder ve bunu yalnız geminin, ödünç muamelesine sebep olan yolculuğun biteceği yere ulaşmasından sonra istiyebilir.
Kaptanın aynı zamanda geminin veya yükün yahut her ikisinin tek veya müşterek maliki olması veya deniz ödüncü mukavelesini ilgililerin hususi talimatlariyle yapmış bulunması; bu kısmın hükümlerinin tatbikıne mâni teşkil etmez.
B) ŞARTLARI
I - ZARURET HALLERİ
MADDE 1160 - Kaptan ancak aşağıda yazılı hallerde deniz ödüncü mukavelesi yapabilir:
998, 999, 1000 ve 1002 nci maddeler gereğince bitirebilmesi maksadiyle,
2. Yolculuk sırasında sırf yükle ilgili olanların menfaatleri icabı yükün 995, 1002 ve 1086 ncı maddeler gereğince korunması ve ileriye taşınması maksadiyle.
Birinci fıkranın 2 nci bendindeki halde kaptan deniz ödüncü almak maksadiyle yalnız başına yükü rehnetmeye salâhiyetli olduğu halde diğer bütün hallerde her ne kadar yalnız gemi veya yalnız navlun karşılığında ödünç para alabilirse de yükü ancak gemi ve navlun ile birlikte deniz ödüncüne karşı rehnedebilir.
Navlun zikredilmeksizin gemi üzerine deniz ödüncü alınmışsa navlun rehne dâhil değildir. Fakat gemi ve yük üzerine ödünç alınmışsa navlun rehne dâhil sayılır.
Navlun üzerine deniz ödüncü, ancak navlun deniz rizikosuna mâruz bulunduğu müddetçe alınabilir.
Yolculuğun henüz başlanmamış olan kısmına ait navlun üzerinde de deniz ödüncü alınabilir.
II - ZARURETİN TEVSİKİ
MADDE 1161 - Deniz ödüncü senedinin tanziminden önce muamelenin yapılmasındaki zaruret; Türk konsolosu, bulunmadığı takdirde senedin tanzim edildiği yerdeki mahkeme ve bu da yoksa salâhiyetli liman başkanlığı ve bunun da bulunmaması halinde bütün gemi zabitleri tarafından yazılı olarak tevsik edildiği takdirde kaptanın, yapmış olduğu muameleye salâhiyetli olduğu kabul olunur. Bununla beraber aksi ispat olunabilir.
C) PRİM
MADDE 1162 - Deniz ödüncü priminin haddini tâyinde, taraflar tamamiyle serbesttirler.
Aksi kararlaştırılmış olmadıkça prim, faizi de ihtiva eder.
D) DENİZ ÖDÜNCÜ SENEDİ
I - TANZİMİ
MADDE 1163 - Kaptanın, deniz ödüncü muamelesine dair bir deniz ödüncü senedi tanzim etmesi lâzımdır. Senet tanzim edilmezse alacaklı, ihtiyacı karşılamak üzere kaptan tarafından alelâde bir kredi muamelesi yapılmış olsaydı hangi hakları haiz bulunacak idiyse yalnız bunlara sahip olur.
II - MUHTEVASI
MADDE 1164 - Deniz ödüncü senedine aşağıdaki hususların yazılması lâzımdır:
1. Deniz ödüncü alacaklısının adı ve soyadı;
2. Deniz ödüncü borcunun ana parası;
3. Deniz ödüncü priminin haddi yahut alacaklıya ödenmesi lâzımgelen paranın mecmuu;
4. Deniz ödüncüne karşı rehnedilen şeyler;
5. Geminin adı ve kaptanın adı ve soyadı;
6. Deniz ödüncünün hangi yolculuk için yapıldığı;
7. Deniz ödüncü borcunun ödeneceği zaman ve yer;
8. Senedin metninde deniz ödüncü senedi olduğunun yazılması yahut borcun deniz ödüncü borcu olarak yapıldığının beyan edilmesi veya muamelenin deniz ödüncü mahiyetini kâfi derecede belli edecek diğer bir ifade;
9. Deniz ödüncü alınmasını zaruri kılan haller;
10. Senedin tanzim edildiği tarih ve yer;
11. Kaptanın imzası;
Talebolunursa kaptanın imzasının notere tasdik ettirilmesi lâzımdır.
III - KİMİN EMRİNE TANZİM EDİLECEĞİ
MADDE 1165 - Aksi kararlaştırılmış olmadıkça deniz ödüncü senedi, ödünç verenin talebi üzerine alacaklının emrine veya sadece emre yazılı olarak tanzim olunur. Bu son halde "emre" ibaresi deniz ödüncü verinin emrine demektir.
Kaptanın muameleyi yapmaya salâhiyetli olmadığı veya girişmiş olduğu hudut dairesinde yapmaya salâhiyetli bulunmadığı hakkındaki itiraz, senedi ciro ve teslim suretiyle iktisabedene karşı da ileri sürülebilir.
IV - BİRDEN ÇOK NÜSHA
MADDE 1166 - Deniz ödüncü veren, deniz ödüncü senedinin mütaaddit nüsha olarak tanzimini istiyebilir.
Birden fazla nüsha yapılmışsa kaç nüsha yapıldığı her birinde gösterilir.
E) BORCUN ÖDENMESİ
I - YER VE ZAMAN
MADDE 1167 - Deniz ödüncü senedinde hilâfına hüküm olmadıkça deniz ödüncü borcunun, ilgili yolculuğun varma limanında ve geminin bu limana ulaşmasından itibaren sekiz gün içinde ödenmesi lâzımdır.
Prim de içinde olduğu halde deniz ödüncü borcunun tamamı için, vâde gününden itibaren faiz işler. Prim zaman üzerine şart edilmişse, bu hüküm tatbik olunmaz. Şu kadar ki; zaman üzerine şart edilmiş prim ana para ödeninceye kadar işler.
II - ALACAKLI
1. SENEDİN HAMİLİ
MADDE 1168 - Deniz ödüncünün, vâdesi geldiğinde, senedin yalnız bir nüshası ibraz edilmiş olsa dahi salâhiyetli hâmiline ödenmesi lâzımdır.
Ödeme; ancak bu nüshanın bedelinin alındığını gösteren bir şerhle, geriverilmesi mukabilinde istenebilir.
2. BİRDEN ÇOK SENEDİN HAMİLİ
MADDE 1169 - Birden çok nüsha olarak tanzim edilen deniz ödüncü senedinin birden fazla salâhiyetli hâmili müracaat ederse, bunların hepsi reddedilir ve deniz ödüncüne karşı rehnedilen şeylerin rehinden kurtulması icabediyorsa para resmi bir vezneye veya bu yapılmazsa başka emin bir yere yatırılır ve müracaat etmiş olan deniz ödüncü senedi hamilleri bu tedbirden, sebepleri de bildirilmek suretiyle, haberdar edilir.
Paranın resmî bir vezneye yatırılması mümkün olmayan hallerde, yatıran, aldığı tedbir ve bunun sebepleri hakkında resmî bir vesika tanzim ettirmeye ve bu muamele yüzünden yapılan masrafları deniz ödüncü borcundan indirmeye salâhiyetlidir.
F) AVARYALAR
MADDE 1170 - Deniz ödüncü alacaklısına ne müşterek ve ne de hususi avaryadan pay düşmez.
Bununla beraber deniz ödüncüne karşı rehnedilmiş olan şeyler müşterk veya hususi avarya neticesi olarak artık deniz ödüncü alacaklısının alacağını itfaya kifayet etmezse, bundan doğan zararları kendisi çeker.
G) İHTİYATİ HACİZ
MADDE 1171 - Deniz ödüncüne karşı rehnedilen şeylerin her biri deniz ödüncü alacaklısının alacağının tamamına karşılıktır.
Gemi, deniz ödüncü ile ilgili yolculuğun varma limanına ulaşınca, alacaklı deniz ödüncüne karşı rehnedilmiş şeylere ihtiyati haciz koydurabilir. Alacaklı haciz sebepleri hakkında delil göstermeye mecbur değildir.
H) KAPTANIN MESULİYETİ
I - REHNEDİLEN ŞEYLERİN KORUNMASINDAN
MADDE 1172 - Kaptan deniz ödüncüne karşı rehnedilen şeylerin muhafazasını temin etmeye mecburdur. Acil sebepler olmadıkça rizikonun, deniz ödüncü veren için mukavelenin yapıldığı sırada göze alınana nazaran, artmasına veya değişmesine sebebolacak hiçbir harekette bulunamaz.
Kaptan bu hükümlere muhalif hareketinden doğacak zararlardan deniz ödüncü alacaklısına karşı 973 üncü madde gereğince mesuldür.
II - ALACAKLININ RİZİKOSUNUN KEYFİ OLARAK ARTIRILMASINDAN
MADDE 1173 - Alacaklının menfaati icabetmediği halde kaptan deniz ödüncü ile ilgili yolculuğu keyfi olarak değiştirir veya bu yolculuğun rotasından keyfi olarak ayrılır yahut da yolculuk bittikten sonra deniz ödüncüne karşı rehnedilmiş şeyleri, alacaklının menfaati icabetmediği halde yeniden bir deniz rizisosuna arzederse, deniz ödüncü borcundan dolayı alacaklıya karşı, bunun rehnedilmiş olan şeyler üzerinde alacağını tahsil edemediği nispette şahsan mesul olur; meğer ki, alacaklının alacağını tamamen alamaması keyfiyeti yolculuğun değiştirilmesinden veya rotadan ayrılmadan yahut da yeni deniz rizikosundan ileri gelmemiş olsun.
III - ALACAK ÖDENMEDEN VEYA TEMİN EDİLMEDEN YÜKÜN TESLİM EDİLMESİNDEN
MADDE 1174 - Kaptan alacaklının alacağı ödenmeden veya temin edilmeden deniz ödüncüne karşı rehnedilen yükü tamamen veya kısmen teslim edemez;z ederse, teslim edilen mallar üzerinden teslim zamanında elde edilecek menfaat nispetinde şahsan mesul olur. Alacaklının, malların teslim zamanında alacağını tamamen almış olabileceği kabul olunur.
IV - DONATANIN TALİMAT VERMESİ HALİNDE
MADDE 1175 - Donatan, 1172, 1173 ve 1174 üncü maddelerde yazılı hallerde kaptanın hareket tarzını tâyin etmiş bulunursa 973 üncü maddenin ikinci fıkrası hükümleri tatbik olunur.
İ) REHNİN PARAYA ÇEVRİLMESİ
MADDE 1176 - Deniz ödüncü borcu vâdesinde ödenmediği takdirde, alacaklı alacağını deniz ödüncüne karşı rehnedilen şeyler üzerinden tahsil edebilir. Bu hususta rehinin paraya çevrilmesi hakkındaki hükümler tatbik olunur.
Gemi ve navlun hakkındaki takibat kaptan yahut donatana karşı yapılır; kaptan aleyhine verilen hüküm donatan aleyhine de verilmiş sayılır. Yük hakkındaki takibat, malların tesliminden önce kaptana karşı yapılır. Alacaklı deniz ödüncü dolayısiyle rehnedilen yükü hüsnüniyetle iktisabeden üçüncü şahsa karşı takibatta bulunamaz.
J) MALLARI TESLİM ALANIN MESULİYETİ
MADDE 1177 - Malı deniz ödüncüne karşı rehnedilmiş olduğunu bilerek teslim alan gönderilen, mal teslim edilmiş olmasaydı alacaklının bundan alacağını elde edebileceği nispette ve en çok malın teslim zamanındaki kıymeti kadar alacaklıya karşı şahsan mesul olur.
K) YOLCULUKTAN VAZGEÇİLME HALİ
MADDE 1178 - Gemi yola çıkmadan deniz ödüncü ile ilgili yolculuktan vazgeçilmiş ise alacaklı, deniz ödüncü muamelesinin yapıldığı yerde ödünç verilen paranın derhal ödenmesini istiyebilir. Ancak, primin mütenasiben indirilmesine razı olması lâzımgelir. Prim indirilirken bilhassa geçirilen rizikonun göze alınan rizikoya olan nispeti gözönünde tutulur.
Deniz ödüncü ile ilgili yolculuk, bu yolculuğun varma limanından başka bir limanda biterse deniz ödüncü borcu; prim indirilmeksizin bu son limanda mukavele ile tâyin edilen müddetin ve böyle bir müddet tâyin edilmemişse 1167 nci maddede yazılı sekiz günlük ödeme müddetinin geçmesinden sonra ödenir. Ödeme müddeti yolculuğun katî olarak durdurulduğu günden itibaren hesabolunur. Yukarki fıkralar hükümlerinden aksi anlaşılmadıkça bu hallerde 1168 - 1177 nci maddeler de tatbik olunur.
BEŞİNCİ FASIL
DENİZ KAZALARI
BİRİNCİ KISIM
MÜŞTEREK VE HUSUSİ AVARYALAR
A) UMUMİ HÜKÜMLER
I - TARİFELER
1. MÜŞTEREK AVARYA
MADDE 1179 - Müşterek bir deniz sergüzeştine atılmış olan gemiyi ve yükü tehdit eden bir tehlikeden onları korumak maksadiyle ve mâkul bir hareket tarzı teşkil edecek şekilde ve bile bile, fevkalâde bir fedakârlık yapılması veya fevkalâde bir masrafa katlanılması halinde "Müşterek avarya hareketi" mevcut sayılır ve bu hareketin ancak doğrudan doğruya neticesi olan zarar ve masraflar, müşterek avaryadır.
1184 - 1195 inci maddelerde sayılan haller dahi birinci fıkradaki unsur mevcut olmak ve bu kısımda aksine hususi hüküm blunmamak şartiyle, müşterek avaryaya girer.
Müşterek avaryadan sayılacak bir masrafın yapılmaması için göze alınan her fazla masraf da, başka ilgili şahıslar bu fazla masraflardan faydalansalar bile önlenmiş olan masrafın tutarına kadar, müşterek avarya garamesine kabul olunur.
Müşterek avarya garamesine giren zarar veya masraflar; gemi navlun ve yük arasında aşağıdaki hükümlere göre paylaşılır.
2. HUSUSİ AVARYA
MADDE 1180 - Müşterek avaryadan olmıyan, 1075 inci madde hükmüne girmiyen ve bir kaza neticesinde doğan bütün zarar ve masraflar ve hususiyle, gerek yolculuk sırasındaki, gerekse yolculuktan sonraki bir gecikmeden meydana gelen (İşsiz kalma zararları gibi) gemiyi veya yükü ilgilendiren bütün zararlar veya ziyanlar ile bir müşterek avarya hareketinin dolayısiyle neticesi olan (Rayiç farkından meydana gelen ziyanlar gibi) zararlar hususi avaryadır.
Hususi avaryanın gemiye ait olanına gemi maliki, yüke ait olanına yük sahibi katlanır.
II - TEHLİKEYE SEBEBİYET VEREN KİMSENİN DURUMU
MADDE 1181 - Tehlikenin üçüncü bir şahsın veya ilgililerden birinin kusurundan doğmuş olması, müşterek avarya hükümlerinin tatbikına mâni olmaz. Şu kadar ki; böyle bir kusuru olan ilgili sadece kendi uğradığı zarar için
herhangi bir tazminat isteyemiyeceği gibi sebep olduğu avarya garamesine iştirak edenlerin bu yüzden uğradıkları zararlardan da onlara karşı mesul olur.
Tehlikeye gemi adamlarından birinin kusuru sebep olmuşsa, bundan donatan da 1947 ve 1948 inci maddelere göre mesul olur.
III - MÜŞTEREK AVARYADAN SONRA ÇIKAN HUSUSİ AVARYALARIN TESİRLERİ
1. GARAMEYE İŞTİRAK BORCU ÜZERİNE
MADDE 1182 - Kurtarılan bir şeyden dolayı avarya garamesine iştirak borcu o şeyin sonradan hususi avaryaya uğraması halinde ortadan kalkmaz.
2. TAZMİNAT İSTEMEK HAKKI ÜZERİNE
MADDE 1183 - Müşterek avaryadan olan bir hasar sebebiyle tazminat istemek hakkı hasara uğrayan şeyin sonradan vukubulacak bir hususi avarya neticesinde tekrar hasara uğraması veya zayi olması ile değil, ancak sonraki kazanın önceki ile hiçbir ilgisi olmaması ve önceki zarar vâkı olmasaydı dahi sonraki kazanın tek başına bu yeni zararı tevlit edebilecek mahiyette olması halinde ortadan kalkar.
Bununla beraber sonraki kazanın vukuundan önce hasara uğramış olan şeyin sahibinin bunun eski hale getirilmesi için yapmış olduğu masraflardan dolayı tazminat istemek hakkı mahfuzdur.
B) MÜŞTEREK AVARYA
I - HALLERİ
1. DENİZE YÜK VE SAİRENİN ATILMASI
MADDE 1184 - Gemide mûtat ticari teamüllere göre taşınmakta olan yükü, gemi kısımlarını veya gemi aletlerini denize atma; gemi direklerini, çımaları veya yelkenlerini kesme; demirleri, demir halatları veya zincirleri bırakma yahut kesme; hallerinde gerek bizzat bu fedakârlıkların teşkil ettiği zararlar, gerek bu fedakârlıklardan gemiye veya yüke gelebilecek diğer zararlar, hususiyle denize mal atmak üzere açılan ambar kapaklarından veya başka bir delikten ambara giren suların yapacağı zararlar, müşterek avarya garamesine kabul olunur.
Daha önce denizciliğin tabii tehlikelerinden birinin tahakkuku ile kopmuş bulunan direk veya başka eşyanın kırık ve döküntülerini kesme hallerinde meydana gelen kayıp ve zararlar müşterek avarya olarak kabul olunmaz.
2. GEMİNİN HAFİFLETİLMESİ
MADDE 1185 - Karaya oturmuş olan geminin hafifletilmesi bir müşterek avarya hareketi teşkil ettiği takdirde, bunun için yükün, yakıtın veya kumanyanın hepsinin yahut bir kısmının mavnalara veya diğer vasıtalara aktarılması halinde; mavnalar veya diğer vasıtaların kirası ile zikri geçen şeylerin aktarılmaları ve yeniden gemiye yüklenmeleri sırasında gemiye veya kendilerine ve vasıtalarda yüklü bulundukları sırada yalnız kendilerine gelebilecek bütün zararlar müşterek avaryaya kabul olunur.
3. GEMİNİN KARAYA OTURTULMASI
MADDE 1186 - Geminin yalnız batmak veya zaptedilmek tehlikesinden korunması için bilerek karaya oturtulması halinde; karaya oturma ve yeniden yüzdürmeden çıkan zararlar ve yüzdürme masrafları müşterek avarya olarak kabul olunur. Şu kadar ki: zikri geçen tedbir alınmamış olsaydı geminin mutlaka sahil veya kayalara bindireceği anlaşılırsa yalnız yüzdürme masraf ve zararları müşterek avarya kabul olunur.
4. GEMİNİN YÜZDÜRÜLMESİ
MADDE 1187 - Gemi, kendisinin ve yükün kurtarılması için bilerek karaya oturtulmuş olmayıp da başka sebeplerden oturmuşsa, karaya oturma yüzünden çıkan zararlar müşterk avaryadan sayılmamakla beraber yeniden yüzdürme için yapılan masraflarla bu maksatla gemiye veya yüke bilerek yapılan zararlar müşterek avaryadandır. Hususiyle tehlikeli bir vaziyette bulunan gemiyi müşterek selâmet uğruna yüzdürmek veya daha derin bir yere götürmek için sarf olunan gayretler yüzünden:
1. Yelken ve direk veya bunlardan birinin zıyaı yahut hasara uğramasından doğacak zararlar;
2. Makine ve kazanlara ârız olan hasarlar;
3. 1185 inci maddede yazılı zararlar;
müşterek avarya olarak kabul olunur.
5. GEMİDE ÇIKAN YANGININ SÖNDÜRÜLMESİ
MADDE 1188 - Gemide çıkan yangını söndürmek üzere gemide ve yükte veya bunlardan birinde su ile yahut lombarları açarak batırma da dâhil olmak üzere başka suretlerle meydana getirilen zararlar; (Yükün yanmamış kalan parçalarının istif edilmeksizin veya dökme halde gemiye yüklenmiş bulunan malların ve gemi kısımlarının yanma yüzünden uğradığı zararlar hariç) müşterek avaryadandır.
6. YAKIT YERİNE YAKILAN YÜK, GEMİ EŞYASI VE KUMANYASI
MADDE 1189 - Tehlike karşısında müşterek selâmet uğruna zaruri olarak yakıt gibi yakılan yük, gemi eşyası ve kumanyası veya bunlardan biri; ancak ve ancak gemi tam ve bol yakıt ile donatılmış olduğu takdirde müşterek avarya kabul olunur. Şu kadar ki; bu suretle yakılan şeylerin muadili olan yakıt miktarının muhammen kıymeti, son hareket limanı ve gününün rayici üzerinden hesaplanarak donatana zimmet ve müşterek avaryaya matlup kaydolunur.
7. BARINMA LİMANINDAKİ MASRAFLAR
MADDE 1190 - Kaza, fedakârlık veya başka fevkalâde haller yüzünden yolculuğa devam olunması gemiye ve yüke müşterek bir tehlike getirecek olup da bunun önüne geçmek için geminin bir barınma, liman veya yerine girmesi yahut yükleme liman veya yerine dönmesi yahut gereken tamiratın yaptırmak buralarda mümkün olmadığı takdirde başka bir barınma limanına girmesi ve bu hareketlerin müşterek selâmet bakımından zaruri bir tedbir mahiyetini arz etmesi halinde aşağıda sayılan zarar ve masraflar müşterek avarya olarak kabul olunur:
1. Mezkûr liman veya yere giriş masraflariyle, barınma veya dönmenin neticesi sayılabilmek şartiyle; geminin bu liman veya yerden ilk yükünün tamamı veya bir kısmiyle hareketindeki çıkış masrafları;
2. Gemi hasarlarının tamiri için zaruri olmak şartiyle yük, yakıt veya kumanyayı gemi içinde koyup kaldırmak yahut bir yükleme, durma veya barınma liman yahut yerinde boşaltmak için yapılan masraflar;
3. Yük, yakıt veya kumanyayı elden geçirme ve boşaltma masrafları 2 nci bent hükmü gereğince müşterek avarya olarak kabul olunduğu takdirde, bunların yeniden yükletilme ve gemide istif edilme masraflariyle depo ve mâkul surette yapılmış olmak şartiyle depo ile ilgili sigorta masrafları; şu kadar ki, gemi mahkûm edildir veya başladığı yolculuğunu yarıda bırakırsa geminin mahkûmıyetine hükmolunması veya yolculuğun bırakılması tarihinden sonra işliyecek depo masrafları müşterek avarya olarak kabul olunmaz; fakat yükün boşaltılması bitmeden gemi mahkûm edildiği veya yolculuktan vazgeçildiği takdirde, mezkûr depo masraflarının boşaltmanın bittiği ana kadar tahakkuk eden kısmı müşterek avaryaya kabul olunur.
4. Hasara uğramış bir gemi, yolculuğa bütün yükü ile devamını temin edecek surette tamir görebileceği bir liman veya yerde bulunur da, masraftan tasarruf maksadiyle tamir için başka bir liman veya yere yahut da varma limanına kadar yedekte çektirilir veya yük kısmen veya tamamen başka bir gemiye aktarma ve sair herhangi bir suretle varma limanına doğru yola çıkarılırsa, sarfedilecek römorkaj ve aktarma masraflariyle yükün varma limanına ulaştırılmasına mâtuf sair fevkalâde masraflar; şu kadar ki, bu masraflar, böylece tasarruf edilecek fevkalâde masraf tuturını aşmamak şartiyle, yolculukla ilgililer tarafından, bu suretle sarfından kurtulmuş oldukları fevkalâde masraflar nispetinde ödenir;
5. Geminin bir barınma limanına girmesi veya yükleme limanına veya yerine dönmesi sebebiyle uzıyan yolculuk dolayısiyle kaptanla diğer gemi adamlarına verilmiş olan ücretlerle bu uzıyan yolculuk sırasında onların yiyip içmeleriyle yakıt ve kumanyadan sarfedilmiş olanlar için yıpılmış bulunan ve mâkul had dâhilinde olan masraflar;
6. Bir gemi, bir liman veya yere girer veya bir liman veya bir yerde kalırsa, yahut bir kaza veya fedakârlık neticesinde geminin uğradığı hasarların tamirini mümkün kılmak için gemi bir limana veya bir yere girer veya bir limanda yahut bir yerde kalırsa ve geminin emniyetle yolculuğa devam edebilmesi bu tamire bağlı bulunursa, kaptanın ve gemi adamlarının ücretleriyle yiyip içmeleri için geminin bu liman veya yerde durduğu munzam devrede ve yolculuk edebilecek duruma girdiği veya bu duruma girmesi lâzım geldiği tarihe kadar mâkul had içinde yapılmış bulunan masraflar müşterek avaryadandır. Munzam durma devresi, gemi mahkûm edildiği veyahut ilk yolculuğuna devam etmediği takdirde geminin mahkûm edildiği yahut yolculuğu bıraktığı tarihte ve şayet bu tarihte gemi henüz boşaltılmamış olursa boşaltmanın bittiği tarihte sona erer.
Munzam durma devresinde sarfedilmiş olan kumanya ve yakıt ve bu devrede yapılmış olan liman masrafları (Müşterek avaryadan olmıyan tamirlerin yapılması sebebiyle sarf edilmiş bulunan hariç olmak üzere), müşterek avaryaya kabul olunur.
7. Kaptanlara ve diğer gemi adamlarına geminin bakımı veya müşterek avaryaya girmiyen tamirler için fazla çalışma ücreti ödenmiş olduğu takdirde bu ücret bunun ödenmiş olması dolayısiyle yapılmasına hacet kalmamış bulunan ve yapılması halinde müşterek avaryaya dâhil edilecek olan masraflar nispetinde müşterek avaryaya kabul olunur.
8. Gerek bu bendin, gerekse müşterek avarya ile ilgili diğer hükümlerin tatbikında, donatanın kanun ile veya iş akdiyle bunları ödemeye mecbur olduğuna bakılmaksızın, kaptan ve diğer gemi adamlarına veya onlar lehine yapılmış bulunan bütün ödemeler ücret sayılır.
8. MUVAKKAT TAMİRLER
MADDE 1191 - Gemi; bir yükleme, durma veya barınma limanında müşterek selâmet uğruna veya müşterek avaryadan sayılacak bir fedakârlık neticesinde hâsıl olan hasarlardan dolayı muvakkaten tamir edilerse bu tamirin masrafları, müşterek avarya olarak kabul olunur. Şu kadar ki; kazaen vâkı bir hasar neticesinde sadece yolculuğun ikmalini temin için muvakkat tamirlere girişilmişse yapılan masraflar ancak mezkûr tamirler yapılmamış olsaydı karşılaşılacak ve müşterek avarya olarak tazmin edilecek olan masraftan elde edilen tasarruf nispetinde ve yapılmış olan masraflar yüzünden diğer ilgililerin elde edebilecekleri tasarruflara bakılmaksızın, müşterek avaryaya girebilir.
Müşterek avaryadan sayılan muvakkat tamir masraflarından yeni ve eski farkı indirilmez.
9. BOŞALTILMA SIRASINDA YÜKE GELEN ZARARLAR
MADDE 1192 - Yük, yakıt ve kumanyanın yalnız elden geçirme, boşaltma, depolama, yeniden yükleme ve istif ameliyeleri sırasında uğrayacakları hasar ve kayıplar; ancak, bu ameliyelere ait masrafların müşterek avaryadan sayılmaları halinde, müşterek avarya olarak kabul olunur.
10. GEMİNİN MÜDAFAASI
MADDE 1193 - Geminin düşman veya deniz haydutlarına karşı müdafaası halinde müdafaa sırasında gemiye veya yüke yapılan hasar, bu sırada sarf olunan cehane, gemi adamlarından biri müdafaa sırasında yaralandığı veya öldüğü takdirde tedavi ve cenaze masrafları, 1013 ve 1014 üncü maddelerde diğer mevzuat gereğince verilmesi lâzım gelen tazminat ve mükâfat, müşterek avarya olarak kabul olunur.
11. GEMİNİN KURTARILMASI
MADDE 1194 - Geminin düşman veya deniz haydutları tarafından durdurulup da fidye verilerek geminin ve yükün kurtarılması halinde rehinelerin geçim ve kurtarılma masraflariyle birlikte, verilen fidye müşterek avarya olarak kabul olunur.
12. PARA TEDARİKİ
MADDE 1195 - Müşterek avarya masraflarını kapatmak üzere yolculuk sırasında para bulmak lâzım gelip de bu hal zarar ve masraflara sebep olmuş veya ilgililer arasında yapılacak paylaşma ayrıca masrafı icabettirmişse, mezkûr zarar ve masraflar da müşterek avaryaya kabul olunur. Hususiyle yolculuk sırasında satılan malların satışından doğan ziyan, lâzım olan para deniz ödüncü yolcu ile alınmışsa deniz ödüncü primi, deniz ödüncünden başka bir suretle alınmışsa sarf olunan paranın sigorta primi, zararların tesbit ve tâyini ve müşterek avarya hesaplarının yaptırılması masrafları müşterek avarya olarak kabul olunur.
Para, borçlu masaya dâhil ilgililerden herhangi biri tarafından temin olunmamışsa müşterek avaryaya giren sarfiyat için yüzde iki nıspetinde bir komüsyon kabul olunur.
Ancak, komüsyon hesap edilirken kaptan, zâbitler ve tayfaların ücretleri ve geçim masrafları ve yolculuk sırasında yeniden tedarik edilmemiş olan yakıt ve kumanya bedelleri nazara alınmaz.
II - İSTİSNALARI
1. HUSUSİ AVARYA HALLERİ
MADDE 1196 - Aşağıdaki haller müşterek avaryadan olmayıp hususi avaryadan sayılır:
1. Yolculuk sırasında olsa bile hususi avarya neticesinde lâzım olan paranın teradikinden çıkan zarar ve masraflar;
2. Gemi ve yük için birlikte itiraz edilmiş ve her ikisi kurtarılmış olsalar bile itiraz masrafları;
3. Gemi yüzmekte iken yelken zorlaması veya makine ve kazanların çalıştırılması yüzünden gemi, yük ve navlun veya bunlardan birinin duçar olacağı kayıp ve hasarlar.
2. MÜŞTEREK AVARYA OLARAK KABUL OLUNAMIYACAK HASARLAR
MADDE 1197 - Müşterek avarya hallerinde zararın tesbitinde aşağıdaki şeylerin uğradıkları hasar ve zıya, hesaba katılmaz:
1. Mûtat ticari teamüllere uygun şekilde taşınmış olmayan mallar;
2. Taşıyanın acentesinin veya sair temsilcisinin haberi olmaksızın veya yükleme sırasında bile bile yanlış beyanla yükletilmiş mallar; şu kadar ki, bu gibi mallar kurtarılmış olursa müşterek avarya borcuna iştirak ederler. Yükleme sırasında hakikî değerlerinden aşağı bir değer bildirmek suretiyle yükletilen mallara ârız olacak zarar ve kayıplar, bildirilen değer üzerinden tazmin olunursa da müşterek avarya borcuna hakikî değerleri üzerinden girer;
3. Kaptana usulüne göre bildirilmemiş olan kıymetli eşya, sanat eserleri, para ve kıymetli evrak.
III - ZARAR VE TAZMİNATIN TESBİTİ
1. GEMİ HAKKINDA
a) UMUMİ OLARAK
MADDE 1198 - Gemi ve teferruatının uğramış oldukları hasarlara ve ziyaa karşılık müşterek avaryaya kabul edilecek miktar, tamir yapılmış veya eski parçaların yerine yenileri konulmuş olduğu takdirde, aşağıdaki maddede gösterilen indirmeler mahfuz kalmak üzere, tamirin veya yenilemenin mâkul ve hakiki değerinden ibaret olacaktır.
Tamirat yapılmamış ise, bilirkişinin takdir ettiği tamir masraflarını aşmamak şartiyle, müşterek avaryaya mâkul bir amortisman kabul olunur.
Geminin fiilî veya hükmî tam ziyaı halinde gemiye verilecek müşterek avarya tazminatı, müşterek avaryadan olmıyan hasarların tamir masrafları ve varsa satış tutarı çıkarıldıktan sonra kalan, geminin takdir edilen sağlam hali değerinden ibarettir.
b) TAMİR TUTARLARINDAN İNDİRİLECEK YENİ - ESKİ FARKLAR
MADDE 1199 - Eski malzeme veya parçalar yenileriyle değiştirildiği takdirde müşterek avarya tazminatı hesabında müşterek avarya olarak ödenmesi kabul edilen tamir tutarlarından yeni ve eski farkları, 1191 inci maddenin son fıkrası hükmü mahfuz kalmak üzere, aşağıdaki hükümlere göre indirilir:
Esas itibariyle indirmeler geminin yaşına göre hesabedilir; geminin ilk defa olarak gemi siciline kaydolunduğu tarihten kazanın vukubulduğu tarihe kadar geçen müddet geminin yaşı itibar olunur. Ancak, kumanya ve demirbaş eşya, izolâsyon tertibatı, kurtarma sandalları ve benzerleri, ciro (gyro) puslası tertibatı, telsiz aletleri, istikamet gösteren aletler ile iskandil aletleri ve benzerlerinde ve makine ve kazanlarda indirme, ilgili eşyanın kendi yaşına göre yapılır.
Kullanılmamış olan kumanya, istihlâk maddeleri ve aletler hakkında hiçbir indirme yapılmaz.
İndirme yeni malzeme ve parçaların değeri üzerinden yapılır. Hasarı tesbit masrafları müstesna, bu değere işçilik ve yerleştirme masrafları da dâhildir.
Kızak ve havuz ücretleriyle geminin yer değiştirme masrafları tam olarak kabul olunur.
Kazaya takaddüm eden altı ay zarfında boyanmış ise karinayı temizleme ve boyama masrafları da hesaba ithal edilir.
A) Bir yaşına kadar bütün tamir masrafları tam olarak kabul edilir. Ancak, Karinayı kazıma, temizleme ve boyama veya ziftleme masraflarından üçte biri indirilir.
B) Bir yaşından üç yaşına kadar: Karinayı kazıma, temizleme ve boyama masraflarından (A) bendine göre indirme yapılır.
Zincir ve madenî teller hariç olmak üzere yelkenler, teçhizat, halatlar, ipler, ambar kapakları, palamar, örtüler, muşambalar, kumanya ve istihlâk maddeleri ve boya bedellerinden üçte bir indirilir.
Ambarın iç döşemeleri, tahda direkler ve sırıklar ve sandallar dâhil teknenin ahşap kısımları, mobilya, mefruşat, tabak, çanak takımları, madeni ve cam eşya, teller ve madenî palamar, ciro (gyro) pusları tertibatı, telsiz telgraf aletleri, istikamet tâyin eden âletler, akis yoliyle iskandil ve benzeri cihazlar, çapa zinciri ve zincirler, izolâsyon tertibatı, yardımcı makineler, dümen cihazları ve teferruatı, maçuna, vinç ve elektrik makineleri ve teferruatı (Elektrik tahrik makineleri hariç) değerleri üzerinden altıda bir indirilir. Diğer tamirler tam bedelleriyle kabul olunur.
Ahşap veya muhtelif teknelerde madenî kaplamalar aşağıdaki şekilde muamele görür:
Gemiden çıkarılan madenî kaplamaların gayrisafî ağırlığına müsavi bir miktarın bedelinden hurdanın satış tutarı düşürülür ve bakıye meblâğ tam olarak kabul edilir. Yeni kaplamalar yapmak için kullanılan çiviler, keçe ve işçilik üçte bir tenzilâta tabidir.
C) Üç yaşından altı yaşına kadar; İndirme yukardaki (B) bendine uygun olarak yapılır. Ancak, ambarın iç döşemeleri dâhil teknenin tahta kısımlarından ahşap direk, sırık ve sandallardan, mobilya ve mefruşattan üçte bir ve direk ve sırıkların demir kısımlariyle (Kazanlar ve teferruatı dâhil) bütün makinelerden altıda bir indirilir.
D) Altı yaşından on yaşına kadar: İndirme (C) bendine göre yapılır. Ancak, bütün teçhizatın, ip ve halatların, iskota ve palamarların, direk ve sırıkların demir kısımlarının, ciro (gyro) pusla tertibatının, telsiz telgraf aletlerinin, istikamet gösteren cihazlarla akis yoliyle iskandil cihazları ve benzerlerinin, izolâsyon tesisatının, yardımcı makineler, dümen cihazları, maçuna, vinç ve teferruatı ile (Kazanlar ve teferruatı dâhil) sair bütün makinelerin bedellerinden üçte bir indirilir.
E) On yaşından onbeş yaşına kadar: Bütün yenilemelerden üçte bir indirme yapılır. Ancak, teknenin demir aksamı ile çimento işleri ve çapa zincirlerinden altıda bir indirilir. çapalar ise tam bedelle hesaba alınır.
F) On beş yaşından sonra: Bütün yenilemelerden üçte bir indirilir. Ancak, çapa zincirleri altıda bir indirmeye tabidir. Çapalar ise tam bedelle hesap edilir.
2. YÜK HAKKINDA
a) UMUMİ OLARAK
MADDE 1200 - Fedakârlık neticesinde zıya veya hasara uğrayan yük için verilecek tazminat mal sahibinin bu yüzden uğradığı zarara eşit olacaktır. Zarar miktarı geminin boşaltıldığı son gündeki veya yolculuk varma limanından başka bir yerde bitirilirse yolculuğa son verildiği tarihteki piyasa fiyatı esas tutularak takdir olunur.
Piyasa fiyatı yoksa yahut bu fiyat veya bu fiyatın nasıl tatbik edileceği bilhassa malın mahiyeti yüzünden kestirilemiyorsa fiyat bilirkişilere biçtirilir.
Bu fiyattan, malın ziyaı neticesi tasarruf edilen navlun, Gümrük Resmi ve sair masraflar indirilir. Müşterek avaryadan sayılmıyan ve avaryaya sebep olmuş hâdiseden önce veya sonra yahut hâdise sırasında hâsıl olan değer düşüklüğü ve ziyanlar dahi, tazminat hesap olunurken indirilir. 1183 üncü madde hükmü mahfuzdur.
Müşterek avarya masraflarını kapatmak üzere 1195 inci madde hükmü gereğince satılan mallar da feda edilmiş mallardan sayılır.
b) HASARA UĞRIYAN MALLARIN SATIŞI:
MADDE 1201 - Fedakârlık neticesinde hasara uğrıyan mallar satıldığı ve zararın tutarı hakkında taraflarca başka esaslar kabul edilmiş olmadığı takdirde hiç hasara uğramamış olduğu kabul edilmek suretiyle malların en son boşaltma günündeki veya yolculuk asıl varma limanından başka bir limanda sona ermişse yolculuğun sona erdiği gündeki sâfi kıymeti ile avaryalı malların sâfi satış tutarı arasındaki fark müşterek avaryaya ithal edilecek zarar miktarını gösterir.
3. NAVLUN HAKKINDA
MADDE 1202 - Yükün zıya veya hasarından doğan navlun kayıtlarının müşterek avarya yoliyle tazmini; navlun kayhudun bir müşterek avarya hareketi neticesi olmasına yahut da bizzat yükün zıya veya hasarının müşterek avaryaya kabul edilmiş bulunmasına bağlıdır.
Kaybedilen gayrisâfi navlundan, yapılan fedakârlık sebebiyle tasarruf edilmiş olan masraflar indirilir.
IV - GARAMEYE İŞTİRAK BORCU:
1. UMUMİ ESASLAR:
MADDE 1203 - Müşterek avaryaya kabul olunan zararların tamamı, gemi, yük ve navlun arasında gemi ve yükün değerleri ve navlunun miktarı ile mütenasip olarak pay edilir.
Müşterek avaryaya iştirak borcu, birinci fıkrada yazılı şeylerin yolculuğun sonundaki hakikî sâfi değerlerine, önceden ithal edilmiş olmadıkça feda olunan şeyler için kabul olunan müşterek avarya tazminatı ilâve olunmak suretiyle tesbit olunur.
Geminin ve yükün müşterek avarya hareketi anında tamamiyle zıyaa uğramaları halinde, navluna hak kazanmak üzere ödenmelerine veya yapılmalarına hacet kalmıyacak olup da müşterek avaryadan sayılmıyan gemi adamları ücretleriyle masraflar, donatanın rizikoya uğrıyan yük ve yolcu navlunlarından indirilir.
Garameye iştirak eden şeyler için müşterek avarya hareketinden sonra yapılmış olan ve müşterek avaryaya kabul edilmiş olmıyan masraflar da bunların iştirak değerlerinden indirilir. Yolcuların bagajları ile konişmentoya bağlanmamış olan zatî eşyaları müşterek avaryaya iştirak etmez.
2. TAZMİNATA HAKKI OLANLARIN REHİN HAKLARI
a) UMUMİ OLARAK
MADDE 1204 - Tazminata hakkı olanlar. gemi ve navluna düşen garame payları için bir gemi alacaklısı hakkında ve garameye girecek malların her biri üzerinde de o mallara düşen garame payları için bir yük alacaklısı hakkını haizdirler; şu kadar ki, yük alacaklısı hakkı, mallar teslim edildikten sonra zilyedliği hüsnüniyetle iktisap etmiş olan üçüncü şahıs zararına olarak kullanılamaz.
Garameye girecek malların gönderileni; malları teslim alırken bunlara bir garame payı düşmüş olduğuna vâkıf ise bu pay için, mallar teslim edilmiş olmasaydı o malların paraya çevrilmesi halinde garame payı ne nispette ödenecek idiyse o nispette malların teslim zamanındaki değerine kadar şahsan mesuldür.
b) GEMİYE DÜŞEN GARAME PAYI İÇİN TEMİNAT
MADDE 1205 - Geminin 1207 nci maddeye göre zararın tesbit ve taksim edilmesi lâzım gelen limandan ayrılabilmesi için gemiye düşen garame paylarına karşılık olarak yük ile ilgili olanlara teminat göstermek mecburidir.
c) YÜKÜ TAKYİD EDEN REHİN HAKKININ KULLANILMASI
MADDE 1206 - Kaptan, garame payları ödenmedikçe veya 1070 inci madde gereğince temin edilmedikçe garameye iştirak eden malları teslim edemez; ederse mallar üzerindeki rehin hakkına halel gelmemekle beraber kendisi de bu paylardan şahsan mesul olur. Kaptanın hareket tarzını donatan emretmişse 973 üncü maddenin 2 nci fıkrası tatbik olunur.
Tazminata hakkı olanların garameye giren mallar üzerindeki rehin hakkı bunlar namına, taşıyan tarafından kullanılır. Taşıyan bu rehin hakkını kullanırken navlunda ve sarfettiği paralardan dolayı kendisinin haiz olduğu rehin hakkına dair 1077 nci madde hükümlerine tabidir.
C) DİSPEÇ
I - UMUMİ OLARAK
1. YAPILACAĞI YER
MADDE 1207 - Zararın tesbit ve taksimi varma yerinde, ve eğer buraya varılmazsa, yolculuğun bittiği limanda yapılır.
2. DİSPEÇİ
MADDE 1208 - Dispeç, hükümetçe tâyin edilmiş olan dispeççiler ve bunlar yoksa, mahkemenin tâyin edeceği kimseler tarafından yapılır. Şu kadar ki; gemi ve yükle alâkalılar da müttefikan dispeççi seçebilirler.
İlgililerden her biri dispeçin yapılması için lâzım olan ve elinde bulunan vesikaları hususiyle çarter partileri, konişmento ve faturaları, dispeççiye ibraz etmeye mecburdur.
Dispeççinin talebi üzerine mahkeme, Usul Kanunu hükümleri gereğince ellerinde bulunan vesikaları dispeççiye ibraz etmelerini bunları elinde bulunduranlara emreder.
Dispeççi; ilgililerin dispeçi tetkik etmelerine müsaade ve talepleri üzerine masraflarını çekmek şartiyle, bir kopya vermeye mecburdur.
3. DİSPEÇİ YAPTIRMA MÜKELLEFİYETİ
MADDE 1209 - Kaptan gecikmeksizin dispeçi yaptırmakla mükelleftir; bu mükellefiyetini yerine getirmezse ilgililerin her birine karşı mesul olur. Sigortacı dâhil bütün ilgililerin kaptanın dispeç yaptırmaya mecbur tutulması için kaptana ve donatana karşı dâva açmak hakları mahfuzdur.
Dispeç vaktinde yaptırılmazsa, ilgililerden her biri ve bu arada sigortacı bunun yapılmasını istemiye ve yaptırmaya salâhiyetlidir.
Dispeçin yapılması talebi hâdisenin müşterek avarya sayılamıyacağı ileri sürülerek dispeççi tarafından reddedilirse, dispeçin yapılması lâzım gelip gelmediğine ilgililerden herhangi birinin ve bu arada sigortacının müracaatı üzerine 1207 nci maddede yazılı yerdeki mahkemece karar verilir. Mahkeme evrak üzerine veya ilgilileri ve bu arada sigortacıları dinliyerek bu hususta karar verir. Bu halde, basit muhakeme usulü tatbik olunur.
II - DİSPEÇİN TASDİKINI TALEP VE İTİRAZ
1. DURUŞMA
MADDE 1210 - İlgililer ve bu arada sigortacılar 1207 nci maddede yazılı yerdeki mahkemeden dispeçin tasdikını istiyebilecekleri gibi avaryanın nevine veya hesaplarına itiraz da edebilirler.
Dilekçede duruşmaya çağırılacak olan ilgililerin ad ve soyadları bildirilmek lâzımdır.
Dilekçe üzerine mahkeme dispeççiden dispeç ile müsbit evrakı ister, bu
vesikaların tamamlanmasına lüzum görülürse ibrazını onları elinde bulunduranlara emreder.
İlgililerin hepsi duruşmaya çağırılır. Davetiyede, dispeç ile müsbit vesikaların mahkeme kaleminde incelenebileceği ve çağırılanın daha önce de dispeçe karşı mahkemede itirazda bulunabileceği muayyen günde gelmediği takdirde dispeçe muvafakat etmiş sayılacağı yazılır. Davetiyenin tebliğ için duruşma gününden en az on beş gün önce gönderilmesi lâzımdır.
Dispeç raporuna itirazın en geç ilk celsede hiçbir tereddüdü gerektirmiyecek derecede açık ve etraflı olarak bildirilmesi mecburidir. Haklı sebepler dolayısiyle bu mümkün olmazsa, hâkim ilgiliye itirazını bildirmek üzere bir defalık uygun bir mehil verir. İlk celsede veya en geç hâkim tarafından verilecek mehil içinde gereği gibi açık ve etraflı şekilde bildirilmemiş olan itiraz vukubulmamış sayılır.
2. DİSPEÇİN TASDİKİ
MADDE 1211 - Tâyin olunan günde hazır olanlarla duruşma yapılır. Dispeçe karşı duruşmada veya daha önce bir itiraz yapılmamış olduğu takdirde dispeç tasdik olunur. İtiraz yapılmışsa ilgililer dinlenir. İtirazın yerinde olduğu görülür veya başka surette bir anlaşmaya varılırsa dispeç buna göre düzeltilerek tasdik olunur.
İtarazın hemen karara bağlanmasının mümkün olmaması halinde dispeç raporunun itirazın şümulü dışında kalan kısımları ayrı bir kararla tasdik ve itiraz edilen kısım hakkında duruşmaya devam olunur.
3. TATBİK OLUNACAK USÜL HÜKÜMLERİ
MADDE 1212 - 1210 ve 1211 inci maddeler hükümleri mahfuz kalmak şartiyle dispeçin tasdikında ve itirazların tetkikında basit muhakeme usulü hükümleri tatbik olunur.
4. DİSPEÇ RAPORUNUN TASDİKI HAKKINDAKİ KARARIN HÜKMÜ
MADDE 1213 - Dispeç raporunun tasdikı hakkındaki kararın kesinleşmesiyle bu karar, raporda gösterilen alacakların ödetilmesi için verilmiş bir ilâm mahiyetini kazanır. Şu kadar ki; itiraza uğramamış olan bir raporun tasdikı kararı kesinleşmeden önce de bu mahiyeti haizdir.
Raporun tasdikına ait ilâm, tasdik talebi üzerine yapılan duruşmaya usulüne göre çağırılmış olmıyan ilgiler aleyhine hiçbir netice doğurmaz.
D) MÜŞTEREK AVARYA ESASLARINA TABİ OLAN BAŞKA HALLER
1. ŞARTLAR
MADDE 1214 - Kaptan yolculuğa devam maksadiyle fakat müşterek avaryadan olmıyan bir sarfiyat için 1000 ve 1001 inci maddeler gereğince yükü deniz ödüncüne karşı rehnetmiş olur veya satmak veya kullanmak suretiyle yükün bir kısmı üzerinde tasarruf etmiş bulunursa yükle ilgili olanlardan birinin hakkı olan tazminatı gemi ve navlun üzerinden tamamen veya kısmen alamaması yüzünden uğrıyacağı zarar yükle ilgili olanların hepsi tarafından müşterek avarya esaslarına göre çekilir.
Bütün hallerde ve hususiyle 1001 inci maddenin ikinci fıkrasının ikinci cümlesindeki halde yükle ilgili olanlara ait zarar, 1200 üncü maddede yazılı tazminata göre tesbit olunur. Satılan mallar meydana gelebilecek, müşterek avaryaların garamesine dahi yukarda yazılı tazminata esas tutulan değer üzerinden girer.
2. HÜKÜMLER:
MADDE 1215 - Bu kanunun 1089 ve 1214 üncü maddelerinde yazılı hallerde ödenecek garame payları ve alınacak tazminat, her hususta müşterek avarya hallerindeki garame payları ve tazminat hükmünddir.
İKİNCİ KISIM
ÇATMA
A) KUSURSUZ ÇATMA
MADDE 1216 - Çatma umulmıyan bir hal veya mücbir kuvvet yüzünden vukua gelmiş veya neden ileri geldiği anlaşılamamışsa çarpışan gemilerin yahut gemilerde bulanan can ve malların çatma yüzünden uğradıkları zarar için tazminat istenemez.
B) KUSURLU ÇATMA
I - BİR TARAFLI KUSUR
MADDE 1217 - Çatma gemilerden birinin gemiadamlarının kusurundan ileri gelmişse, zararı o geminin donatanı tazmine mecburdur.
II - MÜŞTEREK KUSUR
MADDE 1218 - Çatma; çarpışan gemilerin gemiadamlarının müşterek kusurlarından ileri gelmişse, bu gemilerin donatanları çatma yüzünden gemilerin veya gemide bulunan malların uğradıkları zararı kusurlarının ağırlığı nispetinde tazmin etmeye mecburdurlar.
Gemide buluan bir insanın ölümünden veya yaralanmasından yahut sıhhatinin bozulmasından doğan zararlardan, gemilerin donatanları zarar görene karşı müteselsilen mesul olurlar.
Donatanların birbirine karşı olan münasebetlerinde bu gibi zararlar için dahi birinci fıkra tatbik olunur.
III - MECBURİ KILAVUZUN KUSURU
MADDE 1219 - Gemi mecburi kılavuz tarafından sevk edilirken onun kusurundan ileri gelen çatmadan geminin donatanı mesul olmaz; meğer ki, gemiadamlarından olan kimseler kendilerine düşen vazifeleri yapmamış olsunlar.
C) ÇATMA OILMAKSIZIN ZARAR
MADDE 1220 - Gemi bir manevrayı yapmak veya yapmamak suretiyle yahut nizamlara riayetsizlik yüzünden başka bir gemiye yahut gemide bulunan can veya mallara çatma olmaksızın, bir zarar verirse bu kısım hükümleri tatbik olunur.
D) MAHFUZ TUTULAN HÜKÜMLER
MADDE 1221 - Donatanın mesuliyetinin gemi ve navlun ile tahdidine ve
mukavelelerden doğan mesuliyetine dair hükümlerle gemiadamlarının kusurları sebebiyle mesuliyetine dair hükümler ve Denizde Can ve Mal Koruma hakkındaki Kanun hükümleri Mahfuzdur.
ÜÇÜNCÜNCÜ KISIM
KURTARMA VE YARDIM
A) ÜCRET İSTEME HAKKI
I - ŞARTLARI
MADDE 1222 - Deniz tehlikesi altında bulunan bir gemi veya gemideki şeyler; gemiadamlarının idaresinden çıktıktan sonra üçüncü şahıslar tarafından ele geçirilerek emniyet altına alınır veya, bu hal haricinde, gemi veya gemide bulunan şeyler üçüncü şahısların yardımiyle deniz tehlikesinden kurtarılır ise bu kısım hükümleri gereğince kurtarma veya yardım için bir ücret istenebilir.
Kurtarma veya yardım aynı donatanın birden çok gemileri arasında olsa da hüküm aynıdır.
Ödenecek para, emniyet altına alınan veya kurtarılan şeylerin değerini hiçbir halde geçemez.
II - İSTİSNALARI
1. NETİCESİZ KALMIŞ HİZMETLER
MADDE 1223 - Yapılan hizmetler neticesiz kalmış olursa kurtarma veya yardım ücreti diye bir şey istenemez.
2. ÜCRET İSTİYEMİYECEK KİMSELER
MADDE 1224 - Kaptanın açık mümanaatına rağmen bir gemiye yardımda bulunmuş olan kimse, kurtarma veya yardım ücreti diye bir şey istiyemez; meğer ki, münaatın mâkul olmadığı anlaşılsın.
Tehlike altında bulunan geminin gemiadamları da böyle bir talepte bulunamazlar.
Römorkör tarafından çekilen geminin yahut yükünün emniyet altında alınmış veya kurtarılmış olmasından dolayı kurtarma veya yardım ücreti istenebilmesi için cer mukavelesinin yerine getirilmesi mahiyetinde sayılamıyacak derecede fevkalâde hizmetlerde bulunulmuş olması şarttır.
B) ÜCRETİN TAYİNİ
I - SÖZLEŞME YOKSA
1. UMUMİ OLARAK
MADDE 1225 - Taraflar arasında bir mukavele yoksa kurtarma ve yardım ücreti, halin icabı gözetilerek hak ve nasafet dairesinde tâyin olunur.
1230 uncu madde hükmü mahfuz kalmak şartiyle kurtarma veya yardım işlerine iştirak etmiş olan birden çok kimseler arasında kurtarma veya yardım ücretinin pay edilmesinde de birinci fıkra hükmü tatbik olunur.
Kurtarma veya yardım ücreti para olarak tesbit olunur. İlgililer rey birliğiyle istemedikçe ücret, emniyet altına alınan veya kurtarılan şeylerin değerlerinin bir yüzdesi nispetinde tesbit edilemez.
2. GÖZELİLECEK BAŞLICA HUSUSLAR
MADDE 1226 - Kurtarma veya yardım ücretinin tutarı tâyin olunurken başlıca şunlar gözetilir.
Elde edilen netice, çalışmış olanların emeği ve hizmti, emniyti, emniyet altına alınan veya kurtarılan geminin ve içindeki can ve malların mâruz kaldıkları tehlike, yardım veya kurtarmaya iştirak etmiş olanların kendileri ve gemileri için göze aldıkları tehlike, sarfedilen zaman, meydana gelen zararlar ve yapılan mesraflar, kurtarma veya yardıma iştirak etmiş olanların göze aldıkları tazmin mesuliyeti veya diğer mahzurlar tehlikeye soktukları malzemenin değeri ve yardım eden veya kurtaran gemi hususi bir maksada tahsis edilmişse bu maksat.
Emniyet altına alınan veya kurtarılan şeylerin değeri ile hak kazanılan navlun ve yolcu taşıma ücretleri ancak ikinci derecede gözönünde tutulur.
Bu hükümler 1225 inci maddenin 2 nci fıkrasında yazılı kimseler arasındaki taksim hakkına da tatbik olunur.
3. ÜCRETE GİRMİYEN MASRAFLAR
MADDE 1227 - Resmî dairelerin masraf ve harcları ve emniyet altına alınan veya kurtarılan şeyler için ödenmesi lâzım gelen gümrük ve diğer resimlerle bu şeylerin muhafazası, korunması, değerlerinin biçilmesi ve satılması maksatlariyle yapılan masraflar; kurtarma ve yardım ücretine dâhil değildir.
II - MUKAVELE VARSA
1. MUKAVELENİN DEĞİŞTİRİLMESİ VEYA İPTALİ
MADDE 1228 - Kurtarma veya yardım hakkında yapılan bir mukavele tehlike zamanında ve tehlikenin tesiri altında yapılmış ve kabul edilen şartlar hak ve nasafet esaslarına aykırı bulunmuş olursa, talep üzerine mahkeme tarafından değiştirilebilir yahut iptal olunabilir. Mukaveleyi yapanlardan biri hile ile mukaveleyi yapmaya sevk edilmiş olur yahut kurtarma veya yardım ücreti, yapılan hizmetlerle her hangi bir cihetten aşırı derecede nispetsiz bulunursa aynı hüküm tatbik olunur.
2. ÜCRETİN İNDİRİLME VEYA KALDIRILMASI
MADDE 1229 - Yardımda bulunan veya kurtaran kimseler kurtarma veya yardım işini kendi kusurlar ile zaruri kılmış yahut hırsızlık etmiş veya mal gizlemiş yahut doğruluğa sığmıyan başka hareketlerde bulunmuş olursa kurtarma veya yardım ücreti indirilebilir veya hiç verilmiyebilir.
C) ÜCRETİN PAYLAŞTIRILMASI
1. GEMİ VE YÜKÜN KURTARILMASI HALİNDE
MADDE 1230 - Bir gemi veya yükü, bir başka gemi tarafından tamamen veya kısmen emniyet altına alınır veya kurtarılırsa, kurtarma veya yardım ücreti, öteki geminin danatanı, kaptanı ve diğer gemi adamları arasında; ilk önce danatana yardım veya kurtarma yüzünden geminin uğradığı zararla işletme yüzünden yapılan fazla masraflar tazmin edildikten sonra bakıyeden vapur danatanına üçte iki, yelkenli donatanına yarısı, vapur kaptanı ve diğer gemiadamlarına altıda birer, yelkenli kaptanı ve diğer gemiadamlarına dörtte birer verilmek suretiyle pay edilir.
Kaptan müstesna olmak üzere gemiadamlarına düşen miktar, herbirinin bilhassa maddî ve şahsî hizmeti gözetilerek aralarında pay edilir. Pay yolculuk bitmeden gemiadamlarına bildirilir ve her birinin payını gösteren bir cetvele göre kaptan tarafından yapılır.
Pay cetveline karşı cetvelin bildirilmesinden sonra ilk varılan yerdeki mahkemeye veyahut da geminin bu yolculuktan bağlama limanına dönmesinden itibaren on gün içinde o yerdeki mahkemeye itiraz olunabilir.
Mahkemece ilgililer dinlendikten sonra pay cetveli aynen veya lüzumunda değiştirilerek tasdik olunur. Bu karar katîdir. Kararın bir sureti mahkemece gecikmeden donatana re'sen tebliğ edilir.
Bir ve ikinci fıkralara aykırı mukaveleler hükümsüzdür.
Kurtarma veya yardım işlerinin bu maksada tahsis edilmiş olan gemi veya römorkör tarafından yapılması halinde yukarki hükümler tatbik olunmaz.
II - İNSAN KURTARANLARA TAZMİNAT
MADDE 1231 - Kurtarmayı veya yardımı icabettiren kaza sırasında insan kurtarmak için çalışmış olan kimse, gemiye veya gemide bulunan şeyleri kurtarmış olanlara ait tazminattan hak ve nasfete uygun bir pay istiyebilir. Kurtarılan kimseler kurtarma veya yardım ücreti ödemeye mecbur değildir.
D) REHİN VE HAPİS HAKKI
I - UMUMİ OLARAK
MADDE 1232 - Yardım ve kurtarma masrafları ile ücretinden dolayı alacaklının emniyet altına alınan veya kurtarılan şeyler üzerinde rehin hakkı ve emniyet altına alınan şeyler üzerinde teminat verilinceye kadar aynı zamanda hapis hakkı vardır. Rehin hakkının kullanılmasında 1176 ncı madde hükmü tatbik olunur.
II - KAPTANIN VE DONATANIN MESULİYETİ
MADDE 1233 - Alacaklının alacağı tediye veya temin edilmedikçe, kaptan, malları tamamen veya kısmen teslim edemez, ederse alacaklının, teslim edilen şeylerden teslim zamanında elde edebileceği miktar nispetinde alacaklıya karşı şahsan mesul olur.
Kaptanın hareket tarzını donatan emretmiş ise 973 üncü maddenin 2 nci fıkrası hükümleri tatbik olunur.
III - GÖNDERİLENİN MESULİYETİ
MADDE 1234 - Kurtarma veya yardım keyfiyeti kendiliğinden kurtarma ve yardım masraflarını ödemek için şahsî bir borç doğurmaz.
Gönderilen malları teslim alırken onlardan kurtarma veya yardım masrafı ödeneceğine vâkıf ise bu masraflar için mallar teslim edilmiş olmasaydı bunların paraya çevrilmesi halinde masraflar ne nispette ödenecek idiyse o nispette şahsan mesuldür.
Teslim edilen mallarla birlikte başka şeyler de emniyet altında alınmış veya kurtarılmış olursa gönderilenin şahsi mesuliyeti masrafların bütün şeyler arasında pay edilmesi halinde teslim edilen mallara düşecek miktarı geçemez.
ALTINCI FASIL
GEMİ ALACAKLILARI VE YÜK ALACAKLILARI
A) GEMİ ALACAKLISI HAKKINI VEREN ALACAKLAR
MADDE 1235 - Aşağıdaki alacaklar sahiplerine "gemi alacaklısı hakkı" verir:
1. Gemi cebrî icra yolu ile satıldığı takdirde, geminin son limana girmesinden itibaren yapılan ve cebrî icra masraflarından sayılmıyan gemi ile teferruatının bekçilik ve muhafaza masrafları;
2. Gemi seyrüsefer ve liman resimleri ve hususiyle şamandıra, fener, karantina ve liman paraları;
3. Gemiadamlarının hizmet ve iş mukavelelerinden doğan alacakları;
4. Kılavuz ücretleriyle kurtarma yardım, fidye ve itiraz ücret ve masrafları;
5. Geminin müşterek avarya garame borçları;
6. Deniz ödüncüne karşı kendilerine gemi rehnedilmiş olan deniz ödüncü alacaklılarının alacakları ve gemimin tamamına veya bir kısmına sahip olsa bile kaptanın bu sıfatla ve gemi bağlama limanı dışında bulunduğu sırada zaruret hallerinde 988 ve 1001 inci maddeler hükümleri gereğince yaptığı diğer kredi muamelelerinden doğan alacaklar. Bağlama limanı dışında bulunduğu sırada zaruret hallerinde ve ihtiyaçla mahdut olarak geminin bakımı veya yolculuğun başarılması için bir kredi açmaksızın, kaptana bu sıfatla verilmiş levazımdan veya yapılmış hizmetlerden doğan alacaklar da bu hükümdedir;
7. Taşıyan aynı zamanda donatan olmasa bile, yük ile 1128 inci maddenin 2 nci fıkrasında yazılı bagajın teslim edilmemesinden veya hasara uğramasından doğan alacaklar ile yolcu veya malzeme taşıma akitlerin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemiş olmasından doğan peşin ödenmiş navlunun geri alınması dâhil diğer bütün alacaklar;
8. Kaptanın hususi bir vekâletle değil sırf kaptan sıfatiyle haiz bulunduğu kanuni salâhiyetine (Madde 948, fıkra 1, bent 1) dayanarak yaptığı hukuki muamelelerden ve donatan tarafından aktedilmiş olup ifası kaptana düşen bir mukavelenin yerine getirilmemesinden yahut noksan veya fena ifasından doğan (Madde 948, fıkra 1, bent 2) ve yukarki bentlere girmiyen alacaklar;
9. Geminin tamamına veya bir kısmına sahip olsa bile gemiadamlarından birinin kusurundan doğan (Madde 947, 948, fıkra 1, bent 3) alacaklar;
10. İşçi Sigortaları Kurumunun iş hayatına ait sigorta kanunları hükmünce donatanlardan istiyebileceği bütün alacaklar. Şu kadar ki; sigorta veya iş kanunları gereğince donatanların Sigorta Kurumuna karşı şahsan mesul tutulmasına ait hükümler mahfuzdur.
B) KANUNİ REHİN HAKKI
I - MEVZUU
1. GEMİ VE TEFERRUATI
MADDE 1236 - Deniz ödüncündeki akdî rehin dışında gemi alacaklılarının gemi ve teferruatı üzerinde knunî bir rehin hakları vardır.
Rehin hakkı gemiye zilyed olan her üçüncü şahsa karşı ileri sürülebilir.
Devlet, vilâyet, belediye ve diğer âmme hükmî şahıslarına ait olup denizde kazanç elde etme maksadına tahsis edilmiyen veya fiilen böyle bir maksat için kullanılmıyan gemiler üzerinde kunani rehin hakkı doğmaz. Şu kadar ki; bu hükmî şahıslar 1235 inci maddedeki gemi alacaklılarına karşı; gemi ve teferruatının alacaklara sebep olan yolculuk sonundaki değeri ile aynı yolculukta kazanılan navlun tutarı, gemi alacaklıları arasında kanuni sıralarına göre paylaştırılmış olsaydı alacaklılara düşecek miktar ne idiyse o nispette şahsan mesuldürler. 1252 ve 1253 üncü maddelerle 1255 inci maddenin 2 nci fıkrası ve 1256 ncı madde hükmü burada da tatbik olunur.
2. NAVLUN
MADDE 1237 - Gemi alacaklılarından her birinin kanuni rehin hakkı, alacağı sebep olan yolculuğun gayrisâfi navlununa da şâmildir.
3. YOLCULUK
MADDE 1238 - Bu fasıl hükümlerinin tatbikında "Yolculuk", geminin yeni baştan donatılmasını icabettiren veya yeni bir çarter mukavelesiyle girişilen yahut da yük tamamen boşaltıldıktan sonra başlanan yolculuktur.
4. GEMİADAMLARININ REHİN HAKKI
MADDE 1239 - Muhtelif yolculuklar aynı hizmet veya iş mukavelesinin hükmü içinde yapılmış olduğu takdirde 1235 inci maddenin 3 üncü bendinde yazılı gemi alacaklılarının, daha sonraki bir yolculuktan doğan alacaklarından dolayı daha önceki yolculukların navlunu üzerinde de kanuni rehin hakkı vardır.
5. DENİZ ÖDÜNCÜ ALACAKLISININ REHİN HAKKI
MADDE 1240 - Deniz ödüncü alacaklısının 1159 uncu maddeye göre haiz olduğu rehin hakkına diğer gemi alacaklılarının kanuni rehin haklarına dair hükümler tatbik olunur.
Deniz ödüncü alacaklısının rehin hakkının şümulü 1160 ıncı madde hükmü gereğince yapılmış olan deniz ödüncü mukavelesine göre tâyin edilir.
II - TEMİN EDİLEN ALACAK
MADDE 1241 - Gemi alacaklılarının rehin hakkı, ana parayı, faizi, deniz ödüncü primini ve masrafları aynı surette temin eder.
III - REHNİN PARAYA ÇEVRİLMESİ
1. UMUMİ OLARAK
MADDE 1242 - Gemi alacaklıları, gemi ve navlun (Deniz serveti) üzerinden haklarını İcra ve İflâs Kanunu hükümlerine göre alırlar.
Şu kadar ki;
1. İcra ve İflâs Kanunu'nun rehinle temin edilmiş alacaklar için ihtiyati haciz istenmiyeceğine dair olan hükmiyle rehin paraya çevrilmeden iflâs yoliyle takip yapılmasına engel olan hükmü burada tatbik olunmaz.
2. Dâva vaya takip donatana karşı olabileceği gibi, gemi bağlama limanında bulunsa bile, kaptana karşı da olabilir.
Kaptan aleyhine verilen hüküm veya kesinleşen takip donatana sâridir.
3. Mücerret gemi teferruatının veya gemi siciline kayıtlı bulunmıyan gemilerin satışı ile navlun alacağının devri hakkında İcra ve İflâs Kanunu'nun 112 - 121 inci maddleri hükümleri tatbik olunur.
2. DONATANIN ŞAHSİ MESULİYETİ
MADDE 1243 - Donatanın, alacağın doğduğu sırada veya daha sonra borçtan dolayı aynı zamanda şahsan dahil mesul olması, gemi alacaklılarının hakları üzerinde hiçbir tesir icra etmez.
Bu hüküm bilhassa gemiadamlarının hizmet ve iş mukavelelerinden doğan alacaklarına tatbik olunur.
3. DONATMA İŞTİRAKİ
MADDE 1244 - Gemi bir donatma iştiraki tarafından işletildiği takdirde bir tek donatanın malı imiş gibi, gemi ve navlun gemi alacaklılarına karşılık sayılır.
IV - SUKUTU
1. GEMİNİN CEBRİ VEYA ZARURİ SATIŞI
MADDE 1245 - (Değişik 1. fıkra: 5136 - 20.4.2004 / m.6) Geminin;
1. Yurt içinde cebri icra yoluyla,
2. Türkiye genelinde tirajı en yüksek beş gazete arasından iki ayrı gazetede üç gün ara ile iki kez ilanen tebligat yapılmak suretiyle gemi alacaklılarının satıştan haberdar edilmeleri kaydıyla yurt dışında cebri icra yoluyla,
3. Kaptan tarafından 990 ıncı madde hükmü gereğince kanuni yetkisine dayanarak zorunlu hallerde,
Satılması durumunda gemi alacaklılarının gemi üzerindeki rehin hakları kalkar. Satış bedeli alıcı tarafından henüz ödenmediği veya kaptanın yahut acentenin elinde bulunduğu müddetçe gemi alacaklıları için gemi yerine geçer.
Gemi ipoteği hakkındaki hususî hükümler mahfuz kalmak üzere 1 inci fıkra hükümleri gemi üzerindeki diğer rehin haklarına da tatbik olunur.
2. İPTAL KARARI
MADDE 1246 - Gemi, 1245 inci maddde yazılı haller haricinde temlik edilirse, iktisap eden kimse, ilân yolu ile tebligat yapılarak belli olmıyan gemi alacaklılarının rehin haklarının iptaline karar verilmesini istiyebilir.
V - DERECELERİ
1. BEKÇİLİK VE MUHAFAZA MASRAFLARI
MADDE 1247 - Geminin son limana girmesinden itibaren yapılan bakçilik ve muhafaza masraflarının (Madde 1235, bent 1); gemi bakımından gemi alacaklılarının diğer bütün alacaklarına karşı rüçhan hakkı vardır.
2. MUHTELİF YOLCULUKLARDAN DOĞAN ALACAKLAR
MADDE 1248 - 1235 inci maddenin 2 ilâ 9 sayılı bentlerinde yazılı alacaklardan, son yolculuğa (Madde 1238) ait alacaklar, yoluluğun bitmesinden sonra doğan alacaklar da dâhil olmak üzere daha önceki yolculuklara ait alacaklara ait alacaklara karşı rüçhan hakkını haizdirler.
Son yolculuktan evvelki yolculuklardan doğan alacaklar arasında yeni yolculuktan doğmuş olanları eskilerine tercih olunur.
Muhtelif yolculuklar aynı hizmt veya iş mukavelesi gereğince yapılmış oldukları takdirde 1235 inci maddenin 3 sayılı bendinde yazılı gemi alacaklıları, daha sonraki bir yolculuğa ait alacakları için haiz oldukları rüçhan hakkını, daha önceki bir yolculuğa ait alacaklar için de haizdirler.
Deniz ödüncüne sebep olan yolculuk 1258 inci madde gereğince birden çok yolculuğu ihtiva ediyorsa, deniz ödüncü alacağı, bu yolculukların birincisi bittikten sonra başlanan yolculuklara ait olan alacaklardan sonra gelir.
3. AYNI YOLCULUĞA AİT MUHTELİF ALACAKLAR
MADDE 1249 - Aynı yolculuğa ait alacaklarla 1248 inci madde gereğince aynı yolculuğa ait sayılan alacaklar aşağıdaki sıraya göre ödenir:
1. Gemi, seyrüsefer ve liman resimleri (Madde 1235, bent 2);
2. Gemiadamlarının hizmetv e iş mukavelelerinden doğan alacakları (Madde 1235, bent 3);
3. Kılavuz ücretleriyle kurtarma, yardım, fidye ve itiraz ücret ve masrafları (Madde 1235, bent 4), geminin müşterek avarya garame borçları (Madde 1235, bent 5), zaruret hallerinde kaptanın giriştiği deniz ödüncü muamelesinden ve diğer kredi muamelelerinden doğan alacaklarla bu mahiyette sayılan alacaklar (Madde 1235, bent 6);
4. Yük ve bagajın teslim edilmemesinden veya hasara uğramasından doğan alacaklar ile yolcu veya mal taşıma akitlerinin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemiş olmasından doğan peşin ödenmiş navlunun geri alınması dâhil diğer bütün alacaklar (Madde 1235, bent 7);
5. 1235 inci maddenin 8 ve 9 sayılı bentlerinde yazılı alacaklar.
4. YUKARKİ MADDEDE YAZILI ALACAKLAR ARASINDAKİ SIRA
MADDE 1250 - Yukarki maddenin 1, 2, 4 ve 5 inci bentlerinde gösterilen alacaklardan aynı bent içinde bulunanları aynı sıradadırlar.
Aynı maddenin 3 üncü bendinde yazılı alacaklar arasında sıra, doğuş tarihlerine göredir; aynı zamanda doğanların sırası birdir.
Kaptan aynı zaruret icabı olarak birden çok muamele (Madde 1235, bent 6) yapmış olursa, bunlardan doğan alacaklar aynı zamanda doğmuş sayılır.
1249 uncu maddenin 3 üncü bendinde yazılı olanlardan daha önce doğmuş olan alacakları ödemek için kaptan tarafından yapılan kredi muamelelerinden ve bilhassa deniz ödüncü mukavelelerinden çıkan alacaklarla bu gibi önceki alacakları tanıma veya tecdit yahut bunların vâdesini uzatma maksadiyle yine kaptan tarafından yapılan mukavelelerden doğan alacaklar, kredi muamelesi veya mukavele yolculuğa devam etmek için zaruri bulunmuş olsa bile ancak önceki alacağın haiz olduğu rüçhan hakkında istifade eder.
1235 inci maddenin 10 uncu bendinde yazılı alacaklar, doğuş tarihlerine bakılmaksızın diğer bütün gemi alacaklılarından sonra gelir.
VI - NAVLUN ÜZERİNDEKİ REHİN HAKKI
MADDE 1251 - Gemi alacaklılarının navlun üzerindeki rehin hakkı (Madde 1237), ancak navlun henüz ödenmediği veya kaptan yahut acentanın elinde bulunduğu müddetçe hüküm ifade eder.
1247 ilâ 1250 nci maddeler hükümleri bu rehin hakkına da tatbik olunur.
Navlun alacağın devri halinde, gemi alacaklılarının rehin hakkı, navlun henüz ödenmediği veya parası kaptanın yahut acentanın elinde bulunduğu müddetçe devralana karşıda ileri sürülebilir.
VII - DONATANIN MAHDUT ŞAHSİ MESULİYETİ
1. NAVLUNUN TAHSİLİ HALİNDE
MADDE 1252 - Navlun tahsil eden donatan, bu yüzden rehin haklarını tamamen veya kısmen kaybetmiş olan gemi alacaklılarına karşı, tahsil ettiği nispette şahsan mesuldür; şu kadar ki; donatanın alacaklılardan her birine karşı olan bu mesuliyeti, tahsil olunan paranın kanuni sıra gereğince paylaşılması halinde her birine isabet edecek olan miktarı geçemez.
Donatanın kendi hesabına gemiye yüklettiği mallariçin yükleme yerinde ve yükleme zamanında ödenmesi mûtat olan navlun hakkında da 1 inci fıkra hükmü tatbik olunur.
2. NAVLUNUN BAZI ALACAKLILARA TEVZİİ HALİNDE
MADDE 1253 - Donatan navlunu, navlun üzerinde rehin hakkı olan gemi alacaklılarından birinin veya birkaçının alacağını ödemek için kullandığı takdirde, rüçhan hakkı olan alacaklılara karşı, ancak onları bilerek mahrum ettiği miktar nispetinde mesul olur.
3. GEMİNİN CEBRİ VEYA ZARURİ SATIŞI HALİNDE
MADDE 1254 - Donatan 1245 ve 1246 ncı maddelerde yazılı hallerde satış bedelini tahsil ederse cebrî icra veya zaruri satış neticesinde yahut ilân yoliyle davet sonunda verilen iptal kararı sebebiyle rehin hakları düşmüş olan gemi alacaklılarına karşı 1252 ve 1253 üncü maddelerde yazılı olduğu gibi şahsan mesul olur.
4. GEMİNİN YENİ BİR YOLCULUĞA ÇIKARILMASI HALİNDE
MADDE 1255 - Donatan; yalnız gemi ve navlun ile mesul olduğu bir gemi alacaklısının alacağını öğrendikten sonra alacaklının menfaati iktizası olmadığı halde gemiyi yeni bir deniz yolculuğuna (Madde 1238) gönderirse, bu alacak için aynı zamanda, geminin yeni yolculuğun başındaki değerinin gemi alacaklıları arasında kanunî sıralarına göre paylaştırılması halinde bu, alacaklıya düşecek olan miktar nispetinde, şahsan dahi mesul olur.
Bu paylaşmada alacaklının alacağını tamamen elde edebileceği kabul olunur: şu kadar ki, donatan bunun aksini ispat edebilir.
Donatanın, üzerinde alacaklının rehin hakkı bulunan navlunu tahsil etmiş olması yüzünden 1252 nci madde hükmü gereğince doğan şahsi mesuliyeti mahfuzdur.
5. TAZMİNAT HALİNDE
MADDE 1256 - Müşterek avarya hallerinde feda edilen veya hasara uğrıyan şeyler için verilen tazminat, gemi alacaklıları için, tazminatın karşılık olduğu şeyler yerine geçer.
Geminin zıyaı veya hasarı yahut malın zıyaı veya hasarı neticesi olarak navlunun eksilmesi halinde, hukuka aykırı hareketiyle bu zararlara sebep olan kimse tarafından donatana ödenecek tazminat da aynı hükme tabidir.
Donatan tazminatı tahsil etmişse, tahsil ettiği miktar nispetinde gemi alacaklılarına karşı 1252 ve 1253 üncü maddelerde yazılı olduğu gibi şahsan mesul olur.
VIII - GEMİ ALACAKLILARININ DİĞER ALACAKLILARA KARŞI RÜÇHAN HAKKI
MADDE 1257 - Gemi alacaklılarının rehin hakları, rehin veya ipotekle temin edilmiş veya edilmemiş olan diğer bütün alacaklara takaddüm eder.
C) YÜK ALACAKLISI HAKKINI VEREN ALACAKLAR VE DERECELERİ
MADDE 1258 - Navlundan, deniz ödüncü paralarından, müşterek avarya garame payından ve kurtarma veya yardım ücret ve masraflarından dolayı (1077, 1159, 1204 ve 1232 nci maddeler gereğince) yükü takyideden rehin haklarından navluna ait olanın derecesi, bütün diğerlerininkinden sonra gelir. Bu sonunculardan yeni doğanı daha önce doğana takaddüm eder; aynı zamanda doğanların sırası ise birdir. Kaptanın aynı zaruret icabiyle yapmış olduğu muamelelerden doğan alacaklar, aynı zamanda doğmuş sayılır.
Müşterek avarya haliyle hukuka aykır hareketlerden doğan zıya ve hasar hallerinde 1256, kaptan tarafından bir zıyaın önüne geçilmesi veya azaltılması için 995 inci maddenin üçüncü fıkrasına göre yapılan satış halinde 1245 ve hesabına satış yapılmış olan kimse satış bedelini almışsa 1254 üncü maddeler hükümleri tatbik olunur.
YEDİNCİ FASIL
MÜRURUZAMAN
D) MÜRURUZAMAN
I - MÜDDETİ
MADDE 1259 - Bu kanunun 1235 inci maddesinin 1 ilâ 9 uncu bentlerinde yazılı alacaklar bir yılda müruruzamana uğrar. Bununla beraber:
1. Ümit veya Horn burunlarının ötesinde hizmetlerinden çıkarılmış gemiadamlarının hizmet ve iş mukavelelerinden doğan alacakları;
2. Çatmadan yahut 1220 nci maddeye giren bir hâdiseden doğan tazminat alacaklariyle kurtarma veya yardım ücreti alacakları;
için müruruzaman iki yıldır.
II - ŞAHSİ ALACAKLAR HAKKINDA
MADDE 1260 - Yukarki maddede yazılı müruruzaman, alacaklının donatan veya gemi adamlarından birine karşı şahsi talep haklarına da şâmildir.
1067 nci madde hükmü mahfuzdur.
III - BAŞLANGIÇ
MADDE 1261 - Gemi alacakları hakkındaki müruruzaman, alacağın muaccel olduğu tarihten itibaren işlemeye başlar. Ancak:
1. 1235 inci maddenin 3 üncü bendinde yazılı gemiadamlarının alacakları hakkında hizmet veya iş münasebetinin bittiği tarihten;
2. 1235 inci maddenin 5 inci bendinde yazılı gemiye düşen dispeç raporiyle
tespit edilmiş bulunan müşterk avarya garame paylarından doğan alacaklar hakkında dispeç raporunun tasdikına ait kararın kesinleşmesinden, ilgililer tarafından dispeç yapmaya mecbur tutulması için kaptan veya donatana karşı açılacak dâvalar veya 1209 uncu maddenin ikinci fıkrasındaki salâhiyetin kullanılması hakkında, müşterek avarya hareketinden sonra geminin 1207 nci madde hükmünce dispeçin yapılması lâzım gelen yere vardığı tarihten;
3. 1235 inci maddenin 7 ve 9 uncu bentlerinde yazılı malların veya bagajın hasarlanmasından veya geç teslim edilmesinden doğan alacaklar hakkında malların teslimi tarihinden, malların teslim edilmemesinden doğan alacaklar hakkında onların teslim edilmiş olmaları gereken tarihten;
4. Gemiadamlarından birinin kusurundan doğup 1235 inci maddenin 9 uncu bendinde yazılı ve fakat bu maddenin 2 nci bendine girmiyen alacaklar hakkında ilgilinin zararı öğrendiği tarihten, gemilerin çatmasından yahut 1220 nci maddeye giren bir hâdiseden doğan tazminat alacakları hakkında ise hâdisenin meydana geldiği tarihten;
5. Kurtarma ve yardım masraf ve ücretlerindn doğan alacaklar hakkında, kurtarma ve yardım işinin bittiği tarihten; itibaren işlemiye başlar.
Gemiadamlarının avans veya taksit ödemesini isteme hakları birinci bentte bildirilen müruruzaman başlangıcını değiştirmez.
IV - HUSUSİ HALLER
MADDE 1262 - Donatanların 1218 inci maddenin 2 nci fıkrasına göre aralarında haciz oldukları rücu hakları, bir yılda müruruzamana uğrar. Müruruzaman rücu hakkına sebep olan ödemenin yapıldığı günün geçmesiyle başlar.
Deniz ödüncü paraları ve müşterek avarya garame payından dolayı malları takyid eden alacaklarla bu paralar ve garame paylarının meydana getirdikleri şahsi talep hakları da bir yılda müruruzamana uğrar.
Müruruzaman; deniz ödüncü paraları bakımından muaccel oldukları tarihten, müşterek avarya garame payları bakımından ise dispeç raporuna ait kararın kesinleşmesinden başlar.
Kurtarma ve yardım ücret ve masraflarından dolayı malları takyid eden alacaklarla bu masraflardan doğan şahsi talep hakları, iki yılda müruruzamana uğrar. Müruruzaman kurtarma veya yardım işinin bittiği gün başlar.
Denizde yolcu ve yük taşıma akitlerinden veya konişmentodan taşıyan lehine doğan masrafların tazmini ve navlun dâhil olmak üzere bütün alacaklar bir yılda müruruzamana uğrar.
BEŞİNCİ KİTAP
SİGORTA HUKUKU
BİRİNCİ FASIL
UMUMİ HÜKÜMLER
A) SİGORTA MUKAVELESİ
I - TARİFİ
MADDE 1263 - Sigorta bir akittir ki bununla sigortacı bir prim karşılığında diğer bir kimsenin para ile ölçülebilir bir menfaatini halele uğratan bir tehlikenin (bir rizikonun) meydana gelmesi halinde tazminat vermeyi yahut bir veya birkaç kimsenin hayat müddetleri sebebiyle veya hayatlarında meydana gelen belli birtakım hâdiseler dolayısiyle bir para ödemeyi veya sair edalarda bulunmayı üzerine alır.
Ruhsatname almamış olan bir şahıs ile, onun ruhsatname almamış olduğunu bilerek yapılan sigorta sözleşmesi hakkında Borçlar Kanunu'nun kumar ve bahishakkındaki 504 ve 505 inci maddeleri tatbik olunur. Şu kadar ki; Türkiye dışındaki sigortacılarla yapılmış bulunan sigorta akitleri bu hükümden müstesnadır.
Birçok şahısların birleşerek içlerinden herhangi birinin duçar olacağı her nevi tehlikeden (Rizikodan) doğan zararları tazmin etmeyi taahhüt etmelerine "Karşılıklı sigorta" denir.
II. TATBİK OLUNACAK HÜKÜMLER VE AMİR HÜKÜMLER
MADDE 1264 - Bu kitapta hüküm bulunmadıkça sigorta mukavelesi hakkında Borçlar Kanunu hükümleri tatbik olunur.
1269, 1274, 1277, 1279, 1286, 1321, 1333, 1339, 1341, 1344 ve 1346 ncı maddelerle 1304 üncü maddenin 2 nci fıkrası hükümlerine aykırı olan mukaveleler bâtıldır.
(Değişik: 2915 - 12.10.1983 / m.1) 1270 inci maddenin 2 nci fıkrası, 1273, 1275 inci maddelerle 1278 inci maddenin ikinci cümlesi, 1283, 1284, 1285, 1289 uncu maddelerle 1292 nci maddenin son fıkrası, 1301 inci madde ile 1312 nci maddenin 2 nci fıkrası, 1315, son fıkrası hariç 1332 nci maddelerle 1345 inci maddenin 2 nci fıkrası, 1350 nci maddenin 2 nci fıkrası, 1361, 1362 nci maddelerle 1365 inci maddenin 2 nci fıkrası, 1366 ncı maddenin 2 nci fıkrası, 1367, 1368, 1369,1395,1396,1397,1399,1400,1401,1420 ilâ 1430 ve 1453 ilâ 1459 uncu maddeler hükümlerine aykırı olan mukavele şartları hükümsüzdür.
1265, 1266, 1280 inci maddelerle 1281 inci maddenin son fıkrası 1287 nci madde, 1288 inci maddenin ikinci fıkrası, 1290, 1291, 1292 nci maddenin birinci fıkrası, 1293, 1295 inci maddelerle 1297 nci maddeni 1 inci fıkrası, 1298, 1299, 1300,1302, 1306, 1314, 1317, 1318, 1324 ilâ 1329, 1331 inci maddelerle 1332 nci maddenin son fıkrası, 1334 üncü maddenin 2 ve 3 üncü fıkraları 1336 ncı maddenin ikinci fıkrası, 1338 inci maddenin 1 inci cümlesi hükümleriyle 1371 inci maddenin 3 üncü fıkrası, 1441 inci maddenin birinci fıkrası hükmü, sigorta ettiren kimsenin zararına olarak mukavele ile değiştirilemez. Değiştirilirse kanun hükümleri re'sen tatbik olunur.
Diğer kanunlardaki sigortalara mütaallik âmir hükümler mahfuzdur.
B) SİGORTA POLİÇESİ VE MUVAKKAT İLMÜHABER
I - UMUMİ OLARAK
MADDE 1265 - Sigortacı sigorta ettirene sigorta mukavelesi gereğince her iki tarafın haiz olduğu hak ve borçları gösteren ve kendi tarafından imza edilen bir sigorta poliçesi veya onun yerine geçmek üzere bir muvakkat sigorta ilmühaberini ekleriyle beraber vermeye mecburdur. Sigortacı istediği takdirde, sigortalı dahi poliçe veya ilmühaberin ve eklerinin bir örneğini imzalıyarak sigortacıya vermekle mükelleftir.
Poliçe ve ilmühaberi sigorta ettirenin talebi üzerine nama, emre yahut hâmile yazılı olarak tanzim olunabilir.
II - MUHTEVASI
MADDE 1266 - Poliçe ve ilmühaberin aşağıda yazılı hususları ihtiva etmesi lâzımdır:
1. Sigortacının ve sigorta ettirenin ve varsa sigortadan faydalanan kimsenin adı ve soyadı veya ticaret unvanı ve ikametgâhları;
2. Sigortanın mevzuu;
3. Sigortacının üstüne aldığı rizikolarla bunların başlıyacağı ve son
bulacağı an;
4. Sigorta bedeli;
5. Primin tutarı ile ödeme zamanı ve yeri;
6. Sigortacının üstüne aldığı rizikoların hakikî mahiyetlerini tamamen tâyine yarıyacak bütün haller;
7. Tanzim tarihi.
Sigorta poliçesi birinci fıkrada yazılı hususlardan başka İktisat ve Ticaret Vekâletince tasdik edilmiş ve zahmetsizce okunabilecek bir tarzda basılmış olan sigorta umumi şartlarını; muvakkat sigorta ilmühaberi ise, zikri geçen umumi şartalara atfı ihtiva eder. Bu fıkradaki tasdika ve baskıya ait olan şartaların yerin getirilmemiş olması halinde dahi umumi şartname hükümlerinden sigorta ettirenin zararına olanlar yerine kanun hükümleri tatbik olunur.
III - POLİÇEYİ VERME MÜKELLEFİYETİ
MADDE 1267 - Sigorta mukavelesi doğrudan doğruya sigorta ettiren kimse veya onun temsilcisi veya vekili ile yapılmışsa mukavele tarihinden yirmi dört saat içinde ve mukavele bir tellâl vasıtasiyle yapılmış ise en geç on gün içinde sigortacı poliçeyi sigorta ettiren kimseye vermeye mecburdur. Aksi takdirde sigorta ettiren kimse sigortacı ile sigortaya aracılık yapan tellâldan tazminat istiyebilir.
C) MÜRURUZAMAN
MADDE 1268 - Sebepsiz yere ödenmiş bulunan primin veya sigorta bedelinin geri alınması alacakları dâhil sigorta mukavelesinden doğan bütn mutalebeler, iki yılda müruruzamana uğrar.
İKİNCİ FASIL
MAL SİGORTASI
BİRİNCİ KISIM
UMUMİ HÜKÜMLER
A) SİGORTA EDİLEN MENFAAT
I - MENFAAT SAHİBİ
MADDE 1269 - Bir malı muayyen rizikolara karşı temin etmekte para ile ölçülebilecek bir menfaati olan malik, malikin âdi veya rehinli alacaklısı, malın muhafazasından dolayı malikine karşı mesul olan acenta, kiracı, komüsyoncu ve diğer kimseler, malın muhafazasında hakikaten menfaatli olan kimseler yahut bunların kanuni temsilcileri, bu menfaati sigorta ettirebilirler.
II - DİĞER BİR KİMSENİN NAM VE HESABINA YAPILAN SİGORTA
1. UMUMİ OLARAK
MADDE 1270 - Bir kimse diğer bir kimsenin nam ve hesabına dahi sigorta akdedebilir; şu kadar ki; o kimse, nam ve hesabına hareket ettiği kimseyi temsile salâhiyetli değilse sigorta priminden dolayı bizzat mesul olur.
Nam ve hesabına sigorta mukavelesi yapılan kimse rizikonun gerçekleşmesinden önce veya sonra icazet verirse sigortadan faydalanır.
Diğer bir kimsenin nam ve hesabına yapıldığı, mukavele şartlarından anlaşılmıyan bir sigorta mukavelesi bunu yapmış olan kimsenin nam ve hesabına yapılmış sayılır.
2. VEKİL İLE MÜVEKKİL ARASINDAKİ MÜNASEBET
MADDE 1271 - Vekâleten akdolunan sigorta müvekkil tarafındankabul olunduğu takdirde vekil vekâlete uygun olarak hareket etmiş sayılır. Sigorta şartlarına dair müvekkil talimat vermemiş ise vekil, vekâleten sigorta ettireceği yerdeki mûtat şartlar dairesinde sigorta akdetmeye mecburdur.
III - ALACAKLININ MENFAATİ
1. ACZE KARŞI SİGORTA
MADDE 1272 - Bir alacaklı alacağını, borçlunun aczi rizikosuna karşı sigorta ettirebilir. Bu takdirde aksine mukavele yoksa sigortacı, ilk önce borçlunun mallarına müracaatla bunları sattırarak alacağını tahsil etmesini sigorta ettiren alacaklıdan istiyebilir.
2. AYNİ BİR HAKLA TEMİN EDİLEN ALACAK SAHİBİ
a) HALEFİYET
MADDE 1273 - Menkul ve gayrimenkul mallarla gemiler üzerine haciz koyduran veya bunları rehin alan yahut bunlar üzerinde hapis hakkı veya buna benzer imtiyazlı bir hakkı haiz olan alacaklılar mezkûr şeyleri sigorta ettirmişler ise, hasar vukuu halinde ödenmesi gereken tazminat ancak mezkûr alacaklılara nazaran alacaklarının taallûk eylediği sigortalı şeyler yerine geçmiş sayılırlar.
b) TEMİNATIN KAFİ OLMAMASI HALİNDE
MADDE 1274 - Sigorta olunan şeye hakkı taallûk eden alacaklıların imtiyaz dereceleri birbirinden farklı ise bu şeyin değeri imtiyaz derecesi sonradan gelen alacaklının alacağını ifaya kâfi olmadığı nispette bu alacaklı o şeyi sigorta ettiremez.
IV - MÜŞTEREK MENFAATLERİN SİGORTASI
MADDE 1275 - Bir malın veya o mala mütaallik bir hakkın yalnız bir kısmında menfaat sahibi olan kimse kendisine ait olan kısmından fazlasını da sigorta ettirmişse sigortanın bu fazlaya ait kısmı ondan ilgisi olanlar hesabına yapılmış sayılır.
V - MÜKERRER SİGORTA (REASÜRANS)
MADDE 1276 - Mükerrer sigorta (Reasürans) inhisarı hakkındaki hükümler mahfuz kalmak üzere sigortacı, sigorta ettiği menfaati dilediği şartlarla tekrar sigorta ettirebileceği gibi sigorta ettiren kimse dahi sigorta primini sigorta ettirebilir.
Mükerrer sigorta, sigortacının sigorta ettirene karşı olan borçlarını ıskat etmez ve sigorta ettiren kimseye, mükerrer sigortayı yapan sigortacıya karşı doğrudan doğruya dâva hakkı vermez.
B) RİZİKO
I - MEŞRU OLMASI
1. CAİZ OLMIYAN SİGORTA
MADDE 1277 - Sigortadan faydalanan veya sigorta ettiren kimsenin kanunla yasak edilmiş ve ahlâka (Adaba) aykırı olan fiilinden doğabilecek bir zarara karşı sigorta yapılamaz.
2. SİGORTE ETTİRENLE SİGORTADAN FAYDALANAN KİMSENİN KUSURU
MADDE 1278 - Mukavelede aksine hüküm olmadıkça sigortacı, sigorta ettiren veya sigortadan faydalanan kimsenin yahut fiillerinden hukukan mesul bulundukları kimselerin kusurlarından doğan hasarları tazmin ile mükelleftir. Fakat hiçbir halde sigortacı sigorta ettiren veya sigortadan faydalanan kimsenin kasdından veya aksi mukavelede yazılı değilse sigorta edilen malın ayıbından doğan hasarları tazmine mecbur olmaz.
II - RİZİKONUN GERÇEKLEŞMİŞ OLMASI
1. MUKAVELENİN YAPILDIĞI SIRADA
MADDE 1279 - Mukavelenin yapıldığı sırada sigorta ettiren veya sigortadan faydalanan kimse, rizikonun gerçekleşmiş olduğunu yahut sigortacı rizikonun gerçekleşmesi imkânı kalmadığını bilmekte iseler sigorta mukavelesi hükümsüzdür; şu kadar ki; birinci halde sigortacı sigorta primini istiyebilir.
2. SİGORTACININ MESULİYETİ BAŞLAMADAN ÖNCE
MADDE 1280 - Sigortacının mesuliyeti başlamazdan önce sigorta ettiren veya sigortadan faydalanan kimsenin fiil ve tesiri olmaksızın rizikonun gerçekleşmesine imkân kalmazsa sigortacı prime hak kazanmaz.
III - VÜSAT VE ŞÜMULÜ
1. UMUMİYET ESASI
MADDE 1281 - Sigortacı, harb ve isyandan başka bir sebeple mallara ârız olan telef ve tegayyür gibi bütün hasarlardan mesul olur.
Sigortacının, 1 inci fıkra gereğince mesul olduğu rizikolardan biri sigorta poliçesinin hükmünden istisna edilmişse vâkı hasarın istisna edilen rizikolardan doğduğunun ispatı sigortacıya aittir.
2. MÜDDET
MADDE 1282 - Aksi kararlaştırılmış olmadıkça sigortacı, primin ödendiği tarihten itibaren gerçekleşen rizikolardan mesuldür. Sigortanın devam müddeti mukavelede yazılı değilse tarafların müşterek maksadiyle mahalli teamül ve sair haller göz önünde tutularak mahkemece tâyin olunur.
C) TAZMİNAT ESASI
I - AŞKIN SİGORTA
1. UMUMİ OLARAK
MADDE 1283 - Sigortacı, sigorta ettiren veya sigortadan faydalanan kimsenin ancak hakikaten uğradığı zararı tazmine mecburdur. sigorta bedeli sigorta olunan menfaatin değerini aşarsa sigortanın bu değeri aşan kısmı bâtıldır. Bu sebeple sigorta bedeli indirilir, sigorta priminin dahi ona tekabül eden kısmı indirilir ve primin fazla tahsil edilen kısmı geri verilir; şu kadar ki; menfaat değeri tarafların rey birliği ile seçtikleri bilir kişiler tarafından önceden takdir ve tahmin edilmiş ve taraflarca kabul olunmuşsa sigortacı bu değere itiraz edemez.
2. UMULAN KARIN SİGORTA ETTİRİLMESİ HALİNDE
MADDE 1284 - Bir maldan elde edilmesi umulan kârın mâkul haddi aşan kısmı, sigorta edilemez.
II - BİRDEN ÇOK SİGORTA
1. MÜŞTEREK SİGORTA
MADDE 1285 - Bir menfaat birden çok sigortacı tarafından aynı zamanda ve aynı rizikolara karşı sigorta olunduğu takdirde yapılan mütaaddit sigorta mukavelelerinin heyeti umumiyesi ancak sigorta olunan menfaatin değerine kadar muteber tutulur. Bu takdirde sigortacılardan her biri sigorta bedellerinin toplamına nazaran sigorta ettiği bedel nispetinde mesul olur.
Mukavelelere göre müteaddit sigortacılar müteselsilen mesul oldukları takdirde sigorta ettiren kimse, uğradığı zarardan fazla bir para istiyemiyeceği gibi sigortacılardan her biri yalnız kendi mukavelesine göre ödemekle mükellef olduğu bedele kadar mesul olur. Bu halde ödemede bulunan sigortacının diğer sigortacılara karşı haiz olduğu rücu hakkı, sigortacıların sigortalıya mukavelelere göre ödemeye mecbur oldukları bedeller nispetindedir.
2. ÇİFTE SİGORTA
MADE 1286 - Değerinin tamamı sigorta olunan bir menfaat sonradan aynı kimse tarafından aynı rizikolara karşı sigorta ettirilemez; sigorta ettirilmişse ancak aşağıdaki hallerde ve şartlarla muteber sayılır:
1. Sonraki ve önceki sigortacılar muvafakat ederlerse;
Bu takdirde sigorta mukaveleleri aynı zamanda yapılmış sayılarak hasar vukuunda sigorta bedeli 1285 inci maddede gösterilen nispette sigortacılar tarafından ödenir;
2. Sigorta ettiren kimse önceki sigortadan doğan haklarını ikinci sigortacıya devir veya o haklardan feragat etmiş ise;
Bu takdirde devir veya feregatin ikinci sigorta poliçesine yazılması lâzımdır; yazılmazsa ikinci sigorta mukavelesi hükümsüz sayılır;
3. Sonraki sigortacının ancak önceki sigortacının ödemediği tazminattan dolayı mesuliyeti şart kılınmış ise; bu halde önceden yapılmış olan sigortanın ikinci sigorta poliçesine yazılması lâzımdır; yazılmazsa ikinci sigorta mukavelesi hükümsüz sayılır.
3. KISMİ SİGORTA
MADDE 1287 - Sigorta olunan menfaatin değerinin tamamı önceki mukavele ile temin edilmemişse bu menfaat, geri kalan değerine kadar, bir veya birkaç defa daha sigorta ettirilebilir. Bu takdirde o menfaati sonradan sigorta eden sigortacılar değer bakıyesinden dolayı mukavelelerin tarihleri sırasiyle mesul olurlar. Aynı günde yapılmış olan mukaveleler aynı anda yapılmış sayılır.
III - MENFAAT DEĞERİNİN ALTINDA OLAN SİGORTALAR
MADDE 1288 - Sigorta bedeli, sigorta değerinden aşağı olduğu takdirde ve sigorta edilmiş menfaatin bir kısmının halele uğraması halinde sigortacı aksine mukavele bulunmadıkça sigorta bedelinin sigorta değerine olan nispeti neden ibaretse zararın o kadarından mesul olur.
Sigortacının sigorta bedelini aşmıyan zararın tamamından mesul tutulacağı şeklinde sigorta mukavelesinin değiştirilmesini sigorta ettirenin rizikonun gerçekleşmesinden önce istemesi halinde, bu isteğin noter protestosu ile sigortacıya bildirildiği günden sonra gelen günden itibaren akit hükümleri, kendiliğinden, sigortacının sigorta bedelini aşmıyan zararın tamamından mesul bulunduğu şeklinde değiştirilmiş olur. Sigortalı, tarifede derpiş edilen prim farkını esas primin ödenmesine ait hükümler uyarınca öder.
IV - SİGORTACININ TAHKİK SALAHİYETİ
MADDE 1289 - Sigortacı sigorta olunan menfaatin konusu olan malın değerini tahkik için o malı dilediği zaman muayene edebilir.
D) SİGORTA ETTİRENİN MÜKELLEFİYETİ VE BORÇLARI
I - İHBAR MÜKELLEFİYETİ
1. MUKAVELE YAPILIRKEN
MADDE 1290 - Sigorta ettiren kimse, sigortacının mukavele yapılırken hakikî vaziyetleri bildiği takdirde mukaveleyi yapmamasını veya daha ağır şartlarla yapmasını mücip olacak bütün hususları sigortacıya bildirmeye mecburdur. Sigorta ettiren kimse sorulduğu halde susmuş veya noksan yahut hakikata muhalif beyanlarda bulunmuş ise hakikata vâkıf olmıyan sigortacı mukaveleden cayabilir; şu kadar ki; sigortacı hakikatı öğrendiği tarihten itibaren bir ay içinde cayma hakkını kullanmamış ise bu hak düşer. Sigorta ettiren kimsenin kötü niyeti anlaşıldığı takdirde sigortacı prime hak kazanır.
Sigorta mukavelesinin yapılması sırasında sigorta ettirene doldurması teklif olunan listede yazılı sorular dışında hiçbir mesuliyet tevaccüh etmez.
2. SİGORTA MÜDDETİ İÇİNDE
MADDE 1291 - Sigorta ettiren kimse sigortacının muvafakati olmaksızın sigortalı, malın yerini veya mukavele zamanındaki halini değiştirdiği takdirde bu değişiklik mukavelenin yapıldığı anda mevcut olduğu halde sigortacının sigorta mukavelesini yapmamasını veya daha ağır şartlarla yapmasını mucip bir mahiyette ise, sigortacı mukaveleyi feshedebilir.
Birinci fıkrada yazılı değişikliği yapan kimse keyfiyeti sekiz gün zarfında sigortacıya bildirmişse sigortacı ihbar tarihinden itibaren sekiz gün içinde fesih hakkını kullanmadığı takdirde sigortanın hükmü devam eder.
Sigorta ettiren kimse değişiklik keyfiyetini sigortacıya ihbar etmediği halde dahi sigortacı vâkı değişikliği öğrendikten sonra sekiz gün içinde feshetmez veya sigorta primini tahsil etmek gibi sigorta hükmünün devamına razı olduğunu gösteren bir harekette bulunursa fesih hakkı düşer.
3. RİZİKONUN GERÇEKLEŞMESİ HALİNDE
MADDE 1292 - Sigorta ettiren kimse sigortanın taallûk ettiği rizikonun gerçekleştiğini haber aldığı tarihten itibaren beş gün içinde sigortacıya haber vermeye mecburdur. Bu müddet, üçüncü şahsın sigortalıya karşı dâva açması halinde sigortacıya sigortalının müdafaasına yardım etmeye mecbur tutan mesuliyet sigortalarında sigortalının tebligat üzerine dâvayı öğrendiği, sigortalının üçüncü kişiye vereceği tazminatın sigortacı tarafından ödenmesine ait mesuliyet sigortalarında ise hakkındaki mahkeme kararının kesinleştiğini sigortalının öğrendiği veya dâva olmaksızın yahut dâva neticesi beklenmeksizin üçüncü şahsa sigortalının para ödemiş olması halinde parayı ödemiş olduğu tarihten başlar.
Birden çok sigortalarda, sigorta ettiren kimse birinci fıkrada muayyen müddet içinde sigortacılardan her birine gerek hasar keyfiyetini ve gerekse aynı menfaat hakkında yaptığı sigorta mukavelelerini bildirmeye mecburdur.
Sigorta ettiren kimse kasten yukarıki fıkralar gereğince ihbarda bulunmamış ise sigorta haklarını zayi eder. Sigorta ettiren kimsenin kusuru halinde, kusurun ağırlığına göre sigortacının ödemekle mükellef olduğu bedel indirilebilir.
II - KORUMA TEDBİRLERİ
MADDE 1293 - Sigorta ettirenkimse zararı önlemeye, azaltmaya ve hafifletmeye yarıyacak tedbirleri almakla mükelleftir. Alınan tedbirlerden doğan masraflar bu tedbirler faydasız kalmış olsa bile sigortacı tarafından ödenmek lâzımdır; şu kadar ki; sigorta, menfaat değerinin tamamına taallûk etmiyorsa vâkı masraflar ancak sigorta bedelinin menfaat değerinin tamamına olan nispetine göre ödenir.
1292 nci maddenin son fıkrası hükmü burada da tatbik olunur.
III - PRİM ÖDEME BORCU
1. UMUMİ OLARAK
MADDE 1294 - Sigorta ettiren kimse, primlerin en yüksek haddinin tâyinine ait hususi hükümler mafhuz kalmak üzere, mukavele ile kararlaştırılmış olan primi ödemekle mükelleftir. Sigorta primi mukavelede gösterilmemişse ilgili vekâletçe tasdik edilmiş olan tarifeler gereğince tâyin olunur.
(Değişik 2. fıkra: KHK/537 - 21.6.1994) Sigorta primi para olarak ödenir. Ödeme için senet verilmesi halinde senet bedelinin tahsil edildiği tarihte ödeme yapılmış sayılır.
Primin aylık veya yıllık olarak taksitle ödenmesi kararlaştırılabilir. Böyle bir mukavele yoksa sigorta priminin toptan ödenmesi lâzımdır.
2. ÖDEME ZAMANI
MADDE 1295 - (Değişik: KHK/537 - 21.6.1994) Sigorta priminin tamamının, taksitle ödenmesi kararlaştırılmışsa ilk taksidin akit yapılır yapılmaz ve poliçenin teslimi karşılığında ödenmesi gerekir.
(...) (Madde 1295 in 2. fıkrası, Anayasa Mahkemesinin 16.10.1997 tarih ve 23142 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan, 11.3.1997 gün ve E.1997/24 - K.1997/35 sayılı kararı ile yayımından altı ay sonra yürürlüğe girmek üzere iptal edilmiştir.)
Sigortacının sorumluluğu primin veya ilk taksidin ödendiği tarihten başlar.
Şu kadar ki, kara ve denizde mal taşıma işlerine ait sigortalarda sigortacının sorumluluğu, akdin yapıldığı andan başlayacağı gibi sigorta primide henüz poliçe tanzim edilmemiş olsa bile, o anda muaccel olur.
Sigortacının sorumluluğu başlamadan önce sigorta ettiren kararlaştırılmış olan primin yarısını ödeyerek mukaveleden kısmen veya tamamen cayabilir.
3. ÖDEME YERİ
MADDE 1296 - Sigorta primi sigorta ettirenin ikametgâhında ödenir. Sigorta priminin, sigortacının veya acentasının ikametgâhında ödeneceğine dair poliçede bir şart varsa bu şarta riayet olunur; şu kadar ki; şarta rağmen sigorta primi fiilen sigorta ettirenin ikametgâhında ödenegelmekte ise şart yok sayılır.
4. TEMERRÜT
MADDE 1297 - (Değişik: KHK/537 - 21.6.1994) Bir yıldan uzun süreli can sigortalarında, sigorta ettiren kimse, sigorta primini 1295 inci madde gereğince vermemiş veya prim tecil edilmiş yahut taksitlere bağlanmış olduğu halde işbu primi veya her hangibir taksidi vadenin bitiminde ödememiş ise, sigortacı, kendisinin veya âkid sıfatıyla hareket eden vekilinin yazı ile sigortacıya bildirilmiş son ikametgâh veya meskenine resmi bir ihtamame veya taahhütlü mektup göndererek bir ay içinde sözkonusu ücret veya taksidi ödemez ise sigortanın feshedilmiş olacağını ihtar eder. Bu sürenin bitiminde borç ödenmemiş ise sözleşme feshedilmiş olur.
(...) (Madde 1297 nin 2. fıkrası, Anayasa Mahkemesinin 16.10.1997 tarih ve 23142 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan, 11.3.1997 gün ve E.1997/24 - K.1997/35 sayılı kararı ile, yayımından altı ay sonra yürürlüğe girmek üzere iptal edilmiştir.)
Teminatın durduğu süre içinde rizikonun gerçekleşmemesi şartıyla primin ödenmesi halinde teminat durduğu yerden devam eder. (*)
_____
(*) 21.6.1994 tarih ve KHK/537 sayılı K.H.K.nin 4. maddesi hükmü gereğince, 2 ve 3. fıkralar 1.1.1995'de yürürlüğe girer.
_____
5. PRİMİN İNDİRİLMESİ VE GERİ VERİLMESİ
MADDE 1298 - Birden çok yıllar için yapılan sigorta mukavelelerindeki sigorta priminin tâyininde rizikoyu ağırlaştırılmış olan hususi sebepler göz önünde tutulmuş ise, bu sebepler sonradan ortadan kalktığı takdirde, sigorta ettiren kimse gelecek yıllara ait primlerin indirilmesini istiyebilir.
Sigorta mukavelesinin kanuni sebeplerle sona ermesi halinde, kanunda başkaca hüküm bulunmadıkça sona erme gününden sonraki zamana ait olan prim onu ödemiş olana geri verilir.
E) SİGORTACININ SİGORTA BEDELENİ ÖDEME BORCU
I - BORCUN ŞÜMULÜ VE MUACCEL OLMA ZAMANI
1. UMUMİ OLARAK
MADDE 1299 - Sigorta bedelini ödeme borcu, karada ve iç sularda taşıma rizikolarına ait sigortalar dâhil, bütün mal sigortalarında, rizikonun gerçekleştiğini sigortacıya ihbar borcunun 1292 nci madde hükmünce doğduğu tarihten muaccel olur.
Tazmini lâzımgelen sigorta bedeli, sigorta olunan menfaatin rizikonun gerçekleştiği zamandaki değerine göre tesbit olunur. Bu değer sigorta bedeleni aşarsa sigorta olunan mal tamamen telef olduğu takdirde sigorta bedelinin ödenmesi lâzımdır.
Kısmen telef halinde tazminat miktarı, aksine mukavele yoksa, sigorta bedelinin malın değerinin tamamına olan nispetine göre tâyin olunur.
2. DEĞERİN İSPATI
MADDE 1300 - Sigorta edilen malın değeri poliçede gösterilmemiş ise sigorta ettiren kimse, bu malın rizikonun gerçekleştiği andaki değerini ispata mecburdur.
Sigorta edilen malın değerinin poliçede gösterilenden az olduğunu iddia eden sigortacı, bunu ispata mecburdur; 1283 üncü madde hükmü mafuzdur.
Değer hakkında taraflar her türlü delil gösterebilecekleri gibi mahkeme dahi toplanmış delillerle edindiği kanaatini kuvvetlendirmek için taraflardan birisine resen yemin ettirebilir.
II - HALEFİYET
MADDE 1301 - Sigortacı sigorta bedelini ödedikten sonra hukuken sigorta ettiren kimse yerine geçer. Sigorta ettiren kimsenin vâkı zarardan dolayı üçüncü şahıslara karşı dâva hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel nispetinde sigortacıya intikal eder.
Sigorta ettiren kimse, 1 inci fıkra gereğince sigortacıya intikal eden haklarını ihlâl edecek bir hal ve harekette bulunursa sigortacıya karşı mesul olur. Sigortacı zararı kısmen tazmin etmiş ise sigorta ettiren kimse kalan kısmından dolayı üçüncü şahıslara karşı haiz olduğu müracaat hakkını muhafaza eder.
F) ACZE DÜŞME HALİ
MADDE 1302 - Sigorta akdi sona ermezden önce sigortacı veya sigorta primi henüz ödenmediği takdirde sigorta ettiren kimse, Borçlar kanununun 82 nci yazılı hale düşerse diğer taraf taahhüdü yerine getirileceğine dair teminat talep ve bu tarihten üç gün içinde teminat verilmemiş ise sigorta mukavelesini feshedebilir.
G) SİGORTALI MALIN SAHİBİNİN DEĞİŞMESİ
MADED 1303 - Mukavele müddeti içinde sigorta edilen malın sahibi her hangi bir surette değişmişse, mukavelede aksine hüküm olmadıkça sigortadan doğan hak ve borçlar o malın rizikosu kendisine ait olduğu tarihten itibaren yeni sahibine intikal eder.
Sigortacı sigorta priminden dolayı evvelki malike müracaat edebilir.
İKİNCİ KISIM
YANGIN SİGORTASI
A) RİZİKONUN ŞÜMULÜ
I - UMUMİ OLARAK
MADDE 1304 - Sigortacı sigorta edilen menkul ve gayrimenkul mallara yangın sebebiyle ârız olan bütün hasarları tazmin ile mükelleftir.
Sigortacı, sigorta ettiren kimsenin kasten çıkarmış olduğu veya kasten çıkarılmasında her hangi bir şekilde suç ortaklığı etmiş bulunduğu bir yangından doğan zararları tazmin etmez.
II - HUSUSİ HALLER
MADDE 1305 - Aşağıda gösterilen hasarlar aksine mukavele olmadığı halde yangından doğan zararlar hükmündedir:
1. Yangını durdurmak veya söndürmek için kullanılan her nevi vasıtalardan yahut hararet veya duman veya buhardan veya sigorta ettirilen eşyanın kurtarılması için alınan başka yere taşınması gibi tedbirlerden veya eşyanın kaybolmasından yahut yangının genişlemesine mâni olmak maksadiyle sigorta ettirilen binanın ilgili memurun emriyle tamamen veya kısmen yıktırılmasından doğan hasar ve masraflar;
2. Sigorta edilen binanın ayıbı, sigorta ettiren kimsenin malûmu olmadığı surette bu ayıptan ileri gelen hasarlar;
3. Yangın vukuuna sebebiyet vermemiş olsa bile ateşten, yıldırımdan, infilâktan veya buna benzer olaylardan ileri gelen hasarlar.
B) POLİÇE
MADDE 1306 - Menkul ve gayrimenkul malların yangına karşı sigortasına dair poliçeye 1266 nci maddede yazılı hususlardan başka:
1. Sigorta olunan binanın bulunduğu mahallin, inşaat tarzının ve kullanma şeklinin;
2. Eşya sigorta edilmişse bunların bulundukları binanın yerinin, inşaat tarzının ve kullanma şeklinin;
yazılması lâzımdır.
C) HASAR VE TAZMİNAT
I - TESBİT VE TAZMİN ŞEKLİ
MADDE 1307 - Sigortalı bir binaya yangından dolayı kısmen ârız olan hasar, o binanın yangından önceki değeriyle sonraki değerinin mukayesesi suretiyle tesbit olunur.
Sigortalı bir binanın yanmasından doğan hasar, bedelinin ödenmesi suretiyle tazmin olunur. tamamen veya kısmen yanan binanın yeniden inşası veya tamiri kararlaştırılmış ise taraflarca rey birliğiyle ve uzlaşmadıkları takdirde mahkemece tâyin olunan müddet içinde, masraflar sigortacı tarafından verilmek şartiyle, sigorta ettiren kimse binayı inşa veya tamir ettirmeye mecburdur. Bu suretle sigortacı inşa veya tamir masrafları olarak ödemeye mecbur olduğu paranın mahalline sarfını murakabe etmek hakkını haizdir.
II - BIRAKMA HAKKININ BULUNMAMASI
MADDE 1308 - Aksine mukavele yoksa sigorta ettiren kimse yangından kurtarılan eşyayı hasara uğramış olsa dahi sigortacıya bırakarak bedelinin tazminini istiyemez.
D) MESULİYET SİGORTASI
I - ŞARTLAR VE ŞÜMULÜ
MADDE 1309 - Bir mala diğer kimsenin hesabına olarak vazıyed eden kimse, kusurundan dolayı o mal tamamen veya kısmen yandığı takdirde tazminat ödemeye mecbur kalmak rizikosuna karşı mezkûr malı sigorta ettirebildiği gibi bir malı her ne sıfatla olursa olsun elinde bulunduran kimse kusuriyle vukua gelecek bir yangının diğer bir kimsenin mallarına sırayeti sebebiyle o kimseye karşı hukuken mesul tutulmak rizikosunu sigorta ettirebilir. Bu takdirde aksine mukavele yoksa, sigortacı, sigorta ettiren kimsenin bu kusurundan ancak doğruya doğan hasarı tazmine mecbur olup o kimsenin başkaca mahkûm olacağı tazminatı ödemekle mükellef olmaz.
II - FAYDALANAN KİMSE
MADDE 1310 - Yukarıki maddede yazılı hallerde, sigortacının sigorta ettirene karşı ödemeye mecbur olduğu tazminatı tahsil salâhiyeti munhasıran sigorta ettiren kimsenin kendisine karşı mesul olduğu şahsa ait olup sigorta ettiren kimsenin alacaklıları bu tazminattan faydalanamazlar. Sigorta ettirenin kendisine karşı mesul olduğu şahıs sigortacıdan tazminatın tamamını alamamış ise kalan kısımdan dolayı yangın sebebiyle kendisine karşı mesul olan kimseye müracaat hakkı mahfuzdur.
ÜÇÜNCÜ KISIM
KARADA VE İÇ SULARDA TAŞIMA RİZİKOLARINA KARŞI SİGORTA
A) TATBİK OLUNACAK HÜKÜMLER
MADDE 1311 - Bu kısımda hüküm bulunmıyan hallerde denizcilik rizikolarına karşı sigortalara mütaallik hükümler tatbik olunur.
B) RİZİKONUN ŞÜMULÜ
MADDE 1312 - Karada ve iç sularda taşınan eşyanın sigortası halinde sigortacı, aksine mukavele yoksa, eşyanın taşıyıcıya teslimi tarihinden itibaren gönderilene kanunen teslim edilmiş sayıldığı zamana kadar, her ne sebeple olursa olsun, mâruz kaldığı hasarlardan mesuldür.
Sigortacı taşıma işlerini görmeye memur olanların kasten veya kusurlariyle sebebiyet verdikleri hasarlarıda tazmin ile mükelleftir.
C) SİGORTA BEDELİ
MADDE 1313 - Sigorta bedeli, sigorta olunan malın taşınması için taşıyıcıya teslim olunduğu zaman o yerdeki değeriyle varma yerine ulaşmasına kadar olan taşıma ücretine ve diğer masraflara şâmildir; şu kadar ki; malın varma yerine ulaşması halinde umulan ve mâkul haddi aşmıyan kâr, sigorta poliçesine ayrıca dercedilmek şartiyle sigorta bedeline dâhil ettirilebilir.
D) POLİÇE
MADDE 1314 - Sigorta poliçesi 1266 ncı maddede yazılı hususlardan başka aşağıda yazılanları da ihtiva eder:
1. Malın taşınacağı vasıta ve taşımada takip olunacak yol;
2. Taşıyıcının adı, soyadı ve ticaret unvanı;
3. Gönderenle taşıyıcı arasında taşıma için bir müddet tâyin olunmuşsa bu müddet;
4. Eşyanın taşıyıcıya tevdi olunduğu yer ile gönderilene teslim olunacağı yer.
E) TAŞIMANIN DURDURULMASI
MADDE 1315 - Taşımaya mütaallik hâdis alacak zaruretler dolayısiyle taşıma muvakkat olarak durdurulur yahut taşımanın yapılmakta olduğu yol, vasıta veya taşıma tarzı değiştirilirse sigorta mukavelesi feshedilmiş olmaz.
DÖRDÜNCÜ KISIM
ZİRAİ SİGORTA
A) MENFAAT VE RİZİKO
MADDE 1316 - Biçilmiş veya biçilmemiş her nevi mahsuller, yılın her zamanında sigorta ettirilebilir.
Zirai ve ehlî bütün hayvanlar, her nevi bulaşıcı hastalıklarla kazalara karşı sigorta ettirilebilir.
B) MÜDDET
I - MÜDDET İÇİNDE VAKI OLAN HASARLAR
MADDE 1317 - Zirai sigortalar yapıldıkları müddet için muteberdir. Sigortanın devamı müddetince meydana gelecek bir zarar ile mukavele sona ermez, diğer zararlar için de devam eder.
II - KARŞILIKLI SİGORTALAR
MADDE 1318 - Karşılıklı zirai sigorta şirketlerinde sigorta müddeti, şirketin devamı müddetidir. Ancak, gerek şirket ve gerekse ortak, her yıl sonunda kooperatif şirket ve dolayısiyle sigorta münasebetini sona erdirmeye salâhiyetlidir.
C) ZARARIN TESBİTİ
MADDE 1319 - Zararlar taraflarca tâyin olunacak bilirkişiler tarafındantesbit olunur.
BEŞİNCİ KISIM
HIRSIZLIĞA KARŞI SİGORTA
MADDE 1320 - Hırsızlıktan zarar gören kimselerle hırsızlık dolayısiyle hukuki mesuliyete mâruz kalan kimselerin temin için hırsızlığa karşı sigorta yapılabilir.
ÜÇÜNCÜ FASIL
CAN SİGORTASI
BİRİNCİ KISIM
HAYAT SİGORTASI
A) MENFAAT
I - SİGORTA ETTİRİLEBİLECEK KİMSE
MADDE 1321 - Bir kimsenin hayatı, ya o kimse yahut onun bilgi ve muvafakati mevcut olmasa bile üçüncü bir şahıs tarafından sigorta ettirilebilir; şu kadarki; üçüncü şahsın o kimsenin hayatının devamında maddi veya mânevi menfaati bulunması sigortanın muteberliği için şarttır.
Küçüklerin, mahcurların veya mümeyyiz olmıyanların ölümünü şart koyarak sigorta etmek bâtıl, bunların hayatı üzerine sigorta yaptırmak muteberdir. Her iki halde de ölüm vukubulursa sigortanın ölüm tarihindeki riyazi ihtiyatı ödenir.
Hayatı sigorta olunan kimse ilk primin ödenmesinden evvel ölmüş ise sigorta hükümsüzdür.
II - ÖLÜM VE YAŞAMA İHTİMALLERİ
MADD 1322 - Sigortacı, bir kimsenin ya muayyen bir müddet içinde veyahut mukavelede muayyen olan şart ve haller içinde ölümü veya o kimsenin mukavele ile muayyen bir müddetten fazla yaşaması ihtimallerini sigorta edebilir.
III - ÇİFTE SİGORTA
MADDE 1323 - Bir kimse hayatını, dilediği bir veya muhtelif bedellerle, veya mütaaddit sigortacılara sigorta ettirebilir.
B) POLİÇE
MADDE 1324 - Hayat sigortası poliçesine, 1266 ncı maddede yazılı hususların hayat sigortasına tatbikı kabil olanlarından başka hayatı sigorta olunan kimsenin adı ve soyadı, yaşı, meslek ve sıfat ve sıhhatinin hal ve derecesi yazılmak lâzımdır. Bu poliçe nama veya emre yazılı olabilirse de hâmile yazılı olamaz.
C) PRİMİN ÖDENMEMESİ
I - TARAFLARIN HAKLARI
MADDE 1325 - Sigorta priminin ödenmemesi halinde 1297 nci maddenin 1 inci fıkrası hükmü cari olup sigortacının bu sebepten dâva açmıya hakkı yoktur.
Sigorta ettiren kimse, üç yıl geçmeden önce sigortadan cayar veya taahhüdüne riayet etmezse, verdiği primi veya bedeli sigortacıdan talebedemez.
Sigorta ettiren kimse, en az ilk üç yıllık primi ödedikten sonra sigortadan kullanmadığı takdirde sigorta prim ödenmesinden muaf bir sigorta haline çevrilmiş olur. Bunun şartların poliçede açıkça gösterilmesi lâzımdır.
Sigorta mukavelesinin kanuni sebeplerle sona ermesi halinde primlerin geri alınması hakkında 1298 inci maddenin ikinci fıkrası tatbik olunur.
II - PRİM ÖDENMESİNDEN MUAF SİGORTALAR
MADDE 1326 - Prim ödenmesinden muaf sigortanın natık olacağı bedel; önceden temin edilen bedelin poliçede yazılı cetvele göre ve ödenmiş sâfi primlerle poliçe uyarınca ödenmesi lâzım gelen sâfi primler arasındaki nispet esas tutularak indirilmesi suretiyle elde edilir.
III - SATINALMA VE ÖDÜNÇ VERME
MADDE 1327 - Sigortacı, en az ilk üç yıllık primi ödenmiş olan sigortayı, sigorta ettiren kimsenin talebi üzerine ve sigorta poliçesinin iadesi karşılığında poliçede yazılı cetvele göre satın almaya veya sigorta poliçesi üzerinden ödünç para vermeye mecburdur.
D) İNTİHAR
MADDE 1328 - Sigortalı, intihar veya intihara teşebbüs neticesinde öldüğü takdirde sigorta arasız olarak en az üç yıl devam etmiş bulunuyorsa sigortacı
poliçede yazılı sigorta bedelini tamamen ödemekle mükelleftir; bu müddetin geçmesinden önce sigortalının intiharı anında akli melekeleri ne olursa olsun sigortacı sigortanın o andaki riyazi ihtiyatını öder.
Sigortadan faydalanan kimse hayatı üzerine sigorta yapılmış olanı öldürmüş veya onun öldürülmesinde her hangi bir şekilde suç ortaklığı etmiş bulunduğu takdirde sigorta bedelinden mahrum kalır ve bu bedel ölenin mirasçılarına ait olur.
E) FAYDALANAN KİMSELERİN HAKLARI
I - ÜÇÜNCÜ ŞAHIS LEHİNE ŞART
MADDE 1329 - Üçüncü bir şahsın lehine yapılan hayat sigorta mukavelesinden doğağan hak ve menfaatleri sigortacıdan talep ve tahsil salâhiyeti doğrudan doğruya o kimseye aittir.
Sigorta mukavelesinde üçüncü şahsın mirasçı sıfatı gösterilmiş olsa bile bu şahıs birinci fıkra hükmü gereğince doğrudan doğruya sigortacıya karşı hak ve menfaatlere sahip olur. Medeni Kanunun 509 uncu maddesi hükmü mahfuzdur.
II - DEĞİŞTİRME
MADDE 1330 - Sigorta ettiren kimse sigortadan faydalanan kimseyi mukavele yapılırken veya sonradan tâyin edebilir. Kezalik sigorta ettiren kimse sigortadan faydalanan kimseyi tâyin ettikten sonra da değiştirebilir; şu kadar ki, sigorta ettiren kimse değiştirme hakkından feragat ettiğini sigorta poliçesine yazdırmakla beraber sigorta poliçesini sigortadan faydalanan üçüncü şahsa teslim etmiş ise o şahsı değiştiremez.
III - SİGORTACININ İFLASI HALİNDE
MADDE 1331 - Sigortacının iflâsı halinde henüz yürürlükte olan sigorta mukavelesinden faydalanan kimselere ait mutalebe hakları, iflâs kararına kadar her sözleşme için tahakkuk etmiş riyazi ihtiyatların ve bu tarihten ödeme gününe kadar hesap edilmiş faizlerin verilmesine inhisar eder.
F) RİZİKONUN ŞÜMULÜ VE İHBARI VE SİGORTA BEDELİNİN MUACCEL OLMASI
MADDE 1332 - Sigortalı sigortacıyı haberdar etmeksizin Türkiye'de ve dünyanın her tarafında karada ve denizde mutlak surette, havada ancak yolcu sıfatiyle seyahat edebilir.
Sulh zamanındaki silâhlı sevkiyat mahiyetini haiz seyahat ve seferberlikler sırasında veya isyan, kargaşalık ve iç harb vukuunda sigorta mukavelesi muteber kalır.
Umumi veya kısmı seferberlik, devletin harbe girmesi ihtimali veya Türkiye Cumhuriyeti'ni de ilgilendiren yabancı devletler arasındaki harb dolayısiyle kabul edilen mevzuatın tatbik edildiği müddetçe hükümet; primleri veya sürprimleri, her hangi bir sebeple olursa olsun, ödenmiyen her nevi hayat sigortalarını kesilmeye tabi tutabilir.
Kesilme devresi içinde sigortalının ölümü halinde kesilme tarihine kadar tahakkuk etmiş riyazi ihtiyatlar bu tarihten ödeme tarihine kadar hesapedilmiş teknik faizleriyle birlikte hak sahiplerine ödenir. Kesilme devresi içinde sigortalı 1325 - 1327 nci maddelerde yazılı haklardan faydalanabilir.
Kesilme devresi içinde askerî vazifede iken ölen sigortalıların hak sahiplerine üç bin liraya kadar olan sigorta bedellerinin tamamı ve bu miktardan yukarı olanlarının üç bin liradan aşağı olmamak üzere hükümetçe tâyin edilecek miktarı ve fazlasının riyazi ihtiyatı ve harbde veya harb hareketleri sırasında ölen sigortalıların hak sahiplerine sigorta bedellerinin tamamı ödenir, sigorta bedelinin hükümetçe tâyin edilecek kısmına ait ödenmemiş primlerle sürprimler teknik faizleriyle birlikte o ödemeden indirilir.
Sigortası kesilmeye tabi tutulmuş olan sigortalı kesilme devresi sonunda hayatta ise sigorta mukavelesi tıbbi muayeneye lüzum kalmadan yeniden yürümeye başlar ve sigortalılar kesilme devresine ait primlere sürprimlerin teknik faizleriyle birlikte ödenmesiyle, hükümetçe tesbit edilecek şartlar dairesinde, mükelef tutulur veyahut sigorta müddeti o nispette uzatılmak suretiyle kesilme müddetine ait prim ve sürprim borçlarından ibra olunur.
Sigortalı veya sigortadan faydalanan kimse, rizikonun gerçekleştiğini öğrendiği tarihten itibaren beş gün içinde durumu sigortacıya bildirmeye Sigorta bedeli, bu beş günlük müddetin geçtiği tarihte muaccel olur. İhbar mükellefiyetinin yerine getirilmemesi halinde mal sigortalarına ait hükümler kıyas yoliyle tatbik olunur.
G) TONTİN
MADDE 1333 - Ortaklar tarafından verilen muayyen birer taksit neticesinde tahassul edecek tutarların muayyen bir tarihte hayatta bulunanlar arasında paylaşılması şartiyle yapılacak sigorta bâtıldır.
İKİNCİ KISIM
KAZAYA KARŞI SİGORTA
A) TARİF
MADDE 1334 -Kazaya karşı sigorta; sigorta ettirenin maruz kalacağı her hangi bir kaza, hastalık, maddi menfaatlerini haleldar edecek her hangi bir olay, iş kazaları yahut nevi ve mahiyeti muayyen başka bir kaza sebebiyle ölümü veyahut muvakkat veya daimi surette çalışma kudretinden veya imkanından mahrumiyet halinde gerek sigorta ettirene, gerek mirasçılarına veya yerine geçmiş olanlara ve gerek muayyen veya mütaaddit hak sahiplerine muayyen sermaye tediyesini veyahut irat tahsisini bir prim karşılığında sigortacıya yükliyen mukaveledir.
Kaza sigortası bizzat sigorta ettiren kimse tarafından yapılacağı gibi bir veya mütaaddit şahıslar lehine olarak diğer kimse tarafından dahi yapılabilir. Bu kabil kazalarda sigortacı zararın bedelden az olduğunu iddia edemez. Kazaya karşı sigorta poliçesi ferden bir veya müteaaddit muayyen şahıslar üzerine olabileceği gibi bir heyet, bir cemiyet, bir grup üzerine dahi yapılabilir. Bu takdirde kazaya karşı sigorta olunan kimselerin adlarını göstermiye lüzum yoktur. Meslek veya memuriyetinin zikri kafidir.
Bu kısımda hüküm bulunmıyan hallerde hayat sigortasına mütaallik hükümler tatbik olunur. Borçlar Kanunun 112 nci maddesi hükmü mahfuzdur.
B) MENFAAT
MADDE 1335 - Kaza sigortaları, sigorta etirenin duçar olduğu kazadan dolayı zararını tazmin etmek üzere yapılabileceği gibi kimseye ödemeye mecbur olacağı kaza tazminatını telâfi etmek maksadiyle dahi yapılabilir.
C) TAZMİNATIN ŞÜMULÜ VE MUACCEL OLUŞU
I - UMUMİ OLARAK
MADDE 1336 - Kaza sigortalarından sigortacı aşağıda yazılı olayların vukuunda poliçedeki tazminatı vermekle mükelleftir.
1. Kaza ölümü intac eylediği takdirde gerek âni olsun ve gerek kaza tarihindn itibaren âzami bir yıl içinde ölüm vukua gelsin tazminat, hak sahibine veya mirasçılara ödenir;
2. Daimi mâlûliyeti mucip olduğu takdirde poliçede yazılı mâlûliyet derecesine göre icabeden tazminat, sigorta ettirene ödenir.
3. Muvakkat surette çalışma kudretinden mahrum kaldığı takdirde sigorta ettirene poliçede yazılı âzami müddet içinde mahrumiyetin devam ettiği müddetçe günlük hesabiyle tazminat verilir.
Kaza sigortalarında rizikonun ihbarı ve sigorta bedelinin muaccel oluşu 1332 nci maddenin son fıkrası hükümlerine tabidir. Ancak, sigortalının bir kaza sebebiyle ödiyeceği tazminata ait dâvada ona yardım sağlamak veya tazminatı karşılamak üzere yapılan sigortalarda ihbar müddetinin başlangıcına 1292 nci maddenin birinci fıkrasının ikinci cümlesi hükmü tatbik olunur.
II - TEDAVİ MASRAFLARI
MADDE 1337 - Aksine şart olmadığı takdirde sigortacı poliçede yazılı tazminattan başka sigortalının sarf ettiği tedavi masraflarını da vermekle mükelleftir.
D) KUSURLU OLAN KİMSEYE KARŞI DAVA HAKKI
MADDE 1338 - Üçüncü şahsın kusuru neticesinde vukua gelen kazalardan dolayı sigorta ettirenin sigortacıdan tazminat alması, sigorta ettirenin üçüncü şahsa müracaat hakkını iskat etmez. Üçüncü şahıs, sigorta ettirenin sigortası nazara alınmaksızın bütün zarar ve ziyanını tazminle mükellef tutulur.
DÖRDÜNCÜ FASIL
DENİZCİLİK RİZİKOLARINA KARŞI SİGORTALAR
BİRİNCİ KISIM
UMUMİ HÜKÜMLER
A) MENFAAT
I - UMUMİ OLARAK
MADDE 1339 - Geminin veya yükün denizcilik rizikolarını salimen geçirmesinde para ile ölçülebilir bir menfaati olan kimse bu menfaatini sigorta ettirebilir.
II - MEVZUU
1. MÜNFERİT MENFAATLER
MADDE 1340 - Sigorta ettirebilen menfaatler bilhassa aşağıda yazılı mevzulara taallûk edenlerdir:
1. Gemi;
2. Yapılmakta olan gemi;
3. Navlun ve yolcu taşma ücretinden doğan alacaklar;
4. Yük;
5. Deniz ödüncü paraları;
6. Müşterek ve hususi avarya paralariyle ödetilmeleri için gemi, navlun, yolcu taşıma ücreti veyahut yükün karşılık teşkil ettiği diğer alacaklar;
7. Yükün gönderildiği yere ulaşmasiyle elde edileceği umulan kâr;
8. Kazanılacak komüsyon;
9. Sigortacının üzerine aldığı riziko.
Bunlardan birinin sigorta ettirilmesiyle diğerleri sigorta ettirilmiş sayılmaz.
2. SİGORTASI CAİZ OLMIYAN MENFAAT
MADDE 1341 - Kaptanın veya diğer gemi adamlarının hizmet veya iş akitlerindn doğan ücret alacakları kendileri tarafındn sigorta ettirilemez.
II - MENFAATİN SAHİBİ
1. KENDİ, BAŞKASI VE KİMİN OLACAKSA ONUN HESABINA SİGORTA
MADDE 1342 - Sigorta ettiren kimse kendi menfaatini "Kendi hesabına sigorta" şeklinde, üçüncü bir şahsın menfaatini ise "Başkası hesabına sigorta" şeklinde ve bu son halde de sigortalının hüviyetini bildirerek veya bildirmiyerek sigorta ettirebilir.
Mukavelede sigortanın kendi hesabına mı, yoksa başkası hesabına mı yaptırıldığı da tâyin edilmiyebilir. "Kimin olacaksa onun hesabına" yapılan bir sigortadan başkası hesabına yaptırıldığı anlaşılırsa başkası hesabına sigorta hükümleri tatbik olunur.
Mukaveleden sigortanın başkası hesabına veyahut kimin olacaksa onun hesabına yaptırıldığı anlaşılmazsa sigorta ettirenin kendi hesabına yapılmış sayılır.
2. TEMSİL
MADDE 1343 - Sigorta salahiyetli bir vekil, vekaleti olmadan başkası hesabına tasarrufta bulunan bir kimse yahut da sigortalının diğer her hangi bir temsilcisi tarafından onun namına yapılırsa sigortalının namına hareket eden kimse, sigorta ettiren sayılmıyacağı gibi bizzat sigorta da başkası hesabına sigorta sayılmaz.
Mukavelede adı ile gösterilen bir üçüncü şahsın menfaatine taallük eden bir sigorta, tereddüt halinde, başkası hesabına sigorta sayılır.
1270 inci maddenin 1 ve 2 nci fıkralariyle 1271 inci madde hükümleri burada da tatbik olunur.
B) RİZİKONUN GERÇEKLEŞMİŞ OLMASI
MADDE 1344 - Sigortacı tarafından tazmin edilecek zararların meydana gelmesi imkanı mukavelenin yapıldığı sırada ortadan kalkmış yahut bu anda zarar zaten meydana gelmiş olsa bile sigorta mukavelesi muteberdir; şu kadar ki; taraflar durumu biliyorsa mukavele hükümsüzdür.
Tazmin olunacak zararın meydana gelmesi imkanının ortadan kalkmış olduğuna yalnız sigortacı yahut zararın zaten meydana gelmiş olduğunu yalnız sigorta ettiren bildiği takdirde mukavele durumu bilmiyen tarafı bağlamaz. İkinci halde sigortacı mukavelenin kendisini bağlamıyacağını ileri sürse bile primin tamamını istiyebilir.
Mukavelenin sigorta ettiren için bir temsilci tarafından yapılması halinde 1363 üncü maddenin 2 nci fıkrasının hükmü, başkası hesabına sigorta halinde 1364 üncü madde hükmü ve gemi, navlun ve yük gibi birden çok konunun veya bir konuyu teşkil eden eşyanın toptan sigortası halinde 1367 nci madde hükmü tatbik olunur.
C) SİGORTA DEĞERİ
I - AŞKIN SİGORTA
MADDE 1345 - Sigorta olunan menfaatin tam değeri sigorta değeridir.
Sigorta bedeli, sigorta değerini aşamaz.
II - ÇİFTE SİGORTA
1. UMUMİ OLARAK
MADDE 1346 - Bir menfaat aynı rizikoya karşı birden çok sigortacılara sigorta ettirilmiş ve sigorta bedellerinin tutarı sigorta değerini aşmış olursa, sigortacılar sigortalıya karşı müteselsilen mesul olurlar; şu kadar ki; sigortalı, uğradığı zarardan fazla bir para isteyemiyeceği gibi sigortacılardan her biri yalnız kendi mukavelesine göre ödemekle mükellef olduğu bedele kadar mesul olur.
Sigortacıların birbirlerine karşı olan rücu hakları her birerlerinin sigorta mukavelesi gereğince sigortalıya ödemekle mükellef oldukları sigorta bedelleri mecmuunun sigorta değerine olan nispetine göre tâyin olunur; şu kadar ki; sigortalardan biri hakkında yabancı hukuk tatbik edilecek olursa yabancı hukuka tabi sigortacı ancak tabi olduğu hukuk gereğince bizzat kendisine karşı da rücu hakkının kullanılması mümkün olduğu takdirde diğer sigortacıya rücu hakkını kullanabilir.
Sigortalı haksız olarak bir fayda temin etmek niyetiyle çifte sigorta yaptırmış ise bu niyetle yapılmış olan akitlerin her biri bâtıldır; sigortacı mukavelenin yapıldığı sırada butlanı bilmiyorsa primin tamamını istiyebilir.
2. PRİMİN VE SİGORTA BEDELİNİN İNDİRİLMESİ
MADDE 1347 - Sigorta ettiren çifte sigortayı meydana getiren mukaveleyi diğer sigortadan haberi olmaksızın yapılmışsa, sigortacılardan her birinden sigorta bedelinin ve bununla mütenasip olarak primlerinin de 1346 ncı maddenin 2 nci fıkrasında yazılı nispete göre indirilmesini istiyebilir.
Sigorta bedelinin ve primin indirilmesi sigortanın başladığı andan itibaren hüküm ifade eder. Sigortacılardan biri için riziko diğer sigortacı ile mukavele yapılmadan önce başlamış olursa indirme, birinci sigortacıya karşı, ancak talebedildiği andan itibaren hüküm ifade eder.
Sigortacının münasip bir ristorno ücreti istemiyle hakkı vardır.
Sigorta ettiren çifte sigortayı haber alır almaz gecikmeksizin indirme talebinde bulunmazsa bu hak düşer.
3. İHBAR KÜLFETİ
MADDE 1348 Bir menfaati aynı rizikoya karşı birden çok sigortacılara sigorta ettiren kimse her bir sigortacıya öteki sigortalardan gecikmeksizin haber vermeye mecburdur.
III - MENFAAT DEĞERİNİN ALTINDA OLAN SİGORTA
MADDE 1349 Sigorta bedeli sigorta değerinden az ise 1288 inci madde hükmü tatbik olunur.
IV - TAKSELENMİŞ POLİÇE
1. TAKSE
MADDE 1350 - Taraflar mukavele ile sigorta değerini muayyen bir para olarak tesbit edrlerse bu para taraflar arasında sigorta değeri için esas olur.
Takse esaslı surette fahiş ise sigortacı indirilmesini istiyebilir. Umulan kâr takselenmiş ise taksenin mukavele yapıldığı sırada ticari tahminlere göre elde edilmesi mümkün görülen kârı aşması halinde sigortacı bunun indirilmesini istiyebilir.
"Şimdilik takselenmiş" kaydını taşıyan bir poliçe, takse katîleşmedikçe, "takselenmemiş" yani açık poliçe sayılır.
Navlun sigortasında sigortacı tarafından tazmin edilecek bir zarar hakkındaki takse, ancak hususi surette şart kılınmışsa sigorta değeri için esas olabilir.
2. AYRI TAKSELER
MADDE 1351 - Bir poliçe ile gemi, navlun ve yük gibi birden çok mevzuun veya bir bütün teşkil eden eşyanın toptan sigortası halinde toptan bir tek sigorta bedeli konur fakat bu konuların bazıları için ayrı takseler kararlaştırılmış olursa ayrı olarak takselenmiş her mevzu ayrıca da sigorta ettirilmiş sayılır.
V - HUSUSİ HALLER
1. GEMİNİN DEĞERİ
a) UMUMİ OLARAK
MADDE 1352 - Taraflar değer biçilmesi için başka bir esas kararlaştırmamışlarsa, geminin sigortacı için rizikonun başladığı andaki değeri, onun sigorta değeri sayılır.
Bu hüküm, geminin sigorta değerinin takselenmesi halinde de tatbik olunur.
b) DONATIM VE SİGORTA MASRAFLARİYLE TAYFA ÜCRETİ
MADDE 1353 - Donatım ve sigorta masraflariyle gemi adamlarına ödenecek ücretler, gemi ile birlikte veya ayrı ayrı olarak yahut gayrisâfi navlunun sigorta ettirilmesi suretiyle sigorta ettirilebilir. Bunlar, ancak hususi surette kararlaştırılmışsa, gemi ile birlikte sigorta ettirilmiş sayılır.
2. NAVLUNUN DEĞERİ
a) UMUMİ OLARAK
MADDE 1354 - Navlun, gayrisâfi tutarına kadar sigorta ettirilebilir.
Mal taşıma mukavelelerinde şart kılınmış olan navlun tutarı ve muayyen bir navlun kararlaştırılmamış veya mallar donatan hesabına yüklenmişse 1073 üncü maddde yazılı mûtat navlun tutarı, navlunun sigorta değeri sayılır.
b) TEFSİR KAİDELERİ
MADDE 1355 - Navlun sigorta edilirken tamamının yahut bir kısmının sigorta ettirildiği tâyin edilmemişse navlunun tamamı sigorta ettirilmiş sayılır.
Navlunun sâfi yahut gayrisâfi olarak sigorta ettirildiği tâyin edilmemişse gayrisâfi navlun sigorta ettirilmiş sayılır.
Sigorta bedelinin hangi kısmının gidiş ve hangi kısmının dönüş navlununa ait olacağı tâyin edilmeksizin gidiş ve dönüş navlunları bir tek sigorta bedeli üzerine sigorta ettirilmişse bedelin yarısı gidiş yarısı da dönüş navlununa ayrılır.
3. YÜKÜN DEĞERİ
MADDE 1356 - Taraflar değer biçilmesi için başka bir esas kararlaştırmamışlarsa, malların yükleme yerinde ve yükleme zamanındaki değerleriyle sigorta masrafları da dâhil olduğu halde gemiye yükleninceye kadar yapılan bütün masraflar, malların sigorta değeri sayılır.
Navlun ile yolculuk sırasında ve varma yerinde yapılan masraflar ancak kararlaştırıldığı takdirde hesaba katılır.
Yukarı ki hükümler malların sigorta değeri takselenmiş olması halinde de tatbik olunur.
4. TASARRUF EDİLEN MASRAFLAR
MADDE 1357 - Donatım masrafları veya gemi adamlarına ödenecek ücretler veya navlun, yolculuk sırasında ve varma yerinde yapılacak masraflar sigorta ettirilmiş olduğu takdirde sigortacı, masraflardan, ücretlerden veya navlundan kaza neticesinde tasarruf edilen kısım için tazminat vermez. Masraflar ve ücretler, ayrı ayrı sigorta ettirilmiş olsun veya gayrisâfi navlunun sigorta ettirilmesi suretiyle sigorta ettirilmiş bulunsun yahut navlunla beraber yolculuk sırasında ve varma limanında yapılacak masraflar dahi yükün sigorta ettirilmesi sırasında sigortalanmış olsun, hüküm değişmez.
5. UMULAN KAR VE KOMİSYONUN DEĞERİ
a) UMUMİ OLARAK
MADDE 1358 - Yük sigortasında umulan kâr veya komüsyon, malların sigorta değeri takselenmiş olsa dahi, ancak mukavelede açıkça bildirldiği takdirde sigorta edilmiş sayılır.
Umulan kâr yük sigortasına dâhil olup da sigorta değeri takselenmiş ve fakat taksenin hangi kısmının umulan kâra ilişkin olduğu tâyin edilmemişse
taksenin yüzde onunun umulan kâra ait olduğu kabul edilir. Umulan kâr yük sigortasına dâhil olup da sigorta değeri takselenmemiş ise malların 1356 ncı maddede yazılı sigorta değerinden yüzde onu umulan kâr olarak sigorta ettirilmiş sayılır.
Komüsyon yük sigortasına dâhil olması halinde de 2 nci fıkra hükümleri yüzde on yerine yüzde iki koymak suretiyle tatbik olunur.
b) TAKSE
MADDE 1359 - Umulan kâr veya komüsyon ayrı ayrı olark sigorta ettirilmiş ve fakat sigorta değeri takselenmemiş bulunuyorsa, tereddüt halinde, sigorta bedeli aynı zamanda sigorta değerinin de taksesi olarak kabul edilir.
6. DENİZ ÖDÜNCÜ PARALARI
MADDE 1360 - Deniz ödüncü paraları primiyle birlikte alacaklısı için sigorta ettibebilir.
Deniz ödüncü paraları sigortasında, deniz ödüncüne karşı hangi şeylerin rehnedildiği gösterilmemişse sigorta gemiye, navluna ve yüke şâmil sayılır. Eğer hakikaten deniz ödüncüne karşı bütün bu şeyler rehnedilmişse bunu ancak sigortacı ileri sürebilir.
D) HALEFİYET
MADDE 1361 - Borçlarını yerne getiren sigortacı, sigortalının üçüncü şahsa tazmin ettirebileceği bir zararı tazmin ettiği takdirde, 1256 ve 1258 inci maddelerin 2 nci fıkralarının hükümlerine halel gelmeksizin, üçüncü şahsa karşı sigortalının haklarına halef olur.
Sigortalı, istediği takdirde sigortacıya, masrafı ona ait olmak üzere, üçüncü şahsa karşı olan haklarına halef olduğunu gösteren ve noterlikçe imza tasdik olunan bir senet vermeye mecburdur.
Sigortalı, sigortacının yukarda yazılı haklarına halel verecek olan her türlü hareketlerinden mesuldür.
E) SİGORTALI ALACAĞIN DEVRİ
MADDE 1362 - Ödetilmesi için deniz tehlikelerine mâruz bir şeyin karşılık teşkil ettiği bir alacağın sigorta ettirilmiş ve zararın meydana gelmiş olması halinde sigortacının sigortalıya karşı olan borçlarını yerine getirmiş olduğu nispette sigortalı, sigorta ettirilmiş alacağın borçlusuna karşı mevcut olan haklarını sigortacıya devretmeye mecburdur.
Sigortalı sigortacıdan hakkını istemeden önce borçluya karşı meccut olan haklarını ileri sürmeye mecbur değildir.
İKİNCİ KISIM
MUKAVELENİN YAPILDIĞI SIRADAKİ İHBAR MÜKELLEFİYETİ
A) MÜKELLEFİYETİN ŞÜMULÜ
I. UMUMİ OLARAK
MADDE 1363 - Gerek kendi ve gerekse başkası hesabına sigorta ettiren kimse mukavelenin yapıldığı sırada kendisince bilinen ve sigortacının üzerine alacağı rizikonun takdiri için olan önemine binaen mukaveleyi yapıp yapmamak veya aynı şartlar altında yapmak hususundaki kararına müessir olabilecek mahiyette olan bütün halleri sigortacıya bildirmekle mükelleftir.
Mukavele sigorta ettiren için bir temsilci tarafından yapılırsa, temsilci kendisince bilinen halleri de bildirmeye mecburdur.
II - BAŞKASI HESABINA SİGORTA HALİNDE
MADDE 1364 - Sigortanın başkası hesabına yaptırılması halinde mukavelenin yapıldığı sırada bizzat sigortalının veya aradaki vekilin bildikleri hallerin de sigortacıya bildirilmesi lâzımdır. Bununla beraber sigortalı veya aradaki vekil bildirilecek hali, fevkalâde tedbirler alınmaksızın, sigorta ettirene mukavelenin yapılmasından önce haber veremiyecek kadar geç öğrinirse, onların bu hali bilmiş olmaları nazara alınmaz.
Sigorta, sigortalı vekâlet vermeden ve onun malûmatı olmadan yaplmış ve mukavelenin yapıldığı sırada vekâletin olmadığı sigortacıya bildirilmişse, sigortalının bildirilecek hali bilip bilmemesine bakılmaz.
B) MÜKELLEFİYETİN İHLALİ
I - CAYMA
1. SEBEPLERİ
a) MÜKELLEFİYETİN YERİNE GETİRİLMEMESİ HALİNDE
MADDE 1365 - Önemli bir hal 1363 ve 1364 üncü maddelerin hükümlerine muhalif olarak bildirilmemiş olursa, sigortacı mukaveleden cayabilir. Sigorta ettiren veya 1363 üncü maddenin 2 nci fıkrasına veya 1364 üncü maddeye göre bilgisi önemli olan bir ilgili, hali öğrenmekten kasıt ile kaçındığı için önemli hal bildirilmemişse hüküm aynıdır.
Sigortacının bildirilmemiş olan durumu bilmesi veya ihbar etmemiş olmanın kusura dayanmaması halinde cayma caiz değildir.
b) YANLIŞ İHBAR HALİNDE
MADDE 1366 - Sigortacı, önemli hale dair yanlış bir ihbarda bulunulmuş olması halinde de mukaveleden cayabilir.
Sigortacının ihbardaki yanlışlığı bilmesi veya ihbarın yanlış yapılmasının kusura dayanmaması halinde cayma caiz değildir.
c) MÜKELLEFİYETİN KISMEN YERİNE GETİRİLMESİ HALİNDE
MADDE 1367 - Sigorta ettirilmiş mevzuların bir kısmı hakkında sigortacının caymasını haklı kılacak şartlar mevcutsa, ancak sigortacının geri kalan kısım için mukaveleyi aynı şartlar altında yapmış olmıyacağı halin icabından anlaşıldığı takdirde, sigortacı bu kısım hakkında da mukaveleden cayabilir.
2. CAYMANIN MÜDDET, ŞEKİL VE HÜKÜMLERİ
MADDE 1368 - Mukaveleden cayma ancak bir hafta içind caizdir. Bu müddet sigortacının ihbar mükellefiyetinin ihlâl edildiğini öğrendiği andan itibaren başlar.
Caymanın sigorta ettirene karşı beyan edilmesi lâzımdır. Sigortacı caysa da primin tamamını alır; alınmış tazminat geri verilir ve alındığı günden itibaren faizi de ödenir.
Sigortacı, rizikosunu üzerine aldığı kaza tahakkuk ettikten sonra cayarsa, kendisine bildirmemiş olan halin kazanın meydana gelmesi ve sigortacının ödeme borcunun şümulü üzerine bir tesiri olmadığı takdirde, tazminat verme mükellefiyeti baki kalır.
II - PRİMİN ARTIRILMASI VE CAYMA HAKKININ DÜŞMESİ
MADDE 1369 - İhbar mükellefiyeti gereği gibi yerine getirlmemiş olup da bu hususta diğer tarafa isnadedilebilecek bir kusurun bulunmamasından dolayı sigortacı cayma hakkını haiz değilse ve rizikonun kabul edildiğinden daha yüksek olması sebebiyle daha fazla bir prim verilmek lâzım geliyorsa sigortacı bunu istiyebilir. Mukavelenin yapıldığı sırada sigortacının rizikoyu üzerine alması bakımından önemli olan bir durumun diğer tarafça bilinmediği için sigortacıya bildirilmemiş olması halinde dahi hüküm aynıdır.
Sigortacının kararlaştırlan primden yüksek prim istemek hakkı, ihbar mükellefiyetinin ihlâl edildiğini veya önemli bir halin bildirilmediğini öğrendiği andan itibaren bir hafta içinde sigortacı tarafından ileri sürülmediği takdirde düşer.
III - HİLE HALİNDE
MADDE 1370 - Hileden dolayı Borçlar Kanunu'nun 28 ve 31 inci maddeleri gereğince sigortacının haiz olduğu haklar mahfuzdur.
ÜÇÜNCÜ KISIM
SİGORTALININ SİGORTA MUKAVELESİNDEN DOĞAN BORÇLARI
A) PRİM ÖDEME BORCU VE PRİMİ GERİ İSTEME HAKKI
MADDE 1371 - Aksi karrlaştırılmış olmadıkça primlerin mukavele yapılır yapılmaz ve poliçenin teslimi karşılığnda ödenmesi lâzımdır.
Prim ödemek borcu, sigorta ettiren kimseye düşer.
1298 inci maddenin ikinci fıkrası hükmü, deniz sigortalarında da tatbik olunur.
B) RİZİKOYU DEĞİŞTİRMEMEK BORCU
I - YOLCULUĞUN DEĞİŞMESİ
MADDE 1372 - Sigortacı için riziko başlamadan önce mukavelede tesbit edilen yolculuk yerine başka bir yolculuğa başlanırsa, gemi ve navlunun sigortasında sigortacı her türlü mesuliyetten kurtulur; başka sigortalarda, ancak yolculuk sigortalı tarafından değiştirilmemiş yahut onun talimatı veya muvafaketi olmaksızın değiştirilmiş olduğu takdirde diğer yolculuk için rizikoyu yüklenir.
Sigortacı için riziko başlandıktan sonra mukavelede tesbit edilen yolculuk değiştirilirse sigortacı yolculuğun değişmesinden sonra çıkan kazalardan mesul değildir. Bununla beraber yolculuk sigortalı tarafından değiştirilmemiş yahut onun talimatı veya muvafakati olmaksızın değiştirilmiş yahut da yolun değiştirilmesi zaruret halinden ileri gelmişse sigortacı bu kazalardan mesuldür; meğer ki, bu zaruret hali sigortacının üstüne almadığı bir rizikodan doğmuş olsun.
Başka bir varma limanına gitmeye karar verilip de bu kararın tatbikına geçilince her iki varma limanına giden yollar henüz ayrılmamış olsa bile yolculuk değiştirilmiş sayılır. Bu hüküm gerek 1 ve gerek 2 nci fıkradaki hallere tatbik olunur.
II - YOLCULUĞUN GECİKMESİ GİBİ RİZİKOYU ARTIRAN FİİLLER
MADDE 1373 - Sigortalının fiili veya talimatı veya muvafakatiyle yolculuğun başlaması veya bitirilmesi gecikir veya gemi sigorta akdi ile tesbit edilen rotadan ayrılır veya sigorta akdiyle tesbit olunmuş rotaya dâhil sayılamıyacak olan bir limana uğrar yahut sigortalı diğer her hangi bir şekilde rizikonun artmasına veya değişmesine sebep olursa ve bilhassa riziko durumu hakkındaki hususi vaitlerini yerine getirmezse, rizikonun artmış veya değişmiş olmasından sonra meydana gelen kazdan sigortacı mesul olmaz.
Birinci fıkra hükmü aşağıda yazılı hallerde tatbik olunmaz:
1. Rizikonun artması veya değişmesinin sonraki kaza üzerine hiçbir tesiri olmadığı halin icabından anlaşılırsa;
2. Sigortacı için riziko başladıktan sonra rizikonun artması veya değişmesine bir zaruret halin sebep olmuşsa (Meğer ki, bu zaruret hali sigortacının üstüne almadığı bir rizikodan doğmuş olsun);
3. Kaptan insaniyet düşüncesiyle rotadan ayrılmak mecburiyetinde kalmışsa.
III - KAPTANIN ŞAHSININ BİLDİRİLMESİ
MADDE 1374 - Mukavele yapılırken kaptanın ismen gösterilmesi, geminin o kaptan tarafından idaresini vadetme sayılmaz.
IV - GEMİNİN TAYİNİ
1. GEMİNİN DEĞİŞMESİ
MADDE 1375 - Yük sigortasında mallar bu husus için kararlaştırılan gemi ile taşınmazsa sigortacı hiçbir kazadan mesul olmaz. Bununla beraber sigortacı riziko kendisi için başlandıktan sonra mallar sigortalının talimatı veya muvafakati olmaksızın yahut bir kaza neticesinde, taşımaya tahsis edilen gemiden başka bir surette taşınmasına devam olunursa mukavele hükümlerine göre mesul olur; meğer ki, kaza sigortacının üzerine almadığı bir rizikodan doğmuş olsun.
2. İHBAR MÜKELLEFİYETİ
MADDE 1376 - Taşıyacak gemi veya gemiler göstrilmeksizin (Belli olmıyan veya adı tâyin olunmamış gemilerle) yapılan yük sigortasında sigortalı malların hangi gemiye yüklendiğini öğrenir öğrenmz, bunu sigortacıya bildirmekle mükelleftir.
Bu borcun yerine getirilmemesi halinde sigortacı, yüklenmiş malların uğrıyacakları kazaların hiçbirinden mesul olmaz.
C) RİZİKONUN GERÇEKLEŞMESİ HALİNDE MÜKELLEFİYETLER
I - İHBAR MÜKELLEFİYETİ
MADDE 1377 - Sigorta ettiren veya sigortadan haberi olmak şartiyle, sigortalı bir kazayı öğrenir öğrenmez bunu sigortacıya bildirmekle mükelleftir; bildirmezse sigortacı vaktinde haber verilmesi halinde azaltabileceği miktarı, tazminat tutarından indirebilir.
Mesuliyet sigortalarında ihbar mükellefiyeti 1292 nci maddenin birinci fıkrasının ikinci cümlesinde bildirilen hallerde dâvayı veya hükmün kesinleştiğini öğrenme yahut parayı ödeme ile başlar.
II - KORUMA TEDBİRLERİ
MADDE 1378 - Bir kaza vukuunda sigortalı, gerek sigorta ettirilmiş şeyleri kurtarmak ve gerekse daha büyük zarara meydan vermemek için mümkün olan gerekli tedbirleri almakla mükellefter. Bununla beraber imkân varsa, lâzım olan tedbirler için önceden sigortacıya danışmaya mecburdur.
DÖRDÜNCÜ KISIM
RİZİKONUN ŞÜMULÜ
A) RİZİKONUN MAHİYETİ
I - UMUMİLİK ESASI
MADDE 1379 - Aşağıdaki hükümler veya mukavele ile başka bir esas kabul edilmemiş ise, sigortacı sigortanın devamınca geminin veya yükün mâruz bulundukları bütün rizikoları yüklenir.
Sigortacı bilhassa şu rizikoları yüklenir:
1. Üçüncü bir şahsın kusurundan ileri gelse bile su alma, karaya oturma, parçalanma, yanma, batma, yangın, patlama, yıldırım, zelzele, buz hasarına uğrama ve saire gibi tabii hâdiselerle diğer deniz kazalarından doğabilecek rizikoları;
2. Harb ve âmme tasarruflarından doğabilecek rizikoları;
3. Sigortalının kusuru olmaksızın üçüncü şahsın talebi üzerine ihtiyati haciz veya ihtiyati tedbirler konma rizikosu;
4. Hırsızlık ile deniz haydutluğu yağma ve diğer zorbalık rizikoları;
5. Yolculuğa devam için sigorta ettirilmiş malları 998 - 1001 inci maddelerle 1214 üncü madde hükümleri gereğince deniz ödüncüne karşı rehnetmek yahut aynı maksat için mallar üzerinde satmak veya kullanmak suretiyle tasarruf etmek rizikosu;
6. Sigorta ettirilmiş şey için bir zarar doğmak şartiyle gemi adamlarından birinin yolsuzluğu veya kusuru rizikosu;
7. Çarpışma neticesi sigortalının; doğrudan doğruya veya bir üçüncü şahsaç ika edilen zararı tazmine mecbur olmak suretiyle bilvasıta zarar görmüş olması arasında bir fark gözetilmeksizin, gemilerin çatması rizikosu.
II - İSTİSNALAR
MADDE 1380 - Sigortacı aşağıda yazılı zararları tazmin etmez:
1. Gemi ve navlunun sigortası halinde:
A) Geminin 974 üncü maddeye muhalif olarak denize elverişli veya yola elverişli bir halde bulunmadan yahut lüzumlu vesikalar olmadan denize çıkarılmasından doğan zararlar;
B) Çatma hariç olmak üzere, donatanın gemi adamlarından birinin üçüncü şahsa ika ettiği zarardan 947 ve 948 inci maddeler gereğince mesul olmasından doğan zararlar;
2. Yalnız geminin sigortasında:
A) Geminin alelâde kullanılması yüzünden gemi ve teferruatının uğradığı zarar;
B) Sadece eskime, çürüme veya kurt yeniği sebebiyle gemi ve teferruatının
uğradığı zarar;
3. Yük veya navlunun sigortası halinde: Malların tabii mahiyeti iktizası, hususiyle içten bozulma, kendiliğinden eksilme, normal akma ve sızma ve bunlara benzer diğer sebeplerden yahut malların fena ambalâj yapılmış olmasından doğan zararlarla fare veya sıçanlar tarafından mallara yapılan zararlar (Bununla beraber sigortacının mesul olduğu bir kaza yüzünden yolculuk mûtat olmıyan bir şekilde uzarsa sigortacı bu bentte yazılı zararları, yolculuğun uzumasından ileri geldikleri nispette tazmin etmeye mecburdur);
4. Sigortalının kastı veya ihmali ile sebep olduğu zarar (Bununla beraber sigortacı sigortalıya kötü bir hareket tarzı isnadedilmedikçe, sigortalının gemiyi yanlış sevk ve idare etmek suretiyle sebep olduğu zararı ödemeye mecburdur);
5. Yük veya umulan kârın sigortası halinde: Yükletenin, gönderilenin yahut
yük komisyoncusunun bu sıfatla kasıt veya ihmalleriyle sebep oldukları zarar.
III - ÜÇÜNCÜ ŞAHISLARIN ZARARDAN DOLAYI MESULİYETİ
MADDE 1381 - Sigortalının bir zarar için kaptan veya başka kimseden tazminat istemek hakkı olsa bile, sigortacı bu zararı tazmin etmekle mükelleftir. sigortalı zararın tazminini önce sigortacıdan istiyebilir. Bununla beraber sigortalı, tazminat isteme hakkının müessir surette takibi için sigortacıya lüzumlu olabilecek yardımda bulunmaya ve bu hakkı emniyet altına almak maksadiyle navlunu ödemeyip alıkoymaya, gemiyi haczettirmeye veya başka münasip bir şekilde, masrafı sigortacıya ait olmak üzere 1378 inci madde gereğince halin icaplarna göre gerekli olan tedbirleri almaya mecburdur.
B) RİZİKONUN MÜDDETİ
I - RİZİKONUN BAŞLANGICI VE SONU
1. GEMİNİN SİGORTASI HALİNDE
MADD 1382 - Geminin bir yolculuk için sigorta ettirilmesi halinde sigortacı için riziko, yükün veya safranın alınmasına başlandığı yahut ne yük ne de safra alınmıyacaksa geminin kalktığı andan itibaren başlar ve varma limanında yükün veya safranın boşaltılması bittiği anda biter.
Sigortalı boşaltmayı muhik bir sebep olmaksızın geciktirirse, riziko, böyle bir gecikme olmasaydı boşaltmanın bitmiş olacağı anda biter.
Boşaltma bitmeden önce yeni bir yolculuk için yük ve safra alınırsa riziko, yükün veya safranın alınmasına başlandığı anda biter.
2. YÜK, UMULAN KAR VE KOMİSYONUN SİGORTASI HALİNDE
MADDE 1383 - Yük, umulan kâr veya taşınacak mallardan kazanılacak sigortası halinde riziko, malların gemiye veya mavnalara yükletilmek üzere karadan ayrılmış oldukları andan başlar ve malların varma limanında yeniden karaya çıkarıldığı anda biter.
Boşaltma; sigortalı yahut, yük veya umulan kârın sigortası halinde, sigortalı veya 1380 inci maddenin 5 inci bendinde gösterilen kimselerden biri tarafından muhik bir sebep olmaksızın geciktirilirse riziko, böyle bir gecikme olmasaydı boşaltmanın bitmiş olacağı anda biter.
Yükleme ve boşaltma sırasında mavnaların mahallî teamüllere göre kullanılmasından doğan rizikodan da sigortacı mesuldür.
3. NAVLUNUN SİGORTASI HALİNDE
MADDE 1384 - Navlunun sigortası halinde riziko:
a) Geminin ve bu yüzden navlunun mâruz kaldığı kazalar bakımından, aynı yolculuk için geminin sigorta ettirilmesi halinde riziko hangi anda başlıyacak ve sona erecek ise o anda:
b) Yükün ve bu yüzden navlunun mâruz kaldığı kazalar bakımından, aynı yolculuk için malların sigorta ettirilmesi halinde riziko hangi anda başlıyacak ve sona erecekse o anda; başlamış veya sona ermiş sayılır.
Yolcu taşıma ücretlerinin sigortası halinde riziko, gemi sigortasında riziko hangi anda başlamış veya sona ermiş sayılırsa o anda başlar veya sona erer.
Navlunu veya yolcu taşıma ücretini sigorta etmiş bulunan sigortacı, gemiyi ilgilendiren bir kazadan dolayı, ancak navlun veya yolcu taşıma akitleri daha önce yapılmış oluduğu takdirde ve donatan kendi hesabına mal yüklemiş bulunursa, ancak yük gemiye veya mavnalara yükletilmek maksadiyle daha önce karadan ayrılmış bulunduğu takdirde mesuldür.
4. DENİZ ÖDÜNCÜ VEYA AVARYA PARALARININ SİGORTASI HALİNDE
MADDE 1385 - Deniz ödüncü veya avarya paralarının sigortası halinde riziko; bu paraların avans olarak verildiği yahut, avarya masraflarını sigortalının kendisi vermişse, bunların sarf edildiği anda başlar ve deniz ödüncüne karşı rehnedilmiş veya kendileri için avarya masrafları sarf edilmiş olan eşyanın sigortasındaki rizikoların bitmiş olacağı anda biter.
II - DEVAM MÜDDETİ
1. UMUMİ OLARAK
MADDE 1386 - İşlemiye başlıyan riziko müddeti sigortacı için, kararlaştırılan müddet veya sigorta edilen yolculuğun devamınca durmadan işler, hususiyle sigortacı bir barınma veya ara limanında geçen günlerde ve yolculuk gidiş ve geliş için sigorta edilmişse gidiş yolculuğunun varma limanında geçen günlerinde çıkan rizikodan da mesuldür.
Malların geçici olarak boşaltılması lâzımgelir yahut gemi tamir için karaya çekilirse, sigortacı malların veya geminin karada bulundukları sıradaki rizikodan da mesuldür.
2. YOLCULUKTAN VAZGEÇİLMESİ HALİNDE
MADDE 1387 - Riziko müddeti işlemiye başladıktan sonra sigorta edilmiş yolculuktan arzu ile veya mecburen vazgeçilirse, rizikonun bitmesini tâyin bakımından yolculuğun bittiği liman varma limanı yerine geçer.
Geminin yolculuğundan vazgeçildikten sonra mallar taşınmak üzere kararlaştırılmış olan gemiden başka bir suretle varma limanına taşınırsa, taşıma kısmen veya tamamen karadan yapılsa dahi başlamış olan riziko bu mallar için devam eder. Bu hallerde vaktinden önceki boşaltmanın masrafları geçici depo masrafları ve karadan olsa daha taşımanın fazla masrafları sigortacıya düşer.
3. MAHFUZ KALAN HÜKÜMLER
MADDE 1388 - Bu kanunun 1386 ve 1387 inci maddeleri hükümleri ancak 1373 ve 1375 inci maddeler hükümleri mahfuz kalmak şartiyle tatbik olunur.
III - MÜDDET ÜZERİNE SİGORTA
1. UMUMİ OLARAK
MADDE 1389 - Akit; gün, hafta veya ay yahut sene üzerine yapılmış ise sigorta, mukavelenin yapıldığı gün saat on ikiden başlar ve müddetin son günü saat on ikide biter. Müddetin hesabında geminin bulunduğu yer esas tutulur.
2. MÜDDETİN UZATILMASI
MADDE 1390 - Geminin müddet üzerine sigorta edilmiş olması halinde mukavelede kararlaştırılan sigorta müddeti gemi ylda iken biterse hilâfı şart kılınmadıkça sigorta, geminin en yakın varma limanına ulaşmasına ve bu limanda boşaltma yapılırsa 1382 nci maddde yazılı olduğu gibi boşaltmanın sonuna kadar uzatılmış sayılır. bununla beraber sigortalı, gemi henüz yola çıkmadan sigortayı uzatmak istemediğini sigortacıya ihbar edebilir.
Sigorta müddetinin uzatılması halinde sigortalı, uzama müddeti içinde ve gemi kaybolmuşsa gaiplik müddetinin bitimine kadar müddet üzerine kararlaştırılan primi ödemeye devam etmekle mükelleftir.
Sigortanın uzatılmaması halinde gaiplik müddeti sigorta müddetini aşarsa gaiplik sebebiyle sigortacıdan bir şey istenemez.
C) RİZİKONUN YERİ
I - LİMANI SEÇME HAKKI
MADDE 1391 - Birden çok limanlardan biri veya öteki için sigorta yapılırsa sigortalı bu limanlardan birini seçebilir. Sigorta "bir liman ve bir başka liman" yahut "bir ve birkaç başka liman" için yapılırsa sigortalı bu limanlardan her birine uğrayabilir.
II - UĞRANACA LİMANLAR SIRASI
MADDE 1392 - Sigorta birden çok limanlar için yapılmış veya sigortalıya birden çok limanda durmak hakkı tanınmışsa sigortalı bu limanlara ancak kararlaştırılan veya mukavele yoksa seyrüsefer icaplarına uygun bir sıraya göre uğramaya salâhiyetlidir, fakat bütün limanlara uğramak mecburiyetinde değildir.
Aksi anlaşılmadıkça poliçedeki sıra, kararlaştırılmış sıra olarak kabul edilir.
D) MÜŞTEREK AVARYA
I - UMUMİ OLARAK
MADDE 1393 - Müşterek avarya halinde sigortacı aşağıda yazılı zarar ve masrafları tazmin eder:
1. Sigortalının kendi uğradığı bir zarardan dolayı kendi üstüne almaya mecbur olacağı kısmı da dâhil olduğu halde müşterek avarya garame payları; 1089 ve 1214 üncü maddeler gereğince müşterek avarya esaslarına göre muamele görecek olan garame pallarıda müşterek avarya garame payları gibidir.
2. Gemide mal bulunmuş olsaydı müşterek avaryadan sayılacak olan fedakârlıklar;
3. Alınan tedbirler neticesiz kalmış olsa bile 1378 inci madde gereğince
kurtarma ve daha büyük mahzurlardan korunma için zaruri veya maksada uygun olarak aypılan başka masraflar;
4. Sigortacıya düşen zararın takdiri ve tesbiti için yapılacak masraflar, hususiyle keşif ve muayene, değer biçme, satış ve dispeç masrafları.
II - DİSPEÇİN HÜKMÜ
1. KAİDE OLARAK
MADDE 1394 - Sigortacının müşterek avarya garame payları ile müşterek avarya esaslarına tabi tutulan garame paylarından doğan borçları, Türkiye'de ve yabancı memlekette dispeçin yapılması gerekli olan yerde ve o memleketin kanunlarına uygun olarak yapılmış olan dispeçe göre tâyin olunur. Hususiyle müşterek avaryadan olan bir zarara uğrıyan sigortalı, dispeçte bu zarar için takdir edilmiş olan paradan fazlasını sigortacıdan istemek hakkını haiz olmıyacağı gibi sigortacı da, sigorta değeri hiç gözetilmeksizin, dispeçte takdir edilen paranın tamamını ödemekle mükelleftir.
Dispeçin yapıldığı yerin hukukuna göre zarar müşterek avaryadan sayılmamakta ise sigortalı, zararın diğer bir hukuka göre ve hususiyle sigortanın yapıldığı yerin hukukuna göre müşterek avaryadan olduğu sebebine dayanarak sigortacıdan zararın tazminini istiyemez.
2. İSTİSNA
MADDE 1395 - Sigortacı, 1394 üncü maddede yazılı ve fakat kendisinin sigorta mukavelesine göre mesul olmıyacağı bir kazadan doğmuş olan garame paylarını tazmin etmekle mükellef değildir.
3. SİGORTACININ İTİRAZI
MADDE 1396 - Dispeç kanunen salâhiyetli bir kimse tarafından yapılmışsa sigortacı, bu dispeçin yapıldığı yabancı memleket hukukuna uygun olmadığını ve bu yüzden sigortalıya zarar verdiğini ileri sürerek itirazda bulunamaz; meğer ki, sigortalı kendi haklarını gereği gibi gözetmemek yüzünden bu zararlara sebep olmuş bulunsun, Bununla beraber sigortalı kendi zararından menfaat görenlere karşı olan haklarını sigortacıya devretmeye mecburdur.
Buna mukabil sigortalının uğradığı zararın dispeç yapılan yabancı memleketin hukukuna göre tazmini lâzım gelmezken bu zarar müşterek avarya olarak muameleye tabi tutulmuşsa sigortacı sigortalıya karşı, dispeçi o nispette hükümsüz olarak telâkki edebilir.
4. SİGORTALININ ALACAKLI OLDUĞU GARAME PAYLARI SEBBİYLE SİGORTACININ MESULİYETİ
MADDE 1397 - Müşterek avaryadan sayılan veya müşterek avarya hükümlerine tabi tutulan zararlara uğramış olmasından dolayı sigortalının müşterek avarya hükümleri uyarınca üçüncü şahıstan alacaklı bulunması halinde sigortacı, ancak usulüne göre dispeç yapılmış olduğu takdirde ve (Tazminat alacağının alınması neticesine ulaştırmıyacağı anlaşılan dâvalar hariç) sigortalının hakkını aramak için gerekli bütün tedbirlere başvurmuş olmasına rağmen üçüncü şahıstan alacağını alamamış olduğu nispette mesuldür.
5. KUSUR OLMAKSIZIN DİSPEÇİN YAPILMAMASI
MADDE 1398 - Sigortalının kusuru olmaksızın dispeç yapılmamış ise sigortalı sigorta mukavelesi uyarınca bütün zararlar için sigortacıya doğrudan doğruya müracaat edebilir.
E) SİGORTACININ MESULİYTİ
I - EN YÜKSEK HADDİ
MADDE 1399 - Sigortacı zarardan ancak sigorta bedeli tutarınca mesuldür.
Sigortacı, bu yüzden ödenecek tazminatın tamamı sigorta bedelini geçse bile 1393 üncü maddenin 3 ve 4 üncü bentlerinde yazılı masrafların hepsini ödemeye mecburdur.
Bir kazadan sonra yeni bir kaza meydana gelecek olursa sigortacı aşağıdaki hallerde önceki kaza dolayısiyle mesul olduğu masraflar ve garame payları hesaba katılmaksızın sonraki kazadan doğan zararlardan dahi bütün sigorta bedeli tutarınca mesul olur:
1. Önceki kaza neticesinde yukarıki fıkrada bildirilen mahiyetteki masrafların (Meselâ geminin tekrar satınalınması veya itiraz masrafları) yapılmış bulunması;
2. Önceki kaza neticesinde zarara uğramış şeylerin tamiri veya eski hale konulması için para sarf edilmiş (Meselâ aynı maksatla avarya masrafı ödenmiş) olması;
3. Yeni kazadan önce, sigortalı tarafından önceki kaza dolayısiyle müşterek avarya garameleri ödenmiş veya böyle garamelerin ödenmesi için şahsen borç altına girilmiş olması.
II - MESULİYETİN TAHDİDİ
1. UMUMİ OLARAK
MADDE 1400 - Sigortacı bir kaza çıktıktan sonra sigorta bedelinin tamamını ödemek suretiyle sigorta mukavelesinden doğan diğer bütün borçlardan ve hususiyle sigorta edilen şeylerin kurtarılması, korunması ve eski hallerine getirlmesi için lüzumlu masrafları vermekten kurtulabilir.
Kaza sırasında sigorta olunan şeylerin bir kısmı sigortacıya ait olan riziko dışında kalmış bulunursa 1 inci fıkrada yazılı hakkı kullanan sigortacı, sigorta bedelinin onlara düşen kısmını ödemeye mecbur değildir.
Sigortacı sigorta bedelini ödemekle sigorta olunan şeyler üzerinde bir hak elde etmiş olmaz.
Sigortacının yukarda yazılı hakkı kullanmak istediğini bildiren beyanı sigortalıya ulaşmış olmadıkça sigortacı; sigorta bedelini ödemiş bulunsa bile sigorta edilen şeylerin kurtarılması, korunması veya eski hale getirilmesi için yapılan masrafları tazmin etmekle mükelleftir.
2. MÜDDET
MADDE 1401 - Sigortacı 1400 üncü maddedeki hakkı kullanma hususundaki kararını sigortalıya, sigortalının kazayı ve bu kazanın mahiyetini ve bundan doğrudan doğruya doğan neticeleri ve kendisince bilinen ve kazaya taallûk eden diğer bütün haleri kendisine bildirdiği günün geçmesinden itibarenen en geç üç gün içinde bildirmeye mecburdur; bu müddet içinde ihbarda bulunmazsa 1400 üncü maddede yazılı hakkı düşer.
III - SİGORTA DEĞERİNİN ALTINDA SİGORTA HALİNDE
MADDE 1402 - Sigorta tam değer üzerinden yapılmamışsa sigortacı, 1393 üncü maddede yazılı garame payları, fedakârlıklar ve masraflardan ancak sigorta bedelinin sigorta değerine olan nispetine göre mesul olur.
IV - SONRAK KAZALAR ÜZERİNE
MADDE 1403 - Sigortacının bir zarari tazmin borcu, sonradan sigortacıya ait olmıyan bir riziko neticesinde yeni bir zararın ve hatta tam bir ziyaın hâdis olmasiyle ne düşer ne değişir.
V - MUAFLIK
1. HUSUSİ AVARYA HALİNDE
MADDE 1404 - (Değişik: 2915 - 12.10.1983) Aksine sözleşme yoksa, hususi avaryalar, 1393 üncü maddenin 4 üncü bendindeki zararın tespiti masrafları hesaba katılmaksızın sigorta değerinin yüzde üçünü geçmedikçe sigortacı bunları ödemez; fakat yüzde üçü geçerse yüzde üç indirilmeksizin tam olarak tazmin eder.
Gemi, müddet üzerine veya birden çok yolculuk için sigorta ettirilmiş ise yüzde üç her bir yolculuk için ayrıca hesap edilir. Yolculuk mefhumu 1238 inci maddeye göre tayin olunur.
2. ÖDENMESİ MECBURİ MASRAFLAR
MADDE 1405 - Sigortacı 1393 üncü maddenin 1 - 3 sayılı bentlerinde yazılı garame paylarını, fedakârlıkları ve masrafları sigorta değerinin yüzde üçüne varmasalar bile ödemeye mecburdur. ancak bunlar 1404 üncü maddede yazılı yüzde üçün tesbitinde hesaba katılmaz.
3. HUSUSİ MUKAVELELER
MADDE 1406 - (Değişik: 2915 - 12.10.1983) Sigortacının mukavelede gösterilen nispette muaf olacağı kabul edilmiş bulunduğu takdirde yüzde üç yerine bu nispet esas alınmak suretiyle, 1404 ve 1405 inci maddeler uygulanır.
VI - HUSUSİ KAYITLAR
1. HARB RİZİKOSU HAKKINDA
a) "HARB ENGELLERİ FRANKODUR" KAYDI
MADDE 1407 - Sigortacının harb rizikolarını üstüne almıyacağı ve diğer rizikolar için de sigortanın yalnız harb yüzünden bir engel çıkmasına kadar süreceği kararlaştırılmış hususiyle "Harb mânileri frankodur" kaydı poliçede yazılmışsa sigortacı için riziko, harb rizikosunun yolculuk üzerinde tesir etmeye başladığı, bilhassa yolculuğun başlaması veya devamı harb gemileri, veya abluka yüzünden sekteye uğradığı veya harb rizikosunu bertaraf etmek için geciktirildiği gemi böyle bir sebeple yolunu değiştirdiği veyahut da kaptan harb yüzünden gemiyi artık serbestçe idare edemez hale düştüğü anda biter.
b) "YALNIZ DENİZ RİZİKOSU İÇİN" KAYDI
MADDE 1408 - Sigortacının harb rizikosunu üstüne almıyacağı ve fakat bütün diğer rizikoları harb yüzünden bir engel çıkmasından sonra dahi üstüne alacağı kararlaştırılmış, hususiyle "Yalnız deniz rizikosu için" kaydı poliçede yazılmışsa sigortacı için riziko; ancak sigorta olunan şeye mütaallik mahkûmiyet karariyle veya harb rizikosu istisna edilmiş olmasaydı rizikonun bitmiş olacağı anda biter. Fakat sigortacı doğrudan doğruya harb rizikosu yüzünden doğan zararlardan ve bilhassa şunlardan mesul değildir:
1. Muharip devletlerin müsaderesinden;
2. Harb gemileri ve korsanların Zabıt ve tahrip, İmha ve yağmalarından;
3. Tevkif ve itiraz, durma limanının ablukası veya abluka edilen bir limana kabul edilmemek yahut da harb rizikosu dolayısiyle ihtiyari durma yüzünden çıkan masraflardan;
4. Böyle bir durmanın aşağıda yazılı neticelerinden; malların bozulması ve azalması; boşaltma ve depo masraf ve rizikosu, sonradan sevk masrafları.
Tereddüt halinde harb rizikosunun zarara sebebiyet vermediği kabul edilir.
2. "SALİMEN MUVASSALAT İÇİN" KAYDI
MADDE 1409 - Mukavele "Salimen muvassalat için" kaydiyle yapılmışsa sigortacı için riziko, geminin varma limanında mûtat veya münasip yere demir attığı veya bağlandığı anda biter.
Sigortacı da ancak aşağıdaki hallerde mesul olur:
1. Geminin sigortası halinde gemi tamamen zayi olur veya 1420 nci madde gereğince bırakılır yahut bir kaza yüzünden varma limanına ulaşılmadan önce tamir kabul etmediği veya tamire değmediği için 1432 nci madde gereğince satılırsa;
2. Malların sigortası halinde bir kaza neticesinde mallar veya malların bir kısmı varma limanına ulaşmaz, hususiyle varma limanına ulaşmadan önce bir kaza neticesinde satılırsa; şu kadar ki, mallar varma limanına ulaşmış olursa sigortacı bir hasardan veya hasar neticesindeki zıyadan mesul olmaz.
Bundan başka, sigortacı hiçbir halde 1393 üncü maddede yazılı garame payları ile fedakârlıkları ve masrafları çekmez.
3. "KARAYA OTURMADAN BAŞKA HASAR FRANKODUR" KAYDI
MADDE 1410 - Mukavele "Karaya oturmadan başka hasar farankodur" kaydı ile yapılmışsa sigortacı hasardan doğmuş bir zarardan; bu zararın kıymet düşüklüğü yahut tamamen veya kısmen zıyadan ibaret olması ve hususiyle malların varma limanına tamamen bozulmuş ve asli vasıfları kaybolmuş bir halde olarak ulaşması yahut hasar veya büsbütün mahvolmak tehlikesi yüzünden yolculuk sırasında satılmış olmaları halleri arasında bir fark gözetilmeksizin mesul olmaz; meğer ki, sigorta edilen malların yüklü bulunduğu gemi veya mavna karaya oturmuş olsun. Alabora, batma, teknenin kırılması, geminin parçalanması ve gemi veya mavnayı tamir kabul etmez bir hale sokan her deniz kazası karaya oturma gibidir.
Karaya oturma veya buna eşit sayılan bir deniz kazası halinde sigortacı böyle bir deniz kazasından doğan ve 1404 üncü maddede yazılı yüzde üçü aşan her hasardan mesul olup başka bir hasardan mesul olmaz. Hasarın böyle bir kazadan doğduğuna ihtimal verebilirse onun kaza neticesinde meydana gelmiş olduğu kabul olunur.
Sigortacı hasardan doğmuş olmıyan herzarardan; karaya oturma gibi kazalardan birinin olup olmadığı aranmaksızın, mukavele sanki yukardaki kaydolunmaksızın yapılmış gibi mesul olur. 1393 üncü maddenin 1, 2 ve 4 üncü bentlerinde yazılı garame payları, fedakârlıklar ve masraflardan her halde mesul olursa da aynı maddenin 3 üncü bendinde yazılı masraflardan ancak kendisine düşecek bir zıyaın önüne geçilmesi için yapılmış olmaları şartiyle mesul olur.
Kendiliğinden ateş alma hali hariç yangın veya böyle bir yangını söndürme yahut bombardıman yüzünden doğan bir hasardan "Karaya oturmadan başka hasar farankodur" kaydı konulmuş olsa dahi, sigortacı mesul olur.
4. "KARAYA OTURMADAN BAŞKA KIRILMA VE PARÇALANMA FRANKODUR" KAYDI
MADDE 1411 - Mukavele "Karaya oturmadan başka kırılma ve parçalanma frankodur" kaydiyle yapılmışsa sigortacı ancak 1410 uncu maddeye göre hasardan mesul olduğu nispette kırılma ve parçalanmadan mesul olur.
5. KARAYA OTURMA TABİRİ
MADDE 1412 - Aşağıdaki hallerde 1410 ve 1411 inci maddelere göre "Karaya oturma" vardır:
1. Gemi deniz yolculuğunun mûtat hallerinden olmıyarak bir yere saplanıp kalır ve tekrar yüzdürülemezse;
2. Yere saplanan gemi demir üzerinde hisalamak, yelken toplamak gibi alelâde tedbirlerde değil direkler kesmek, yükün bir kısmını denize atmak veya boşaltmak gibi fevkalâde tedbirlerle yahut suların fevkalâde yükselmesi suretiyle, yüzdürülürse;
3. Gemi teknesi saplanma yüzünden önemli bir zarara uğradıktan sonra gemi yüzdürülürse.
BEŞİNCİ KISIM
ZARARIN ŞÜMULÜ
A) TAM ZIYA
I - HALLER
1. GEMİ VEYA YÜK
MADDE 1413 - Gemi veya mallar yok olmuş veya bir daha elde etmek ihtimali olmaksızın sigortalının elinden çıkmış, hususiyle kurtrılamıyacak surette batmış veya asli vasıfları kaybolmuş yahut ganimet olduğuna karar verilmişse gemi veya mal için tam zıya vardır. Gemi enkazının veya demirbaş teferruatının tek-tük parçaları kurtarılırsa bile tam zıya var sayılır.
2. NAVLUN
MADDE 1414 - Navlun için tam zıya, bütün navlunun kaybolması halinde var sayılır.
3. UMULAN KAR VEYA KOMİSYON
MADDE 1415 - Malların varma yerine ulaşması halinde beklenilen komüsyon veya umulan kâr için tam zıya, malların varma yerine ulaşmamaları halinde varsayılır.
4. DENİZ ÖDÜNCÜ VEYA AVARYA PARALARI
MADDE 1416 - Deniz ödüncü ile avarya paraları için tam zıya; deniz ödüncüne karşı rehnedilen şeylerle kendileri için avarya paraları avans olarak verilen veya harcanan şeylerin tam zıyaa uğramaları veyahut da; alınan deniz ödünçleri veya sair takyitler neticesinde mezkûr paraları karşılamak için hiçbir şey kalmıyacak şekilde bir hasarla neticelenen diğer bir deniz kazasına uğramaları halinde var sayılır.
II - TAZMİNAT
1. UMUMİ OLARAK
MADDE 1417 - Tam zıya halinde sigortacı sigorta bedelini tam olarak ödemeye mecburdur. 1357 nci madde hükmünce yapılacak indirmeler mahfuzdur.
2. İNDİRİLME
a) KISMİ KURTARMA HALİNDE
MADDE 1418 - Tam zıya halinde sigorta bedelinin ödenmesinden önce bir şey kurtarılmış olursa bunun satış bedeli sigorta bedelinden indirilir. Sigorta tam değer üzerinden yapılmamışsa sigorta bedelinden yalnız kurtarılan şeyin satış bedelinin sigorta değeriyle mütenasip bir kısmı indirilir.
Sigorta bedelinin ödenmesiyle sigortalının sigorta edilmiş şey üzerindeki hakları sigortacıya geçer.
Sigorta bedeli ödendikten sonra tam veya kısmi bir kurtarma yapılırsa sonradan kurtarılan şeyler üzerinde yalnız sigortacı hak iddia edebilir. Sigorta tam değer üzerinden yapılmamışsa sigortacı yalnız kurtarılan şeylerin sigorta değeriyle mütenasip bir kısmına hak kazanır.
b) UMULAN KARIN ZIYAI HALİNDE
MADDE 1419 - Umulan kârın 1415 inci maddede yazlı tam zıyaı halinde mallar sâfi satış bedeli malların sigorta değerini aşacak kadar kârlı bir surette satılmış olur yahut müşterek avarya hallerinde feda edilmiş olan veya 1001, 1112 nci maddelere göre tazminat verilmesi lâzımgelen mallar için sigorta fazla bir para tazmin edilmiş olursa, aşan para umulan kârın sigorta bedelinden indirilir.
III - BIRAKMA
1. ŞARTLARI
MADDE 1420 - Sigortalı aşağıdaki hallerde sigorta edilen şey üzerinde haiz olduğu hakları devrederek sigorta bedelinin tamamının ödenmesini istiyebilir:
1. Gemi aşağıdaki maddeler hükmünce gaip sayılırsa;
2. Gemi veya malların ambargo edilmiş, muharip bir devlet tarafından müsadere olunmuş veya başka suretle bir âmme tasarrufiyle alıkonulmuş yahut deniz haydutları tarafından zaptedilmiş olması sebebiyle sigortanın mevzuu olan şey tehlikeye mâruz bulunur ve bu olaylar;
A) Akdeniz, Karadeniz ve Azak denizinin bütün limanları veya kısımları da dâhil olmak üzere bir Avrupa limanında veya Avrupa denizinde vâkı olmuşsa altı ay;
B) Ümit ve Horn burunlarının berisinde olmak üzere başka sularda vâkı olmuşsa dokuz ay;
C) Bu burunlardan birinin ötesinde olmak üzere başka sularda vâkı olmuşsa 12 ay; geçtiği halde gemi ve mallar serbest bırakılmamış olursa.
Bu müddetler kazanın 1377 nci madde gereğince sigortacıya sigortalı tarafından bildirildiği günden itibaren hesap olunur.
2. GEMİNİN GAİPLİĞİ
a) UMUMİ OLARAK
MADDE 1421 - Yolculuğa başlamış olan gemi gaiplik müddeti içinde varma limanına ulaşmamış ve bu müddet içinde de ilgililer ondan haber almamışlarsa gaip sayılır.
Gaiplik Müddeti:
1. Kalkma ve varma limanlarının her ikisi de Avrupa limanlarından ise yelkenli için altı, vapur için dört ay;
2. Kalkma ve varma limanlarından yalnız biri Avrupa dışında bir liman olur ve Ümit yahut Horn burunlarının berisinde bulunursa, yelkenli ve vapur için ay; bu burunlardan birinin ötesinde bulunursa yelkenli ve vapur için 12 ay;
3. Hem kalkma ve hem varma limanı Avrupa dışında bulunursa yolculuğun ortalama müddeti iki veya üç ayı geçmediğine yahut üç aydan fazla sürdüğüne göre yelkenli ve vapur için altı, dokuz veya on iki aydır.
Tereddüt halinde en uzun müddet beklenir.
b) MÜDDETİN BAŞLANGICI
MADDE 1422 - Gaiplik müddeti, geminin yolculuğa başladığı günden itibaren hesap olunur. Bununla beraber kalktıktan sonra gemi hakkında haber alınmışsa gemi, emin olan habere göre son olarak bulunduğu yerden kalkmış olsaydı hangi gün yolculuğa başladığı gün sayılacak idi ise o günden itibaren gaiplik müddeti hesap olunur.
3. BIRAKMA MÜDDETİ
a) UMUMİ OLARAK
MADDE 1423 - Bırakma beyanının sigortacıya bırakma müddeti içinde vâsıl olması lâzımdır.
1420 nci maddenin birinci bendinde yazılı gaiplik halinde varma limanı bir Avrupa limanı ise ve aynı maddenin ikinci bendinde yazılı olaylardan birinin vukuu halinde olay Akdenizin, Karadenizin ve Azakdenizinin bütün liman veya kısımları da dâhil olmak üzere bir Avrupa limanında veya bir Avrupa denizinde vâkı olmuşsa bırakma süresi altı ay ve bütün diğer hallerde dokuz aydır. Bu süre 1420 ve 1421 inci maddelerde yazılı müddetlerin bitmesiyle işlemeye başlar.
Mükerrer sigorta halinde bırakma müddeti sigortacının bırakmayı mükerrer sigortalıya bildirdiği günün geçmesiyle işlemeye başlar.
b) BIRAKMA MÜDDETİNİN GEÇMESİ HALİ
MADDE 1424 - Bırakma müddeti geçtikten sonra bırakma caiz değildir; şu kadar ki; sigortalının diğer sebepler dolayısiyle bir zararın tazminini istemek hakkı mahfuzdur.
Geminin gaipliği halinde bırakma müddetinin geçmiş olmasına rağmen sigortalı tam zıya için tazminat istiyebilir; şu kadar ki; sigorta edilmiş şey tekrar meydana çıkarak tam zıya halinin mevcut olmadığı anlaşılırsa sigortacının talebi üzerine ve sigorta bedelinin ödenmesi neticesinde 1418 inci maddeye göre elde ettiği haklardan feragat etmesi karşılığında sigorta bedelini geri vererek uğradığı kısmı zararın tazmin edilmesiyle iktifa etmeye mecburdur.
4. BIRAKMA BEYANI
a) SIHHAT ŞARTLARI
MADDE 1425 - Bırakma beyanının muteber olması için kayıtsız ve şartsız yapılması ve sigorta edilmiş şeyin kaza sırasında deniz rizikolarına mâruz bulundukça tamamına taallûk etmesi lâzımdır.
Sigorta tam değer üzerinden yapılmamışsa sigortalı sigorta edilmiş şeyin ancak mütenasip kısmını bırakmak mecburiyetindedir.
Bırakma beyanından cayılmaz.
b) HÜKÜMSÜZLÜĞÜ
MADDE 1426 - Bırakma beyanının dayandığı olaylar doğru çıkmaz veya beyanın tebliği sırasında artık mevcut olmazsa, bırakma beyanı hükümsüz kalır. Buna mukabil daha önce başgöstermesi halinde bırakma hakkının kullanılmasına mâni olabilecek olaylar sonradan çıksa bile bırakma beyanı her iki tarafı bağlar.
5. HÜKÜMLERİ
a) BIRAKILAN ŞEY ÜZERİNDEKİ HAKLARIN SİGORTACIYA GEÇMESİ
MADDE 1427 - Sigortalının bırakılan şey üzerinde haiz olduğu bütün haklar bırakma beyanı ile sigortacıya geçer.
Bırakılan şeyi bırakma beyanı sırasında takyit eden aynı haklar sebebiyle sigortalı sigortacıya teminat göstermeye mecburdur; meğer ki; bu aynî haklarsigorta mukavelesine göre sigortacının mesul olduğu rizikolardan doğmuş olsun
Geminin bırakılması halinde bırakma beyanından sonra kazanılmış olmak şartiyle, kazanın vukubulduğu yolculuğun sâfi navlunu geminin sigortacısına ait olur. Navlunun bu kısmı mensafe navlunun tesbiti için tatbik olunacak hükümlere göre hesap olunur. Bu hal ve vaziyet dolayısiyle sigortalınının uğradığı zararı ödemek, navlun ayrı olarak sigorta ettirilmiş olduğu takdirde, navlunun sigortacısına düşer.
b) SİGORTA BEDELİNİN ÖDENMESİ
MADDE 1428 - Sigorta bedelinin ödenmesi ancak bırakmanın haklı olduğunu gösteren vesikalar sigortacıya ibraz olunduktan ve bunlar incelemek için münasip bir müddet geçtikten sonra istenebilir. Bırakma gaiplik sebebiyle vâkı olursa geminin kalkma limanından çıktığı tarih ile gaiplik müddeti içinde varma limanına ulaşmadığı hakkında güvenilir vesikaların ibrazı da lâzımgelir.
Sigortalı; bırakma beyanı sırasında bırakılan şeye dair başka sigortaların yapılıp yapılmadığını, yapılmışsa hangilerinin yapılmış olduğunu, bırakılan şeyin deniz ödüncü veya başka kayıtlarla takyidedilip edilmediğini, edilmişse bunların nelerden dirilmemiş ise sigortacı sonradan bildirilinceye kadar sigorta bedelini ödemeden imtina edebilir. Ödeme için bir müddet kararlaştırılmışsa, bu müddet ancak bildirmenin sonradan yapıldığı andanitibaren işlemeye başlar.
c) KORUMA TEDBİRLERİ
MADDE 1429 - Sigortalı bırakma beyanından sonra da 1378 inci madde gereğince sigorta edilmiş şeyleri kurtarmak ve daha büyük zararlara meydan vermemek için gereken tedbirleri almaya, sigortacının kendisi buna muktedir oluncaya kadar mecburdur.
Sigortalı zıyaa uğramış sayılan bir şeyin tekrar meydana çıktığını öğrenirse bunu sigortacıya derhal bildirmeye ve talebi üzerine kendisine o şeyin elde edilmesi veya paraya çevrilmesi için icabeden yardımda bulunmaya
mecburdur.
Masrafları sigortacı öder; sigortalı talebederse kendisine münasip bir avans vermeye de mecburdur.
d) BIRAKMA SENEDİ
MADDE 1430 - Sigortalı; bırakmanın haklı olduğunu tanıyan sigortacıya, talebi üzerine masraflarını çekmek şartiyle, 1427 inci madde gereğince haklarını devrettiğini gösteren ve imzası noterce tasdikli bir bırakma senedi vermiye ve bırakılan şeylere ait vesikaları teslim etmeye mecburdur.
B) KISMİ HASAR
I - GEMİDE
1. UMUMİ OLARAK
MADDE 1431 - Geminin kısmen hasara uğraması halinde zarar, 1198 ve 1199 uncu maddelere göre tâyin edilecek tamir masraflarının tutarından ibarettir; şu kadar ki, bu masrafların, sigortacının üstüne aldığı rizikolardan doğan hasarlara mütaallik olması lâzımdır.
2. GEMİNİN SATIŞI HALİNDE
MADDE 1432 - Geminin 818 inci madde gereğince tamir kabul etmez veya tamire değmez bir halde bulunduğu 990 ıncı madde uyarınca mahkûmiyet karariyle tesbit edilmişse sigortalı, sigortacıya karşı gemiyi veya enkazını açık artırma yolu ile sattırmaya salâhiyetlidir. Satış halinde zarar, sâfi satış bedeliyle
sigorta değeri arasındaki farktan ibarettir.
Sigortacının üstüne aldığı riziko ancak geminin veya enkazının satılmasiyle biter; sigortacı satış bedelinin tahsilinden de mesuldür.
Geminin tamire değmez bir halde bulunduğunu tâyin için geminin hasara uğramadan önceki değeri tesbit olunurken, tekselenmiş olsun olmasın, geminin değeri nazara alınmaz.
3. TAMİRE BAŞLANDIKTAN SONRA MEYDANA ÇIKAN ZARARLAR
MADDE 1433 - Kusuru olmaksızın sigortalıya meçhul kalmış olan mühim zararlar ancak sonradan meydana çıktığı takdirde tamirin başlamış olması keyfiyeti; sigortalının 1432 nci maddede yazılı hakkını kullanmasına mâni olamaz.
Sigortalı hakkını, tamir başladıktan sonra kullanırsa, sigortacı yapılan tamir masraflarını da, gemi satıldığı zaman tamir sayesinde daha fazla bir bedel elde edildiği nispette ayrıca ödemeye mecburdur.
II - YÜKTE
1. HASARA UĞRAMIŞ MALLAR
MADDE 1434 - Varma limanına hasarlı olarak ulaşan mallar için, bu malların limanda hasarlı halde haiz oldukları gayrisâfi değerle aynı malların hasarsız olarak aynı limanda haiz olacakları değer mukayese olunarak, kaybettiği değerin yüzdesi tesbit olunmak lâzımdır. Sigorta değirinin aynı miktarda yüzdesi zararın miktarı sayılır.
Malların hasarlı halde iken haiz oldukları değer, açık artırma yolu ile yapılacak satış ile veya sigortacı muvafakat ederse, değer biçme suretiyle tesbit olunur. Malların hasara uğramamış bir halde iken haiz oldukları değer 1112 nci maddenin 1 inci fıkrasına göre tâyin edilir.
Muayene, değer biçme ve satış masrafları da sigortacıya düşer.
2. ZIYAA UĞRAMIŞ MALLAR
MADDE 1435 - Yükün bir kısmı yolda zıyaa uğradığı takdirde zıyaa uğrıyan yükün değeri bütün yükün yüzde kaçından ibaretse sigorta değerinin o miktar yüzdesi zarar sayılır.
3. SATILAN MALLAR
MADDE 1436 - Mallar yolculuk sırasında bir kaza dolayısiyle satılırsa zarar; malların navlunu, Gümrük Resmi ve satış masrafları çıkarıldıktan sonra kalan sâfi bedeliyle bunların sigorta değeri arasındaki farktan ibarettir.
Sigortacının üstüne aldığı rizik ancak malların satılmasiyle biter; sigortacı satış bedelinin tahsilinden de mesuldür.
1393 - 1397 inci maddeler hükümleri mahfuzdur.
III - NAVLUNDA
MADDE 1437 - Navlunun kısmen kaybı halinde zarar, kararlaştırılmış navlunun ve eğer mukavele yoksa, mûtat navlunun kaybolan kısmından ibarettir. Navlun takselenmiş olup da taksenin 1350 nci maddenin 4 üncü fıkrasına göre sigortacının tazmin edeceği bir zarar için esas tutulması lâzımgelirse zarar kararlaştırılan veya mûtat navlunun kaybolan yüzdesine kadar taksenin yüzdesinden ibarettir.
IV - UMULAN KAR VEYA KOMİSYONDA
MADDE 1438 - Malların ulaşmasından beklenen komüsyondan veya umulan kârdan mahrum kalma halinde tazmine esas tutulacak zarar; malların hasarlı olarak ulaşmaları halinde 1434 üncü maddeye göre tesbit olunması lâzımgelen zarar bunların sigorta değerinin yüzde kaçını teşkil ediyorsa kâr veya komüsyon olarak sigorta edilmiş olan paranın aynı miktarda yüzdesinden ibarettir.
Malların bir kısmının varma limanına ulaşmaması halinde zarar, malların varma limanına ulaşmyan kısmı bütün malların değerinin yüzde kaçını teşkil ediyorsa, kâr veya komüsyon olarak sigorta edilmiş olan paranın aynı miktarda yüzdesinden ibarettir.
Umulan kârın sigortası halinde malların ulaşmamış olan kısmı bakımından 1419 uncu maddenin şartları mevcut olursa, zarardan bu maddede yazılı fazlanın indirilmesi lâzımdır.
V - DENİZ ÖDÜNCÜ VEYA AVARYA PARALARINDA
MADDE 1439 - Deniz ödüncü veya avarya paralarında kısmi kayıp varsa zarar; deniz ödüncüne karşı rehnedilmiş veya kendisi için avarya paraları avans olarak verilmiş veya sarf edilmiş şeyin sonraki kazalar neticesinde deniz ödüncü veya avarya paralarını kapatmaya artık kifayet etmemesi yüzünden ileri gelen açıktan ibarettir.
VI - TAZMİNATIN ŞÜMULÜ
MADDE 1440 - Sigorta tam değer üzerinden yapılmışsa sigortacı 1431-1439 uncu maddeler gereğince hesap edilen zararı tamamen ödemeye mecburdur; şu kadar ki, 1357 inci madde hükmü mahfuzdur. Sigorta tam değer üzerinden yapılmamışsa, sigortacı 1288 inci madde dairesinde bu zararı ancak kısmen öder.
ALTINCI KISIM
ZARARIN ÖDENMESİ
A) SİGORTACININ BORÇLARININ MUACCELİYETİ VE ZARARIN TAZMİNİ ŞARTALARI
I - MUACCELİYET VE ZARARI İSPAT KÜLEFETİ
1. UMUMİ OLARAK
MADDE 1441 - Rizikonun gerçekleşmesi sebebiyle sigortacının sigorta akdinden doğan borçları, 1377 nci madde hükmünce rizikoyu ihbar mükellefiyetinin doğduğu tarihte muaccel olur. Bununla beraber muacceliyetin, en geç, ikinci fıkrada gösterilen vesikaların sigortacıya verilmesi tarihinden gerçekleşeceği akitle kabul olunabilir.
Sigortalı zararın tazminini istiyebilmek için sigortacıya zararın hesabını gösteren bir liste vermeye ve kâfi vesikalarla aşağıdaki hususlar ispat etmeye mecburdur:
1. Menfaati;
2. Sigorta edilen şeyin deniz rizikolarına mâruz kaldığını;
3. İddianın dayandığı kazayı;
4. Zararı ve şümulünü.
2. BAŞKASI HESABINA SİGORTA HALİNDE
MADDE 1442 - Başkası hesabına sigorta halinde sigortalı yukarıki maddede yazılı olanlardan başka, sigorta ettirene mukavelenin akdi hususunda vekâlet verdiğini de ispata mecburdur. Sigorta vekâlet olmaksızın yapılmışsa sigortalı, sigortanın kendi menfaatine yapıldığına delâlet eden olayları ispat etmeye mecburdur.
II - VESİKALARIN MAHİYETLERİ
MADDE 1443 - Başka deliller bulmaktaki güçük dolayısiyle ticari münasebetlerde kabul edilgelmekte olan vesikalar ve hususiyle aşağıda yazılı olanlar umumiyetle ispata kâfi vesikalar sayılır:
1. Menfaati ispat için:
Geminin sigortasında, mülkiyeti tevsik eden senetler;
Yükün sigortasında, sigortalının mallar üzerinde tasarrufta bulunabileceğini gösteren faturalar ve konişmentolar;
Navlunun sigortasında, çarter partiler ve konişmentolar;
2. Malların yüklündiğini ispat için konşimentolar;
3. Kazayı ispat için 985 inci maddede yazılı deniz raporu ve gemi jurnalı, zabıt ve müsadere hallerinde zabıt ve müsadere mahkemesinin kararı, gaiplik hallerinde geminin kalkma limanından çıktığı zamana ve gaiplik müddeti içinde varma limanına ulaşmadığına adair güvenilebilir vesikalar;
4. Zararın ve şümulünün ispatı için, zararın tesbit olunduğu yerin kanun veya ya teamüllerine uygun muayene, değer biçme ve açık artırmaya dair vekikalarla bilir kişilerin keşif kâğıtları, yapılmış olan tamirlerin makbuzlu hesap pusulaları ve verilmiş diğer paraların makbuzları (Bununla beraber 1431 -1432 nci maddelerde yazılı geminin kısmi zarara uğraması halinde muayene ve değer biçme vesikalariyle keşif kâğıtları ancak aşınma, eskime, çürüme veya kurt yemesinden ileri gelen zarar ayrıca tesbit edilmiş olmak ve aynı zamanda mümkün olduğu derecede Hükümetçe resmen tâyin edilen yahut o yer mahkemesi veya Türkiye Cumhuriyeti konsolosu tarafından ve bunlar yoksa yahut var da bunların iştiraklerine imkân bulunmamışsa, diğer resmî makam tarafından hususi surette nasbolunan bilir kişiler çağrılmış bulunmak şartiyle kifayet eder.)
III - İSPAT KÜLFETİNDEN MUAFLIK KAYDI
MADDE 1444 - Sigortalıyı 1441 inci maddede yazılı hallerin veya bu halerden bir kısmının ispatından kurtaran mukavele muteberdir; şu kadar ki, sigortacının hilâfını ispat hakkı mahfuzdur. Malların sigortası halinde konişmentonun ibrazına lüzum olmadığına dair mukaveleye konulan kayıt ancak malların yüklenmiş olduğunu ispat külfetinden kurtarır.
B) BAŞKASI HESABINA SİGORTADA:
I - SİGORTALININ HAKLARI
MADDE 1445 - Başkası hesabına yapılan sigortada sigorta mukavelesinden doğan haklar sigortalıya aittir. Bununla beraber poliçenin verilmesini, ancak sigorta ettiren istiyebilir.
Sigortalı, sigorta ettirenin muvafakati olmaksızın ancak poliçe elinde bulunduğu takdirde hakları üzerinde tasarruf edebileceği gibi bu hakları mahkemede iddia edebilir.
II - SİGORTA ETTİRENİN HAKLARI
1 - TASARRUF SALAHİYETİ
MADDE 1446 - Sigorta ettiren sigorta mukavelesinden sigortalı lehine doğan haklar üzerinde kendi namına tasarruf edebilir.
Sigorta ettiren sigortalının muvafakati olmaksızın, ödenecek paraları almaya ve sigortalanın haklarını devretmeye ancak poliçe elinde bulunduğu takdirde salâhiyetlidir.
Sigortacı, ancak sigorta ettiren, sigortalının sigortaya muvafakat ettiğini kendisine ispat etmek şartiyle, sigorta ettirene ödemede bulunmaya mecburdur.
2. HAPİS, RÜÇHAN HAKKI
MADDE 1447 - Sigorta ettiren, sigorta ettirilmiş olan konudan dolayı sigortalıya karşı haiz olduğu alacaklar ödenmedikçe, poliçeyi sigortalıya veya onun alacaklılarına yahut iflâs masasına teslime mecbur değildir. Bu alacakları için sigorta ettiren zarar halinde sigorta tazminatı üzerinde, sigorta paraları ödendikten sonra da onlar üzerinde, sigortalı ve onun alacaklarına karşı rüçhan hakkını haizdir.
3. SİGORTACININ SİGORTA ETTİRENE KARŞI MESULİYETİ
MADDE 1448 - Sigortacı, poliçe sigorta ettirenin elinde bulunduğu müddetçe sigortalıya veya sigortalının alacaklarına yahut iflâs masasına ödemede bulunmak veya onlarla mukavele yapmak suretiyle sigorta ettirenin 1447 nci yazılı hakkını ihlâl ederse, sigorta ettirene karşı mesul olur.
Sigortacının poliçe üzerinde hakkı olan üçüncü şahsa karşı, bu hakka dair mukaveleler yapmak yahut poliçeyi geri almadan veya üzerine lâzım gelen şerhi yapmadan sigorta paraları ödemek suretiyle ne dereceye kadar mesul olacağı Borçlar Kanunu hükümlerine göre tâyin olunur.
III - TAKAS
MADDE 1449 - Sigortacı, sigorta ettirene karşı mevcut olan alacağını, bu alacak sigortalı için yapılan sigortadan doğmak şartiyle, sigortalının tazminat alacağı ile takas edebilir.
IV - TAZMİNAT ALACAĞININ DEVRİ
MADDE 1450 - Sigortalı, vukubulmuş ve ileride vukubulacak kazalardan doğmuş ve ileride vukubulacak kazalardan doğacak olan tazminat alacaklarını üçüncü bir şahsa devredebilir. Poliçe emre yazılı ise başkası hesabına sigorta halinde ilk devrin muteber olması için sigorta ettirenin cirosu kâfidir.
V - AVANS VERMEK MÜKELLEFİYETİ
1. UMUMİ OLARAK
MADDE 1451 - Kazanın bildirilmesinden itibaren iki ay geçtekten sonra 1441 inci maddede yazılı zararın hesap listesi sigortalının kusuru olmaksızın ibraz olunmamış ve fakat takribî bir keşifle sigortacıya düşen en az para tesbit edilmiş olursa, sigortacı bu parayı kendi borcundan indirerek muvakkat olarak ödemekle mükelleftir. Ödeme müddeti zarar hesabının sigortacıya tebliğinden itibaren işlemeye başlıyacaksa bu halde müddet sigortacıya muvakkat keşfin haber verildiği andan itibaren hesep olunur.
2. HUSUSİ OLARAK
MADDE 1452 - Sigortacı:
1. Avarya hallerinde sigorta ettirilmiş şeyin kurtarılması, korunması veya tamiri için lüzumlu masraflara mütaallik olarak ilerde tesbit edilecek brcuna mahsuben kendisine düşen paranın üçte ikisini;
2. Geminin veya malların zaptı halinde itiraz masraflarından kendisine düşen paraların tamamını;
ihtiyaç hâsıl olur olmaz, avans olarak vermekle mükelleftir.
YEDİNCİ KISIM
ÇEŞİTLİ HÜKÜMLER
A) RİSTORNO
I - RİSTORNO HAKKI
MADDE 1453 - Sigortalı, sigortanın taallük ettiği teşebbüsten tamamen veya kısmen vazgeçer yahut kendi yüzünden olmamak şartiyle sigorta edilen şeyin tamamı veya bir kısmı sigortacının üstüne aldığı rizikoya mâruz bıraktırılmazsa, primin tamamı veya bir kısmı sigortacıya ait olan bir ristorno hakkı mahfuz kalmak üzere geri istenebilir yahut alıkonulabilir.
Ristorno hakkı, başka bir para kararlaştırılmış değilse yahut sigortanın yapıldığı yerde bu hususta teamül yoksa, sigorta bedelinin tamamının yahut mütenasip bir kısmının yüzde yarımından ve fakat prim sigorta bedelinin % 1 inden az olursa primin tamamının veya mütenasip kısmının yarısından ibarettir.
II - PRİMİN İNDİRİLMESİ
MADDE 1454 - Sigorta, 1339 uncu maddede yazılı menfaatin yokluğundan yahut 1345 inci madde gereğince aşkın sigortadan dolayı hükümsüz olup da sigorta ettiren mukavelenin yapıldığı sırada ve başkası hesabına sigorta halinde de sigortalı vekâlet verildiği sırada hüsnüniyet sahibi idiyse prim kezalik 1453 üncü maddede gösterilen ristorno hakkı mahfuz kalmak üzere geri istenebilir veya alıkonulabilir.
III - MUKAVELENİN SİGORTACI İÇİN HÜKÜMSÜZ KALMASI HALİNDE
MADDE 1455 - İhbar mükellefiyetinin yerine getirilmemesinden veya diğer bir sebepten dolayı sigorta akdinin sigortacı için hükümsüz olması, bu hükümsüzlüğe rağmen sigortacı primin tamamını isteme salâhiyetini haiz olsa bile, 1453 ve 1454 üncü maddelerin tatbikına engel olmaz.
IV - RİZİKONUN BAŞLAMIŞ OLMASI HALİNDE
MADDE 1456 - Sigortacı için riziko başlamış bulunursa bir ristorno yapılamaz.
B) SİGORTACININ ACZİ
MADDE 1457 - Sigortacı acze düşmüşse, sigortalı dilerse mukaveleden
cayarak bütün primi geri ister veya alıkor, dilerse masrafı sigortacıya ait olmak üzere yeni bir sigorta mukavelesi yapar; şu kadar ki, sigortalı mukaveleden caymadan veya yeni sigorta mukavelesi yapmadan önce sigortacının mükellefiyetleri için kafi teminat gösterilirse, böyle bir hakkı kalmaz.
C) SİGORTA EDİLEN ŞEYİN TEMLİKİ
I - UMUMİ OLARAK
MADDE 1458 - Sigorta edilen şey sigortalı tarafından başkasına temlik olunursa iktisap eden kimse, mülkiyeti devam ettikçe sigortalının sigorta münasebetinden doğan hak ve borçlarını üzerine almış sayılır. Prim borcundan, temlik eden ile iktisap eden müteselsilen mesüldürler.
Sigortacı temliki, sigorta münasebetinden kendisine karşı doğan alacaklar bakımından, ancak bunu haber aldığı andan itibaren kabule mecburdur. Borçlar Kanunu'nun 165 ve 167 nci maddeleri hükümleri burada da tatbik olunur.
Sigortacı, temlikin yapılmamış olması halinde çıkmıyacak olan rizikolardan mesul olmaz.
İktisap eden bir ihbar müddeti gözetmeksizin sigorta mukavelesini feshedebilir. Feshi ihbar hakkı iktisap ettikten sonra bir ay içinde kullanılmazsa düşer, şu kadar ki, iktisap edenin sigortadan haberi olmadığı takdirde, feshi ihbar hakkı sigortayı haber aldığı andan itibaren bir ay geçicinceya kadar baki kalır. İktisap eden feshi ihbar ederse, primden mesul olmaz.
Sigorta olunan şeyin cebri satışı halinde de yukardaki fıkralarn hükümleri tatbik olunur.
II - GEMİNİN VEYA PAYININ TEMLİKİ HALİNDE
MADDE 1459 - Yukarki madde hükümleri bir gemi payının sigortası halinde de tatbik olunur.
Gemi sigorta edilmişse bu hükümler ancak gemi bir yolculuk sırasında temlik edildiği takdirde tatbik olunur. Yolculuğun başlangıcı ve sonu 1382 nci maddeye göre tâyin olunur. Gemi muayyen bir müddet veya birden fazla yolculuk için sigorta edilmiş ise, geminin yolculuklardan biri sırasında temliki halinde sigorta ancak geminin en yakın varma limanında boşaltılmasına kadar uzar.
SON HÜKÜMLER
A) ŞİRKET DAVALARINDA MUHAKEME USULÜ
MADDE 1460 - Ticaret şirketlerinde ortakların şirketle veya birbirleriyle olan münasebetlerinden doğan dâvalarda ve şirketlerin idare meclisi âzaları, müdürleri veya murakıplarına karşı bu kanunun mer'iyetinden sonra açılacak mesuliyet dâvalarında basit muhakeme usulü tatbik olunur.
B) KANUNİ VE NİZAMİ FAİZ SÖZLERİNİN MANASI VE FAİZE AİT TAMAMLAYICI HÜKÜMLER
MADDE 1461 - Bu kanunda ve diğer ticari hükümlerde geçen (Kanuni faiz) veya (Nizami faiz) tâbirleri, temerrüt durumu mevcut olduğu takdirde 9 uncu maddenin ikinci fıkrasında, diğer hallerde ise birinci fıkrasında tanzim olunan faiz mânasına gelir.
9 uncu maddenin ikinci fıkrasındaki miktardan fazla temerrüt faizi ödenmesini derpiş eden mukaveleler, 8 inci madde hükümlerine tabi olduğu gibi ödeme yerinde banka iskontosu yüzde ondan ziyade olduğu takdirde temerrüt faizi iskonto miktarına göre de istenebilir.
Borçlar Kanunu'nun 103 üncü maddesinin ikinci fıkrası hükmünün ticari temerrüt faizlerine tatbikında yüzde beş yerine yüzde on miktarı esas tutulur.
C) TİCARİ MUAMELE, MEVADDI TİCARİYE, TİCARİ MUKAVELE SÖZLERİNİN MANASI
MADDE 1462 - Bu kanundan gayrı olan ticari hükümlerde geçen ticari muamele, mevaddı ticariye, ticari mukavele sözleri, bu kanunun 3 üncü maddesindeki ticari işleri anlatır.
D) KÜÇÜK TACİR, ESNAF SÖZLERİNİN MANASI VE ESNAF TARİFİNE AİT KARARNAMELER
MADDE 1463 - Bu kanundan gayrı olan ticari hükümlerde geçen (Küçük tacir) veya (Esnaf) sözü, bu kanunun 17 nci maddesinde tarif edilen esnafı anlatır sayılı Esnaf Dernekleri ve Esnaf Dernekleri Birlikleri Hakkındaki Kanun ile küçük tacir veya esnafın tarifine ait diğer hususi hükümler mahfuzdur.
Yıllık gayrisâfi geliri kararnamede gösterilecek miktardan aşağı olan sanat ve ticaret erbabının, iktisadi faaliyeti nakdi sermayesinden ziyade bedeni çalışmasına dayanan ve kazancı ancak geçimini sağlamaya yetecek derecede az olan sanat ve ticaret erbabı sayılması için kararnameler çıkarmaya İcra Vekilleri Heyeti salâhiyetlidir. Böyle kararnamelerin çıkarılması halinde onlarda gösterilen miktardan aşağı gayrisâfi geliri bulunan sanat ve ticaret erbabından başka hiç kimse kanunun 17 nci maddesinde tarif edilen esnaftan sayılamaz.
E) MUKAVELE SÖZÜNÜN MANASI
MADDE 1464 - Gerek bu kanunda, gerekse diğer kanunlardaki (Mukavele) ve (Akit) sözleri aynı mânaya gelir.
F) DELİL SAYILACAK DEFTERLER
MADDE 1465 - Bir tacir işletmesinin mahiyet ve öneminin gerektirdiği bütün defterleri tutmamış olduğu takdirde, 66 ncı maddenin 1 ilâ 3 numaralı bendinde yazılı defterleri tutmuş olsa bile, fiilen tutmuş olduğu defterlerin kayıtları, ancak aleyhine delil olabilir.
G) HUKUKİ MUAMELELERİN YASAK EDİLMESİNİN VE EDALARDA EN YÜKSEK HADLERİN AŞILMASININ NETİCELERİ
MADDE 1466 - Ticari hükümlerle yasak edilmiş bulunan muamele veya şartlar, aksine hususi bir hüküm bulunmadıkça, bâtıldır; şu kadar ki, bir akit hükmünce yerine getirilmesi gereken edalar hakkında kanun veya salâhiyetli makamların kabul etmiş olduğu en yüksek haddi aşan mukaveleler, en yüksek had sayılır ve bu hadden fazla olan edalar, hata ile yapılmış olmasa dahi alınır. Bu hallerde Borçlar kanununun 20 nci maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesi tatbik olunmaz.
H) KAPTANLA GEMİDE BULUNAN KİMSELERİN MÜNASEBETLERİNE AİT ÇEŞİTLİ HÜKÜMLER
I - KAPTANIN DİSİPLİN SALAHİYETİ
MADDE 1467 - Kaptan, gemi adamlarının ve gemide bulunan diğer şahısların disiplin âmiridir. Kaptan bu salâhiyetinin kullanılmasını ancak güverte zâbitlerinin başı olan kimse ile çarkçıbaşıya kendi hizmet sahaları ile mahdut olmak üzere bırakabilir.
Kaptan, gemi hizmetlerinin gereği gibi görülmesi için veya gemide emniyet veya inzibatı temin maksadiyle disiplin salâhiyetine dayanarak lüzumlu her türlü tedbire başvurabilir; hususiyle halin icabına uygun olmak şartiyle gemi adamları ve gemide bulunan diğer şahıslar üzerinde cebir kullanmıya, itaatsizlikte ısrar edenleri uygun bir yere kapatmaya veya gemiden uzaklaştırmaya, üzerlerini ve eşyalarını aramaya, gemi adamlarının eşyalarını altına alıp kendilerine vermemeye, vazife görmemek maksadiyle gemiden kaçanları zaruret halinde zorla gemiye getirtmeye salâhiyetlidir.
Kaptan, disiplin salâhiyetine dayanarak vereceği emirlerin yerine getirilmesinde veya alacağı tedbirlerde, zabıta ve ihtiyaç halinde, askerî kuvvetler kendisine derhal yardım etmekle mükelleftir.
Kaptan, yukarıki hükümler gereğince aldığı tedbirleri, imkân bulur bulmaz birlikte gemi jurnaline yazar.
II - GEMİ ADAMLARININ İTAAT VE BİLGİ VERME MECBURİYETİ
MADDE 1468 - Gemi adamları kaptan, gemi zâbitleri ve diğer âmirleri verilen hizmet emirlerini hiçbir itiraz ileri sürmeksizin derhal ve yerine getirmek ve gemi hizmetlerini ilgilendiren bütün hususlar ve bu arada diğer gemi adamları hakkında bildiklerin doğru ve tam olarak bildirmek mecburiyetindedirler.
III - VAZİFENİN YERİNE GETİRİLMEMSİNİN CEZASI
MADDE 1469 - Aşağıda sayılan suçlardan birini işliyen gemi adamları, kaptan veya donatanın şikayeti üzerine on beş günden bir yıl akadar hapse ve en az iki aylık ücretleri tutarınca ağır para cezasına ve hapis müddeti kadar meslek ve sanatı ifadan memnuiyet cezasına mahkûm edilirler. Şu kadar ki, memnuiyet cezası iki aydan aşağı olamaz:
1. Gece nöbetlerini hiç veya gereği gibi tutmamak;
2. Kaptan, gemi zâbitleri veya diğer âmirlerin hizmet emirlerini yerine getirmemek;
3. İzin almadan gemiden çıkmak veya izin müddeti bittiği halde haklı bir mazeret olmaksızın gemiye dönmemek;
4. Müsaade almadan gemiden şahsına veya başkalarına ait eşyayı çıkarmak veyahut gemiye gizlice yük, eşya veya insan sokmak;
5. Hizmet sırasında sarhoş bulunmak;
6. Kumanyayı israf etmek veya salâhiyeti olmadan satmak veya saklamak veyahut yok etmek;
7. Hizmetten kaçınmak maksadiyle saklanmak;
8. Gemide emniyet veya inzıbatın temini, itaatsizliklerin önlenmesi veya bastırılması için istekte bulunmalarına rağman kaptana, gemi zâbitlerine veya diğer âmirlerine yardımda bulunmamak;
9. Gemi aksamını, aletleri veya cihazları istiyerek hasara uğratmak veya geminin makine ve bilcümle alet veya cihazlarının normal surette işlemelerin bozacak veya aksatacak çarelere başvurmak;
10. Kaptan veya diğer gemi adamlarını vazife görmemeye teşvik etmek veya onların vazife görmelerine tehdit, menfaat vaadi veya diğer her hangi bir suretle engel olmak;
11. Gemi hizmetlerinin esaslı şekilde aksaması neticesini doğurmuş olan ve yapmaması gereken ve yukarıki bentler şümulüne girmeyen bir hareketi bilerek yapmak veya ihmal edilmesi aynı mahiyette bulunan ve yapması gereken bir hareketten bilerek kaçınmak.
Birden fazla gemi adamının anlaşarak aynı fiili işlemeleri halinde ceza yarısı kadar artırılır.
Şikâyette bulunan, şikâyetini hüküm kesenleşinceye kadar her zaman geri alabilir.
IV - DİSİPLİN SALAHİYETİNİN KÖTÜYE KULLANILMASININ VE KAPTANIN VAZİFESİNİ YAPMAMASININ CEZALARI
MADDE 1470 - Bir gemi adamına veya gemideki diğer bir kimseye karşı disiplin salâhiyetini kötüye kullanan kaptan veya gemi zâbitleri, şikâyet üzerine on beş günden bir seneye kadar hapis ve en az iki aylığı tutarında ağır para cezasiyle cezalandırılırlar.
Gemi hizmetlerinin esaslı bir şekilde aksaması neticesini meydana getirebilecek mahiyette bulunan ve yapması gereken bir hareketi bilerek yapan veya ihmal edilmesi aynı mahiyette bulunan ve yapması gereken bir hareketten bilerek kaçınan veya yukarıki maddede yazılı suçların işlenmesine göz yuman veyahut bunlara iştirak eden kaptan donatanın şikâyeti üzerine yukarıki maddedeki cezaya mahkûm edilir.
Şikâyet, hüküm kesinleşmesine kadar geri alınabilir.
V - SUÇLARIN YURT DIŞINDA İŞLENMESİ
MADDE 1471 - Yukarıki maddelerde yazılı suçların yurt dışında işlenmeleri halinde dahi bu hükümler tatbik olunur; şu kadar ki, cezalar yarısı kadar artırılır.
VI - SUÇ İŞLENMESİ HALİNDE KAPTANIN VE GEMİDE BULUNANLARIN VAZİFELERİ
MADDE 1472 - Gemi yabancı bir memlekette veya denizde bulunduğu sırada gemi adamlarından veya gemideki diğer kimselerden birisinin her hangi bir suç işlemesi halinde kaptanın seçeceği gemi zâbitleri ve diğer itimada değer kimselerle suçun ispatına yarıyacak bütün delilleri doğru ve tam olarak tesbit etmeye, toplamaya, delillerin zıyaa uğramaması için mümkün olan bütün tedbirleri almaya ve hususiyle şahıslar üzerinde veya eşyalarında gerekli aramaları yapmaya, gerekli kimseleri dinleyip sözlerini zapta geçirmeye, suç yerinin durumunu tesbit etmeye, suç vasıtalarını saklamaya mecburdur.
Kaçması veya delilleri yok etmesi veya delillerin gereği gibi toplanmasına engel olması tehlikesi mevcut olduğu takdirde kaptan maznunu tevkif edebilir.
Kaptanın bu madde hükmünce yapması gerekli olan tahkikat işlerinde gerek gemi zâbitleri ve diğer itimada değer kimseler, gerekse gemide bulunan bütün diğer şahıslar kaptanın emirlerini yerine getirmeye, sorduklarına doğru ve tam olarak cevap vermeye mecburdurlar. Bu mecburiyeti yerine getirmiyen gemi adamları 1469 uncu maddede gösterilen cezalar ile, diğer kimseler ise 100 liradan aşağı olmamak üzere ağır para cezasına mahkûm edilir.
Bu maddede gösterilen suçları işliyenler re'sen takip olunur.
1469 ilâ 1471 inci maddelerde veya bu maddede yazılı fiilleri işliyenlerin daha ağır cezalara mahkûm edilmesini derpiş eden hükümler mahfuzdur.
EK MADDE 1 - (KHK/559 - 24.6.1995) 6762 sayılı Kanunun 35 ve 36 ncı maddelerinde geçen "sicilin bağlı olduğu mahkeme" ibareleri "sicilin bulunduğu yerde ticari davalara bakmakla görevli Asliye Hukuk Mahkemesi" olarak değiştirilmiştir.
İ) KALDIRILAN HÜKÜMLER
MADDE 1473 - 29.05.1926 gün ve 865 sayılı Ticaret Kanunu, 29.05.1926 gün ve 866 sayılı Ticaret Kanunu'nun Sureti Tatbikı Hakkında Kanun, 13.05.1929 gün ve 1440 sayılı Ticaret Kanunu (İkinci kitap - Deniz Ticaret Kanunu), Ticaret Kanunu'nun 386 ncı maddesini değiştiren 12.11.1931 gün ve 1749 sayılı Kanun ve Ticaret Kanunu'nun bazı maddelerini değiştiren 17.12.1954 günlü ve 6442 sayılı Kanun ile 22.03.1303 tarihli Murahaba Nizamnamesinin ticari işlere ait olan hükümleri ve hususi mahiyette olan kanun hükümleri mahfuz olmak kaydiyle diğer kanunların bu kanuna aykırı hükümleri kaldırılmıştır.
GEÇİCİ MADDE 1 - (KHK/559 - 24.6.1995) Ticaret sicili memurluklarının devir işlemleri, Adalet Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği tarafından düzenlenen bir protokole göre yürütülür ve bir yıl içinde tamamlanır.
Ticaret sicilinde Adalet Bakanlığının memuru olarak çalışan personel, istekleri halinde adı geçen Bakanlıkta durumlarına uygun bir kadroya atanırlar.
GEÇİCİ MADDE 2 - (KHK/559-24.6.1995) Esas sermayesi beşmilyar Türk lirasından aşağı olan anonim şirketler ile beşyüzmilyon Türk lirasından aşağı olan limited şirketler, bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yayımı tarihinden itibaren “31.12.1998 tarihine kadar” içinde sermayelerini bu miktarlara çıkararak tescil ettirmedikleri takdirde münfesih olurlar. (*)
_____
(*) 1 inci fıkradaki “iki yıl” ibaresi, 3 Haziran 1998 tarih ve 4366 sayılı Kanunun 1 inci maddesiyle “31.12.1998 tarihine kadar” şeklinde değiştirilmiş ve aynı Kanunun 2 nci maddesi hükmü gereğince 27.6.1997 tarihinden geçerli olmak üzere yürürlüğe girmiştir.
_____
Anonim şirketlerin sermayelerini beşmilyar Türk lirasına kadar artırmaları sırasında 6762 sayılı Kanunun 391 inci maddesi uygulanmaz.
Limited şirketlerin sermayelerini beşyüzmilyon Türk lirasına kadar çıkarmalarına ilişkin mukavele değişikliği için, sermayenin yarısından fazlasını temsil eden ortakların karar vermesi yeterlidir.
Bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yayımı tarihinden itibaren iki yıl içinde sermaye artırımı yapacak olan anonim ve limited şirketler, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 29 uncu maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen sermaye artırımını yapmaları halinde artırılan kısım için ödenecek olan binde iki oranındaki ödemeden, bu artırıma mahsus olmak üzere muaftırlar.
GEÇİCİ MADDE 1 - (Ek: 5274 - 9.12.2004 / m.3 - Yürürlük m.4) Hisse senetlerinin itibari kıymeti bir Yeni Kuruş ve katları şeklinde olmayan anonim şirketler 31.12.2009 tarihine kadar 399 uncu maddeye intibak edecektir. Bakanlar Kurulu kararı ile 31.12.2009 tarihinde sona erecek intibak süresi beş yıla kadar uzatılabilir. İntibak süresince anonim şirket hissedarlarının itibari değeri ne olursa olsun sahip olduğu paylardan doğan hakları saklıdır. Şirket yönetim kurulu, payların 399 uncu maddeye intibak ettirilmesini sağlayacak yöntemleri uygulamakla yükümlüdür.
Birinci fıkrada belirtilen sürenin sonunda bir Yeni Kuruşa tamamlanmamış paylar için kesir makbuzu düzenlenir.
Bu madde kapsamında intibak amaçlı olarak yapılacak sermaye artırımı ve esas mukavele değişikliklerinde, şirket esas mukavelesinde aksine hüküm bulunsa dahi 372 nci maddede yer alan nisaplar uygulanır ve imtiyazlı paylar genel kurulu yapılması şartı aranmaz.
Bu madde kapsamında intibak amaçlı olarak 400 üncü madde çerçevesinde yapılacak işlemlerde her pay sahibinin muvafakati aranmaz.
5083 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Para Birimi Hakkında Kanun gereğince münhasıran intibak amaçlı yapılacak anasözleşme değişikliklerinin tescili, her türlü vergi, resim ve harçtan muaftır.
J) KANUNUN MER'İYETE GİRMESİ
MADDE 1474 - Kenar başlıkları da metne dâhil olan işbu kanun 01.01.1957 tarihinde mer'iyete girer; şu kadar ki, bu kanunun mer'iyet ve tatbik şekli hakkındaki kanun hükümleri mahfuzdur.
K) KANUNU İCRA EDECEK MAKAM
MADDE 1475 - Bu Kanunu tatbika İcra Vekilleri Heyeti memurdur.